Yeni Üyelik
26.
Bölüm

K.B 26 Gerçek mi?

@azamet_29_2

" Öyle bir şey olmayacak.
İzin vermem. Ela.
Şimdi söyle. Ne gördün Ela.
Dedeme bakarken ne gördün.
Söyle lütfen! "

Ağlamaya başladım aynı görüntüyü hatırlayarak.

" Kan.
Başından aşağı kan.
Yüzünün çoğu kan. Sadece kan." Dedim daha da ağlayarak.

" Sıra onda." Dedim dizlerimin üzerine çökerek.

" Sıra onda, bırak ne olur gideyim.
Görmek istemiyorum. Yalvarırım bırak. Yalvarıyorum.
Ne olur bırak."

Dedim mengene gibi kollarının arasında ve kararan gözlerimle yine boşluğa düşüşüm.

*****

" Bu uğursuz yerde kan görmeye, ölüm görmeye dayanamıyorum artık."

Ateş yanıma çökerek ellerini kollarıma koydu. Sonra sarıldı.

" Tamam. Sakin ol.
Hadi kalk benimle gel. "

" Hayır."
Dedim kollarının arasından çıkarak.
Oturduğum yerde sırtım duvara değene kadar geriledim.

" Hayır gelmeyeceğim.
Gelmek istemiyorum.
Oraya dönmek istemiyorum.
Bırak. Bırakta gideyim. Sadece gideyim."

Dedim hâlâ ağlıyordum.

" Ela kabullenmelisin artık. " Diyince.

Ayağa kalarak bağıra bağıra konuşmaya başladım bu kez.

" Anlamıyormusun delirmek üzereyim. Ben delirince ne geçecek eline. Beynimin içindekilerle, gözümün önündekiler yüzünden aklımı kaçıracam. Yeter artık yeteeeer."

Dedim ellerimle saçlarımı yolmaya başlayarak.
Anında yanıma gelerek bileklerinden tuttu.
Ellerimi saçlarımdan ayırıp kollarımı arkamda birleştirerek beni kendine bastırdı. Bense hâlâ ağlıyordum. Sırtımı duvara yaslayarak kulağıma doğru eğildi.

" Şşitt. Sakiiin ol.. "

Boynuma bir öpücük bıraktı. Bir sır verircesine kısık sesle konuşurken derin bir nefes çekti tenimden.

" Ela.
Yapma lütfen...
Yapma! Ağlama.!

Tamam!
Söz veriyorum.
Gideceksin burdan.
İzin vereceğim.
Gidebilirsin, artık özgürsün. Git istediğin hayatı rahatça yaşa."

Duyduğum şey bir mucize gibiydi. Gideceksin demişti. İzin vermişti. Söz vermişti. Ateş'in ağzından çıkan bu inanılmaz cümlelerle bütün bedenimin rahatlayarak gevşediğini hissettim.

Elim ayağım boşalınca dizlerimin son gücüde kesildi. Kendimi olduğum yere bırakırken Ateş'in kucağında buldum yine kendimi.
Gözlerim kapalı sessiz ağlamaya devam ederken beni koridordaki koltuğa getirip oturttu.

Kendide yanıma oturdu. Yüzüne baktım.

" Ateş."

Dedim.

" Gerçekten izin verecekmisin? Bırakacakmısın beni? "

" Tabiki.
Madem bu kadar istiyorsun gitmeyi. Dayanamıyorsun, git.
Seni burda zorla tutamam Ela. Her ne kadar sana karşı birseyler hissetsemde sana daha fazla işkence yapamam. İstediğin zaman gidebilirsin."

O an Faruk'un sesini duydum.

Başımı kaldırıp baktığımda 3-5 adım ilerde elinde telefon,

" Abi Yaman bey arıyor. " Dedi.

Ateş yanımdan kalkarak telefonu alırken,

" Faruk sende arabayı öne al gidiyoruz."

" Tamam abi."

Diyen Faruk bana kınayan bir bakış atarak dışarı doğru yürmeye başladı.

Arkasından sinirle baktım.
Sanki yaşadıklarımı, başıma gelenleri ben yapıyormuşum gibi bakıyordu.
Hepinizden nefret ediyorum. Dedim arkasından bakarken.

Bu sırada duyduğum kanat sesiyle başımı yukarı kaldırdım.

Baykuş!
Baykuş mu? O.
Bir baykuş vardı koridorda uçan. Korkuyla ayağa kalkıp etrafa bakındım.
Ne oluyordu. Uyuyormuyumdum uyanıkmıydım.
Gerçekmiydi rüya mı. Şuan ikisi arasında kaybolmuş gibi hissediyordum. Ellerimi saçlarıma geçirerek tekrar oturdum yerime. Başım önde rüyadamıyım gerçektemi diye düşünmeye başladım.

Bu hayvanları hep rüyamda görüyordum. Ama az önce olanlar.
Ateş'in söyledikleri. Allah'ım gerçekten deliriyorum galiba kafam allak bullak olmuştu artık.

Bu arada baykuş hızla yanıma gelip koltuğun kolcağına konunca korkuyla geriledim.

Kanatlarını açıp gererken kocaman sarı gözleri bana bakıyordu.
Hâlâ rüyamı değilmi diye düşünerek elimi kuşa doğru uzattığımda, havalanarak benden uzaklaşmaya başladı.

Nereye gittiğine bakarken girişte, sekreterlikteki kızla konuşan adamı gördüm. Şok oldum.
Ayağa kalkarak ellerimle yanaklarımdaki yaşların kalanını sildim.

Karşımda bir kolu askıda olan bir adam vardı ve baykuş adamın omuzuna konmuştu. Bu adamın yüzü hiç yabancı gelmemişti.

Bir bana sırtı dönük Ateş'e, bir karşıdaki adama baktım.

Hâlâ gerçekliğini sorguluyordum.
Bu adam babamıda gördüğüm rüyadaki adamdı. Katil olan, ortağını vuran adam.

Neydi bu şimdi.
Gerçekten deliriyormuydum. Hayaller gerçekler biribirine girmeye başlamıştı artık. Artık anlayamıyordum nerdeyim.

"* Takıl peşine. Takıl peşine Ela.*"

Kafamdaki o sese uydum anında. Ne yaptığımı bilmeden, Ateş'i arkamda bırakıp yalın ayaklarla koşarak kapıdan çıkan adamın peşine takıldım.

Çıkar çıkmaz nereye gittiğine baktım. Bir anda bahçede kaybolmuştu. Hızlı adımlarla park yerine giderken gördüm sonra.

Görünmemeye dikkat ederek bende peşinden yürüdüm.
Beyaz bir arabanın yanına geldi ve durdu.
Yanında başka bir adamla konuşuyorlardı. Ne konuştuklarını anlayamıyordum. Sadece mırıltılar vardı. İşte o an elini gördüm, üzerinde baykuş dövmesi vardı, tamamen kaplıyordu elini.

Çok gerçekçiydi.
Yavaş adımlarla yanlarına yaklaşmaya devam ettim.
Ne konuştuklarını merak ediyordun.
Bir adım, bir adım daha derken iyice yanlarına yaklaşarak arabalardan birinin arkasına saklanıp kulak kabarttım.
Bir süre dinlemeye devam ettim ama sesler kesilmişti.
Biraz daha bekledikten sonra hiç bir ses duymayınca bulunduğum yerden çıkmaya karar verdim.

Ama kimse yoktu. Az önce konuşan iki kişi şimdi neredeydi. Şaşkın etrafa bakındım, ama yoktu işte.

Gitmişler. Dedim canım sıkkın.
Üzülmüştüm. Belkide bir şeyler duyabilecekken elimden kaçmışlardı.
Derin bir nefes alarak, Ateş hastaneyi ateşe vermeden dönmeliyim. Dedim kendi kendime.
Ama arkamı dönmemle o adamı, elindeki silahı yüzüme tutmuş sekilde arkamda görmem bir oldu.

"Kimsin." Dedi.
Sonra daha dikkatli bakarak,

" Sensin kızıl göz. "

" Katil.! Sendin." Dedim hiç düşünmeden.

"Ama suçu babama attın. " Güldü.

Elindeki silahın horozunu geriye çekti.
Korkuyla baktım yüzüne.

" Evet katilim ama kimseye söyleyemeyeceksin."

Dediğinde silahın tetiğine bastı. Duyduğum kurşun sesi, göğsümde hissettiğim acı ile gözlerimi kapattım.

Bir süre öylece kala kaldım. Kafamın içindeki sesler, düşünceler, korkular... Herşey birbirinin içindeydi.

Gözlerimi açtığımda karşımdaki adamın bakışları yerde konuştu.

"Artık bizi rahatsız edemez."

Başımı yavaşça ve korkuyla aşağı eğdim.
Yerde kendi bedenimi gördüm.
Kalbimin üzerinden akan kanla öylece yatıyordum. Gözlerim yarı açık, bakışlarım donuktu.
Öl-müş-tüm.

Yine o sesi duydum.

" Sıra değişti.
Sıra değişti.

Sıra sende Ela."

Anında çığlık attım ellerimi yüzüme kapatarak.

*****

Geldiğimizden beri Ela'nın yanındaydım.
Bir ara uyur gezer modunda uyanıp babasını sayıklayarak yeniden uykuya geçti.

En azından kalkıp gitmemişti.
Sinirle odadan çıktığımda Deniz ve Faruk'da geldi.

" Faruk ne yaptın."

" Dediğin gibi adamların sayısını arttırdım abi.
Abi anlat ne oluyor? "

" Ela yine bir şeyler gördü.
Dedeme bakarken gördüğü neyse hoşuma gitmedi.

Mahir'e de böyle bakmıştı. Adam gözümüzün önünde kafasına kurşun yedi. " Dedim. Korkum dedemin başınada benzer birseyin gelmesiydi.

Bu yüzden evden çıkarken resmen dedeme evden çıkma emri vermiştim.

Faruk:

"Abi ne olabilir diye düşünüyorum. Ama Yaman Bey hiç yalnız kalmaz.
Nerde ne olabilir. "

" Bilmiyorum Faruk. Ama kesinlikle yanında adamsız gezmeyecek. "

Faruk' la konuşurken bir yandanda sinirle etrafa bakınıyordum. O an hızlı adımlarla odadan kaçan Ela'yı görünce,

" Ela! " Diye bağırdım.

" Seni aptal kız.
Kal orda.! "
Ama durmadı tabiki.
Koşarak peşinden giderek kolundan tuttum. Aynı anda,

" Yeter ya.
Bırakın artık peşimi."

" Dur!
Nereye cadı ? "

" Bırak. Bırak ne olur.
Bırak beni.
Bırak gitmek istiyorum.
Bıraaak! "

Dedi bağırarak.

Kollarından kavrayarak kendine çektim Ela'yı.

" Yok öyle yağma.
Sana söyledim.
Hiç bir yere gidemezsin.
Asla. Seni asla bırakmam. "

" Ateş bırak...
Ne olur bırak.
Ben artık ölen insanlar görmeye dayanamıyorum.
Delirmeden önce bırak beni gideyim."

Ela'ya baktım. Bana bakan gözlerine...
Hâline gerçekten üzüldüm.
Kendince haklıydı. Ela gibi birinin dayanabileceği şeyler değildi yaşadıkları.

Sakince yüzünü avuçlarımın arasına aldım.

" Öyle bir şey olmayacak.
İzin vermem. Ela." Dedim.

" Şimdi söyle. Ne gördün Ela?
Dedeme bakarken ne gördün.
Söyle lütfen."

" Kan." Dedi.

Kaşlarım çatıldı. Damarlarım gerildi.

" Başından aşağı kan.
Yüzünün çoğu kan. Sadece kan."

Dedi yine ağlayarak.

" Sıra onda." Dedi sonrada dizlerinin üzerine bıraktı kendini.

" Sıra onda, bırak ne olur gideyim.
Yalvarırım bırak.
Yalvarıyorum.
Ne olur bırak."

Dedi ağlaması artarak. Sonrada yığıldı kaldı.

" Ela." Dedim panikle.
Deniz koşarak yanıma geldi.

" Ateş!
Bak demedi deme bu kız iyi değil elinizde kalacak."

Ela'yı kucağıma alarak kaçtığı odaya geri getirip yatağa bıraktım. Kaşları çatık, kirpikleri ıslak gözünden yanağına bir damla yaş akıyordu.

Ne düşüneceğimi şaşırmıştım artık. Ondan önce ben delirmezsem iyiydi.
Ne bırakabiliyordum ne yanımda tutabiliyordum. Ellerimle yüzümü sıvazladım.
Kendine gelsin adam akıllı konuşacaktım.
Kız gerçekten aklını kaçırmadan bir hal çare bulmalıydım.

*****

Yarım saatten fazladır o uyuyor bense yanında oturmuş bir yol düşünüyordum.
Deniz haklıydı. Kızı bana emanet diye korurken kız aklını kaçıracak hale gelmişti.

Elimle burun kemerini sıkarken küfür üstüne küfür ekledim.

O sırada Ela gözlerini araladı.

"Ela." Dediğimde odadaki Deniz yanıma geldi.

"Ela? Nasıl hissediyorsun?" Diye sordu.

Ela sessiz, sadece tavanı izliyordu.
Bir Ela'ya bir Deniz'e baktım.

Deniz'de bir Ela'ya bir bana baktı.

Ama Ela hiç kıpırdamıyor konuşmuyor öylece bakıyordu. Yinemi uyur gezeri tuttu diye düşünürken bana doğru döndü bakışları ve yüzü.

Elini uzattı koluma bastırdı işaret parmağını.
Sonra,

" Sen...
Gerçekmisin?" Dediğinde Deniz:

" Buyur al.
Sonunda kafa gitti. " Diye hırladı.

Dediğinin olma ihtimali tarttım bir an yersiz.

" Ela.
Ne oluyor? İyimisin?
Tabi ki gerçeğim."

Ela hızla yerinde doğruldu.
Yataktan inerek koridora çıkarken arkasından baktım.

" Baykuş.
Baykuş yok.
Gerçek. Rüya değil... "

Ela'nın yanına gelip kollarından tutarak kendime çevirdim.

Yüzünü avuçlarımın arasına aldım.
Gözlerine baktım.
Donuk şekilde bakıyordu yüzüme.

" Ne oluyor anlat...
Lütfen. "

" Sıra değişti." Dedi durgun. Gözleri doldu yeniden.

Yaman Bey sırasını başkasına verdi. Dedi kırık bir gülümseme ile.
Şaşırdım. Ne demekti sırasını başkasına vermek.

" Eve gitmek istiyorum. "

" Ela...? "

"Herşey bitsin istiyorum."

Dedi ellerimin arasında kayıp çıkışa doğru giderken.

Tam kolundan tutup,

" Ne oluyor yine. " Diyecekken Deniz'in elini kolumda hissettim.

" Bir süre rahat bırak bence.
Bırak kendi anlatsın."

Ela'nın arkasından baktım bir kaç saniye.

" Tamam lan! " Dedim.
" Tamam anasını satayım."

" Dikişlere dikkat edin. Ağrısı olursa ağrı kesici verin. Ve pansuman. "

Deniz'i başımla onayladıktan sonra, çoktan çıkmış olan Ela'nın arkasından çıktım bende.

Bahçeye geldiğimde Ela'nın dalgın şekilde park yerine baktığını gördüm.
Yanına gelerek kolundan tuttum.

" Hadi.
Gidelim." Dedim.

Sessiz uyum sağladı.
Arabaya binip eve doğru yola çıktık.
Yol boyunca yine sessiz dışarıyı izledi sadece.
Eve geldiğimizde üst kata odasına çıktı. Bu fazla sessizlik sinirimi bozuyordu.

*****

O gece eve geldiğimizde herşeyi dedemede anlattım.
Kendi ile ilgiki kısmı hiç beğenmeden dinledi. Her ne kadar Ela sıra değişti desede tedbirli olacağız dedi.

Peki ya sıra kime geçmişti?
Kimdi, tanıdık mı yabancımı?
Benim bile sinirlerim harap olmaya başlarken kızın bu kadar dayanması bile şaşılacak şeydi.

O geceden beri 2 gün geçti.
Ela 2 gündür odası ve mutfak arasında yaşıyor okul bile istemiyor bense sadece halini izliyordum.
Fazla sakin, uysal, sessiz, sorunsuz. En basitinden uykusunda yürümeliydi.

Hayır. Hiç Ela'ya göre değildi.
Ve bu durum hiç hoşuma gitmiyordu.
Ya gerçekten pisikolojisi bozuktu yada bir işler çeviriyordu.

*
Bugün bütün gün şirkette kalmış kaç gündür biriken işleri halletmiştim.

Sonrada özel işlerimdeki sorunlar için bir kaç kişiyi yakından görmem gerekmişti. Gerçi onlar beni görmekten memnun olmamışlardı. Ama Ateş ne derse o olur bu âlemde. Arada bir bunu insanlara hatırlatmam gerekiyordu. Ya kolay yoldan yada zor. Bugün 3. gün salonda dedemle oturmuş yapılacak yeni eğlence mekanının ayrıntılarını konuşuyorduk. Farklı bir mekan olmalı ilgi çekmeliydi. Müşterileri kendine çekecek bir şekilde yapılmalıydı.
Elimdeki sigaradan derin bir nefes çektim.
Bu sırada üst kattan inen Ela'yı gördüm. Sessizce izledim sadece.
Önüne bakarak inip mutfağa geçti.
Masadan aldığı bir bardak suyu tepesine dikerek içti.
Sonra bir bardak daha ve bir tane daha. Su içmekle arası iyi. Dedim içimden. Bir süre öylece bekledi...
Bekledi...
Kaşlarım çatık izlemeye devam ettim.

Sonra mutfaktan çıkarak gözleri hâlâ yerde yanımıza doğru geldi.

Tam önümde durdu.
Sessizce gözlerini gözlerime dikti. Sadece gözlerime bakıyordu.
Bense yüzüne gözlerine baktım. Uykusuz yorgun bir hali vardı. Gözlerinin altı kararmıştı. Beklediğim gibi uykusundamı yürüyor diye düşündüm.

Bir dedeme bir Ela'ya baktım. Dedemde öylece bize bakıyordu.
Elimdeki sigarayı koltuktaki küllüğe bırakırken,

" Bana yardım et." Dediğinde şaşkın donup kaldım.

" Lütfen.
Bana yardım et."

Dönüp yüzüne baktım. Gözlerinden bir damla yaş aktı ve yanağından aşağı kaydı.

" Babama iftira atanları bulmama, cezalarını çektirmeme yardım et.

Madem beni bırakmayacaksın bana yardım et. "

 

Loading...
0%