@azamet_29_2
|
Nikah masasına geçmek üzere yerinden kalkarken kızın kolunu tuttu. Kalktılar... " İyi misin? " Kız başını iki yana sallarken önce Şeyda sonra anne babası geldi yanına. Şeyda atıldı. " Tansiyonu düştü kesin. İki gündür doğru düzgün birşey yemedi." " Ağam.." dedi Dilan kadın. " Yukarıya çıkarsak biraz uzansa sonra kıyılsa nikâh." Şahin'in canı sıkılsa da bir şey demedi kızı tutup kucağına aldı. Hızlı adımlarla konak'tan içeri girerken Dilan kadın ve Şeyda da arkasında yürüdü. Misafirler arkalarından merakla ne olduğunu anlamaya çalışarak izliyorlardı. Şahin kızı yeni gelin odasına çıkararak içeri girip yatağa bıraktı. Dicle yatakta gözleri kapalı uzanırken dışarıya çıktı. Peşinden gelen adamı Mahir'e seslendi. " Mahir bi doktor getir. " Adam fırladı gitti. " Süleyman ağa misafirlerin yanına dön." dedi öfkeli şekilde Süleyman ağaya bakarak. Adam sinirli şekilde dönerken geri girdi odaya. Kızın yanına geldi dikildi. " İyimisin? " Dedi buz damlayan sesiyle. Gözleri hâlâ kapalı kız, " Başım dönüyor." Dedi kız sesi ağlamaklı. Şeyda yeniden girdi araya. Bir Dilan kadına bir Şahin ağaya baktı. " Ağam haddim olmayarak, bana düşmez ama siz aşağı inin isterseniz. Millet şimdi olmadık şeyler konuşacak. Misafirlerin laf üretmesine mahal vermeyelim. Şahin düşündü. Zaten millet konuşacak laf arıyordu. Aşağıda olursa kimse ağzını açamazdı. " Doktorla birlikte geri geleceğim." " Tamam ağam." Önde Şahin ağa arkada Dicle'nin annesi odadan çıktılar. Kapının önünde bekleyen kendi anne ve kardeşlerine baktı adam. Üçü de merak ediyordu durumu. " Misafirlerin yanına inin." Herkes yeniden aşağıya indi isteksiz. Cebinden bir sigara çıkardı adam. Yaktı. Derin bir nefes çekerken kendi kendine homurdandı durdu. Bu iş çabucak bitsin derken uzadıkça uzuyordu. Aradan yirmi dakika geçti geçmedi Mahir göründü yanında doktor ile birlikte. Hızlı adımlarla Şahin'in yanına geldiler. " Geçmiş olsun Şahin ağa." Dedi doktor İsmail. Adam elindeki bilmem kaçıncı sigarayı yere fırlatıp cevap vermeden içeriye girdi arkasında doktor ile birlikte. Beraber üst kata, odaya çıkarken, " Tansiyonu düştü." Diyen Şahin kapıyı açıp odaya girdiğinde yerde gördüğü Şeyda ile kalakaldı. Kız yerde baygın yanı başında kırık bir vazo öylece yatıyordu. Doktor yerde yatan kızın yanına gelirken Şahin'in gözleri yatağa kaydı. Dicle'nin üzerindeki gelinlik yatağın üzerinde ama kendi yoktu. Her şey gün gibi ortadaydı. Sebnesemde saygı duyarım kıymet veririm dediği Dicle kaçmıştı. Hızla yerde yatan kızın yanına gelip bir dizi üzerine çöktü adam. İsmail'i kenara itip, " Şeyda! " Dedi kızı sarsarak. " Şeyda uyan!" Kız gözlerini açtığında yakasından tuttu. Hırlayarak konuştu. " Dicle nerde? " " Be-ben... Ne oldu? " " Dicle nerde Şeyda! " Diye hırladı bu kez adam. " Çabuk konuş yakarım hepinizi! " " Ben- bilmiyorum. " Dedi kız eli başında. " Su istedi. Su vermek için arkamı döndüm ama bir anda başıma..." " Abi korkarım kaçmış." Öfkeli bir bakış attı Şahin adamı Mahir'e. Öyleki gözlerinin karasında ölüm kuyuları vardı. Ayağa kalktı. İsmail'in yakasından tutup tısladı. " Burada gördüğün her şeyi unutacaksın. Gelin hasta dinlenmesi lazım. Diyeceksin herkese. " A-anladım. " " Mahir her yere adam sal. Hiç kimse duymadan bulun Dicle'yi. Yerdeki kıza döndü öfke kusan Şahin. Yerdeki kız başını salladı sadece. Küçücük de olsa bir şansın vardı Dicle. Artık oda kalmadı. Şerefimi ayaklar altına aldın. Bundan sonra kork benden. Bir gecede iki kızın hayatı böyle değişti. ***** HASTANE Kulağımda uğultulu sesler, yerine gelmeye çalışan şuurumla neler olduğunu anlamaya bir şeyler hatırlamaya çalıştım. İlk hissettiğim başımın sol yanındaki kafamın yarısını kaplayan acı ve ağrı oldu. Gözlerimi aralamaya çalışsamda zorlanıyordum. Beynim kafatasımın içinde boşlukta yüzüyor gibi hissediyor, bedenim bir ağırlık altında kalmışcasına acıyor kıpırdayamıyordum. Göz kapaklarım bana inat yeni kavuşan aşıklar kadar sarmaş dolaş ayrılmak istemiyorlardı. Duyduğum uğultular kelimelere dönüşmeye başladığında becerebildiğim kadar dinlemeye çalıştım. " Ağam konaktan geliyorum. Meran hanım telefonuna bakmayınca telaş etmiş. Sana ulaşamayınca beni tembihledi. Dedi ki ağana söyle gelin kızıma kızmasın. Daha küçük. Cahil. Aklı ermemiş. Senden korkmuş, kaçmıştır. Aklını karıştırmıştır istemeyenler. Diyor. " " Konakta durum ne? " Konak mı? " Gelin hasta düğün ertelendi dedik herkese. Kimse ağzını açmayacak." " Açmasa ne lan! Duymayan kalmamıştır rezilliğimizi." " Berdel berdel dediler, şu hâle bak! O gün sıkmalıydım o Süleyman'ın da Behram'ında kafasına. İş buraya gelmezdi o zaman! Önce kendi bacımın yaptığı, şimdi bunlar. Şerefimi ayaklar altına aldılar. Ama komam yanlarına. Bir bir soracağım hesabını." Uyku ile uyanıklık arası duyduklarımı kafamın içinde düşündüm tarttım. Bu saçma sapan cümleler ancak bir film olabilirdi. Kesin biri televizyon izliyordu etrafımda. " Günaydın ağam. Hâlâ devam ediyor ya! " İsmail.. " Korkma Şahin ağa. Her hangi bir sıkıntı yok." Şahin! Ağa!? O anda beynimin içinde bir flaş patladı. Kara kaşlar, öfkeli kara gözler canlandı birden önümde. Ve o ses... Benim adım Şahin ağa! Bir anda hızlanan kalbimin sesi kulaklarıma tırmanırken yaşadıklarım sahne sahne gözümün önünde belirmeye başladılar. İstanbul, Hıdır, kaçışım, hava alanı, otogar ve son olarak altında kaldığım o jeep ve o adam. Şahin ağa! Olamaz! " Uyuması başını çarptığı için değil merak etmeyin. MR temiz. Ama vücudu iflasın eşiğindeymiş o yüzden olabilir. Bir sebepten aşırı derecede yorgun düşmüş." " Kaçak da ondan." Duyduğum hırlama hoşuma gitmedi. " Kaçarken yorulmuştur küçük yalancı." " Kan ve vitamin değerleri de çok kötüydü. Sıvı ve vitamin desteği veriyoruz. Yakında uyanır. " Duyduğum ayak seslerinin ardından, " Serumu yenileyeceğim." Diyen kişinin elini hissettim kolumda. Dediği gibi serumu değiştriyordu. " Ben yine geleceğim. Musadenizle." Dedikten sonra uzaklaşan ayak sesleri ile gittiğini anladım. Sonra başka ayak sesleri duydum yaklaşan. Ardından yatağın yanının çöktüğünü hissederken kulağımın dininde hissettiğim nefes ile resmen nefesimi tuttum. " Kendinde.." Dedi o sert ses. Allah'ım şuan kulağımın dibinde onun sesini duymak kanımı donduyordu. Fısıltıyla devam etti konuşmaya. " Olmadığın saatleri uzatarak elimden kolayca kurtulacağını sanıyorsan şuan en rahat dakikalarını yaşıyorsun Dicle hanım. " Dicle! Lan ne oluyor. Ne Diclesi? Benim adım Umay diyorum Umay! Neden Dicle diyip duruyor bu adam bana. " Bugünde uyu Dicle. Eninde sonunda kabusuna uyanacaksın. Hayatın boyunca çıkamayacağın kabusuna. " Birden yataktaki baskı kalktı. Duyduğum ayak sesleri uzaklaşırken gür sesi yankılandı. " Mahir! Gidelim.! Sizde buradan ayrılmayın yakarım ikinizide! " Şuurum yeniden kaybolurken içimde bir korku peydah olmaya başladı. Hiç bilmediğim bir yerde hiç bilmediğim insanların arasında olmaktan oluşan bir korku. Ben Hıdır'ın adamları tarafından yakalandığımı düşünürken kendimi bambaşka bir belanın içinde bulmuştum. Korkarım uyandığımda eski hayatımı arayacaktım. ***** Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bu kez kulağımın dibinde bir kadın sesiyle kendime gelmeye başlarken gözlerim hâlâ kapalıydı. " Vah benim kadersizim. Vah benim güzel kızım." Diyen bu kadın kimdi? " Anan kurban olsun saçının teline." Anam mı? " Hepsi sizin yüzünüzden! " Diye bağırdı birden. " Biri kız kaçırır öteki kızını berdel eder! Şahin ağanın kardeşinden başka kız mı yoktu koca Mardin'de de gidip de o zalim adamın kardeşini sevdin aptal oğul! " Şahin ağanın kardeşi? İşte şimdi kafamın içinde bir şeyler oturmaya başlamıştı. " Bak! Bakta gör bacın ne halde?! " Kes sesini kadın. " Aah! Ah! " Dedi kadın dahada üzgün geliyordu sesi. " Koyun can derdinde kasap et derdinde. Dicle'm benim güzel kızım uyan ne olur... Şimdi anlamaya başlamıştım. Zalim ağa Şahin'in kardeşi biriyle kaçıyor. Aile kan akmasın diye berdel olsun diyor. Ama damadın kardeşi Dicle bu zalim ağayı istemiyor ve düğün gecesi düğünden topukluyor. Evet olan aynen buydu. Da! Banane! Daha fazla dayanamadım. Gözlerimi açıp karşında ki kadına bakarak doğruldum yatakta. Dicle! Diyen kadın gerilerken arkadaki iki adam yanıma geldiler. Yüzlerine bakarken kadın bir anda kollarını bana sararak ağlamaya başlayınca neye uğradığımı şaşırdım. " Kuzum yavrum! Bu kadın Dicle denen kızın annesiydi belliki. " Bacım iyi misin? " Bu da abi olmalıydı. Arkadaki şişko kır kafa ve pos bıyıklı da Dicle'nin babası. " Ağrın sızın var mı kuzum? Başın acıyor mu yada kolun? " Baş? Kol? O an farkettiğim sızıyla sağ koluma çevirdim gözlerimi. Askıdaydı. Da neden? Sonra başıma uzattım sol elimi. Bandaj vardı. Üzerimde ise hastane pijaması. Ne olduğunu düşündüm düşündüm. Tabi ya. Beynime gelen güncelleme ile çarpan o lüks araç yüzünden perte çıktığımı ve hastanede olduğumu anladım. O herif önce bana çarptı sonra hastaneye getirdi. O adamda Dicle diyordu. Bunlar beni başka bir kızla karıştırıyordu anlaşılan. O yüzdende soluğu burada aldılar. " Kızım neden konuşmuyorsun bir şey söylesene." Hadii ne söyleyecektim şimdi. " Bacım.. " Diyen abi olacak bana doğru yürüyünce düşünmeye gerek kalmadı. Kısadan daldım konuya. " Hop hop! Uzak durun benden." Durdu. Omuzları düştü. " Haklısın beni görmek istememekte. Bizim yüzümüzden oldu herşey. Bizim yüzümüzden bu haldesin. Seni o adama biz mahkûm ettik. Sen de kaçmaya çalıştın." " Sizi tanımıyorum. Kimsiniz bilmiyorum. Dicle'yi de tanımıyorum. Ama şunu bilin ki ben Dicle değilim." Her biri şaşkın bana bakarken yerimden kalkmaya çalıştım. Oturduğum yerde kendime gelmeye çalışırken kolumdaki eli iterek uzaklaştırıp, " Bırak çek elini." " Bu kızın hâli hâl değil. Behram sen git doktoru çağır! " Dedi kadın yanıma gelip kolumu tutarak. Allah'ım biri gidiyor diğeri geliyor yapışıyor. Behram odadan çıkarken, arkadaki yaşlı adamı duydum. " Şahin ağaya haber versem iyi olacak." Allah'ım nereye düştüm ben ya! Bunlar kör mü acaba? Beni nasıl kendi kızları sanıyorlar anlamıyorum. Karşımdaki iki ihtiyara bakarak ve mümkün olduğunca ikna edici şekilde, " Bakın sizi tanımıyorum. Kimsiniz bilmiyorum. Umrumda da değil! " İkisininde gözleri kocaman olmuş kadının, " Hiiyhh! Diyişi kulaklarım da çınladı. Umursamadan devam ettim. " Şahin ağamıdır ne karın ağrısıdır o herifle aranızda ne olduğu da zerre umurumda değil." Bana bakan gözlere bu kez korku düştü. " Ne diyorsun sen kızım! Yavaşça yerimden kalktım. " Diyorum kiiii!! " Teyze mi? Allah'ım sen aklımı koru!" " Şimdi çığlık atacam ha! Evet teyze! Diyorum ki! Sanırım anlatabildim. O da anlamıştır herhalde diye düşünürken, kadın korkuyla kocasının koluna yapıştı. " Süleyman ağa bu kızın dili ne söyler. Hay şansımı sikeyim ben. Anlamamış! Karşımda izlediğim drama sinirimi bozarken sabırlı olmaya çalışarak yeniden denedim şansımı. " Bak teyze! Dedim odanın içindeki giysi dolabına yürüyerek. Kapağı açıp bulduğum kıyafetlerime sevinerek devam ettim. " Benim adım Dicle değil tamam mı? Şu hâle bak ya. Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk." Bir anda koluma yapıştı yaşlı olan. " Bana bak Dicle. " Çek elini kolumdan. " İşaret parmağını burnuma doğru uzatarak hırladı. " Şahin ağa yapmazsa bu kez ben yapar, gebertirim seni. Senin yüzünden arkamızdan konuşmayan kalmadı. Yarından tezi yok yapılacak nikahın ardından kocanın evine gidiyorsun! " " Nikah! Öfkeden kızaran gözleri hâlâ üzerimde bakarken bu kez, " Dicle!" Diye kükredi. " DİCLE DEĞİLİM! Siz ne laf anlamaz kıt insansınız yah! " Dicle hanım.." " Ananın örekesi! " Diye bağırdım sinirle kapıya dönerek. " Hâlâ Dicle diyorlar yah! " " Dicle hanım öncelikle sakin olup oturur musunuz lütfen? " Elimi alnıma bastırdım. Yeminle delirtir bunlar insanı. " Şimdi bağıracam yandım Allah! diye ha! Hayır! Oturmak falan istemiyorum! Tek istediğim şey buradan defolup gitmek! Bak doktor. " Dedim daha sakin olmaya çalışarak. " Bu ikisi kıt, anlamıyorlar. Derin bir nefes aldım. " Valla mal birine anlatır gibi anlattım anlayın artık!" " Bakın Dicle hanım." " Hâlâ Dicle diyor! " Diye bağırdım en sonunda. Ama adam umursamaz şekilde devam etti. " Bir kaza geçirdiniz ve yeni uyandınız. Bu hatırlama ma durumu gerçekse normal değil. İzin verin sizi muayene edeyim. " " Gerek yok doktor. O an aklıma bir hırsız olduğum gelince polisten medet ummam çok ironik geldi doğrusu. " Tamaaam.. Sakin ol." dedi ellerini yarım hava kaldırarak. " Nasıl istersen. Derken pos bıyıklıya bir bakış attı. Tereciye tere satmaya kalkıyordu. Yalan söylediğini anlayacak kadar yalan söyleyen ben, senin yalanını yermiyim bee. " Tamam." Dedim inanmış gibi yaparak. " Ama bu insanları görmek istemiyorum. Tansiyonumu çıkarıyorlar. Odadan çıksınlar. " Doktor yan tarafa bakarak, " Siz çıkın Süleyman ağa." Odadakiler bir yandan halime üzülmüş şekilde bakarak çıkarken kadın ağlamaya başladı yine. " Hepsi Şahin ağanın suçu. Kıza nasıl çarptıysa aklını almış." " Yürü kadın yürü! " Yatağa oturdum. Doktor yanıma gelip önce tansiyonumu sonra ateşimi sonra da alnımdaki yarayı kontrol etti. " İyi." Dedikten sonra koluma baktı. " Kaza sırasında omuzun çıkmış. Yerine oturttuk. Ama bir kaç gün süre ile kullanma." Dedikten sonra bir arkadaş gibi konuşmaya başladı. " Şimdi söyler misin neden aileni tanımadığını söyledin. Gerçekten hatırlamıyor musun yoksa yalan mı söylüyorsun? " " Çünkü tanımıyorum. Gerçekten! Yalan borcum mu var size ya! " Emin misin? Evlilikten kaçmak için yapıyor olma. " Kör şeytan burnunun üzerine göm kafayı diyordu. " Eğer öyle değilse bu bir sorun demek. Başını çarptığın için geçici bir hafıza kaybı yaşıyor olabilirsiniz. " " Yeter ama ha! " Dedim ve yataktan kalktığım gibi karşımdaki doktoru geriye doğru itip kapıya koştum. Kalıp giyinecek vaktim olmadığı için pijama kombini ile kapıdan fırlayıp merdivenlere koşmaya başladım bu kez. Arkamdan Dicle! diye bağıran Behram'a da Dicle hanım diyen adamlara da aldırmadan tabana kuvvet, ki. Yalın ayaklarla tam taban oluyordu bu! Koşmaya devam ettim. Övünmek gibi olsun hızlı koşarım. Peşimdekilerin beni yakalama şansı çok az bir ihtimal olup ben buradan çıktığım da bu ihtimal sıfıra inecekti. Merdivenleri çifter çifter ve koşarak ine ine aşağı katları bitirip çıkışı buldum nihayet. O an aklıma çantamı ve kimliğimi almadığım gelince şansıma bir kere daha sıçıp sıvayarak koşmaya devam ettim. Yapacak bir şeyim yoktu. Şimdilik bu hastaneden bir çıksam yeterdi. Bir taksi ile emniyete gider yardım isterdim artık. Bir hırsız polislerden yardım isteyecek. Ne günlere kaldım yarabbim! Bu düşünceler arasında insan kalabalığın içinden geçerek kapıya koştum. Nihayet çıkışa ulaşmış kapıdan dışarıya atmıştım kendimi. Önce aceleyle etrafıma bakındım. Hastanenin önü büyük bir alandı. Ne tarafa gitmeliyim diye bakınırken açık park alanı ve çıkışı gördüm. Taksi durağının bulabilmeyi umarak yönümü o tarafa çevirdim. Çıplak ayaklarım sıcak zeminde yanarak ilerlerken bir anda gördüğüm büyük araçla durmak zorunda kaldığımda bir kez daha lanet okudum şansıma. Duran aracın arka kapısından inen kişi Şahin ağa denen o adamın ta kendisiydi. |
0% |