Yeni Üyelik
32.
Bölüm

K.B 32 Sonun başı 2

@azamet_29_2

" Ne olur! Ne olur izin verme Ateş...
Ölmesine izin verme ne olur. "

O sırada Ela'nın telefonu çaldı. Ela gözlerini tek eliyle silerken
pantolonunun cebinden telefonunu çıkarıp açtı.
Karşıdan gelen ses,

" O saati bana getir kızıl göz.
Yoksa Cem denen bu iti benzine bulayıp yakarım. "

" Ayazz...! "

*****

Ayaz'dı arayan ve konuşan.

" Benden haber bekle kızıl."

Diyerek telefonu kapattığında Ela'nın gözleri yeniden doldu.
Elindeki telefon parmaklarının arasından kayarak yatağa düştü.

Ateş telefonu eline aldığı gibi geri arama yaptı. Ama numara kullanım dışıydı.

Evet Ela'nın korktuğu şey gerçekleşecekti yine ve yine. Vucudu taş kesildi kızın.
Bakışları dondu.

" Ölecek.
Oda ölecek!
Oda ölecek.!

Benim yüzümden...
Benim yüzümden..."

Ela transa geçmiş gibi arka arkaya aynı şeyleri söyleyip duruyordu.

Ateş ellerini kızın yanaklarına koydu.

" Ela?
Ela! Bana bak! "

Desede kız duymuyor, tepki vermiyor sadece,

" Benim yüzümden." Diyordu.

" Ela! " Diye bağırdı Ateş kızın yüzünü sarsarak.

Ela'nın gözleri hareket ederek Ateş'in gözlerini buldu.
Dişlerini sıkarken gözlerinden yaşlar boşaldı.

" Ateş, ölmesin! Ne olur benim yüzümden ölmesin! "

Dedi dahada ağlayarak.

Ateş iki gözü iki çeşme ağlayan Ela'yı çekip göğsüne bastırdı.

" Şşşittt tamam."

Dedi sıkıca sarılarak. Kızın kolları bedenine dolandı, yüzünü göğsüne bastırdı. Boğuk sesiyle,

" Benim yüzümden biri daha ölmesin ne olur. "

Diyerek ağlamaya devam etti.
Bir süre sonra Ateş Ela'yı yavaşça kendinden uzaklaştırıp yüzünü avuçlarının arasına aldı. Göz yaşlarını baş parmaklarıyla yavaşça silerek,

" Bana bak Ela, gözlerime bak. " Dedi.

Kız gözlerini kara kuyulara çevirdi.

" Bana güven Ela.
O Cem denen hergeleye birşey olmayacak."

" Ateş saati istiyor.
Saat yok. Ben sadece rüyamdaki saatle blöf yaptım diye Cem ölürse, bu benim suçum."

" Ölmeyecek. O Özcan'ın hesabını ben göreceğim.
Sen sadece beni dinle. Ben ne dersem onu yap yeter. Anladınmı beni? "

Ela boş boş Ateş'in gözlerine bakarken Ateş tekrar etti.

" Ela anladın mı beni?
Benden habersiz, benim bilgim dışın da hiç bir şey yapmayacaksın! "

Kız başını salladı sadece.

" Güzel.
O piçler seni ararsa anında bana haber vereceksin.
Sana ne söylerlerse bana söyleyeceksin.
Bu süre içinde sadece sakince okuluna gidip geleceksin.
Yalnız kalmayacaksın. Davut yanından ayrılmayacak. "

" Ya Cem'e birşey yaparlarsa. "

" Yapamazlar onu sana karşı koz kullanacaklar.

Adamlarım her dakika o piçin peşinde aldığı nefesten bile haberim var.

Tıpkı senden olduğu gibi."

" Benden mi? "

" O dandik kolyeyi sana boş yere vermedim. O kolyenin içinde hem dinleme hem takip cihazı var.

Seni sürekli takip ediyor ve dinliyoruz.
Attığın o çığlığı bulunduğum yerden duyduğumda hemen Davut'u aradım.

Senin için nasıl korktum bilemezsin."

Kız boynundaki kolyeyi avucuna alıp baktı.

Ateş:

" Bu kolyeyi kıyafetinin içinden ve boynundan sakın çıkarma Ela. Sakın.!"

Diyerek kıyafetinin içine aldı Ateş.

" Ta-tamam. "

Konuşma boyunca odada onları dinleyen Deniz'e döndü.

" Gidebilirmi? "

" Evet.
Bir sıkıntı yok.

Ateş...
Dikkatli olun. Ben bu işin sonunu iyi görmüyorum. "

Ateş Deniz'e baktı bir kaç saniye sonra ayağa kalkarak,

" Hadi Ela."

Dedi kızın yataktan inmesine yardım ederken.
Ela ile hastaneden çıkarak arabaya yöneldiler.

Faruk'un açtığı kapıyla arka koltuğa oturan Ateş ve Ela sessiz beklerken Faruk direksiyona geçerek gaza basarak evin yolunu tuttu.

Yol boyunca kimse konuşmadı. İkiside olanları ve olacakları düşünüyordu.

Ateş kafasında ayrıntılı bir plan kurarken Ela'nın aklında sadece Cem, kendisini vurarak öldürecek olan Özcan ve gördüğü rüya vardı.

Ve eğer engel olamazsan sıra sende diyen o ses.

Başına giren ağrıyla öne eğerek ellerinin arasına aldı başını. Ateş kızın halini görünce kızı kolunun altına çekerek,

" İyimisin?
Başınmı ağrıyor. " Dedi.

" Evet. "

Eve kadar gözlerini kapatarak başını Ateş'in göğsüne dayayarak ağrısının geçmesini bekledi kız.

Eve geldiklerinde aklı hala Cem'deydi ve aklına geldikçe gözleri doluyordu.
Ateş'in haklı çıkması için dua ederek indi arabadan.

Ateş'le birlikte içeri girerken yine sessizdi. Ateş'te kızın haline bakıp sessiz kaldı.

Bu işi bir an önce kökünden halletmeliydi. Ama ne Ela ne Cem ne başka birine zarar gelmeden.

Kusursuz olmalıydı planı.

Ela ağır adımlarla üst kata çıkarken, Ateş salonda oturmuş bekleyen Yaman Beyi gördü.

Adam koltukta elinde sigarası ve kahvesiyle Ateş'i bekliyordu.

Ateş önce Ela'nın arkasından baktı.
Şuan sakin şekilde odasına gidiyordu.

Sonra Yaman beyin yanına gelerek koltuğa bıraktı kendini.
Dirseklerini dizlerine dayayarak parmaklarını birbirine geçirirken gözleri yere bakıyordu.

" Geciktin evlat. "

" Kusura bakma dede. Hesapta olmayan şeyler çıktı."

" Kızmı?
Yinemi birşeyler gördü.? "

" Dede, gördükleri boyunu aşmaya başladı.
Sonunda çıldıracak diye..."

" Çıldıracak diye korkuyorsun.

Ateş..."

Dedi Yaman Bey. Sesi durgundu.

" Sen bu kıza karşı birşeyler hissediyorsun değilmi.? "

Ateş'in önündeki başı aşağı yukarı hareket etti.
İnkar etmiyordu artık.

" Sana söylemiştim dede. Taa o gün söylemiştim.
Bizim âlemde karıya kıza yer yok demiştim. Burda kalmasın demiştim.
Sonunda korktuğuma uğradım işte. Ela...
Ela, Emel gibi değil.

Şimdi herkesin hedefinde olacak. Zaafım, zayıf yanım olacak."

" Sen bir yol bulursun."

Diyen Yaman Bey ile sinirle gülümsedi Ateş.

" Ben bir yol bulurum ha! "

" Bu arada istediklerini yaptım. İstediğin zaman harekete geçebiliriz. Bir işaretine bakar. "

" Tamam dede sağol. "

Derken bir an üst kattan sesler duydu gibi geldi.
Emin değildi ama huylanmıştı.

Ela'nın sağı solu belli olmaz diye düşünerek yerinden kalkarak üst kata yöneldi.

*****

Eve geldikten sonra içeri girdiğimde salonda oturan Yaman beyi gördüm. Ama görmezden gelerek yorgun ruhumuda alarak odama çıkmaya devam ettim.

Kapımı açıp içeri girdim. Tekrar kapatıp sırtımı kapı arkasına yasladım.

" Artık kaldıramıyorum anne.
Senin gibi oldum. Gördüklerimi kaldıramıyorum. "

Dedim yere çöküp ağlayarak. Ellerimi yüzüme kapattığımda hıçkırıklar karıştı ağlayışıma.
Benim yüzümden Cem'de ölecek.

Nefret ediyorum.
Kendimden, bu yetenekten, kabuslarımdan, gördüğüm hayallerden.
Herşeyden... Diyerek bir süre orda öylece ağlayarak oturdum. Biraz daha rahat hissettikten sonra yerimden kalkarak aynamın önüne geçip pufa oturarak aynaya baktım.

Bir anda gördüğüm şeyle korkuyla irkildim. İki gözümde kırmızıydı, tamamen kırmızı.
Ne oluyor neden böyle oldu birden. Derken dahası geldi.

" Merhaba Ela."

Oydu.
O ses yine konuşuyordu benimle. Anında etrafa bakındım. Yinemi rüyaydı. Yinemi uyuya kaldım bir yerlerde.

" Rüya değil Ela. Benimle konuşuyorsun." Dedi aynadaki silüetim benden bağımsız hareket ederken.

" Tıpkı Gümüş'ü gördüğün gibi benide görüyorsun. "

Anında ellerimi kulaklarıma kapatırken gözlerimi sıkıca yumdum.

Aynadaki hayali görmek istemiyordum.

" Bu şekilde benden kurtulamazsın Ela."

" La*et olsun!
Defol!
Defol git artık başımdan!
Rahat bırakın beni! Bitsin bu kabus! Bitsin artık! Yeteeer! "

" Bitmeyecek Ela.
Kalbin durana kadar bitmeyecek. Ne benden nede bu yetenekten kurtulman çok zor Ela.
Bu yetenek sende oldukça bitmeyecek kabusların.
Olacaklarla ölecekler arasında aklını kaçırana kadar dolaşacaksın."

Aynadaki Ela kahkaha ile gülmeye başladı. Ben korkudan tekrar ağlayacak haldeyken o keyifle gülüyordu.

Kahkaha ile devam etti.

" Tıpkı...
Tıpkı annen gibi."

Dediğinde benimle alay ediyordu. O an ondan nefret ettim.
Öyle nefret ettimki,

" Kapa çeneni! " Diyerek yumruğumu aynaya geçirdim.
Sonra bir kere ve bir kere daha.
Ayna dağılırken elimin üzerindeki kesiklerden kan sızıyordu.

Kırılan aynanın parçaları masaya düştü. Aynadaki 40 parçaya ayrılmış slüetime baktım.
Ruhum gibi dağılmıştı. Hırsım geçmemiş dahada öfkelenmiştim.

Aynanın önündeki her şeyi ellerimle yerlere savururken yeter artık diye bağırdım.

" Yeter artık. Yetsin artık.

Bir bedene bir ruha bu kadar yük çok fazlaydı.
Artık kenimi kendim bile tanıyamaz olmuştum.
Bir an sakinken bir anda öfkeleniyor, sonra bir anda ağlarken buluyordum kendimi.

Annemi o an daha iyi anladım. Kadın ölerek kurtulacağına inanmış olmalıydı.
Belki. Belki bende...
Annemin yaptığını yaparak kurtulmalıydım.
Dayamazdım Cem'in yanmış cesedini görmeye dayanamazdım. Delirmeye dayanamazdım.

Kararsızlığımı bastırmaya çalışarak titreyen elimi masanın üzerindeki ayna parçasına uzattım.

Yavaşça alarak sıkıca kavradım.
Sol kolumdaki kıyafeti yukarı sıyırırken sağ elimdeki kırık parçayı havaya kaldırarak cesaretimi toplamaya çalıştım.

Tam o anda açılan kapıyla Ateş'i gördüm. Aynı anda hızla indirdim elimdeki parça camı bileğime doğru. Ama olmadı Ela diye bağırarak kolumu tutan Ateş'in yüzünden bu hamlem boşa gitmişti.

Ateş arkamdan sarılarak beni sol kolumla birlikte tutarken sağ eli sağ bileğimde sıkıca tuttuğum camı bırakmam için bileğimi sıkarken,

" Ela. Seni manyak.
Ne yapıyorsun.
Bırak şunu. Bırak elini kesiyorsun."

" Bırak Ateş.
Bırak beni. Bırakta kurtulayım artık. Ne olur bırak."

Derken dahada sıktı bileğimi. Güçlü eli bileğimi öyle sıkıyordu ki sonunda güçsüz kalan parmaklarından boşluğa düştü cam parçası.

"Beni hızla kendine çevirerek,

" Ne yapıyorsun Ela.
Delirdinmi? "

" Ben bile bilmiyorum artık ne yaptığımı."

Dedim yine ağlayarak.

" Annem gibi bende ölüp kurtulmak istiyorum.
Ben dayanamam Ateş. Daha fazla dayanamam. "

Ateş ellerini yüzüme koydu. Alnını alnıma dayayarak,

" Sakın. Sakın birdaha böyle birşey yapma."

Dedikten sonra hızla elime çevirdi bakışlarını.

" Şu haline bak.
Beni yatağa doğru yönlendirip otur ve kıpırdama."

Diyerek hızla banyoya girip çıktı.
Elinde ilk yardım kutusu vardı. Kutuyu yatağa koyarak yanına oturarak açtı.
Hemen içinden alkolü çıkarıp pamuğa boca ettikten sonra elimin üstünü ve içini sildi yavaş yavaş. Sonra baticonlu pamukla geçti yaraların üzerinden sonrada güzelce sardı.
Bu süre içinde hiç konuşmadı. Bense sadece onu izledim.

" Bir daha sakın böyle bir şey yapma.
Bundan sonra evdede tek kalmayacaksın. "

Dediğinde sinirle güldüm. O andan sonra Ateş akşama kadar, akşam yemeğinde, yemekten sonra sürekli benimleydi.

Gece olup yatma saati geldiğinde odaya girip yatağa yürürken arkamdaydı yine.

" Uyurkende mi tek kalmayacağım."

" Hayır.
Benimle uyuyacaksın. "

" Ne? "

" Ne zaman bir olay olsa uykunda yürüyüp daha beter belaya sokuyorsun başını. O yüzden benimle uyuyacaksın. "

" Saçmalama. "

Dediğimde hızlı adımlarla odadan çıkıp gitti. Bense arkasından baka kaldım.

Ne oldu şimdi. Bu adam gerçekten dengesizdi.

O gittikten sonra giyinme odasına geçip elime dikkat ederek pijamalarımı giyindim. Geri döndüğümde yatakta elleri başının altında sırt üstü yatan bir Ateş gördüm.
Üzerindeki kıyafetleri eşofmanlarla değiştirip geri gelmişti.

Yanına yaklaşarak.

" Sen ciddi misin.?" Dedim.

" Evet.
Gel yerine yat. Konuşacağız."

Dediğinde yine aklıma Cem ve o kabusum geldi. Gözlerime yeniden hucum eden göz yaşlarımla,

Şuan Cem'in ne halde olduğunu düşündüm.
Hâlâ aramamışlardı.
Neden arayıp çağırmıyorlardı.
Gerçi çağırsa ne yapacaktım. Elimde bir saat yoktuki.

Bir blöf yüzünden işler daha karışık hale gelmişti.

" Ela yat."

Ateş'in emir verircesine söylediği şeyle yatağın diğer tarafına geçerek yatağa uzandım. Örtüyü göğüs üzerime kadar çekerek sıkıca kavradım.

" Ela.
Söyleyeceklerimi kafana kazı. "

Dedi buz gibi sesiyle.
1 saat boyunca konuştu. Aynı şeyleri tekrar tekrar söyledi.

Sonunda uyuya kalarak kurtuldum elinden.

*****

Sabah uyandığımda yalnızdım yatakta. Ateş benden önce kalkarak gitmişti. Gece konuştuğumuz şeyleri hatırlayarak yerimden kalkıp banyoya girdim. İşlerimi hallederek hızla giyinme odasına geçtim.
Hızlı sekilde bir kot bir kazak giyindim. Saçlarımı arkadan bağlayarak ayakkabımıda giydim. Son olarak aynaya baktım. Sağ gözümdeki kırmızılık biraz daha artmıştı.
Yakında vampir gibi iki gözüde kırmızı biri olacaktım sanırım.

Hadi Ela oyalanma diyerek giyinme odasından çıkıp çantamı alarak odadan çıktım.
Merdivenlere geldiğim de Davut yine salonda elleri arkasında beni bekliyordu. Hızlı adımlarla aşağı indim.
Gidebiliriz dediğimde önden yürüyerek kapıyı açtı. Ben çıktıktan sonrada arkamdan gelerek öne geçip arabanın kapısını açtı bu kez.

Arabaya bindiğimde ellerimin titrediğini farkettim.

Davut aynadan bana bakarak,

" İyimisiniz? " Dedi motoru çalıştırırken.

" İyiyim, gidelim lütfen."

Hareket ettikten bir süre sonra Davut'a baktım aynadan.

" Davut."

" Buyrun."

" Teşekkür ederim."

Diyince aynadan bana baktı. Neden dercesine.

" Beni alıp hastaneye..."

" Görevim efendim." Diyerek kesti sözümü.

" Yinede sağol."

Okula geldiğimizde arabadan inerken dünü hatırladım yine.
Cem'in ateşler içinde yanışı gözümün önüne gelince kollarımı kendime sardım. Korkudan üşüme gelmişti vücuduma. Yavaş adımlarla bahçeye doğru yürüterek girdim okula.
Bugünün nasıl biteceğini tahmin edemiyordum.
Ders saati yaklaşırken karşıdan gelen Merve'yi gördüm.

Kesin Cem'i soracaktı, emindim bundan.
Hızlı adımlarla bana yaklaşarak.

" Ela...
Ela Cem'i gördünmü? Dünden beri
ulaşamıyorum."

Ne diyecektim şimdi.

" Şey. Enson dün gördüm."

Diyebildim ağlamamak için kendimi sıkarken.

" Gelir heralde birazdan. Dünde geç kalmıştı."

" Neyde. Açar heralde telefonunu. O zaman sorarım merak ettirmesinin hesabını.
Neyse hadi görüşürüz. " Diyerek uzaklaşırken,

" Görüşürüz." Dedim

Sonrada hızlı adımlarla binaya girdim.
Aklımda ne ders ne hoca ne baka birşey vardı. Sadece Ayaz'ı aradı gözüm. Ama yoktu.
Beni aramasını birşey söyle esin bekliyordum. En basitinden saati ver demeliydi.

1. Ders. 2. Ders derken 3.Ders saati gelmişti. Ama hala ses yoktu. Bugün aramayacak diye düşünürken birden çalan telefonumla yerimde sıçradım.

Yabancı bir numara arıyordu.
Hemen açtım titreyen ellerimle.

" Gözlerin sürekli beni aradı kızıl göz."

Anında etrafımı kolaçan ettim.

" Beni arama. Göremezsin kızıl."

" Cem. Cem nerde?
Ona birşey yapma sakın?"

" Cem...
Cem iyi. Şimdilik tabi.
Eğer o saati hemen bana getirirsen iyi olmaya devam edecek. "

" Nerdesin?
Nereye getireceğim."

" Şimdi beni iyi dinle. Kapıdaki o yarmayı atlatacaksın.

Sevgiline birşey söylemeyeceksin. "

" Sevgilim mi, Ateş mi.? "

" Eğer ona birşey söyleyecek olursan arkadaşının küllerini kavanoza koyar sana yollarım. "

" Hayır!
Hayır lütfen!
Ona birşey yapmayın.

Tamam kimseye bir şey söylemeyeceğim."

" Şimdi önce o siktigim kolyeyi çıkar."

" Ne? Ne kolyesi? "

" Hadi ama bir akıllı siz misiniz?
Beni aptalmı sanıyorsun kızıl.
O kolyenin ne bok olduğunu biliyorum.
Hemen çıkar onu ve ayağının altında kır."

Elim kolyede kala kaldım bir süre.

" Vaktin azalıyor kızıl göz.
Ve sabrım taşıyor."

Dolan gözlerle elime aldığım kolyeyi hızla çekerek koparıp yere attım. Sonrada ayağımın tabanıyla ezerek kırdım.

" Güzel... Şimdi okulun arkasına geçip duvardan atlayarak okuldan çık.

Sana bir adres atıyorum. Bir taksiye bin ve adrese gel.

Eğer peşinden gelen birini görürsem önce arkadaşını benzine bular yakarım. Sonra da seni ve peşinde gelen kimse öldürürüm. Anladın mı? "

" Anladım."

Diyebildim titreyen sesimle. Dediğini yapacaktım.

" Allah'ım ne olur yardım et.
Cem'e birşey olmasın. Benim yüzümden bir kişiye daha birşey olmasın."
Diyerek koşarak arka tarafa doğru gittim.

Telefona gelen mesajdan sonra mesajı okuyup telefonu cebine koyarak okulun arka kapısının duvarına tırmandım.
Diğer tarafa atlayarak hızlı adımlarla yola doğru yürürken bir yandan da Davut'a bakıyordum. Sonunda caddeye geldiğimde geçecek bir taksi beklemeye başladım.

Karşıda gördüğüm gelen taksiye elimi kaldırarak durmasını sağladım.
Telefondaki adresi direksiyonda oturan ve aynadan bana bakan adama söylediğimde başını sallayarak onayladı va gaza bastı.

İşte yolun sonu görünüyordu.
Azrailime doğru yola çıkıyordum.

Yarım saatin sonunda söylenen adrese gelmiş ve taksiden inmiştim.

Etrafa şöyle bir baktığımda büyük bir depo inşaatı olduğunu gördüm.
Korkudan titreyen ellerimi üzerindeki patolonumun bacaklarını sıkarak sabit tutmaya çalışıyordum.

Telefonum tekrar çaldığında korkuyla sıçradım yine. Yine yabancı ama başka bir numara arıyordu.
Açarak kulağıma götürdüm.

Yürü diye emir veren ses bu kez Özcan'ın sesiydi.

O an daha net fark ettim.
Azrailim beni çağırıyordu.
Yavaş adımlarla yürüyerek depoya ilerledim. Yarı açık kapıdan içeriye girerek yürüdüm. Ne aydınlık ne karanlıktı içerisi.

Henüz olmayan bir kaç pencere boşluğundan içeri giren ışık sayesinde gri bir görüntü vardı sanki.

Yürüyerek ilerlerken onu gördüm.
Cem'i. 50 metre kadar uzağımda yerde öylece yatıyordu. Kolları arkadan ayakları ise birbirine bağlıydı. Elimdeki telefonum tuşuna basarak cebime koydum

Koşarak Cem'in yanına gitmek istedim. Ama ayağımın dibine sıkılan kurşunla olduğum yerde kala kaldım. Korkum bedenimde depremler yaratıyordu adeta.
Titreyen bedenime dişlerim eşlik ederken duyduğum emir veren ses Özcan'a aitti.

" Dön, kızıl göz. "

Yavaşça arkamı döndüğümde tam olarak rüyamdaki şekildeydik.

Baykuş dövmeli bir el.
Tam kalbime nişan alınmış bir silah. Ve Azrail'im olan Özcan.

İşte yolun sonu Ela.

 

Loading...
0%