Yeni Üyelik
2.
Bölüm

K.B 2. Mesaj

@azamet_29_2

3 YIL SONRA

Odamın penceresinden dışarıya baktım. Bulunduğum kattan karla kaplı bütün şehir ayaklarımın altında görünüyordu.
Elime aldığım sigaramı tekrar dudaklarıma bıraktım. Derin bir nefes daha çekerek masama dönüp deri koltuğuma oturarak geriye yaslandım.
O sırada kapı açılınca yarı açık gözlerimle kapıya çevirdim. Gelen dedemdi.
Yaman Yıldırım...

Ânında yerimde doğrularak sigaramı küllüğe basıp ayağa fırladım. Dedeme saygıda kusur etmem, asla! Hemen kenara geçerek koltuğuma buyur ettim.

"Hoşgeldin dede. Buyur! "

Dedem önce bana baktı.

"Otur koltuğuna aslanım. Ora senin. Bileğinin hakkıyla ordasın."

Dedi masamın önündeki koltuğa geçerek.

"Nasılsın bakalım?"

"Sağol dede iyiyim.
Sen nasılsın. Doktor ne dedi?"

"Biraz daha yaşarmışım."

"Sana birşey olmaz dede. Sen eski topransın. Ufak tefek şeyler onlar. Ne içersin? "

" Hiç birşey.
Sadece kısa bir ziyaret yapmak istedim. Hâlâ arayan soran yokmu? "

" Yok.
3 yıl oldu dede.
Kimse kanımı öde diye gelmedi.
O gün sana o notu veren her kimse ortada yok.
Kayıtlarda yok.
Sahte isim, sahte resim.

Puff...Ortadan kaybolmuş sanki."

" Anlamıyorum.
Adamın biri gelip sana kanını verip artık borcu var diyor, bi daha da uğramıyor.
Ateş Yıldırım'dan alacağı olan başka bir kişi olsa şimdiye kadar gelirdi. Neden gelmedi? "

" Belkide ölüp gitti."

O sırada kapı yeniden tıkladı.
Gelen bu kez sekreterimdi.

" Ateş bey genç bir adam sizi görmek istiyor.
Size bir mesaj getirmiş.
Ben ileteyim dedim ama bizzat size iletmesi gerekiyormuş."

" Tamam yolla."

Sekreterim çıkınca arkasından 25 li yaşlarda genç bir çocuk içeri girdi. Önce hayran hayran etrafa bakarak uzun bir ıslık çaldı. Sonra bakışları önce dedeme, sonra bana kaydı.

" Şey iyi günler."

Kaşlarım çatık ayağa kalkarak ellerimi cebime soktum. Başımı yana devirerek yukarıdan aşağı süzdüm. Üst baş serseri bir kıyafet, gözleri baygın bakıyordu. Buraya gelmeden bir kaç kadeh içtiği her halinden belliydi.

" Kimsin lan!?
Kimden ne mesaj getirdin?
Kimin adamısın? "

" Adım.
Imm...
Adıımm..."

Bir kaç saniye yüzüne bakarak bekledim. Ardından dedeme, dedemde bana baktı.

" LAANN! "

Elimi alnıma bastırarak,

" Adam adını hatırlamıyor bide mesaj getirdim diyor.
Siktir git lan! Seninlemi
uğraşacağım.
Faruk! "

Diye bağırdım. Dışarda bekleyen Faruk içeri girince,

" Al şu iti, ben pencereden atmadan dışarı at.

" A- Adım AB Rh negatif."

Dedi aniden.
Duyduğum şeyle Faruk'u durduran elim havada donup kaldım bir anlığına. Ayağa fırlayan dedeme baktım. Genç çocuk,

"Oh be! Hatırladım nihayet."

Dedi gülerek.

"Ne zormuş söylemek."

Anında yanına gelip yakasından tuttum.

"Ne dedin sen?
Kimsin lan? "

"Ateş abi kızma.
Anlatacam, bi sal beni. "

Adamı yakasından tutarak getirip koltuğa firlattım.

"Konuş lan!"

"Kızma abicim." Dedi yakasını düzelterek.

"Mesajı gönderen dayı bu ismi söylersen seni dinlerler dedi o yüzden. Ama hatırlayamadım işte."

"Mesaj ne?
Konuş lan!"

"Abi bağırma kurban olayım. Zaten sana mesaj getirecem diye korkudan ölüyordum, bağırıp unutturma."

Dişlerimi sıkarken dedem kolumdan tuttu. Derin bir nefes çektim.

"Tamam lan!
Sakinim! Düşün konuş."

İki dakika sonra,

"Mesajı ceza evinden bir dayı gönderdi. Kağıt kalem yok. Direk ezberletti. Şifre kan grubu dedi.
Bu kan grubunu söylersen seni dinler dedi. Hatta ödülünüde verir dedi. "

" Ne dedi, ne istiyor, nerde, hangi ceza evinde bu adam?"

"Ateş abi adam öldü.
Mort.
Zaten kanserdi.
En sonundada kalp kriziyle gitti.
Ziya dayı öldükten 3 gün sonra çıktım ben."

Elimi alnıma dayayarak ovarken,

"Adamın mesajı öldükten sonra geliyor iyimi. Lan nasıl bir iş bu.
Mesajı söyle hemen!"

" Ziya dayının mesajı şu.

*3 yıl önce acile ölmek üzere gelen Ateş Yıldırım.
Sana kanımı borç olarak verdim. Birgün darda kalırsam alacağım olsun dedim. Yakalanmadan önce yani sen acile geldiğin gece ordaydım.
Polisler beni aradığı için kılık değiştirip sahte isimle geldim hastaneye.
Burda haksız yere üzerime atılan bir cinayet yüzünden yatıyorum ve kanserim. Ölmem yakın.
Kendim için bir şey isteyecek vaktim kalmadı artık.

Bu yüzden kanıma karşılık canımı korumanı istiyorum senden.

Ateş Yıldırım.
Kızımı kurtar o zalimlerden...
Borç namustur.*

" Bitti Abi.
Mesaj bu kadar. "

"Kızımı?
Ne kızı, ne koruması."

Dedim kaşlarım çatık dedeme bakarak.

"Abi Ziya dayı anlatırdı.
İlk karısı ölmüş.
Bu ikincisi, ceza evine girince bundan boşanmış.
Dayının bir kızı varmış, analığının yanındaymış. 19 yaşlarında yada 20 öyle birşey. Analığı ve yeni kocası kızı dövüyormuş. Gece geç saatlere kadar çalıştırıyorlarmış.

Bana bu mesajı ezberlettikten sonra kızın başına bi çorap örecekler diye duymuş. Ziya dayı endişe ve korkuyla fenalaşınca mesajı götür dedi. Hastaneye kaldırdılar dayıyı, sonrada öldü haberi geldi. Üç gün sonrada ben çıktım içerden. Sonrada buraya geldim."

Başımı dedeme çevirdim.
Dedem kaşları çatık bana baktı.

" Borç namustur aslanım."

Hırsla yerimden kalktım.
İleri geri bir kaç tur atarak düşündüm. Kafamı toplamaya çalışıyordum. 3 yıl ses çıkmasın sonra tak diye kapına dayansın.
Birde borcun para pul, mal mülk değil, kızın biri çıksın.
Siktigimin şansı. "

Adama döndüm.

" Kız nerde, adresi? "

" Adresi bilmiyom abi. Ama mahalleye götürürüm. Sorarsak, evi..."

Adamı yakasından tutup kaldırdım.

" Yürü.
Faruk! Al bunuda, gidiyoruz! "

" Emredersin abi."

"Dede müsaadenle. "
Diyerek kabanımı alıp çıktım.

*****

Otobüsten iner inmez koşmaya başladım. Havanın soğuğuna, yerdeki kara, buza aldırmadan koştum.

Yeterince geç kalmıştım.
Biraz daha gecikirsem evdekilerden yine azar işitecektim.

Biri üvey annem diğeri üvey babam. Aslında ikiside hiç bir şeyim değil. Aysel, babamın ikinci karısıydı. Babam 3 yıl önce hapse girince Aysel hanım babamdan boşandı.

Ama istersen kal benimle dedi. Yaşım küçük ve gidecek yerim olmadığı için babam çıkana kadar kalmak zorundaydım. Lise 2 deki bir kız nereye gidebilirdi ki. Zaten oda iyiliğinden değilya eve hizmetçi olarak istiyordu kalmamı.

Babamda kimsesiz kalacağına Aysel ile kal başında bir çatı yanında biri olsun kurda kuşa yem olma dedi.

Ben çıkana kadar sabret,
suçsuzluğum anlaşılır çabuk çıkarım dedi. Sonra yine bir arada olacağız dedi.

Tamam dedim. Seni burada bekleyeceğim dedim. Söz verdim.
Ama babam çıkamadığı gibi Aysel yanına bir it buldu.

Liseyi bitirince sınavlara girdim. Kazandımda. Ama Aysel,

Artık okul yok kır dizini otur. Dedi.

Hayır. Ben okumak istiyorum. Dedim.

Babam için okuyacaktım.
Bir işim olacak ve babamıda alıp bu şehirden gidecektim. Bütün kötü anılarımızı burada bırakacak güneye yerleşecektik. Sıcak şehirlerde sıcak insanlarla yaşayacaktık.
Bana engel olamazsın buna hakkın yok. Dedim.

Bu evde ben ne dersem o olur.
Ne diyorsam onu yapacaksın küçük hanım. Dedi bağırarak.

Yapmayacağım.
Bu evde kalıyorum diye benim annem olduğunu sanma. Ben kazandığım üniversiteye gideceğim!

Sen misin bunu diyen?
Saçlarımdan tuttuğu gibi beni sürükleyerek yine o karanlık odaya kapattı. Karşı koyamadım.
Ne saçlarımı ne kendimi pençelerinden kurtaramadım. Ne ağlamam ne yalvarmam beni o karanlığa atılmaktan kurtaramadı.

Kızdığı zaman ya, kıpırdayamaz hâle gelene kadar dövüyor yada o karanlık rutubet kokan odaya kapatıyordu.

Karanlıkta tek kalmaktan ne kadar korktuğumu farkettiğinde 8 yaşımdaydım. O günden beride bana ne zaman kızsa bu cezayı veriyor. Çığlıklarım bağırışlarım umrunda olmuyor. Yada duymamak için evden çıkıp gidiyordu.

Geldiğinde ya baygın yada delirmek üzereyken buluyordu beni. Babama bir şey söylersem yine odaya kapatmakla tehtit ediyordu.

Babam hapse girincede artık ben söyleyemez oldum. Zaten kahrından kanser olan babam bu halimi bilirse daha beter olur diye söyleyemedim.

O gün saatlerce çığlık çığlığa bağırmış sesimi kimseye duyuramamıştım. Sonunda ne hikmetse bana acıyarak kapıyı açtığında ayaklarına kapandım ağlayarak.

Bu karanlıkta bırakmaması için bütün gururumu, insanlığımı ayağının altına serip yalvardım.

Acıyıp beni çıkardığında mutlu olacak kadar aciz ve zavallı hissediyordum. Oysa bu kadına yalvaracak son insan bile değilken bu karanlık kırbaç beni onun karşısında terbiye ermişti.
Babama sözüm olmasa bir dakika durmazdım.

Bu acınacak halime katlanabilmek için, az kaldı biraz daha sabret. Az kaldı baban gelecek, gideceksiniz burdan. Az kaldı. Az kaldı. Az...
Diyip durdum.

Oysa ne az kalmıştı ne babam gelmişti. Gelmeyecekti de.
Hemde uzun bir zaman.

Zavallı babam bekçiliğini yaptığı inşaatta ölü bir bedenin katili olma damgasını yiyerek hapse atılmış ve çıkamayacaktı.

Hiç bir delil hiç bir şahit olamadığı gibi inşaatın sahibi direk babamı suçlamıştı. Bence o adamdı gerçek katil ama suçlanan babam olmuştu. Ve sonuç, babam sonunda kahrından kanser oldu.

Benim bilmediğimi sandığı için her görüş günü karşımda dimdik duruyor, ben döndükten sonra ağrılar içinde sabaha kadar kıvranıyormuş meğer.

Sonunda pes ederek Aysel'e yalvarmış ne isterse yapacağımı söylemiştim.
Yeterki okuluma müsaade et.

"Ne istersem mi?"

"Evet." Dedim korkarak. İsteyeceği şeyden korktum açıkçası.

"Çalış eve para getir okulun senin olsun." Dedi.

"Tamam." Dedim sevinçle.

Ama bu kadar zor olacağı aklıma bile gelmezdi. Sabahın kör karanlığında ayazda okula gidiyor 3 e kadar okulda kalıyor çıktıktan sonra gece 11 e 12ye kadar çalışıyor ağrılı bir bedenle eve geliyorum artık.

Gelince yarı aç yarı tok yarım yamalak ders yapıyor, bazen kitap üstünde uyuyup kalıyor,sabah yine erkenden kalkıp yine okula gidiyor yine 3 den sonra geceye kadar çalışıyordum.

Bunlar yetmez gibi birde Yaşar'ın tehtidlerini ve kurallarını dinliyordum.

Şimdide aynısı olacaktı.
İnsallah sızıp kalmıştır diye dua ettim içimden. Eve soluk soluğa geldiğimde, hava o kadar soğuktuki birde koştur koştur iyice ayazı yemiş donmak üzereydim.

Her yerim titriyordu. Ocak ayı bu yıl çok sertti. Birde kapıyı açar açmaz o adamı karşımda görünce korkuyla dahada titredim.

" Nerdesin bu saate kadar ucube!? Gece oldu."

A evet birde lakabım var. UCUBE!
Bana bu adı ayyaş Yaşar taktı.

Sol gözümün içindeki kırmızı renk yüzünden bana ucube diyordu. Bu bana annemden geçmişti ve büyüdükçe daha belirgin hâle gelmişti.

" Yeni çıkabildim.
Müşteri çoktu patron bırakmadı.
Birde otobüs bekleyince geciktim özür dilerim. "

" Ne demek lan bırakmadı!
Bırakacak! Yada maaşını artıracak. Yok öyle üç kuruşa bu saate kadar çalıştırmak.

Yoksa yalan mı söylüyorsun lan!?
Bu saate kadar başka yerlerde mi sürtüyordun?"

" Hayır valla işten geliyorum.
Başka yerlere falan gitmedim yemin ederim."

" Hele bir gitte gör.
Hele bi laf gelsin kulağıma kızın onunla bununla geziyor diye senin derini yüzerim."

"Ben senin kızın falan değilim! Sakın bir daha bunu söyleme!"

Elini boğazıma geçiren Yaşar dişlerinin arasından konuşarak,

" Ol, olma. Bu evde yaşadıkça benim namusuma laf getiremezsin lan! "

" Sanki çok namuslu adamsın. Aysel nerede? "

Delirmiş olmalıydım.
Çünkü bu adama bu lafları söylemek için delirmek gerekiyordu. Beni anında arkamdaki duvara yasladı.
Yaşlı olsada güçlüydü, benden iriydi.

" Piçe bak.
Sen hâlâ öğrenemedin mi lan benimle nasıl konuşacağını? "

Dediği anda attığı tokat yüzümde patladı. Bedenim yere düşerken elim yüzümde nefretle suratına baktım. Sonrada bir tekme attı karnıma. Ellerimi karnıma sarıp öksürerek nefes almaya çalışırken gözlerim doldu.

" Ayağını denk al Ucube.
Seni öldürmüyorsam getirdiğin para için. O borçlar ödenecek. Yoksa okulu bırak, evden bile çıkamazsın."

" Kumar borçlarını ödemek için kendin çalış ayyaş."

Dediğimde iki tekme daha yedim.

" Bak hâlâ konuşuyor.
Hâlâ konuşuyor. Keserim senin o dilini."

Tuttuğu çenemi savurarak bırakıp,

"Bu sadece uyarı. Bir dahakine
kırarım bütün kemiklerini."

Diyerek çantamı ve içindeki cüzdanımı çıkarıp bütün haftalığımı aldı. Yani o öyle sanıyordu. Kaçma planlarım için bir kısmını saklıyordum uzun zamandır.

Bu sırada kapı açılıp Aysel girdi içeri. Kapının önüne dikilerek gözünün ucuyla önce bana sonra koltukta oturmuş para sayan Yaşar'a baktı.

"Ne oluyor burada?"

"Nerdesin lan sen?"

"Elinin köründe.
Çalışıyoruz heralde.
Sende kalk yerden ne yaptında kızdırdın yine."

Birşey yapmasamda bahane bulurdu zaten. Cevap vermedim. Sessizce ağlamakla yetindim.

"Git zıbar."

Bir elim karnımda bir elimle yerden destek alıp kalktım. Yerdeki çantamıda alıp sessizce odama geçtim. Soğuktan buz kesmiş yatağıma güçlükle oturup uzandım. Gözlerim doldu, az önce sinirle tuttuğum göz yaşlarımı bıraktım. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Ama bunu bile yüzümü yorganımı bastırarak yaptım.

Baba ne olur gel artık.
Yorgunluğuma ağlamamda eklenince sızıp kalmıştım.
Sabah uyandığımda zorlukla kıpırdayabiliyordum. Zar zor kalkıp banyoya gittim. İşlerimi bitirip çıktığım da salonda kahvaltı yapan ikiliye baktım. Beni görmezden geldiler. Gel kahvaltı yap demediler. En son ne zaman ne yedin demediler. Açmışım tokmuşum umurları değildi zaten.
Ne zaman yediğimi ben bile hatırlamıyordum bazen. Tekrar odama dönüp üzerimi giyinip okula gitmek için kapıya yöneldim. Neyseki bugün dersim geç başlıyordu.

"Akşam erken gel karışmam."

"Akşama geberirsin inşallah." Dedim ağzımın içinde.
Sonrada çıkıp eski kabanıma sarılarak yağan kara aldırmadan okulun yolunu tuttum. Ana caddeye kadar yürüyüp oradan otobüse binecektim.

*****

Okuldan çıkışta yine işe gittim. Okula çok uzak olmayan bir restorantta garson, bulaşıkçı nereye lazımsa o işi yapan biriydim. Gelir gelmez hemen giyinme odasına geçip üzerimi değiştirip mutfağa geçtim.

Beni bekleyen Merve, ki tek arkadaşım.

"Ela hızlı ol patron sıkıştırıyor."

"Geliyorum hemen."

Yine müşteri çok ve yetişemiyorlardı.
Tek arkadaşım olan Merve de burda çalışıyordu. Aynı okulda farklı bölüm okuyorduk.
Önce gelen siparişleri masalara hızlı hızlı dağıttık. Sonraki 1-2 dakikalık boşlukta ellerimi kaburgama koyarak dünden beri geçmeyen acıyı hafifletmeye çalıştım.

Merve beni görünce, üzgün gözlerle,

"Yine mi? " Dedi.

Cevap veremedim. Acizliğimi dudağımı ısırarak bastırmaya çalıştım.

" Ela neden katlanıyorsun bu insanlara. Bana gel. Bir annem bir ben, kimse karışmaz sana."

"Bu ay son Merve. 5 gün sonra duruşma var babam serbest kalırsa herşey değişecek. 5 gün.
5 gün daha dayansam yeter. "

"Bak ne zaman olursa olsun gelebilirsin bana."

"Sağol Merve.
Hadi işe dönelim."

Kalan günüde işte geçirdim. Artan yemeklerle karnımı doyurup erken çıkarak eve dönmüştüm.
Hava yine karlı ve soğuktu.

Kapıya geldiğimde içerden keyifle kahkaha atan birilerinin sesi geliyordu. Kapıyı açıp içeri girdiğimde salonda Yaşar, Aysel bir kadın ve bir erkek daha vardı. Yada erkek mi kadın mı anlayamadığım biri.
Erkek ama tırnakları ojeliydi. Yüzünde hafif bir makyaj vardı ve kırıtık bir tipti.

" Bu Ela."

Dedi Yaşar. Aysel sessiz izledi.

"Ne oluyor burda?"

Ojeli olan ayağa kalkarak,

"Merhaba güzellik. Benim adımda Canay. Memnun oldum. " Dedi kırıtarak yürürken.

Cevap vermeden sinirli bir bakış attım sırayla hepsine. Bunlar nasıl insanlarla muhatap oluyorlardı böyle.

"Ay sen ne tatlı şeysin böyle.
Çokta güzelmişsin.
Hele gözlerine bayıldım canikom.
Çok efsuni. Gizemli ve buğulu.

Ay bayıldım! "

Diye cırladı birden ellerini çırpıp.

"Saf ve temiz, bir içim su. "

Dedi bu kez gözlerini kısarak.

O masaya dönerken içime çöreklenen korkuyla gerileyip hızla odama geçtim.

Az önce olanları hiç beğenmemiştim. Hemen kapımı kilitleyip yatağıma sindim. Sırtımı başlığa yaslayarak yorganı boğazıma kadar çektim korkuyla.

Zaten yorgun olduğum için bir süre sonra uyuya kalmıştım.

Ne kadar uyudum bilmiyorum ama kapımın zorlanma sesiyle uyandım.

Korkuyla ayağa kalktım.
Sessiz adımlarla kapıya yaklaşarak bekledim. Tekrar kapı kolu zorlanınca,

" Ki- Kim var orda. "

Ses gelmedi.
Tekrar zorlandı kapı.

"Kimsin?
Yaşar sensen defol. "

Dedim ama yine ses yoktu.
Sonunda dışardaki her kimse kapıya omuz vurmaya başlayınca artan korkumla yerimde sıçradım. Hemen ellerimi kapıya dayadım açılmasını engellemek için.
Ama kapı dahada şiddetli şekilde zorlanmaya başladı. Sonunda eski kapı daha fazla dayanamayıp kilidi kırılınca birden hızla açıldı. Aynı anda başıma çarpınca bir anda kendimi yerde buldum.
Elim başımda kafamı kaldırıp karşımdaki kişiye baktım. Tanımadığım bir adam bana bakıyordu.

"Kimsin ne istiyorsun benden."

Dedim titreyen sesimle.

"Bizimle geliyorsun."

Bir adama birde arkasında bekleyen diğer adama baktım.

"Ne, neden.?
Hayır!
Kimseyle bir yere gelmiyorum. Uzak durun benden."

Dedim yerde geri geri giderek.
Ama umursamadı bile. Yanıma geldi. Kolumdan tutup beni arkasında sürükleyerek çekiştirmeye başladı.
Kapıdan çıkarken kapının kasasından tutundum. Onunla gitmemek için herşeyi yapıyordum. Bu kez de diğer adam gelip elimi kapıdan zorla çekti. Bırak! Diye bağırdım son sesimle.

"İmdat.
Yardım edin!
İmdat biri yardım etsin ne olur!
Aysel!"

Dedim.

"Aysel yardım et!"

Diye bağırıyordum avazım çıktığı kadar. Ondan bile medet ummuştum.

Ama arkamdaki adamın elini ağzıma kapatmasıyla sesim kesildi. Ellerimle koluna sarılıp çekmeye çalıştım. Diğer elini belime dolmasıyla yerden yükseldim. Kapıya giderken
salondaki Aysel ve Yaşar'a baktım yalvaran gözlerle. Ama o ikisi halimi umursamadı bile.
Masaya oturmuş elindeki yüklü miktardaki parayı sayıyordu Yaşar.

İnanamadım.
Bunuda yapmış olamazlardı. Bu ikisi beni...
Beni... Ağlamaya başladım.
Başıma gelecekleri düşündükçe daha çok korkup daha çok ağladım.

Resmen satılmıştım. Bu ikisi beni akşam buraya gelen o pisliğe satmış olmalıydı.

Ağzımdaki elden kurtulup çığlık attım imdaat! Diyerek.
Arkadaki adam sustur şunu mahalleyi başımıza toplayacak dediğinde beni tutan adamın beni kendine çevirişi ve havada gördüğüm yumruğu son şey oldu.

*****

Gözlerimi araladığımda bir arabanın içindeydim. Başım yana düşmüştü. Çenemdeki ağrı ve ağzımdaki kan tadı son görüntüyü hatırlattı. Adamlar
uyandığımı anlamamışlardı.

"Gidelim. " Diyen adamın sesiyle araba hareket etti. Gözlerimi biraz daha aralayarak içeri baktım. Adamlardan biri direksiyonda diğeri yanımdaydı.

Ağlamamak için dudağımı ısırdım. O kadarki ağzımdaki kan tadına biraz daha eklendi. Bu adamlar beni nereye götürüyorsa cehennemim olacaktı. Hayallerim geleceğim bitmek üzereydi. Ne yapacaktım ben. Birden nasıl bu hale düşmüştüm o ayyaş ve karısı hiç acımadan beni bu adamlara nasıl satar hâlâ anlamıyordum.

Bu sırada yanımdaki adamın sesini duydum. Telefonla konuşuyordu.

"Evet parayı verdik kızı aldık.
Biraz zorladı. Şimdi mışıl mışıl uyuyor. Yarım saate geliriz."

Yarım saatim vardı. Yarım saat sonra cehennemin kapısından içeri atılacaktım. Onlarla gideceğime ölürüm daha iyi diye düşündüm. İlk fırsatta kapıyı açıp atlamaya karar verdim.
Umarım kapı kilitli değildir.
Yanımdaki adam öne eğilip,

"Sigaram bitmiş seninkini ver." Dediğinde işte fırsat dedim.
Şoför olan,

"Cebimden al işte." Derken elimi kapının kilidine getirip yavaşça açtım. Kilitli olmadığını anladığımda o kadar mutlu olmuştum ki. Ölmek onlarla gitmekten daha iyiydi.
Kapıyı hızla açıp bir anda kendimi dışarı bıraktım.

"Lan kız! " Diye bağıran adam bana uzanamadan kendimi asfaltta buldum. Savrularak kaldırıma doğru yuvarlanırken bütün vücudumun parçalandığını sandım.
Sırtımı kaldırıma çarparak durduğumda acıyla inledim.

Olmamıştı işte. Ölmek o kadar da kolay değilmiş meğer. Gözlerimi açtığımda arabanın ileride anî bir firenle durduğunu görünce hissettiğim acıya aldırmadan yerimden kalkarak caddeye fırladım. Ne soğuğu ne ıslak asfaltı nede bilegimdeki acıyı görmedi gözüm.

Yalın ayaklarıma yüklemdim kaçmak için. Ya kaçacak ya ölecektim. Akan trafiğe aldırmadan yola fırladım. Arkamdaki adamlar karşıda kalmış geçmek için beklerken ben kornalar arasında karşıya geçmiştim bile. Aksayarak da olsa koşmaya çalışarak esnafın olduğu yere doğru ilerlerken arkamdan birinin beni yakalamasıyla durduruldum.
Nefes nefese arkama baktım. Aynı adam bana yetişmiş ve yakalanmıştım.

"Bırak beni!
Bırak! Gitmek istemiyorum. "

Dedim kendimi geriye çekerken.
Kaçtığım için çok kızgındı. Gözleri öfke saçıyordu. Birden boğazımdan tutarak,

"Adam gibi düş önüme. Yoksa seni şuracıkta gebertecem."

"Gebert o zaman." Dedim zor çıkan sesimle.

"Gelmeyeceğim, öldürsende gelmem."

"Seninlemi uğraşacağız."

Diyerek yine kolumdan tutup çekiştirince ayağımdaki acıyla yere düştüm. Ama umursamadı. Kolumdan tutarak çekmeye devam etti yerde sürüklenen bedenimi. Sonunda bıkıp kollarımdan tutarak kaldırdı.

"Yetti artık." Dediğinde mideme yediğim yumrukla nefesim kesildi. Olduğum yere düşecekken beni tutup bir çuval gibi omuzuna attı. Tepe taklak aşağı sarkarken ne kıpırdayabiliyordum nede doğru düzgün görüyordum etrafı.
Kesilen nefesimle hem görüşüm hem zihnim bulanmıştı. Trafiğin içinden geçip arabanın yanına döndüğümüzde hâlâ hareket edemiyor gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum.

O anda hızla gelen bir aracın yanımızda keskin bir firenle durduğunu gördüm.

*****
Ofisten çıktıktan sonra Faruk ve diğer adamla beraber otoparka inip arabaya bindik.

"Nereye gidiyoruz abi."

"Yanındaki zibidi gösterecek yolu."

"Adın ne lan."
Dedi Faruk.

"Selim."

"Göster yolu zibidi Selim"

Selim'in tarifiyle geldiğimiz gece kondu mahallesinde dolaşmaya başladık.

O sırada siyah camlı lüks bir araba da ters yöne gidiyordu. Huylansamda merakımı giderecek vaktim yoktu.
Bir iki kişiye sorunca Ayyaş Yaşar denen adamın olduğu evi bulduk.

Arabadan inip evin kapısına dayandım. Köhne kapıyı çalmaya gerek görmeden omuzlayarak girdim içeri.
Girişin sağındaki odaya baktığımda bir kadın ve bir adam içki masası kurmuş eğleniyordu. Bizi gören adam ayağa kalkmak istedi ama ayyaş tökezleyerek geri oturdu.

Tekrar kalkarak,

"Ne oluyor lan! " Dedi gevrek ağızla.

"Yaşar senmisin lan.!?"

"Benim nolcak.
Hem asıl sen kimsinde evime dalıyorsun lan!"

"Kız nerde.?" Dedim Faruk'a içeriyi ara işareti yaparak.

"Ne kızı? Kız falan yok burda."
Faruk hızla geri döndü.
"Abi kimse yok. Odanın kapısıda kırılmış."

Önce ayyaşa sonrada etrafa baktım.
Koltuğun üzerindeki yüklü miktar para dikatimi çekti.
Paraları farkettiğimi gören adamın paniklediğini görünce yakasına yapıştım.

"Kızı sattınızmı lan yoksa şerefsiz piç."

Dedim yumruğumu suratına geçirerek. Yanındaki kadın çığlık atarken yerdeki adamı yakasından tutup kaldırdım.
Bu kez bir kafa atarak yere serdim tekrar.

"Ne yaptın lan kıza! Kime sattın lan!"

Dedim yanına çöküp arka arkaya yumruklayarak. Ağzı burnu dağılsada konuşmuyordu.

Yanındaki kadın" Canay." Diye bağırdı.

"Canay aldı kızı."

"Abi yanımızdan geçen o araba..."
Diyen Faruk'la adama bakıp,

"Bu iş bitmedi döneceğim.

Gidelim."

Dedim. Evden hızlı adımlarla çıkarken. Arabaya binip hareket ettik.

"Nerden gider bu itler."
Dedi Faruk.
Selim:

"Sağdaki yoldan ana caddeye çıkalım ordan gitmiş olmalılar."

Diyince Faruk direksiyonu o yöne kırdı.
15 dakika kadar sonra aynı aracı yolun kenarında dörtlüleri yanarken, içindeki piç herifide omuzunda kızla karşıdan gelirken gördüm.

Nasıl olduysa kız ellerinden kaçmış ama tekrar yakalanmıştı.

Adamlar arabanın yanına geldiklerinde ani bir frenle yanlarında durduk. Adam kızı açık kapıdan arka koltuğa bırakarak bize döndü.
Arabadan önce Faruk indi.
Karşıdaki piç,

"Ne oluyor lan!" Diye hırlarken ben indim.

"Ateş Yıldırım!"

Dedi adam şaşırarak.
Hızla yanına gelince kenara çekildi. Arka koltukta cıplak ayakları dışarı sarkmış yatan kıza baktım.

Yarı baygın kız titreyerek bana bakıyordu ağlayarak.
Faruk yanıma gelerek kulağıma doğru,

"Abi Canay ibnesinin adamları bunlar.
Bu kız o kız."

Eğilip kızı dışarı çekerek kucağıma aldım.

"Bırak...
Bırak beni gelmek istemiyorum. Ne olur bırakın gideyim." Dedi titreyerek.

O an farkettim ne kadar üşüdügünü üstü ince ayakları çıplak her yeri ıslak ve yara bere içindeydi..

Adamlara döndüm,

"Defolup gidin, kız benimle gelecek."

Kız beni duyunca kıpırdanıp kurtulmaya çalışarak,

"Gelmek istemiyorum. Gelmiyeceğim."

Diyerek güçsüz haliyle vurmaya başladı.

"Rahat dur senin için uğraşıyorum burda." Dedim

" Abi kız bizimle gelecek emir aldık."

"Aldığın emri siktirme lan bana.
O emir aldığın ibneye kız
Ateş Yıldırım'mış de." Dedim.

"Ama abi."

" Kes lan sesini! Siktirin gidin gebertirim ikinizide!"

Adamlar arabalarına binerken bizde arabaya döndük. Arka koltuğa geçip kızı kucağıma yatırdım. Üzerimdeki kabanı çıkartıp kızın titreyen vucuduna örttüm.

Faruk direksiyona geçip gaza basarken Selim de ön koltuktan bize dönmüş bakıyordu.

"O mu?" Dedim emin olmak için.

Selim:

" Gördüğüm resme benziyor abi.
Gözüde kırmızıysa kesin o."

"Ne?"

"Demedim mi.?
Unutmuş olmalıyım.
Kızın bir gözü mavi diğeri kırmızı abi."

Duyduğum şeyle şaşırarak arabanın tavan ışığını açtım.

Kız bana bakarak,
" Gelmek istemiyorum.
Bırakın gideyim." Dedi yine ağlayarak.

O an gördüm kızın sol gözünü. Selim'in dediği gibi kırmızıydı. Kırmızı göz varmıydı diye düşündüm anlık.
Kız ağlarken,
"Lütfen." Dedi arka arakaya.
"Lütfen..." Sonra gözleri kayarak kapandı.

 

Loading...
0%