Yeni Üyelik
19.
Bölüm

K.B 19 Güvercin

@azamet_29_2

" Günaydın.
Ölmek nasıldı? "

" Yalancı." Dedi.

"Bana yalan söyledin.
Sözünü tutmadın."

" Yanlış aptal kız.
Ben verdiğim sözü tuttum.
Sen yanlış dilek diledin.
Beni vur dedin.
Bende vurdum.
Öldür demen gerekiyordu.

Tıpkı o gün yanlış yöne giderek bayılana kadar yürüdüğün gibi, dünde yanlış dilek diledin ve şuan aptallığın sayesinde hâlâ yaşıyorsun.

Dahası başka dilek hakkın kalmadı."

*****

Ne düşüneceğimi ne yapacağımı şaşırmış, sadece nefretle yüzüne bakıyor ağlamak istiyordum.
Ateş Yıldırım resmen bana oyun oynamıştı.
Aptalca kullandığım bir kelime yüzünden hâlâ yaşamak mı...
Bu nasıl bir cezaydı?
Ben bu adamın sözünü tutacağına güvenip hakkımı ölmek ve kurtulmak için kullandığımı sanarken yine hastaneye bulmuştum kendimi.

Vurulmuş ama ölmemiştim.
O an farkettiğim acıyla,
üzerimdeki hastane kıyafetinin yakasını açarak omuzuma baktığımda acının sebebi olan kurşun yarasındaki bantlı bandajı gördüm.
Sinirle baktım bandaja.

" Dua et sol omuzundan vurdum. Yoksa okulda zorlanırdın."

Dedi ellerini cebine sokarak.

Birde benimle alay ediyordu.
Söylediği şeyler o kadar sinir bozucuyduki gözlerimin dolmasına engel olamazken üst dudağıma geçirdim dişlerimi.

Bu da yetmez gibi halime bakıp,

" Ağlayacakmısın.? " Dedi dahada ileri gidip alay ederek.

"*Aptalsın Ela.
Gerçekten çok aptalsın.
Üniversiteye gidiyorsun ama kelime seçmekte tam bir malsın.*"

Kafamdaki sese hak vermemek elimde değildi.
Daha fazla dayanamadım bütün sinirimle,

" Allah'ın belası adam. "

Dedim sol elimdeki serumu çıkarıp örtüyü hızla üzerimden atarak yerimden kalkarken.

Ateş'e vurmak için tam elimi kaldırmıştımki Ateş sol eliyle sağ bileğimi kavrarken aynı anda başımın döndüğünü hissettim.
Ameliyattan sonra ve yataktan hızlı kalktığım için olmuştu sanırım. Sendeleyince Ateş'in diğer eli belimden tuttu.
Sinirle beni kendine bastırırken dönen başım yüzünden gözlerimi kapattım saniyelik.
Maalesef şuan onun desteği sayesinde ayakta durabiliyordum.
Yoksa çoktan yerde bulurdum kendimi.

" Şşşiiitt.
O kadarda değil! Küçük... "

Dedi dişlerinin arasından.

"Şansını zorlama Ela Dinçer.
Bacak kadar kızdan yumruk yiyecek değilim.
Rahat dur, yoksa canın yanar."

Dedi yine tıslayarak.

Ama o kadar sinirliydimki rahat durmak falan istemiyordum. Gözlerimi açar açmaz bacağına en sertinden bir tekme geçirdim.

Ama çatık kaşlarla bakan öfkeli yüzünde mimik oynamadı.
Ruhunun bile duydugunu sanmıyordum.

" Senden nefret ediyorum.! "

Dedim ağlayarak kafamı göğsüne yaslarken. Çünkü hem yanan canım hemde yaşadıklarım yüzünden sinirlerim bozulmuş gözlerim dolup dolup boşalıyordu.
Bir süre hareketsiz kalarak öylece ağlamama izin verdi.
Başımı kaldırıp yüzüne baktım sonra.

"Zalimsin! Ateş Yıldırım. " Dedim.

Gözleri gözlerim de gezerken ben çocuk gibi burnumu çekerek ağlıyordum hâlâ.

" Bunu bilipte yaşayan nadir insanlardansın Ela Dinçer, keyfini çıkar.
Bu seferlik bu tekmeyi görmezden geleceğim.
Sakın!
Sakın bir daha deneme! "

Diyerek beni kucağına aldı.

Tam yatağa bırakacakken kapı açılıp Deniz girdi içeri.
Halimize bakıp,

"Ateş?
Ela?
Ne oluyor burda?
Ela neden ayaktasın sen? "

" Ölmediğini anlayınca çok bozuldu küçük hanım."

Dedi Ateş beni yatağa bırakırken.

Aynı anda acıyan omuzumla dişlerimi sıkarak uzun hava şeklinde bir,

" AAHH!! " Çıktı dudaklarımın arasından.

Deniz hemen yanına gelerek,

" Allah'ım ya. Neden hemen kalktın yaranı açacaksın?
Belkide açtın."

Diyerek kıyafetin omuz kısmını açarak baktı.

" Şu yaptığına bak Ela, kanatmışsın."

Diyerek bandajı açarken acıyan canımın dahada acıdığını hissettim.
Dişlerimi sıkarak inlerken,

" Tamaaam biraz dayan.
Umarım dikiş açılmamıştır. " Dedi.

Bandajı kaldırırken gergin şekilde gözlerine baktım Deniz'in.

" Neyseki açılmamış." Dedikten sonra pansuman yapıp yeniden bandaj yaparken Ateş'te az ötede eller cepte bizi izliyordu.

" Ölmediğin için sevineceğin yerde birde kızıyormusun?
Bu adamın sıktığı kurşundan sağ kurtuldun.
Şükretmelisin.! "

Dedi Deniz serumu yeniden takarken.
Sonrada masanın üzerinden aldığı bir ilacı seruma kattı.

" Çok kötüsünüz."

Acıyan canımla dahada ağlamaya başladım.

" İkinizde çok kötüsünüz."
Dedim başımı diğer tarafa çevirerek.
Akan gözyaşlarım yanağımdan akarak yastığımda birikirken,

" Bundan sonra sana asla güvenmeyeceğim.
Sözünü tutmadın yalan söyledin bana. Beni kandırdın, yetmedi birde alay ettin. "

" Ben!
Asla!
Yalan söylemem.!
Ne yalan.
Ne şaka.
Ne dersem odur.
Verdiğim sözü tuttum.
Sen gelip bana dileğin olarak beni vur dedin.
Bende seni vurdum."

Deniz araya girdi.

" Ne yani açıkça beni öldür deseydi öldürecekmiydin.? "

" Söz vermişsem öldürürdüm. "

" Yok.
Yok ya sen baya baya psikopatsın bence."

" Evet psikopatım.
O yüzden düzgün konuş benimle Deniz."

Başımı Deniz' e çevirdiğimde bakışlarını gördüm.
Belki az belki çok, ama Ateş'ten korkuyordu.

" Her neyse." Dedi Ateş kapıya yönelerek.

" Şimdi dinlen.
Sonra konuşmamıza devam edeceğiz."

" Hâlâ ne istiyorsun benden.
Ne konuşacağız."

Dediğimde durdu önce.
Sonra ağır şekilde bana döndü. Yüzüme baktı bir süre.

" Senden ne istiyorum öylemi? "
Dedi elleri ceplerinde ağır ağır bana doğru yürürken.
Yanımda durup bana tepemden bakarken, Deniz'de bende Ateş'in yüzüne bakıyorduk.

" Senden istediğim şey...

Sensin! "

*****

" Ooo şimdiden başlamışsın içmeye. Sabah sabah ne bu efkar."

" Seni ilgilendirmez."

" İlgilendirir.
Böyle sürekli içersen mahzende içki kalmayacak.
Ne oldu.
Canın neye sıkıldı bu kadar."

" Benimle dalğamı geçiyorsun Kurt? "

" Emeel.
Emeel.
Emeel.
Sen Ateş'i özlemişsin.
Bu yüzden sinirin.
Onu bu kadar özleyecektin madem neden doğru durmadın."

" Kes artık sesini Kurt."

" Tamaaam kızma."

" Korkut nerde, onunla konuşmam lazım. "

"Korkut mu?
Ne yapacaksın abimi? "

Dedi Kurt kadının karşısındaki koltuğa oturup sigarasını dudaklarına götürerek.

" Ne oldu?
Ne konuşmak istiyorsun?"

" Benim Amerika'ya gitmem gerek."

" Neden.?
Ne oldu?
Burda rahat edemedinmi yoksa." Dedi Kurt gülümseyerek.

" Siz aptalmısız yoksa aptal rolümü yapıyorsunuz?
Ateş'in beni bulması an meselesi.
Bu yüzden bu ülkeyi terk etmem lazım.
Beni bulursa, bana gelene kadar önce sizden başlar öldürmeye. Adamımdan haber geldi, Ateş aralarında bir casus olduğundan şüpheleniyormuş.
O adam manyağın teki.
Yanında tuttuğu kızı bile vurmuş. Düşün bize neler yapmaz."

" Hımm! Yazık olmuş güvercine.
Çok tatlı bir yüzü vardı.
Adamınla vedalaşsaydın bari.
Çünkü an itibariyle oda ölü biri."

Kadın dişlerini sıkarak önündeki sehbadaki paketten bir dal sigara alarak kırmızı dudaklarına bıraktı.

Kurt uzattığı yanan çakmakla sigarasını yakarken kadın devam etti.

" Benim dememe gerek yok.
Yıllardır yanında çalışıyor.
Zaten biliyordur kendisini nasıl bir ölüm beklediğini. Yazık olacak çok yetenekli bir adamdı.
Ama tek ölmez.
Ölmeden önce bir kaç kişiyi de beraberinde götürecek.

" Peki neden Amerika? "

" Orda saklanabileceğim bir yerim var. Kimliğimi ve görünüşümü değiştirip şehir dışında yaşayıp kendimi unuttururum."

" Öylemi? "

Gelen ses Korkut'un du.

" Demek gitmeye karar verdin."

Emel ayağa kalmaya çalıştı ama aldığı alkol yüzünden dengesini kuramayıp tekrar oturdu.
Size bildiğim bütün bilgileri verdim.
Ateş adamımdan şüpheleniyor.
Beni bulmadan gitmek istiyorum."

" İyi o halde hazır ol.
Bu iş bitecek."

" Hangi iş " Dedi Kurt.

" Ateş'in işini bugün yarın bitirecem. Planım hazır."

"Ne planı?"

" Anlatacağım, seninde yardımın lazım. Biz Ateş'e sarınca Emel de yurt dışına kaçar.

Kadının gözleri parladı.
Ateş ölecekse burda da kalabilirim diye düşündü bir an.

Ama hayır riske giremem dedi sonra içinden.
Ateş Yıldırım'ın nasıl bir insan olduğunu biliyordu.

Korkut ve Kurt'un ölme ihtilali ondan daha yüksekti.

Korkut tekli koltuğa oturup elindeki puroyu dudağına bırakarak çakmağı ile yakıp derin bir nefes çekti.

Ateş bizim bu pazara girmemizi engellediği yetmez gibi, diğerlerininde korkmasına sebep olarak bize, karşımızda durmadan da zarar veriyor.
Adamın gölgesi bile bana zarar.
Ve bu durum artık canımı sıkmaya başladı.

Ateş'i temizlemezsek hiç bir yerde iş yapamaz oluruz. O yüzden bu gece harekete geçeceğiz.

Güvercinle başlayacağız."

" Güvercin.?"

" Evet Kurt, güvercin."

" Emel Ateş güvercini vurmuş dedi."

" Öyle ama ölmemiş.
Şuan hastanedeler. "

Emel:

" Ne güvercini ben güvercin falan demedim."

" Yanındaki kızdan bahsediyoruz."

" O ucubemi güvercin. "

"Ateş bir sebepten yanında tutuyor onu.
Yadaa daha fazlası, ilgi duyuyor."

" Kim?
Ateş mi?
Ateş Yıldırım hiç bir kadına ilgi duymaz.
Hamile kalmasaydım benide tutmazdı yanında.
En fazla kızı koynunda tutmak istiyordur. Günü gelince kapı dışarı eder."

Dedi Emel dişlerini sıkarak.

" Sanmıyorum.
Ateş için karıdan kızdan bol birşey yok. İstedigini atar yatağına.
Ama bu kız farklı...
Öldürmediğine göre değer veriyor. Ve bu hata kendi ölümüne sebep olacak.

Kurt.
Önce kızı alacağız. "

*****

" Senden istediğim şey...

Sensin! "

" N-Neh!! " Dedim şaşkın.

Ateş ellerini ceplerinden çıkarıp, kollarını göğsünde birleştirerek çatık kaşlarla bana bakarken,

" Senden rüyalarını istiyorum." Dedi.

" Sebebini anlamadığım bir şekilde benimle ilgili rüyalar görüyorsun.
İlk zamanlar inanmasamda artık red edemiyorum.
Rüyalarının peşimdeki adamı yakalamakta bana yardım edeceğine inanıyorum.
Hatta biliyorum.
Dünden beri anlattığın rüyaları düşünüyorum.
Sanırım birşeyler anlamaya başladım.
Rüyaların bir tür bulmacaya benziyor. Cevabı buldugumda sonuç benle ilgili bir şey çıkıyor.

Bu yüzden bundan sonra gördüğün her rüyayı eksiksiz şekilde bana anlatacaksın." Dedi.

Şaşkın şaşkın bakarken kapıdan giren Faruk'la kapıya baktık üçümüzde.

Ateş:

" Faruk? "

" Abi köstebeği bulduk! "

" Tamam.
Dışarda bekle hemen geliyorum."

Faruk dışarı çıkarken Ateş bana döndü.

" Gördün mü?
Gördüğün son rüya bize evdeki köstebeği, yani casusu yakalattı."

Dediğinde Deniz'in telefonu çalınca Deniz'e baktık.
Acil hasta geldi. Benim gitmem lazım.
Ela kalkmadan dinlen.
Sonra kontrole geleceğim."

Diyerek çıkan Deniz'in arkasından bakarken aklıma gelen şeyle.

" Bir dakika, bir dakika.
Sana her şeyi anlatmamı istediğinde, önceki her şeyi kendim anlattım.

Ama sen bana sorana kadar ben sana köstebekle ilgili birşey anlatmamıştım.
Sen sorunca söyledim.
Peki sen nerden biliyordun rüyamı.
Yoksa sende mi..."

" Bunun cevabını beğenmeyeceksin ama yinede söyleyeceğim.

Ela. Uykunda geziyorsun."

" Ne? " Dedim şaşkın kafamı yastıktan kaldırarak.

" Yok artık!
Ben uyur gezer falan değilim.
Yalan söylüyorsun. "

" Ben yalan söylemem.

Ateşlendiğin gece, geldiğimde evin içinde uyuyarak geziyordun.
Üzerinde uzun bir tişört yarı çıplaktın."

Dediğinde gözlerim hatlarını zorlayacak kadar kocaman olmuştu.

" Evin içinde köstebek arıyordun."

Dediğinde o geceyi hatırladım.
Duştan sonra...
Allah'ım sadece tişört giymiştim..

" O. Olamaz sen b-beni gö- gördü..."

" Sana bakmadım ufaklık."

Dedi kapıya doğru yürüyerek.

Yüzümdeki yanma hissi o kadar fazlaydıki derece konsa 50 yi gösterirdi.
Dahası ben nasıl uyur gezer olabilirdim.

" Unutma." Dedi geriye bakarak.
"Bundan sonra bütün rüyalarını anlatacaksın."

*****

Ela ile konuştuktan sonra odadan çıktığımda beni bekleyen Faruk yanıma geldi.

" Anlat.
Kimmiş o hain şerefsiz.
Onu ellerimle gebertecem."

" Melik."

"Melik?
Melik ha.!
Vay koduğumun piçi.
Kime çalışıyormuş lan.!"

" Emel'e."

" Ne.?" Dedim yüzümü buruşturarak.

"Emel'e mi?"

" Evet abi Melik'in telefonunda Emel'in numarası mesajları ve aramaları var."

" Peşimizdeki Emel mi.?
Bu çok saçma.
Bir gariplik var. "

Bir kaç saniye düşündüm.
"Tabi Emel de başkasına çalışmıyorsa.
Emel'in telefonun izlemeye alın."

" Aldık abi ama telefon kapalı sinyali yakalayamıyoruz.? "

" Nasılsa eninde sonunda açacak. Takibi bırakmayın."

" Tamam abi."

"Adam nerde? "

" Çocuklar zor yakalamış.
Bizden iki kişiyi vurmuş piç.
Çocuklar bacağından vurarak almışlar, depoda şimdi."

Selim'e döndüm

" Selim. "

" Buyur abi."

" Bu kapıdan ayrılmayacaksın.
Dediklerimi de unutma."

" Tamam abi.
Sen merak etme."

Selim'i tembihleyip Faruk'la birlikte hastaneden çıkarak kapının önünde hazır bekleyen arabaya bindik.

" Depoya çek Faruk."

" Tamam abi."

"Soralım bakalım bu şerefsiz gerçekten Emel'e mi yoksa başka birine mi çalışıyor."

Yarım saat 40 dakika sonra geldiğimiz depoda bizi bekleyen adamlarımın arasından geçerek içeri girdik. Adamlarda peşimden girdiler.

Melik deponun ortasında yüzü gözü kan içinde bir sandalyede bağlı bizi bekliyordu.
Adamlar vurdukları sağ bacağına turnike bağlayıp ölümünü geciktirmişlerdi.

Hızlı adımlarla yanına gelerek yüzünün ortasına yumruğumu geçirdim. Oturduğu sandalye ile birlikte yere devrilirken yanına çökerek yakasına yapışıp bir tane daha vurdum.
Bir tane ve bir tane daha.

" Ne cesaretle, ne cesaretle bana ihanet edersin lan.
Ne cesaretle başkalarına çalışırsın.

Gebertirim lan seni, gebertirim." Dedim yakasından tutarak.

" İnlete inlete alırım canını.
Derini yüzerim lan.
Çabuk söyle, kime çalışıyorsun?
Çabuk, konuş!

Kaldırın şunu."

Dediğimde adamlar Melik'i sandalye ile birlikte kaldırıp düzelttiler.
Karşımdaki piçi saçlarından kavrayıp başını geriye yatırarak dişlerimin arasından konuştum.

" Hemen konuş, konuş ki acısız geberteyim seni."

Sadece yüzüme baktı, kanlı dişleri ile sırıtarak,

" Kimseye çalışmıyorum Ateş Yıldırım.

Ben sadece kendime çalışırım."

" O halde kime haber götürüyordun lan. Koduğuma bak hâlâ yalan söylüyor."

Diyerek bir yumruk daha geçirdim. Sonrada belimdeki silahımı çekerek diğer bacağından vurdum.
Acıyla bağırdı.
Bu kez silahı sağ koluna dayadım.

" Kime çalışıyorsun? "

" Kimseye." Dediğinde tetiğe bastım.

Diğer koluna dayadım silahımı.

" Son kez soracağım. Kime çalışıyorsun?

Kimseye dediğinde bir kez daha bastım tetiğe. Acıyla tekrar bağırdığında,

Emel'e olan sadakatini taktir ettim.
Ama bu sadakat seni kurtarmayacak dediğimde kocaman gözlerle baktı.

" Biliyorum lan.
Kime çalıştığını biliyorum. Ağzınla söyleseydin belki yaşardın."

" Abi affet. Hata yaptım bağışla.
Beni hastaneye götürün yaşamama izin ver her şeyi anlatırım."

" Emel nerde.?

" Abi affet..." Dediğinde daha fazla sabrım kalmamıştı.

" Af yok ulan. AF YOK!
Bir kere yapan her zaman yapar.
AF YOK! "

Dedim son kez.
Silahı kafasına dayayıp tetiğe bastım.

" Ateş Yıldırım'a kimse ihanet edemez.
Herkesin göreceği bir yere atın." Dedim adamlara depodan çıkarken.
Görsünlerki ibret alsınlar.

" Faruk."

" Buyur abi."

" Dönüyoruz." Demiştimki telefonum çaldı.

Çıkardığım telefonun ekranına baktım. Kayıtlı olmayan bir numaraydı arayan. Kim olduğunu aşağı yukarı tahmin ederek telefonu açtım.

" Merhaba Ateş Yıldırım.
Görüşmeyeli nasılsın?"

Tahminim doğru çıkmıştı. Arayan o şerefsiz orospu çocuğuydu. Yine sesi değiştirilmiş şekilde konuşuyordu.

Ben telefondayken Faruk başka bir arama yaptı.

" Lan şerefsiz puşt.
Lan orospu çocuğu.
Karı kılıklı yavşak, hâlâ mı saklanacaksın.
Birazcık erkeksen çık lan karşıma.
Çıkta yaptıklarını ödeteyim lan."

Diye bağırdım.

"Sakin ol Yıldırım.
Adın tamda seni ifade ediyor biliyormusun Ateş."

" Lan sikecem.."

"Sana iyi haberlerim Ateş.." Dedi cümlemi keserek.

" Bu gece bana geleceksin Ateş.
Tanışacağız ve hesaplaşacağız. Sana meydan okuyorum Ateş Yıldırım."

" Söyle lan yerini.
Hemen gelmeyeni sikeyim."

" Sabırlı ol Ateş.
Ölmek için bu kadar acele etme.
Kalan saatlerinin tadını çıkar."

" Gece arayıp geleceğin yeri sana haber verecem.." Dedi ve kapattı.

Anında Faruk'a baktım.
Olmadı yakalayamadık sinyali.
Bilerek erken kapatıyor telefonu.

Artık bir önemi yok.
Bu gece iş bitecek nasılsa.
Onun yedi sülalesini...

" Abi gerçekten gidecekmisin.?"

" Meydan okundu.
Kabul edecem tabiki. "

" Abi bu sefer..."

Bu alemin kanunudur Faruk bilmiyor gibi davranma. Meydan okuyan ölümü göze alır.
Kabul edende keza öyle.
Meydan okumayı kabul etmezsem itibarım kalmaz, sözüm dinlenmez."

Faruk başı önde sessiz kaldı.

" Hadi, geceye kadar şirkete geçmem lazım.
Hastaneye bir kaç adam daha yolla. Bugün başka yerde olacağız."

Tamam abi.

*****

Depodan şirkete geçmiş ilk iş ofisime çıkmıştım. Kendimi koltuğa bırakıp gözlerimi kapattım. Bu adam her kimse bu gece onun defterini kapatacaktım.

Benim arkamdan dedem girdi odama.
Kesin dün gece olanlardan her zaman olduğu gibi yine haberi olmuştu.
İşin aslını öğrenmek içinde soluğu yanımda almıştı.
Kapıdan giren dedemi buyur ederek koltuğu gösterdim.
Ama 2 adım atar atmaz,

" Ateş sen ne yapıyorsun?
Delirdin mi?
Neden kızı vuruyorsun." Diye çıkıştı.

"Önce bir sakin ol dede.
Buyur otur." Dedim.
" Kahve içer misin?"

Ters ters yüzme bakınca kahveyi iptal ettim.

" Kız yanıma gelip daha önceden verdiğim dilek hakkını kullanmak istedigini söyledi.
Bende gördüğü rüyaları ve kafasında yaşadığı her şeyi anlatması karşılığında dileğini yerine getireceğim diye söz verdim.

Ama o aptal kız isteye isteye kendisini vurma mı istedi. Gördüğü rüyalar yüzünden psikolojisi iyice bozulmuş kızın. Bu yüzden olsa gerek kurtulmak için beni vur dedi.
Söz ver dedi.
Ben de sözümü tuttum."

" Yani öldür dese öldürecek miydin?"

Dedemin bu sorusuna cevap vermedim.
Dedem şüpheli gözlerle baktıktan sonra,

"Tamam bu soruyu sormadım sayıyorum." Dedi.

" Dede kızdan daha önemli bir sorunumuz var.
O şerefsiz piç yine aradı ve bana meydan okudu.
Bu gece olduğu yeri söyleyecek.
Ben de gidip onun hesabını keseceğim."

Dedem söylediğim şeylerle bir süre düşünceli şekilde beni izledi.

" Neden bakıyorsun dede.
Yoksa ona yenileceği mi düşünüyorsun? "

" Bu acımasız kuralı koyanların arasında ben de vardım Ateş.
Şimdi düşünüyorum da aslında olmaması gereken bir şeymiş."

Söylediği şeyi duymazlıktan gelerek,

" Aslında geldiğin iyi oldu dede. Seninle konuşacaklarım vardı. Köstebeğin kim olduğunu bulduk.
Melik'miş ve Emel'e çalışıyormuş.

İşin garibi Emel'e bilgi sızdırmış olsa bile başımıza gelenler Emel'in yapabileceği şeyler değil.

" O halde Emel de şu an başkasına çalışıyor demektir bu." Dedi tecrübeli Yaman Bey.

" Adamın hesabını kapattım.
Emel'in telefonunu takibi aldık ilk sinyalde yakasına yapışacağım.

Bunun dışında kızı vurduğum gün rüyalarını ve kafasında yaşadığı her şeyi bir bir anlattığında...

Dede. Bu kızın beyni çok farklı, acayip bir beyin. Kız bizimle ilgili birçok şeyi görüyor son olarak da köstebek.
Diğer rüyaları gibi bu da çıktı.
Evde bir köstebek olduğunu sen söylemiştin ve doğruydu.

Tam bir baş belası ama gördüğü rüyalar inkar edilemez.
Rüyasında kurt gördüğünü söylemişti. Sonra ikinci kere bir kurt ve yanında bir kadın gördüğünü söyledi.
Bu kadın Emel bence.
Emel Kurt'un yanında. Onlara çalışıyor. Benden korkup kaçınca Kurt'a gitmiş ve karşılığında benimle ilgili şeyleri onlara söylüyor olmalı.

" O kadından hiç hoşlanmıyordum zaten.
Seni defalarca uyarmıştım."

" Haklıydın dede." Dedim başımı önüme eğip. Dedem haklıydı ne diyebilirdim ki.

" Her neyse Emel kolay.
Ama o iki kardeş bir boklar yiyorlar. Ve beni arayan...
Ya Kurt ya da abisi diye şüpheleniyorum.
Bu yüzden daha dikkatli olmalıyız."

" Ne zaman gideceksin buluşmaya."

" Bir şey söylemedi.
Gece arayacak.
Bu gece bana geleceksin Ateş.
Tanışacağız ve hesaplaşacağız. Sana meydan okuyorum. Dedi sadece. "

" Ben gerekli tedbiri alacağım.
Sen, seni aradığı zaman bana haber ver yeter. Her türlü tedbiri ben alırım."

*****

Ateş'in ve Deniz'in beni yalnız bırakıp gidişlerinin ardından ki aldığım ilaçlardan olduğunu düşünüyorum, bütün günü uyuyarak geçirmiştim.

Gözlerimi açtığımda çoktan gece olmuştu. Nasıl bu kadar derin ve aralıksız uyuduğumu anlamakta güçlük çektim. Hem bedenen hem ruhen çok yorulmuş hissediyordum bunun da etkisiyle uyanamamıştım sanırım ve bu saate kadar aldığım serumlar yüzünden patlayacak gibi hissediyordum.

Bu yüzden hemen lavaboya gitmeliydim.
Önce kolumdaki seruma baktım, bitmek üzereydi. Bunuda fırsat bilerek serumu kelebekten ayırdım. Sonra da yavaşça yerimde doğrulurken kolum dikkatimi çekti kolumda bir askı vardı ve kolumu hem bedenime hemde boynuma sabitlemişti.
Sanırım ben uyurken Deniz takmıştı. Yavaşça yerimde doğrularak yatağın kenarına oturdum ve bir süre bekledim.
Yine başımın dönmesi hiç işime gelmezdi.
Sonra yavaşça ayağa kalkarak yerdeki ayakkabılarımı giydim. Pijamalar ve spor ayakkabılar çok hoş görünmesede idare ediyordu.
Yavaş adımlarla banyoya doğru ilerleyip içeri girdim.
İşimi halledip çıktığında gerçekten rahatlamış hissediyordum.
Çatlayacak hale gelmiştim bu serumlar yüzünden.
Tekrar yatağa dönmeden önce biraz yürümek istedim. Tam kapıya elimi uzatmıştım ki birden her yer karanlık oldu.
Anında gördüğüm rüya geldi aklıma.
Korkuyla geriledim.
Olamazdı şimdi olmamalıydı. Gördüğüm rüyada Selim ölüyordu ve bu rüyam çıkıyorsa aklımı kaçırabilirdim bu kez.
Mahir'in ardından Selim'in de öldüğünü görmek istemiyordum.
Allah'ım yardım et. Şuan da rüya olsun. Sadece rüya. Gerçeğini kaldıramam.

*" Ela. Hemen burdan çıkmalı ve kaçmalısın. *"

Yine o sesti.
Neden kaçmalıydım. Şuan dışarda birileri varsa benimde ölmem muhtemel.
Haklıydı hemen kaçmalı uzaklaşmalıyım."

"*Hadi oyalanma Ela, geç olmadan çık git çabuk.*"

Kapının kolunu yavaşça açarak karanlık odadan karanlık koridora doğru korkak adımlarla yürüyerek çıktım. Korkuyordum hemde çok, çünkü rüyamda gördüğüm şeyi şu an yeniden görmeyi istemiyordum. Yinede Selim burdaysa onu uyarabilirdim bu yüzden hemen etrafa bakındım. Zifiri karanlığa alişan gözlerim görmeye başladığında artık geç kalmıştım.

Yerde gördüğüm iki kişinin cesediyle, attığım çığlıkla ellerimi ağzıma kapattım.
Korkuyla ve ağlayarak gerilerken sırtımda hissettiğim bedenle nefesim kesildi.

" Kaç!
Ela.!
Kaç he-hemen.
Ç-Çabuk."

Zorlukla çıkan ses Selim'e aitti.
O an rüyam canlandı gözlerimin önünde. Korkuyla arkama dönerken 2-3 adım geriledim.

Karşımda Selim ve arkasında elindeki bıçağı Selim'in boğazına dayamış bir adam vardı. Deli gibi ağlamaya başladım.

Allah'ım lütfen.
Lütfen buda rüya olsun. Ne olur. Dedim ağlamaya devam ederek.
Daha fazlasına dayanamazdım.

" Ela kaç dedim. "

Diyen Selim'le her şeyin gerçek olduğunu anladım.
Selim sağ eli karnındaki yarasından sızan kanı tutarken sol eli, arkasındaki adamın boğazına sarılı kolundaydı.

" Seni aptal kaçsana ne bakıyorsun?"

Dediğinde fark ettim, donup kaldığımı.
Başımı iki yana salladım.

" Se-seni bırakamam."

" Beni iyiyim kaç hemen." Dediği anda
Selim'in arkasında sessiz bizi dinleyen adamın elindeki bıçağı Selim'in boğazına sürtmesi bir oldu.

Son ses çığlık attım.
Yine olmuştu işte. Yine engel olamamıştım.
Selim'in yere düşüşüyle ben ona bakarken adam yanıma gelerek elindeki bıçağı arka cebine koyarak kapsonunu sıyırıp geriye attı.

" Merhaba." Dediğinde donuk bakışlarımı Selim'den ayırıp karşımda bana bakan Kurt'a çevirdim.

Sol elini yavaşça yüzüme koyarken
" Merhaba güvercinim." Dediği anda midemde patlayan yumrukla nefessiz, olduğum yere düşerken kendimi başka bir katilin kollarında buldum.
Sonra karanlık olan ân, dahada karardı ve ben o karanlığa düştüm.

 

Loading...
0%