Yeni Üyelik
37.
Bölüm

K.B 37 SHARK 2

@azamet_29_2

Kocaman bir köpek balığı tavandan aşağıya doğru eğilmişcesine bana bakıyordu.

Gördüğüm bu görüntüyle bu kez kocaman bir hassiktir çektim.

O koca balık koca ağzını açtığında korkuyla gerilerken takılan ayağımla geriye doğru sendeleyip düştüm.

Son hatırladığım başımın arkasındaki acı oldu. Sonrası karanlık.

*****

Gözlerimi açtığımda koltukta yatıyordum. Bir el başımın arkasında çok soğuk bir şey tutuyordu. Muhtemelen buzdu.

Başımı geriye doğru kaldırdığımda Deniz'i gördüm.

" Naber deli kız.
10 gün dayanabildin değilmi? "

" Deniz? "

Tepemde Deniz, karşımda Zehra ve Davut bana bakıyordu.

" Sen nerden çıktın?"

" Davut çağırdı."

" Lütfen çek şunu beynim dondu."

Diyerek arkasındaki Davut'a baktım.

Deniz buz torbasını çekerken,

" Hayret Ateş'e müjdelememiş." Dedim.

" Çünkü ulaşamadım yenge. "

" Bilerek gıcığına
yapıyorsun değilmi ?"

" Neyi yenge? "

" Yengeler götürsün seni inşallah."

Deniz'in yardımıyla doğrulurken başımın arkasına baktı,

" Nasıl oldu bu?" Dedi.

" Ayağım takılınca düştüm."

Derken dank etti.

" Balık!
Köpek balığı. "

Dedim ayağa fırlayarak.

Deniz:

" Ela, yavaş sakin ol.
Ne anlatıyorsun? "

Hem Davut hem Deniz bana bakıyordu.

" Rüya gördüm."

Dedim sadece, ama Deniz anlamıştı.
Hızla kalkıp Davut'un dibine girdim.

" Ateş nerde?
Beni Ateş'in yanına götür hemen. "

" Abi'nin önemli bir buluşması var. "

" Nerde? "

" Denizin ortasında yatta."

" Deniz...
Yat...
Balık...
Balıklar...
Köpek balığı...
Kafamın içinde veri sıralaması yapıyordum âdeta.

Sonra o sesi yeniden duydum.

*" Bingoo.!
Ögreniyorsun Ela."*

" Davut hemen oraya götür beni. "

" Olmaz yenge."

Yakasından tutarak,

" Davut. " Diye bağırdım.

" En az 2-3 saat sürer yenge."

*" Çok Ela."*

Deniz:

" Ela ne oluyor?
Banada anlat."

Deniz'in sorusunu pas geçerek. Davut'a döndüm.

" Ara!

Hemen! "

" Ama.."

" Davut. " Dedim yine bağırıp, iki elimle iki yakasından tutarak.

" ARA!

HEMEN! "

Davut bir yüzüme bir elimdeki yüzüğe baktı.

Elini cebine atınca yakasından çektim ellerimi.

Numarayı çevirdi.

Ulaşılamıyor sesini duyunca sol yanıma bir öküz oturdu sanki.

" Faruk'u ara."

Tekrar tuşlara basarken endişeyle izliyordum.

Bari bu sefer bir adım önde olayım.
Allah'ım ne olur.
Bari bu kez önde olayım.

Yine ulaşamıyor sesi duyuldu.

" Yanında kim varsa onu ara.
Kimler varsa her birini tek tek ara. "

Dedim kendimi koltuğa bırakarak. Şuan dizlerim beni taşımıyordu.

Davut salonun ortasında ileri geri yürüyerek bildiği bütün numaraları aramaya başladı.

Bu sırada Deniz de gelip yanıma oturdu.

" Ela ne gördün rüyanda. "

Deniz rüya değildi.
Uyanıktım. Gözümün önünde renk renk balıklar yüzüyordu. Ama nasıl diyim... Havada. Hayal gibi, halüsinasyon gibi.
Sonra arkamı bir döndüm kocaman bir köpek balığı bana bakıyor. Korkup gerilerken düştüm.

Sende duydun.
Ateş denizde bir yerde.
Bu balıkları birimiz yakından göreceğiz ya o ya ben. "

" Görünüşe göre o.
Da nasıl? Ne olabilir? "

Sonunda duyduğum çalma sesiyle ayağa kalktım.

" Alo Davut. "

Duyduğum Faruk'tu.

Telefonu Davut'un elinden çekip alarak hemen kulağıma dayayıp,

" Alo." Dedim.

" Alo Faruk.
Ateş... Ateş nerde?
Nerdesiniz? "

Sesi kısık geldi.

" Tam sırasını buldun deli kız. "

" Ateş nerde? "

Dedim yüksek sesle.

" Şuan müsait değil yata çıkacağız. "

" Denizdemisiniz?

Faruk dönün. Karaya çıkın.
Ne olur. "

" Ne? "

" Faruk lütfen dönün. "

Derken arkadan Ateş'in sesi geldi.

" Faruk ne oluyor? Niye duruyoruz? Kiminle konuşuyorsun? "

" Ateş." Dememle arkadan müthiş bir patlama sesi geldi. Sonra ses kesildi.

Telefon kulağımda kala kaldım.

" A.. Ateş..

Ateeeeşş!

Alo. Alo Faruk. Cevap ver.!
Faruk! "

Dolan gözlerim bir Deniz bir Davut arasında gezdi.
Dizlerimin bağı çözülürken kendimi dizlerimin üzerine bıraktım. Telefon elimden kayıp yere düştü.

Aklımda tek bir soru dolandı durdu. Öldü mü?
Ateş öldü mü?
Olabilirmiydi?

O patlamanın içinde kalmış ölmüş olabilirmiydi?

Hayır ya!
Hayır.
Ona bir şey olmaz.

Olmaz...
Olmasın..!
Ne olur olmasın!

Dedim ağlamaya başlayarak.

*****

Kendimi arabaya attığımda yorgunlukten ölüyordum.

Gece 3 olmuş ben ve dedem şirketten yeni çıkıyorduk.
Son 10 gün doğru düzgün hiç bir işe bakamamıştım. Bu yüzden üst üste şirkette gecelemem gerekmişti.

Ama sonunda bitirip nihayet eve gidiyordum.

Eskiden olsa hiç uğraşmaz ofisteki odama geçer bir iki kadeh içip sızar kalırdım.

Ama artık şişeyide içsem uyuyamıyordum.

O koku olmadan, Ela'nın kokusunu duymadan uyuyamıyordum.
Gece yollar tenha olduğu için yarım saate eve gelmiştik.

Arabadan inerek evin kapısına doğru yürürken dedem de peşimden indi.

İçeri girerek salona geçti dedem.
Bir sigara yakarak oturdu.

Eski toprak benden sağlam, uykuya bile ihtiyaç duymuyordu bazen.

İyi geceler diyerek üst kata çıktım.
Direk odama yöneldim.
Beklediğim gibi boştu odam.

Üzerimdekileri çıkarıp kenara attıktan sonra banyoya girip bir duş aldım.
Eşofmanlarımı giyerek odadan çıkıp Ela'nın odasına yöneldim.
Yavaşça kapıyı açarak içeri girdim.

Ela'nın yataktaki halini görünce gülümsemeden edemedim.

Kollarıyla bacakları dört bi tarafta çarpı şeklinde kitapların arasında sızmış, uyuyordu.

Yanına gelerek yavaşça kollarımın arasına alarak kucağıma kaldırdım.

" Ateş." Dedi ağzının içinde mırıltıyla.

" Şşiitt.
Benim.
Korkma.
Sana benim odamda uyu demiştim. Neden yine burdasın? "

" Sen yoktun."

Ela'yı yavaşça yatağa bırakarak yanına uzandım. Kendime doğru çekip göğsüme bastırdım. Saçlarını koklarken,

" Kokunu özledim." Dedim.

" Bende." Demesi hoşuma giderken kokusuyla kapattım gözlerimi.

*****
Gözlerimi açtığımda güneş yeni doğuyordu. İstemeye istemeye yerimde dirseğimin üzerinde doğruldum. Ela'nın yüzünü izledim. Bebek gibi uyuyordu.

Bütün günü bu deli kızın yanında kokusuyla uyuyarak geçirmeyi çok isterdim.
Ama bugün çok önemli bir randevum vardı. Bu yüzden erkenden şirkete geçecektik dedemle. Sonrada randevum için marinaya gidecektim.

Yerimden kalkmadan önce eğilip Ela'nın dudağına küçük bir bugse bıraktım. Sonrada yavaşça kalkıp giyinme odasına yürüdüm.

Üzerime siyah gömlek ve siyah takım elbisemi giyerek saçlarımı tarayıp siyah rugan ayakkabılarımı da giyip döndüm.

Ela'ya son bir kez bakarak odadan çıktım.
Aşağı indiğimde dedem kapıdan çıkıyordu. Bende hızlanıp peşinden çıktım. Arabaya bindiğimizde Faruk gaza bastı.

Gece yarım saatte geldiğimiz yolu sabah trafiğinde 1 saate gittik.

Şirkete geldikten sonra sabaha kalan bir kaç ufak işi de halledip, dedemi şirkette bırakarak marinaya doğru yola çıktım.

" Faruk durum ne? "

" Abi yat açıkta bizi bekliyor. "

" Güzel."

" Abi Nedim'le ne diye açıkta buluşuyoruz. "

" Aramızdaki anlaşmayı gizli tutmak için. Aslında şimdiye kadar bir çok fare duyup yaymıştır bile bu buluşmayı. Ama tedbir."

" Ortak iş çıkaracaklar diye götü kalkan olacak. Şimdilik gizli kalmalı."

" Abi sana kafa tutamazlar. "

" Hiç kimse erkekçe karşıma çıkmaya cesaret etmez.
Ben piçlik yapmalarından bahsediyorum.
Bu gün ölsem 40 gün davul çalacak adamlar var.

Kıyıda tedbir alın. "

" Tamam abi."

" Yat temizmi baktınız mı? "

" Kontrol ettik, temiz abi. "

Bir süre sonra marinaya geldik.
Araçtan inerek benim için hazırlanan tekneye ilerledim. Kıyıda durup denize doğru bakarak derin bir nefes çektim.

Deniz kokusunu seviyordum. Küçükken dedemle birlikte gelip balık tuttuğum zamanlar olmuştu.
Sonraları arada bir buraya gelip kafamı dinlerdim. Hatta bir kaç yıl önce ihtiyar bir balıkçı ile tanışmıştım.

Çok güzel balık yapıyordu. Aslında tek yaptığı şey sahil kenarında yere daire şeklinde dizdiği taşların arasına mangal kömürüyle ateş yakıp eski tel bir ızgarada balık kizartmaktı. Ama tadı en iyi restoranlarda yapılanlardan daha lezzetli geliyordu bana.

Faruk'un sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

" Abi gidebiliriz. "

Hazır olan küçük tekneye binip açıkta bizi bekleyen SHARK isimli yata çıkacaktık.

Tekneye binerek yata doğru hareket ettik.
Etraftaki balıkçı teknelerine ve yatlara bakarak ilerledik.

Açıkta bizi bekleyen köpek balığı motifli yatı görünce o yöne döndük.

Yavaşlayan motorla tekneyi dalgaya bırakarak ağır ağır yata yanaşmaya başlarken Faruk'un telefonunun sesini duydum.
Arkamı dönerek baktım kaşları çatık konuşuyordu. Önce,

" Şuan müsait değil yata çıkacağız. "

Dediğini duydum. Sonra,

" Ne? " Derken bana durmamı işaret etti.

" Faruk ne oluyor? Niye duruyoruz? Kiminle konuşuyorsun? "

Demiştim ki aynı anda arkamda güçlü bir patlama ile savrulduğumuzu hatırlıyorum. Daha ne olduğunu anlayamadan kendimi buz gibi suyun içinde buldum.

Başımda ve kolumda hissettiğim acı ile şuurum bulanırken denizin dibine doğru çekiliyordum.

Soğuk suyun iğne iğne batışlarıyla anlık kendime geldim. Dipten gelen bir dalgayla tekrar suyun yüzeyine doğru itilince bir kaç saniyelik açtığım gözlerimle parçalanmış yatın alev alev olduğunu gördüm.

Yanıyordu... Alev alev içindeki insanlarla birlikte yanıyordu.

Bizim olduğumuz tekne ise alabora olmuştu. Faruk'u ve tekneyi kullanan adamı görmeye çalıştım ama göremedim, yoktu.

Uyuşan bacağımla tekrar suyun içine giriyordum. Yüzmek için ne kadar uğraşsamda patlamanın sersemliği ve yaralı olan sol kolum yüzünde zorlanıyordum.

Tekrar denizin dibine doğru çekilirken gördüğüm son görüntü gökyüzüne doğru yükselen siyah dumanlardı.
Sonra gözlerim Ela'nın hayaliyle kapanırken karanlık denizin dibine doğru çekildiğimi hissettim.

İnsan ölürken aklına en çok sevdiği gelirmiş.

*****

Havaya uçan SHARK alev alev yanıyordu.

Kıyıda Ateş'in adamları panikle başka bir tekneye atlayarak enkaza doğru giderken bir yandan da Yaman beyi arayarak durumu anlattılar.

Adam kokuyla yerinden fırlarken nerdeyse kalbinin duracağını sandı. Hemen kapıya yönelerek sadık adamına,

" Erdal! Çabuk gidiyoruz. "

Derken adımları hızlandı.

" Adamlarıda ara evden kimse çıkmayacak ve girmeyecek."

Diyerek asansöre ilerledi.
Erdal elinde telefon konuşarak Yaman beyin peşinden yürüyordu.

Yaman beyin aklı Ateş'teydi. Ne olmuştu. Nasıl olmuştu. Şuan Ateş'in durumu neydi.

Bu kaçıncı olmuştu.
Torunu her an ölümle burun buruna yaşamaya alışkın olsada Yaman Bey artık eskisi gibi dayanamaz olmuştu.

Yaşlanıyor, artık sinirleri kaldırmıyordu. Sinirleri kaldırsa bile bir gün yüreğine inecek torununu bu dünya da yalnız bırakacak diye korkuyordu.

Garaja indiklerinde hızlı adımlarla yürüyerek arabaya bindiler.

Erdal:

" Beyim nereye gidiyoruz? "

" Marinaya çabuk ol! "

"Emredersin beyim."

Hızla çıktı garajdan araba. Son hız girdi rafiğe, yararak makas ata, ata geçti araçların arasından.

Marinaya geldiklerinde kıyıda ambulanslar ve polis araçlarını görünce kalbi sıkıştı adamın. Elleri titredi bir an.

Kendine gelip arabadan hızla inerek kıyıya geldi.
Açıkta hâlâ söndürülmeye uğraşılan yat, kıyıya doğru gelen ambulans tekne. Adam gördükleriyle yanındaki Erdal'ın kolundan tutarak destek aldı.

Olayı izleyen Ateş'in adamlarını görünce Erdal' ı bırakıp hırsla yanlarına gelerek içlerinden birini yakasından tutup kendine çekti.

" Ne oluyor lan anlat! "

Adam üzgün gözleri dolu,

" Beyim..." Dedi.

" Konuş lan!"

Diye kükredi Yaman bey.

" Ateş abi, Faruk abiyle yata giderken bize burda kalın dedi.
Bizde emrine uyarak onları izler şekilde burda bekledik.

Tam yata yanaşırlarken yat birden havaya uçtu. Ne olduğunu anlayamadık. Hemen başka tekneyle oraya gittik.
Yat tamamen parçalanmıştı 5 ceset çıktı sudan. Faruk abiyi sonrada yatın parçalarının arasından aldılar.

" Ama..."

" Ateş?
Ateş nerde lan! "

" Ateş abiyi bulamadık beyim. Yok."

" Nasıl yok lan! Nasıl yok! "

" Yok beyim.
Arama başlatacaklar. Dalgıç falan gelecek."

" Sikerim lan böyle işi."

Dedi adam yerinde dört dönerek.

Bu arada gelen ambulans tekne yanaştı, yanaştı ve kıyıda durdu.

İlk Faruk'u gördü adam.
Kendinde değildi. Apar topar kıyıya alındı. Ambulansa kondu. Yanında 5 siyah poşette bedenler geldi.
Diğer ambulanslara kondular onlarda.

Yaman Bey adamına döndü.

" Eve adam yolladın mı Erdal."

" Evet beyim."

"Kuş uçmayacak. "

" Tamam beyim."

*****

Olmaz...
Olmasın..!
Ne olur olmasın!

Dedim ağlamaya başlayarak.

Hemen yerimden kalkarak Davut'un koluna yapıştım.
Davut karışık aklı, üzgün bakışlarıyla bana baktı.
Benim duyduklarımı onlarda duymuştu.

" Davut beni ona götür." Dedim.

" Yenge olmaz...
Şimdi hiç olmaz."

" Davut ne olur.
Beni oraya götür. "

Davut önüne bakarken Deniz yanıma geldi.
Kolumdan tuttu.

" Ela sakin ol. Ateş arkasında 10 adamla geziyor. Biraz bekleyelim. Haber gelir."

" Hayır!
Beklemek istemiyorum!

Biliyorum... "

Dedi boğazında bir yumru ile.

" Kötü birşey oldu.
Belkide..."

Kız sinirle kapıya yöneldi.

" Siz götürmesseniz ben kendim giderim."

" Ela dur!
Deli kız dur bi sakin ol! "

Kız hızla kapıyı açıp çıktığında karşısında iki adam buldu.
Adamlar önüne geçti.

Önce başlarını önlerine eğip kızın yüzüne bakmamaya özen göstererek,

" Yenge bir emrin mi var? "

Diye sorunca sinirle baktı adamlara.

" Evet var! " Dedi kızgın şekilde.

" Hemen beni Ateş abinizin yanına götürün."

Madem yengeleriydi, emirde verebilirdi öyle değilmi.

İki adam birbirlerine baktı önce.

Sağında duran adam yine başı önde.

" Yaman beyin kesin emri var.
Evden kimse çıkamaz. "

" Ne?
Ne demek kimse çıkamaz? "

" Yaman beyin emri yenge."

" Beni hemen Ateş'in olduğu yere götürün diyorum."

Diye bağırdı kız son ses.
Deniz aynı anda araya girerek,

" Ela." Dedi.

" Yaman beyin emriyse izin vermezler. Bekleyelim hadi gel. "

Kız Deniz'i umursamadan adama bakarak konuşmasına devam etti.

" Kötü bir şey var.
Değilmi?
Ne oldu? Yoksa...
Yoksa o...
Öldü mü? "

Ses çıkmadı. Adam cevap veremiyordu.
Kız adamın yakasından tuttu.

" Sana soruyorum!
Cevap ver! Öldü mü? "

Adamdan yine cevap gelmedi. Kızın sabrı iyice tükendi sonunda.
Hiç ummadığı şekilde adamın belinden silahını çekerek yine adamın çenesinin altına dayadı.

Deniz:

" Ela !
Ela saçmalama. Ne yapıyorsun? "

" Sen karışma. Cevap istiyorum! " Dedi bağırarak.

" Yenge diyorlarsa cevap verecekler bana! "

Kız yaptığı şeye kendi bile şaşırmış titreyen elindeki silahı nasıl adama dayandığını sorgulayarak kurmuştu cümlesini.

Adam mecbur cevap verecekti. Kaçışı yoktu.

" Abi." Dedi.
Yutkundu.

" Kayıp."

Kayıp...
Kayıp...

Kız duyduğu kelimeyi sindirmeye çalışırken kolları iki yana, elindeki ağır demir yığını yere düştü.

Olduğu yerde dondu kaldı. Kanı akmaz kalbi atmaz oldu sanki.

Sırtında ve kollarında başlayan bir elektrik dalgası beynine kadar ulaştı.
Birden bütün fonksiyonları durdu.
Gözleri karardı, başı döndü olduğu yere bıraktı bedenini.

Yere düşerken arkasındaki Deniz tuttu kızı. Başını ikinci kere çarpmasını engelledi.

Kucağına alırken gözünden akan iki damlayı gördü.
Bu kız ne zaman gülecekti.

Yada ne zaman sevinçten ağlayacaktı.

 

Loading...
0%