
" Ela.
Ela aç gözlerini.
Bana bak.
Burdayım, geldim korkma."
" Ateş? " Dedi gözlerini aralayarak.
" Evet Ateş.
Benim, burdayım korkma. "
Dediğimde ağlayarak kollarını boynuma dolarken, aniden dudakları dudaklarımı buldu.
Ben yaptığı şeyle donup kalırken.
O, geri çekilip sımsıkı sarılarak dahada ağlamaya başladı.
" Korktum!
Çok. Korktum.
İyiki geldin...
İyi..ki..
İ-yi.. "
Dedi. Sonra kolları boynumdan aşağı kaydı. Bedenini düşecekken tuttum.
" Ela?"
" Elaa.!"
Dedim sarsarak ama uyanmadı.
Yerimden kalkıp yerdeki Ela'yı yavaşça kucağıma alarak odadan çıktım.
Merdivenleri inerek evden çıktığımda Korkut bahçede yerde dizlerinin üzerinde, elleri başının arkasında dedemin ve Faruk'un önündeydi.
Korkutun bütün adamları ve Kurt ölmüş Korkut'tan başka kimse sağ kalmamıştı.
Ela'yı arabaya götürüp arka koltuğa bırakıp kapıyı kapattım.
Korkut'un yanına gelip önüne geçtim.
Nefretle baktı yüzüme.
" Lan*t olsun sana Ateş.
Kardeşimi öldürdün.
Seni şerefsiz piç."
Dediğinde saçlarını kavrayarak en sertinden bir yumruk geçirdim suratının ortasına.
Yere devrilen Korkut'un yanına dizimin üzerine çöküp yakasından tuttum.
" Bu kadarla kurtulamayacaksın. Korkut. Henüz seninle işim bitmedi.
Sıra sende Korkut.
Kork benden."
Dedim hırlayarak yere savurup kalkarken.
" Kurallara uyacaksın Ateş Yıldırım.
Sana meydan okudum.
Benimle dövüşmek zorundasın herkesin önünde ve ölümüne. "
Dedi yüzüme bakarak.
Bir süre yüzüne baktım.
Tekrar yanına çökerek yakasından tuttum.
" Zevkle koparacam kafanı Korkut...
Faruk.
Al bu iti depoya götür.
Başına adam koy.
Yarına kadar başına iş gelmesin.
Arpasını suyunu verin.
Elindeki yaraya bakın...
Yarın gece hesap gecesi. Kendi elimle kesecem gırtlağını."
"Tamam abi."
Arkama dönüp adamlarıma emir verdim.
" Bütün cesetleri toplayın evin içine bırakın.
Adamlarım yarım saatte bütün ölüleri getirip evin içine bıraktı.
Ellerimi cebime sokarak Korkut'un yüzüne bakarak konuştum.
" Yakın.
Bu evden geriye hiç birşey kalmayacak. "
Faruk ve adamlar evi ateşe vererek
Korkut'u da bagaja teperlerken,
Korkut:
" Bunu sana ödetecem Ateş Yıldırım.
Yarın herkesin önünde sana bunu ödeteceeem!"
Diye bağırıp durdu.
Adamlar Korkut'la giderken, bizde kendi arabamıza bindik.
Faruk direksiyona geçerken dedem yanına bende arka koltuğa oturdum.
" Faruk önce hastaneye gidelim."
Dedim Ela'yı kucağıma çekerek.
Hâlâ baygındı.
Elimi boynuna koyarak nabzına baktım. Normaldi. O an ateşi olduğunu farkettim.
Tavan ışığını açıp yüzüne baktığımda boynundaki ve omuzundaki yara yerindeki kanlar dikkatimi çekti. İçerde karanlıkta fark etmemiştim.
" Hassiktir.
Yine kendini tırmalamış."
Dedim, boynundaki kanlı tırnak izlerine bakarak.
O an dudağına takıldı gözüm.
Sonra o...
Odada yaptığı şey.
Hangi akla hizmet beni öpmüştü.
Ayaktamı uyuyordu yine.
Sonra yakasının düğmelerini açıp omuzuna baktım.
Yeni bir bandaj olmasına rağmen kanamıştı.
" Yeni bir bandaj?
Lan! O Piç mi yapmış bunu.
Nasıl dokunur lan!
Elini siktiğim, piç Kurt."
Dedim sinirle.
" Abi ne oluyor? "
"Yok bir şey, sen sürmene bak."
Hastaneye geldiğimizde sinirle önden inip Ela'yı da kucağıma alarak içeri girdim.
Aklım hâlâ ona dokunmasına takılı kalmıştı.
Acil müdahele odasına girip Ela'yı yatağa bıraktım.
Arkamızdan giren doktor hemen Ela'nın yanına gelip muayene ederken bende kenarda bekleyerek izledim..
Önce kanayan kurşun yarasını pansuman yapıp bu kez omuz ve göğsünün üzerinden yeniden sardı.
Sonra tırmaladığı yerleri pansumana başlarken,
" Bunlar nasıl oldu.?" Diye sordu.
" Kapalı yer ve karanlık korkusu var.
Kriz geçirdi. Kendini tırmalamış."
Dedim bıkkın.
" Anladım.
Bir psikolog ile görüşsün derim. "
Diyerek boynumun tamamını sararken ateşi içinde serum ve ilaç verildi.
" Odaya alalım dinlensin."
Hemşireler Ela'yı asansörle yatan hasta bölümüne alırlarken bizde yanında çıktık.
Odaya geldiğimizde Ela'yı yatağa geçirdikten sonra bir hemşire gelip serumu ayarladı.
Çıkarken,
" Hemşire."
" Buyrun ."
" Bugün vurulan Doktor Deniz hangi odada kalıyor. "
" Deniz beymi?
3 oda solda 402 de kalıyor. "
" Durumu nasıl? "
" Sol omuzundan vurulmuş.
Durumu iyi.
Kolu bir süre askıda kalacak ve hasta bakamayacak. "
" Ya diğer yaralı."
"Onun durumu daha ciddi.
Karın boşluğundan bıçaklanmış. Çok kan kaybetmiş."
" Başka bir yarası varmı, boynunda falan."
" Bildiğim kadarıyla yok."
"O hangi odada? "
" 309 "
Dedi ve çıktı kız.
"Faruk."
" Buyur abi."
" Burda bekle.
Biz de dedemle Deniz'e ve zibidiye bir bakalım."
" Tamam abi."
Faruk'u Ela'nın yanında bırakıp 402 nolu odaya gittik.
Kapıdan girdiğimizde Deniz yatakta öylece tavanı izliyordu.
Bizi görünce hemen yerinde doğrularak,
" Ateş?
Ela? Ela nerde?
Buldunuz mu? "
" Bulduk.
Yan odada.
Baygın yatıyor, yine kriz geçirip kendini tırmalamış."
" Oh be rahatladım."
" Bakıyorum da baya alışmışsın o deliye. Hiç Ateş nasılsın falan yok. "
" Adamları yerde ikisi ceset biri yaralı o nuda o halde görünce korktum.
Sana gelince, sana bi bok olmaz be...
Pardon Yaman Bey."
Dedi dedeme bakarak.
" Seni iyi gördüğüme sevindim Deniz."
" Sağolun yaman bey.
Sizde bir şey yoktur umarım.
Malûm bu adamın yüzünde herkes kurşun yemeye aday.
Örnek. Ben. "
" Deniz ölmediğine pişman ederim seni kaşınma."
" Tamam be.
Zalim ne olacak."
" Deniiiz!"
" Ateş ben gidip ortalığı toparlayım."
" Tamam dede, sağol desteğin için. "
Daha ölmedik evlat.
Ölene kadar seninleyim."
" Eyvallah dede."
Dedem gittikten sonra Deniz'in odasından çıkıp Selim' in olduğu odaya geçtim.
Hareketsiz şekilde öylece yatıyordu.
Yanına gelerek üzerindeki örtüyü kaldırıp yarasına baktım. Göbeğinin solundan yaralanmış, bandaj vardı.
Boğazına baktım sonra.
Ela'nın rüyasına göre boğazında kesik olacaktı. Ama aldığım tedbir işe yaramıştı.
Gitmeden önce Selim'e boğazlı kazağının altına zincir boyunluk takmasını söylemiştim. Önce anlamayıp nedenini sorsada sadece, emrediyorum takacaksın diyerek takmasını sağlamıştım.
Medya: Zincir boyunluk.
Boğazını kesecekler deseydim aklı şaşardı heralde.
Bu sayede hayatta kalmıştı.
Ama diğer iki adamım ölmüştü.
İki adamıma karşılık bende hepsinin hesabını kesmiştim.
Örtüyü örterken gözlerini açtı.
" Abi. " Dedi kalkmak isteyerek.
Omuzundan tutarak,
" Yat yerine zibidi." Dedim.
"Acemi birine göre iyi iş çıkardın.
Aferin..."
" Buldunuzmu onları.?
Ya Ela. Ela iyimi? "
" Hepsinin hesabını gördüm.
Ela da iyi.
Dinleniyor.
Sende dinlen çabuk toparlan."
Dedim çıkarken.
Tam kapıya gelmiştik ki
" Ateş abi. " Dediğinde geriye baktım.
" Abi sağol.
Senin emrine uymasam o piç boğazımı keserek öldürecekti beni.
Sayende hayattayım sana can borcum var abi."
Can borcu...?
Bunu duyunca aklıma kan borcum geldi.
Sonra da o deli kız.
Sonra rüyalar. Sonra olanlar.
Sinirlerimin gerildiğini hissedince hırsla çıktım odadan.
Koridorda odasından çıkan Deniz'i görünce şaşırdım.
" Nereye lan! "
" Sıkıldım Ateş bey. " Dedi sıkkın.
" Biraz yürüyüm dedim.
Yürürkende Ela'ya ve Selim'e bakayım dedim. "
Ela'nın olduğu odanın önünde Faruk'u gördüm bu kez.
Yanına gelip,
" Faruk neden burdasın.
İçerde bekle dedim sana."
" Kusura bakma abi.
Kedi gibi viyakliyor yarım saattir.
Kadınların ağlama sesi beni delirtiyor.
Seni burda bekleyim dedim."
" Ne diye viyakliyor? "
"Sordum ama ağlamaktan konuşamıyor ki."
" Tamam koçum sen biraz hava al. "
" Sağol abi bir sigara içip gelirim."
Faruk'u yollayınca Deniz'le birlikte içeri girdik.
Ela yatakta örtünün altına gömülü hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Yatağın yanına gelip örgütü kaldırdım. Ağlamaktan yüzü gözü kızarmıştı.
" Neden ağlıyorsun cadı.? "
Dedim ama cevap vermedi. Sadece dahada ağlamaya başladı.
Aklıma gelen şeyle.
" Yoksa..
O piçler sana bir şeymi yaptı.
Sana dokundumu o serefsizler? " Dedim hırlayarak.
" Ela cevap vermek yerine ağlamaya devam etti.
Sağ omuzundan tutarak sarstım.
" Ela cevap ver. Sana dokundu mu o piçler."
Başını iki yana salladı.
" Hayır." Dedi hıçkırarak.
Derin bir nefes aldım.
" Neden ağlıyorsun o zaman bu kadar."
" Sinir.
Sinirlerim bo...Bozuldu.
Ga.. Galiba.
Kendimi tutamıyorum.
Buraya gelince hatırladım.
Benim yüzümden öldüler."
Diyerek ağlamaya devam etti.
Deniz:
" Ela.
Sakin ol. Kendini perişan ediyorsun."
Deniz'e ve koluna bakarak,
" Sende mi benim yüzünden yararlandın" Diye daha da bağırarak ağlamaya başlayınca,
" YA SABIR! "
Dedim elimi alnıma bastırarak.
" Ela kes şu ağlamayı.
Selim iyi sadece yaralı.
Yani ölmedi."
" Ne.? "
" Ölmedi Ela.
Yaralı sadece." Dedi Deniz.
" A. Ama o adam onun boğazını kesti gördüm."
" Sen rüyanı anlattıktan sonra tedbir aldım diyelim.
Hâlâ yaşıyor. "
" Gerçekten mi? "
Dedi sevinçle.
" Yani ilk defa biri kurtuldu.
Öylemi?"
"Evet." Dediğimde hızla yerinde doğruldu.
" Ne yapıyorsun?
Yat yerine."
" Selim'i görecem. "
Diyerek hızla yataktan inince aniden dengesini kaybederek sendeledi. Tam düşerken tuttum.
" Ela bi rahat dur.
Yat yerine sonra görürsün."
" Lütfen Ateş." Diyerek sağ eliyle dönen başını tuttu.
" Lütfen göreyim yoksa rahat edemem."
" Neyin cezasısın acaba." Dedim elindeki serumu kapatırken.
Sonrada kolundan tutarak,
" Yürü baş belâsı." Dedim.
Selim'in odasına kadar birlikte gittik.
Kapıdan girerken,
" Rüyalarından bahsetme." Dedim.
" Tamam. " Dedi girerken.
İçeri girdiğimizde Selim uyuyordu.
Ela'ya baktım.
Yüzünde mutlu bir ifadeyle,
" Yaşıyor." Dedi.
"Bir kişi de olsa ölmesini engellemiş olduk. Yaşıyor...
Ama. Nasıl yaşıyor o bıçağı boğazına..."
" Hadi gördün, şimdi odana. "
"Tamam." diyerek odadan çıkarken,
" Nasıl oldu bu?"
" Çok konuşuyorsun Ela.
Hadi yürü artık."
Biz çıktıktan sonra da Deniz Selim'in yanına girdi.
Ne de olsa doktorya görmesi lazım illa.
Onları odada bırakıp tekrar Ela'yı odasına getirirken,
Ela aniden durdu.
" Ne oldu?
Neden durdun?
Yine başın mı döndü, Deniz'i çağırayım mı? "
" Hayır, iyiyim.
Şeey...
Ateş...
Teşekkür ederim.
Beni ordan kurtardığın için.
Selim'in ölmesine izin vermediğin için teşekkür ederim.
Sen iyi birisin."
Söylediği şeye bir an gülmek istedim. Benim iyi biri olduğumu düşünmesi anlık komik gelmişti.
Çünkü yarın gece Korkut'un hesabını kesecek olan ben, bugün Ela'nın gözünde iyi biriydim.
Kaşlarım çatık Ela'nın gözlerine bakarken, Faruk geldi yanıma hızlı adımlarla.
" Abi konuşmamız lazım."
" Tamam."
Dedikten sonra Ela'yı odaya bırakıp,
" Ela yerine yatıyorsun. Kalkmak ve bu odadan çıkmak yasak."
Başı önde,
" Tamam. " Diyerek onaylayan Ela'yı odada bırakıp çıktım.
" Anlat."
" Abi. Emel çocukların elinden kaçmayı başarmış.
Başka bir uçakta son anda bilet yakalayıp basıp gitmiş. "
" Hay, ben onun...
Kaçsın bakalım eninde sonunda ben onu bulurum."
" Korkut'u ne yaptınız?"
" Abi emrin üzere depoya götürdü çocuklar.
Başında 20 adam var.
Kurbanlık koyun gibi bakıyorlar işte. Yemek içmek bakım."
" Güzel...
Yarına kadar güçten düşmesin ki Ateş Yıldırım zayıf bir düşmanı öldürerek hava attı demesinler. "
" Abi.
Gerçekten yarın onunla dövüşecek misin? "
" Bugüne kadar hiçbir meydan okumadan kaçmadım bunu bilmiyor musun Faruk.
Bu yavşak piç bana meydan okuduysa zevkle kabul ederim.
Hem onun için de bir şans.
En azından köpek gibi değil adam gibi ölür."
" Abi en azından iki üç gün sonra olsaydı."
" Hadi Faruk hadi.
Git sende dinlen. Sabah eve gidiyoruz."
" Tamam abi.
Sen nasıl istersen."
Faruk'u yolladıktan sonra tekrar Ela'nın olduğu odaya girdim.
Çoktan uyumuştu.
Yanına yaklaştım. Yanakları al al olmuştu. Elimin tersini yanağına koydum,sıcaktı ateşi yükseliyordu.
Serumun ucunu tekrar kolundaki kelebeğe taktım. Ateş düşürücü vardı serumda. Sonrada kendimi odadaki koltuğa bıraktım.
Oturduğum yerden yüzünü izledim.
Ne zamandan beri birilerine ilgi gösterir oldun Ateş.
Ne zamandan beri birilerini düşünür oldun. Bu cadı kız karakterinle oynamaya başladı.
Kendine gelmelisin. Bu âlemde merhametliye kimse saygı duymaz.
İşte tamda bu yüzden yarın gece Ateş Yıldırım'ın adı bir kez daha zihinlere acımasız olarak kazınacak.
O Korkut bana baş kaldırdı mı, kaldırmadımı?
Onu ibreti âlem geberttiğimde kimse aynı şeye cesaret edemeyecek.
*****
Gözlerimi açtığımda ilk iş duvardaki saate baktım. 12 ye geliyordu.
Sabah olmuş geçmişti bile. Bir an neler olduğunu hatırlayamayınca
etrafa bakındım.
Aah. Evet. Hastanedeydim.
Kurt denen o iğrenç pislik adam beni kaçırmış sonrada Ateş tarafından kurtarılmıştım. Bu sırada o karanlık odada yine bir kriz geçirmiştim.
Cehennemde yan Aysel. Dedim ağlamaklı. Bana bıraktığı bu travma ömür boyu kalacak gibi duruyordu.
Hissettiğim baskıyla yavaşça yataktan kalkıp banyoya girdim.
İşimi halledip ellerimi yıkadıktan sonra bir oh çektim.
Bu serumlar yüzünden nerdeyse çatlayacakmışım. Diyerek aynadaki
Ela'nın boynudaki sargıya dolu gözlerle bakarak bir kez daha nefretle andım Aysel'i.
Sargıyı yavaşça açtıktan sonra tırnak izlerime baktım.
" Şu hale bak!
Kedi gibi kendini tırmalamışsın Ela."
Kafamın içinde duydugum sesle yerimde sıçradım.
" Yapma şunu.
Neden aniden araya girip korkutuyorsun beni."
" Bunlar iyi günlerin Ela. 7/24 konuşabilirim. "
" Bunlar iyi günlerim mi?
Sen ciddimisin?
İyi günlerim böyleyse yanmışım ben." Dedim kıyafetimin düğmesini açıp yarama bakarak.
Sargı iyi durumdaydı neyseki.
" Çok aptalsın Ela.
Resmen kendini vururdun o adama.
Neden uyarılarımı dinlemiyorsun."
" Bağımlı oldum. Zevkine yapıyorum. Yıllarca dayak yiyince canım acı çekiyor arada bir ondan."
" Sen mazojist misin?"
" Hı..Yeni versiyonu."
" İyi o zaman devam et."
Dediği anda kasıklarıma giren ağrıyla elim karnımda, " Aaıh." Diyerek öne doğru eğildim.
Birden giren bu ağrı hayra alamet değildi. Olamaz...
Yoksa...
Anlık düşündüğümde, tam zamanıydı. Dedim dişlerimin arasından.
Klozetin üzerine oturup öne eğildim. Bir süre bekleyerek ağrının geçmesini umut ettim.
Ama geçecek gibi durmuyordu.
" Şansıma tüküreyim.
Ne yapacam şimdi ben."
" Hemşireden yardım iste bence. "
" Evet.
Arada ise yarıyormuşsun sen. "
" Alındım. "
" Çokta tın."
" Ela.? "
Duyduğum adım ve kapı tıklamasıyla Eyvah. Dedim.
Bir sen eksiktin. Duyduğum ses Ateş'indi.
" Ela ordamısın?"
" Ela, cevap ver yoksa içeri girer bu manyak."
" E- Evet burdayım. " Dedim dişlerimin arasından.
" Orda yatman bittiyse çıkta gidelim artık. Senden başka işlerimde var."
Yatıyormuşum.
Başka işim yok burda yatıyorum.
Manyak adam ne olacak. Dedim.
Tabi içimden. Dışımdansa,
" Ta- Tamam."
" İyimisin sen?" Dedi Ateş şüpheli ses tonuyla.
" İ-iyiyim.
Sen be-bekleme ben ge- geliyorum."
" Nereye gidiyorsun Ela."
"Kes sesini! "
Kısa bir sessizlikten sonra Ateş'in gittiğini düşünüp zar zor ayağa kalktım. Odaya girip hemşireden yardım istemeyi düşünürken hızla açılan kapıyla kala kaldım.
Ateş karşımda dikilmiş öylece bana bakıyordu.
Bir süre yukardan aşağı beni süzdükten sonra.
Yanıma gelerek iki büklüm duran bedenimi kucağına alarak odaya taşıyıp yatağa bıraktı.
Ben salak salak bakarken hiç bir şey söylemeden odadan çıkıp gitti.
Ne oldu şimdi.
Ben hiç birşey anlamadım.
Gerçekten manyaktı bu adam.
Ne yaptığı şey, ne yapacağı şey belliydi.
Bir kaç dakika elim karnımda salak salak baktıktan sonra tam yerimden kalkıp hemşireyi çağıracakken,
Kapı açılıp bir hemşire içeri girdi. Elinde küçük bir poşet vardı.
Buyrun dedikten sonra poşeti elime bırakıp gülümseyerek çıktı gitti.
Ne oluyor ya. Herkes mi manyadı.
Diyerek poşeti açıp içine baktığımda kıpkırmızı suratla utancımdan yerin dibine girdim.
Halimden anlamıştı.
Of yaa...Rezil oldum.
Allah'ım ölmek istiyorum. Dedim ağlak şekilde.
Şimdi nasıl bakacam adamın yüzüne.
" 15- 20 dakika sonra kapı yeniden açıldığında içeriye bir adam girdi.
Başı önüne eğik yüzüme bile bakmadan,
"Abi sizi aşağıda bekliyor.
Bunuda giysin dedi."
Diyerek bana bir ceket uzattı.
Ceketi elinden alıp giydigimde koku tanıdık geldi. Ateş'in parfüm kokusu. Dedim içimden.
" Ne zaman ezberledin adamın kokusunu Ela."
Sahi nasıl kalmıştı bu koku benim aklımda.
" Buyrun gidelim." Diyen adamla odadan çıkarak asansöre bindik.
Sonrada aşağıya inerek binadan çıkarken Deniz'i gördüm.
" Sende mi geliyorsun.? "
" Evet bir kaç gün kolum yüzünde çalışamayacağım.
Ateş'te bizimle gel dedi."
" Yeme Ela. Birşeyler çeviriyorlar bunlar."
" Yalancı ." Dedim etrafta Ateş'i arayarak.
Arabanın arkasında elinde telefon birileriyle konuşuyordu Ateş. Üzerinde sadece siyah bir gömlekle durduğunu görünce üzerimdeki cekete baktım.
Gerçekten onundu. Da. Bu adam nasıl üşümüyor ya.
Hadi bin diyen Deniz'e bakıp arabaya doğru yürüdüm.
Arka koltuğa geçip oturduktan sonra Ateş'te diğer kapıdan girip yanıma oturduğunda utancımdan yüzüne bakamadım.
Deniz'de öne oturunca,
" Faruk eve çek." Diye gelen emirle hareket ettik.
Yol boyunca kimse ağzını açmadı.
Ben zaten açamazdım.
Sessiz geçen 1 saatten sonra eve geldik. Arabadan çıkıp hızlı adımlarla içeriye girip odama çıktım. İlk iş aynada, domates gibi kızarmıştı olan yanaklarıma baktım. Başım öne düştü. Rezil oldum rezil.
Sonra üzerimdeki cekete baktım. Yavaşça çıkarıp burnuma götürüp kokladım. Değişik bir kokusu vardı. Sigara ve odunsu bir kokunun karışımıydı.
Aniden yaptığımı farkedince ceketi hemen uzaklastırdım kendimden. Odadaki koltuğa düzgünce koyarak kendimi yatağıma bıraktım.
İnsanın kendi evi gibisi yok dedim.
Ama bu evin benim olmadığını hatta bu dünyada bir evim olmadığını hatırlayınca yine bir hüzün kapladı içimi.
Dolmasına engel olamadığım gözlerimi kapatarak uykuya kaçtım.
*****
Saat 12 yi geçmişti.
Karanlık ve büyük depoya Ateş ve Korkut'un meydan okumasını duyan herkes merak içinde gelmişti. Bazıları kendi aralarında bahse bile girmişti.
Ateş ve Korkut aynı anda yürüyerek dövüşün olacağı yerin ortasına geldiler.
Yaman Bey yine kenarda yerini almış torununu izliyordu.
Ateş ağır ağır açtı siyah gömleğinin düğmelerini. Sonra omuzlarından aşağı düştü gömlek ve adamın kollarından çıktı .
Ateş elindeki gömleği bir kağıt gibi buruşturarak kenara fırlattı.
Karşısındaki Korkut gömleğinin kollarını birkaç kat yukarı kıvırdı sadece. 2 adamın arasında 2-3 metre boşluk ancak vardı.
Faruk yanlarına geldiğinde,
" Tak" Dedi Ateş.
Faruk elindeki 2 metrelik zincirin kelepçesini Ateş'in sol bileğine geçirerek kilitledi.
Sonrada Korkut'un yanına gelip uzattığı bileğine aynı şekilde geçirdi kelepçeyi ve kilitledi.
Artık dönüş yoktu.
Faruk alışmıştı bu görüntüye.
Yinede abisine birşey olacak korkusu hep yerinde duruyordu.
Abisi güçlüydü ama düşmanları adil değildi hiçbir zaman.
Bu yüzden vardı Ateş'in vücudundaki yara izleri. Çoğu iz kelleşce yapılmıştı.
" Kurallar!
Yarım saatiniz var.
Bu yarım saatte kazanan olmazsa bıçaklar verilecek ve iki kişiden biri ölene kadar dövüş devam edecek."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 28.91k Okunma |
2.23k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |