Yeni Üyelik
28.
Bölüm

K.B 28 Annemde mi!?

@azamet_29_2

" Ela... " Dedim ellerim yarı havada.

" Sakın!
Kıpırdama!
Sakınnnn...! "

" Ne?
Neden? " Dedi başını öne eğerek kendine bakarken.

" Ela bakma! "

Demeye kalmadı, dengesini kaybedince attığı çığlıkla birlikte geriye düştü.

" ELAAA!!

Hassiktir."

Hızla koşarak kenardan aşağı baktım.

" İmdaaatt! "

Diyerek bağıran Ela iki eliyle terasın betonundan tutunmuş düşmemek için çabalıyordu.
Hemen beton korkuluğun diğer tarafına geçtim. Onu tutmak için uzanırken,

" Ateş!
Ateş düşüyorum! "

Dediği anda parmakları kaydı.
Son saniyede bir elim korkulukta bir elimle bileğinden yakaladım.

" Seni yatağa bağlamayan kafamı sikeyim." Dedim dişlerimin arasından.

Ela'yı bileğinden yakalamıştım ama şimdide havada asılıydı. Kendimde korkuluktan tutunduğum için sadece düşmesini engelleyebilmiştim.
O sırada Faruk'ta aynı şekilde korkuluğun diğer tarafına geçti.

" Uzat elini aptal kız." Dedi sinirle.

Ela boşta sarkan elini Faruk'a uzatınca Faruk diğer kolundan yakaladı. O an derin bir nefes çektim.

Faruk ile aynı anda yavaşça yukarı çektik Ela'yı.
Ela anında kollarını boynuma sardı.
Bende belinden sarılıp terasa doğru alırken ben geriye oda üzerime düşünce ikimizde yerdeydik.

" Seni aptal uyur gezer."

Dedim dolu gözlerle göğsümün üzerindeki yatan kızın yüzüne bakarak.
Doğrulup elleri ve dizleri iki yanımda bacaklarımın üzerinde oturmuş nefes nefese kendine gelmeye çalışırken bende derin bir nefes alarak başımı geriye bıraktım.

Bir anda aşağı düştüğünü görünce kesin öldü diye düşünmüş, sırtımdan resmen lav aktığını hissetmiştim.

Faruk eli alnında,

" Bu kız tam bir baş belası abi."

Deniz:

" Valla ben erken emekli olacam.
Bu nedir ya!? " Diyerek eli kalbinde söyleniyordu.
Halimize bakıp korkmuştu.

" Yok.
Artık şakası kalmadı.
Bundan sonra uyurken seni yatağa bağlayacağım."

Diye söylenmeye başladığımda kız gülmeye başladı. Ciddi ciddi gülüyordu.

Sinirim şaşkınlığa dönüşürken Ela kendini üzerimden çekip yanıma bağdaş kurup oturdu. Gülüşü kahkaha atmayaya dönünce,

Haaah! Tamam... Dedim.
Gerçekten sıyırdı. Duvarın üzerinde ayılınca kayış koptu. Aklı başından gitti bu kez.

Deniz yanımıza gelerek dizinin üzerine çöktü.

" Ela.
Ela iyimisin?
Bana bak lütfen! "

Ela Deniz'e bakarken hâlâ kahkaha ile gülüyordu.

" Ela? "

" İpucu.
Gümüş...
İnşaat... Babam."

Hem gülüyor hem konuşuyordu. Daha doğrusu gülmekten konuşamıyordu.

Yerimde doğrulup ayağa kalktım. Hepimiz kıza bakıyorduk.

" Hâlâ rüya görüyor."

Diyen Faruk'a hak verdim doğrusu.
Hali normal değildi.

Ela'nın gülmesi yavaşladı, eliyle yerden destek alıp kalkmak isterken kolundan tuttum yardım etmek için.
Tam ayaklarının üzerine kalkmıştıki birden boşluğa bıraktı kendini.
Düşmeden belinden yakaladım. Yaşadığı korkuyla dizlerinin dermanı kesilmişti.

" İyimisin? " Dedim kucağıma alarak.

Gözleri kapalı.

" İ-iyiyim başım dönüyor.
Kafamın içi kazan gibi.
Sürekli görüntüler geçiyor."

Kucağımda Ela tekrar içeri girerken,

" Faruk sen işine dönebilirsin."

" Tamam abi.

Abi...
Gözünü seveyim bağlayın şu kızı. Bir dahakine bir yerden uçacak."

Dedi yaklaşarak kısık sesle.

Ne diyebilirdimki haklıydı. Böyle giderse olacağı oydu.
Faruk aşağıya inerken bizde Ela'nın odasına geçtik.
Ela'yı yatağına yatırdığımda hâlâ gözleri kapalıydı.
Deniz yanımıza yaklaşarak,

" Ela daha iyimisin? "

" Başım dönüyor.
Midem bulanıyor."

Diyince Deniz odadan çıkarak elinde çantası geri döndü. Çantadan çıkardığı tansiyon aleti ile önce tansiyonunu ölçtü.

" 2 gündür uyumamışşın Ela. Vücudun yorgun. Bu yüzdende tansiyonun düşmüş.
Şimdi damar yolu açıp ilaç vereceğim.
Tansiyonunu rahatlatacak.
Sende yerinden kalkma, uyu ve dinlen."

Ela gözleri kapalı başını salladı. Hâlâ inat ediyordu.

" Uyumak istemiyorum.
Kabuslar..."

Dedi ağlamaklı.

Deniz'in yanına gelip kolundan tutarak gözlerine baktım.
Kısık sesle,

" Uyut." Dedim.

Deniz bir bana birde sessizce ağlayan Ela'ya baktı.
Başını salladı. Oda biliyordu, yoksa daha kötü olacağını. En iyisi biraz uyumalıydı. Bu şekilde dinlenir ve aklı başına gelirdi.

Deniz çantasından bir ilaç daha çıkardı ve enjektöre çekti. Ela'nın yanına gelip yatağın ucuna oturdu. Elindeki iki ilacı yatağa bırakıp,

" Ela şimdi koluna damar yolu açacağım. Biraz acıyacak tamam mı? "

Ela konuşmadı.
Hâlâ sessiz ağlıyordu.
Deniz damar yolunu açıp hazırladığı iğneyi damardan yavaşça verirken,

" Bu ilaç tansiyonuna iyi gelecek." Dedi.
Arkasından da belli etmeden diğer ilacı verdikten sonra yanından kalkıp yanıma geldi.

" Birazdan sakinleşip uyur. "

" Tamam.
Ne kadar uyursa o kadar iyi."

Biz konuşurken kapıda Faruk'u gördüm.

" Abi." Dedi kısık sesle.

Başıyla dışarıyı işaret edince kapının önüne çıktım.

" Ne var! "

" Abi, Merve adındaki kız ve Cem denen o çocuk burdalar.
Arkadaşımızı merak ettik. Okula gelmiyor telefonu açmıyor.
Ne yaptınız kıza diye cırlıyor aşağıda."

" Bir onlar eksikti. "

" Birde..."

"Birde ne? "

" Abi büyük bey seni aramış ulaşamamış.
Acil şirkete gelsin diyor. "

Ellerimi ceplerime attım.
Telefonum yoktu.
Odada kalmıştı.

Tekrar içeri girip, önce Ela'ya baktım.
Ağlaması durmuş nefesi düzene girmişti.
Denize yaklaşarak kısık sesle,

" Deniz aynı şeyin tekrarlanmasını istemiyorum. Sen burda, kızla kal.
Yanından bir saniye ayrılma."

" Tamam."

Odanın dışına tekrar çıktıktan sonra,

" Faruk, odamdan telefonumu al aşağı gel.
Bende şu gelenlere bakayım."

Salona indiğimde ayakta ileri geri turlayan ikiliyi gördüm.
Beni görünce Merve hemen yanıma geldi. Karşıma dikilip,

" Ela nerde?
Ela'yı görmek için geldik. Kaç gündür ulaşamıyoruz. Ne okula geliyor ne telefonlara bakıyor. "

Cem:

" Başına birşey geldiyse eğer..."

" Kes lan sesini!
Sen kimsinde beni tehdit ediyorsun! Rahatsız. Doktor ilaç verdi uyuyor.
Bugün göremezsiniz."

" Size inanmıyoruz.
Görmek istiyoruz. "

" Yalan borcummu var lan.!
Rahatsız. Bugün göremezsiniz dedim.
İllede görmek istiyorsanız gidin, yarın sabah gelin."

" Görmeden gitmeyeceğiz."

Dedi Cem denen.

" Bana bak çocuk benim canımı sıkma. Gidin yarın gelin, benim iyi niyetimi zorlamayın."

Merve:

" Tamam Cem." Dedi, Cem'i kolundan tutarak.

" Yarın sabah burda olacağız. "

Kızın gözleri gözlerimdeydi.
Güya beni korkutuyordu.
Yüzüme çarpık bir gülümseme ekledim.

" Faruk! "

" Buyur abi. "

" Şunlara yolu göster."

" Gerek yok."

Dedi Cem, sinir bakışlarla.
İkili hızlı adımlarla evden çıkarken,
Faruk'tan telefonumu alıp dedemi aradım.
Konuştuktan sonra,

" Faruk şirkete gidiyoruz. "

" Sorunmu var abi? "

" Adamlara randevu verip toplantıyı unutmuşum. Bu kız bende akılmı bıraktı. Toplantı odasında adamlar beni bekliyorlar.
Hemen çıkalım. "

Faruk ile çıkarak bahçedeki arabaya binip şirketin yolunu tuttuk.

" Faruk."

" Buyur abi. "

Ziya Dinçer'in suçlandığı olayda, İnşaatın sahibi kim.

" Özgür Puhu. "

" Puhu?

Puhu.
Tabi ya.
Ela o yüzden baykuş, baykuş diyip duruyordu. Puhu da bir baykuş."

" Abi bu kız uzaylı falan olmasın."

Aynadan bana bakan Faruk'a baktım.
Bu sefer gerçekten saçmalamıştı.

" Bugün geç saate kadar şirkette kalmam lazım. Sende bu arada Özgür Puhu hakkında detaylı şekilde araştırma yap.
Hakkındaki herşeyi öğren.
Ölen ortağı hakkındada araştırma yap. Aralarında nasıl bir ilişki varmış bilmek istiyorum."

" Tamam abi. "

Yarım saat sonra şirkette ve toplantı odasındaydım.

Dedem masanın başındaki koltuğumda kaşları çatık oturuyordu. Ben geldikten sonra kalkarak odadan çıkarken tam yanımda durdu.
Kısık sesle,

" Kendini toplarla evlat.
Düşmanlarına fırsat verme." Dedi ve çıktı.

Dedem haklıydı.
Son zamanlarda Ela yüzünden her şey birbirine girmişti. Nerdeyse şirkete uğramaz olmuştum.
Etrafımdaki adamların diline dolanmadan toparlamalıydım kendimi.

*****

Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey karşımda durmuş bana bakan kendim oldu.
Bir anlık hissettiğim korkuyu atlattıktan sonra, şaşkın ve tedirgin şekilde karşımdaki görüntümü inceledim.
Korkarakta olsa bir adım yaklaşıp, bana bakan kendime daha dikatli baktım.
İki gözümde kırmızıydı.
Aynayamı bakıyordum yoksa gerçekten karşımda bir ben daha mı vardı anlamaya çalıştım. Sonra,

" Hayır bu ben değilim. "

Dedim. Değildim.

" Sensin ama sen değilsin Ela."

" Evet, sen kafamın içindeki o geveze sessin."

" Ben senin altıncı hissinim."
Gülümsedi.

" Neden rüyamdasın ve neden benim şeklimdesin.? "

" Konuşmamız gerekiyor çünkü."

" Konuşmak.
Sen hep konuşuyorsun ki.
Şimdi ne konuşacağız. "

" Ela.. Sınıra geldin.
Uçurumun kenarındasın.
Tıpkı annen gibi."

Söylediği şeyle afalladım.
Annen... Mi demişti o.

" Annem?
Na. Nasıl?
Ne demek annen gibi."

" 6.hissin sana annenden geçti Ela.
Annende senin gibi rüyalar görüyordu. Oda senin gibi ölecek insanlar ve olacak olaylarla ilgili şeyleri görüyordu."

" Na-nasıl. Gerçekten annemde benim gibi, o şeylerimi görüyordu."

" Evet.
Önceleri umursamadı...

Gerçekten umursamadı. Bu yüzden senden daha uzun süre dayandı. Ama bir gün senin gibi gerçekleşmelerini izleyince kortu. Gördükleriyle ne yapacağını bilemedi.
Hem küçük bir çocuk annesi olmak hem o kabuslar...
Zorladı. Sonra babana anlattı gördüğü rüyaları ve nasıl gerçekleştiklerini.
Ama baban inanmadı, abartı yada tesadüf dedi. Bir süre sonra anneni dinlemedi bile.
Sonra..."

" Sonra ne? "

Dedim hissettiğim huzursuzlukla.

" Annen nasıl öldü Ela? "

Dediğinde içimdeki huzursuzluğa endişe karışmaya başladı.
Düşündüm.

" T-trafik kazası. " Dedim.

Öyleydi. Yani ben öyle biliyordum.

Karşımdaki beden kollarını göğsünde birleştirdi.
Gözlerim kocaman açıldı istemsiz. Kalp atışlarımı kulaklarımda hissettim.

" Hayır. Mı? " Öyle değilmiydi.

" Yoksa...
Hayır...!
Hayır hayır.! "

Dedim aklıma ilk gelen saçma sapan şeyle.

" İnti...ha..r et..mişş olamaz!
Yapmaz.! "

" Kaldıramadı Ela.
Kendi ölümünü görmeyi kaldıramadı.
Dikkat et Ela...

Kendi ölümünü gören Ela...
Dikkat et."

Sonra yavaşca attığı iki adımla yanıma geldi.
Sarıldı. Sıkı sıkı sarıldı.
Kendi kendime sarılıyormuşum gibi hisssederken saşkın, donuk gözlerle kala kalmıştım.
Kulağıma yaklaştırdı dudaklarını. Fısıldarken nefesini hissettim.

" Sıra değişti Ela...

Sıra sende.
Engel olamazsan sıradaki sensin. Bağlı olduğun pamuk ipliği kopmak üzere.
Ya aşağı düşeceksin. Yada uzanan halata sıkı sıkıya yapışacaksın."

Geri çekilirken ellerimi karşımdaki bedene dayayıp geriye doğru itekledim.

" Ne? Ne halatı. Ne diyorsun anlayamıyorum."

" Sınırdasın Ela.
Dikkat et.
Dikkat et..."

Duyduğum şeylerle tüylerim diken diken olurken, ellerimin arasına aldım başımı.

" Uyanmak istiyordum.
Uyan, uyan, uyan!"

*****

Açılmak istemeyen göz kapaklarımı aralamak için zorlarken kendimi çok uzun zamandır uyuyor gibi hissediyordum.
Sonunda başardığımda kulağımda aynı cümleler zihnimde aynı görüntüler vardı.

Yattığım yerde ellerimi şakaklarıma bastırarak ovalarken aklımı toparlamaya çalıştım.

Annem...
Benim annem.
Oda benim gibi talihsizmiş.
Yada la*et mi demeliyim.
Bu olmaz olası yetenek ondada varmış ve onun, annemin ölümüne sebep olmuş.
Annem kaza ile değil intihar ettiği için ölmüş, çünkü dayanamamıştı. Gördüklerini oda benim gibi kaldıramamıştı. Öyle diyordu. Gerçekten öylemiydi.
Ya ben...
Ya bende sonunda...

Birden zihnimde kısa bir anı canlandı. Kendimi annemin cenazesinde mezarlıkta buldum. Bana annen öldü demişlerdi.
5 yaşımdaydım.
Ölümü bilmiyordum. Ama bir daha göremeyeceğimi hissetmiş ağlıyordum. Babama sımsıkı sarılmış ağlıyordum. O sırada kalabalığın arasından fısıltıyla gelen bir kadın sesini hatırladım. Çok küçüktüm. Ama o cümle nasıl olduysa bilinç altımda kalmış ve şuan yeniden hatırlamıştım.

" Duydunmu kaza değilmiş. İntihar etmiş zavallı. Kim bilir ne derdi vardı."

Bu cümleyi kim söylüyordu, kime söylüyordu hatırlamıyordum.
Ama annemin intiharı gerçekten doğruydu.

Başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi kapatarak bir süre bekledim. Ne yapacaktım.

" Babanın suçsuzluğunu ispatlamak için uğraşacaksan aklına sahip olmalısın Ela. "

Kafamın içindeki o geveze sese hırlayarak cevap verdim.

" Senin için demesi kolay. "

" Ela!
İyimisin?
Nasıl hissediyorsun? "

Duyduğum Deniz'in sesiyle irkilerek ona döndüm. Boş bulunup korkmuştum.

Deniz koltukta dirsekleri dizlerine dayalı oturmuş bana bakıyordu.

Yerimde doğrulurken kolumdaki damar yolunu fark ettim.

" Ne oldu. " Dedim kelebeğe bakarak.

" Dün uykunda yürürken ölümden döndün. 3. Kattan düşüyordun nerdeyse. 2 gün uyumamışsın yorgunluk ve uykusuzluktan tansiyonun düşmüş. İlaç verdim. Hatırlamıyormusun? "

Bir kaç saniye düşündükten sonra her şeyi hatırlamaya başladım.

" Rüya görüyordum." Dedim.

" Gümüş yılanı gördüm. Sonra o...
O inşaata götürdü beni. Sonra..."

Derken aklıma gelen şeyle hızla yerimde dizlerimin üzerine dikildim.

" Hatırladım! "

Dedim gülerek.

" Gümüş...
Gümüş biliyordu. İpucu, delil.
Beni oraya o yüzden götürdü. "

" Hızla yataktan kalktım.
Ateş...
Ateş nerde? Ateş'le konuşmalıyım."

Apar topar yataktan indim.
Deniz ayağa kalkarken,

" Ela dur sakin ol.
Ne oluyor?
Ne bu paniğin."

" Deniz, Ateş'le konuşmam lazım.
Hemde hemen."

Dedim hızla odanın kapısına yürüyerek. Bir yandan kapıyı açarken bir yandan arkamda bana bakan Deniz'e laf yetiştiriyordum.

" Delil.
Delili ordan almalıyım. "

Derken çarptığım sert bedenle gerisin geri sendelerken kolumdan tutuldum.

" Yavaş sakar şey...
Yataktan çıkar çıkmaz ne bu acele, tabakhananeyemi yetişiyorsun. "

" Ateş."

Dedim, kolundan tutarak gözlerine bakarak.
Ateş bir bana bir kolundaki elime baktı.

" Hemen gitmeliyim."

Kaşlarını çattı.

" Nereye? "

" O inşaata gitmeliyim.
O delil.
Delili ordan almalıyım. Başka birileri bulmadan onu almalıyım. "

" Ne anlatıyorsun. Yine rüyamı gördün."

" Delil diyorum, delili ordan almalıyım."

Ateş gözlerini devirdikten sonra kolumdan tutup yatağın kenarına getirip omuzlarıma bastırarak oturttu.
Yanımada kendi oturdu.

" Ne oluyor neden bahsediyorsun. Anladık bir rüya daha görmüşsün. "

" Evet. " Dedim başım önümde.

Yine kaşları çakıldı.

" Sakince anlat.
Ne gördün."

" Ateş." Dedim, yönümü Ateş'e dönerek.

" O. Yani babamın gece bekçiliği yaptığı o inşaata gitmeliyim.
Orda bir delil var.
O adamı kimin öldürdüğünü ispat edebilecek bir delil.
O tuğlaların arkasındaki o saati ordan almalıyım."

" Saat?
Ne saati? "

" Rüyamda Gümüş'ü gördüm. Beni o inşaata götürdü. Orda, tuğlaların arkasında bir saat buldum.
Üzerinde baykuş kabartması ve kan vardı. Ben saate bakarken yine o adam geldi.
Elinde baykuş dövmesi olan o adam. Önceki rüyamda katilin kendisi olduğunu söyleyen adam. "

Be- Beni.." Dedim ve durdum.

Devam edemedim.
Beni öldürecek, ecelim olan adam diyemedim.

Ateş derin bir nefes aldı.

" Ela beynim yandı.
Öncelikle aşağıda bekleyen arkadaşlarını gör. "

Dedi Ateş kolumdan tutup kaldırarak.

Odadan çıkıp koridoru geçerken,

" Yoksa o Cem denen hergele çok yaşamayacak. Acayip şekilde sinirlerimi bozuyor. Sana dua etsin. Yoksa onun..."

Dedi ama sustu.

" Merve ve Cem burda mı? "

Dediğimde sinirle,

" Evet.
Seni merak etmişler. Görmek istiyorlar. Önce onlarla konuş. Bir daha kapıma dayanmasınlar.

Onlar gittikten sonra yeniden, daha sakin şekilde konuşacağız.
Benimde anlatacaklarım var."

" Senin mi? "

" Evet."

Salona birlikte indiğimizde Merve,

" Elaa!" Diyerek koşup bana sarılırken Ateş arkadaşlarıma sinirli bir bakış attıktan sonra evden çıkıp gitti.

Cem:
" Ela. Nasılsın neden aramalarımıza cevap vermedin. " Dedi sarılarak.

" Bu mafya babası sana bir şey yaptı sandık. "

Birlikte koltuklara oturduk.

" Kusura bakmayın çocuklar. Biraz rahatsızdım ama şimdi iyiyim.
Aslında son aramalarınızı ve mesajlarınızı gördüm. Ama dönemedim. "

" Ela." Dedi Cem.

" Doğru söyle.
Bu mafya babası seni tehdit ediyor değilmi. Seni zorla burda tutuyorlar. Yoksa sen o adamla aynı yerde kalacak biri değildin."

Başımı öne eğdim.

" Önceleri öyleydi Cem.
Ama şimdi ona ihtiyacım var."

" Ne? Ne demek ihtiyacım var. "

" Babamın suçsuz olduğunu ispatlayabilmek için bu adamın sınırsız gücüne ihtiyacım var. Ondan bana yardım etmesini istedim."

Yanımda oturan Merve ellerimi ellerinin arasına alarak yüzüme baktı.

" Bir mafyadan yardım mı istedin? "

" Evet.
Eğer babamın suçsuzluğunu ispatlayabileceksem düşmanıma bile boyun eğerim."

" Ela.! " Dedi Merve. Gözlerimin arasında geziyordu gözleri.

" Hmm."

" Gözün kırmızı oluyor."

Güldüm.

" Merve gözüm zaten kırmızıydı."

Merve:

" Sol değil Ela.

Sağ, sağ gözünde kırmızı leke var."

 

Loading...
0%