@azamet_29_2
|
Selâm canlarım. Yeni bölüme hoşgeldiniz. Oylar ve yorumlar itina ile alınır. Unutmayın yazarların yol alabilmesini sağlayan yakıt oylar ve yorumlardır. Arabaya bindiğimiz de keyfine diyecek yoktu. " Bakıyorum da keyfin yerinde." " Evet. Hemde çok." " Blöfün işe yaradıya, onun içindir. " " Blöf mü? Ne blöfü ? " " Yukarıda yaptığın blöfden bahsediyorum. Yok yatılı gelmiş de, yok bir kaç gün kalacakmışta! Bir de neydi? Ha! Aynı odada kalacakmışız. Maksat korkutarak beni dürtmek!" " Blöf değildi." Dedi motoru çalıştırırken. " Tabi tabi." Gaza basarak devam etti. " Bu iş hallolana kadar evinde kalacaktım." " Yok artık daha neler! Söyleyecek bir şey bulamıyorum sana." Umursamadı bile beni. Sessizce sürmeye devam etti. ***** Dolaşa dolaşa nihayet eve geldiğimizde akşam olmuştu. Evin önünde durduktan sonra arabadan birlikte indik. Karşımdaki pencereleri karanlık eve çevirdim gözlerimi. Yine buradaydım işte. Elinde çantam, " Hadi gel." Diyen Ağa'nın yanında yürüyerek kapıdan girdiğimizde yıldızlarla kaplı tavandaki avizeler otomatik olarak yandı. Başımı kaldırıp erinmeden saydığım yıldızlara bakarken sayılarını unutmuş olduğumu fark edince yeniden saymaya başlamadan önce önüme döndüm. Elindeki çantamı koltuğun yanına bıraktı. " Sen otur, ben üzerimi değişip geliyorum." Ben salon bölümüne doğru yürürken oda kendi odasına yürüdü. Yanına geldiğim büyük koltuğa oturdum. Eee ne yapacaktım ben burada? Koca evde bir Zalim bir ben. Selcan bile yok ki lak lak etsek. Üzerinde daha rahat kıyafetlerle gelen Şahin'e bakarak konuştum.. " Eee. Ne olacak şimdi? Ne yapacağım burada? Nasıl geçecek vakit? Gel inat etme İnatçı Ağa... Ben kendi evime gideyim sende kendi evimde kal ha!" Sorularıma cevap vermek yerine, " Kahve ister misin? " Diyince bütün ciddiyetim yerle bir pes ettim. Yine kahve demişti. İlla içecekti o kahveyi. Mutfağa doğru yürürken, " Olur ağam yap bir kahve de içelim." Dedim sırıtarak. " Bol köpüklü rica ediyorum sakıncası yoksa." Hâlâ sırıtıyordum. Bana doğru bir bakış atıp mutfağa girdi. Kahveyi nasıl yapacağını merak edince hemen yerimden fırladığım gibi mutfağa yürüdüm. Zalım ağa ve kahve yapmak. Mutlaka izlemeliyim. Eline bile yakışmayacak bence. Dedim kendi kendime iyice sırıtarak. Mutfağa girdiğim gibi masaya geçip oturdum. Dirseklerim masada ellerimi çeneme dayayıp gözlerimi Zalım Ağa'ya diktim. Çekmeceden aldığı bakır cezveye özel kavanozundan ölçeği ile aldığı türk kahvesini koyup üzerine su ekledi. Güzelce karıştırıp ocağın en küçük gözünün üzerine koyup altını yaktı. Ve kiprit alevi kadar kısarak bıraktı. Hayal kırıklığına uğradım. Sağa sola döküp rezil olmasını sonra da haline bakıp alay etmeyi istiyordu bir yanım. Masaya geçip tam karşımdaki sandalyeye oturdu. Sonra da masanın üzerindeki paketinden bir dal sigara alıp dudakları arasına bıraktı. Dirsekleri masaya dayalı yaktı. Derin bir nefes çekip bırakatak bana döndü. " Bugünlük ben yapıyorum. Sonrakini senden isterim." Ellerimi ensemde birleştirip geriye doğru esnedim. " Hiç kusura bakma ağam zerre anlamam." Söylediğim şeyin gerçekliğini sorgularcasına baktıktan sonra başını önüne indirerek gülmeye başladı. " Kahve pişirmeyi bilmeyen birine kafe kaldı." " Ne gülüyorsun ki. Normali de bu olmalı. " Dedim bilmiş bilmiş. " Böylece kahve yapamasamda içebilirim. Hatta öğrenebilirim." Gözlerini devirirerek kalktı yerinden. " Ne oldu niye bozuldun ağam." " Alakası yok. Kahve oldu." " Vaaay uzaktan bile anladın ha." Elindeki sigarayı küllüğe bırakıp kalkarak ocağın önüne yürüdü. Cezveyi ocaktan alıp fincanlara böldü. Fincanları da küçük, kenarları sarı yaldızlı bir tepsiye yerleştirerek bana dönüp gözleri ile al salona geç işareti yaptı. El mecbur kalkıp aldığım tepsi ile salona yürürken, " Eline sağlık Kahveci Ağa'm." Diyerek çıktım mutfaktan. Salondaki büyük koltuğa geçip oturduğumda hemen arkamda elinde bir kutu çikolata ile belirdi. " Aa! Çikolata! " Derken, kutuyu açıp orta sehpaya bıraktı. O yanıma oturup bacak bacak üstüne atarak kahvesini eline alırken ben kutunun üstüne atlayıp bir tane çikolata alıp paketini açarak ağzıma atmıştım bile. " Immm! Harika ya. " Dedim keyiften erirken. İkinci çikolatayı da alıp açarak dudaklarıma dayadım. Emerek yerken küçüklüğümü hatırladım. Yokluktan ayda yılda bir aldığım çikolataları çabuk bitmesinler diye emerek yerdim. En sonunda da dudaklarıma ruj gibi sürdüğüm çikolatayı yalaya yalaya gezerdim. " Çikolatayı çok seviyorsun."
" Evet." Dedim damağımda ki tadı sindirirken. Üstüne de bir yudum kahve içtim tabi. " Çikolata gibisi var mı beeh? Bu dünyadaki en güzel tatlı çikolata bence. Hele birde böyle kaliteliyse değmesinler keyfime. Sen nasıl sevmiyorsun ona şaşıyorum ben? " " Sen ikimize yetecek kadar seviyorsun işte." " Belki de tadını bilmediğin için sevmiyorsundur. Tadına bir baksan seveceksin belki. Belki de benden daha çok seveceksin. " Önümdeki kutudan bir çikolata daha aldım. Paketini açıp bir dizimi yukarı çekerek ona doğru döndüm. " Bir tane dene bence." Diyerek dudaklarına doğru uzattım. " Sağol. Kahve yeterli. " " Hadi amaaa. Merak etme bir taneden zehirlenip ölmezsin!" Dedim gülümseyerek. " İstemiyorum. Sen benim yerime de ye!" " Hadi amaa! Bir tane dene!" " İstemiyorum dedim Umay. Zorlama." Kafaya takmıştım bir kere. İlle de tadına baktıracaktım. Bu yüzden son kozumu oynadım ve, "Hatrım içiin! " Diyiverdim şımarık kızlar gibi. Gözleri gözlerimi bulduğunda geniş bir gülümseme bıraktım dudaklarım yukarıya kıvrık. Kısa süre bakıştık. Sonra yerinde doğrulup elindeki fincanı önümüzdeki sehbaya bırakarak bana dönüp biraz daha yaklaştı. Sanırım ikna olmuştu ve deneyecekti. Son Zalim bükücü Umay Akseki. Diyen iç sesimden alkış duydum resmen. Evet işte o benim diyerek elimdeki çikolatayı bana doğru yaklaşan Zalim'e biraz daha uzatırken bir anda ellerini yüzümde hissettim. Ardından dudaklarımdaki dilini ve arkasından vantuz gibi yapışan dudaklarını. Gözlerim kocaman kalakaldım yine. Uzun ve tatlı bir öpücükten sonra geri çekilip gözlerime baktı. " Haklıymışsın. Tadı güzelmiş. Hele senin tadınla birleşince... Daha güzel." Öylece karalarını izlerken buldum kendimi. Nasıl bir adama çatmışım ben ya? Hem Zalim. Hem romantik. Hem acımasız. Hem şefkatli. Beynimi yakıyordu bu adam... Elimdeki çikolatayı sehbaya bırakıp koltukta dizlerimin üzerine oturdun. Ellerimi kirli sakallarının üzerine koydum sonra. " Sen nasıl bir adamsın böyle." Derken duygulanan sesime engel olamadım. " Nasılmışım? " Hislerime uydum ve yaklaşıp dudaklarına bir buğse bıraktım. " Çok farklı. Sert görünüşünün altında çok iyi, hem öfke dolu hem sevgi... Nasıl yapıyorsun bunu? " Derken kollarımı boynuna dolayıp bir kez daha ve uzun bir şekilde öperken elini sırtımda hissettim. Sonrasında geriye doğru itip devirerek üzerime uzandığında hâlâ dudaklarımdaydı dudakları. Kendini bana bastırarak hunharca öperken hem canım yanıyor hem haz alıyordum. Ne olduysa birden üzerimden kalkmak istediğinde kollarımı boynuna dolayarak izin vermedim. Birbirinizin gözlerine bakarken ikimizde nefes nefeseydik. " Umay.." Dedi iki arada kalmışcasına. " Bu işin sonu iyiye gitmiyor o yüzden dursak iyi olacak." Haklıydı. Ne yapıyordum ben? Allah'ım delirmiş olmalıyım. Ama... Ama şuan ona karşı duyduğum bu engel tanımaz arzuya engel olamıyordum. Tek düşünebildiğim onunla olmak, onun olmaktı. Ama yapamazdım. Böyle, bu şekilde olmazdı. Lâkin karşı koyamadığım o his beni ele geçirmiş sadece onu istiyordum. Ne yapmalıyım düşüncesi ile kıvranırken, sonunda hayatımdaki en büyük çılgınlığı yaptım. Madem ben onu o da beni istiyorduk. Çözümü ben sunacaktım. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapadım. Sonrada, " Benimle evlenir misin? Şahin Ağa'm." Diyiverdim tek solukta fakat kendime kendim bile inanamayarak. Sessizlik içinde yüzerken tek gözümü açtım önce. Sonra diğerini. Kaşları havada gözleri kocaman beni izliyordu. İşte o ân daha iyi anladım yaptığım şeyin nasıl bir çılgınlık olduğunu. Geri zekalı Umay! Diyen iç sesimden beynime iyi bir yumruk yedikten sonra karşımdaki hâlâ şaşkın bakan Şahin'in omuzlarına dayadım ellerimi. İttirerek üzerimden kaldırırken kendimde kalkıp dizlerimin üzerine oturdum. Hâlâ bana bakan gözlerin en derinlerine odaklandım. " Biliyorum çok güzel değilim! Boylu poslu da değilim! İyi bir eğitimim yada üniversite diplomam da yok! Tek varlığım kalan miras! Sana iyi bakarım. " Diye sırıtarak araya gereksiz bir espiri kattıktan sonra yeniden ciddileştim. " Beni zaten tanıyorsun. Eski bir hırsız olduğuma kadar herşeyimi biliyorsun. Buna rağmen beni sevdiğini bile söyledin. " Önüme çevirdim gözlerimi. " Aklındaki ne bilmiyorum. Yani ilerki günlerde nasıl düşünürsün... Ama... Ama ben seni ölene kadar yanımda görmek istiyorum." " Umay.. Gerçekten benimle evlenmeyi... Mi? İstiyorsun.? " Dediğinde gözlerim dolarken hâlâ aynıydım. " Umay! " Dedi yeniden. Cevap bekliyordu. " Şahin... B-ben... " Yutkundum. " Seni çok sevmişim. Gerçekten... Az önce seni öyle çok arzuladımki. Ama öyle... Ya yani sadece şehvet değildi. Sevdiğim aşık olduğum adam olarak çok istedim seni. Ama..." Derin bir nefes bıraktım. " İyi ki durdurdun. Ben bu şekilde. Ya-yani." Kahretsin iyice salaklamış kekeliyordum. " Ama usulünce olsun istiyorsun." Gözlerim hâlâ önümde başımı salladım. " Öteki türlü kötü hissederim." Bir anda yüksek sesle kahkaha attı. Yüzüne baktım... Elini alnına dayamış ciddi ciddi gülüyordu. Birde güzel gülüyorduki sormayın. Devam ederken bir yandan konuştu. " Buna inanamıyorum. Sen şimdi ciddi ciddi bana evlenme mi teklif ettin? " Kaşlarım çatıldı. " Evet! Ne var bunda? Hep erkekler mi yapacak teklifi? Bu seferde ben yapayım." Dedim sinirle ayağa kalkarken. Benden sonra da o ayağa kalktı. " Hayatımda hiç yaşamadığım ilkleri yaşatıyorsun bana." Derken hâlâ gülüyordu. Bu kadar komik miydi yani. Moralim iyice bozulurken yüzüm asıldı. " Anlaşıldı. Senin öyle bir niyetin yokmuş Zalim Ağa. Pardon! Ben keyfini bozmayım o zaman." Diyip arkamı dönerken birden kolumdan tutup kendine çevirdi. Hem gülüşü hem bakışları durulmuştu. Bir elini saçlarının arasına daldırıp parmakları ile karıştırken konuştu. " Bu teklifi benim yapmamı beklemeden hiç ummadığım bir anda hiç ummadığım bir şekilde sen yapmış olsanda... Teklifini kabul ediyorum Umay Akseki." Bu sefer benim gözlerim kocaman oldu. Gerçekten kabul ediyor muydu? Yoksa dalgamı geçiyordu benimle. Anlamaya çalışırken ellerini ceplerine soktu. " Neden öyle bakıyorsun? Kabul ediyorum dedimya işte." " Gerçekten mi? " Omuz silkti. " Gerçekten." " Hadi gidiyoruz o zaman." Diyerek keyifle koluna sarıldım. " Ne? Nereye? " " Nikâh kıymaya." " Ne? Hemen, şimdi mi? " Bir kahkaha daha attı. " Delirdin mi bu saatte nikah dairesi açık olmaz." Birden sarılıp kollarının arasına alıp kulağıma doğru eğilerek fısıldadı. " Bu kadar çok mu istiyorsun benimle evlenmeyi. Ama en az bir gün daha beklemen gerekiyor Umay Akseki." Kollarımı kaldırıp boynuna doladım. " Ben bu geceyi Şahin'imin kolları arasında geçirmek istiyorum ama." Dedim piçimsi bir gülümseme ile. Gözlerindeki bakış birden alev alev olurken dudakları haince yukarı kıvrıldı. Üzerime doğru eğilirken kulağıma doğru kavis aldı. Fısıldayarak konuştu. " An itibariyle dönüşün kalmadı Umay Akseki... Bu gece benim karım olacaksın. İstediğin o nikâhı yarın kıyacağım sana. Bu gece dini nikaha razı mısın?" Başımı yana çevirerek dudaklarımı dudaklarına temas ettirecek konuştum. " Razıyım Sevgili Ağam. Bu geceyi seninle geçirmek istiyorum." Dediğinde kendimi kolumdan dışarıya doğru çekilirken buldum. ***** Bir saatin sonunda kendimi abdestli şekilde başımda başörtü, yanımda Şahin, karşımda yaşlı bir adam otururken buldum. Cami imamıymış. Tabi onun yanında da tanımadığım iki kişi daha. Bir anda nereden nereye gelmiştik. Yaşlı adam, önce dini bilgilerden bahsetti. Sonra evliliklerin nasıl olması gerektiğinden, bir ailenin nasıl olması gerektiğinden falan. Sonra Sevgi ve saygıdan... Ve eşlerin birbirlerine karşı olan görevlerinden. Sonra nikâh için mehir olarak ne istediğimi sordu. Yanımdaki adama döndüm. Bana bakan karalarına odaklandım. Bu adamdan ne istemeliydim. Bana benim için değerli olan ne verebilirdi. " Kızım..." Dedi yaşlı adam fazla düşündüğümü farkedip. " Ne istenir bilmiyorum ki." " Altın, gümüş veya değerli bir mal. İsteyebilirsiniz mesela. Belki de arazi. Hatta fıstık bahçesi bile olur." Derken Şahin'e bakıyordu. Tanıdığı ve zengin olduğunu bildiği çok belliydi. " Mehir olarak, sonsuz sevgisini istiyorum sadece. Hep yanımda kalmasını ölene kadar benimle olmasını istiyorum." Gülümseyen gözlerinin ardından dile geldi. " Sonsuz sevgimin yanında en büyük fıstık bahçemi de veriyorum." O an içimde bir his uyandı. Acaba ilerde pişman olur muydu? Hayır hayır, olmazdı... Olmasındı. Ne o ne ben. Bu büyü bozulmasındı. İkimizde önümüze döndük. Yaşlı hoca nikâhımızı kıydığında ve yanındakiler şahitlik ettiğinde artık Allah katında karıkoca olmuştuk. İnanması güçtü ama evlenmiştim. " Allah evliliğinizi hayırlı kılsın. Bir ömür huzurlu ve mutlu olun inşallah." Dedikten sonra Şahin'e doğru eğildi. Söylediği şeyle kalakaldık. " Yüzükleri de dönerken alırsınız diye düşünüyorum evlat." " Bende diyorum ne eksik demez mi?" Doğruya. Paldır küldür nikâha gelirsek olacağı buydu. " Yarın resmi nikâh için gittiğimizde alacağım Emin hocam." Dedi. Yerimizden kalkıp Emin hocanın elini öpüp yanlarından ayrıldık. Gecenin yarısı adamın kapısına dayanıp cemaatten ayırarak zorla nikâhımızı kıydırmıştık valla. & Kapı önündeki arabanın yanına yürürken tuhaf hissediyordum. Şahin'in açtığı kapıdan ön koltuğa geçip oturdum. Şahin'de direksiyona geçti. O sırada hâlâ başımda olan beyaz başörtüyü hatırlayınca, " Dur! " Dedim. " Bunu vermeyi unuttum." Eşinden ödünç almıştım. Kadın sandığından çıkarıp vermişti birde. " Kalsın. Sana yakıştı. Elif teyze de almaz zaten." Diyerek baktı bir süre. Sonra önüne dönüp motoru çalıştırıp gaza bastı. Yol boyunca sessizdik ikimizde. İstikamet ev diye düşünürken bir süre sonra aldığı ikinci otelin önünde durduk. Aracın camından karşımdaki ışıl ışıl görünen otele bakıyordum. " Eve gidiyoruz sanmıştım." O anda kulağımın dibindeki fısıltısıyla ürperdi tenim. " İlk gecemizi balayı süiti varken evde mi geçireceğiz." " Doğrusu evi tercih ederim. Ben otel odalarını pek sevmiyorumda." " Anladım..." Dedi imalı. Dahada yaklaştı kulağıma doğru. " Altımda inlerken kimseler duymasın istiyorsun." Söylediği şey yüzünden tenimin yandığını hissederken, " Hay hay. Öyleyse eve gidiyoruz karıcığım." Dediğinde dahada yandı tenim. Gaza basarken direksiyonun geldiğimiz yöne çevirdi yeniden. Ellerim kucağımda parmaklarım birbirine geçik parmaklarımı izliyordum. Düşünüyordum. Son bir kaç saatte olanları düşünüyordum. Ben bir çılgınlık yapmıştım Şahin'de devamını getirmiş, şuan Allah katında evliydik. Sadece ben değil o da delirmişti sanırım. Başımı yana çevirip karanlıktaki yüzünü izlerken uzanıp elimi tuttu. Ardında dudaklarına doğru kaldırıp öptü. O öpüşle bütün kaygılarım ve şüphelerim dağıldı gitti. Sonra sonra aklıma gelen şeyle kendi kendime gülmeye başlayınca bana döndü. " Ne oldu neden gülüyorsun? " " İlerde birgün torunlarım olduğunda bugünü onlara da anlatacağım. Çılgın nineniz böyle evlendi diyeceğim." " Torunlardan önce kendi çocuklarımızı yapmamız lazım." Derken imalı bakışlarını karanlıkta bile görebiliyordum. " Bir gün dedim zaten." Diyerek önüme döndüm. " Benim acelem yok." " Ne demek acelem yok." " Baya işte. Biraz bekleyeceğiz ağam. Ben öyle hemen çocuk falan yapamam. Yapsamda bir taneden sonra dükkanı kapatırım." " Orda dur bakalım Umay hanım. En az üç çocuk isterim ben." " Neeeh! Üç çocuk mu? Şaka yapıyorsun heralde." " Yoo. Biz kalabalık aile severiz. Üç de olur beşte. Hanım Ağa'mın eli tutulmaz." " Aaa... Doğru ya. Ben şimdi hanım Ağa mı oluyorum. Valla Hanım Ağa'ya güvenme derim Şahin Ağa." " İş oraya gelsinde ben seninikna ederim." Diyerek bağladı konuyu. & Dakikalar sonra yeniden eve gelmiştik. Aracı evin önüne çektiğinde gece olmuştu artık. Araçtan önce kendi indi ardından hızla adımlarla gelip kapımı açtı. Arabadan inip yanında yürüyerek kapının önüne kadar geldik. Kapıyı açar açmaz birden kucağında buldum kendimi. " Söz veriyorum. Yarın gelinliğinle gireceksin buradan." Gelinlik falan umurumda değildi. Şuan beni seven ve sevdiğim adamın kollarımdaydım. Bu da bana yeterdi. Başımı omuzuna yaslarken kollarımı boynuna doladım. Kucağında benimle birlikte çıktık bir kaç basamağı ve odasına doğru yürüdü. Kapıdan girdikten sonra yere indirdi. Avuçlarının arasına aldı yüzümü. Dudaklarıma bir buğse bıraktı. Kollarımdan tutarak ve öpe öpe boynuma inerken dudakları tenimde konuştu. " Ben üzerime düşeni yaptım. Artık karımsın. Şimdi karşılığını alma zamanı..." Derken, dilini ve dudaklarını aynı anda kullanıyordu. Hissettiğim elektriklenme ve hazdan kıvranırken zorlukla konuştum. " Önce duşu kullanmam gerekiyor Ağa'm.." Kollarımın altından belime doladığı kollarıyla beni kendine bastırırken göbeğimde hissettiğim sertliği ile kasıklarıma bir sızı indi. Geriye doğru ittirerek yatağa yatırıp yanıma doğru uzatırken dudaklarıma kapandı. Arzuyla öperken eli pantolonumun üzerinden kalçalarımı yoğuruyordu. " Boş ver duşu. Sonra birlikte alırız." Derken eli kalçamdan kıyafetimin altına, sonra çıplak tenimde ilerleyip göğüslerime tırmandı. Sütyenimin altından göğüs ucumu parmakları arasına alıp sıkıştırırken dudakları arasında inledim. " Lütfe.. eeen... Sadece bir kaç dakika." Dirseği üzerine kalkıp elini çekti. " Sana beş dakika." Diyerek bir öpücük daha bıraktı. " Beş dakika sonra yatakta olacaksın yoksa ben orada olurum." Gözleri ile hadi, işareti yapınca yataktan kalkıp odadaki banyoya girdim. Kabindeki musluğu ayarlayıp üzerimdekileri çıkardıktan sonra suyun altına bıraktım kendimi. Bir süre derin nefesler alıp vererek sakinleşmeye çalıştım. Bu sabah Umay Akseki olarak kendi evimde uyanmışken şimdi Şahin Ağa ile nikahlı ve onun evindeydim. Bu nasıl bir gün olmuştu. Yorucu ve hızlı bir gün olmuş ama mutluydum.Hızlı bir duş aldıktan sonra kabinden çıkıp duvarda asılı siyah bornozu giyinip diğer havlu ile de saçlarımı sardım. Banyodan çıktığımda yatağın kenarına oturmuş beni bekleyen Şahin'i gördüm. Yukardan aşağıya şöyle bir baktıktan sonra alt dudağını dişlerinin arasına alıp başını iki yana sallayarak, " Enfes." Dedi. İşaret parmağı ile gel, işareti yapınca yürüyerek önüne kadar gelip durdum. Ben yukarıdan o aşağıdan bakıyorduk birbirimize. Elleriyle bornozun yakalarından tutarak iki yana, omuzlarımdan aşağıya sıyırdığında gözlerim göğüslerime bakan gözlerinde ve dudaklarını yalayan dilindeydi. Bir anda kollarımdan tuttuğu gibi kendimi yatakta Şahin'de üzerimde buldum. Açıkta kalan göğsüme dayadı dudaklarını. Önce uç kısmını öptü. Sonra büyük ıslak diliyle göğsümden başlayarak yalayarak boynuma doğru ilerledi. Dişlerini boynuma geçirdi. Isırırken bir Aah! Çıktı dudaklarımdan. " Yavaş olsana ya! Acıdı." Üzerinden yalayarak geçerken, " Daha bu ne ki. Bu gece elimden çekeceğin var." Aniden ayağa kalktı. Gözleri üzerimde soyunurken bir anda aşağıdan gelen genç kız sesini duyduk. " Aaabiii! " " Abi!? Ne abisi? " Korkuyla yerimde doğrulup bornozu giyerken sinirden kaşları çatık kapıya bakan Şahin'i duydum. " Abini sikeyim senin." ***************************** EVET CANLARIM bölüm sonu.Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.
|
0% |