@azamet_29_2
|
3 YIL SONRA Odamın penceresinden dışarıya baktım. Bulunduğum kattan karla kaplı bütün şehir ayaklarımın altında görünüyordu. Ânında yerimde doğrularak sigaramı küllüğe basıp ayağa fırladım. Dedeme saygıda kusur etmem, asla! Hemen kenara geçerek koltuğuma buyur ettim. "Hoşgeldin dede. Buyur! " Dedem önce bana baktı. "Otur koltuğuna aslanım. Ora senin. Bileğinin hakkıyla ordasın." Dedi masamın önündeki koltuğa geçerek. "Nasılsın bakalım?" "Sağol dede iyiyim. "Biraz daha yaşarmışım." "Sana birşey olmaz dede. Sen eski topransın. Ufak tefek şeyler onlar. Ne içersin? " " Hiç birşey. " Yok. Puff...Ortadan kaybolmuş sanki." " Anlamıyorum. " Belkide ölüp gitti." O sırada kapı yeniden tıkladı. " Ateş bey genç bir adam sizi görmek istiyor. " Tamam yolla." Sekreterim çıkınca arkasından 25 li yaşlarda genç bir çocuk içeri girdi. Önce hayran hayran etrafa bakarak uzun bir ıslık çaldı. Sonra bakışları önce dedeme, sonra bana kaydı. " Şey iyi günler." Kaşlarım çatık ayağa kalkarak ellerimi cebime soktum. Başımı yana devirerek yukarıdan aşağı süzdüm. Üst baş serseri bir kıyafet, gözleri baygın bakıyordu. Buraya gelmeden bir kaç kadeh içtiği her halinden belliydi. " Kimsin lan!? " Adım. Bir kaç saniye yüzüne bakarak bekledim. Ardından dedeme, dedemde bana baktı. " LAANN! " Elimi alnıma bastırarak, " Adam adını hatırlamıyor bide mesaj getirdim diyor. Diye bağırdım. Dışarda bekleyen Faruk içeri girince, " Al şu iti, ben pencereden atmadan dışarı at. " A- Adım AB Rh negatif." Dedi aniden. "Oh be! Hatırladım nihayet." Dedi gülerek. "Ne zormuş söylemek." Anında yanına gelip yakasından tuttum. "Ne dedin sen? "Ateş abi kızma. Adamı yakasından tutarak getirip koltuğa firlattım. "Konuş lan!" "Kızma abicim." Dedi yakasını düzelterek. "Mesajı gönderen dayı bu ismi söylersen seni dinlerler dedi o yüzden. Ama hatırlayamadım işte." "Mesaj ne? "Abi bağırma kurban olayım. Zaten sana mesaj getirecem diye korkudan ölüyordum, bağırıp unutturma." Dişlerimi sıkarken dedem kolumdan tuttu. Derin bir nefes çektim. "Tamam lan! İki dakika sonra, "Mesajı ceza evinden bir dayı gönderdi. Kağıt kalem yok. Direk ezberletti. Şifre kan grubu dedi. " Ne dedi, ne istiyor, nerde, hangi ceza evinde bu adam?" "Ateş abi adam öldü. Elimi alnıma dayayarak ovarken, "Adamın mesajı öldükten sonra geliyor iyimi. Lan nasıl bir iş bu. " Ziya dayının mesajı şu. *3 yıl önce acile ölmek üzere gelen Ateş Yıldırım. Bu yüzden kanıma karşılık canımı korumanı istiyorum senden. Ateş Yıldırım. " Bitti Abi. "Kızımı? Dedim kaşlarım çatık dedeme bakarak. "Abi Ziya dayı anlatırdı. Bana bu mesajı ezberlettikten sonra kızın başına bi çorap örecekler diye duymuş. Ziya dayı endişe ve korkuyla fenalaşınca mesajı götür dedi. Hastaneye kaldırdılar dayıyı, sonrada öldü haberi geldi. Üç gün sonrada ben çıktım içerden. Sonrada buraya geldim." Başımı dedeme çevirdim. " Borç namustur aslanım." Hırsla yerimden kalktım. Adama döndüm. " Kız nerde, adresi? " " Adresi bilmiyom abi. Ama mahalleye götürürüm. Sorarsak, evi..." Adamı yakasından tutup kaldırdım. " Yürü. " Emredersin abi." "Dede müsaadenle. " ***** Otobüsten iner inmez koşmaya başladım. Havanın soğuğuna, yerdeki kara, buza aldırmadan koştum. Yeterince geç kalmıştım. Biri üvey annem diğeri üvey babam. Aslında ikiside hiç bir şeyim değil. Aysel, babamın ikinci karısıydı. Babam 3 yıl önce hapse girince Aysel hanım babamdan boşandı. Ama istersen kal benimle dedi. Yaşım küçük ve gidecek yerim olmadığı için babam çıkana kadar kalmak zorundaydım. Lise 2 deki bir kız nereye gidebilirdi ki. Zaten oda iyiliğinden değilya eve hizmetçi olarak istiyordu kalmamı. Babamda kimsesiz kalacağına Aysel ile kal başında bir çatı yanında biri olsun kurda kuşa yem olma dedi. Ben çıkana kadar sabret, Tamam dedim. Seni burada bekleyeceğim dedim. Söz verdim. Liseyi bitirince sınavlara girdim. Kazandımda. Ama Aysel, Artık okul yok kır dizini otur. Dedi. Hayır. Ben okumak istiyorum. Dedim. Babam için okuyacaktım. Bu evde ben ne dersem o olur. Yapmayacağım. Sen misin bunu diyen? Kızdığı zaman ya, kıpırdayamaz hâle gelene kadar dövüyor yada o karanlık rutubet kokan odaya kapatıyordu. Karanlıkta tek kalmaktan ne kadar korktuğumu farkettiğinde 8 yaşımdaydım. O günden beride bana ne zaman kızsa bu cezayı veriyor. Çığlıklarım bağırışlarım umrunda olmuyor. Yada duymamak için evden çıkıp gidiyordu. Geldiğinde ya baygın yada delirmek üzereyken buluyordu beni. Babama bir şey söylersem yine odaya kapatmakla tehtit ediyordu. Babam hapse girincede artık ben söyleyemez oldum. Zaten kahrından kanser olan babam bu halimi bilirse daha beter olur diye söyleyemedim. O gün saatlerce çığlık çığlığa bağırmış sesimi kimseye duyuramamıştım. Sonunda ne hikmetse bana acıyarak kapıyı açtığında ayaklarına kapandım ağlayarak. Bu karanlıkta bırakmaması için bütün gururumu, insanlığımı ayağının altına serip yalvardım. Acıyıp beni çıkardığında mutlu olacak kadar aciz ve zavallı hissediyordum. Oysa bu kadına yalvaracak son insan bile değilken bu karanlık kırbaç beni onun karşısında terbiye ermişti. Bu acınacak halime katlanabilmek için, az kaldı biraz daha sabret. Az kaldı baban gelecek, gideceksiniz burdan. Az kaldı. Az kaldı. Az... Oysa ne az kalmıştı ne babam gelmişti. Gelmeyecekti de. Zavallı babam bekçiliğini yaptığı inşaatta ölü bir bedenin katili olma damgasını yiyerek hapse atılmış ve çıkamayacaktı. Hiç bir delil hiç bir şahit olamadığı gibi inşaatın sahibi direk babamı suçlamıştı. Bence o adamdı gerçek katil ama suçlanan babam olmuştu. Ve sonuç, babam sonunda kahrından kanser oldu. Benim bilmediğimi sandığı için her görüş günü karşımda dimdik duruyor, ben döndükten sonra ağrılar içinde sabaha kadar kıvranıyormuş meğer. Sonunda pes ederek Aysel'e yalvarmış ne isterse yapacağımı söylemiştim. "Ne istersem mi?" "Evet." Dedim korkarak. İsteyeceği şeyden korktum açıkçası. "Çalış eve para getir okulun senin olsun." Dedi. "Tamam." Dedim sevinçle. Ama bu kadar zor olacağı aklıma bile gelmezdi. Sabahın kör karanlığında ayazda okula gidiyor 3 e kadar okulda kalıyor çıktıktan sonra gece 11 e 12ye kadar çalışıyor ağrılı bir bedenle eve geliyorum artık. Gelince yarı aç yarı tok yarım yamalak ders yapıyor, bazen kitap üstünde uyuyup kalıyor,sabah yine erkenden kalkıp yine okula gidiyor yine 3 den sonra geceye kadar çalışıyordum. Bunlar yetmez gibi birde Yaşar'ın tehtidlerini ve kurallarını dinliyordum. Şimdide aynısı olacaktı. Her yerim titriyordu. Ocak ayı bu yıl çok sertti. Birde kapıyı açar açmaz o adamı karşımda görünce korkuyla dahada titredim. " Nerdesin bu saate kadar ucube!? Gece oldu." A evet birde lakabım var. UCUBE! Sol gözümün içindeki kırmızı renk yüzünden bana ucube diyordu. Bu bana annemden geçmişti ve büyüdükçe daha belirgin hâle gelmişti. " Yeni çıkabildim. " Ne demek lan bırakmadı! Yoksa yalan mı söylüyorsun lan!? " Hayır valla işten geliyorum. " Hele bir gitte gör. "Ben senin kızın falan değilim! Sakın bir daha bunu söyleme!" Elini boğazıma geçiren Yaşar dişlerinin arasından konuşarak, " Ol, olma. Bu evde yaşadıkça benim namusuma laf getiremezsin lan! " " Sanki çok namuslu adamsın. Aysel nerede? " Delirmiş olmalıydım. " Piçe bak. Dediği anda attığı tokat yüzümde patladı. Bedenim yere düşerken elim yüzümde nefretle suratına baktım. Sonrada bir tekme attı karnıma. Ellerimi karnıma sarıp öksürerek nefes almaya çalışırken gözlerim doldu. " Ayağını denk al Ucube. " Kumar borçlarını ödemek için kendin çalış ayyaş." Dediğimde iki tekme daha yedim. " Bak hâlâ konuşuyor. Tuttuğu çenemi savurarak bırakıp, "Bu sadece uyarı. Bir dahakine Diyerek çantamı ve içindeki cüzdanımı çıkarıp bütün haftalığımı aldı. Yani o öyle sanıyordu. Kaçma planlarım için bir kısmını saklıyordum uzun zamandır. Bu sırada kapı açılıp Aysel girdi içeri. Kapının önüne dikilerek gözünün ucuyla önce bana sonra koltukta oturmuş para sayan Yaşar'a baktı. "Ne oluyor burada?" "Nerdesin lan sen?" "Elinin köründe. Birşey yapmasamda bahane bulurdu zaten. Cevap vermedim. Sessizce ağlamakla yetindim. "Git zıbar." Bir elim karnımda bir elimle yerden destek alıp kalktım. Yerdeki çantamıda alıp sessizce odama geçtim. Soğuktan buz kesmiş yatağıma güçlükle oturup uzandım. Gözlerim doldu, az önce sinirle tuttuğum göz yaşlarımı bıraktım. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Baba ne olur gel artık. "Akşam erken gel karışmam." "Akşama geberirsin inşallah." Dedim ağzımın içinde. ***** Okuldan çıkışta yine işe gittim. Okula çok uzak olmayan bir restorantta garson, bulaşıkçı nereye lazımsa o işi yapan biriydim. Gelir gelmez hemen giyinme odasına geçip üzerimi değiştirip mutfağa geçtim. Beni bekleyen Merve, ki tek arkadaşım. "Ela hızlı ol patron sıkıştırıyor." "Geliyorum hemen." Yine müşteri çok ve yetişemiyorlardı. Merve beni görünce, üzgün gözlerle, "Yine mi? " Dedi. Cevap veremedim. Acizliğimi dudağımı ısırarak bastırmaya çalıştım. " Ela neden katlanıyorsun bu insanlara. Bana gel. Bir annem bir ben, kimse karışmaz sana." "Bu ay son Merve. 5 gün sonra duruşma var babam serbest kalırsa herşey değişecek. 5 gün. "Bak ne zaman olursa olsun gelebilirsin bana." "Sağol Merve. Kalan günüde işte geçirdim. Artan yemeklerle karnımı doyurup erken çıkarak eve dönmüştüm. Kapıya geldiğimde içerden keyifle kahkaha atan birilerinin sesi geliyordu. Kapıyı açıp içeri girdiğimde salonda Yaşar, Aysel bir kadın ve bir erkek daha vardı. Yada erkek mi kadın mı anlayamadığım biri. " Bu Ela." Dedi Yaşar. Aysel sessiz izledi. "Ne oluyor burda?" Ojeli olan ayağa kalkarak, "Merhaba güzellik. Benim adımda Canay. Memnun oldum. " Dedi kırıtarak yürürken. Cevap vermeden sinirli bir bakış attım sırayla hepsine. Bunlar nasıl insanlarla muhatap oluyorlardı böyle. "Ay sen ne tatlı şeysin böyle. Ay bayıldım! " Diye cırladı birden ellerini çırpıp. "Saf ve temiz, bir içim su. " Dedi bu kez gözlerini kısarak. O masaya dönerken içime çöreklenen korkuyla gerileyip hızla odama geçtim. Az önce olanları hiç beğenmemiştim. Hemen kapımı kilitleyip yatağıma sindim. Sırtımı başlığa yaslayarak yorganı boğazıma kadar çektim korkuyla. Zaten yorgun olduğum için bir süre sonra uyuya kalmıştım. Ne kadar uyudum bilmiyorum ama kapımın zorlanma sesiyle uyandım. Korkuyla ayağa kalktım. " Ki- Kim var orda. " Ses gelmedi. "Kimsin? Dedim ama yine ses yoktu. "Kimsin ne istiyorsun benden." Dedim titreyen sesimle. "Bizimle geliyorsun." Bir adama birde arkasında bekleyen diğer adama baktım. "Ne, neden.? Dedim yerde geri geri giderek. "İmdat. Dedim. "Aysel yardım et!" Diye bağırıyordum avazım çıktığı kadar. Ondan bile medet ummuştum. Ama arkamdaki adamın elini ağzıma kapatmasıyla sesim kesildi. Ellerimle koluna sarılıp çekmeye çalıştım. Diğer elini belime dolmasıyla yerden yükseldim. Kapıya giderken İnanamadım. Resmen satılmıştım. Bu ikisi beni akşam buraya gelen o pisliğe satmış olmalıydı. Ağzımdaki elden kurtulup çığlık attım imdaat! Diyerek. ***** Gözlerimi araladığımda bir arabanın içindeydim. Başım yana düşmüştü. Çenemdeki ağrı ve ağzımdaki kan tadı son görüntüyü hatırlattı. Adamlar "Gidelim. " Diyen adamın sesiyle araba hareket etti. Gözlerimi biraz daha aralayarak içeri baktım. Adamlardan biri direksiyonda diğeri yanımdaydı. Ağlamamak için dudağımı ısırdım. O kadarki ağzımdaki kan tadına biraz daha eklendi. Bu adamlar beni nereye götürüyorsa cehennemim olacaktı. Hayallerim geleceğim bitmek üzereydi. Ne yapacaktım ben. Birden nasıl bu hale düşmüştüm o ayyaş ve karısı hiç acımadan beni bu adamlara nasıl satar hâlâ anlamıyordum. Bu sırada yanımdaki adamın sesini duydum. Telefonla konuşuyordu. "Evet parayı verdik kızı aldık. Yarım saatim vardı. Yarım saat sonra cehennemin kapısından içeri atılacaktım. Onlarla gideceğime ölürüm daha iyi diye düşündüm. İlk fırsatta kapıyı açıp atlamaya karar verdim. "Sigaram bitmiş seninkini ver." Dediğinde işte fırsat dedim. "Cebimden al işte." Derken elimi kapının kilidine getirip yavaşça açtım. Kilitli olmadığını anladığımda o kadar mutlu olmuştum ki. Ölmek onlarla gitmekten daha iyiydi. "Lan kız! " Diye bağıran adam bana uzanamadan kendimi asfaltta buldum. Savrularak kaldırıma doğru yuvarlanırken bütün vücudumun parçalandığını sandım. Olmamıştı işte. Ölmek o kadar da kolay değilmiş meğer. Gözlerimi açtığımda arabanın ileride anî bir firenle durduğunu görünce hissettiğim acıya aldırmadan yerimden kalkarak caddeye fırladım. Ne soğuğu ne ıslak asfaltı nede bilegimdeki acıyı görmedi gözüm. Yalın ayaklarıma yüklemdim kaçmak için. Ya kaçacak ya ölecektim. Akan trafiğe aldırmadan yola fırladım. Arkamdaki adamlar karşıda kalmış geçmek için beklerken ben kornalar arasında karşıya geçmiştim bile. Aksayarak da olsa koşmaya çalışarak esnafın olduğu yere doğru ilerlerken arkamdan birinin beni yakalamasıyla durduruldum. "Bırak beni! Dedim kendimi geriye çekerken. "Adam gibi düş önüme. Yoksa seni şuracıkta gebertecem." "Gebert o zaman." Dedim zor çıkan sesimle. "Gelmeyeceğim, öldürsende gelmem." "Seninlemi uğraşacağız." Diyerek yine kolumdan tutup çekiştirince ayağımdaki acıyla yere düştüm. Ama umursamadı. Kolumdan tutarak çekmeye devam etti yerde sürüklenen bedenimi. Sonunda bıkıp kollarımdan tutarak kaldırdı. "Yetti artık." Dediğinde mideme yediğim yumrukla nefesim kesildi. Olduğum yere düşecekken beni tutup bir çuval gibi omuzuna attı. Tepe taklak aşağı sarkarken ne kıpırdayabiliyordum nede doğru düzgün görüyordum etrafı. O anda hızla gelen bir aracın yanımızda keskin bir firenle durduğunu gördüm. ***** "Nereye gidiyoruz abi." "Yanındaki zibidi gösterecek yolu." "Adın ne lan." "Selim." "Göster yolu zibidi Selim" Selim'in tarifiyle geldiğimiz gece kondu mahallesinde dolaşmaya başladık. O sırada siyah camlı lüks bir araba da ters yöne gidiyordu. Huylansamda merakımı giderecek vaktim yoktu. Arabadan inip evin kapısına dayandım. Köhne kapıyı çalmaya gerek görmeden omuzlayarak girdim içeri. Tekrar kalkarak, "Ne oluyor lan! " Dedi gevrek ağızla. "Yaşar senmisin lan.!?" "Benim nolcak. "Kız nerde.?" Dedim Faruk'a içeriyi ara işareti yaparak. "Ne kızı? Kız falan yok burda." Önce ayyaşa sonrada etrafa baktım. "Kızı sattınızmı lan yoksa şerefsiz piç." Dedim yumruğumu suratına geçirerek. Yanındaki kadın çığlık atarken yerdeki adamı yakasından tutup kaldırdım. "Ne yaptın lan kıza! Kime sattın lan!" Dedim yanına çöküp arka arkaya yumruklayarak. Ağzı burnu dağılsada konuşmuyordu. Yanındaki kadın" Canay." Diye bağırdı. "Canay aldı kızı." "Abi yanımızdan geçen o araba..." "Bu iş bitmedi döneceğim. Gidelim." Dedim. Evden hızlı adımlarla çıkarken. Arabaya binip hareket ettik. "Nerden gider bu itler." "Sağdaki yoldan ana caddeye çıkalım ordan gitmiş olmalılar." Diyince Faruk direksiyonu o yöne kırdı. Nasıl olduysa kız ellerinden kaçmış ama tekrar yakalanmıştı. Adamlar arabanın yanına geldiklerinde ani bir frenle yanlarında durduk. Adam kızı açık kapıdan arka koltuğa bırakarak bize döndü. "Ne oluyor lan!" Diye hırlarken ben indim. "Ateş Yıldırım!" Dedi adam şaşırarak. Yarı baygın kız titreyerek bana bakıyordu ağlayarak. "Abi Canay ibnesinin adamları bunlar. Eğilip kızı dışarı çekerek kucağıma aldım. "Bırak... O an farkettim ne kadar üşüdügünü üstü ince ayakları çıplak her yeri ıslak ve yara bere içindeydi.. Adamlara döndüm, "Defolup gidin, kız benimle gelecek." Kız beni duyunca kıpırdanıp kurtulmaya çalışarak, "Gelmek istemiyorum. Gelmiyeceğim." Diyerek güçsüz haliyle vurmaya başladı. "Rahat dur senin için uğraşıyorum burda." Dedim " Abi kız bizimle gelecek emir aldık." "Aldığın emri siktirme lan bana. "Ama abi." " Kes lan sesini! Siktirin gidin gebertirim ikinizide!" Adamlar arabalarına binerken bizde arabaya döndük. Arka koltuğa geçip kızı kucağıma yatırdım. Üzerimdeki kabanı çıkartıp kızın titreyen vucuduna örttüm. Faruk direksiyona geçip gaza basarken Selim de ön koltuktan bize dönmüş bakıyordu. "O mu?" Dedim emin olmak için. Selim: " Gördüğüm resme benziyor abi. "Ne?" "Demedim mi.? Duyduğum şeyle şaşırarak arabanın tavan ışığını açtım. Kız bana bakarak, O an gördüm kızın sol gözünü. Selim'in dediği gibi kırmızıydı. Kırmızı göz varmıydı diye düşündüm anlık.
|
0% |