3. Bölüm

K.B 3 Hastane

azimet azimet
azamet_29_2

Faruk direksiyona geçip gaza basarken Selim de ön koltuktan bize dönmüş,bakıyordu.

"O mu?" Dedim emin olmak için.

Selim:

"Benziyor abi.
Gözüde kırmızıysa kesin o."

"Ne?"

"Demedim mi.?
Unutmuş olmalıyım.
Kızın bir gözü mavi diğeri kırmızı abi."

Duyduğum şeyle şaşırarak arabanın tavan ışığını açtım.

Kız bana bakarak,
" Gelmek istemiyorum.
Bırakın gideyim." dedi yine ağlayarak.

O an gördüm kızın sol gözünü. Selim'in dediği gibi kırmızıydı. Kırmızı göz varmıydı diye düşündüm anlık.
Kız ağlarken,
"Lütfen." Dedi arka arakaya.
"Lütfen..." Sonra gözleri kayarak kapandı.

"Hassiktir."
Kız daha fazla dayanamamıştı.

"Abi nereye gidiyoruz?"

"Eve çek."

Kızı yavaşça biraz kaldırıp sol kolumla kucaklayarak tutup sağ elimle cebimden telefonumu çıkarıp kızı tekrar kucağıma yatırdım.
Sonra Deniz'i aradım.

Deniz hastanede yattığım süre boyunca benimle ilgilenen doktorumdu. O günden sonra ne zaman doktor gerekse sadece onu çağırıyordum.
Artık aileden biri gibi olmuştu.
Telefon ikinci çalışta açıldı.

"Alo Ateş."

"Alo Deniz hemen bütün malzemelerini al gel."

" Ne oldu yine?
Yaralamısın?
Kötüysen buraya getirsinler."

" Ben değil.
Başka biri. Sen hemen gel! "

" Tamam yarım saate ordayım."

Telefonu kapatıp kızın yüzüne baktım. Teni bembeyaz olmuş dudakları morarmıştı.
Çok üşümüştü, baygın olmasına rağmen hâlâ titriyordu. Soğuktan kızarmış çamurlu ayaklarına kaydı gözüm.
Kızı evden nasıl aldılarsa artık ayakkabısı bile yoktu.
Adamlardan bile çıplak ayak kaçmıştı. O sırada ayak bileğindeki şişlik dikkatimi çekti büyük bir şişlik ve morluk vardı. Burkulmuş olmalıydı.

Faruk, " Geldik abi. " diyince kendime gelerek kızı koltuğa bırakıp arabadan indim. Sonrada kızı dışarı çekerek tekrar kucağıma aldım.

Hızlı adımlarla yürüyerek kapıya geldiğimde Faruk'un açtığı kapıyla içeri girdim.

" Faruk.
Zibidiyi bırakma onunla işim var."

" Tamam abi."
İçeri girdiğimde geç saat olmasına rağmen dedem hâlâ salonda oturuyordu.
Beni görünce hemen ayağa kalkarak yanıma geldi.

" Nerde kaldın evlat? " dedi merakla kucağımdaki kıza bakarak.

" Borcumu arıyordum.
Tanıştırayım dede.
Kan borcum." Dedim sinirle soluyarak.

Biz konuşurken Deniz girdi kapıdan.

" İyi akşamlar.
Ateş ? "

Dedi önce bana sonra kucağımdaki kıza bakarak.

"Bu kim.
Ne oldu.
Kaza falanmı.?"

" Borcum Deniz, borcum."

" Ne!? "

" Sonra anlatırım.
Önce yukarı çıkalımda şu kıza bak.
Kamyon çarpmış gibi."

Deniz'le birlikte yukarı çıkarak odama girdik.
Kızı kendi yatağıma bırakıp üzerinden kabanımı kaldırdım.
Hâlâ elleri yumruk şeklinde ve titriyordu. Deniz bana bakarak,

" Sencmi yaptın yoksa? " Dedi.

" Saçmalama.
Ben bulduğumda böyleydi."

" Neyse önce şu ıslak kıyafetlerden kurtaralım kızı.
Sonrada nesi var bi bakalım.
Sende bir battaniye ver, donmuş kız."

Ben dolaptan battaniyeyi alırken Deniz kızın ıslak kıyafetlerini çıkarıyordu. Elimde battaniye ile döndüğümde Deniz'i ayakta kızın vücudunu izlerken buldum. Yanına geldim.

" Ne oldu neye bakıyorsun? "

Baktığı noktaya kıza çevirdim gözlerimi.

" Sen yapmadığına eminsin değilmi?"
Dedi.

" Deniz, boğarım seni! "

" Sen değilsen bile, biri yapmış.
Bu kadar yara normal değil çünkü."

Kızın boğazında parmak izleri, kaburgalarında morluklar, ayak bileği şiş, dizleri kolları sıyrılmıştı. Bazı morluklar eskiydi bazıları yeni.
Kızı yan çevirdi. Sırtının ortası yukardan aşağı morarmıştı. Tekrar sırt üstü yatırıp elimdeki battaniyeyi üzerine örttüm.

" Ateş burda olmaz, hastaneye gitmesi gerekiyor.
O kaburga ya kırık ya çatlak.
Akciğere batarsa sorun olur. Ayak bileği de kötü burkulmuş. Ateşini ve yara bereleri söylemiyorum bile."

" Hay ben şansımı sikeyim. Bu kadar işimin arasında bir bu eksikti."

Elimle ensemi sıkarak telefonumu çıkarıp Faruk'u aradım.

" Faruk arabayı öne çek hastaneye gidiyoruz.
Sende al çantanı in."

" Tamam.
Dikkatli al kızı ." Diyerek çıktı.

Arkasından sinirle bakarak,

" Senin kafanı sikeyim Ateş Yıldırım.
Sorarmısın neden kimse borca gelmiyor diye. Al sana borç.
Lan bari para pul deseydi.
Mal mülk deseydi."

Kendime arka arkaya ettiğim küfürler eşliğinde kızı yavaşça üzerindeki battaniyeye sararak kucağıma aldım.
Sonra odadan çıkıp merdivenleri indim. Salona geldiğimizde dedemin merakla baktığını görünce,

Deniz, "Hastaneye gidiyoruz Yaman Bey." Dedi.

Dışarı çıkarak hazır bekleyen arabanın arka koltuğuna geçip kızı yine yavaşça kucağıma yatırdım. Faruk direksiyona geçerken Deniz'de yanına oturdu.

" Abi durumu kötümü? "

" Deniz beyefendi öyle diyor. "

"Öyle olmasa demezdim."

Hastaneye geldiğimizde önce acil müdahale odasına girdik.

" Sen çıkabilirsin bundan sonrası bizde."

Kızı orda bırakıp koridora çıktım. Deniz yanındaki hemşirelerle kızı alıp giderken bende bahçeye çıktım.

Cebimden sigara paketimi çıkararak bir dal alıp dudağıma bıraktım. Faruk hemen çakmağı ile yaktı sigaramı.
Derin bir nefes çekip havaya doğru üfledim.

" Faruk.
Şu kızı ebesinden dedesine kadar araştır. Özelliklede babasını.
Neden ceza evindeymiş. Gerçekten suçlumu, suçsuzmu bilmek istiyorum."

" Tamam abi.
Abi kızı bulduk aldık. Peki şimdi ne olacak? "

" Bilmiyorum önce kızın durumunu anlayalım."

"Abi bu gece Selçuk depoya gelecekti seninle konuşmak için. Şimdi oda bozuk atacak."

" Gebermediya beklesin.
Kim bilir ne bok peşinde."

" Hemşire geliyor abi."

Duyduğum şeyle arkamı döndüm.

" Ateş bey.
Deniz hoca sizi hastanızın odasında bekliyor."

" Gidelim bakalım ne diyecek? "

Elimdeki sigarayı yere atıp ayakkabımın burnuyla ezdim. Sonrada hemşirenin eşliğinde içeri girip asansöre bindik ve yatan hasta bölümüne çıkarak kızın olduğu özel odaya geldik.

İçeri girdigimizde Deniz serumu ayarlıyordu.
Ellerimi ceplerime sokarak,

" Eee.
Durum ne? "

" Dediğim gibi kaburgasında çatlak var. Nasıl olduğunu sen biliyormusun? "

" Hayır."

" Ayak bileği burkulmuş. Bir süre üzerine basamaz. Vücudunun bir çok yerinde ezilme, zedelenme ve sıyrıklar var.
Ateşi yüksek, tahlil sonuçları kötü. Vitamin ve kan değerleri yerlerde.
Böyle devam etseymiş zaten biryerlerde düşer kalırmış. Serum takıp vitamin, antibiotik ve ateş düşürücü ilaç ekledim, bir süre uyur."

Elimi cebimden çıkarıp alnıma bastırdım. Sinirle,

" Aman ne güzel."

" Şimdi anlat kim bu kız. "

" Borcum dedimya! "

" Ben şaka yaptığını sanmıştım.
Bu nasıl borç? "

" Hayatım boyunca şaka yapmadım. Ne dersem odur. 3 yıl önce buraya geldiğimde bana kanını borç veren adamın kızıymış. Adam ölmüş. Ölmeden önce bana biriyle mesaj yollamış. Kanıma karşılık kızımı koru diyor.
Bugün buldum kızı. Üvey annesiyle kocası. Yada ne boksalar, ibnenin tekine satmışlar kızı.
Zorla götürürlerken ellerinden aldığımda bu haldeydi."

" Anladım.
Peki uyanınca ne yapmayı düşünüyorsun."

" Onu o zaman düşünürüm.
Deniz bu kız kesin uyurmu? "

" Yâni. İlaçlar uyutur."

" Faruk. Buraya bir adam bırak.
Bizde depoya gidelim."

" Tamam abi."

Asansöre giderken Faruk adamlardan birini çağırdı. Burda kızın yanında kalacaktı. Hastaneden ayrıldıktan sonra depoya geldiğimde Selçuk ve adamları içerde beni bekliyorlardı.
Yüzünden memnuniyetsizligi belli olsada bir şey diyememişti.
Kolay değildi bana hesap sormak.

" Ateş Yıldırım."

"CSelçuk Darca."

Depodaki masaya geçip oturdum. Selçuk'ta karşıma geçti.
Adamlarda etrafımıza dizilip beklediler.

"Geceden beri sizi..."

Demiştiki yumruğumu masaya vurarak,

"Bana hesap mı soruyorsun lan sen!"

" Estağfirullah.
Sadece bir sorun mu var diye merak ettim."

" Var yada yok beni ilgilendirir."

" Haklısın."

"Neden görüşmek istedin onu söyle."

" İş.
Büyük iş var elimde. "

" Ne işi. Nasıl iş?"

"CGöçmen işi. Sınırdan alarak avrupaya geçireceğiz."

Geriye yaslandım.

" Sen, ya içip geldin.
Yada kafayı yedin.
Benim öyle işlerim olmaz öğrenemedinmi hâlâ? "

"CBu işte büyük para var. Hemde çok büyük. İkimizde bu işten..."

"VNe ben seni gördüm.
Ne de sen beni."

Dedim masadan kalkarak.

" Bir dahada bana böyle sikik işlerle gelme."

Dedim arkamı dönüp depodan çıkarken. Faruk'un açtığı kapıdan arabaya binip oturdum.
Faruk direksiyona gecince,

" Nereye abi?"

" Eve çek koçum.
Başım çatlıyor."

" Tamam abi."

Eve geldiğimde saat sabahın 8 i olmuştu. Odama çıkıp sıcak bir duş alıp üzerimi değiştim.
Sonrada kendimi yatağa bırakıp gözlerimi kapattım. İki günden beri ayaktaydım ve yorgundum.

Ne kadar uyudum bilmiyorum. Gözlerimi telefonumun sesiyle açtım.
Ekrana baktım. Arayan Deniz'di.
Gözlerimi tekrar kapatıp,

" Ne var lan niye aradın? "

" Buraya gelsen iyi olur."

"CNeden?"

"CSeninki uyandı ve ortalığı birbirine kattı."

" Benimki kim lan? "

Demiştimki aniden hatırladım.
Kızdan bahsediyordu. Telefonu kapatıp hemen yerimden kalktım.
Üzerimdekileri çıkarıp siyah takımı mı giyinip odadan çıktım.

Salona inerken dedemi gördüm.

" Ateş.
Ne bu acele?
Nereye? "

" Hemen çıkmam lazım dede kusura bakma. Gelince anlatırım."

Diyerek kabanımı alıp evden çıktım.

" Faruk! "

Faruk koşarak yanıma geldi .

"Arabaya.
Hastaneye gidiyoruz."

" Tamam abi."

Arabaya binerken saatime baktım.
Akşam 5 ti. Bütün gün nasıl uyumuştum ben. İki gündür ayakta olduğum için sızıp kalmıştım sanırım.

" Abi bir sorun mu var? "

" Şu kız. Hastaneyi birbirine katmış.
Deniz aradı."

" Gerçektenmi o haliylemi?"

Aşağı yukarı yarım sonra hastanedeydik. Hızla arabadan inip bir yandanda Deniz'i aradım.

" Nerdesin Ateş?
Kızın bizi vurmasınımı bekliyorsun? "

" Geldim."

İçeri girdik, asansöre gelip binerek 4 e bastım. Kata çıktığımızda koridordaki kalabalığı ve Deniz'i görünce koşar adım yanlarına geldik.

*****
Gözlerimi açtığımda bilmediğim bir yerdeydim. Kolumdaki seruma ve
trafıma bakınca hastane odası olduğumu anladım.
Gözlerimi kapatıp neler olduğunu düşünmeye başladım.
Gözümün önüne gelen görüntülerle olanları hatırladım.

O iki adi insan beni şekilsizin birine satmışlardı. Adamlar beni zorla götürürken onlardan kurtulmak için arabadan atlamıştım ama, yine yakalamıştım.

En sonundada başka biri beni zorla onlardan almıştı.
O adamda onlardandı biliyordum.

Ellerimi yüzüme kapayarak ağlamaya başladım.
Allahım yardım et ne yapacağım ben. Yağmurdan kaçıp doluya yakalamıştım.
Ellerimin tersiyle gözlerimi sildim önce.
Hemen burdan gitmeliydim yoksa birdaha izin vermezlerdi.

Hızla yerimde doğrulmak istedim ama kaburgamdaki müthiş acıyla gerisin geri yattım. O kadar acımıştıki sanki nefesim kesilmişti. Üzerimdeki hastane pijamasını kaldırıp zorlukla karnıma baktığımda sağ kaburgamın mosmor olduğunu gördüm.
Ne olmuştu.
Bu kadar acıdığına göre yoksa kırık falanmıydı.
Galiba arabadan atlayınca olmuştu ama o an anlamamıştım.
Yavaşça yan dönerek acıylada olsa kalktım. Arka arkaya bir iki nefes aldım zorlukla.
Her nefes alışımda bir bıçak batıyordu sanki. Kolumdaki serumu kapatıp kelebekten ayırdım.

Ayağa kalktığımda bu kez sağ bileğimde hissettiğim acıyla dişlerimi sıkarak geri oturdum.

Ayağımı biraz kaldırıp baktığımda ayak bileğiminde sarılı olduğunu gördüm. Kaçmaya çalışırken acıdığını hatırladım. Oda arabadan atlayınca olmuştu sanırım. Şuan bir araba çarpmış gibiydim. Keşkede çarpsaydı. Belki ölür kurtulurdum.

Zar zor ayağa kalkıp sol elim kaburgamda aksayarak kapıya yöneldim.
Aralık olan kapıdan dışarıya baktım. Hemen kapının önünde silahlı bir adam vardı. Hızla geri çekildim.

O pislik adam kaçamayayım diye dikmiş olmalı kapıya bu adamı. Geriye dönüp odaya baktım.
Sonra pencereye ilerledim yavaşça.
Dışarı baktığımda yeniden ağlama isteği geldi. 4 kattaydım. Pencereden kaçamayacağım kadar yüksekti.
Ne yapacaktım nasıl kaçacaktım burdan. O anda yatağın başlığına takılı serum askısını gördüm. Hissetiğim acıya aldırmadan yatağın yanına gelerek serumu indirip askıyı yerinden çıkardım.

Tekrar kapının arkasına gelerek küçük bir çığlık attım. Kapının önündeki adam anında içeri daldığında hızla kafasına vurdum elimdeki demiri.
Aynı anda acıyan kaburgam ve ayağımla iki büklüm olup inledim.
Aniden yaptığım bu sert haraket canımı daha çok acıtmıştı.

Yerde hareketsiz yatan adamın yanına eğilip titreyen elimi uzatarak elindeki silahı aldım.
Hayatım boyunca hiç silah görmemiş ve dokunmamıştım. Ama kaçmak için bu silaha ihtiyacım olabilirdi. Silâhı elime alıp hemen kapıdan dışarı çıktım.
Ne kadar ağırdı bu demir parçası.
Koridorda doktoru ve hemşireyi görünce çok mutlu oldum. Onlardan yardım isteyebilirdim burdan ve o adamdan kurtulabilirdim.

"Doktor bey yardım edin bana.."
Dedim önce.

Adam beni elimde silahla görünce birden durarak ellerini yarım şekilde havaya kaldırdı. O sırada odadaki adamda elinde o demir askı ile dışarı çıktı.
Doktora bakarak,

"Doktor bey ne olur hemen polis çağırın. Bu adamlar beni zorla kaçırdı yardım edin."

Dedim yalvarırcasına.
Ama tek yaptığı eli kafasında odadan çıkan adama ve elindeki demire bakmaktı. Adam başını iki yana sallayınca doktorunda yardım etmeyeceğini anlamış oldum.

Silahı havaya kaldırıp tetiğe bastım. Hayatımda ilk kez bir silâhla ateş etmiştim. Çıkan ses korkunçtu.

"Hemen polis çağırın." Dedim yine.

Ama kimse kıpırdamadı.
Onun yerine güvenlik görevlileri geldi. Bu daha iyi diye düşündüm onlardan yardım isteyebilirdim.

Adamlarada aynı şeyi söyledim ama onlarda hiç bir şey yapmadı.
Ne oluyor,neden kimse bana yardım etmiyordu.

Doktor olan cebinden telefonunu çıkarıp birini aradı.

"Buraya gelsen iyi olur.
Seninki uyandı ve ortalığı birbirine kattı." Dedi ve kapattı.

Benden bahsetmişti. De seninki ne demekti. Kimin nesiydim?

"Size söylüyorum. Lütfen, ne olur Polis çağırın burda zorla tutuluyorum." Dedim ağlayarak.

Doktor olan,

"Bak sakin ol.
Biz sana zarar vermeyiz.
Dün geldin buraya, yaralıydın.

Kaburganda çatlak var ve şuan kendini zorluyorsun.
Yapma, sakinleşip odana dön. Konuşalım anlayacaksın sende."

"Hayır.
Size inanmıyorum.
Madem yardım etmeyeceksiniz çekilin." Dedim.

"Hepinizde odaya girin.
Kendim giderim. "

Diyerek üzerlerine yürüdüm. Onlar duvarın yanına geçerken bende yanlarından geçerek asansöre binecektim.

"Kusura bakma burdan gidemezsin." Dedi yine aynı doktor.

Bu sırada telefonu çaldı.
Cebinden alıp açtı,

"Nerdesin Ateş. Kızın bizi vurmasını mı bekliyorsun.?" Dedi.

Telefon hâlâ elindeyken asansörün açıldığını gördüm. Oydu o adamdı gelen.
Beni diğer iki adamdan zorla alan adamdı. Yanında da biri daha.
Koşar adımlarla yanımıza gelirken korkum dahada arttı. Asansöre doğru yürürken şimdi korkuyla ters yöne geriliyordum.

"Polisi çağırın diyorum size.
Siz ne biçim güvenliksiniz. Beni zorla tutuyorlar diyorum. Neden anlamıyorsunuz."

Diye bağırdım.
Ama kimse umursamadı bile.
Adam doktorun yanına geldi.
Hemşire ve güvenliklere siz gidin diyerek yolladı.
Sözü geçen biriydi belliki.

"Ne oluyor." Dedi çatık kaşlarıyla bana bakarak. Adama baktım.
Tepeden aşağı siyah kıyafetiyle ürkütücü görünüyordu.

"Silâhı nerden buldu lan bu?"

Dedi öfkeyle. Sesi bile korku salıyordu etrafına.
Korkum gitgide dahada arttı.

"Uyanınca ilk iş adamını kandırıp başına serum askısıyla vurmuş. Sonrada silahını almış."

"Beynini siktiğim.
Seni oraya dikende kabahat."

Dedi kapının önünde yere bakan adama doğru. Sonrada bana doğru yürüyerek yüzüme baktı.

"Sakin ol.
O elindeki oyuncak değil. Birini vurmadan bana ver onu." Dedi elini bana uzatarak.

"Uzak dur benden.!"
Diye bağırdım dişlerimi sıkarak.
Güçsüz elime ağır gelen silâh elimle birlikte titriyordu.

Tepeden tırnağa süzerek baktı bana.
O bakınca bende baktım halime.
Sol elim sağ kaburgamda, sağ bileğim acıdığı için sol ayağımın üzerinde yalın ayak duruyordum.

Halim hiç de iyi değildi aslında.
Canım acıyordu,hemde çok. Hem kaburgam hem ayak bileğim gerçekten kötüydü. Ama burdada kalamazdım.
Şansımı bir kez daha denedim.

"Polis çağırın bu adam beni zorla kaçırdı." Dedim.

"Yok öyle bişey." Dedi siyah gözleriyle gözlerime bakarak.

"Yalancı.
Yalan söylüyorsun.
O şerefsiz adam beni sana sattı değilmi."

Dediğimde çoktan ağlamaya başlamıştım.

"Ben bunu haketmedim." Dedim. Başımı iki yana salladım.

"Bu kadarınıda hiç hak etmedim.
Ne duruyorsunuz ya.
Polis çağırın diyorum."

Dedim yine bağırarak.

"Bana bak.
Seni ne satın aldım nede kaçırdım. Aksine seni o ibnenin adamlarından kurtardım.
Şimdi benim sinirlerimi daha fazla zorlamadan, o elindekini bırak odana dön."

"Hayır.
Polis gelene kadar hiç bir yere gitmiyorum. Uzak dur benden yaklaşma sakın!"

Doktora döndüm yeniden.

" Doktor, eğer hemen polisi aramazsan senide şikayet edeceğim. Bu adamla ortak olduğunu söyleyeceğim." Dedim.

Siyahlı adam:
"Bana bak!"

Diyerek bir adım attığında silahı iki elimle kavrayıp yüzüne çevirdim.

"Uzak dur benden dedim, yaklaşma! "

Bana bakarak alaycı şekilde konuşmaya devam etti.

"Sen hiç hayatında birini vurdun mu? Ölen birini izledinmi?"

"Uzak dur benden.
Burdan hemen gitmek istiyorum."
Dedim yeniden.
Aptal göz yaşlarım durmadığı için hâlâ ağlıyordum.

Adam kaşları çatık bana baktı.
Hızla belindeki silahı çıkarıp bana doğrulttu. Sabrı tükenmişti sanırım.

"Oyunmu oynamak istiyorsun? Oynayalım!"

Doktor:

"Ateş?
Ne yapıyorsun sakin ol biraz." Dedi panikle.

"Sen karışma."

Silâhı görünce korkuyla baktım önce. Ellerimdeki titremeye kalbimdeki titremede eklenmişti.

Gerçek acımasız yüzü buydu işte.
Yinede pes etmedim.
Burdan geri dönüş yoktu.
Ağlasamda diklenerek,

"Vur." Dedim.
Yinede sizin cehenneminize gelmem."

Sinirle gülümseyerek,

" Seni vuracağımı kim söyledi."
Dedi.
"O silahı sana kaptıran geri zekalıyı vuracağım.
Senin yüzünden o ölecek.
Sende biri nasıl öldürülür izler ve öğrenirsin."

Dediklerini duyan adam yaptığından pişman yalvarmaya başladı.

"Abi affet bir daha olmaz.
Bağışla ne olur. "

Diye yalvarırken bir yanımdaki adama birde kapının önünde başına vurduğum adama bakıyordum. Söylediği şeyi yaparmıydı gerçekten.

"Af yok ulan.
Bacak kadar kıza silahını kaptıran adamla işim olmaz.
İşini yapamadın. Af yok, cezanı çek!"

Dedi silahın horozunu kaldırarak.
Adam daha çok yalvarmaya başladı.

"Kurban olayım abi bağışla.
Affet ne olur. Affet abi. Köpeğin olayım affet." Diyordu adam.

Ama bu adamın afla işi yok gibiydi.
Tam tetiğe basacakken.

"Dur!
Dur tamam! " Dedim.
Hâlâ ağlıyordum.

"Birinin ölmesine sebep olmak istemiyorum."

Silâhı hâlâ adama dönük şekilde başını yana doğru çevirip bana baktı.

" Öldürme.
Lütfen!"

Dedim elimdeki silahı kararsız şekilde aşağıya doğru indirirken.

Bir adımda yanıma geldiginde korkuyla geriledim. Elimdeki silahı çekip alıp belinin arkasına taktı.

Elindeki silah kendi adamına gözleri gözlerime dönüktü hâlâ .

Dudaklarında korkutucu bir gülümseme gördüm.

"Af yok dediysem af yok!"
Dedi.
O an gözlerinde ölüm meleğini gördüm.

Sonrada adama doğru tuttuğu silâhın tetiğine bastı.
Duyduğum sesle yerimde sıçradım.

Adam yere devrilirken ölüm karasıyla bana bakan gözlere baktım.
Hiç acımadan, sırf silahını aldığım için benim yüzünden o adamı vurmuş ve kılı bile kıpırdamamıştı.

Korkuyla titreyen bedenim ve gücü kesilen dizlerime kararan gözlerimde eklendi. Olduğum yere yığılırken beni tuttuğunu hatırlıyorum. Sonrası karanlıkta kayboluş.

*****

Nerdeyim ben! Başımı gökyüzüne kaldırdım, temiz berrak bulutsuz bir gündü. Hava çok güzeldi. Güneş insanın hem içini hem dışını ısıtıyordu.

Sonra etrafıma bakındım...
Çok yüksek bir yerdeydim.
Bütün şehir burdan rahatlıkla görünüyordu. Önüme eğdim başımı.

Ham beton bir zeminde duruyordum.
Kenara kadar yürüyüp aşağı baktım.
Bulunduğum yer bir inşaattı ve ben en üst kattaydım. Yüksek bir bina inşaatı. Benim burda ne işim vardı.

Bulunduğum yere bir göz gezdirerek çıkış için merdiven aradım.
Gördüğüm merdivene doğru ilerleyip aşağı inmeye başladım.
Daire şeklindeki merdiven sanki indikçe dahada uzuyordu.

Sonra aniden bir silah sesi duydum.
Korkuyla kendi etrafima bakındım.
Bir adam gördüm.
Uzun boylu gri takım elbiseli biriydi. Elinde bir silah, önünde yerde yatan bir adam vardı. Adam hala nefes alıyordu.

Zar zor,
"Yapma" Dedi. Hâlâ yaşıyordu.

O ise adama bakarak,

"Ortaklığımız bitti."

Dedi ve bir kez daha ateş etti.

Korkuyla çığlık attım.
Yerde yatan adamın başı yana düştü.
Aynı anda ateş eden adam beni gördü.
Silahını bana çevirerek üzerime yürüdü. Ellerimi yarım şekilde havaya kaldırdım.

" Onu öldürdün."

Diyebildim kekeleyerek. Öyle korkmuştum ki .
Kalbim göğüs kafesimi zorluyordu.
Geri geri yürüyerek kenara kadar geldim. Bir adama bir akamdaki boşluğa baktım.
En az on kat vardı aşağıda.
Gözlerim yine doldu.
Adam bir adım daha geldiğimde kendimi boşlukta buldum. Aşağı doğru düşerken çığlık çığlığa bağırdım.

*****
Birden gözlerimi açarak yerimde doğrulunca,kaburgamdaki acıyla,

"Aahh!" Dedim geriye doğru yatarak. Elim karnımda acıyla yan döndüm.

"Şşiitt.
Sakin ol. Ani hareket etme. "

Dedi biri.
Kim olduğunu görmek için gözlerimi açtığımda hastanedeki doktor bana bakıyordu.

"Kâbus görüyordun. İyimisin?"
Dediğinde hızla geriledim. Ama aynı acı yine bıçak gibi saplandı.

"Uzak dur benden." Dedim dişlerimi sıkarak.

Oturduğu yataktan ayağa kalkıp geriledi.

"Tamam sakin ol biraz. Canın daha çok yanıyor."

Etrafa bakarak.

" Nerdeyim ben?" Dedim.

"Nereye getirdiniz beni?"

O an yine onu duydum.
Bundan sonra yaşayacağın yerdesin.
Benim evimde.

 

Bölüm : 19.09.2024 20:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...