Yeni Üyelik
15.
Bölüm

K.B 15 Neden Aptal

@azamet_29_2

"Hadi gidiyoruz Muneccim." Dedim alay ederek.

Yüzü asık yerinden kalkarak yanıma geldi. Yanımda yürüyerek kapıya doğru ilerlerken elimi cebime sokarak sigara paketimi alıp bir dal alarak dudağıma bıraktığım anda duyduğum tok sesle anında arkama döndüm.

Gördüğüm şeyle şok oldum.
Ela yerde cansız yatıyor dudağının kenarından kan sızıyordu.

"Elaa!
Elaa?"

Elimdekileri yere atıp Ela'nın yanına çöktüm.
Yüzünü avuçlarımın arasına aldım.
Sarsarak tekrar seslendim.

" Ela uyan.
Ela!!
Kahretsin!"

Kahretsinki kız haklı çıkmıştı. Elimi ince boynundaki damarın üzerine koydum. Nabzı yavaşta olsa atıyordu.
Ela'yı kucağıma alırken,

" Faruk!" Diye haykırdım.

"Çabuk!
Arabaya!"

" Selim,Mahir!
Bütün kapıları tutun.
Ben gelene kadar bu salondan fare bile çıkmayacak.

Dede! Sende başlarında kal lütfen..
Çıkmak için ısrar eden olursa sıkın kafasına."
Dedim bizi izleyen kalabalığa bakarak.

Ela kucağımda koşarak çıktım salondan.
Hazır bekleyen arabanın arka koltuğuna geçip Ela'yı kucağıma çektim.
Faruk direksiyona oturup gazı kökledi.

Kucağımdaki kızın yüzündeki maskeyi çekip aldım.
Elimi yüzüne koyarak tekrar sarstım.

"Ela.
Ela uyan!
Uyan seni aptal."

Ela gözlerini araladı, yüzüme baktı bir kaç saniye.

" Seni aptal kız." Dedim bağırarak.

"Ben haklıydım." Dedi gözleri tekrar kapanırken.
Başı geriye düştü dudaklarından bir yudum daha kan aktı yanağına doğru.

" Ela! " Dedim bağırarak.
Ama duymadı.
Hemen telefona sarılıp Deniz'i aradım.
Açar açmaz,

"Deniz!
10 dakikaya oraya geliyoruz.
Ela'yı getiriyorum.
İçtiği viski de bişey varmış. Yığıldı kaldı,kan kusuyor."

" Ta-tamam.
Acele edin bekliyorum."

Faruk son sürat trafikte ilerlerken etraftakilere etmedik küfür bırakmadı.
10 dakika geçmeden hastaneye geldik. Faruk iner inmez kapımı açtı.
Önden çıkarak Ela'yı kucağıma alıp koşarak içeri girdim.
Acil müdahale odasına girecekken Deniz'i gördüm.

"Ateş!
Buraya."

Dedi asansörü tutarken.
Koşarak gelip asansöre girdik.
Kucağımdaki Ela'nın gözlerine açarak baktıktan sonra.

" Önce midesini yıkayalım." Dedi.

Asansör durunca hemen inerken Deniz önden giderek odayı gösterdi.

İçeride bir doktor 2 hemşire bizi bekliyordu.
Ela'yı yatağa bırakıp geriledim.

Deniz kolumdan tutarak,
"Biz çıkalım."

" Hayır. Bekleyeceğim."

" Ateş bırakalım rahat çalışsınlar. "

"Tamam lan.
Tamam." Dedim kapıdan çıkarak.

"Nasıl oldu bu."

"Gece davet vardı. Biz verdiğimiz için gitmemiz gerekiyordu.
Ama okula giderken bizim çocuklar peşlerinde birilerini görmüşler.
Bu yüzden evde tek kalmasın diye Ela' yı da götürmek zorunda kaldım.

Masada otururken garson kız viski getirdi.
Ela:

" İçme!
Bardakda birşey var dedi."

" İnanmadım...
Kızdım, bağırıp çağırdım.
Bu aptalda kızıp bardağımı alıp kafasına dikti."

Dedim odayı işaret ederek.

Ellerim saçlarımda,
" Yarım saat sonrada düştü kaldı. Kan kusmaya başladı."

" Bardakta birşey olduğunu nerden biliyormuş. Biliyorsa neden içti."

" Rüyasını test ediyormuş aptal. Rüyasında görmüş.
10 gün önce şirkette de yaptı aynı şeyi.
Sekreter kızı suçladı. Getirdiği kahveyi içme dedi. Ama boş çıktı, hiç birşey yoktu kahvede.
Yine saçmalıyor diye düşündüm.
Ama bu kez..."

"Kim, neden yapmış."

" Nedeni belli değil mi? Götümüzdeki düşmanlar kuyruk.
Hedef bendim.
O aptal olmasa o odadaki ben olacaktım. Yada ölmüş olacaktım. "

" Üzülme, önce midesi yıkansın. Sonra durumuna bakalım. Çabuk getirdiniz atlatacaktır."

" Üzüldüğüm falan yok!
Sikeyim böyle işi.
Dibime girene kadar farkedemedigim için öfkeleyim. Nasıl fardemedik lan. Nasıl?"

Dedim sinirle.
Sonrada telefonu çıkarıp dedemi aradım.
İlk çalışta açıldı.
"Alo aslanım durum ne.
Yetiştinizmi?"

"Hastaneseyiz. Midesini yıkıyorlar.
Sizde durum ne.
Çıkmak isteyen oldumu?"

"Herkesi yolladım."

" Neden!?" Dedim sol elimi saçlarıma geçirerek.

" Yapan kişiyi bulduk.
Garson kızmış."

" Vay, vay,vaaay.
Kadın kullanıyorlar."
Dedim sinirle gülerek.

"Kapatın bir yere.
O'nun hesabını gelince göreceğim." Dedim bu kezde tıslayarak.

" O biraz zor..
Ölmüş...
Aynı şekilde kendini öldürmüş yada öldürdüler. Arkada buldu bizim çocuklar. Birde not çıktı üstünden."

" Ne yazıyor?"

" Merhaba Yıldırım.
Kurtuldum sanma peşindeyim.
Yazıyor."

" Kim...Kim bu orospu çocuğu? "

Diye hırladım,öfkemden delirmek üzereydim.
Adamlar kıçımızın dibine kadar adam sokmuşlar bizim haberimiz yok.

"Selim'le Mahir yolda yanınıza yolladım."

" Tamam dede.." Derken odadan çıkartılan Ela'yı görünce,

" Dede kapatmam gerek."

Diyerek telefonu kapatıp.

Ela'nın yanına geldim.
Deniz diğer doktora durum ne diye sorunca.

"Midesini yıkadık.
Kanı temizleyecek ilaç verdik. Mide sıvısından örnek aldık. Ne verildiyse tahlilden sonra anlayacağız. Şuan durumu stabil. Geç kalmadığınız için şanslı. Odaya alalım dinlensin."

" Tamam." Dedim derin bir nefes alıp vererek. Bu seferde atlatmıştı.
Deniz' in de yardımıyla Ela yatan hasta bölümünde bir odaya alındı.
Hemşireler üzerindeki elbiseyi çıkarıp hastane pijamalarından bir tane giydirdiler. Sonra yatağa alıp kolunada serum taktıktan sonra çıktılar."

Faruk girdi odaya.

" Abi Selim ve Mahir geldi."

"Tamam kapıdan ayrılmasınlar. "

"Tamam abi."

Ela'nın yanına gelip yatağın ayak ucuna oturdum.
Yüzünü izledim bir süre.
Yanıma gelen Deniz,

" Yazık şu kıza. Senin yüzünde çekmediği kalmadı."

"Deniz."

"Hımm"

" Sinirim tepemde zaten kapa şu çeneni.

Olacak iş mi lan.
Yani şimdi bu kız geleceğimi görüyor rüyasında. Buna inanmamı mı bekliyor benden."

" Görüyor yada görmüyor onu bilmem ama o bardağı sen içseydin Ela kadar şanslı olmazsın onu bil."

"O neden.?"

" Ela tek bardak içmiş.
Sen tek bardakla kalmazdın.
Bir iki şişeyi indirirdin yarım saatte.
O bardaktaki neyse etkisi alkol sayesinde katlanarak artardı. Sende anında mort.

Bu kız normal değil.
Daha öncede olmuştu. Yaman bey geleceğini gördü demişti. Hani şu, gece gece kurşun yiyip geldiğiniz zaman.

İnanmalımıyız bilemiyorum ama, söylediği şeyin çıkması ilginç gerçekten."

Deniz konuşurken ben hâlâ kıza bakıyordum.

"Sen nasıl bir kızsın.?"

*****

*" Ela.
Elaa!
Uyan. *"

Gözlerimi boğazımdaki acıyla açtım.
Etrafa bakındım.

Burasıı...?
Hastane odası.
Hastanedeyim.
Ölmedim mi.?

Etrafıma bakındım.
Neden kimse yoktu. Beni hastanede mi bırakıp gitti bu adam.?

Dedim yerimden kalkıp yatağın kenarına oturtarak..

Gözlerimi kendi üzerime çevirip baktım.
Açık pembe ve mini mini çilekleri olan bir pijama vardı üzerimde.
Hastane kıyafetleri neden bu kadar saçmaydı.
Yataktan inerek ayağa kaktım.
Kapıya yöneldim sonra.
Tam kapının koluna uzanırken duyduğum silah sesiyle korkup geri çekildim. Titreyen ellerimle üzerimdeki pijamaya sarılıp sıktım.
Dışarda ne oluyordu bilmiyordum ve hayal gücüm hiç iyi şeyler söylemiyordu.
Bir kaç saniye kapıya baktım öylece. O sırada kapının yavaşça açıldığını görünce geri geri adımladım.
Kimdi?
Kimdi gelen? Titreyen sesimle,

" Kim var orda?"

Dedim ama yanıt yerine derin bir sessizlik vardı.
Açılan kapıya takılı gözüm öylece bekliyordum. Sonu olmayan bir bekleyişti sanki. Hareket etmeye karar verip yavaş ve korkak adımlarla kapıya yöneldim. Dışarıya doğru uzanacakken aniden bütün ışıkların sönmesiyle aynı anda korkuyla geriye sıçradım.
Anladım. Yine kabus, bir kabusun içindeydim.
Ne yapacağımı bilemeden etrafıma bakınırken gördüğüm karanlık siluetle çığlık attım.

Bir kaç adım ötemde karanlıkta iki kişi vardı. Adamlardan biri diğerini yakalamış boğazına dayandığı bıçak ile bana bakıyordu. Yüzlerini seçemiyordum. Korkuyla sıkışan kalbimle gözyaşlarım akmaya başladı.
Neden kabuslarım bu kadar korkutucuydu.
Elinde bıçak olan adam bıçağı hızla önündeki adamın gırtlağına sürttüğünde bir çığlık koptu ciğerlerimden ağzıma, ordan dışarıya doğru.
Adam önünde tuttuğu ceseti bana doğru savurup ayaklarımın ucuna attı.
Karanlıkta kim olduğunu anlayamadığım adam önümde yerde ve donuk bakışları gözlerimdeydi.
Gördüğüm kişiyle bu kez öyle bir daha çığlık attım ki boğazımın yırtıldığını hissettim.

Selim?
Selim'di. Ateş'in yanıma taktığı, babamın koğuş arkadaşı Selim.
Parçalanmış boğazından kanlar boşalıyordu.

Korkudan titreyerek gerilerken etrafa baktım ama koridor boştu. Ne hemşire ne doktor ne personel...
Hiç kimse yoktu.

"*Ela.
Kaç. *"

Yine kafamdaki sesti uyaran.
Aynı anda arkamı dönerek çıplak ayaklarıma yüklenerek koşmaya başladım.

"*Kaç Ela!
Saklan seni bulmasın.*"

Hem koşuyor hemde kaçmalıyım diyordum.
Kaçmalıyım...
Kaçmalıyım...
Koridorun sonuna kadar koştum. Gördüğüm ilk kapıdan içeri girdiğim anda gördüğüm şeyle donup kaldım.

Oydu işte. Yine o.
İlk rüyamdaki yüzü olmayan o adam.
Oydu.
Elindeki silahı yüzüme doğrulttu.

Körük gibi inip kalkan göğsümün altında korkuyla atan kalbimin sesi kulaklarımda, gözlerim yüzüme dayalı namnuda öylece kaldım.

Gözlerimdeki yaşlar boşalırken geri geri adımlamaya başladım. Ben yürüdükçe üzerime geldi adım adım.
Her adımında çıkan ayakkabı sesi önce koridorda sonra kulaklarımda sonra da beynim içinde yankılandı. Ve tetiğe basışı ile çıkan korkunç ses...

*****

Tekrar kıza döndüm.

"Sen nasıl bir kızsın.?
Nasıl görüyorsun olacakları, nasıl. Uyan, konuşacağız Ela...
Herşeyi bir bir anlatacaksın bana.

Deniz. Ne zaman uyanır. "

"Bir iki saate kendine gelir.
İlaç yüzünden uyuyor.

Sen burdasın heralde.
Benim aşağı inmem gerekiyor. Malûm nöbetim var. Birşey olursa haber verirsin."

" Tamam git sen ."

Deniz odadan çıktıktan sonra kendimi koltuğa bıraktım. Bir süre kıpırdamadan yatan kızı izledim.

Sonra Ela'nın o hali geldi gözümün önüne. Neden yapmıştı.
Uyardığı halde inanmamış birde kızmıştım.
Bardağı alıp dökebilir yada yere fırlayabilirdi. Ama onun yerine içti. Gerçekten rüyasınımı test ediyordu, yoksa..

O an duyduğum telefon sesiyle düşünlerimden sıyrılıp kendime geldim. Telefonumu çıkarıp ekrana baktım.

Gizli numara yazıyordu.
Açarak kulağıma götürürken odadan koridora çıktım.
Değiştirilmiş bir ses,

" Merhaba Ateş Yıldırım.
Nasılsın? Hâlâ yaşadığına göre iyisindir."

Faruk'la göz göze geldik.

" Kim o abi. Yoksa..."

"Sensin degilmi?
Peşimdeki kancık karı sesnin.
Kimsin lan sen?
şerefsiz orospu çocuğu kimsin?"

" Artık kesin inandım.

Gerçekten ölümle anlaşman var Ateş Yıldırım.
Her seferinde sana yolladığım ölüm seni teğet geçip duruyor.
Ama ben o anlaşmayı bozacağım."

" Sikerim lan senide bozacağın anlaşmayıda.
Kimsin lan.! Kimsin?
Kimsen karı gibi saklanma, erkekçe çık karşıma.
Çıkta seni o sesini... "

" Şişştt.
Sakin ol büyük patron Ateş Yıldırım.

Çok yakınındayım Ateş.
O kadar ki ensendeyim.
Nefesimi duymuyor musun? Hissetmiyormusun?
O aptal kızın sayesinde kurtulmuş olabilirsin.
Ama fazla sürmeyecek Ateş Yıldırım."

" Lan piç, nerdesin?
Lan orospu çocuğu yerini söyle hesaplaşalım. "

" Yerimi söylersem gerçekten gelecekmisin?"

" Gelmeyeni sikeyim. Söyle lan, söyle!"

" Bu sözünü unutma Ateş. Bir gün çağıracağım, sende geleceksin. Kuzu kuzu Azrail'ine geleceksin."

" Ulan senin.." Demiştimki Ela'nın çığlığını duydum.

Telefonu kapattığım gibi hızla içeri daldım.

Ela uyanmış yatakta dizlerinin üzerinde öne eğilmiş öksürüyordu. Hemen yanına gelip elimi sırtına koyarak sıvazladım.

Öksürüğü hâlâ devam edince masadaki şişeden bardağa su koyarak,

" İç şunu. "

Diyerek dudaklarına uzattım.
Başını önünden kaldırıp bana baktı önce. Sonra bardağa uzandı ama titreyen eliyle tutamıyordu. Sol elimi çenesinin altına yerleştirip diğer elimle bardağı dudağına sabitleyince eliyle bileğimden tuttu.
Zorlukla bir iki yudum içip bıraktı. Derin bir nefes aldıktan sonra elini boğazına koyarak ağlamaya başladı.

Bardağı masaya bırakıp elimi sırtına koyarak sıvazladım yine.

" Şşiitt geçti.
Yinemi kabus gördün."

" Başını salladı sadece."

Arkamda bizi izleyen Faruk'a dönerek,

" Deniz'i çağır."

Dedikten sonra,

"Yat hadi." Diyerek Ela'yı yavaşça yerine yatırdım.

"Daha iyi misin?"

"Boğazım acıyor." Dedi kısılmış sesiyle..

Yatağın kenarına oturarak,

" Acıması normal.
Mideni yıkadılar.
Şansın varmışki kurtuldun.
Neden böyle bir saçmalık yaptın?"

" Ne yapmışım."

" Benimle oynama Ela!"

" O bardakta bir şey var diyorsun.
İçme diyorsun. Sonra da gözümüzün içine baka baka tepene dikiyorsun.

Bir de rüyamı test ediyorum diyorsun. Testin sonunda ölecektin nerdeyse aptal. Aklınımı kaçırdın sen. Yoksa zaten mi aklın yoktu.
Niye içiyorsun bir şey varsa. Ben haklıydım diye hava atmanda çabası."

" Hem sana hem kendime ispatlamak istedim.
Senin de bana inanman sonrada o kadını yakalaman gerekirdi."

Gözlerimi devirerek baktım yüzüne.

" Kalkmış bana geleceği görüyorum imasında bulunuyor sonrada inanmadığıma laf ediyorsun."

" Bu sefer..."

Dediğinde tekrar öksürmeye başlayınca.

"Tamam uzatma sonra konuşacağız."

" Geçmiş olsun Ela.
Uyanmışsın.
Nasıl hissediyorsun." Diyerek konuşmamızı bilen Deniz'di.

" Boğazım acıyor ve midem...
Bir tuhaf hissediyorum. Sesimde kısılmış."

" Hepside normal şeyler.
Malûm mide yıkama işlemi zor bir işlem. Sonrasında boğaz ağrısı olur."

" Ne zamana geçer."

"Akşama birşeyin kalmaz. Ama beslenmene dikkkat etmelisin bir kaç gün. Süt yoğurt ve çorba gibi yumuşak gıdalarla beslenirsen daha iyi olur"

"Tamam. "

" Her hangi bir ağrın sızın var mı?"

" Başım ağrıyor ve kemiklerim."

"İçtiğin şeyden.
Tamamı olmasada kana karışmış. Aldığın serumda ilaç var kanını temizleyecek."

"Ne zaman çıkabilirim hala çalışmam gereken notlarım var."

" Notların biraz bekleyecek. Akşama kadar burdasın. Tahlillerin temiz çıkarsa çıkabilirsin."

Ela sıkıntıyla kendini yastığa gömerken Deniz bana döndü.

" Benim işim bittiğine göre bana müsaade. Hemşire gelip serumu yenileyecek."

Deniz odadan çıktıktan sonra
tavanı izleyen Ela,

" Selim burada mı?"

Şüpheli gözlerle baktım yüzüne.

" Evet, neden.?"

"Ona bir şey söylemem gerekiyor."

" Ne söylemen gerekiyormuş."

" Şey nasıl desem ben rüyamda onu gördüm.
Bir adam selim'in boğazını kesiyordu. Onu uyarmalıyım. "

Yüzünü izledim bir süre.

" Hayır.
Kimseye, hiç kimseye böyle bir şeyden bahsetmeyeceksin."

" Ama neden. "

" Aması falan yok." Dedim ayağa kalkarak.
"Kimseye rüyalarından ve onların gerçekleştiğden bahsetmeyeceksin.
Başına bundan daha fazla dert acarsın yoksa.

Şimdi uyu dinlen."

" Uyuyamam.
Korkuyorum.
Bu sefer gözümün önünde Selim' in gırtlağını kesti biri.
Gözümü kapatırsam aynını tekrar görmekten korkuyorum."

" Selim'e olan bu ilgin neden. "

" Ne!? Ne ilgisi." Dedi sinirle.

" Ne saçmalıyorsun sen
İlgim falan yok. "

Diye bağırmaya başlayınca yine öksürmeye başladı.
Masadaki yarım kalan bardağı alıp uzattım.
İki eliyle tutup içtikten sonra başını geri yastığa bırakırken,

" Ben senin gibi acımasız değilim. Yanımda beni korumak için duran birine birşey olmasını istemem.

Heleki benim yüzünden olmasını hiç istemem.

Ölü görmeye ölüm görmeye alışık değilim senin gibi."

Dediğinde elindeki bardağı alıp ayağa kalktım.
Yanına yaklaşıp üzerine dogru eğilerek yüzümü yüzüne yaklaştırdım.
Korku vardı bakışlarında bunu görebiliyordum. Yinede sivri dilini tutamıyordu.

" Önce kendi canını düşün küçük." Dedim tıslayarak.

"Bana birdaha bağırırsan diline düğüm atarım. Emin ol yaparım.

Benim sabrımı zorlama.
Sakın..."

Dedim ve elimdeki bardağı sertçe masaya koyarak odadan çıktım.

*****

Ateş sinirle,
" Önce kendi canını düşün küçük.
Bana birdaha bağırırsan diline düğüm atarım.
Emin ol yaparım.

Benim sabrımı zorlama.
Sakın..."

Dediğinde ağzımdaki dilimi ısırdım resmen. Yine o yılan gibi tıslayan sesi aklımı almaya yetmişti.

"*Ne yani adamın canını kurtardın diye huyunumu değiştirdin Ela.*"

Diyen sese tısladım bende.

"Sen bi sussana ya.
Zaten kalbim duracaktı korkudan."

Nasıl oluyorsa fısıltıyla bile konuşsa kalbimi zorluyordu bu adam.

"*Sende azıcık yüz bulunca hırlama.
Bu mayak dilini de kesebilir.*"

" Yaparmı yapar.
Dedikleri doğru, aptalım ben.
Karışmayacaktım.
Şimdi burda o yatardı.
Bende özgür olurdum. Aptal kafam benim. Rüyanı ispatladın da ne oldu. Dahada saracak şimdi.

Aptal Ela.
Aptal, aptal, aptal...

 

Loading...
0%