Yeni Üyelik
43.
Bölüm

Final 2 Ruhum

@azamet_29_2

" A.Ateşş..."

Korkuyla yanımda duran sevdiğime çevirdim bakışlarımı.
Korkulu gözlerle baktım gördüğüm görüntüye. Ela gelinliği kan içinde göğsünde kurşun yarası dudağından sızan kanla kolarımın arasına yığıldı.

" Ela! Elaaaaa!
Ela uyan.
Uyan ne olur.

Hayııırr!

*****
Hayır lütfen.
Lütfen Ela. Hayır...

*****

" Her neyse. Hadi gel gidiyoruz.
Sende geliyorsun Merve."

Merve ve Cem bir Ateş'e bir bana baktılar.

" Benmi.
Nereye.? "

" Ela'ya yardım edeceksin."

" Ela' ya mı?
Ne için? "

" Gelinlik seçmek için.
2 gün sonra nikâhı var."

Dedi.
Bu kez gözleri gözlerimde aşkla bakıyordu ve ben resmen dometes gibi olmuştum ve yanaklarım alev alev yanıyordu.

Cem:

" O zaman bana müsade kızlar."

Diyerek arkadaşlarının yanına giderken, bizde Ateş ile birlikte arabaya bindik.

Ben Ateş ile arka koltuğa geçerken Merve öne Faruk'un yanına oturdu.
Araba ilerlerken Ateş kolunu arkamdan belime sararak beni kendine yasladı.

Ön koltukta Merve ve Faruk varken bu şekilde oturmaktan huzursuz olunca gözlerim önümde yavaşça uzaklaşmaya çalıştım.

Ama Ateş bunu farkedince beni kendine daha çok bastırarak kulağıma doğru fısıldadı yine.

" Rahat dur."

Duyduğum fısıltılı sesiyle kaskatı kesilip kalakaldım.
Yol boyu kıpırdamadan sessizce oturdum.
Sonunda Faruk'un sesini duydum.

" Geldik abi. "

Başımı hafif eğerek camdan baktığımda 3 katlı kocaman lüks bir gelinlik mağazası gördüm.

" Hadi inelim."

Ateş önden bizde arkasından inerek mağaza girdik. İçeriye girdiğimiz andan itibaren hem Merve hem ben ağzımız açık etrafa bakarken bulduk kendimiz.
Mağazanın ortasındaki boşluktan yukarı bakıldığında 3 kattaki bütün gelinlikler ışıltıyla karşılıyordu kapıdan giren müşterileri.

Biz hayran hayran bakarken koşar adım yanımıza gelen iki kadın,

" Hoşgeldiniz Ateş bey.
Nasıl yardımcı olabiliriz. " Dediler.

" Gelinlik alacağız.
Yardımcı olun kızlara. "

" Hemen efendim. "

" Buyrun siz dinlenin bizde hanımefendilerle modellere bakalım."

Ateş ve Faruk oturma bölümüne giderlerken bizde gelinliklere baka baka üst katlara çıktık.

Yanımdaki kadın bana bakarak,

" İstediğiniz özel bir model varmı? " Diye sorunca Merve ile birbirimize baktık.

" Aklımda evlilik bile yoktu ki model olsun. "

Diyemedim. Onun yerine,

" Belli birşey yok." Diyebildim.

" O halde size bir kaç model bularak üzerinizde bakalım, nedersiniz?
Hem Ateş beyede gösterirsiniz. "

" İyi olur."

*****

İki kadınla neredeyse 1 saaten fazladır gelinliklere bakarak geziyorduk. Arada bir balkondan mağazanın oturma bölümündeki Ateş'e bakıyordum. Bacak bacak üstünde sol kolunu koltuğun gerisine atmış sağ elinde sigara önünde kahve oturuyordu. Eminim sıkılmıştı ama belli etmiyordu.

Bir kaç model daha baktıktan sonra 3 tane arasında kararsız kalınca, üçünüde sırayla denemek için aşağıya kabinlere indik.

Kızlarında yardımlarıyla gelinlikleri tek tek giyerek podyuma çıkıp Ateş'in de fikrini sordum. İkimizinde beğendiği tek model vardı.

 İkimizinde beğendiği tek model vardı

Bizde onu almaya karar verdik.

Ateş yanıma gelerek,

" Sana çok yakıştı güzel delim."

Dediğinde yanaklarım yine al,al olmuştu.

" Merve içinde bir elbise seçin."

Diyerek arkasını dönüp koltuğa giderken Merve'yle biz şaşkın baka kaldık.

Bu jesti bekliyordum desem yalan olurdu doğrusu.

Bu jesti bekliyordum desem yalan olurdu doğrusu

Merve'nin elbisesi.

Elbise ve gelinliği iki kadına emanet ettikten sonra, iki gün sonra makyajda dahil her konuda yardımcı olacak kızlarla birlikte otele getirmeleri konusunda anlaşarak mağazayı almışız gibi ödediğimiz ücretten sonra mağazadan çıktık.

Ateş kolunu belime dolayarak,

" Artık gidebiliriz." Dediğinde,

" Henüz değil Ateş Yıldırım...

Alınacaklar henüz bitmedi. "

Dedim gülümseyerek.

" Yeni gelin alışverişi diye bir şey duymadığın belli."

Ateş önce bana baktı sonra,

" Tamam güzelim nereye istiyorsan gidelim. Birşey mi dedim. "

Dedi sarılarak. Hiç Ateş Yıldırım gibi değildi tavırları.

Tekrar arabaya binerek bir süre sonra söylediğim diğer mağazaya geldik.

Geceliklerden iç çamaşırlara kadar bir çok ürün olan mağazanın önünde durduğumuzda Merve önden indi.

Bende Ateş ile indiğimde,

" Siz arabada bekleyin bence."

Dedim.
Bu mağazada bir erkekle gezmek hoş olmazdı. Ateş elini cebine sokarak altın renkteki kartını çıkararak elime verdi.
Sonra kulağıma yaklaştı. Yine yanaklarımı kızartacak birşey duyacaktım, emindim. Gözlerimi kapatıp bekledim.

" Bunları giyecek fırsatın olmayacak.
Ama sen yinede al. Benim yanımda yalnızken giyersin. "

Dediğinde bu kez tepeden tırnağa kızarmıştım işte.
Elimle Ateş'i ittirip koşarak Merve'nin arkasından giderken Ateş,

" 1 saatin var."

Diyerek arkamdan gülüyordu.

" Pis fesat ne olacak. " Dedim dişlerinin arasından.

1 saat sonunda elimizde 10 çanta ile çıktık. Faruk çantaları bagaja koyarken bizde arabaya bindik. Gözlerimi Ateş'e çevirmiyordum çünkü aklından geçenleri gözleriyle anlatabiliyordu fesat.

" Evet şimdi nere var."

" Paris'e giderken giymek için kıyafet alacağım."

" Tamam. Ama abartma." Diyince,

" Ne oldu çok para harcarım diyemi korktun. " Dedim.

" Alakası yok.
Paris'ten en güzellerini alırsın o yüzden." Dedi gülümseyerek.

Anlık düşündüm. Doğru söylüyordu. Oraya kadar gitmişken alış veriş yapmadan gelmek olmazdı değilmi? Bu fikir hoşuma gitmişti.

Bir kaç mağaza daha gezdikten sonra yorgunluktan bitap düşmüş şekilde evin yolunu tuttuk.
Yol üstü Merve' yi de evine bırakıp eve geçtiğimizde saat 8 i geçmişti.

O kadar yorulmuştumki evin içine ayaklarımı sürüyerek girmiştim. Onuda alayım bunuda alayım derken yürümekten sarhoş olmuştum, öyleki kafamı koyduğum yerde uyuyabilirdim.

Uyuklayarak yediğim akşam yemeğinden sonra dinlenmek için sürünerek üst kata çıkarak odama girdiğimde,

" Nereye güzel delim."

Diyen Ateş'le ellerini belimde hissettim.

" Ateş yorgunum uyumak istiyorum."

" Uyu güzelim.
Uyuma diyenmi var.
Ama benim odamda, benim kollarımda. " Dediğinde kendimi kucağında buldum.

Yorgun çıkan sesimle,

" Şuan yerde bile uyurum Ateş.
Ölüyorum yorgunluktan." Dedim.

Beni kucağında odaya götürürken kulağıma doğru fısıldadı yine. Yemin ederim bundan zevk alıyordu.

" Bu gece iyi uyu küçüğüm. Önümüzdeki 1 hafta sana uyku yok çünkü. "

Dediğinde tepki bile vermedim artık. Beni yatağa bırakarak yanıma yatıp kollarının arasına çekti beni.
Sonrası yok, uyuya kalmışım.

Ne kadar uyudum bilmiyorum ama bir ara uyku arası Ateş'in yanından kalktığını hissettim.
Bir süre sonra da geri yanıma uzandığını duydum.

" Ateş. Ne oluyor." Dedim uyku arası.

" Bir şey olmuyor güzelim uyu sen. "

Kapanan gözlerimle tekrar uykuya daldım.

*****

Sabah uyandığımda yatakta yalnızdım. Yerimden kalkarak önce banyoya girip işlerimi hallederek elini yüzümü yıkayıp çıktım.
Salona inerken Faruk ve Ateş'i dip dibe birşeyler konuşurken gördüm.

Bugünkü hazırlıklarla ilgili olduğunu düşünüp bir şey sormadan mutfağa geçtim. Hazır olan kahvaltı masasına oturdum. İkisinin konuşması bitmiş olmalıydıki Ateş'te arkamdan gelip omuzlarımın üzerinden bana sarılarak,

" Günaydın kokusuna öldüğüm. " Diyerek sarıldı.

" Günaydın.
Bir şeymi var ne konuşuyordunuz? "

" Sadece bugünkü hazırlıklar güzelim."

Yanıma oturdu.

" Herşey hazır.
Salon, davetliler bütün hazırlıklar.
Kahvaltıdan sonra seni ve Merve'yi otele bırakıp 1-2 saatliğine şirkete geçeceğim. "

" Şirkete mi?
Neden? "

" Akşam Paris'e uçacağız.
Biz yokken bazı işleri dedeme devretmem lazım. "

" Hıımm...Anladım ."

" Hadi güzelce yap kahvaltını sonrada çıkalım."

*****

Kahvaltımızın ardından hazırlanmak için odama çıktım. Bir yandan üzerimi giyiyor bir yandan heyecandan dengesizce atan kalbimi düzene sokmaya çalışıyordum.

Buna inanamıyordum.
6-7 ay önce yaşadığım hayatım ile şuanki hayatım arasında dağlar kadar fark vardı.

Ateş babamın son isteği yüzünden hiç tanımadığı beni üvey ailemin elinden kurtarmış yanında ise zorla tutmuştu.

Burda kaldığım günler de kırmızı gözüm yüzünden bir yeteneğimin olduğunu keşfetmiş, bu yeteneğimle hem Ateş'e yardım etmiş, hemde babamın hapse girip kanser olmasına sebep olan o adamı yakalamıştım.

İlk zamanlar burdan kaçmanın yada ölüp kurtulmanın hesabını yaparken şimdi Ateş'in karısı olmak için hazırlanıyordum.

Dünya gerçekten garip. Çoook garip.

Aynaya bakarak kendi kendime gülerken, kapıdan giren Ateş,

" Hadi Ela gecikeceğiz.
Kendi nikahına geç kalan gelin olarak kayıtlara geçeceksin. "

" Geliyorum işte ne bu acele. "

Dediğimde dudaklarındaki gülümseme ile gözlerime öyle bir baktıki.

" Sormadım say." Dedim.

" Hadi Ela hadi."

*****

Ateş ile birlikte arkamızda bir araç ile çıkmış yolda Merve' yi de alıp otele geçmiştik.
Ateş bizimle birlikte içeri girerek hazırlık odasına kadar beraber çıkmış, kapının önüne Selim'i ve Davut'u bırakıp her şeyin yolunda olup olmadığını kontrol edip şirkete gitmek üzere tekrar otelden ayrılmıştı.

Ateş'in arkasından gelinliğim, Merve'nin elbisesi ve bize yardımcı olacak kızlar ile makyözler gelmiş,
zaten heyecandan duracak gibi olan kalbim dahada teklemeye başlamıştı.

Derin bir nefes alırken Merve yanıma gelerek bana sarıldı.

" Sakin ol arkadaşım. Düğün günü bayılıp kalma burda. "

" Sana göre demesi kolay. Cem ile evlenirken görürüm seni. "

" Ne?
Ne Cem'i ne evlenmesi.? "

" Hadi hadi ben anladım. Siz çıkıyorsunuz değilmi? "

" Hayır ya.
Yok öyle birşey.
Ya yani biz sadece, a- arkadaşız."

" Hı. Tabi tabi." Dedim gülerek.

" Özür dilerim Merve. Niyetim seni utandırmak değildi.
İnan birbirimize çok yakışıyorsunuz.
İnşallah sizede burda bir düğün yaparız. "

" Ne?
Ne düğünü.?
Ela iyice uçtun sen."

" Ay Merve hoş gör işte.
Heyecandan stresten ne dediğimi biliyormuyum ben. Ölmek üzereyim burda."

Merve kahkaha ile gülerken bende gülmeye başladım.

Gelen kızlardan biri,

Ela hanım, Merve hanım önce saçlarınızdan ve makyajınızdan başlayacağız.
Buyrun böyle. "

Dediklerinde Merve ile birlikte aynaların önüne oturduk. Bir yandan saçlarımız yapılırken bir yandanda makyajımız yapılmaya başladı.

Aşağı yukarı 1 saat sonra nihayet saç ve makyaj bitmişti.

" Evet hanımlar sırada gelinlik ve elbise var."

Üzerimizdeki gömleklerden kurtularak ben gelinliğimi giyerken Merve'de mavi elbisesini giyiyordu.

Bir gelinliği girmek nasıl bu kadar zor ve uzun sürer o an anladım. Buruşmasın, kırışmasın, yırtılmasın düz dursun, derken nihayet sırtımdaki fermuarıda çekerek hallettik giyinme işini.

Sonunda bir oh çekerek aynaya baktığımda kendimi tanıyamadım.

" Elaaa! Çok güzel olduuun."

Diyen Merve'ye bakarak,

" Sende canım. " Dedim.

İşte hazırdım ve yeni bir hayata başlıyordum bugün.

*****

Ela'yı Merve ile otele bırakmış kapısınada Davut ve Selim'i dikmiş,
bende 1 saatliğine şirkete geçmiştim.

Nikahtan sonra Paris'e uçacaktık, bu yüzden dedemle birlikte bir kaç işi hallediyordum. Benim yokluğumda dedem kalacaktı işlerin başında çünkü.

Nihayet 1 saatin sonunda dedem arkadan geleceğini söyleyince bende hazırlanmak üzere şirketten ayrılmıştım.

Yanımda Faruk, arkada korumaların aracı, otele doğru yola çıktık.

" Abi.
Yorgun görünüyorsun.
Otele kadar gözlerini dinlendir istersen."

Haklıydı yorgun hissediyordum.
Hiç birşey söylemeden gözlerimi kapattım.

Bir süre sonra Faruk'un sesiyle kanter içinde uyandım.

Nefes nefeseydim.

Korku ve üzüntüyle atan kalbimin ritmine yetişemiyorken solumda hissettiğim acının tarifi yoktu.

Yerimde doğrularak ellerimi alnıma bastırarak derin nefesler almaya çalıştım.
Hayatımda ilk kez ağlamak istiyordum. Sevdiğim kadın kollarımda can vermişti. Bundan daha acı bir şey yaşamamıştım...
Bu rüya bile olsa.

" Abi iyimisin uyurken hayır diye bağırdın durdun.
Rüya görüyordun galiba."

" Ne rüyası Faruk!
Hayatımdaki en kötü kabusu gördüm!"

Derken kendimi geriye yaslayarak gözlerini kapattım.

Gördüğüm kabus...
Emel..
Ela'nın vurulması..
Kucağımda ölmesi...

Tekrar tekrar gözümün önünden geçerken kalbimdeki ağrı dahada artıyordu.

Sonra bir an aklıma dün gece evde gördüğüm görüntü geldi.
Emel...
Emel'in evimde ve salonumda oturduğunu, sonrada yürüyerek mutfağa girdiğini görmüştüm.

Ama peşinden gittiğimde hiç kimseyi bulamamıştım.
Adamlarımda birşey bulamamıştı.

O an aklıma gelen şeyle bir an donup kaldım.

" Yok artık."

Dedim sesli şekilde.

Olabilirmiydi.
Benimde Ela gibi önce hayal sonrada olacak bir şeyi rüyamda görmem mümkünmüydü.

Dün gece Emel'in hayalini görmüşken bugün rüyamda Ela'yı öldürürken görmem...

Evet olabilirdi.
Ela'yı tanıdıktan sonra her şeye inanabilirdim.
İnanması güç olsada bu uyarıcı bir rüya olmalıydı."

" Faruk çabuk bas gaza bir an önce otele gitmeliyiz."

Faruk önce gazı kökledi. Sonrada,

" Ne oluyor abi?
Birden..."

Demiştiki sözünü kestim.

" Faruk.
Emel burda! Otelde!
Ela' nın peşinde! "

" Ne?
Ne diyorsun abi?
Nerden biliyorsun? "

" Sonra Faruk sonra.
Oteldeki adamları ara haber ver. Şüpheli herkesi alsınlar. Bende Davut'u arayacağım."

Dedikten sonra hemen telefonumu çıkararak Davut'u atadım.

İkinci çalışa açtı.

" Alo Davut."

" Emret abi."

" Ters bir şey varmı? "

" Yok abi."

" Kapının önünden bir saniye ayrılırsanız ikinizide gebertirim."

" Emredersin abi."

Telefonumu kapattığımda otele gelmiştik. Hemen arabadan inerek koşarak otele girdik.

Ben Faruk ile balo salonunun önünden geçerek hızla asansöre giderken arkamdaki adamlarımda otelin içine dağılarak Emel'i aramaya başladılar.
Asansöre binip 15. Katın düğmesine bastım. Bir an önce Ela'yı, iyi olduğunu gözlerimle görmeliydim.

Ama la*et asansör bir türlü kata çıkamıyor ben ise aklıma gelen kabusum yüzünden meraktan ve korkudan deliriyordum.
Sonunda duran asansörle koşarak odanın önüne geldim. Davut ve Selim hâlâ kapıdaydılar. Hızla yanlarından geçerek içeri daldım.

Ela'yı aynanın önünde melekler kadar güzel haliyle kendine bakarken gördüğümde bütün korkum dağıldı gitti. Ben ona bakarken oda dönerek şaşkın şekilde bana baktı.

" Çıkın! " Diye bağırdım.

Odadaki herkes hızla dışarı çıktığında hızlı adımlarla sevdiğimin yanına gelerek dudaklarına kapanarak sıkıca sarıldım.

Sanki şuana kadar ruhum bedenimden ayrılmış onu tekrar görmemle yeniden bedenime dönmüş yeniden can bulmuştum.

Dudaklarından ayrılıp alnımı alnına dayadım nefes nefese.

" Ela'm...

Nefesim, ruhum iyisin."

" Ateş.?

Ben iyiyim... De sen değilsin.
Ne oldu? Neyin var?
Ters birşey var değilmi.? "

" Önemli bir şey yok güzelim.
Ben halledeceğim.
Ben dönene kadar bu odadan çıkma güzelim. "

Ela, " Ne.? Neden.?"

Derken ben çoktan odadan çıkmıştım.
Ela arkamdan gelirken hızla kapıyı çekip dışardaki iki adamımın yakasından tuttum. Ela çıkmayacak kimse girmeyecek. Anlaşıldımı? "

İkiside aynı anda,

" Emredersin abi dediler.

" Faruk! Yürü gidip bulalım şu çiyanı."

Faruk'la birlikte tekrar asansöre binerken,

" Abi adamlar her odaya, her kata bakıyorlar."

" Söyle gözlerini açsınlar.
Mutlaka kılık değiştirmiştir. Yoksa kolay kolay giremezdi."

Asansörden indigimizde,

" Abi kesin konuşuyorsun, nasıl biliyorsun."

" Söylesemde inanmazsın Faruk. "

" Sen söylersen inanırım abi."

Olduğum yerde durdum..
Sağ elimi alnıma bastırırken sinirden gülüyordum.

" Dün evin içinde Emel'i gördüm. O yüzden heryere bakın demiştim."

" Ne?
Ama...
Ama her yere baktık kimse yoktu."

" Yoktu çünkü onu tıpkı Ela gibi gördüm. Görüntü şeklinde...
Yolda gelirken de rüyamda gördüm.

Emel, Ela'yı öldürmek için burda biliyorum.

O yüzden didik didik arayın her yeri, bulun o çiyanı."

Ben yürümeye devam ederken Faruk arkamda duyduklarıyla şaşkın kala kalmıştı.

" Yürü Faruk! "

Dediğimde yürümeye devam ederek peşimden geldi.

Balo salonunun üst katına çıkarak aşağıdaki konukları izlemeye başladım.

Rüyamda Emel konukların arasında en önde, basından gelenlerin arasına karışmış, üzerinde kırmızı bir elbise vardı. Tamamen aynı şey olurmu bilmiyordum. Ama bildiğim tek şey o burdaydı. Aşağıdaki kalabalığı dikkatle izlerken kızıl saçlı bir kadın dikkatimi çekti.

Rüyamdaki kırmızı elbise belkide saçlarını işaret ediyordu bilemiyorum. Ama şansımı deneyecektim.
Aşağı doğru, Emel diye bağırdım.

Ve bingo. Boş bulunup korkuyla arkasına baktı.

O beni görmesede ben onu görmüştüm. Bir yandan Emel'e bakarak koşmaya başladım. Kalabalığın arasından geçerek kapıya yöneldiğinde bizde merdivenlerden inip koşarak peşine takıldık.

Bizi gören diğer adamlarda peşine takılınca otelin kapısına doğru koşarken belinden çıkardığı silahı geriye dönerek bize doğrulttuğunda, daha önce davranıp çektiğim silahımla elinden vurdum.

Elindeki silahı düşünce koşarak kaçmaya devam etti.
Ama çıkışa gelmeden yakaladı adamlar. İki adamım iki kolundan tuttuğunda bende yerimde durdum.

Nefesimi düzenleyerek ağır adımlarla yanına doğru yürürken dişlerimi sıkarak baktım gözlerine.

Yürüdüm. Yürüdüm... Tam önünde durdum.
Gözlerini gözlerime dikerek konuştu.

" Merhaba sevgilim."

Yüzüne gözlerine baktım nefretle.
Sevgilim mi demişti o.

Evet öyle demişti. Çünkü aklı başında değildi. Göz bebekleri, beyazındaki kızarıklıklar, altlarındaki morluklar...

Yine o haplardan almış üstünede içki içerek buraya gelmişti anlaşılan.

Sinirlerim dahada kabarmıştı.
" Sen..." Dedim.

" Burdan sağ çıkmayacağını biliyorsun değilmi?
Buraya kadar geldiğine göre ölümü göze almış olmalısın."

Gülerek konuşurken dahada iğrenç göründü gözüme.

" Seni seviyorum. Seni o adi kız..."

Demiştiki tek elimle boğazına yapıştım.

" Sakın!"

Dedim kükreyerek.

" Sakın onun adını ağzına alma."

Derken diğer elimi de getirip boğazını sıkmaya başladım.

İki elini adamlarımdan kurtarıp kollarımdan tuttu.

" Öldür...
Benide kurtar. Ama hâlâ seni seviyorum."

" Kes sesini lan, keeess! "

Derken dahada sıktım boğazını.

O an arkamda Ela'nın sesini duydum.

Ateş! Derken gelinliginin eteklerini tutmuş koşarak geliyordu. Arkasında da kapıya bıraktığım iki dallama.

Koşarak yanıma gelerek kolundan tuttu.

" Ateş bırak.
Bırak lütfen."

" Ela odana dön! "

" Hayır, lütfen Ateş.
Nikâh günümüzde olsun bir ölü olmasın."

" Bırak.
Bırak gitsin ne olur. "

Bir kolumdan tutan Ela'ya bir elimde ölmek üzere olan Emel'e baktım.

Hırlayarak yere savurdum Emel'i.

" Faruk. Al bu çıyani geldiği ülkeye gönder. Gittiğinden de emin ol.

Sana gelince...
Seni bir daha etrafımda görürsem. Gördüğüm ilk yerde alnının ortasından vururum. "

Faruk ve adamlar Emel'i götürürlerken, bende yanımdaki Ela ile hazırlık odasına gitmek üzere asansöre bindim.

Yarım saat sonra hazırlanmış ve yanımda Ela ile balo salonuna geri dönmüştük.

Misafirlerin alkışları eşliğinde salona girerek nikah masasının önünde durduk.

Önce basına 5 dakika izin verdim. Resim ve video için. Onların çıkışının ardından masaya oturduk.

Dedem ve Deniz benim,
Merve ve Cem'de Ela'nın şahitleri oldular.

Nikah memurunun nikâhımızı kıymasının ardından artık Ela Dinçer, Ela Yıldırım olarak resmen karım olmuştu.

Ve şuan dünyanın en mutlu adamı bendim. Alkışlar eşliğinde ayağa kalkarak Ela'yı alnından öptüm.

Yine kulağına doğru eğilerek fısıldadım.

" Artık benimsim Deli kız. "

Doğrulup yüzüne bakarken gulumseyerek kollarını boynuma dolayıp ayak uçlarına yükselirken gözlerime baktı.

" Sende benimsim Ateş Yıldırım.
Dedi ve etraftaki insanlara aldırmadan dudaklarıma yapıştı.

İşte benim Delim...

 

Loading...
0%