Yeni Üyelik
1.
Bölüm

K.B 1 Ateş

@azamet_29_2

 

İki adam birbirini süzdü.
Üçüncüsü elinde 2 metrelik bir zincir ile geldi.

 

Önce karşısındaki adamlara baktı. İçindeki korkuyu belli etmedi, ama korkuyordu. Abisine birşey olmasındandı korkusu.
Halbuki bir gün önce yalvarmıştı.

 

"Abi yapma. Bu oyuna gelme."Demişti.

 

"Olmaz Faruk.
Herkesin içinde bana meydan okudu. Bende kabul ettim."

 

"Abi o şerefsiz mutlaka bir hile yapar ona güvenilmez.
Sana kaybedip bütün malvarlığını sana vermez. Mutlaka bir iş çevirir."

 

"Bunu bende biliyorum. Bunu yapabilecek biri. Ama meydan okumayı kabul etmezsem benim itibarım kalmaz.

 

Hile yaparsada bu âlemde onun itibarı kalmaz. Ayrıca dedemden çekinir. Meydan okuması kural dışı değil. Ama hile yapması kural dışı olur ve bu dedemi delirtir. Delirmiş bir Yaman Yıldırım bu şehri içindekilerle birlikte yakar."

 

Faruk ne dediyse abisi geri adım atmamıştı. Bu kurallar kendi kurallarıydı. Bu âlemde olan herkes konmuş kuralları bilirdi. Büyükler kural koyar, küçükler uyardı.

 

Bu dövüşü izlemek için camiadan bir çok adam gelmişti. Zevkle izleyeceklerdi dövüşü.

 

Ateş Yıldırım'ın hızlı yükselişinden rahatsız olanlar olduğu gibi ki.. Sarı'da bunlardan biriydi.
Sarı'da Ateş'in durdurulamaz yükselişinden rahatsız olup takıntı haline getirmişti.

 

Sonunda bir iki yalakasının gazıyla ölümüne dövüş için meydan okumuş kazanırsa bütün mal varlığının Ateş'in olacağını vadetmişti.

 

Ateş'in hiç düşünmeden kabul etmesine şaşırsada onu yenebileceğine o kadar güveniyorduki üstünde durmamıştı.

 

Tabi Sarı'nın acımasızlığından ve kuralsızlığından rahatsız olanlarda burdaydı.
Hepside dövüşün sonucunu merakla bekliyordu.
Eğer birine meydan okunmuşsa sonu ölümle biterdi.
Dönüş yoktu, kazanma hakkı bir kişinindi. Bugün bu taraftarlardan bir kısmı sevinecek bir kısmı üzülecekti.

 

"Tak!"

 

Ateş, çatık kaşlarla gözleri Sarı'da sol kolunu uzattı.

 

Faruk çaresiz abisinin koluna zinciri takarak kelepceyi vidaladı.

 

Zincirin diğer ucunu rakibi, Sarı lakaplı adamın bileğine geçirip vidalarken gözlerine baktı.

 

Adam umursamadı sadece pis pis sırıttı. Bu dövüş ölümüne olacaktı ve ölecek kişi Ateş'ti ona göre. Yok eğer Sarı ölecekse tek gitmeyecekti.
Planını yapmıştı. Sadık bir adamı deponun çatısında dövüşü izleyecekti. Bu keskin nişancı Sarı ölürse Ateş'i de öldürecekti. Faruk haklıydı aslında. Sarı hile yapacaktı.

 

Karanlık depoda tavandaki tek bir lambanın altında, meraklı kalabalığın tam ortasında iki adam ölümüne dövüşecekti artık.

 

Faruk işi bitince bir kaç adım geri çekildi.

 

" Yarım saatiniz var.
Hâlâ bir kazanan olmazsa bıçaklar verilecek."

 

Ateş önce Faruk'a sonra etrafına baktı. Kalabalığın içinde gözü Yaman Yıldırım'ı aradı. Yoktu. Ateş'e güvendiği için gelme gereği bile duymamıştı.

 

Ateş gençti ama güçlüydü, sağlıklıydı. Dedesi tarafından iyi eğitilmiş, iyi dövüşürdü. Karşısındaki Sarı ise 10 yaş daha büyüktü. Deneyimli, güçlü bir rakipti vede kalleş.

 

Faruk'un işaretiyle dövüş başladı.
İki adam önce kendi etraflarında daire çizerek birbirlerini tarttılar. İlk yumruk Sarı'dan geldi. Ateş çenesine yediği yumrukla geriye sendeledi ama kolundaki zincir uzaklaşmasına izin vermedi.
Sonraki yumruk bu kez Ateş'ten geldi.

****

 

İki adam yarım saattir öldüresiye boğuşuyor birbirlerini yumrukluyordu. İki adamında yüzü gözü kan içindeydi ama ikiside ayaktaydı.
Sonunda Faruk gelip iki adama bıçakları uzattı. Gözü abisinin yüzünde ve vucudundaydı. Ağzından burnundan kan sızmış vücudunun bir çok yeri morarmıştı. Sol kaburgasının üzerine doğru eğimli duruşu kaburgasının kırık olduğunu gösteriyordu. Sarı'ya çevirdi bakışlarını. Onunda yüzü gözü dağılmış kan içindeydi.
Sağ bacağının üzerine basamıyordu. Onunda bacağı kırık olmalıydı. Ama dönüş yoktu. Artık oyunda bıçaklar vardı. Daha da sertleşecek daha da acımasız bir hâl alacaktı dövüş. Birazdan birinin boğazı kesilecekti belkide.

 

Faruk istemeye istemeye geri çekildi bir kaç adım.
Ateş ve Sarı bir dakika kadar kıpırdamadan birbirlerine baktılar.

 

Sarı bıçağı parmaklarının arasında ustalıkla dolaştırdı. Ateş ise sadece ters tuttuğu bıçakla Sarı'yı kolluyordu.

 

Sonra ellerindeki bıçağı havaya kaldırarak ikinci raunda başladılar.

 

+18 şiddet ve kan. Fazla değil ama uyarmak istedim.
Hoşlanmayan okumasın lütfen.

 

Acımadan birbirlerine savurdular bıçakları. İlk yarayı Sarı aldı. Ateş'in savurduğu bıçak Sarı'nın kaburgasını yararak yanlamasına bir iz bıraktı.

 

Akan kan beyaz gömleği kana boyamaya başladığında ikinci darbe geldi koluna. Ateş sinsi bir gülüşle yüzüne baktı Sarı'nın.

 

Sarı'nın gözlerindeki öfke dahada arttı. Bir eli kaburgasında bir eli kolundaydı. Artık bitsin istiyordu. Ateş ölmeli, bu iş bitmeli herkes Sarı'ya saygı duymalıydı.
Düşünmeden, hırsla arka arkaya hamleler yapmaya başladı.

 

Ateş arka arkaya gelen saldırıları savuştururken zorlansada hakkını veriyordu. Sarı'nın bıçağı Ateş'e ulaşamadıkça dahada bileniyordu sanki.

 

Defalarca yapılan hamleden sonra hamle yapma sırası yeniden Ateş'e geçince hızlı şekilde Sarı'nın etrafında bir tur ile ikisini birbirine bağlayan zinciri Sarı'nın bıçak tutan kolunu bedenine sabitlemek için kullandı.

 

Arkasına geçerek zinciri sonuna kadar gerip elini bıçağıyla birlikte tuttu.

 

Bıçak şuan elini kesiyor, kan damlaları yere akıyordu ama umursamadı bile. Sarı'nın kırık bacağına dizinin arkasından vurup yere çökertti.

 

Ve elindeki bıçağı Sarı'nın gırtlağına dayadı. Sarı kocaman gözlerle olacağı görüyordu. Ölecek kişi seçilmişti.
Etraftan sesler duyulmaya başladı.

 

Öldür!
Öldür!
Öldür!

 

Sonra karşısındaki adamı buldu yarı açık gözleri. Dedesi Yaman Yıldırım burdaydı.

 

Bir torununa baktı, bir rakibine.
Dedesi sağ elini havaya kaldırırken, Ateş sadece izledi.

 

Sarı'nın sesi geldi kulağına.
" Yapma!"

 

Dede Yaman Bey baş parmağını kaldırdı ve aşağı çevirdi.
İşte acımasız dünyanın acımasız kuralı. Ateş acaba diye geçirdi içinden. Acaba bıraksada yaşasa...
Ama artık dedeside ölmesini istiyordu.

 

Gözlerini kapattı sımsıkı.
Bıçağı biraz daha bastırdı adamın gırtlağına. Sonra son kez Sarı'ya bakmak için açtı gözlerini. Adam kurbanlık koyun gibi bakıyordu.

 

Sarı'nın gözlerine baktı Ateş.

 

"Ben kazandım."
Aynı anda Sarı'nın çatıya bakan
saniyelik bakışlarını yakaladı.
Bu bakışlar Ateş'i uyarmaya yetmişti.
Bir iş çeviriyordu.

 

"Haketmiyorsun yaşamayı."
Sinirle bastırıp çekti bıçağını. Aynı anda bir silah sesi duyuldu.

 

+18 bitti.

 

Ateş'in elindeki bıçak hissettiği acıyla yere düştü. Başını yavaşça önüne eğerek kendine baktı, sendeledi. Göğsüne giren kurşunla açılan yaradan kan bedenine doğru yayılıyordu. Zaten yorgun olan vücudu geriye doğru yere yığılırken dedesinin ve Faruk'un sesini duydu.
Gözleri kapanmaya başlarken dedesi,

 

"Ateş!
Ateeş!
Faruk arabaya çabuk." Diye haykırdı.

 

Ama kolundaki zincir unutulmuştu.
Faruk ayağa kalktı. Zincire ateş ederek rakipten ayırdı.
Faruk ve iki kişi daha Ateş'i kollarından ve bacaklarından tutarak karga tulumba arabaya taşıdılar.
Faruk önden arkaya binip abisini kucağına çekti. Ceketini çıkarıp yaraya bastırdı.

 

"Abi dayan.
Kurban olayım dayan!"

 

Yaman Bey öne binerken şoför gazı kökledi. Gecenin karanlığını yararak hızla hastaneye ulaşmaya çalıştılar.
Sonunda acil girişinde durunca
gelen personel Ateş'i arabadan çıkarıp sedyeye aldı.

 

Koşarak acil müdahale odasına girdiler. Doktor ceketi kaldırıp altındaki yaraya baktı. Yüzü değişti, korktu.

 

"Hemen ameliyata alıyoruz hadi, hadi! "

 

Ateş, dedesi Yaman ve Faruk'un bakışlarının arasında koşar adım ameliyata götürülürken bir hemşire yaklaşarak,

 

"Kan grubu ne biliyormusunuz ?"

 

Dediğinde iki adam baktı sadece.
AB Rh negatif dedi dede sıkıntıyla.

 

Hemşirenin bakışları değişti. Bin kişinin sadece yedisinde olan bir kana sahip olmak nasıl bir kaderdi.
Şansı varsa kan bankasında vardı. Yoksa ne olacaktı, yada yetmezse?

 

Hemşire sıkıntıyla,

 

" Bulamazsak sizin.." Dedi ama sözü kesildi.

 

" Bizimkiler uymuyor.
Adı batasıca babasının kanı geçmiş torunuma."

 

Hemşire uzaklaşırken Faruk, üzgün Yaman Bey'e baktı. Gözleri doldu.

 

" Ya bulunamazsa.
Ya abim..."

 

" Sakın devam etme, iyi olacak Ateş, ölmeyecek! "

 

İki adam ameliyathanenin önüne gelerek beklemeye başladılar.
Bir saat geçti.
2 saat geçti.
Hâlâ içerdeydi Ateş.

 

Birden açılan kapı ile bir hemşire koşarak çıktı içerden.

 

Yaman bey anladı durumu. Yumruklarını ve dişlerini sıkarak bekledi kötü haberi. Korkulan olmuş kan yetmemişti. Hemşire yeniden kan bankasını arayacak ve anos edilecekti. Acil kana ihtiyaç vardı ve bulunma ihtimali sadece binde yediydi.

 

Yaman Bey yorgun kendini duvara yasladı.
Sırtı kayarak yere kadar indi.
Oda gidecek.
Oda bırakacak beni dedi.

 

Yıllar öncesinin anıları birer birer günyüzüne çıkarak beynine hucum etti.

 

Kızı ve kocası Yaman Bey'in hasımları tarafından saldırıya uğramış, kocası oracıkta ölmüş. Kızı hastaneye kaldırılmıştı. Amaç Yaman Bey'in soyu kurusundu.

 

Nerdeyse başarmışlardı da.
Yaman Beyin oğlu yoktu ama bir torunu olacağını ve erkek olduğunu kızı yoğun bakımdayken öğrenmişti.

 

Durumu herkesten ve düşmanlarından gizlemeye karar verdi. Kızınında öldüğünü duyurdu herkese. Hasımları bayram ederken o sabırla bekledi.
Ama kader. İkinci kötü haber geldi kızından. Beyin ölümü gerçekleşti dedi doktorlar.
Yaman Bey bütün heybetiyle dikildi doktorun karşısına.

 

" Yaşayacak kızım. Torunum doğacak ayına gelene kadar makineyle yaşayacak. Ancak ondan sonra öldü sayarım."

 

6 ay kızının cansız bedenini ve gün gün büyüyen torununu izledi Yaman Bey. Sonunda 8.i aya girince sezeryanla dünyaya geldi torunu.

 

Yaman Bey kucağına aldığı anda koydu adını.

 

"Ateş.
Ateş Yıldırım! "

 

Doğduğu anda kızını gömmeden varisini herkese duyurdu. Sonra herkesin gözlerinin önünde kızını toprağa verdi.

 

Artık kimse inkar edemeyecekti.
Soyu kurusun diye bekleyenler sadece izlemekle yetinmişlerdi.

 

Gelen hemşirenin ayak sesleriyle kendine geldi yaşlı adam.

 

Başını kaldırıp gelen kadına baktı.
Kadının elinde 2 ünite kan vardı. Hızla adamın yanına gelip eline bir kağıt tutuşturup doğru ameliyathaneye koştu.

 

Adam gördüğü kan poşetleriyle sevinirken ne olduğunu anlamak için kâğıda baktı.

 

Okuyamadı. Elleri titredi. Gözleri bulandı.

 

Faruk'a uzattı kağıdı.

 

"Oku." Diyebildi.

 

Faruk kağıdı alıp okudu.

 

"Bana artık kan borcu var Ateş Yıldırım'ın. Zamanı geldiğinde isteyeceğim."

 

Yaman Bey sayıklar gibi konuştu.

 

Kan borcu.!
Kan borcu.!

 

Loading...
0%