@azamet_29_2
|
" Sen kimsin lan! Adamda şaşırmış kalmıştı. Hızlıca toparlanıp kendine gelince, " Galiba yanlış anlaşılma oldu." Dedi. " Doğrusunu anlat lan o zaman! " Adım Eymen Karaman. " Neden? " Umay hanımla kendisine kalan miras ile ilgili konuşmamız gerekiyor." Faltaşına dönüşen gözlerimi karşımda bana bakan adama çevirdim. " Nööeeeyyy. " Miras mı? Diyen Sude'nin de gelişiyle tam takım kapı önündeydik. Bir avukata bir Zalim'e bakıyordum. Saniyeler sonra kahkaha ile gülmeye başladım. Sinirlerim bozulmuştu. Herkes bana bakarken ben ciddi ciddi ellerim karnımda iki büklüm kahkaha atıyordum valla. Bir elimi Zalim'in omuzuna atıp bir elim karnımda gülmeye devam ederken soğuk bakışları ve mimik oynamayan yüzüne bakınca daha beter gülmeye başladım. Adamın surat taştan yontma gibiydi. " Sonunda sıyırdın. " Diyen Zalim bir elini alnına dayadı. Avukatım diyen zavallı ise ne olduğunu anlamadığı için saf saf bakıyordu hâlâ. Sonunda yorulup susarken, " Güzel şakaydı. Emeği geçen herkese teşekkürler. Dedim etrafa bakarken. Duyduklarımın gerçek olduğunu düşünmüyordum. " Umay Hanım şaka falan değil. Ben buraya Neslihan Hanım'ı temsilen geldim. Müsaadeniz olursa içerde konuşalım. Konu uzun. " " Bir dakika bi dakika. Zalim'e baktım. " Ciddi bu! " Dedim bi el at tarzında. İlk cümlesi " Neslihan Coşkun kim? " Oldu. Zalim'in sorusuyla Avukata döndün. " Sahi ya! Demiştim ki zalim kürek kadar eliyle ağzımı kapatıp, " Sen sussana biraz! " Diyip beni geriye çevirerek içeriye ittirirken, " Sen de gir içeride anlat." Diyerek kızların yanından geçti. Elini zorla çektim ağzından. " Çek şu yaba küreği elini ya! Ayakkabınızı da çıkarın burası otel değil." Diye çemkirdim. & Beş dakika sonra oturma odasında hepimiz birbirimize bakıyorduk. Sonunda, " Konuş! " Diyen Zalim'le Avukat Eymen genzini temizleyerek söze girdi. " Baştan alacağım. " Tanıyor muyum? " Elimi çeneme dayayıp düşünmeye başladım. Baya bir düşündükten sonra, " Valla hiç tanıdık geell..." Derken bir anda kendimi Mardin havalanında buldum. O anda hatırladım Nesli'yi. " Nesli! " Dedim ayağa kalkarken. Uçağımı beklerken yanıma gelen buruş kırış yüzü ile yetmiş beş yaşlarında ama yüzünde full makyaj, kulaklarında taşlı küpeler boynunda yine taşlı bir kolye olan sarı saçlı son derece şık giyinmiş olan kadını hatırladım. Boşluğa dalan gözlerimin önünde o geceki haliyle karşımda ve bana gülümsüyordu. " Nesli ö-öldü mü? " Adama diktim dolmasına engel olamadığım gözlerimi. Sahi neden bu kadar üzülmüştüm ben? " Gerçekten öldü mü? " Elini cebine sokarak cep telefonunu çıkarıp ekranında bir kaç yere dokunduktan sonra bana bakıp, " Oturun lütfen..." Dedi. Gerisin geri oturdum yerime. Ekranı bana doğru çevirdi. Eymen hariç herkesin gözü ekrana çevrildi. Ekranda gördüğüm kadınla dondum kaldım. " Bu o mu? " Dedi Çiğdem. Evet. Hastane odası olduğu çok belli olan odadaki yatağında gülümseyen kadın oydu. Yine makyajlı ve güzel görünüyordu. O günkü kadar hem de. Sadece biraz daha solgun ve yorgundu hâli.. Yinede gülümsemeye çalışıyordu. Merhaba tatlım. Dediğinde içimde bir sızı oluştu. Eğer bu videoyu izliyorsan bu beceriksiz Eymen seni nihayet bulmuş demektir." Eymen'in başı önüne düştü. Şaşırdın değil mi? Dedi kıkırdayarak. Sana söylemiştim değil mi? " Bana kartını vermişti. Ama ben kaybettim." Dedim mırıltıyla ve bin pişman. Keşke şuan yanında olup sana tekrar sarılabilseydim. Ama kısmet değilmiş. Bu dünyadaki zamanım doldu. Ben artık saydığım günlerin sonundayım. Sen bu videoyu izlerken büyük ihtimalle ben sevdiğim adamın yanında olacağım. Hani sana anlatmıştım ya. İşte o adamın... Dedi göz kırparak. O an birden öksürmeye başlayınca korkuyla kıpırdandım. Sanki yanı başımdaydı da yardım etmeliydim. Elini dudaklarına koyup bir süre öksürdükten sonra derin ama yorgun bir nefes aldı. Her neyse. Benden geriye küçük bir işletme biraz para bir de çok sevdiğim Düldül'üm kalacak. Ve ben bunları sana bırakmak istiyorum. Gülümsedi. Sana saçma gelebilir belki. Nerden çıktı bu düşünce neden bana bırakıyorsun bunları diye düşünebilirsin. Valla düşünüyorum. Diyiverdim. Ekranda gördüğüm gözleri önünde daldı. Ben sevdiğim insan öldükten sonra bir kere bile ne gülümsedim ne güldüm. Gözlerini yine kameraya çevirdi. Tâki seninle sohbet ettiğim dakikalara kadar. Umay.. Sevdiğin yanında yoksa o günler geceler çok uzun geliyor insana. Bir türlü bitmiyor. O gece seninle tanıştıktan, seninle sohbet ettikten sonra değiştirdim hayatımı ve vasiyetimi. Bu yüzden lütfen bu mirası kabul et. Yine de inat edip kabul etmezsen sana gücenmem. O zaman başka bir yere bağışlanacak herşeyim. Sonra sustu. Gözleri doldu. Son diyeceğim sevdiğin insanla birlikte bu hayatın tadını sonuna kadar çıkar tatlım. Sustu. Kameraya baktı, baktı... Eveeet... Sude'nin hıçkırarak ağladığını duyarken gözlerim boşluğa takılı öylece kalmıştım. Aradan ne kadar geçti bilmiyorum. Saniye? Öfkeyle kalktım yerimden. Yumruklarım sımsıkı başımı yukarıya kaldırdım. " Ölmeden önce kafayı mı yedin sen? Mirasını benim gibi birine mi bıraktın yani. Ben!! Devamını getiremedim. Herkesin içinde ben bir hırsızım. Diyemedim. Başım önüme düşerken Umay... Diyen Zalim'in sesini duydum. Elini yüzüme koyup kendine çevirdi. " İyi misin? " Baş parmağı yüzümdeki ıslaklığı silince farkettim anladığımı. Kara gözlerine bakarken midemde hissettiğim dalgalanma ile, " Galiba kusacağım." Demiştim ki dün geceden beri kendine gelemeyen midem bir kez daha kasılmaya başlayınca elim ağzımda öğürerek banyoya koştum. Kapıdan girer girmez klozetin önüne bıraktım kendimi. Hemen arkamdan Zalim girdi içeri. Aklımda öldüğünü öğrendiğim Nesli'nin görüntüsü öğüre öğüre boş midemdeki safrayı çıkarırken gözlerim doldu doldu taştı. İçim dışıma çıkarken yanı başıma çöken Zâlim'in ellerini hissettim, saçlarımı toplayıp geriye alan. " Bu haksızlık." Dedim kesik nefeslerim arasında. " Öyle iyi kalbe ve ruha sahip birinin ölmesi haksızlık. Benim gibi biriler varken o ölmemeliydi. " Dedim. Ama fısıltıyla. Çünkü kötü biriydim ve bunu arkadaşlarımdan gizliyordum. Kulağımın dibinde Zalim'in kısık sesini duydum. " Saçma sapan konuşma Umay." Yerimde doğruldum. " Nasıl biri olduğumu bilse yanıma bile yaklaşmazdı ama herşeyini bana bırakmış." Birden kendi kendime gülmeye başladım. Sinirlerim iyice bozulmuştu. Beynimin içinde girdap hızında dönen düşünceler midemi daha da bulandırıyordu. " Neden? Derken daha da gülmeye başladım. Kayışı koparmış gibiydim. Şuan gülecek hiç bir şey yoktu ortada. Aksine üzülüp ağlamam gerekiyordu ama ben delirmiş gibi gülüyordum. Bir yanda kısacık hayatını hırsızlık ve suç işleyerek geçiren Umay, bir yanda sevdiği adama sadık kalarak yasıyla yaşamak zorunda kalan Neslihan. Hayat ne kadar garip. " Bu dünya iyilere zull." Gözlerimi yanımdaki Zalim'e çevirdim. " Bak! Birde beni beğenmiyorsun. Şebeklikle miras kalacak biriyim ben." Yerden kalkarken benide kucakladı. " Seni beğenmediğimi kim söyledi. Çok beğeniyorum." Diyerek lavabo önüne indirirken kafamı karıştırdı söylediği şeyler. Ne demeye çalışıyorsun diye soracakken, kocaman eliyle yüzüme attığı suyla boğulmaktan döndüm resmen. Derin bir nefesle, " Yavaş ya! " Derken ikinci bir dalga daha yedim. Öksürerek, " Yaah! " Dedim. " Boğmak istiyorsan boğazımı sık. Niye su ile işkence yapıyorsun?" " İyilikte yaramıyor! " Demez mi? " İyilik anlayışını sss... " Sen bana ayı mı demeye çalışıyorsun? " " Yoo!" Dedim ıslak suratla pis pis yüzüne bakarken. " Çalışmıyorum." Kaşlarını çatıp sinirle aldığı el havlusunu yüzüme yapıştırıp aniden kucakladı. " Hesabına yazdım bu lafı da." " Mahalle bakkal mısın Ağam? " Umaaay.! Dua et şuan yeri ve zamanı değil. " Diyerek odaya getirip koltuğa bıraktı. " Daha iyi misiniz? " Bir adama bir kızlara baktım. Sonra da Zalim'e. Lan ben bu herifle diyaloğa girince zaman mekan kayboluyor bende. Kavga ederken konunun merkezinden çıkmışız. Hemen toparlanıp kendime geldim. " İyiyim. Fazla etkilendim galiba. " " Böyle hissetmen normal. Aşırı üzüntü, öfke, bunalım gibi duygular beynimizden sonraki en fazla sinire sahip olan organımız olan midemizi de etkiler. Bu bazen kramp ve şiddetli ağrı bazen bulantı ve kusma ile gösterir kendini." Gözler Çiğdem'de ayak üstü aldığımız tıp dersinden sonra önüme döndüm. " Neslihan'la bizzat konuşmanızı tanışmanızı isterdim. Kalbinin güzelliği yüzüne yansıyan pamuk şeker gibi bir insandı. O kısacık sürede bile anlamıştım bunu. O güzel kalpli kadının ölümüne üzülürken bir de herşeyini bana bıraktığını duymak... Bir çok insan gibi bende sevgi fakiriyim. Alışık olmayınca da bünye kaldıramıyor işte." " Şimdi ne olacak! Soru Zalimden gelmişti. " Bilmiyorum. Düşünmem lazım." " Kabul ederse süreç nasıl ilerleyecek?" Zalim Ağa bu sefer Eymen'e sormuştu. " Umay hanım mirası kabul ediyorum desin yeter. Bütün işlemleri ben ve eşim halledeceğiz." " Eşin derken. " Dedim. " Pınar. Oda avukat. İkimizde Neslihan Hanım'ın avukatlığını yapıyorduk." " Anladım." " İsterseniz şöyle yapalım. " Bu mirasın içinde borçta var mı? " Gözler Zalim'e döndü yine. " Eğer mirasta her hangi birine yapılmış bir borçta kalacaksa reddi miras hakkı var. " " Hayır. " Bir işletme, bankada bir miktar para ve Düldül. Hepsi bu. Kendi evini sağlığında sattı ve Lösev'e bağışladı." " Bir dakika ya." Dedim araya giderek. " Şu Düldül dediğiniz at mı? " Adam gülümsedi. " Aklınızda ki yarış atı falansa üzgünüm. Sadece çok eski model bir araba." " Hmm! Cebinden çıkardığı kartvizitini çıkarıp uzattı. Bu gece şehir dışına gitmek zorundayım. Yarın eşimle buluşup kafeyi görebilirsiniz. " " Kafe? " Evet. Belkide duymuşsunuzdur. " İki kalp kafe mi! " Dedi yanımdakiler. Tek tek baktım yüzlerine. " Umaaaay... Dedi Sude gözleri kocaman ve ağzı açık bakarak. " Zenginlerin gözdesi. İş adamları çalışmaya ve toplantı yapmaya bile geliyorlar oraya." " Hadi ya." Dedim avukata bakarken. " Hakkaten cahilim ha! " " Ve şirketimin karşısında. " Duyduğumuz şeyle gözlerimiz Şahin Ağa ya döndü. " Siz." Dedi hemen ardından Avukat Eymen. " Şahin Gümüşdoğan.. " İşaret parmağı bir bana bir Zalim'e gidip geldi. Ne alaka gibiydi bakışları." Zalim yerinde doğrulup dirseklerini dizlerine dayayarak parmaklarını birbirine geçirdi. " Aç kulağını iyi dinle Avukat Eymen Karaman. Bu miras işi olursa avukatım da sizinle olacak ve bu işi o da takip edecek. Herşeyin hatasız ve yalansız olması için." " Lütfen Şahin Bey. Oradan bakınca sahtekar biri gibi mi duruyorum?" Cevap vermedi kalas. Sana güvenmiyorum diye bağırıyordu gözleri. Yavaşça yerinden kalktı avukat. " Ben artık kalkayım. " Tamam." Dedim peşinden odadan çıkarken. Hâlâ inanamıyordum. Şuan bir miras yediydim. Avukat Eymen'i kapıdan yolcu ettikten sonra geri dönüyordum ki tosladığım bedenle geriye sendeledim. " Çüş! " Çarptığım duvar kılıklı Zalim Ağa'nın ta kendisiydi. Sinirli bakışları üzerimde ayakkabılarını giyip elimdeki kartı çekip aldı. " Ne yapıyorsun yah! Diyerek uzansamda elini havaya kaldırarak engel oldu. Kapıdan çıkarken, " Bensiz hiç bir yere gitmiyorsun? " Dedi. Merdivenleri inerken, " Sana ne ya! Diyerek kolundan tuttum. Elindeki karta uzanırken yağ gibi sıyrıldı elimden. Arkasından bağırıp çağırsamda umursamadı bile. Sinirle yerden aldığım terliği hırsla arkasından fırlattım. Sırtına isabet eden terlikle anında arkasını dönüp sinirle basamakları çıkmaya başlayınca annecim! diyerek kapıyı suratına kapattım. Kapıya inen yumruğu duydum tabiki. " Umaaayy! " Diye kükredi. Aha Mardin'li Ağa hortladı. " Neeh!? Hakettin! " Bir yumruk daha indi kapıya. " Yazdım bunu da hesabına." " İstediğin yere yaz Bakkal Ağa! Nasılsa ödeşiriz! " Kulağım kapıda bir süre bekledikten sonra dışardaki ses kesilince rahatlayıp geri döndüğümde iki kız bana bakıyordu. Sude Çiğdem'in koluna girdi. " Hani bunlar ayrılmıştı." Dedi Çiğdem. " İnanma." Dedi Sude. " Bunlar olmuş Çiğdem tatlısı. En büyük aşklar kavgayla başlar. E bunlarda sürekli kavgaya başlamış. Olmuş olmuş bunlar. " " Saçmalamayın ya ne olması." " Bu odunla hiç bir şey olmaz. O iş bitti." dedim mutfağa geçerken. " Taaabi. Tâbi." Diyerek peşimden geldiler. " Ya şaka maka sen şimdi ciddi ciddi mirasa mı kondun. " Mutfak sandalyesine oturdum. Aklıma Neslihan'ın ölmüş olduğu gerçeği yeniden gelince sol yanıma bir ağırlık çöktü. Zaman ilerledikçe daha mı ağırlaşıyordu ne bu üzüntü. Bir kez görüp bir kez konuştuğum kadın herşeyini bana bırakmıştı. Kabul edecek misin mirası. Başımı kaldırıp kızlara baktım sırayla. " Yerimde olsanız siz ne yapardınız kızlar? " " Şimdi gerçekçi olalım." Dedi Çiğdem. " Bu devirde kim olsa kabul eder." " Hatta üstüne atlar." Dedi Sude. " Kızlar... Yarına kadar düşüneceğim." & Kızlarla hem konuştuk hem yemekleri hazırladık. Sonra da birlikte oturup yedik. Onlar ders çalışmak için odalarına giderken bende odama geçip yatağıma uzandım. Hâlâ inanmakta zorlanıyordum. Zalim Ağa'nın otelinden çıkarken ettiğim duayı hatırladım o an. Allah'ım en kısa zamanda bana da bir zenginlik kapısı rica ediyorum. Gördüğün gibi kötü yolları da bıraktım, kendi helal ekmeğimin peşindeyim. Miras falan da olur yani. Demiştim. Nereden bilirdim duamın kabul olacağını. Hemde bu şekilde. Keşke Nesli ölmeseydi de mirası da kalmasaydı. Düşüne düşüne uyuya kalmışım. & Sabah uyandığımda içim çok rahattı. Rüyamda Neslihan'ı ve o gece ki sohbetimizi görmüştüm. Güler yüzü şuan bile gözlerimin önündeydi. Bunu bir işaret kabul etmeye karar verdim. Saate baktım. Yediyi gösteriyordu. Yerimden ok gibi fırladım. Mutfağa geçip hızlı tarafından çay koydum. Suyun kaynamasını beklerken hem kızlara hem kendime çift katlı toslar hazırlayıp makineye yanyana dizip kapattım. Onlar olurken çayı demledim. Bu arada kızlarda kalmışlardı. " Günaydın tatlılar." " Tatlılar? " Dedi Çiğdem gözlüğünün altındaki gözlerini ovalarken. " Hayırdır. Ne bu keyif. " " Rüyamda Nesli'yi gördüm. Sohbet ediyorduk. Yine gülümsüyordu. Bende bunu işaret sayarak bana bıraktığı mirası almaya karar verdim." " Çok iyii. " Dedi arkasındaki Sude. " Hahaha. Artık zengin bir arkadaşımız var." " Bugün avukat hanımla gidip şu yeri göreyim. Sonra da işlemleri hallederiz." Derken tostları çıkarıp tabağa yerleştirdim. Sude bardakları Çiğdem çayı getirdiler. Ama önce Neslihan'ı görmek için mezarlığa gitmeliyim. En azından teşekkür etmeliyim." Masaya oturduğumuzda Sude'nin bakışları çekti dikkatimi. Ağlamaklıydı. " Sude. Sorduğum soruyla Çiğdem de Sude'ye dönünce, " Sen şimdi zenginsinya." " Daha değil.." Dedim gülümseyerek. " Ama olacaksın. Dudakları büzülüverdi. O âna kadar hiç düşünmemiştim bunu. İkisininde gözleri gözlerimde ağzımdan çıkacak cümleyi bekliyorlardı. Geriye yaslandım. " Hayır tabi ki. Ben sizden ayrılmak istemiyorum." Sude sandalyeden kalktığı gibi yiiaaa!! Diyerek gelip boynuma sarıldı. " Teşekkür ederim. Ben size çok alıştım. Hiç ayrılmayalım ne olur. " " Size söz. Bir gün başka bir eve geçersem sizi de götürecem kız. " " Vallaha mı?" " Vallaha! " Senin ki ne zaman geliyor." " Çiğdem dedim ya. O iş bitti. Ayrıldık." " Tâbi caaanıımm." Tosttan kocaman bir ısırık aldım. " Gorçokton oyroldok..." Derken masadaki telefonum çalmaya başladı. Ekranda #Zalim Ağa# Yazısı görününce alaycı gözler üzerime dikildi tabi. Yüzümü buluşturarak açtım telefonu. " No vor? " Dedim dolu ağızla. " Ne mi var. " Sanane ya benim yediğimden. " Sss ** yok *** diyedir belki." " Ne? Ne yok diye? " Telefonumun sesi azalınca anlayamadım. Ne dediğini. " Yok birşey. Hazırlan in, aşağıdayım. Hatırlarsan avukatlarla randevumuz var." " Önce ne dediğini söyle. " Dedim ama telefon yüzüme kapanınca mal gibi kaldım önce. Sonrada son lokmayı ağzıma atıp kalktım. Aşağıda soracaktım kafama takılan şeyi. " Kızlar ben kaçıyorum." " Nereye." Dedi Çiğdem. " Kocaya." Dedi Sude. İkisi birden gülmeye başladılar. " Yok artık yaa! Hadi bu neyse de seni de mi kaybettik Çiğdem. " " Üzüm üzüme baka baka kararırmış." Diyerek kıs kıs devam etti gülmeye. " Alacağınız olsun." Diyerek odama yürüdüm. hızlıca giyindikten sonra telefonumu ve cüzdanımı çantama atıp çıktım. Koşar adım indim merdivenleri. Bina kapısından çıktığımda siyah büyük jeepe yaslanmış gemi bacası gibi sigara tuttüren Zalim beni bekliyordu. Araca doğru yürürken benden önce arabaya binip direksiyona geçti. Diğer tarafa geçip yan koltuğa oturdum. " Az önce ne dedin duymadım." " Ne zaman." Dedi motoru çalıştırırken. " Az önce." " Bilmem. Unuttum." " Yalanını sikeyim." Gözleri saniyelik gözlerimi buldu. Sonra önüne döndü. " Avukatlar bizi bekliyor. " " Lar.? " " Dün söylediğim gibi benim avukatım da takip edecek bu işi." " Hiç gerek yoktu. Ben kendim hallederdim. Sen niye zorla giriyorsun işin içine anlamıyorum." Cevap vermedi. Sürmeye devam etti. Gözlerimi devirdim. Pes etmiştim. Bu odunun inadıyla uğraşmayacaktım. " Beni önce Neslihan'a götürür müsün? " Bana döndü gözleri. " Onunla konuşmak teşekkür etmek istiyorum. Bana çok büyük bir iyilik yaptı. Artık kimsenin kapısında çalışmak zorunda değilim." ************************** Evet canlarım bölüm sonu.
|
0% |