Yeni Üyelik
17.
Bölüm

K.B 17 Hasta

@azamet_29_2

Adamlar Mahir'in cansız bedenini kaldırırken ayağa kalkıp Ela'yı da kaldırdım.
Ayakta zor duruyor bacakları titriyordu.
Kötü etkilenmişti.
Düşmemesi için belinden tutarak destek oldum.

" Benim yüzünden oldu."

" Ne?"

" Benim yüzünden oldu engelleyemedim. "

Dedi ağlamaya başlayarak.

" Seninle ilgisi yok."

Demiştimki
olduğu yere yığılıp kaldı.

Düşecekken sarılıp tuttum.
Bu sırada Deniz'in koşarak geldiğini gördüm.

" Ateş ne oluyor?
Sonunda hastaneyide kurşunlattın."

" Deniz.
Kes lan sesini."

Dedim Ela'yı kucağıma alırken.

" Yaralımı? "

Dedi Ela'ya bakarak.

" Hayır kısa bir şok geçirdi.
Sonrada bayıldı."

" Tamam içeri al."

Daha çıkamadan hastaneye geri girmiştik.
Yanımızdan geçen sedyede Mahir' in cansız bedenini görünce dişlerimi sıktım alnındaki yaraya kaydı gözüm.
Ulan şerefsiz seni bir bulayım yedi sulaleni sikecem senin. Dedim hırlayarak.
Şerefsizin dediği doğruydu ensemdeydi ve ben kim olduğunu bulamıyordum.
Buda beni kudurtuyordu.
Ama geçici bir şeydi.
Benim adım Ateş. Ben adamı diri diri yakarım. Senide bulduğum yere dikine gömecem lan!
Dikine lan! Dikine gömecem.!

Kucağımdaki Ela'yı müdahale odasına getirip yatağa bıraktım.
Deniz yanına geçip önce kızın yüzündeki Mahir'in kanını sildi.

Mahir Ela'nın yanında vurulmuş adamın kanı Ela'nın yüzüne sıçramıştı.
Deniz muayeneye geçerken ben odada ileri geri yürüyor, düşünüyordum.

"Faruk. " Diye bağırdım.

Kapının önündeki adamım hemen içeri girdi.

"Emret abi."

"Zarar."

" Sadece Mahir abi." Dedi sinirli şekilde.
Yakasından tuttum.

" Faruk.
Hemen gidiyorsun bütün kamera kayıtlarını alıyorsun.
Buraya ve eve fazladan adam dik. "

" Tamam abi. "

" Hadi çık şimdi."

Faruk giderken bende dedemi arayıp olanları anlatıp dikkatli olmasını söyledim.

" Ateş."

" Ne var Deniz.? "

" Kız iyi sadece bayılmış."

"Otur sana da bakayım. "

" Banamı.?"

" Ya, senin canındamı yanmıyor arkadaş.
Kurşun böğrünü sıyırmış."

Dediğinde farkettim acıyı.
Sol kaburgamın altını kurşun sıyırmıştı.

" Önemsiz siktir et."

" Enfeksiyon kaparsa önemli hale gelir. İnat etmede çıkar gömleğini yatağa otur."

Gömleği çıkarıp yatağa otururken kıza baktım.
Son bir saatte olan şeyler sahne, sahne gözümün önünden geçiyordu. Özellikle de Ela'nın Mahir ile ilgili söylediği şeyler ve Mahir'in aynı şekilde ölümü.

" Deniz."

"Ne?"

"Yine yaptı. "

" Ne, anlamadım.
Kim ne yaptı? "

Dedi Deniz yaramı temizlerken.

" Kız...
Ela...
Mahir'in öleceğini söyledi, tabi kendince. "

" Ne ara uyduda gördü?"

" Meselede o.
Uyumuyordu.
Odadan çıkarken Mahir geldi.
Araba hazır Faruk bekliyor dedi.
O sırada Ela'nın Mahir'e baktığını gördüm.
Acayip bir bakışı vardı.
Hatta korktuğunu sendeledigini gördüm ama bu yüzden olduğunu sonra anladım.
Aşağı inerken sıkışırdım. Sebebini sordum."

" Mahir'in başında kurşun yarası var sandım." Dedi.
Uyumuyor direk yüzüne bakıyordu.
Meğer Mahir'in ölüm şeklini görüyormuş o an.
Dışarı çıkınca da Mahir öldü.
Hemde birebir aynı şekilde. "

" Korkutmayın lan beni. "

" Deniz...
Dedem haklı galiba.
Bu kız normal değil.
Hiç normal değil.
Hem olacakları hemde ölecekleri görüyorsa...

Bu nasıl şey lan. Dünyadaki herşeye inanırım anlarım ama bu.
Bu nasıl bir şey..."

Deniz:

"Tamam bitti."
Dediğinde ayağa kalkıp gömleğimi giyerken kızın yanına geldim.

Gözleri kapalıydı ama yaş akıyordu.
Ya yine rüya görüyordu. Yada hâlâ şokun etkisindeydi. Çünkü yumruklarını sıkıyordu.

" Ateş bence bu kızı bir psikiyatri doktoru görmeli."

Deniz'e döndüm.

" Lan kız ölecek adamı gördü diyorum, sen doktor diyorsun.
Doktor ne yapacak."

" Ne diyeyim Ateş bey.
Bi Şaman yada medyum falan mı bul diyim."

" Şaman ne lan!"

" Ya hani eskiden büyü müyü birşeylerle uğraşırlarmış."

" Lan siktir git başımdan.
Bende bişey diyor sanıp dinliyorum."

Ben Deniz'e kızarken Ela'nın uyandığını gördüm.
Gözleri tavanda öylece hareketsiz duruyor sessizce ağlıyordu.

Deniz hemen yanına gelip,
" Ela.
İyimisin?" Dedi.

" Benim yüzünden oldu.
Ben... Engel olamadım.
Gördüm ama engelleyemedim. "

Dedi dahada ağlayarak.

" Kes saçmalamayı.
Seninle alakası yok. " Dedim.
Kendine yaptığı işkence sıkmıştı artık.

" Pusuya düştük ve kurşun ona geldi hepsi bu. Hadi kalk.
Bırak ağlamayıda artık. "

Diyerek kaldırıp yatağa oturttum.

" Gitmeliyiz burası güvenli olmaktan çıktı.
Hadi. "

Ela yavaşça ayağa kalktı. Ama sendeledi.
Hâlâ bacakları titriyordu. Hâlâ olayın etkisindeydi.
Sarılıp kucağıma alarak,

"Gidelim artık burdan."

Dedim kapıya yönelirken.

Deniz:

" Ateş dikkatli olun.
Sınıra gelmiş artık." Dedi çenesiyle Ela'yı göstererek.

Bir Deniz'e bir kucağımda boş boş bakan Ela'ya baktım.

Odadan çıktığımızda Selim ve Faruk hemen dışarda bizi bekliyordu.

Faruk:

"Abi görüntüleri aldım. "

"Tamam önce eve gidelim sonra şirkete geçeriz.
Dedem bizi bekliyor."

"Tamam abi."

Birlikte hastaneden çıkıp gelen adamların arasından geçerek arabanın yanına geldik.
Faruk'un açtığı arka kapıdan Ela'yı koltuğa bırakıp diğer taraftan yanına bindim.
Biz biner binmez adamlar da arabalara binince önde ve arkada birer araç, eve doğru yola çıktık.
Ela yol boyunca ne konuştu ne hareket etti.
Öylece kucağında bağladığı ellerini izledi.

Aşağı yukarı yarım saat sonra evdeydik. Araba durunca hızlıca indim. Diğer tarafa geçip Faruk'un açtığı kapının önüne gelerek Ela'ya baktım.
Hâlâ ilk oturduğu şekilde öylece duruyordu.

" İn."
Dedim. Ama yine kıpırdamadı.

" Ela.
İn."
Yine kıpırdamadı. Sanki başka bir boyutta gibiydi hâli.

" Ela!"
Dediğimde yerinde sıçrayarak bana döndü ruh gibi bakarak.

" Eve geldik. İn hadi. "

Kolundan tutup arabadan indirdim.
Birlikte eve girdik.

"Selim."

" Buyur abi."

Ben dönene kadar evden çıkmayacaksınız. İkimizde.

"Emredersin abi."

" Duydunmu Ela. "

Ela başını ağır ağır salladıktan sonra merdivenlere yöneldi.
Odasına çıkıyordu.

*****

Ela'yı bırakıp dışarı çıktım.
Adamlara kuş uçmayacak emri verdikten sonra hızlı adımlarla arabaya döndüm.

" Faruk şirkete çek."

"Tamam abi."

" Görüntüleri aldın mı?"

" Aldım yanımda abi. "

" Şirkette izleyelim.
Kim bu siktiğimin piçi bir bulayım diri diri yakacam."

Şirkete geldiğimizde direk odama çıktık.
Dedem içerde bir yandan sigarasını içiyor bir yandan sinirle turluyordu.

Beni görür görmez yanıma gelerek elini omuzuma koydu.

" İyimisin aslanım.?"

" Değilim dede. Hiç iyi değilim."

Dedim ellerim saçlarımda yerimde sinirle dönerek.

"O orospu çocuğu üst üste hamleler yaparken ben daha kim olduğunu öğrenemedim.
Delirmek üzereyim. Bir adamım öldü."

" Yaralandınmı." Dedi gömleğimdeki kana bakarak.
Bende baktığı yere bakarak önemsiz. Dedim.

"Faruk görüntüleri aç."

" Görüntülerimi var."

" Henüz bilmiyorum.
Hastane kayıtlarını aldık. Bir ip ucu buluruz belki.

Dede sen haklıydın."

" Hangi konuda."

" Kız konusunda.
Bu kız normal değil.

Mahir'in öleceğini bildi. Hemde rüya falan değil. Direk yüzüne baka baka söyledi.

Kafasında kurşun yarası vardı dedi.
Hastaneden çıktığımızda bu işi yapan şerefsiz ikinci kere aradı.

Sorada üstümüze kurşun yağdırdılar. Mahir öldü.

Oynuyor...Benimle oynuyor..
İsteseler hepimizde ölürdük. "

Dedim yumruğumu masaya geçirerek.

" Kız nasıl bildi? "

" Bilmiyorum dede.
Ama Mahir'in öldüğünü görünce şoka girdi. Öleceğini gördükten sonra öldüğünü izlemeyi kaldıramadı.
Böyle giderse aklını kaçırması an meselesi.

Belliki bir yeteneğe sahip ama altından kalkamıyor.
Yeteneği ile baş edemezse delirecek."

Dedem elini çenesinde gezdirerek düşünmeye başladı.

" Sadece küçük bir kız.
Nasıl baş edeceğini bilmemesi normal.
Yardıma ihtiyacı var."

Faruk:

" Abi görüntüler hazır."

Dediğinde,

" Ela biraz bekleyecek önce bu iş." Diyerek bigisayar ekranının karşısına geçtim.

" Bizim çıkışımızla başlat."

" Tamam abi."

Faruk görüntüleri hızlanırıp bizim hastaneden çıktığımız ana getirdi.

Görüntülerde ben telefonla konuşurken hastane önünden geçen siyah lüks bir araçtan çıkan silahlar üzerimize ateş açıyor etraftaki insanlar korkuyla daha sola kaçırıyordu.
Sonrada araç son sürat gözden kayboluyordu.
Aracın plakası bulanık göründüğü için anlayamadık.

" Faruk.
Görüntüleri Ekin'e ver. Plakadan başlayarak bulabileceği bütün görüntülerde, mobeseler de dahil aracı takip etsin.
Söyle elini çabuk tutsun. "

" Tamam abi."

Faruk tam bilgisayarı kapatacakken son saniyede bir şey dikkatini çekti.

" Dur! " Dedim kolunu tutarak.
"Görüntüyü geri sar."

Bir dakika kadar geri sardığımız görüntüde onu gördüm.

Kurşun yağarken ve herkes sağa sola kaçırırken bir kişi bankta hiç kıpırdamadan bacak bacak üstünde oturuyordu.

Duvar kadar sağır ve kör değilse bu o adamdı.

" Oradaymış.
Bizi izliyormuş."

Dedim hırlayarak.
Dediği gibi ensemdeymiş ve bizi izliyormuş orospu çocuğu."

Daha dikkatli baktım. Siyah gocuğunun şapkası başını ve yüzünü kapattığı için kim olduğu anlaşılmıyordu.
Üzerinde dağcı pantolon ve bot vardı.

Ekin'e söyle bu itinde izini sürsün. "

"Tamam abi. "

Faruk görüntüleri bilgisayardan çıkarıp Ekin'e vermek üzere odadan çıktığında benim sinirim katlanarak artmıştı.

" Oynuyor.
Benimle oynuyor.
Herkimse ya beni tanımıyor yada yürek yemiş."

" Seni tanıyamamış."

Dedi dedem koltuğa oturarak.

Tanımayan kalmayacak beni. Onu öyle bir hale getirecemki efsane gibi anlatacaklar. Aklı varsa benden önce ölür.

*****

Dakikalar saatler geçiyor ama hâlâ Ekin'den bir haber alamıyordum.

Sonunda telefona sarılıp Faruk'u aramıştım ki kapıdan Ekin ve Faruk girdi.

" Nerdesiniz lan.
Çabuk haliniz bumu?"

"Abi didik didik takip ettik arabayı."

" Sonuç?"

" Araba çalıntı. Dahası."

" Ne lan, dahası ne? "

" Abi kendin gör." Dedi Faruk.

Ekin'e işaret edince Ekin gelerek elindeki CD yi bilgisayara taktı.
Hemen yanına geçip ekrana baktık dedemle.

Araç burdan ayrıldıktan sonra trafiğe karışıp bir kaç bölge değiştiriyor.
En son şehir dışına yakın bir bölgeye geldiğinde trafikte hareket halindeyken havaya uçuyor.

" Siktir!
Koduğumun piçi.

Lan. Laaaannnn! "

Dedim yumruğumu ekrana geçirerek dağıtarak.

Yakalayıp konuşturacağımdan korkan o şerefsiz puşt kendi adamlarını havaya uçurmuştu.

Böylelikle yakalanmaktan kurtulacağını sanıyordu.
Ama izin vermeyecektim. Kurtulamayacaksın adi herif.
Sadece ölümünü erteleyebildin o kadar.

" Faruk.
O cesetlerin başına adam yolla.
Kimlik tespiti yada her hangi bir ip ucu, ne bulabilirlerse. "

" Tamam abi.
Gidelim Ekin."

Dedi ve Ekin'le birlikte çıktılar.

" Burda yapacak birşey kalmadı.
Eve dönelim." Dedi dedem.
10 dakika sonra adamlarla birlikte evin yolunu tuttuk.

*********************************

Ateş beni ve Selim'i eve bırakıp,

" Ben gelene kadar ikinizde evden çıkmayacaksınız."

Diyerek hızla evden ayrılırken bende ağır ağır odama çıktım.

Ölen adam bir türlü gözümün önünden gitmiyordu.

Karanlık odama girdiğimde yorgun ruhuma kılıf olan yorgun bedenimi yatağa bırakarak bir süre gözlerim kapalı oturdum.

Aklım deli gibi çalkalanıyor, duygularım, düşüncelerim, korkularım bir birinin arasında uçurumdan aşağı yuvarlanıyordu adeta.
Bacaklarımda gördüğüm iğrenç çiçeklerle kaplı pijamaya değiştirmek için ayağa kalkıp dolabın önüne geçtiğimde üzerimde gördüğüm kan lekeleriyle birden midemin bulanması ve ağzıma dolan safra ile kendimi banyoya attım.
Klozetin önüne çökerek boş olan midemdeki bütün safrayı çıkarırken bir yandan üzerimdeki pijamayı yırtarcasına çıkarıp kenara fırlardım.

Arkasından yine öğürmeler geldi.
Mahir'in kanı her yerime bulaşmış gibi hissediyordum.

Yerimden zar zor doğrularak üzerimdeki çamaşırlarla duşa kabininin içine attım bu kez de kendimi.
Suyu açarak, sıcakmı soğukmu bakmadan altına girdim.

Tek istediğim burnuma kazınmış kan kokusundan kurtulmaktı.
Soğuk suyun altında titreyerek bir kaç dakika durduktan sonra ılıyan su ile olduğum yere çöküp bekledim. Tepemden aşağı boşalan suyla erimek yok olmak istedim.
Bütün bu yaşananlardan sonsuza dek kurtulmak istedim.

Ne kadar kaldım orda bilmiyorum. Sonunda uyuşan bacaklarım yüzünden kalkıp suyu kapattıktan sonra saçlarımın suyunu sıkıp çıktım banyodan.

Odama dönüp aynaya baktım. Gözümdeki lensler hâlâ duruyordu. İkisinide bir bir alıp yere fırlattıktan sonra üzerimdeki ıslak çamaşırlardan kurtulup uzun bir Tişört geçirdim üzerime ve kurulamadan yatağıma girerek yorganı kafama kadar çektim.

*****

Ela. Elaa.
Gözlerimi açtığımda çok sıcak hissediyordum.
Yüzüm sırtım bacaklarım yanıyordu sanki.

Nerdeydim?
Kendi odamdaydım. Hissetiğim duygu yine rüya görüyordum ve çok susamış hissediyordum.
Yerimde doğrulup yataktan indim.

Odadan çıkarak koridora sonrada aşağıya inmek için merdivenlere doğru yürüdüm.
Merdivenlerin başında bir süre bekleyip salonu izledim.
Kimsecikler yoktu. Yavaş adımlarla inmeye başladım dönerek inen merdiveni. Salona indiğimde önce mutfağın yolunu tuttum. Rüya bile olsa su içebilirmiydim bilmiyorum ama uyanamıyordum ve içim yanıyor gibi hissediyordum.

Su.
Su istiyorum. Dedim ağlamaklı.
Çok sıcak.

Mutfağa girdiğimde tezgahın üzerindeki surahiden yanındaki bardağa şu koyarak içtim.
Sonra bir bardak daha ve bir bardak daha. Ne kadar içsemde susuzluğum geçmeyecek gibiydi.

O anda arkamda bir ses duydum. Korkarak dönüp baktım arkama.
Ama kimse yoktu.

Peki ses...
Ses nerden geliyordu.
Aynı sesi bir kez daha duyunca, sesin geldiği yere salona geçtim.

Salonun ortasında kahverengi bir köstebek görmeyi hiç beklemiyordum.
Uzun tırnakları küçücük gözleri vardı ama bir kedi kadar büyüktü.
Salonun ortasında bir sağa bir sola koştuktan sonra merdivenlerin altına girdi.
Peşinden giderek merdivenlerin arkasına geçip yere dizlerimin üzerine çökerek başımı yere kadar eğdim. Ama göremeyince tekrar doğrulup etrafa baktım.
Kapıya doğru koştuğunda peşinden gittim. Dışarı çıkmak istediğini düşünüp kapıyı açacaktım ama ayağı ve burnuyla kapıyı kendisi açıp dışarı çıkınca bende arkasından dışarı çıktım.
Karanlıkta nereye gidebilir diye baktığımda yan tarafımızdaki müştemilat olan eve doğru giderek açık olan camdan içeriye doğru atlayacakken yine o geldi.

Gümüş yılan.
Köstebeği yakaladığı gibi dişlerinin arasına kıstırdı ve tek lokmada yuttu.

Ben kocaman gözlerle o na bakarken
ağır ağır yanıma geldi.
Odamı...Dedim düşman olduğunu düşünerek.

Karşımda durdu, baktı...Baktı...

Sonra kafasını yaklaştırarak alnıma yasladı.
Gayri ihtiyari ellerimi yılanın yüzüne koydum. Onun kafası alnımda benim ellerim onun yüzündeydi.

" Neden soğuksun.
Sen sıcaktın oysa.
Üşüdünmü?

Bende üşüdüm...
Bana sarsılırmısın...
Dediğimde kendini bana sardı. Uykum ağırlaştı, ağırlaştı.
Ayaklarım yerden kesildi.
Sıcak, Dedim en son kayıp giderken uykuma.

*****

Şirketten dedem ve Faruk'la çıkarak adamlar eşliğinde eve gelmek için yola çıktık.

10 -15 dakika kalmıştı ki telefonum çaldı.

Arayan Selim'di. Telefonu açıp hoparlöre verdim sesi. Selim kısık sesle,

"Abi kusura bakma rahatsız..."

" Kısa kes lan!
Ne oldu sorun mu var? "

" Abi bu kızın uykuda yürüme huyumu var? Dediğinde aynı anda,

" Hassiktir çektik." Faruk' la.

" Sakın dokunma. Dedim panikle.
" Ama yanındanda ayrılma."
Diyerek kapattım.

" Faruk bas." Dedim.
Faruk gazı kökleyince
5 dakikaya eve gelmiştik.

Arabadan indigim gibi hızlı adımlarla kapıya gelerek yavaşça açıp içeri girdim.
Arkamda da dedem ve Faruk.

Salona inen merdivenlerde Ela'yı gördüm.
Saçları ıslak üzerin sadece gri bir tişört bacakları çıplak öylece yürüyordu ve belliki altında çamaşırı bile yoktu.
Merdivenlerden inerken,

" Selim, Faruk dışarı." Diye tısladım.
Bu halde kimsenin önünde durmasına izin vermezdim.

Selim ve Faruk anında dışarı çıkarlarken,

"Deniz'i çağır." Diye ekledim. Dedemde peşlerinden çıktığında Ela salona inmişti.
Önce mutfağa girdi.

" Su." Dedi.

" Su istiyorum."
Ağlayacak gibiydi sesi.

" Çok sıcak." Diyerek devam etti.

Mutfağa girdiğinde peşinden gittim. Tezgahın üzerindeki surahiden bardağa su koyarak içti.
Sonra iki bardak daha.

Bir anda arkasına dönerek yarı açık gözlerle etrafa baktı.
Ama hangi boyuttaydı Allah bilir.

Yavaş adımlarla salona doğru geldi.
Hareketsiz şekilde salonun ortasına baktı bir süre.
Kafasını sağa sola bir iki tur gezdirdikten sonra üst kat merdivenlerinin arkasına geçip yere dizlerimin üzerine çöktü.
Başını yere kadar eğdiğinde üzerindeki tişört yukarıya kayınca kafamı yukarı kaldırıp,

" Allah'ım beni sınıyorsan düşmanlarımla sına bu kızla sınama."

Dedim bıkkın şekilde yüzümü sıvazlayarak.

Yerinde doğrulup tekrar ayağa kalkarak kapıya doğru gitti.

Kapıyı açıp dışarı çıktığında arkasından dışarı çıktım.

Başını kaldıranı gebertirim. Dedim bahçedeki adamlara.
Hiç kimse başını yerden kaldırmadı.

Ela sanki gözleriyle birşey takip edercesine bakıyordu etrafına.
Sonunda yan tarafımızdaki müştemilatta durdu gözleri. Bir süre öylece baktı.
Önüne geçerek nereye, neden baktığını anlamaya çalışırken gözleri beni buldu.
Yarı açık gözleri içimden geçerek bakıyordu yine.

O an dikkatimi çekti hâli.
Yüzü gözü kızarmış baygın baygın bakıyordu. Ateşimi vardı bu kızın? Anlamak için alnımı yavaşça yaklaştırarak alnına yasladım.

Evet ateşi vardı.
Tam geri çekilecekken ellerini yüzümde hissettim.

" Neden soğuksun.
Sen sıcaktın oysa.
Üşüdünmü? " Dediğinde benimle konuştuğunu sandım.

" Bende üşüdüm...
Bana sarılırmısın..."

Dediğinde gayri ihtiyari sarıldım.
Sonrada kaldırıp kucağına aldım yavaşça.

" Sıcak..." Dedi yarı açık gözleri kapanırken.

 

Loading...
0%