Yeni Üyelik
33.
Bölüm

K.B 33 Son

@azamet_29_2

Titreyen bedenime dişlerim eşlik ederken duyduğum emir veren ses Özcan'a aitti.

" Dön, kızıl göz. "

Yavaşça arkamı döndüğümde tam olarak rüyamdaki şekildeydik.

Baykuş dövmeli bir el.
Tam kalbime nişan alınmış bir silah. Ve Azrail'im olan Özcan.

İşte yolun sonu Ela.

Azrail'in sana bakıyor.
Özcan'ın hemen arkasında Ayaz vardı. Ellerini ceplerine sokmuş şekilde ağzında tuttuğu sigaranın rahatsız eden dumanıyla kıstığı gözleriyle bana bakıyordu.

" Aferin kızıl.
Söz dinliyorsun."

" Yalancı pislik."

Ayaz pis pis gülerken
Özcan sol elini bana uzatarak,

" Saat! " Dedi

Saat demişti. Saati istiyordu.
Rüyamda bütün ayrıntılarına kadar gördüğüm ama gerçekte bende olmayan saatini istiyordu.
Anlaşılan vakit kaybetmek istemiyordu. Saati bir an önce alacak sonrada beni vuracaktı.
Sonrada yine serbestçe gezecekti.

Özcan'ın yüzünde gezdirdim bakışlarımı. Yutkundum.
Yüzü sinir bozacak kadar sakinken dudaklarının kenarında minik bir gülümseme kırıntısı gördüm.

Sanki şuanki halimiz normal bir durummuş gibiydi tavırları.
Ne kadar sakin ve soğuk kanlıydı.
Tam bir katil.

" Önce Cem'i bırakın."

Dedim yerde elleri ayakları ağzı bağlı yatan arkadaşıma bakarak.

Adamın kaşları çatıldı.
Sonra yeniden düzeldi.

" Saati ver! "

" Olmaz!
Önce arkadaşımı bırakacaksınız."

" Seni öldürüp saati yine alabilirim biliyorsun değilmi? "

Biliyordum.
Zaten bilerek gelmiştim.
Ölümü, öldürülmeyi göze almıştım.

Yinede aklıma gelen şeyle gülümsedim. Son ânıma kadar kudurduğunu izlemek istiyordum.

" Yapamazsın! "

Özcan'ın kaşları yeniden çatıldı.

" Saat bende değil.?

Saatle gelecek kadar salakmı sandınız beni? "

Özcan'ın anında kızaran gözleri ve çenemde hissettiğim yumruğun acısıyla kendimi yerde buldum.

Ağzıma kan tadı dolarken gözlerime yaşlar doldu.
Acımıştı hemde çok.

Yerde öylece yatarken elimi dudağıma görürdüm.
Kan bulaşan parmağıma bakarken diğer elimle gözlerimi sildim.

" O adamıda böyle öldürdün.
Seni gördüm. "

Dediğimde silahını belinin arkasına taktıktan sonra eğilip yakama yapıştı.

" Kimsin lan sen?
Nasıl gördün. Kimse yokken sen nasıl ordaydın lan."

" Hiç acımadın.
Yalvaran bakışlarına aldırmadın.
Katilsin.
O adamın katili sensin.
Ama babamı suçladın."

Adam nefret ve alay karışık bakışlarla baktı gözlerime.

" Aptal baban dürüstlüğünden öldü." Dedi alay ederek.

" Babana siktir git bugünden sonra çalışmayacaksın kovuldun. Dedim.
Ama aptal baban parasının saatinin dolmasını bekleyerek geceyi orda geçirmiş.
Orda olmasa hiç birşey görmezdi.

Evet. O piçin canını alan benim.
Ama bunu kimse bilmeyecek."

Diyerek yere savurdu beni tekrar.
Yerimden yavaşça doğrularak ayağa kalkarken kollarımdan tutup daha hızlı kalkmamı sağladı.

" Şimdi.
Saat nerde lan! "

Diyerek yakamdan tuttu tekrar.

" Cem'i bırakırsan gelecek."

Ayaz bir anda hareketlenip sütun dibinden bir bidon alarak Cem'in yanına gitti.
Korku dolu bakışlarım eşliğinde bidonu ters çevirip Cem'in üzerine boşaltmaya başladı.

Hızla Özcan'ın kollarına yapıştım.

" Dur! Dur lütfen!
Yapmaaa! Ne olur.
Zarar vermeyin ona. Onun bir suçu yok.
Bırakın. Onun suçu yok bıraaakkk!

Saat bende değil.
İstesemde size veremem. "

" Nerde lan o saat nerdeee ? "

Diye haykırırken boğazımı tutarak sıkmaya başladı.

Ellerim Özcan'ın kolunda kendimi kurtarmaya çalışırken gözlerim Ayaz'ı buldu.

Elini cebine sokarak bir çakmak çıkardı.
İğrenç şekilde sırıtarak yüzüme bakarken yerde yatan Cem'e kaydı bakışlarım.

" Özür dilerim! "

Dedim dişlerimin arasında zorlukla.

İşte tam o anda gördüm Gümüş'ü.

Hemen karşımda Özcan'ın arkasında yukardan bana bakıyordu.

" Ateş." Dedim.

Ateş burdaydı.
Gümüş burdaysa Ateş gelmişti.
Dediğini yapmıştı peşimden gelmişti.

Sonra Özcan'a çevirdim gözlerimi.
Sol omuzu üzerinde kurşun deliği ve kan vardı. Olacak şeyi görmüştüm.

Yine birşeyler değişiyordu.

BİR SAAT ÖNCE.

Telefona gelen mesajdan sonra mesajı okuyup telefonu cebine koyarak okulun arka kapısının duvarına tırmandım.

Diğer tarafa atlayarak hızlı adımlarla yola doğru yürürken bir yandanda Davut'a bakıyordum.

Beni görsede plana uygun olarak görmezden geldi.

Sonunda caddeye geldiğimde geçecek bir taksi beklemeye başladım.
Karşıda gördüğüm gelen taksiye elimi kaldırarak durmasını sağladım.
Arabaya binerken hâlâ korkuyordum.
Ya ters teperse plan.

Telefondaki adresi direksiyonda oturan ve aynadan bana bakan adama, Ateş'e söylediğimde başını sallayarak onayladı va gaza bastı.

Ateş taksici kılığına girmiş beni bekliyordu durakta.

" Oraya geldiğimde yedi ceddini sikecem senin Özcan Puhu.

Ela. Dün gece sana söylediklerimi unutma.

Sakin olacaksın öncelikle.
Ayaz bir haftadır seni takip ediyor. Kolyeyi farketmiştir.
Öncelikle o kolyeden kurtulacak, sonrada sana Davut'u atlatarak söyleyeceği yere gelmeni isteyecek. Demiştim.

Kendini riske atacak hiç birşey yapmayacaksın. Tek yapman gereken o piçi konuşturup konuşmaları telefonuna kaydetmek. Yada yapabilirsen Deniz'in numarasını arayarak açık bırak. Ama buna fırsat bulabileceğini sanmıyorum. En garanti telefona kayıt.

Ela sen istediğin için bu kadar uğraşa giriyorum.
İzin ver beynini dağıtayım.
Yaptığının cezasını ellerimle keseyim."

" Olmaz.

Babam gibi oda dört duvar arasında yaşayacak. Babamın çektiğini çekecek."

" O halde dikkatli ol.
Korkma ve sakin ol.
Orda olacağım. Tamam mı?"

" Tamam. "

*****

...Gözlerimi Özcan'a çevirdim.

" Senin için yolun sonu Özcan Puhu."

Aynı anda,

" Özcan Puhu! "

Diyerek elinde silahla içeri giren
Ateş'i ve aynı anda duyduğum silah sesiyle Ayaz'ın elinde çakmakla beraber geriye düştüğünü gördüm.

Ateş'in arkasındaki Faruk, içeri girer girmez Ayaz'ı vurmuştu.

Bu kez Ayaz'ı buldu bakışlarım.
Aynı anda kafamdaki sesi duydum.

" Sıra değişti.
Sıra değişti."

Alevler arasında yanan Ayaz'a baktım kocaman gözlerle. Tıpkı Cem'i gördüğüm gibi cayır cayır yanıyordu. Cem'in sırası Faruk yüzünden Ayaz'a geçmişti.

Gözlerimi korkuyla kapatırken bir anda yere savrulurken buldum kendimi.
Özcan belindeki silahı çekerek Ateş'e çevirdiğinde,

Ateş elindeki silahla Özcan'a nefretle bakıyordu.

" Senin derini yüzerim Puhu."

Özcan elindeki silahı Ateş'e doğru sallayarak konuşurken ben hâlâ yerdeydim.

" Geri bas Ateş Yıldırım.
Yoksa bu kızı gebertirim! "

" Sen daha kıpırdayamadan beynini dağıtırım! "

Bir anda kafamın yanına isabet eden kurşunla çığlık atarak başımı ellerimin arasına aldım.

" Kıpırdamama gerek yok. "

Dedi Özcan. Sesinden keyif akıyordu.

" Kaşımı oynatmam yeter Ateş Yıldırım. Adamlarım her yerde.

Senin bu işe karışacağını tahmin etmedim mi sanıyorsun."

Dediğinde etraftaki kasaların arkasından adamlar çıkarak kendilerini gösterdiler.

Hepsinin elinde silahları vardı.

" Bir bu kadar adamda dışarda var. "

Ateş'e baktım.
Elindeki silahı iki eliyle kavrayarak 6 adamı aynı anda kolluyordu Faruk'la birlikte.

Özcan:

" Atın silahları.

Hemen! "

Yerimden kalkarken bir Ateş'e bir Faruk'a bir Cem'e bir Ayaz'a bakındım. Sonrada eli silahlı adamlara.

Bir anda ortalık dahada karışmıştı.

Ateş dişlerini sıkarak Özcan'a bakarken yerinde doğrulup elindeki silahı Özcan'ın önüne fırlattı. Arkasındanda Faruk.

Özcan:

" Hepinizden sıkıldım artık.
Sizden sonsuza kadar kurtulmanın zamanı geldide geçiyor. "

Diyerek silahı Ateş'e doğrulturken bir anda silah sesleri geldi her yerden.

Özcan duyduğu seslerle anlık şaşırınca Ateş ve Faruk bellerinden ikinci bir silah çıkardı ve hızla silahını Özcan çevirip tetiğe bastı.

Özcan ne olduğunu anlayamadan eli omuzunda yere düştüğünde korkuyla çığlık atarak geri geri süründüm.

Ateş hızla yanıma gelerek beni tuttuğu gibi kaldırıp kasaların arkasına sürükleyip yere bırakırken kendi siper aldığı yerden kurşun yağdırmaya başladı.

" Yaman Yıldırım'la tanışın piçler."

Diye bağırdı Ateş. Yaman Yıldırım ve adamları yardıma gelmişti.

Oturduğum yerde dizlerimi kendime çekip ellerimle kulaklarımı kapatarak korkuyla beklerken, Ateş, Yaman ve adamları diğerleriyle çatışıyordu.

Kurşunlar havada uçuşurken bir tanesi arkamdaki kasayı ucundan parçalayarak geçince bir çığlık daha attım. Üstümüzden ve etrafımızdan vızır vızır kurşunlar geçiyordu.

Bir kaç dakika sonra sonra sesler azalarak kesildiğinde kulaklarımdaki ellerimin üzerinde hissettiğim ellerle bir çığlık daha atınca Ateş,

" Ela. " Dedi.

" Benim Ela korkma. "

" Ateş."

Dedim boynuna sarılırken.

" Çok korktum."

" Tamam korkma geçti...
Bitti. Özcan denen o piç bundan sonra kolay kolay kurtulamaz.
Telefonunu ver."

Telefonu cebimden çıkararak Ateş'e uzattım. Oda ceketinin cebine koydu.

" Bana bıraksaydın bu kadar uğraşmaya gerek kalmayacaktı."

Diyerek kollarımdan tutarak kaldırdı beni. Sonrada elini belimin arkasına koyarak kasaların arkasından çıktığımızda Cem'in yanına koşarken,

Ateş ve Yaman Bey arkamdan bakıyordu.

Yaman: " Nasılsın evlât."

" Sayende iyi.
Tam zamanında girdin içeri. Sağol dede."

" Cem.
Cem iyimisin?"

Cem ağzı bantlı olduğu için
sadece başını salladı evet anlamında.
Leş gibi benzin kokuyordu.
Arkasına uzanıp ellerini çözdüğümde,

" Ela. İyimisin? " Dedi kollarımdan tutarak.

" Ben iyiyim. Asıl sen iyimisin? Yüzün gözün mos mor."

" O orospu çocuğu nerdeyse olimpiyat meşalesi gibi yakacaktı beni. "

Dediğinde ikimizde yerde yatan Ayaz'a baktık. Aralık gözlerinden anladığım hâlâ yaşıyordu.

Cem'i yerinden kaldırırken,

" Bu mafyaya hayatımı borçlu olmak zoruma gidiyor."

Dediğinde Ateş'e baktım.

" Faruk alın bu piçi.
Başına hiç birşey gelmeyecek. Polislerin kapısına atın. Sonrada ses kayıtlarını polise verin."

" Tamam abi. "

Bize döndü Ateş.
Cem'e bakarak ,

" Şu hergeleye bir kova su döküp evine götürün. Dikkat edin eve kadar yakmayın."

Dediğinde bir saniyeliğine gülme hissi geldi, gitti.

" Ela bizde gidiyoruz hadi! "

Cem'e dönüp,

" Cem özür dilerim.
Benim yüzümden bu hale geldin. Affet beni ne olur. "

" Tamam üzülme.
Senin bir suçun yok. Sonra yine görüşürüz hadi git. "

" Sana bir sarılma borcum olsun. Malûm benzin kokuyorsun."

Dedim gülümseyerek.
Oda gülümsedi.

Cem' in yanından ayrılarak Ateş'e doğru yürürken Özcan'a kaydı gözlerim.

Ateş'in iki adamı yerden kaldırıyorlardı Özcan'ı.
Hep birlikte dışarı çıktığımızda,

Ateş:

" Yakın!
Bu depodan ve içindekilerden geriye bir şey kalmayacak."

Dediğinde bir Ateş'e bir depoya baktım. Ayaz içerdeydi hâlâ ve yaşıyordu. Ama bir anda alevlere teslim olan depo ile yanarak ölecekti şimdi. Gerçekten yanarak ölen Ayaz oluyordu.

O anda duydum yine o sesi.
Artık her duyduğumda içimi bir korku kaplar olmuştu.

" Ela!

Sıra değişti.
Ela sıra değişti."

Dediğinde panikle etrafıma bakınırken, gözlerim Özcan'ı buldu.
Gözlerindeki bakışlara takıldım.
Kin, nefret ve öfke gördüm.

Birden yanındaki adamın belindeki silahı çekip alırken bir omuzda adamı yere devirip silahı bana çevirdi.

" Kaçınılmaz son."

Diye düşünürken ellerimi gözlerime kapattım.

Duyduğum silah sesi ile olduğum yerde dondum.

" Abi." Diye bağıran Faruk.
" Ateş.." Diye bağıran Yaman Yıldırım.

Duyduğum seslerle gözlerimi açtım.

Tam karşımda Ateş kolları iki yana açık bana bakıyordu.
Kurşunla arama giren Ateş'ti.

" Sıra değişti.
Sıra değişti."

Diyen o ses yine beynimde uğuldadı.

" Hayır.
Haayıııırr! " Diye haykırdım.

" Ateş!!"

Dedim ellerimi yanaklarına koyarak.
Dudağından bir yudum kan aktı çenesine doğru. Sonra dizlerinin üzerine bıraktı kendini. Koltuk altlarından tutarken yanına diz çöktüm. Gözleri kapandı kucağıma yığıldı.

" Ateş! " Dedim.

" Ateeeeeşş! "

Faruk ve Yaman bey koşarak geldiler. Yaman bey korkuyla baktı Ateş'in sırtındaki yaraya.

" Faruk! " diye haykırdı.

" Çabuk arabaya! "

Yaman bey, Faruk ve bir adam daha apar topar kaldırarak Ateş'i arabaya taşırlarken ben şok olmuş öylece kalmıştım dizlerimin üzerinde.

Benim yüzümden.
Benim yüzümden olmuştu.
Şimdi benim yerime o...
O ölecekti.

Hayır, ne olur.
Ölmesin!
Ne olur ölmesin, Ateş ölmesin.!

Derken ellerimi saçlarıma geçirdim. Aynı anda bir el beni tutup hızla kaldırıp, yürü diyerek Ateş'in olduğu arabaya götürdü.

Ateş Yaman beyin kucağında yatıyor, Yaman Bey yeleğini çıkarmış Ateş'in sırtındaki yaraya bastırıyordu.

Faruk beni hızla ön koltuğa fırlatarak direksiyona geçti.
Gazı kökleyerek hızla yola çıkarken ben hâlâ olayın şokuyla öylece donuk bakıyordum.

Faruk:

" Ela. " Dedi.

" Ela kendine gel. Birde seninle uğraşamayız."

Tekrar, " Ela. "

Derken yakamdan tutarak kendine çekti. Yüzümü yüzüne yaklaştırarak bir bana bir yola bakarak konuştu.

Dişlerinin arasından,

" Kendine gel yoksa yersin tokatı!"

Diye bağırırken ben ağlayarak,

" Sıra değişti.
Benim yüzümden sıra değişti.
Benim yerime o ölecek. "

Dediğimde,

" Kapa çeneni." Diye bağırarak beni koltuğa savurdu.

" Ona birşey olmayacak.
Abime birşey olmayacak.
Olmayacak.
Olmayacak.
Olmayacak."

Diyerek öfkeyle direksiyona yumrukladı. Sonra cebinden telefonu çıkartarak bir arama yaptı.

" Deniz.
Kulağını aç. Abi ağır yaralı.
Sağ ciğerine sırtından kurşun yedi."

Deniz' in sesini duydum.

" Demiştim!
Ben demiştim bu işin sonu iyi değil diye. Yaraya birşey bastırın.
Yan yatırın. Acele edin. Bekliyorum. "

" Yaman Bey abiyi yan çevir."

Diyen Faruk telefonu ön göğüse atarak gaza dahada yüklendi. Makas atarak geçtik bütün trafiği. Sonunda hastaneye geldiğimizde Deniz ve ekibi karşıladı bizi. Durduğumuzda koşarak geldiler. Hızla indim araçtan.

Yaman beyin kucağındaki Ateş'i hemen yüz üstü sedyeye aldılar.

Dudaklarından bir yudum kan daha boşaldı sedyeye.

Deniz:

" Acele edin hadi, hadi."

Diyerek Ateş'i koşarak içeri aldıklarında Yaman Bey ve Faruk yanında giderken bende koşarak peşlerinden gittim.

Acil müdahale odasına alınan Ateş'in ceketi ve gömleği kesilerek çıkarıldı. Bir yandan serum takılırken diğer yandan Deniz bağırdı.

" Faruk kan getirt."

" Kan getirt.
Kan getirt."

Gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı. Ateş'in kanı zor bulunuyordu.

Faruk odadan koşarak çıkarken, Yaman bey elleri saçlarında koridorda ileri geri yürüyordu.

Ateş'in çıplak kalan bedenindeki kurşun yarasını baktığımda.

Dizlerimin bağı çözülürken başım önde kendimi koltuğa bıraktım.
Ateş'i odadan çıkarırlarken Deniz yine bağırdı.

" Ameliyata alıyoruz.
Hadi, hadi hadi.! "

O sırada önümden geçen beden yavaşça yanıma oturdu.

Ben hâlâ Ateş'e bakarken tam yanımdan gelen sesle irkilerek sese döndüm.

Yanımda bana bakan bendim.

İki gözü kırmızı olan Ela.
Tam yanımda bana bakarken sanki aynaya bakıyor gibiydim.

" Sence kurtulurmu? " Dedi gülümseyerek.

Hızla ayağa kalkarken bir çığlık koptu dudaklarımdan.
Sonra kararan gözlerimle kendimi yerde buldum.

Yerde kendimden geçerken hâlâ o ses vardı kulaklarımda.

" Sence kurtulurmu?

Belki evet, belki hayır."

 

Loading...
0%