@azamet_29_2
|
Uzun boylu, sarı saçlı, mavi gözlü, güler yüzlü çocuk, " Yardım etmeme izin ver." Dediği anda arkasında heybetle doğrularak ağzını sonuna kadar açan Gümüş'ü görmem bir olunca donup kaldım. " Başlıyoruz...! " Dedim içimden. Beklediğim işaret buydu. " Aferim Ela. Ben çocuğa alık alık bakınca, yanıma çökerek elini gözlerimin önünde sallayarak, " İyimisin.? " Dedi. Bu arada arkasında gördüğüm Gümüş çoktan kaybolmuştu. " İyiyim. Kolumdan tutarak ayağa kalkmama yardım etti. " Adım Ayaz. Tekrar özür dilerim. " Dedi gözlerime bakarak. " Benimde Ela. Önemli değil. " İyi günler. " Ayaz'ın yanından ayrılıp hızla dersliğe girdim. Ben girdiğimde ders çoktan başlamıştı. Özür dileyip yerime geçtim. Hocanın konuşmaları bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyordu. Sıram geldiğinde 3ü bir arada olanlardan bir kahve istedim. Önüme gelen kahveyi alıp hızla döndüğüm birden çarptığım bedenle elimdeki kahve önümdeki çocuğun üzerinden aşağı boca oldu. " Ah! Pardon!" Dedim panikle. " Önemli değil." Diyen ses tanıdıktı. Eli gömleğinde sıcak kahveyi teninden uzak tutmaya çalışarak yanımızdaki masadan aldığı peçeteyle " Bu ne tesadüf. Dediğinde gözlerinin içi gülüyordu nedense. " İşaret mi? " " Evet işaret." Dedi. Sonrada, " Kahven benim yüzümden döküldü. Senin yüzünden yandım diyeceğine kahve ısmarlayım diyordu. " Olur. " Dedim. Ayaz'da tam karşıma geçerek elinde kahve beni izlerken bende kahvemden bir yudum aldım. " Seni burda gördüğümü hatırlamıyorum." " Rahatsızdım, devamsızlılığım çok oldu o yüzden." " Demek o yüzden. Yoksa bu gözleri gören kesinlikle unutmaz. " Çok nadir rastlanan birşey. " Dedim gözüm yüzünden başına gelenleri düşünerek. " Madem tanışalım dedin, önce sen tanıt kendini. Ayaz kim? " " Tamam." Dedi gülümseyerek. " Adım Ayaz Uluç. " Bende bu okula bursla geldim. Annemi küçükken babamı da çok yakın bir zamanda kalp kriziyle kaybettim. Şuan bir tanıdığımın yanında kalıyorum. Dedim kahvemin sonunu içerken. " Anladım. " " Benim artık kalkmam lazım. Ayağa kalktığımda, oda kalkarak benimle birlikte bahçe çıkışına kadar geldi. Çıktığımı gören Davut anında arabadan çıkarak yanıma gelip çantamı alırken Ayaz'ın gözleri Davut'u buldu. " Yarın görüşmek üzere. " Dediğinde cevap vermeden arabaya bindim. Eve doğru yola çıktık. Eve geldiğimde benden ve Zehra'dan başka kimse yoktu. Ağır adımlarla direk kendi odama çıkıp çantamı kenara bıraktım. Geçen hafta Ateş bunu bana vermiş sürekli boynumda kalmasını söylemişti.
Bugünkü olayların üstüne birşeyler görmeliyim diye düşünüyordum. Kendimi yastığıma bırakarak gözlerimi kapattım. Okulda olanları, Ayaz'ı ve Gümüş'ü düşünürken uykunun kollarında buldum kendimi. Ne kadar uyudum bilmiyorum. Ama uyandığında hayal kırıklığı yaşadım. " Yok artık. " Öyle siparişle olmuyor rüyalar Ela hanım." Duyduğum sesle gözlerimi devirdim. Tıklayan kapı ile bir an yerimde sıçradım. " Geel..." Zehra teyzeydi içeri giren. " Kızım akşam yemeğine inecekmisin? " " Geliyorum Zehra teyze." Diyerek yerimden kalkıp banyoya girerek işimi halledip elimi yüzümü yıkayarak odadan çıkarak aşağıya, mutfağa indim. Ateş söylediği şeyi yapıyordu. Sessizce yemeğimi yiyerek odama dönüp geç saatlere kadar derslerimle uğraştım. Gözlerim kapanmaya başladığında pes ederek yataktaki kitapların arasına bıraktım kendimi ve gözlerimi kapattım. ***** Gözlerimi açtığımda saat 7 buçuğa geliyordu. Hızla kalkıp hemen banyoya geçerek işlerimi halledip sıcak bir duş alarak çıktım. Pencereden dışarıya baktım. Hava fena görünmüyordu. Hızla odadan çıkıp aşağı indim. " Çay içermisin? " Diye sordum. " Sağol yenge." " Hay senin yengene." Dedim dişlerimin arasından, mutfağa girerken. " Okul bu evden daha eğlenceli hiç olmazsa." Diyerek arabaya bindim. Okula geldiğimizde ben inerken Davut yine kenara çekip bekledi. " Hayret geç kalmışsın. " " Gece geç yattım malûm sınav var." " Aynen bende. " Olur, sonraki ders boş. " Kahve makinesi senin olsun. Tamam." Diyerek gülümserken, " Günaydın." Diyerek gelen Ayaz'ı gördüm. Cem kaşları çatık Ayaz'a bakarken, " Cem bu Ayaz Uluç. Ayaz bir eli cebinde elini Cem'e uzatırken Cem soğuk bakışlarla uzattı elini. Sonrada, " Gidelim mi? Ders başlayacak." Diyerek beni çekiştirerek binaya yönlendirdi. " Cem. " Hiç hoşlanmadım o heriften. Gülümsedim. " Abartma istersen." Diyerek rahat ol mesajı verdim. Cem ile birlikte ilk derse girildikten sonra 2. Ders saatinde kütüphaneye geçtik. Diğer derse kadar kahve içerek birlikte çalıştık. Sonrada kalan derslere girdik. Günün sonunda Cem hoca ile konuşurken bende vedalaşıp ağrıyan başımıda alıp bahçeye çıktım. Davut arabayı yine bahçe kapısının önüne çekmiş açık kapı ile beni bekliyordu. Kapıdan çıkan öğrenciler sağa sola dağılırken bende arabaya doğru yürüdüm. O sırada arkamdan gelen Cem'in sesini duydum. " Elaa! Dönerek Cem'e baktım. " Kitabını sınfta bırakmışsın." Kitaba baktım şaşkın. " Amma unutkanım. Hemde sınavın kitabı. " Dedim gülerek. " Sağol Cem." " E, sen gelmiyor musun? İstersen senide bırakalım. " " Benim hocayla konuşmam bitmedi kitabı vermek için çıktım. Hadi görüşürüz." Diyerek tekrar binaya yürürken arkasından baktım. O sırada Ayaz'ı farkettim. Elleri ceplerinde gözlerini kırpmadan bir noktaya bakıyordu. Nereye bakıyor diye merak ederek başımı çevirdiğimde gördüğüm şeyle gözlerim kocaman açılırken, bir anda sol gözüme saplanan acıyla okulun kapısında bana bakan Cem'in bütün bedeninin alev alev yandığını gördüm. Derisi bedeninden sıyrılmış kıpkırmızı kanlı etleri görünüyordu. Bir anda bulanan midemle tekrar Ayaz'a çevirdim gözlerimi. Gümüş yine Ayaz'ın arkasında belirmiş karşısında ve havada kanat çırpan büyük bir baykuş ile mücadele ediyordu. Bir Cem'in yanan bedenini, bir Ayaz, bir Gümüş ve o baykuş arasında dönüp durdu bakışlarım. " Hayır.' Dedim. " Hayır Cem olmasın! Sonunda ellerimi gözlerime kapatarak bir çığlık attım. ***** Ela attığı çığlığın ardında olduğu yere düşüp kalmıştı. Davut hızla Ela'nın yanına geldi. " Yenge. Kız ne hareket ediyor ne sesi çıkıyordu. O sırada çalan telefonuyla bir eli direksiyonda telefonunu çıkarıp açtı. " Davut ne oluyor? " Abi yengeyi beklerken arkadaşı gelip unuttugu kitabını verdi. Sonra yenge bahçeye bakarken birden elleriyle gözlerini kapatıp çığlık attı. Sonrada düştü kaldı. " Hassiktir. " Tamam abi. " Davut telefonu cebine ayıp gaza yüklendi. Trafiği yararak geçerek Deniz'in olduğu hastanenin yolunu tuttu. Kırmızı ışıklara aldırmadan ilerlerdiği yarım saatin sonunda hastane acil girişindeydi. Durur durmaz onu bekleyen Ateş hızla kapıyı açarak Ela'nın kemerini çözerek kızı kucakladığı gibi içeri yöneldi. Deniz anında gelip kızı muayeneye başladı. Deniz muayenedeyken Ateş sinirle turluyordu odanın içinde. " Kesin bir şey görmüş olmalı. Bir süre sonra, Deniz: " Sadece baygın. Ateş hızla kapının önüne çıkarak Davut'un yakasından tuttu. " Anlat lan ne oldu. " Abi bahçenin önünde bekliyordum. Cem vedalaşıp geri dönerken yenge arkasından bakıyordu. Hayır Allah'ım, gibi birşeyler söyledi. Sonrada ellerini gözlerine kapatarak çığlık atarak bayıldı. Hemen alıp geldim. " Başka birşey söyledimi." "Hayır abi söylemedi." Ateş sinirle döndü yerinde, " Tamam. Sen eve dön. " Faruk Ateş'in yanına geldi. " Abi ne oluyor? " " Kesin birşeyler gördü. ***** Kulağıma gelen tıslama sesiyle uyandım. " Nerdeyim yinemi rüya görüyorum?" Yerimde doğrularak ayağa kalktım. Gümüş burda. Dedim. Evet. Karşımda duran bir yılandı ama Gümüş değildi. Sarı bir yılan... Adım adım arkaya doğru giderken ayağımın takıldığı şeyle geriye doğru sendeleyip sırt üştü düştüm. Sırtımdaki acıyla yerimde doğrulurken neye takıldığıma baktım. Gördüğüm şeyle çığlık atarak sürünür şekilde geriye kaçtım. Gördüğüm şey yerde yanmış bir cesetti. Ayağa fırladım anında. Arkamı dönerek kaçmak istedim ama o yılan benden hızlı davranıp önüme geçti birden. Ağzını kocaman açarak bana doğru geldiğinde ağlayarak diğer yöne doğru geri geri adımladım yine. Gözlerim Gümüş'ü arıyordu. Sonra bir tur daha dönerek dahada yakınlaştı. Titreyerek olduğum yerde dururken gözlerimi sımsıkı kapattım. Buna rağmen yaşlar devam etti. Gözlerim kapalı bekledim. Sadece bekledim. Bana ne yapacaksa yapsın ve bitsin diye bekledim. Hiç bir hareket olmayınca gözlerimi yavaşça açtım. Şuan tam önümde ve bana bakıyordu. Bir anda birbirlerine saldıran iki yılanın dövüşünü izliyordum. Bense yavaş adımlarla yerde yatan Cem'e doğru yürüdüm. " Yeter artık. Yeter ne olur. Yeter.... Ela... ***** Faruk Ateş'in yanına geldi. " Abi ne oluyor? " " Kesin birşeyler gördü. Demiştim ki Ela'nın çığlığını duydum. Anında odaya daldım. Birden ellerini yüzüne bastırarak tırnaklarını etine geçirince hızla ellerinden tuttum. Yine kedi gibi kendini tırmalamaya çalışıyordu. Ağlayarak, " Yeter artık. Yeter ne olur. Yeter...." Derken Ela'nın ellerini sıkıca kavrayarak iki yanına bastırıp kulağına doğru eğildim. " Ela... Ela sıçrayarak açtı gözlerini. " Sadece kabustu korkma." Dedim ellerini bırakıp yüzünü avuçlarımın arasına alarak. Hızla yerinden kalkarak, " Ateş kurtar! " Dedi ağlayarak. " Ne olur Cem'i kurtar. Dedi başını göğsüme yaslayarak. " Şişştt. Tamam güzelim. Önce bi sakin ol. Anlat bana ne oluyor. Ne gördün." " Ne olur! Ne olur izin verme Ateş... O sırada Ela'nın telefonu çaldı. Ela gözlerini tek eliyle silerken " O saati bana getir kızıl göz. " Ayazz...! "
|
0% |