@azamet_29_2
|
Ani bir kararla kalabalığın arasından geçerek önünde durdum. " Özcan Puhu! " Dedim. Gözlerini dikip bana baktı. " Sensin.. Kızıl göz..." Gülümsedim. " Dur! " Dedi Özcan. " Bırak! " Yanına yaklaştım. " Seni adi katil... Saatin nerde Özcan Puhu? Gözlerini anında gözlerime kilitledi. Kafamın içinden yüksekce bir ses duydum. *" BİNGO *" Evet bingoydu gerçekten. Sanki o an onun yerine geçtim. Geçmişe gittim. O adamı öldürdükten sonra saatimin kayıp olduğunu farkettim. " Ne? " Neden bahsettiğini anlamıyorum?" Dedi yine bilmez şekilde. Dudağımın kenarına haince bir gülümseme ekledim. Oydu işte. Diğer rüyamda yüzüme doğrultulan silahı tutan eldi. Etrafımızdaki kalabalık, ders saati geldiği için içeri girerken ben ve Cem hâlâ bahçedeydik. 2 adım gerileyerek. " Anladın! " Dedim. " Bal gibide anladın! Kendini kurtarmak için suçu babamın üzerine yıktın. Ölen babamın masum olduğunu ispatlayacağım. Sende tıpkı onun gibi dört duvar arasında gün sayacaksın." Dedim bağırarak. Gözlerinde dalga dalga öfke gördüğüm adam aniden bir adım öne çıktığında Davut'da anında ikimizin arasında belirdi. Ne zaman gelmişti anlamadım bile. " Höst lan! " Dedi önce hırlayarak. Sonra, " Yenge sorun mu var? " Dedi tıslayarak. Yenge? Yemi atmıştım ve belliki oda yutmuştu. Özcan bir Davut'a bir bana baktı kaşları çatık. " Bir sorun yok Davut. " Dedim. Sonra ekledim. " Şimdilik! " Sanırım aklımı kaçırmıştım. Özcan'ın kasılan çenesinden dişlerini sıktığını hemen anladım. " Doğru yoldasın Ela. " Özcan ve adamları birlikte gözleri üzerimizde yanımızdan geçip kapıya doğru gittiler. Okula girmeden önce son kez bana dönüp baktığında sinirle elimi kaldırıp orta parmağımı gösterdim. Ölüm kokan bakışlarla haince gülümsediğini görürken içeri girerek gözden kaydoldu. " Tamam Davut sorun yok sen işine bakabilirsin." Dedim ama şuan dizlerim titriyordu. Davut elini cebine atarak telefonunu çıkardı ve arabaya doğru yürüdü. Eminim Ateş'i arayacaktı. " Bu adam neden burda? " " Bugün sürpriz bir konuşmacı gelecek demişlerdi. Demekki o konuşmacı bu adammış." " Konuşmacımı? Dedim sinirle. " Adi. Diyerek baktım arkasından. " Sen gidecekmisin o pisliğin konuşmasını dinlemeye." " Aslında gitmek istemiyorum ama hocalar işte." " Ben gelmek istemiyorum. 1buçukta amfide olan konuşmaya Cem gitsede ben gitmedim. Özcan'ın söylediğim şeylere verdiği tepkiye bakılırsa bu adam blöfümü yutmuştu gerçekten. " Peki şimdi ne yapacak? " " O saatin peşine düşecek Ela." Diyen, yine kafamın içinde duyduğum o sesti. " Yani senin peşine düşecek. " Umarım düşer. O an aklıma rüyam geldi. "Engel olmazsan sıradaki sensin Ela." Bu sözler uyarı niteliğindeydi. Annem gibi bende kendi ölümümü görmüştüm. Evet öyleydi. " Peki bu adam şuan burdayken hamle yaparmı. Beni burda öldürmeye kalkarmı. " " Aptal mı? " Doğru. " " O halde beni öldürmesi için beni yakalaması lazım." Düşünürken birden gelen gülme isteğime engel olamadım. Kahkaha ile gülmeye başladım. Gözlerimden yaş gelene kadar ellerim karnımda sinirle güldüm. " Ela!" Duyduğum sesle yan tarafıma döndüm. Hızla yanıma kadar gelip durdu. " Ben sana ne dedim." Ne demekti ne dedim. "Ne demiştin." Dedim gözümden akan yaşları silerken. "Ben sana benden habersiz hiç bir şey yapma, sakince okuluna devam et. Demedim mi? " Anlaşılan adamı hemen yetiştirmişti olanları. " Ne söyledin o piçe. " Ne o duyamamış mı Davut." Dedim arkasında bize bakan Davut'a sinirle bakarak. " Elaaa! " " Ne söyledin o adamada üzerine yürüdü. " " Yok öyle birşey. " Ela eğer hemen konuşmazsan gidip o piçe sorarım cesedini yere sermeden önce. " Oo..." Dedim gülümseyerek. " Gerçek Ateş Yıldırım... " Oo.. " Sen bi sus." Dedim kafamda gülerek konuşan sese. Ateş bana şeytani bir bakışla baktıktan sonra. " Davut !" " Emret abi." " Nerde o şerefsiz? " " Amfide konuşma yapıyor abi." " Gidelim! Dedi ve arkasını dönerek hızla yürümeye başladı. Manyak gerçekten Özcan'ı öldürmeye gidiyordu. " Dur! " Hemen yerimden kalkıp hızlı adımlarla peşine takıldım. " Dur dedim dur! Diye bağırarak dahada hızlanmak istedim. Ama takıldığım taşla, " Aahh! " Diyerek yüz üstü yere kapaklandım. Avucumda ve dizimde hissettiğim acıyla gözlerim doldu. Beni duyan Ateş anında dönüp beni yerde görünce hızla yanıma döndü bu kez. Yanına çökerek, " Seni sakar şey. Diyerek doğrulmama yardım etti. " Senin yüzünden oldu. Dedim sinirle. Sonrada aniden kendimi onun kucağında buldum. " Ne yapıyorsun? " Davut Ela'nın çantasını getir. Davut hızla ağacın yanındaki çantamı alıp gelince birlikte arabaya döndük. " Ya indir diyorum, rezil olacam." " Ela sana son kez..." Demiştiki kestim cümlesini. " Blöf yaptım. Oldumu? Dedim sırıtarak. Ateş aniden durduğunda başımı kaldırıp gözlerine baktım. " Ne yaptın, ne yaptın? " " Gerçekten öyle bir saati varmış Ateş. Hızlı adımlarla arabaya geldiğimizde beni arabanın arka koltuğuna atarcasına koyduktan sonra diğer taraftan binerken, " Davut arkadan gel. Dedikten sonra yanıma oturup yüksek sesle, " Ela sen aklımı kaçırdın? " Benim istediğimde o zaten. Peşime düşsün." " Ne? Diye bağırınca geri basmadım. " Evet." Dedim bende yüksek sesle oturduğum koltukta dikilerek. " Aslan kesilmek zorunda kaldım! Bırakalım peşime düşsün. " Tabi canım. Bizzat kendi düşer peşine değilmi? Seni aptal, bu adam o kadar salak olsa şimdiye kadar yakalanırdı." " Şimdiye kadar yakalanmasada şimdiden sonra yakalanacak. Dedim ve sustum. " Söz verdin! " Dediğimde kaşları çatık bana bakıyordu. " Söz verdin bana! Bir söz için beni vurduğuna göre babamın suçsuzluğunu ispatlamamada yardım etmek zorundasın." Dedim. Sinirli bakışlarını bir süre gözlerimde gezdirdikten sonra sessizce cama çevirdi. " Abi geldik. " Diyen Faruk'la gözlerimi açtım. Önden Ateş indi. " Üzerini değiş dizine bakalım. " " Gerek yok dizim iyi." Dediğimde ağzımı açtığıma pişman oldum. " Tamam. " Diyerek giyinme odama geçerek yırtılan pantolonumu çıkarıp dizime baktım. Ateş ilk yardım kutusunu yatağa bırakmış elinde sigarası arka arkaya nefesler çekiyor, odada ileri geri yürüyordu. Yavaşça yaklaşarak yatağa oturup ilk yardım kutusunu elime alırken, Ateş âni bir hareketle sol eliyle kutuyu geri alıp sağ elindeki sigarasını şifonyerin üzerindeki küllüğe bastı. Yanıma oturarak elindeki kutuyu yatağa bırakarak kapağını açtı. Sonrada eşofmanımın paçasını dizimin üzerine kadar çekerek açtı. Bu süre içinde tek kelime konuşmadı. Gördüğü yaraya kaşları çatık bakarken, " Sen pansumandan anlarmıydın ya! Önceden olsa, Zehraaaa! Diye bağırır sonrada, Ela'nın yarasını pansuman yap derdin." Başı önüne eğik elindeki alkollu pamukla dizimdeki kanı nazikçe silerken yandan görünen yüzündeki kırık gülümsemeyi gördüm. " Sadece sen... Dedi mırıltı şeklindeki sesiyle. Başını kaldırıp endişeli şekilde gözlerime bakarken, " Bir şeyler yapmalıydım. Onu harekete geçirecek birşeyler yapmalıydım. Yoksa o adam yüz sene geçse itiraf etmezdi." " Ela. Ben bu dünyaya ölü bir kadından doğarak geldim. Tâki... Seni sevene kadar." Dedi. " Seninle uğraşırken sana aşık olmuşum deli kız. Dünden beri aklımı toplamaya çalışıyorum. Ama olmuyor. Derken yüzümü avuçlarının arasına aldı. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı yavaş yavaş... Yaklaştı, yaklaştı ve durdu. Dudaklarımızın arasında milim kaldı. İlk seferinde zorla öpen Ateş şimdi dokunamıyordu. O durdu, ben durdum yine. **Engel olamazsan sıradaki sensin. Bağlı olduğun pamuk ipliği kopmak üzere. Hatırladığım cümleler kafamın içinde duvardan duvara çarparak yankılanıyordu. Sonunda annem gibi çıldırıp intihar etmek istemiyordum. "* Şansını dene Ela.*" Yine duyduğum o sese uyarak şansımı denemeye karar verdim. Daha kötü ne olabilir. Dedim kendi kendime. Çıldırıp intihar etmekten daha kötü ne olabilir. Omuz silktim. Yaptığım şeyle Ateş'in dudakları yavaşça hareketlendi. Ben nasıl karşılık vereceğimi bilemezken o Devam ederken bir anda Ateş'i üzerimde sırtımı yatakta elinide belimde hissettim. Dudaklarımdan ayrılan dudakları yavaşça boynuma doğru ilerlerken ben nefes nefeseydim. " Seni şuan deli gibi istiyorum Ela. Dedi üzerimden kalkarak. " Şimdi dinlen. Akşam yeniden konuşacağız. Az önce ne yaptığımı düşündüm. Ateş'in bana olan hislerine karşılık vermiştim. Orda ne kadar oturdum, düşündüm bilmiyorum. Ama göz kapaklarımın kapandığını farkedince yastığıma uzanıp gözlerimi kapattım. ***** O günün üzerinden tam bir hafta geçti. Acaba inanmamışmıydı. " Ela! " Ne? Birşeymi dedin Merve.?" " Kızım ayakta uyuyorsun heralde. " Kusura bakma ya dalmışım." Dedim oturduğum masaya kafamı dayayarak. Başımı masadan kaldırıp yüzümü sıvazladım. Etrafımızdaki bahçede gezdirdiğim gözlerimi. Değişik hiç bir şey, hiç bir hareket yoktu. Bir şey bekliyordum. " Niyeeeeeee!! " Diye bağırdım ellerim saçlarımda. Merve aniden bana baktı. " Ne niye? " " Yok birşey, hadi kalkalım derse girecem." Dedim kalkarak. Merve giderken bende içeri girdim. Dersliğe giderken çantamın içindeki kitabımı bulmaya çalışırken çarptığım bedenle gerisin geriye düşerek oturdum. " Ah özür dilerim. Diyen ses ve uzanan elle başımı kaldırıp karşımdaki genç çocuğa baktım. Uzun boylu, sarı saçlı, mavi gözlü, güler yüzlü çocuk, " Yardım etmeme izin ver." Dediği anda arkasında heybetle doğrularak ağzını sonuna kadar açan Gümüş'ü görmem bir olunca donup kaldım. Başlıyoruz...!
|
0% |