Yeni Üyelik
20.
Bölüm

K.B 20 İyi ki geldin

@azamet_29_2

" Merhaba." Dediğinde donuk bakışlarımı Selim'den ayırıp karşımda bana bakan Kurt'a çevirdim.

Sol elini yavaşça yüzüme koyarken
" Merhaba güvercinim." Dediği anda midemde patlayan yumrukla nefessiz, olduğum yere düşerken, kendimi başka bir katilin kollarında buldum.
Sonra karanlık olan ân, dahada karardı ve ben o karanlığa düştüm.

*****

" Abi." Dedi eli silahlı adam.

O doktor buraya geliyor.
Bir an önce gitmeliyiz.

Kurt kolunda yatan kızı hızla kucağına alarak acil çıkış merdivenlerinin olduğu kapıya yönelirken,
Deniz karanlık koridorda kim olduğunu anlayamadığı siluetlere bakarak seslendi.

" Kim var orda, kimsiniz?
Selim!
Selim sen misin?
Cevap versene oğlum. "
Durumu şüpheli bulan Deniz, hızlı adımlarla gölge olarak gördüğü kişilere doğru yürürken ışıkların yanmasıyla, Ela'yı tanımadığı bir adamın kucağında, Selim'i ve diğer adamları yerde görmesi bir oldu.

" Ela!"
Dedi korku ve şaşkınlıkla.
Aynı anda duyduğu silah sesi ve hissettiği acıyla kendini yerde bulurken gördüğü son görüntü yangın çıkışından kaçan adamlardı..

Kurt ve adamları yangın merdiveninden hızla inerek bahçede bekleyen siyah minibüse bindiler.

Kurt Ela'yı boş koltuğa bırakıp kendide karşısındaki koltukta oturan adamının yanına geçtiğinde
güvenlik görevlileri hastanenin içine giriyordu.
Onların içeri girişiyle siyah minibüs sessizce bahçeden çıkarak hastaneden ayrıldı.

Kurt bir süre koltukta yatan baygın kıza baktı.

" Fazla güç kullandım sanırım diyerek gülümsedi. Yada çok narinmiş bu güvercin...

Ulan Ateş.
Ağzının tadını biliyorsun. "

Derken kızı ilk gördüğü o âna döndü.

" Abi nereye gidiyoruz. " Dedi direksiyondaki iri yarı adam.

" Eve çek." Dedi Kurt sırıtarak.

Siyah minibüs karanlıkta yol alırken Kurt'un gözleri hâlâ uyuyan kızdaydı.
Kızın bütün vücudunu arsızca izlerken, gözlerini açtı kız. Karşısında kendini izleyen adamları gördüğü anda yerinden kalktı.

Oturduğu koltuğa sinerek korku,panik ve dolan gözlerle etrafına bakındı.
Nerde olduğunu ve kimin yanında olduğunu idrak ettiğinde hızla kalkıp minibüsün kapısına uzandı kaçmak için. Kurt'un elini belinde hissettiginde

" İmdaaattt." Diyerek bağırdı.
Aynı anda Kurt'un diğer elini dudaklarında hissettiğinde elleriyle dudağına kapanan eli ve kolu kavrayarak debelenmeye başladı, kendini kurtarmak için.

Kurt:

" Gel buraya güvercin."

Diyerek kızı hızla çektiği gibi, Ela kendini adamın dizlerinin üzerinde bulurken adamın nefesini kulağında hissetti.
Kurt kızın boynuna dayadığı
burnuyla derin bir nefes çekerken,
Kızın gözleri doldu taştı korkuyla.

" Hiişşştt.
Rahat dur yaralı güvercin.
Yoksa canını yakarım." Dedi hırlayarak.

Ela'nın hissettiği yabancı ten Ela'yı aklını alacak kadar korkuturken kocaman olan gözleriyle etrafına baktı. Tek düşündüğü burdan çıkmaktı. Birden elleriyle arkasındaki koca bedene vurmaya çalıştı omzundaki yaraya aldırmadan.

Tekrar bütün gücüyle bağırarak yardım istedi adamın elinin altındaki ağzından çıkan mırıltılarla. Ama kimseye ulaşmadı o ses.
Bacakları ile tepinerek yerinden kalkmak isterken adamın kolları daha fazla sıktı ince belini.

" Ver!"

Dedi Kurt, yanındaki adama.
Adam elindeki ilaçlı bezi Kurt'un uzattığı eline bırakırken Ela gördüğü şeyle olacağı anlayıp son ses yine imdat dedi ama sesi yine duyulmadı.

Yüzünde hissettiği bez ve duyduğu kokuyla sonuna kadar direndi nefesini tutarak. Sonunda mecbur kalıp çektiği nefesle gözlerinin kaydığını hissederken sıkı sıkı tutulduğu kolların arasına yığılıp kaldı.

" Bu kız hem güzel, hem çetin cevizmiş ."

Dedi Kurt, başı geriye düşen kıza bakarak gülerken.

" O piç ağzının tadını iyi biliyormuş gerçekten."

Diyerek kızı tekrar karşısındaki koltuğa yatırıp kapşonlu gocugunu üzerinden çıkararak kızın üzerine örttü. Ağlayan gözlerinden yanağına kayan gözyaşını sildi işaret parmağının tersiyle ve yerine geçip oturarak yol boyu uyuyan kızı izledi.

Bir saat kadar sonra eve geldiklerinde büyük demir kapının ağır ve gürültülü şekilde açılmasıyla içeri giren minibüs bahçenin en karanlık köşesine park etti.

Minibüsün açılan sürgülü kapısıyla, Kurt kızı üzerindeki gocukla birlikte kucağına alarak indi araçtan.
Hızlı adımlarla eve doğru yürüdükten sonra içeri girerken yanındaki adama,

" Bu gece ölmek istemeyen uyumasın. Adamların hepsini uyar.
Gözünüzü dört açın.
Eliniz silahlarda tetikte olun.
Her an herşeye hazırlıklı olmalıyız.
Anladın mı? "

Adam:

"Tamam abi." Dedi sıkıntıyla.

" Emel nerde?"

" Korkut abinin emriyle çocuklarla gizlice havaalanına gittiler.
Bu gece yolcu."

" Nihayet.
Bir daha gelmez umarım."

Kurt içeri girerek odaya çıkarken,

Adamı:

" Abi, kızı aşağı kapatın dedi Korkut abi. "

" Sen işine bak lan!
Çık. Gözünüzüde dört açın."

" Peki abi."
Diyerek çıktı adam evden.

Kurt odasına çıkardığı kızı yavaşça yatağa bıraktı.
Üzerindeki montunu alıp örtüyü üzerine çekerken kızın kolundaki askının altında biriken kan lekesini gördü.

" Aptal güvercin.
O kadar tepinirsen yaran kanar tabi. "

Dedi kızın yüzüne bakarak.

Sonrada yerinde doğrulup bir sigara çıkarttı cebinden aldığı paketten. Sigarayı dudaklarına bırakıp diğer cebinden çıkardığı çakmakla yaktı. Derin bir nefes çekti ve havaya doğru üfledi.
Kıza bakarak odada ağır ağır yürüyerek bir kaç tur atarak düşündü.

Kızı zorla getirerek rehin almış ve Ateş'e karşı kullanacak olsalarda bu acı çekmesini gerektirmezdi.
Tek derdi Ateş'ti aslında ama kız...
Kıza zarar vermek istemiyordu Kurt, aksine yanında tutmak istedi bundan sonra.

Sonunda kanayan yaraya bakmaya karar verip banyodan ilk yardım malzemelerini getirerek komodinin üzerine bıraktıktan sonra kızın yanına, yatağın kenarına oturdu.

Elindeki sigarayı küllüğe bırakarak
kızın kolundaki askıyı yavaşça çıkararak kenara bıraktı.
Sonra kızın üzerindeki pijamanın üstteki 3 düğmesini açarak omuzundan aşağı sıyırdı.
Kanayan yaranın kızıllığına tezat beyaz tenine takıldı gözleri.
İki parmağının tersini kızın boyun damarına koyarak nabzına baktı, iyiydi.
Sonra parmaklarını boynundan omuzuna doğru kaydırdı.

Karşısındaki hâlâ uyuyan kızın yüzünde gezdirdi gözlerini.
Ateş'in yanında ne işi var böyle bir meleğin. Diye düşündü.

Sonra kendine gelerek kanlı bandaja odaklandı. Omuzundaki yaradan sızan kan azar azar artıyordu.
Yavaşça ayırdı bantları beyaz tenden. Bandajı tamamen kaldırarak çıkardığında kızın gözlerinin açılmaya başladığını görünce durdu.

Ela gözlerini açtığında bir kaç saniye sadece baktı. O sırada Kurt'un gözleride kızın gözlerinde takıldı.

" Mavi ve kırmızı." Dedi.

Hastanede ve daha önce Ateş'in evinde farketmediği gözler bir girdap gibi kendine çekti Kurt'u.
Hipnoz olmuşçasına bakıyordu karşısındaki kırmızı göze.
Kırmızı bir gözü ilk kez görüyordu oda.

Ela'nın aklı başına gelipte karşısındaki Kurt'u algılayınca,
Kurt'un, korkma demesine bile firsat vermeden korkuyla ve dolan gözlerle yerinde doğrulup hızla geri geri kaçtı.

Yatağın diğer tarafındaki farkedemediği boşlukla aşağı düşünce başındaki acıyla bir,

" Ahh." Çıktı ağzından.

Kurt hızla kızın yanına geçtiğinde Ela,

" Yaklaşma uzak dur benden!"

Dedi sağ eli havada onu engellemek istercesine ve ağlayarak.

Kurt bir kıza birde kızın sol elini bastırdığı yaraya baktı.
Kanayan yaradan sızan kan dahada artmaya başlamıştı.

Ela Kurt'un baktığı yere, açık olan omuzuna ve yarasına bakıp hızla pijamanin iki yakasını elleriyle birleştirdi.
Sonra yine,

" Uzak dur benden yaklaşma bana."

Diyerek yatağa dayadı sırtını. Dizlerini göğsüne çekerek,

" Dokunma bana ne olur." Dedi yalvarırcasına.

" Lütfen...!
Lütfen bana dokunma. Lütfen!"

Kurt:

" Hişşştt.
Sakin ol güvercin.
Sana zarar vermeyeceğim.
Yaran kanıyor bakılması lazım."

*****

Uyanıpta karşımda Kurt denen adamı görünce uyuşuk beynim yüzünden.
ilk bir kaç saniye öylece baktım.
Kurt'ta koyu maviye dönen gözlerini bana dikmiş gözlerime bakıyordu. Daha doğrusu sol gözüme.

" Mavi ve kırmızı."

Dedi hâlâ dalgın bakarken.

Aklım başıma gelipte Kurt'un beni zorla kaçırdığını hatırlayınca anında korkuyla yerimde doğrularak geri geri çektim bedenimi, ondan uzaklaşmak için.

Ama yatağın diğer tarafında boşluk olacağı aklıma gelmeyince boşta kalan elimle kendimi yerde buldum.
Acıyan başımla,

" Ahh." Derken gözlerimdeki yaşlar dahada arttı.
Şimdi hem yaram hem başım acıyordu.

Kurt hızla yanıma gelince,

" Yaklaşma uzak dur benden."

Dedim.
Sağ elimi engel olarak havaya kaldırırken hâlâ ağlıyordum.

Kurt önce yüzüme, sonrada sol elimi koyduğum yarama baktı.
Farkettiğim şey yaramdaki kanama dahada artarken omuzundan aşağı düşen kıyafetim ve açıkta kalan omuzum olunca, hızla pijamamın iki yakasını birleştirerek önümü kapattım.
Sonra yine,

" Uzak dur benden yaklaşma bana."

Diyerek gerileyip sırtımı yatağa dayadım. Dizlerimi göğsüme çekerek,

" Dokunma bana ne olur." Dedim yalvarırcasına.

" Lütfen...!
Lütfen bana dokunma. Lütfen!"

Dedim yineleyerek.
Minibüsteyken Kurt'un yaptığı hareket aklıma geldiğinde dahada arttı korkum.
Bana dokunması ölmekten beter acı verirdi bana.

Kurt:

" Hişşştt.
Sakin ol güvercin. Sana zarar vermeyeceğim.
Yaran kanıyor bakılması lazım."

Desede istemedim.

" Katil. "
Dedim.
Sesim o kadar cılız ve acı çıkmıştıki.

Hem hıçkırarak ağlıyor hem konuşuyordum.
Yanıma bir dizinin üzerine çökerek yüzüme baktı çatık kaşlarıyla.
Eliyle çenemi tuttu. Çekmek istedim izin vermedi. Canıma susamış gibi konuşmaya devam ettim.

" Senin yüzünden öldüler.
Hepsini öldürdün. Katil."

Derin bir nefes aldı.
Sakin kalmaya çalışıyordu sanki.

" Bana bak güvercin.
Rahat dur, yarana bakalım."

Dedi elini çekerek.
Yataktan destek alıp ayağa kalktım.
Etrafıma bakarak kaçacak bir yer aradım ama yoktu. Kahretsinki yoktu.
Bu adamın yanında kafesteki bir kuş gibi kalmıştım.
Korkum ve gözyaşlarım dahada artmaya başlayınca kalbimin sıkıştığını hissettim.
Elim kalbimde kesik kesik nefesler almaya başlayınca Kurt bana bakarak,

" Sakin ol.
Söz veriyorum sana zarar vermeyeceğim. Tabi uslu uslu durursan. Sadece yarana bakacağım o kadar.
Bak bizim seninle bir derdimiz yok, tek derdimiz Ateş Yıldırım.
Onunla işimiz bittiğinde sende serbestsin.
Yada benimle kalmak istersen oda olur. "
Derkenki bakışları midemi bulandırdı.

" Senin gibi tatlı bir kıza her zaman açığım.
Şimdi uslu bir kız ol ve yarana bakmama izin ver."

Başımı salladım iki yana. Hayır dercesine.

" Peki, sen bilirsin. "
Dedi sinirli şekilde.
Canın yanmaya devam etsin o zaman akıllanırsın belki."

Diyerek hırsla ilk yardım kutusunu ve yatağın üzerinden gocugunu alarak önce banyo olarak tahmin ettiğim kapıyı kilitledi, sonrada odadan çıkarak oda kapısını kilitledi.
Onun gidişinin arkadından hızla tavandan yere kadar olan pencereye yöneldim.
Perdeyi kenara çekerek aşağı baktığımda ikinci katta olduğumuzu gördüm ve adamlar.
Bütün umudum kırılmış şekilde geri adım attım.

"Allah'ım yardım et bana."

Dedim ağlamalarıma hıçkırıklarım karışırken. Şimdi ne yapacağım ben.

"*Ela sakin ol. Kendini toparla. *"

" Demesi kolay.
Beni zorla kaçırdı, Selim'i ve diğerlerini öldürdü.
Şimdide beni Ateş'e karşı kullanacaklar.
Onuda öldürmek istiyorlar. "

Diyerek yorgun dizlerimin üzerine bıraktım kendimi.
Sırtımı pencerenin yanındaki duvara yaslayarak titreyen elimi acıyan yarama bastırdım yeniden.

Canım acıyordu, hem çok.
İlaçların etkisi geçmişti muhtemelen.

Orada öylece ne kadar durdum bilmiyorum. Belki saat belki dakika. Bir süre sonra anahtar sesiyle yorgun gözlerimi kapıya çevirdim.
Gelen kişi yine Kurt 'tu.

Yavaş adımlarla yanıma yaklaştı. Yere bir dizinin üzerine çökerek gözlerime baktı.

" İnat ederek sadece kendine acı veriyorsun güvercin.
Bırak yardım edeyim."

Dediğinde yüzüne yumruk atmak istedim. Ama kolumu kaldıracak kadar bile halim yoktu.
Benimle bu kadar ilgilenmesi neden.

"* Ela suyuna git sonra kaçmak için bir fırsat yakalayabilirsin. *"

Mecburen başımı salladım yardımı kabul ederek.
Buraya yığılır kalırsam tamamen eline düşecektim.

Yerimden kalkmaya çalışırken yardım edip kucağına alarak yatağa oturttu beni.
Malzemeleri yanıma getirip eline pamuk ve baticonu alarak bekledi.
Yakamı omuzuma kadar açarak diğer tarafa çevirdim başımı. Katil oluşuna aykırı şekilde nazikce yaramı temizlemeye başladı. Yine de bu kusma isteğimi bastıramıyordu.

" Neden vurdu seni.
Kaçmayamı çalıştın?"

Seni ilgilendirmez diyemedim. Sadece sustum. Biraz sonra yeni bir bandaj ile yaramı kapattığında hızla yakamı örterek düğmelerimi ilikledim.
Sonrada geri çekilerek başlığa yasladım sırtımı.

Kurt sessizce bana bakarak yataktan kalkıp elindekileri kenara bırakırken kapı açıldı.
Kurt şaşkın bakarken ben yarı açık olan kapıdan gelen kişiyi göremiyordum.

Kurt hızla dışarı çıkarken,

"*Ela bir şeyler ters, dinle.*"

Hemen yerimden kalkarak kapıya yaklaştım.

Dışardan Kurt'un sesi geliyordu.

" Abi.
Senin ne işin var burada."

Gelen abisiymiş.

" İşler değişti.
Ateş'in adamları etrafımızda geziyor.
Peşimize adam takmış."

" Ne?
Ne yapmış."

" Bence bizim olduğumuzu biliyor."

" Ama nasıl.
Sikerim lan böyle işi. Nasıl biliyor. Artık kuşku yok, içimizde biri ona çalışıyor. "

" Planı değiştirdim.
Onu buraya çekerek avlayacağız.
Kızı aşağı indir bağla."

"Olmaz!
Kıza zarar vermeyecektik."

" Bana karşımı çıkıyorsun lan. Abine..."

" Hayır karşı çıkmıyorum abi.
Ama..."

" Ne o lan!
Ateş'in artığınamı vuruldun."

" La*et olsun.
Tamam! "

" Aptal olma kendine gel oğlum."

" Tamam dedimya! "

Dedikten sonra kapıya vurma sesisle geriledim.

Kurt hırsla kapıyı açtığında beni odanın ortasında görünce çatık kaşlarla bana baktı. Öfkeli gözlerini gözlerime dikerken,

" Küçük güvercin, kapımı dinliyor.
Madem duydun anlatmaya gerek yok.
Yürü.
Gidiyoruz."

Dedi hızla kolundan tutarak çekerken.

Kolumdaki eli beni peşinden sürüklerken bir anda bütün ışıklar söndü.

Aynı anda arka arkaya silah sesleri gelmeye başlayınca...

Kurt beni odaya çekerek içeri ittiği gibi kapıyı çekip kilitledi.

Ama bilmedi şey benim karanlık korkum vardı.
Anında yerimden doğrularak kapının koluna yapıştım. Arka arkaya çekerek açmaya çalıştım ama olmadı.

" Aç şunu.
Aaç. Kapıyı aç."
Diye bağırmaya ve kapıyı yumruklamaya başladım ama dışardaki kurşun seslerinden kimse beni duymuyordu.

" Aç kapıyı. İmdaat!
Çıkarın beni.
Çıkarın lütfen." Diye bağırdım.
Eski korkularıma şimdi mahzende yaşadıklarında eklenmiş şekilde delirmek üzere hissediyordum.
Yumruk yaptığım ellerimi ağlayarak kapıya vururken son ses bağırıyordum.
Ama kimse, hiç kimse duymuyordu. Silah sesleri beni sesimi bastırıyordu.

Arkamı dönüp sırtımı kapıya yaslayarak yere çöktüm.
Bir çığlık koptu dudaklarımdan.
Karanlığa bakmamak için gözlerimi kapatarak ellerimi saçlarıma geçirip bekledim.
Sakin kalmaya, korkumu yenmeye çalıştım. Ama olmuyordu.
Ne sakinleşebiliyor ne de rahat bir nefes alabiliyordum. Sanki nefes boruma taş tıkanmış beni engelliyordu.

Ellerim boynumda tırnaklarımı boğazıma geçirerek nefes almaya çalışıyordum.

Aklım bana oyunlar oynuyordu. Aysel'in ve Yaşar'ın görüntüleri hemen yanımda beni izliyordu sanki.
Aysel'in alaycı gülüşleri Yaşar'ın attığı tekmeler...
Saçlarımı yolarak son ses bir çığlık daha attım olduğum yere yığılırken.
Tıkandığını hissettiğim ciğerlerime çekmeye çalıştığım nefes bitmişti artık.

"Ateş.
Ne olur...
Yardım et! "

Dedim kesilen nefesimin son kırıntısıyla.

*****

Dedem çıktıktan sonra ofiste oturmaya devam ettim. Hastaneden çıkalı kaç saat olmuş ama o siktiğim şerefsiz aramıyordu.

Bende bu arada Korkut ve adamlarının peşine bir kaç adam takmış, şüphelerim doğrumu diye araştırmaya başlamıştım.

Ayağa kalkarak elimde sigara ofiste bir kaç tur atmıştım ki kapıdan hızla giren Faruk,

" Abi Emel yurt dışına kaçıyormuş. "

Dedi. Elimdeki sigarayı yere fırlatıp,

" Demek öyle.
Demek o rüyadaki kurtun yanındaki kadın gerçekten Emel'di.
Yani doğru iz üstündeydim.
Adamları Kurt'un ve abisinin peşine takmam iyi olmuştu.

" O kadar kolay kurtulamaz elimden.
Hemen çıkalım Faruk."

" Tamam abi."

Birlikte çıkarak koşar adım asansöre giderken,

" Adamlara söyle uçağı kaldırmasınlar.
Bomba ihbarı yapsınlar."

" Tamam abi." Diyen Faruk telefonunu çıkarırken aynı anda bemim telefonum çaldı.
Telefona baktım.
Arayan Deniz'di. Hemen açarak,

" Deniz sırası değil acil işim var."

" A-ateş."

Dedi kötü ve zor çıkan sesiyle.

" Deniz?
Ne oluyor? "

Dediğimde olduğum yerde durdum.
Bir şeyler tersti.
Deniz zorlukla konuşuyordu.

" Ateş.
Hastaneye ge-geldiler. "

" Ne anlatıyorsun lan. Kim geldi."

" Ela'yı aldılar."

"Ela'yı mı aldılar. Lan adamlar ne bok yiyordu.
Selim? "

Dediğimde ses gitti.

" Alo!
Aloo.
Deniz. Deniz cevap ver lan."

Sonra bir kadın sesi devam etti.

" Ateş bey ben hemşire Leyla.
Deniz bey yaralı. Şuan ameliyata alınıyor.
Adamlarınızdan ikisi maalesef ölmüş.
Selim bey de ağır yaralı."
Az önce ameliyata alındı. "

Dediğinde,

Hassiktir. Diyerek telefonu kapatıp dedemi aradım hemen.
Olanları anlatıp bizimle buluşmasını istedim.

" Faruk.
Cengiz'i ara.
Acil sinyal takibi yapsın. "

" Abi ne oluyor."
Dedi Faruk aramayı yaparak.

" Ela'yı almışlar Deniz ve Selim yaralıymış ."

Faruk:

" Cengiz böcek takip." Diyerek kapattığında asansöre binip garaj tuşuna bastım.

" Abi böcek nerde."

" Ela'yı kim aldıysa onda."

" Ne. Nasıl.?"

"Ela'nın anlattıklarından sonra Selim'e bir böcek bıraktım.
Her hangi bir saldırıya uğrarsa böceği yerleştir mutlaka dedim.

Cengiz aradığında kim olduğunu anlayacağız."

Dedim asansörden inerken.
Koşar adım arabaya binip direksiyona geçerken, yanıma oturan Faruk'a

" Adamları çağır.
Bu işin altından Korkut ve Kurt çıkacak.
İşte o zaman sikecem belâlarını."

Motoru çalıştırıp gaza bastığımda Cengiz aradı.

" Abi sinyal çalışıyor ve şehir dışında bir evden geliyor. "

Faruk:

" Cengiz konum at hemen."

"Geliyor abi."

Faruk telefonu kapattığı anda geldi konum.
Faruk bir bana bir telefona baktı.

" Onlar abi." Dedi.

" Siktim seni Kurt.
İkinizinde ölümü benim elimden olacak.
Faruk adamları konuma yönlendir.

Dedemide ara. Desteğe gelsinler.
Bu gece taş taş üstünde bırakmayacağım."

Dedim gaza dahada basarak.

Yarım saate yakın yol aldıktan sonra şehir dışına yakın bir benzimlikte dedem ve adamlarla buluşup birlikte devam ettik.

Cengiz'in attığı konuma geldiğimizde bütün adamları çağırıp tembihledim.
Silahlara susturucu takın son ana kadar farkedilmeyin. O piç ordu kadar adam yığmıştır buraya.

Bu gece bizden başka kimse sağ kalmayacak, gördüğünüzü indirin. Dedim.
Bu gece başta Korkut ve Kurt olmak üzere kimseye acımayacaktım.

Adamlar önden giderek villanın etrafını sararken bizde dedem ve bir kaç adamla girişdeki demir kapının önündeki adamları halledip içeri girdik.
Büyük bahçede yavaş ve dikkatli şekilde ilerlerken uyanık bir itin yüzünden farkedilince karşılıklı silahlar patladı.
Gecenin sessizliği kurşun sesleriyle bozulunca vuruşarak arkaya dolaştım.
Mutfak bölümünün kapı kilidini kırarak içeri girdiğimizde alt kattaki salon bölümünde Korkut ve Kurt'u gördüm.

İkiside pencerenin altını sper almış kırık camdan dışarıya ateş ediyorlardı.

Sessizce mutfak kapısının yanına saklanarak fırsat kollarken dışardaki kurşun sesleri kesilince Kurt, kırık camdan dışarı bağırarak,

" Ateeeş!
Sensin biliyorum!
Girdin ama çıkamayacaksın burdan.
Adamların leşini götürecek.

Dediğinde salona gelerek,

" Kıpırdamayın..

Yanlış yere uluyorsun Kurt.
Ben burdayım.
Tam arkanda.
Ecelin tam arkanda şerefsiz piç."

Dediğimde, hızla bana dönen Kurt silahını bize çeviremeden tetiğe bastım.. Kafasına aldığı kurşunla olduğu yere cansız yığılan Kurt'a bakan Korkut, ayağa kalkarak.

" Seni şerefsiz."
Dediğinde silah tutan eline ateş ederek silahı yere düşürdüm.
Sol eli sağ elinde bana bakarken hızla yanına gelip yakasına yapışarak yüzüne gömdüm kafayı. Yere düşen Korkut'u yakasından tuttum tekrar.

" Nerde?
Nerde?
Kız nerde lan!"
Dedim suratına bir kafa daha atarak.
Korkut yerde bana bakarken üst kattan gelen çığlığı duydum.

" Ela."

Ela'nın sesiydi.
Kahretsin karanlığı unutmuştum.
Karanlıkta delirirdi.

Faruk al bu iti diyerek koşar adım üst kata çıktım.

" Ela.!
Ela nerdesin? "

Diye bağırırken kattaki bütün odaları kontrol ederken kilitli kapıda durdum.
Anahtar yerini yolladım,yoktu.
Kilitli ve anahtar yoktu.
Kapıyı yumruklayarak,

" Ela." Dedim.

"Ela ordamısın?
Ela cevap ver.
Ela. Cevap ver lütfen."

" Ateş..."

Evet ordaydı.

" Yardım et..."

Duydugum sesi o kadar kısıktıki.
Zor duyuluyordu.
Kapının anahtarı olmadığı için hiç beklemeden silahımı kilide çevirip tetiğe bastım.
Kırılan kilitle kapıyı aralayıp içeri girdiğimde Ela yerde öylece yatıyordu. Yanına çökerek yüzünü avuçlarımın arasına aldım.

" Ela.
Ela aç gözlerini.
Bana bak.
Burdayım, geldim korkma."

" Ateş? " Dedi gözlerini aralayarak.

" Evet Ateş.
Benim, burdayım korkma. "

Dediğimde ağlayarak kollarını boynuma dolarken, aniden dudakları dudaklarımı buldu.

Ben yaptığı şeyle donup kalırken


Ben yaptığı şeyle donup kalırken.

O, geri çekilip sımsıkı sarılarak dahada ağlamaya başladı.

" Korktum!
Çok. Korktum.

İyiki geldin...
İyi..ki..

İ-yi.. "

Dedi. Sonra kolları boynumdan aşağı kaydı. Bedenini düşecekken tuttum.

" Ela?"

 

Loading...
0%