Yeni Üyelik
16.
Bölüm

K.B 16 Saldırı

@azamet_29_2

Ateş'in odadan çıkışıyla rahat bir nefes alarak saldım kendimi.
Kasılıp kalmıştım çünkü.
Ateş yanımdayken sürekli geriliyordum. Bu adamın her haraketi geriyordu beni.

Derin bir nefes alıp gözlerimi tavana diktim. Tavan boyasını izleyerek dün gece gördüğüm rüyamda olanları düşünmeye başladım.

Ben bu rüyaları çözmeyi nasıl öğreneceğim yaa.
Sakin ol ve düşün Ela.
En baştan başla.
Gördüğüm yer bu hastaneydi. Yani bu hastane.
Selim ve bir adam daha vardı. Dediğimde, Selim'in boğazının kesilmiş hâli aklıma geldi. Biran midemin bulandığını hissettim.
Başımı iki yana salladım hızlı hızlı.
Kendine gel...
Düşün Ela, düşün.
Mekan bura bu hastane.

*" Ama her zaman aynı yer olmadı.
Ateş'i şirkette uyardın otelde çıktı zehir. "*

" Doğru." Dedim kafamdaki sese cevap olarak.

" Ölen kişi Selim' di.
Bunun çıkma ihtimali yüksek mi.?"

*" Kişiler de değişebilir.
Ateş yerine sen ölüyordun nerdeyse."*

" Buda doğru.
Peki o adam kimdi.
Tek bildiğim elinde bir bıçak olan, karalar içinde biri."

"* Herkes olabilir."*

" Sağol ya çok yardımcı oluyorsun."

*"Görevim."*

" E o zaman ben nasıl engel olacağım Selim'in ölmesine.
Rüyamdaki hiç birşey açık değil. "

"* Zaten açık olamaz.
Rüyalar işarettir.
Sonuçta evliya değilsin bire bir fragman gibi rüya görecek halin yok.
Olayları olmadan önce engelleyemezsin Ela. *"

" E o zaman ne halt etmeye rüya görüyorum ben yaa."

*" Olmadan once değil olduğu anda yakalayacaksın olayı.

Rüyanda kupada gördüğün kuş figürünü kızın kolunda dövme olarak görünce anında anladın.
Gerçi uyarsanda Ateş inanmadı ama, sonuçta işareti yakaladın.

İşaretleri görmeyi ve onları kullanmayı öğreneceksin."*

" O hooo o.
O zamana kadar 50 yaşıma gelirim heralde ben."

Şu hale bak ya oturmuş kafamdaki sesle rüyamın kritiğini yapıyorum iyimi. Dedim gülerek.

" Ne sesi? "

Diyen sesle korkuyla sıçradım yerimde. Boş bulunmuştum.
Baş parmağımı damağına basıp,

" Ne- ne zaman geldin." Dedim.

Zira Ateş odaya girmiş.
Elleri ceplerinde bana bakıyordu şuan.

" Kendi kendine konuştuğunu duyacak kadar oldu."

"* Benden bahsetme Ela. Tımarhane yolu açılacak yoksa. *"

" Acaba gelmişken psikiyatriyemi bıraksam seni.
Kalıcı şekilde hemde."

"*Gördün mü bunun niyeti kötü.*"

" Kendi kendime rüyamı düşünüyordum. Ne sesi. "

Dedim daha fazla göze batmamak için.

" Bu arada ne zaman çıkacağım."

Ateş koltuğa oturup,

" Akşam dedi ya Deniz. "

" Ben akşama kadar duramam burda.
Bir sürü dersim var. Arkadaşlarımla arayı kapatamadım bile daha.."

" Dersin bekleyecek. "

Dedi Ateş arkasına yaslanıp kollarını göğsünde birleştirerek.
Sonrada gözlerini kapattı.

Yattığım yerden yüzünü izledim bir süre. Hiç hareket etmedi, uyanmadı.
Uyuyormuydu, düşünüyormuydu.
Onun haline bakdıkça benimde uykum gelmişti.
Ama uyumak istemiyordum.
Son gördüklerimden sonra uyuma fikri soğuk geliyordu.
Ama uykumda gittikçe daha çok bastırıyordu.
Kapanmak için direnen gözlerimi kırpıştırarak açık tutmaya çalıştıkça sanki üzerine demir yüklüyorlar gibi ağırlaşıp kapanıyorlardı.

Uykum açılsın diye bir süre odanın içinde gezdirdim gözlerimi.
Odanın kapısı, penceresi, dolapları derken Ateş Yıldırım'a kaydı gözlerim.
Siyah kalın kaşları kara gözleri kirli sakalı ile esmer yakışıklısı ve yakışıklılığı kadar korkutucu, sinirli ve acımasız biriydi.
O nu bir adamı öldürürken görmüştüm.
Üstelik hiç pişman değildi. Hem zalim hem katil ne olacak.
Dedigimde hissettiğim baskıyla bir an önce lavaboya gitmem gerktiğini farkettim.
Aldığım serumlar yüzünden çatlamak üzereydim. Hem uykumun açılması içinde bahane olur diyerek yerimde doğrulup yatağın kenarına oturarak kolumda bitmek üzere olan serumu kelebekten ayırıp ayağa kalktım.

Parmak uçlarımda bir iki adım yürümüştüm ki,

" Nereye.?"

Diyen Ateş'e döndüm.
Gözleri hâlâ kapalıydı ama beni farketmişti.
Bunu nasıl yapıyor hâlâ anlayamıyordum.

" Banyoya."

" Tamam." Diyerek devam etti gözleri kapalı oturmaya.

Banyodan çıktıktan sonra daha rahat hissediyordum.
Oh be dünya varmış dedim içimden.
Sonrada yatağa dönmek yerine kapıya çevirdim yönümü. Kapının kolunu tutacakken,

" Yatağa dön."

Dedi Ateş yine gözleri kapalı.

" Sıkıldım biraz yürümek istiyorum."

Gözlerini açıp bana baktıktan sonra, ayağa kalktı.
Kapıyı açıp dışarı çıktıktan sonrada kapının önünden uzaklaşarak,

" Çık." Dedi.

Kapının önüne çıktığım da bir yanda Selim'i diğer yanda Mahir'i farkettim.
Kapıda iki kişi nöbetçiydi. Neden.

İkisinede bakmadan direk koridora doğru yürüyerek sondaki cama ilerledim. Amacım camı açarak hava almaktı. Yürürken arkamda duyduğum sese bakılırsa ya Selim yada Mahir benimle yürüyordu.
Cama kadar geldikten sonra açıp dışarıya uzattım kafamı.
Derin bir nefes çektim.

" Niye takip ediyorsun." Diyerek arkamı dönüp baktığımda Ateş'i gördüm.
Diğer ikisi hâlâ kapının önündeydi. Oysa ben Selim veya Mahir sanmıştım arkamdaki sesi.

" Takip etmiyorum. "

Dedi soğuk sesiyle.
Sonrada açık camın önüne geçip cebinden çıkardığı paketinden bir sigara çıkararak sol eliyle tuttu.
Serçe parmağındaki gümüş yılan yine gözüme batarken sağ cebinden aldığı gümüş kaplama çakmağı ile yakarak derin bir nefes çekerken sigaranın ucu kor kırmızı oldu.
Ciğerlerine çektiği dumanı dışarıya doğru üfledikten sonra bana baktı.

" Anlat. "

" Ne.. Neyi anlatayım?"

" Rüyalarını."

" Nasıl yani. Nasıl anlatayım?"

" Ne zamandan beri görüyorsun."

Düşündüm.
Ne zamandan beri görüyordum.

" Sen beni evine getirdiğinden beri.

" Önceleri anlayamamıştım.
Hoş hâlâ anlayamıyorum ama bir kaç kez çıktığını gördüm.
En sonda dün gece.

" Önce rüyanı sonrada dün gece nasıl anladığını anlat."

" Neden soruyorsun.
Yoksa gerçekten psikiyatri bölümünemi bırakacaksın beni. "

Dedim adım adım gerileyerek.
Başımı iki yana salladım.

" Anlatmayacağım."

Dedim ve hızla yürüyerek odama yürümeye başladım.
Arada bir arkama bakarak geliyormu diye kontrol ettikten sonra odama dönerek hızla yatağıma girip üzerimdeki örtüyü kafama kadar çektim.

" Yemezler.
Bundan sonra kimseye birşey anlatmam."

Örtünün altında ne kadar uyudum bilmiyorum.

Ateş'in sesiyle uyandım.
Örtüyü kaldırmış bana bakıyordu.

" Ela.
Hadi uykucu tatil bitti. Gidiyoruz. "

" Gerçekten gidiyor muyuz." Dedim gözlerimi ovuşturarak.

" Evet hadi."
Dedi kapıya doğru yürürken.

Yerimde doğrulup yatağın kenarına oturunca hemşire kolumdaki kelebeği çıkarıp yerine çiçekli bir bant yapıştırdı. Bir banda bir pijamadaki çiçeklere baktım.
Uzun süre çiçek görmek istemediğime karar verdim.

Sonra,
" Tamamda benim elbisem nerde?" Dedim etrafa bakarak.

" Siktir et elbiseyi bunlarla gidiyorsun.."

" Yinemi.. " Dedim belli belirsiz çıkan sesimle.
Bıkmıştım artık.

"*Tabi yiyorsa bıktım de gör Ela. Eve kadar yürütürler valla.*"

Ateş kapının önüne çıkarken arkasından, tabi sana göre birşey yok.
Sen grand tualet geziyorsun.

Dedim ama içimden.
Dilimi seviyorum çünkü. Üzerimdeki pijamaya bir kez daha bakarken kulağıma Mahir'in sesi geldi.

" Abi herşey hazır.
Araba önde.
Faruk abi sizi bekliyor."

Dediğinde başımı kaldırıp yüzüne baktım.

Gördüğüm şeyle kocaman gözlerle donup kaldım.
Midemdeki safra ağzıma doğru hucum ederken ellerimi midemin üzerine bastırarak kusma hissimi bastırmaya çalışıyordum.

Şuan karşımda bana bakan Mahir' in sağ gözünün üzerinde, alnında bir kurşun deliği görüyordum.

Bir kaç damla kan akmış kaşına kadar inmişti.

Korkuyla kesik kesik ve hızlı nefesler almaya başlarken geri adımladım.
Ya yine uyuyordum ve rüya görüyordum. Yada uyanık rüya görüyordum. Yada gerçekten delinin biriydim.
Adamın kafasında kurşun deliği görüyordum ama yaşıyordu.

"Kırmızı gözler, bizim görmediğimizı görür. Kırmızı gözler karanlığı ve daha fazlasını görür."

Rüyamdaki sarhoş adamın söylediği 2 cümle geldi aklıma. Anında sol gözüme bir ağrı saplandı.
Sol elimin avucunu sol gözüme bastırdım.
Korkuyla gözlerimi yumarken sendeledim. Sağ elimle tutunacak bir şey ararken kolumdan tuttu biri.
Aynı anda bende onun kolundan tuttum.

" Ela!
İyimisin? "

Ateş'ti beni tutan.
Gözlerimi korkarak tekrar açarken,

" Allah'ım gerçek olmasın hayal olsun ne olur."

Dedim belli belirsiz.

" Ela Dedim. İyimisin?"

Başımı kaldırıp tekrar baktığımda ise normal bir insan gördüm karşımda.
O yara yoktu ve Mahir gayet normal görünüyordu

" Sana söylüyorum iyimisin? " Diyen Ateş'e çevirdim bakışlarımı.

" İ..iyiyim. "

" Başım döndü biraz sadece. Hızlı kalktım ondadır. "

" Emin misin?"

" E...Evet."

"Gidelim o zaman. "

Ateş kolumu bırakıp ceketini çıkarttı. Omuzlarıma bıraktıktan sonra başıyla yürü işareti yapınca kuzu kuzu yürüdüm, üzerimde pijama ayağımda terlik.
Önce asansöre bindik.
Gözüm ara ara Mahir'e kayıyordu.
Adamın kafasında kurşun deliği görmem normalmiydi. Değildi.

Peki gerçek değilse hayalmiydi rüyalarıma benzer birşeymiydi.
Asansörden iner inmez Ateş kolumdan sıkıca tutarak hem durdu hemde beni durdurdu.
Yanımızdaki Selim ve Mahir' e siz önden gidin diyince ikiside önden yürümeye başladılar.

Adamlar bir kaç adım uzaklaşınca iki kolumdan tutarak beni kendine çevirdi.
Dişlerinin arasından

" Ne süzüyorsun lan Mahir'i.
Ne bok dönüyor."

" Ne.
Ne diyorsun anlamadım.
Ne ima ediyorsun. "

" Ne süzüyorsun Mahir'i Dedim. "

" Be-ben öyle bişey yapmadım. Sa-sadece az önce kafasında kurşun yarası var gibi gördüm.
Aklım karıştı.
Baktığımın farkında değilim.
He-hem baksam ne olur."

Tuttuğu kolumu daha çok sıkarak beni kendine çekerken,
Nefesini yüzümde sigarayla karışık kokusunu burnumda hissettim.

" Bakamazsın!
Benim yanındaki kadın kim olursa olsun, kime olursa olsun bakamaz."

" Şimdi ne saçmalıyorsun anlat."

" Ma.. Mahir'in alnında kurşun yarası gördüm sandım."

Ateş tuhaf tuhaf yüzüme baktı bir süre.o

" İyiden iyiye ayakta uyumaya, hayal görmeye başladın sen.
Yada gerçekten deli doktoruna görünmen lazım. Hadi yürü! "

Dedi kolumdan çekerek.

Birlikte binadan çıkarak arabaya doğru ilerlerken telefonu çalınca birden durdu.

Cebindeki telefonu çıkarıp eline alırken Selim ve Mahir hemen yanımızda Ateş'in yürümesini bekliyorlardı.

Ateş önce telefonun ekranına baktı. Kaşları çatıldı. Sonra açarak kulağına götürüp sadece dinledi.

Hemen yanında olduğum için gelen sesi bende duydum.
Değiştirilmiş bir sesti konuşan.

" Merhaba Yıldırım."

" Yinemi sen lan!
Lan orospu çocuğu. Lan yavşak. Telefonla aracağına karşıma çıkta sesin o gizlediğin sesini sikeyim."

" Merak etme Ateş.
Karşı karşıya geleceğimiz gün yakın. Ama o güne kadar böyle daha eğlenceli oluyor.
Neyse bu seferlik bu kadar eğlence yetti bana.
Yine görüşene kadar sana küçük bir anı bırakayım.

Yanındakine iyi bak Ateş.
Bir daha yanında olmayacak. Dediğinde Ateş bana ben Ateş'e baktım.
Kimdi?
Bu kez kimdi?
Telefonun kapanma sesiyle aynı anda silah sesleri duyuldu.
Korkuyla yerimde sıçradım.
Kulaklarımda çınladı kurşun sesleri.
Arka arkaya sıkılan kurşunlar,
yüzüme püsküren kan hissi,
burnuma kadar gelen kan kokusu,
Ateş'in beni yere itekleyerek üzerime kapanması.
Hepsi aynı anda olmuştu.

Hemen yanımda duyduğum tok sesle başımı yana çevirdiğimde onu gördüm.
Mahir yerde başından vurulmuş öylece yatıyor akan bir kaç damla kan kaşına doğru iniyordu.
Yarası tamda az önce yukarda ona bakarken gördüğüm noktadaydı.
Tesadüf değildi.
Olacak şeyi açıkça görmüştüm bu kez.

Nasıl olmuştu.
Bu kadarıda çok fazlaydı. Benim ne ruhum, nede bedenim bunu kaldıracak kadar güçlüydü.

Sesler kesildiğinde ben hâlâ Ateş'in bedeninin altında yatarak şok şekilde yanımda yatan Mahir'e bakmıyordum.
Aklım beynim dumur olmuş, sesim nefesim kesilmiş, gözümden akan yaşlara engel olamıyordum.
Bir kaç haftadır hergün yanımda gördüğüm ve beni korumaya çalışan bir insan şuan ölü ve donuk bakışları retinamı delip beynime kazıyordu kendi görüntüsünü.

Üzerimden kalkan Ateş'in bana seslendiğini duysamda ne kıpırdayabiliyor ne cevap verebiliyordum. Sadece şok olmuş, bir ölüyle bakışıyordum istemeden.

Bir anda Ateş'in elini gözlerimin üzerinde hissettim.
Mahir'in ölü bedenini görmemem için elini gözüme kapatıp yüzümü kendine çevirdi.
Bir yandan birşeyler söylüyordu ama benim beynim dünyadan kopmuş başka bir boyuta geçmiş olduğu için sadece uğultular duyuyordum.

Ateş beni yerimde doğrulttu. Yerde oturur şekilde ona bakarken elleri vücudumda geziyordu. Yaralımıyım diye kontrol ediyordu muhtemelen.

Benimle konuşuyordu ama ben hâlâ ne söylediğini anlayamıyordum.
Bir süre sonra uğultular yerini kelimelere bırakarak uzaklaşırken
ellerinin arasına aldı yüzümü. Sarsarak,

" Ela!" Dedi.
"Ela nefes al! "

Nefes almıyormuydum?
Yada almak istemiyordum belkide.
Boş boş Ateş'e bakıyordum sadece.

*****

Deniz yanıma gelerek Ela'nın sonuçlarının geldigini, sonuçların iyi olduğunu istersek gidebileceğimizi söyledi.
Bunun üzerine ben de tekrar odaya dönüp yanımdan kaçarak odaya giren yatağında örtünün altında saklanarak uyuyan Ela'nın yanına geldim.
Örtüyü kaldırdığımda hâlâ uyuyordu.

" Ela.
Hadi uykucu tatil bitti. Gidiyoruz. " Dediğimde uyanarak,

" Gerçekten gidiyor muyuz." Dedi gözlerini ovuşturarak.

" Evet hadi."
Dedim kapıya doğru yürürken.
Bir an önce dönmek ve olanların peşine düşmek istiyordum.

Hemşire Ela'nın kolumdaki serum kelebeğini çıkarıp bir bant taktıktan sonra ayağa kalkarak,

" Tamamda benim elbisem nerde?" Diye sorunca

" Siktir et elbiseyi bunlarla gidiyorsun.."

Dedim. Birde elbiseyle uğraşacak değildim.

Tam odadan çıkarken Mahir geldi.

" Abi herşey hazır.
Araba önde.
Faruk abi sizi bekliyor."
Arkama bakıp Ela'ya hadi diyecekken,

Ela'nın kesik kesik ve hızlı nefesler aldığını gördüm.
Yine ne olmuştu. Deniz iyi demişti oysa.
Birden sol elinin avucunu sol gözüne bastırdı. Gözlerini sımsıkı kapattı. Sendelerken sağ eli tutunacak bir şey ararken anında tuttum kolundan.

" Ela!" Dedim.
İyimisin? "

Gözlerini açtığında direk Mahir'e baktı.

" Ela Dedim. İyimisin?
Sana söylüyorum iyimisin? " Dedim birazda yüksek sesle.

" İ..iyiyim. "

" Başım döndü biraz sadece." Hızlı kalktım ondadır.

" Eminmisin?"

" E...Evet."

"Gidelim o zaman. "

Elimi kolundan çekip ceketimi çıkarttım. Omuzlarına bıraktıktan sonra başımla yürü işareti yapınca yavaş adımlarla geldi.
Gelen asansöre bindiğimizde
Ela'ya baktım yine. Kaçamak bakışlarla Mahir'e bakıyordu ve bu hiç hoşuma gitmemişti. Aynısını Mahir yapsa burdan ölüsü çıkardı.

Asansörden iner inmez kolundan tutarak durdurdum.
Yanımızdaki Selim ve Mahir' e siz önden gidin diyince ikisi önden bir kaç adım yürüyerek ilerlerken
Ela'yı iki kolundan kavrayarak kendime çevirdim.
Dişlerimin arasından tıslayarak

" Ne süzüyorsun lan Mahir'i.
Ne bok dönüyor." Dedim sinirle.

" Ne.
Ne diyorsun anlamadım.
Ne ima ediyorsun ? "

" Ne süzüyorsun Mahir'i Dedim. "

" Be-ben öyle bişey yapmadım. Sa-sadece az önce kafasında kurşun yarası var gibi gördüm.
Aklım karıştı.
Baktığımın farkında değilim.
He-hem baksam ne olur."

Kolunu daha çok sıkarak kendime çekerken,

" Bakamazsın!
Benim yanındaki kadın kim olursa olsun, kime olursa olsun bakamaz."

" Şimdi ne saçmalıyorsun anlat."

" Ma..Mahir'in alnında kurşun yarası gördüm sandım." Dediğinde,

Yüzüne baktım bir süre.

" İyiden iyiye ayakta uyumaya, hayal görmeye başladın sen.
Yada gerçekten deli doktoruna görünmen lazım. Hadi yürü! "

Dedim kolumdan çekerek.

Birlikte binadan çıkarak arabaya doğru ilerlerken telefonum çalınca durdum.

Cebimdeki telefonu çıkarırken Selim ve Mahir hemen yanımızda durarak beklemeye başladılar.

Ekrana baktığımda kayıtsız bir numara gördüm.
Çatık kaşlarla açarak telefonu kulağıma götürüp cevap vermeden dinledim. Ela'da benimle bilikte kulak kabartmış dinliyordu.

" Merhaba Yıldırım."
" Yinemi sen lan!
Lan orospu çocuğu. Lan yavşak. Telefonla aracağına karşıma çıkta sesin o gizlediğin sesini sikeyim."

" Merak etme Ateş.
Karşı karşıya geleceğimiz gün yakın. Ama o güne kadar böyle daha eğlenceli oluyor.
Neyse bu seferlik bu kadar eğlence yetti bana.
Yine görüşene kadar sana küçük bir anı bırakayım.

Yanındakine iyi bak Ateş.
Bir daha yanında olmayacak. Dediğinde gözlerim anında Ela'yı buldu.

Telefonun kapanma sesiyle birden silah sesleri duyduk.
Kurşun sesleriyle birlikte Ela'yı yere itekleyip kurşunlardan korumak için üzerine kapandım.
Aynı anda adamlarım karşılık verselerde kaçmışlardı.
Nihayet kurşun yağmuru bittiğinde Ela'nın üzerinden kalkarak seslendim. Ama şok olmuş şekilde yanımızda yatan Mahir'in cansız bedenine bakıyordu.
Bu sefer kıza ağır gelecekti işte.

" Ela. Ela iyimisin yaralandınmı.?
Cevap ver."

Desemde sadece Mahir'e takılı kalmıştı gözleri.
Muhtemelen kafasındaki kurşun deliğine bakıyordu. Az önce onu o şekilde gördüm demişti.

Elimi hızla gözlerinin üzerine kapatarak,

" Ela.
Ela bana bak.
Ela.
Ela!! "
Dedim ama kıpırdamadan öylece yatıyordu.
Ela'yı kaldırtıp oturur poziyona getirerek elimi vücudunda gezdirerek yarası varmı diye kontrol ettim.
Görünürde bir şey yoktu ama şuan şok geçiriyor olmalıydı.
Çünkü nefesini tutuyor, kıpırdamıyor, konuşmuyordu.

Hay sikeyim böyle işi.
Yüzünü avuçlarımın arasına alarak sarstım.

" Ela!"
"Ela nefes al! "

Ama hâlâ boş boş bakıyordu yüzüme. Sonunda şoktan çıkarmak için yüzüne hızlı bir tokat attım.
Yana savrulurken kolumla sarılıp tuttum.
Kendine gelmişti nihayet.
Ağlak gözlerle bana bakarken,

"Ateş.?" Dedi.
Sonra başını yerde yatan adama çevirecekken elimi gözlerine koydum yeniden.
" Bakma.
Faruk, Selim. Götürün! "

Adamlar Mahir'in cansız bedenini kaldırırken ayağa kalkıp Ela'yı da kaldırdım.
Ayakta zor duruyor bacakları titriyordu.
Kötü etkilenmişti.
Düşmemesi için belinden tutarak destek oldum.

" Benim yüzünden oldu."

" Ne?"

" Benim yüzünden oldu engelleyemedim. " Dedi ağlamaya başlayarak.
Seninle ilgisi yok. Demiştimki
olduğu yere yığılıp kaldı.

 

Loading...
0%