
" Sence kurtulurmu? " Dedi gülümseyerek.
Hızla ayağa kalkarken bir çığlık koptu dudaklarımdan.
Sonra kararan gözlerimle kendimi yerde buldum.
Yerde kendimden geçerken hâlâ o ses vardı kulaklarımda.
" Sence kurtulurmu?
Belki evet, belki hayır."
*****
Yaman Bey duyduğu çığlıkla kıza döndü. Ayağa kalkmış kocamam gözlerle koltuğa bakan kız birden olduğu yere yığıldı.
Hemen yanına gelip bir dizinin üzerine çöktü Yamam bey. Kızın yüzüne eliyle vururken,
" Ela." Dedi.
Ela iyimisin? Ela." Olanları gören hemşire hemen yanlarına geldi.
Önce kızı uyandırmaya çalıştı. Olmayınca,
" Odaya alalım. "
Dedi. Yaman beyle birlikte kızı kucaklayarak kaldırıp odaya götürdüler.
Hemşire önce kızın
tansiyonunu kontrol etti. Sonra,
" Korkmayın tansiyonu düşmüş sadece. Üzüntüden olmalı. Yarım saate kendine gelir."
Baygın yatan kıza açılan damar yoluyla serum takıldı. Bu sırada Deniz geri döndü. Endişeden yerinde duramayan Yaman Bey hızla yanına gelerek yakasından tuttu.
" Nasıl?
Torunum nasıl? "
" Ameliyata alındı.
Kurşun ciğerde. Çok kan kaydetmiş.
Ameliyatı atlatırsa yoğun bakıma alacağız."
Derken odanın açık kapısından içerde yatan Ela'yı farketti.
" Ela?
Ne oldu? "
Yaman beye baktı. Adam,
" Önce bir çığlık attı.
Sonrada bayıldı. "
Deniz'in dişlerinin arasından
bi "Hassiktir." Çıktı belli belirsiz bir sesle.
Odadaki hemşireye döndü.
" Nesrin hanım.
Kızı özel odaya alın. Sonrada bileklerinden yatağa bağlayın. "
Hemşire şaşkın bakarken,
" Kız uyur gezer.
Ne yapacağı belli değil.
Bağlayın.
Ve!
Kimseye bundan bahsetmeyeceksiniz."
" Peki doktor bey."
Deniz Yaman beye çevirdi bakışlarını.
" Ne zaman atlatamadığı bir şey olsa uykusunda yürüyor. Şuan riske giremeyiz."
Dedi kısık sesiyle.
O sırada koridorda yankılanan topuk sesiyle arkasına döndü Deniz.
Koşarak gelen Faruk'tu.
Elinde tıbbi çanta içinde nefes nefese kan getirmişti.
3 yıl önce yaşanan olaydan sonra özel şartlarda kan bulunduruyorlardı.
Deniz hızla aldı çantayı ve koşarak asansöre girdi.
Hemen ameliyathaneye giderek elindekileri içeri verip geri dönecekti.
Faruk elleri dizlerinde nefeslenirken Deniz'in arkasından baktı.
Sonra kızı aradı gözleri. Doğrulup etrafına bakınırken Yaman Bey,
" Baygın acil müdahale odasına aldılar." Dedi.
Anlamıştı kızı aradığını.
O sırada hemşireler Ela'yı çıkararak asansöre yönelirken, Faruk'un,
" Nereye? " Sorusuna yine Yaman Bey
cevap verdi.
" Deniz özel odaya alın dedi.
Faruk. Sen kızla git. Bende aşağı ineceğim. "
Yaman beyin sıkıntısı yüzünden belliydi. Faruk abisinin yanında olmak istesede Yaman beyin sözü emirdi.
Faruk aklı abisinde hemşirelerin yanına giderken, Yaman bey Ateş'in çıkışını beklemek için ameliyathanenin olduğu kata indi.
Hemşireler yatış katına gelince asansörden inerek kızı özel odaya alırlarken, Faruk yine hemen arkalarındaydı.
Odaya girince kız yatağa alındı ve
serumu yeniden takıldı. Faruk hemşireyi izlerken kadın yanında getirdiği gazlı bezi açarak ip hâline getirip önce kızın bileğine bağladı.
O an Faruk'un neden dercesine attığı bakışlara hemşire,
" Deniz hoca istedi. Hastanız uyur gezermiş. " Dedi kız.
Faruk hak verdi Deniz'e. Şuan birde kızın uyur gezerliğiyle uğraşamazlardı.
Hemşire kızı yatağa güzelce bağladıktan sonra serumu ayarlayarak odadan çıktı.
Faruk kıza bakıp içten içe kızdı.
Onun yüzünden oldu dedi bir yanı elleriyle şakaklarını ovalayıp odanın içinde turlarken,
" Abi kurban olayım dayan.
Bırakma kendini. Sen Ateş Yıldırım'sın."
Diyerek odada yürümeye devam etti.
Bir süre sonra Deniz girdi kapıdan.
Önce kıza sonra Faruk'a baktı.
Faruk bir şey söyle der gibi bakıyordu gözlerine.
Deniz:
" Ameliyat devam ediyor."
Dedi sadece. Sonra kıza baktı.
Yanına gelip serumu ve nabzını kontrol etti.
" İyisin." Dedi kıza sanki duyacak gibi.
Sonra odadaki koltuğa oturup dirseklerini dizlerine koydu.
" Ben demiştim.
Adam insan sözü dinlemiyorki."
O sırada Ela'nın sesi duyuldu.
Uykusunda sayıklıyordu.
Ateş.! Dedi.
Sonra yeniden, ama daha yüksek sesle tekrarladı. Ateş!
Kız kıpırdanmaya başlayınca Faruk ve Deniz hemen yanına geldiler.
Ela uykusunda kollarını çekerek kalkmaya çalışıyordu. Ama bağlar izin vermedi.
Bu kez kollarındaki bağları daha güçlü çekmeye başladı.
Ateş! Dedi yeniden.
Ateş gitme!
Ne olur gitme!
Benim yüzümden gitme. Duur!
Derken bir damla düştü kızın kirpiklerinin arasından.
Sonra duruldu. Kıpırtıları kesildi.
Deniz kızın haline üzülmeden edemedi.
Anlaşılan Ela'da Aşk Ateş'ine düşmüş dedi gülümsemeye çalışarak.
Gelen hemşireye,
" Kız uyanmadan bağları açmayın. Benim aşağıya inmem gerek."
" Peki doktor bey."
Faruk:
" Bende geliyorum."
Diyince önce kıza baktı. Sonra,
" Tamam. " Dedi.
*****
Gözlerimi açtığımda karanlık uzun, sonunda küçük bir ışık olan ama arkamın karanlık olduğu bir koridorda buldum kendimi. Yine rüya görüyordum.
Yattığım yerden doğrulup dizlerimin üzerine otururken kollarımda gördüğüm zincirleri fark ettim.
Ne oluyordu, neden zincirliydim? Neden iki bileğimde de zincir vardı? Ve neden uçları yere sabitlenmişti?
Kollarımı havaya kaldırarak zincirlere baktım. Şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra kendimi kurtarmak için kollarımı çekerek bileklerimdeki zincirlerden kurtulmak istedim. Ama olmadı. Ne kadar çekersem çekeyim zinciri kıramadım.
" İmdaat! "
Dedim.
" Kimse yokmu?
Biri bana yardım etsin!
Biri beni kurtarsın! " Diye bağırdım.
Ama kimse yoktu. Bekledim ama kimse gelmedi.
O an hatırladım. Kimse gelemezdi artık!
Ateş...
Ateş benim yüzümde vurulmuştu. Sıra değişmiş benim yerime o geçmişti. Benim yerime o seçilmişti. Yavaşça ayağa kalkarak etrafıma bakındım.
Karanlıktı..
Bomboştu..
Gözlerimi kapatarak başımı öne eğdim. Dolan gözlerimden akan yaşlara izin verdim. Ağladım.
Sadece sessizce ağladım.
Ateş olmayınca Gümüş'te olmazdı. Gümüş rüyalarımda beni koruyan ve kurtarandı her zaman. Şimdi o da yoktu. Gümüş olmadığına göre beklide Ateş ölmüştü.
Öldün mü? Gerçekten!
Dedim zar zor duyduğum sesimle. Dizlerimin üzerine bıraktım kendimi yeniden. Gözyaşlarım dahada arttı, dahada şiddetlendi. Ağladım, ağladım sadece ağladım. Sonra duyduğum sesle dikkat kesildim.
Gözlerimi açarak sesi dinledim.
Adım adım ayak sesleri tam yanımda durdu saniyelik. Sonra devam etti. Hemen yan tarafıma, geçip giden kişiye baktım.
Ateş.
Ateş'ti...
" Ateş.! " Dedim, duymadı.
" Ateş! "
Diye bağırdım tekrar yerimden kalkarken. Ama yine duymadı.
Yanına gitmek için hareket ettim. Zincirler izin vermedi.
Kollarımdaki zincirleri bütün gücümle çekmeye başladım.
" Ateş! "
Dedim yine. Peşinden gitmek istiyordum ama olmuyordu. Ne yapsamda kurtulamıyordum bu zincirlerden.
Ateş beni duymuyor sadece koridorun sonuna doğru yürüyordu ağır adımlarla.
" Ateş gitme!
Ne olur gitme!
Benim yüzümden gitme. Duur! "
Ama duymadı, durmadı.
Gözlerime dolan yaşlarla baktım arkasından.
" Elaa."
Duyduğum sesle anında arkama döndüm.
Karşımdaki Ela üzerinde uzun beyaz bir elbise ve kırmızı gözleriyle bana bakıyordu.
" Nereye gidiyor dersin? "
Sorduğu soru hançer oldu kalbime saplandı. Hızla Ateş'e döndüm. Koridorun sonundaki ışığa ulaşmak üzereydi.
" Ölüme gidiyor Ela.
Şuan ameliyatta ve ölüm baş ucunda bekliyor. "
" Ne olur durdur onu!
Ne olur izin verme! "
" Saçmalama Ela.
Ben onu nasıl durdurabilirim.
Ben sadece seninle konuşabilirim.
Ama belki sen..."
" Ne gerekiyorsa yaparım!
Yeterki benim yüzümden ölmesin."
Yaklaştı, hemen önümde durdu.
Elleri arkasında bana baktı bir süre.
O kırmızı gözleri beni ürküyordu şuan.
Sonra yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Kollarını boynuma doladı. Kulağıma doğru yaklaştı.
Fısıltıyla konuştu.
" Meselaaaa...
Onun için ölürmüsün?
Kanını onun için akıtırmısın?
Bu sırayı kanınla bozarmısın? "
" Evet! "
Dedim hiç düşünmeden.
" Yaparım!
Onun için ölürüm! "
" O zaman kalk Ela. Kalk ordan."
Derken elleri zincirlerime gitti.
Dokunuşuyla düştü zincirler.
O anda gözlerimi açtım.
Hastane odasında ve yatağa bağlıydım.
Neden bağlıydım.
" Merhaba Ela, gitme zamanıı."
Yine oydu.
Rüyamda bıraktığım diğer Ela beni burda karşılamıştı.
Yanıma yaklaştığında,
" Bağlıyım." Dedim.
" Yolunu bul kalk! "
Kollarımı seri şekilde hareket ettirererek gevşektim. Tam ellerimi çıkaracakken bir hemşire girdi içeri.
Bana baktı.
" Hemşire hanım neden bağlıyım? Çözün beni."
" Şey...
Deniz bey uykunuzda yürüdüğünüzü söyleyerek istedi. "
" Uyandım, kendimdeyim.
Kalkmam gerekiyor. Lavaboya gitmeliyim. " Dedim.
" Tamam."
Dedi kız bileklerimi çözerken.
Hızla yerimden kalkarak ayakkabılarımı bile giymeden koşarak çıktım odadan. Yine koşarak
asansöre binip 0 tuşuna bastım.
Bu sırada akan göz yaşlarım durmak bilmiyordu.
Benim yüzümden bir kişi daha ölmeyecek.
Dedim hâlâ ağlayarak.
Acil katında inerek koridoru hızla geçerken müdahale odasının önünde durdum. İçeri girerek malzeme masasından küçük makası alarak ve yine koşarak çıkıp merdivenlerden aşağı inerek ameliyathane önüne geldim.
Yaman Bey, Faruk, Davut ve Deniz... Herkes burdaydı. Ateş hâlâ içerde olmalıydı.
Ellerim dizlerimde nefes nefese baktım ameliyathane kapısına. Yerimde doğruldum.
" Ela." Dedi Deniz.
" Nasıl geldin buraya? Yoksa..."
Yerimde doğruldum. Yüksek sesle.
" Ateş Yıldırım!
Benim yerime ölemezsin!
İzin vermiyorum!
O sıra benim! "
+18
Dedim ve elimdeki makası aralayarak keskin olan kısmı karşımdaki şaşkın bakışlara aldırmadan havaya kaldırarak hızla bileğime sürttüm.
Hissettiğim acıyla dişlerimi sıkarken fışkıran kan,
" Ela." Diye bağıran Deniz,
" Seni manyak kız." Diyen Faruk ve
elimden düşen makasla gülümseyerek dizlerimin üzerine çöküşüm.
Yanıma bıraktığım kolumdan hızla akan kanla anında uyuşmaya başlayan koluma koşarak yanıma gelen Deniz müdahale etti. Kesiğin hemen üzerinden bileğimi sıkıca tutarken ,
" Ne yaptın deli kız."
Dedi üzgün sesiyle.
Karşımda kırmızı gözleriyle bana bakan kendime baktım.
" Sırayı bozdum." Dedim sadece.
Deniz bileğimi o kadar sıkıyordu ki kan nerdeyse durmuştu. Ama yerdeki görüntü azımsanacak gibi değildi.
Bu sırada karşımdaki Ela gülümsediğini gördüm.
" Şanslı kız." Dedikten sonra kaydoldu bir anda.
Faruk hemen yanımda,
" Seni geri zekalı aptal."
Derken beni hızla kucağına aldı.
" Bırak!
Bırakın!
Bırakın bitsin.!
Ne olur..."
" Kapa çeneni seni ahmak."
Görüşüm bulanıklaşırken kendimi bana sinirle bakan Faruk'un kucağına bıraktım. Kolum Deniz'in elinde bedenim Faruk'un kucağında hızla bir yere gidiyordum.
Kulağıma gelen uğultulu ses
Deniz'indi. Uzaktan geliyordu sanki.
" Hemen diğer ameliyathaneye çabuk!"
Uğuldayan ve uyuşan beynimle kendimi bir boşlukta hissediyordum. Sanki ruhum bedenimden çıkmak istiyor ama Deniz'in eli izin vermiyordu.
Sonra kararan gözlerimle,
" Ne olacaksa olsun artık."
Dedim kendimi karanlığa bırakırken.
+18 bitti
*****
Ne oldu ne kadar baygın kaldım bilmiyorum.
Gözlerimi açtığımda, koşarak çıktığım odada buldum yine kendimi.
Önce etrafa sonra kesik bileğime baktım.
" Ölmemişim." Dedim şaşkın.
Sonra yerimden kalkmak istedim.
Ama yapamadım. Hem halsiz hem bağlıydım yine.
Serum bağlı sağ kolum bileğimden yatağın kenarına bağlıyken, sol kolum ise bileğimdeki kesik ve sargı yüzünden dirseğimden bağlıydı.
Bağırmak istedim ama hâlâ bulanık şuur ve halsizlikten sesim çıkmıyordu.
Kendimi geriye bırakıp gözlerimi kapatırken gözyaşlarım doldu yine kirpiklerimin altına. Bir kaç saniye sonra,
" Seni ağlak aptal! "
Diyen sesle yeniden açıldı gözlerim.
Başımı yana çevirip baktığımda,
Faruk'tu yanımda çatık kaşlarla dikilen. Elleri ceplerinde sinirle bana bakıyordu.
Ne zaman gelmişti, duymamıştım.
" Geri zekalı manyak!
Senin derdin ne?
Bu güne kadar ölmediğine üzülüp kesin çözüm olsun diyemi yaptın? "
Anlaşılan bütün gün bana saydırmak istiyordu.
" Ateş..." Dedim yorgun çıkan sesimle.
" Nasıl?
Yoksa..." Dedim korkarak.
Elini alnına bastırarak konuştu.
" Abinin ameliyatı iyi geçti.
Şuan yoğun bakımda. "
Gülümseyerek eşlik ettim gözlerimden akan yaşlara.
Şükürler olsun dedim içimden.
İşe yaradı. Ölmemişti. Benim yüzümden ölmemişti.
Derin bir nefes alarak devam ettim.
" Ne zamandır uyuyorum? "
" Dün akşamdan beri.
Yani 24 saattir. "
Burnumu çekerek,
" Beni çözermisin? " Dedim.
" Hayır! " Dedi kollarını göğsünde bağlayarak bakarken.
" Ne?
Neden? "
" Abi kalkana kadar o şekilde kalacaksın. Seninle uğraşmak istemiyorum. "
Kızacak halde değildim.
Sadece omuz silktim.
Umrumda bile değildi. Benim yüzümden ölmemiştiya bu bana yeterdi. Yorgun gözlerimi kapatırken huzurluydum en azından.
Ne kadar daha uyudum bilmiyorum.
Ama kolumdaki serumla uğraşan biri yüzünden uyandım.
Gözlerimi açtığımda karşımda Deniz vardı bu kez.
" Deniz..."
" Nasılsın aptal kız? "
Yorgun şekilde gülümsemeye çalıştım.
" Ateş... Ateş nasıl? "
" İyi.
Bu gece yoğun bakımda olacak yarın sabah odaya alırız.
Neden yaptın? "
" Sıramı geri aldım. Yoksa o ölecekti."
Benim yüzümden bir kişi daha ölse dayanamazdım, yine yapardım aynı şeyi." Dedim üzgün.
Sonrada,
" Beni çözermisin?" Dedim konuyu değiştirerek.
" Üzgünüm çözemem."
" Semde mi?
Ama banyoya gitmeliyim."
" Yemezler Ela. Hemşireyide öyle kandırmışsın. "
" Ya valla banyoya gideceğim."
Deniz bana baktı bir kaç saniye.
" Tamam ama yeniden bağlayacağım. Sadece bu gecelik."
" Neden yaa!? "
" Bugün bağlı olmasaydın uykunda gezecektin yine.
Kalkmak için çok uğraştın ama bağlar sayesinde kalkamadın.
Bu karışıkta birde seni aramak zorunda kalacaktık yoksa.
O yüzden bu gecelik sabret.
Kafan karışıkken uyur gezerin tutuyor. Rahatca uyu."
" Tamam... " Dedim çaresiz.
Geçen sefer terastan düşmüştüm.
Bu kezde hastane çatısında uyanmak istemiyordum.
Deniz bağlarımı çözüp serumu çıkardıktan sonra yavaşça kalkarak yatağa oturdum.
" Başın dönüyormu ? "
" Biraz."
" Ölümcül olmasada vucudunu eykileyecek kadar kan kaybettin.
Biraz bekle.
Geçince kalkmayı dene."
Deniz'in söylediğini yaparak biraz bekledim. Sonrada yavaşça yerimden kalkatak odadaki banyoya girdim.
İşimi hallederek geri döndüğümde Deniz yatmama yardım ederek önce kollarımı bağladı. Sonrada serumu taktı.
Şuan böyle bağlanmak hoşuma gitmesede uyur gezerliğim yüzünden mecburdum.
" İyimisin? "
" Hıhı."
" Uyu şimdi, sabah görüşürüz."
" Deniz.
Sabah Ateş'i görebilirmiyim. "
" Bakarız. Hadi uyu."
Dedikten sonra anlamadığım bir şey daha dedi ve çıktı odadan.
" Delinin, delisi."
Ne demekti şimdi bu?
Bunu sonra sormak üzere aklıma not ederek gözlerimi kapattım.
Yıpranan vücudum yüzünden kısa sürede uyuya kaldım.
*****
Sabah gözlerimi açtığımda kolumdaki serumu değiştiren Deniz'i gördüm yine.
Zavallının gözleri kızarmıştı uykusuzluktan.
" Günaydın. Nasılsın.? "
" Daha iyi. Ateş..."
" Ateş şuan odaya alınıyor.
Durumu stabil.
Kefeni yırttı... Bir kez daha."
Derin bir nefes aldım duyduklarımla.
" Görebilirmiyim? "
" Görebilirsin. "
Derken kollarımdaki bağları çözdü.
" Ama önce bileğinin pansumanı. "
Yanıma bıraktığım kolumdaki sargıyı dikkatlice açarak yaraya göz gezdirirken bende baktım. Galiba 10 dikiş vardı. Kızarmış ve birazda şişti. Baticon yüzünden turuncu ve kırmızı arası görünüyordu. Deniz baticonlu pamukla nazik şekilde silerek dikkatlice yeniden sardı.
" Tamam.
Sakın zorlama. Hem içerde hem dışarda dikiş var. "
Tamam derken dün ameliyatahenin önünde hiç düşünmeden yaptığım şeyi anımsadım.
Normal şartlarda ben ne yapıyorum derdim ama dün o rüyanında etkisiyle hiç düşünmeden Ateş'in sırasını değiştirmek adına o makası bileğimin üzerinden geçirmiştim.
" Peki neden yaptın Ela!? "
Kafamın içindeki sesti duyduğum.
" Ateş ölseydi özgür olacaktın.
Sana bu yüzden sormuştum. Onun için ölürmüsün diye. "
Ateş ölseydi özgür olacaktım evet. Ama istiyormuydum bunu.
Ateş'in ölmesini yada özgür olmayı... İstiyormuydum?
" Ela. "
Deniz'in sesiyle çıktım düşünce girdabından.
" Gelecekmisin. ?
" Nereye? "
Endişeyle baktı gözlerime.
" Yoksa sandığımdan daha mı fazla kan kaybettin sen. "
" Ha. Ateş. Ateş'i görmek istemiştim.
Dalmışım sadece. "
" Gidelim." Dedim yavaşça kalkarak.
Birlikte odadan çıkarak koridorda ilerledik. Aynı kattaki diğer odaya geldiğimizde Faruk ve Davut kapının önünde bekliyorlardı.
Yanlarına geldiğimde Faruk yine sinirle baktı yüzüme.
Aldırış etmeden yanından geçtim Deniz ile birlikte.
İçeri girdiğinizde Ateş hareketsiz öylece yatıyordu.
" Nasıl? "
" İyiye gidiyor.
Uyanmasını bekliyoruz."
" Yaman Bey..."
" Eve gitmesini istedim. Bir kaç saat dinlensin. Sonuçta yaşı ileri."
O an depoyu adamlarıyla nasıl bastığını hatırladım.
Yaşı ileri mileri.
Adam hâlâ iş bitiren türdendi.
Sonra gözlerim Ateş'i buldu.
" Burda biraz kalsam sakıncası varmı.? "
" Yok tabiki.
Benim acile inmem lazım. Uyandığında dışarıdakiler söylersin. Faruk beni arar. "
" Tamam. "
Deniz bir bana bir Ateş'e baktı. Sonrada eliyle saçlarını karıştırıp gülümseyerek kapıya yöneldi.
Ateş'in yanına gelerek yatağın yanına oturdum. Uyuyan yorgun yüzüne baktım. Kalın siyah kaşları kirpikler yerinde dursana normalde esmer olan teni solgundu.
Benim yüzümden olmuştu. O kurşunu benim yüzümden almıştı. Ağladığımı o an fark ettim. Bu kadarmı alışmıştım ona.
Kendime şaşırırken yerimden kalkarak yanındaki boşluğa uzanmaktan alıkoyamadım kendimi.
Rahatsız etmemeye özen göstererek gözlerimi kapatırken bir anda kolu başımın üzerinden geçerek boynumun arkasından sırtıma doğru sarıldı. Ben korkuyla irkilmişken,
" Bir an Deniz hiç gitmeyecek sandım."
Dedi.
Beni kendine bastırırken açılan gözleri gözlerimi buldu.
Bense hem şaşkın hem ağlak gözlerle baktım.
O anda beni hızla çekerek dudaklarını dudaklarına bastırdı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 28.91k Okunma |
2.23k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |