Yeni Üyelik
38.
Bölüm

K.B 38 Puma

@azamet_29_2

Gözlerimi açtığımda kendi yatağımdaydım.
İlk olarak yanımda sandalyede oturan Deniz'e gördüm. Aklıma arka arkaya doluşan görüntülerle hızla yerimde doğruldum.

" Ateş...
Ateş'ten haber varmı?
Buldular değilmi?
Geldi değilmi?
Şuan nerde? " Dedim dizlerimin üzerine kalkarak.

" Odasındamı?
İyimi?
Yarası varmı.? "

Dedim bu kez yataktan inerken.

Ama Deniz kolumu tuttu. Kalkışımı engelleyerek geriye çekip oturmamı sağladı. Suskun şekilde baktım yüzüne.

" Dünden beri haber yok. Hâlâ arıyorlarmış."

" Dün? "
Yani ben..? "

" Fenalaştın, dünden beri uyuyorsun."

Saate baktım.
10 u biraz geçiyordu.
Ateş'in kayıp olduğunu duyduğum o ana döndüm.
Başım öne düşerken gözlerim dolu dolu öylece baktım.

" Ne olmuş, nasıl olmuş? "

Deniz konuşmasına devam etti.

" Dün Ateş'in çıkacağı yat havaya uçmuş. Yanarak batmış.
Faruk'u yaralı bulup hastaneye kaldırmışlar. Yattakiler maalesef ölmüş. Ama Ateş'ten haber yok.
Ne ölüsü ne dirisi bulunamamış."

Göğsümün üzerine kocaman bir kaya bıraktı sözleri. O kaya o kadar ağır geldiki sanki kalbim durdu, nefes alamadım.
Elimi göğsüme götürerek üzerimdeki pijamamı sıktım.
Nasıl yoktu?
Nasıl olmazdı...?

Yerimden yavaşça kalkarak odadan çıktım.

" Nereye? "

Diyen Deniz'de ayağa kalkmış peşimden geliyordu.
Cevap vermeden ağır adımlarla yürüyerek, Ateş'in odasına girdim.

Boş yatağına baktım bir süre.
Gözlerim yanmaya başlamıştı bile. Onu özlemiştim. Kokusunu özlemiştim.
Göz yaşlarım gözlerime dolmaya başlarken yavaşça ilerleyerek yatağının yanına geldim.

Örtüyü kaldırıp içine girerek başımı yastığa bırakırken en son kullandığı yastığı kollarımın arasına alıp sarıldım.
Sonrada yanımda olduğunu hayal ederek gözlerimi kapattım. Şuan gerçekten yanımda yatıyor olmasını ve göğsüne sinmeyi orda uyumayı çok isterdim. Ama yoktu.

Kapıdaki Deniz bana baktı, baktı sonrada hiç bir şey söylemeden çıkıp gitti.

Gözlerim kapalı yastığa gömdüm yüzümü. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

" Nerdesin Ateş?
Nerdesin?
Yine yapamadım. Yetişemedim."

Dediğimde artık gözlerim akmaya başlamıştı. Aylar önce ölmesini istediğim adam kayıptı ve ben onun için ağlıyordum.

Önceleri ondan korkuyor ve nefret ediyorken şimdi sadece uyumak ve o döndüğünde uyanmak istiyordum.

Duyduğum kendi telefonumun sesiyle
yerimden fırlayarak kendi odama koştum. Bir umut Ateş olabilir diye düşündüm. Komodinin üzerindeki telefonu aldığım gibi bakmadan açtım.

" Alo ATEŞ! "

" Alo Ela.
Benim Merve.
Nerdesin seni göremedik okulda."

Azıcık umudumda duman olup gitmişti.
" Evdeyim." Dedim Hayal kırıklığıyla.

" Bir kaç gün gelemeyeceğim."

" Neden?
Bir şey mi oldu?
Yoksa hasta falan mısın?
Sesinde bir garip geliyor."

" Evet grip olmuşum sanırım."

Dedim yalan söyleyerek.

" Canım ya çok geçmiş olsun.
İlkbahar ayı bir sıcak bir soğuk çarpıyor işte.
Bende parti bu akşam diyecektim... Ama..."

" Ben gelemeyeceğim Merve, siz eğlenmenize bakın. "

" Canım, tekrar geçmiş olsun.
Bir ihtiyacın varmı? "

" Yok sağol görüşürüz."

Dedim kısa keserek. Şuan uzun bir konuşmayı kaldıracak halde değildim hiç.

Yavaş adımlarla odadan çıkıp aşağı inen merdivenlere gelerek salona baktım. Kimse yoktu.
Ne Deniz, ne Yaman Bey. Ne de başka biri.

Ayaklarımı sürüye sürüye inerek mutfağa yürüdüm.
Sadece Zehra ve yanında bir kız vardı ve akşam hazırlığı yapıyorlardı.

Tekrar salona gelerek boş evde kendi etrafımda bir tur döndüm.
Koca dünyada tek başıma kalmış gibi hissediyordum. Ben Ateş'e ne zaman bu kadar bağlanmıştım ki oluşan boşluğu bütün dünyayıda boşaltıyordu.

Gözlerimi kapatarak başımı havaya kaldırdım. Derin bir nefes çekmek istedim ama, sanki kocaman bir el boğazımı sıkıyor, ciğerlerime izin vermiyordu.
Nefes alamamaya başlayınca boğulacak gibi hissettim.

Hızlı adımlarla çıkış kapısına gelip kapıyı açtım. Bir an önce bahçeye çıkmalıydım yoksa boğulacak gibi hissediyordum.
Ama kapının hemen dışında iki adam anında önüme gectiler.

Az ilerde de Davut elinde sigara volta atıyordu.
Adamlar bana ben adamlara baktım bir kaç saniye.
Sonra başları önde,

" Bir emrin mi var yenge. " Dedi biri.

O anda Davut bana döndü. Elindeki sigarayı atarak anında yanıma gelerek, o da aynı şeyi tekrar etti.

" Bir emrin mi var yenge.? "

Gözümle bahçede bir tur attım. Bahçenin içinde ve kapı önünde olağan üstü bir güvenlik vardı.
Adamların ellerinde otomatik silahlar, gözleri etrafta volta atıyorlardı. Yinede,

" Çekilin kenara biraz hava alacağım." Dedim.

Davut:

" Olmaz yenge.
Ev senin için daha güvenli. İçerde kal lütfen."

" Çekilin ya! " Dedim.
" Hava almak istiyorum."

" Yenge kurban olayım bizi zorlama.
Abiyle, Yaman beyin emanetisin bana. Yaman Bey kellemizi alır.

Abi yokken, Yaman Bey yokken bütün çakallar, itler dışarda gezmeye başladı."

Anlamamıştım. Ne demekti bu şimdi.
Benimle ne alakası vardı.

" Ela! "

Duyduğum Deniz'in sesiydi.
Hızlı adımlarla yanıma gelerek koluma girdi.
Arkamı dönüp yüzüne baktım.

" Deniz ne oluyor? "

" Gel Ela salona geçelim."

Deniz'in kolunda içeri çekilirken bir Davut'a bir Deniz'e bakıyordum.
Birlikte tekrar içeri girerek salona geçtik. Beni koltuğa bırakarak yanıma oturdu.

" Adamlara hak ver Ela. Seni korumaya çalışıyorlar. "

" Neden beni koruyorlar?
Neden burdalar, gidip Ateş'i bulsunlar. Ateş kayıpken neden bu kadar rahatlar.

" Arıyorlar Ela.
Yaman bey ve adamları Ateş'i arıyor. Burdaki adamların görevi seni korumak. Bu adamlar Ateş'in gölgesinden bile korkarken şimdi Ateş ortalarda yok.
O yüzden itlere gün doğdu.

Ateş öldüyse krallık değişecek diyorlarmış. Ateş'in ölmesini isteyenler gün yüzüne çıkacak. O zaman senin hayatında tehlikede demektir.
Hatta herkesin.
Tıpkı önceden olduğu gibi."

"Ne demek önceden olduğu gibi.? "

" Yaman beyin soyu kurusun diye kızını ve damadını öldürenler senide öldürmek isteyecekler.
Geriye varis kalmasın diye."

" Ne?
Ne saçmalıyorsun?
Ne varisi. Be. Ben. Ateş...

Ateş bana dokunmadı bile."

" Bunu biz biliyoruz Ela, onlar değil.

Sen onlara göre Ateş'in kadınısın.
Hamile olma olasılığın bile onları korkutur.
Hatta onlara göre sen çoktan hamile kaldın. Yoksa Ateş seni ne diye 5 aydır yanında tutsun. "

Duyduklarımla şok olmuştum.

" Unutma bu adamların dünyasında Ateş liderse düzen devam eder.
Ateş ölürse düzen karışır. Her şey karışır. Ateş olmazsa her gün birilerinin cesedi toplanır İstânbulda."

Kaşlarımı çatarak baktım Deniz'e.

" Sen.
Sen nasıl bu kadar şey biliyorsun? "

" Ateş'in yanında dura dura öğrendim.

Ela...
Ben Ateş'in öleceğine inanmıyorum. Düşmanlarının da dediği gibi.
Ateş'in ölümle anlaşması var bence. O adama bir şey olmaz.
Dokuz canı var onun. Sen kendini düşünmelisin.

Hadi kalk ve mutfağa gel. Karnını doyur. Ateş geri döndüğünde bana kızmasın Ela'ya neden bakmadın diye."

Deniz ayağa kalkıp mutfağa doğru yürürken başımı öne eğerek düşündüm.

Ateş'i istiyordum.
Ateş'i özlüyordum, onun kokusunu özlüyordum.

" Ateş. Nerdesin? " Dedim ağlamaklı.

Başım önde ayağa kalkarak yönümü mutfağa döndüm.

O anda aynı şey oldu yine.
Yine ayakta uyuduğumu sanacağım o görüntüyü gördüm.
Denizi, sahili gördüm. Dalga seslerini duydum. Sanki sahil kenarında kumların üzerinde denize bakıyordum. Uzerimde sari bir yağmurluk ayaklarımda sarı botlar...
Sonra ellerime çevirdim gözlerimi.
Parmağımda Ateş'in kendi gümüş yüzüğünü gördüm. Ama hiç bir anlam veremedim.

" Ela.!" Diye seslenen Deniz'le bir anda kaydoldu gördüklerim.

" Ela ne oldu?
İyimisin yüzünün rengi atmış."

" Deniz yine oldu. Yine gördüm.
Sahili, denizi gördüm. Dalga seslerini duydum.
Ne oluyor neden uyanıkken oluyor.
Değişen ne? "

" Ne diyebilirimki ben anlamam.
Bir ipucu falan mı yani.
Gel otur anlat."

Mutfağa geçip masaya oturdum. Zehra teyze servisi yaptı. Önümdeki tabağa bakarak düşünüyordum.

" İpucu falanmı gördün."

" Sadece sahil, deniz ve dalga sesi. Üzerin de yağmurluk parmağımda onun yüzüğü.
İpucu olabilecek birşey yoktu sanki. Anlayamıyorum.
Anlayamıyorum Allah'ın cezası rüyalar hayaller. Neden anlayamıyorum dedim ellerimi saçlarıma geçirerek.

*****

Bütün gün gördüğüm şeyi ve olanları düşünüp durdum. Yaşadığım herşey kafamın içinde dönüp dönüp duruyordu. Ölecek birinin bütün hayatı gözünün önünden geçermiş ya aynı öyle birşeydi yaşadığım.

Ateş'i vaktinde uyaramadığım için vijdan azabı çekerken Deniz'in ona bir şey olmaz cümlesi tek umudumdu.
Yoksa bu azapla ölecek gibi hissediyordum.

*****

Artık akşam olmuş ve bozulmayan bu sessizlikten nefret etmiştim.
Ne Yaman Bey geliyor ne bir haber veriyorlardı.
Deniz'de benim gibi sıkılmıştı olacakki salonun ortasında dolanıp dururken bende koltukta onu izliyordum.

" Deniz.
Sen neden burada duruyorsun. Benim yüzümden burda beklemene gerek yok kendi evine gidebilirsin."

Gelip karşımdaki koktuga oturdu.
Seni yalnız bırakırsam rahat edemem deli kız.
Uyur gezerin tutarsa baş edemezler. "

" Uyuyabilseydim belki. Ama uyuyabileceğimi sanmıyorum."

Dedim yorgun ve bıkkın.

Sessiz bir akşamı sessiz bir sabaha bağlayna kadar oturdum. Ne uyku ne açlık ne susuzluk.
Hiç bir sey...
Koltuklarda bir o yana bir bu yana geçip salonda tutlayarak sabahı ettik.

Sabahın ilk ışıkları geçmiş, güneş doğmuştu. Ama hâlâ ses seda yoktu. Deniz bir koltukta ben diğer koltukta öylece oturuyorduk.

Artık dayanamıyordum bu sessizliğe.
Geçmek bilmeyen dakikalar, saatler.
Umudum sönmeye başlamış, korkmaya başlamıştım.

Ateş gerçekten ölmüş olabilirmiydi?
Buna inanmak istemiyordum.

Ateş'in ölüm haberini duyacağıma, bu sessiz zamanda hapis bir ömür boyu beklemeye razı olurdum.

" Deniz..."

" Efendim."

" Benim umudum tükenmeye başladı.
Ya gerçekten o patlamada..."

Bir anda duyduğumuz silah sesleriyle Deniz hızla ayağa kalkarak beni yere iterek üzerime kapandı.
Aynı anda salon camlarında kurşun delikleri açılırken ben çığlık atarak başımı ellerimin arasına alarak koltuğun önünde yerde kaldım.

Deniz:

" Sakın yerden kalkma! "

Dediğinde camdan daha büyük bir kırılma sesi geldi.
Deniz eğilerek cama yaklaştı.

Belinden çıkardığı silahıyla camı kırarak ateş ederken ben şaşkın izliyordum sadece.
Deniz ne zamandan beri silah kullanıyordu. Onu hiç silahla görmemiştim bu güne kadar.

Dışardan otomatik silah seslerini duyunca korkum dahada arttı.
Eve saldırıyorlardı.

Ya. Yani Ateş ölmüştü ve taht boşalmıştı öylemi.

Bu yüzden mi dışarda kıyamet kopuyordu.

Hayır bu doğru olamazdı. Gözlerimdeki yaşlar yağmur gibi akmaya başlamıştı artık. Korku bir yandan Ateş'in öldüğünü düşünmek bir yandan duramıyordum.

O an birden kapıdan giren adamla çığlık attım. Deniz anında silahını kapıya çevirdi.
Gelen Davut'tu.

Eğilerek hızla yanıma geldi.

" Yenge iyimisin.? "

Sadece ellerimin arasındaki başımı salladım ağlayarak.

" Sakın kalkma yenge. "

Davut diğer camın yanına geçerken, Deniz Davut'a döndü.

" Ne oluyor? "

" Eve saldırdıklarına göre, Ateş Yıldırım artık yok diyorlar."

Duyduklarımla donup kaldım. Onlar sürekli ateş ederken ben artık bir ölüyü bekliyor gibi hissediyordum.
Duyduğum silah sesleri bir süre sonra azalmaya başladı sonrada kesildi.
Deniz hızla yanıma geldi.

" Ela.
Ela bir şeyin yok ya? İyisin değilmi? "

" Deniz A. Ateş...
Öl... Ölmüş. Mü? "

" Bilmiyorum."

Diyebildi başı önde.

Aynı anda kapıdan paldır küldür birileri daha girince anında kapıya döndüm. Nefes nefese gelen Yaman Bey ve Faruk'tu.

Faruk'u görünce umutla ayağa fırlayıp yanına koştum .

" Ateş...
Ateş nerde?
İyi değilmi?
Yaşıyor değilmi? "

Dedim umutla. Ama hem o hem Yaman bey başı önde bekledi sadece.

" O öldüyse sen neden yaşıyorsun?! "

Diye bağırdım.

" Sen onun sağ kolu değilmiydin?
Her yere birlikte gitmiyormuydun?
O öldüyse sen neden burdasın,
niye!!?"
Diye bağırdım son ses.

Dizlerimin üstüne çöktüm. Ellerimi yüzüme kapatarak ağlamaya başladım.
Deniz yanıma gelerek bana sarılırken,

" Deniz...
Ateş'i özledim."

Diyebildim sadece ağlamaya devam ederek. Deniz beni kucağına alarak Ateş'in odasına çıkardı. Yatağa bıraktı. Üzerimi örterek hiç birşey söylemeden çıkıp gitti.

Durmayan gözyaşlarım yatakta devam etti. Ağladım ağladım.
Yorgun düşüp baygın uyuyana kadar ağladım.

*****

2. Gün bitti.
3. Gün bitti. 3 gündür lavaboya kalkmak dışında sadece yattım. Zehra teyze arada yemek getirdiğinde sadece bir kaç kaşık yiyirek geri yolluyordum. Ne kalkmaya nede başka bir şey yapacak mecalim kalmamıştı.

Kapı tıkladı ve Deniz girdi.
Elleri cebinde yatağın yanına kadar gelerek,

" Ne yapıyorsun burda?"

" Sıramı bekliyorum."

" Yine yememişsin yemeğini."

Önüme baktım.

" Canım yemek falan istemiyor."

" Böyle yapma Ela."

" Deniz, rüya görmüyorum.
Niye görmüyorum?
Önceden rüya görmemek için uyumazken şimdi uyusamda görmüyorum. "

" Bu yüzden sürekli yatıyorsun değilmi? "

" Bir şeyler görmek bir ipucu bulmak istiyorum. Ama olmuyor. O aptal rüyalar benden başka herkese yarıyor. Bir bana yaramıyor neden?

Nasıl oldu.
Ateş bu tuzağa nasıl düştü hâlâ anlayamıyorum."

" Faruk'tan öğrendiğim kadarıyla yata bomba koyanda, Ateş'in yattaki adamla ortak iş yapmasını istemeyen Baykan adında bir adammış.

Faruk tedbirimizi almıştık yatı kontrol etmiştik diyor. Ama Baykan tedbirlerine karşı bir tedbir alarak bombayı yatın altına suyun içinde kalan yere koydurtmuş.

Sonunda da patlayan bomba ile 5 ölü bir yaralı bir kayıp.

Ama işin başında başka biri var diyor Yaman Bey.
Baykan'ın çapı yetmez diyor. Ateş'in ölümünü bekleyen bir kaç kişi bir araya gelerek şimdiden Yaman beye göz dağı vermeye başlamışlar.

*****

4.Gece

Gözlerimi açtığımda kendimi karanlık büyük bir depoda buldum. Evet şuan kaçtığım kabuslardan birindeydim ama bu sefer görmeyi bekliyor, istiyordum.

Etrafima bakarak önce nerde olduğumu anlamaya çalıştım. Ama büyük spot bir lambanın altındaki büyük siyah bir masadan başka hiç bir şey yoktu. Ağır adımlarla yürüyerek masaya doğru ilerledim.
Tam önüne gelerek durdum.

Etrafa bakarak bir şeyler anlamaya çalışıyordum. Ama boş bir masada bir adet kurşundan başka bir şey yoktu.

Kurşuna doğru elimi uzatmıştım ki yine arkamda bir hareketlilik hissettim. Bütün tüylerim diken diken olmuştu. Arkama bakmaya korkuyordum ama görmekte istiyordum.
Biliyordumki şuan arkamdaki her neyse Ateş'e olan şeyle alakası vardı.

Bu güne kadar gördüğüm şeyler doğru çıkmıştı.
Emindim buda çıkacaktı.
Çıkmak zorundaydı. Benim tek umudum tek ipucum şuan arkamdaki şey olacaktı.

Ellerimi yumruk yaparak yavaşça arkamı dönmeye başladım.
Bu kez gördüğüm sarı gözleriyle bana bakan siyah bir pumaydı.

SİYAH PUMA. Dedim.

Puma?
Ben ne anlama geldiğini bulmaya çalışırken hayvan dişlerini göstererek üzerime doğru yürümeye başladı.

Bir adım geriye giderken aniden üzerinme atlayınca korkuyla başımı ellerimin arasına alarak yere çöktüm.

Hayvan üzerimden geçerek masaya çıktı.
Hızla yerimden kalkarak gerilerken o siyah puma önce masanın üzerine oturdu, sonra ön ayaklarını uzatarak bana bakmaya başladı.

Ateş'in sözleri geldi aklıma.
Bana yüzüğü verirken,

" Bu âlemde yılan simgesi sadece bana ait benden başka kimse kullanamaz." Demişti.

" O zaman." Dedim karşımdaki pumaya bakarak.

" Siyah pumanında bir sahibi olmalı.

Siyah puma kimin simgesi?

Kimin ise bu işte onun parmağı var."

Ben masada yatan hayvana bakarken aniden kalkarak resmen hırlamaya başladı. Sonra birden masadan üzerime atladı. Çığlık atarak kollarımı yüzüme çakraz kapatırken geriye doğru düştüm.

*****

Faruk ile salonda oturmuş düşünüyorduk.
İşler iyice çığırdan çıkmıştı.
Ve biz sadece bekliyorduk.
Beklemek zorundaydık. Emir böyleydi.
Bekleyecektik.

" Deniz. "

Dedi Faruk kısık sesle karşı koltukta sızarak uyuyan Ela bakarak.

" Hmm." Dedim aynı şekilde.

" Nasıl? "

" Dayanıyor.
Suçu kendine buluyor.
Yetişemedim diyor.
Doğru düzgün birşey yemiyor içmiyor.
Sadece uyumak istiyor bir şeyler görürüm umuduyla."

" Bu deli kız küçücük canıyla iyi bile dayandı. Başka biri olsa çoktan bakırköye yatardı. "

Ela'ya baktım. Faruk haklıydı. İyi bile dayanmıştı.

" Sabaha çok var kahve içer misin? "

" Olur."

Ayağa kalkıp belimdeki silahı sehbaya bırakarak mutfağa doğru döndüm.

Tam o sırada Ela yerinden kalktı. Yüzüne baktım uyuyordu.

Ela da buraya kadardı işte. Sonunda yine uyur gezeri tutmuştu.

Ela'nın halini farkeden Faruk'ta hemen ayaklandı. İkimizde gözümüzü Ela'ya dikmiş kızı izliyorduk.

Yavaş adımlarla salonun ortasına doğru yürüdü, sonra durdu. Elini bir sey uzatır gibi uzattı. Sonra yine durdu.
Yanına düşen ellerini yumruk yaparak sıktı. Yavaşça bize döndü.

Şuan başka bir âlemde başka bir şey yaşadığı her halinden belliydi.

" SİYAH PUMA. " Dediğinde Farukla birbirinize baktık.

Ela'nın korkuyla gerilediğini görünce Faruk yanına gitmek istedi ama kolundan turarak izin vermedim.

Başını ellerinin arasına alarak korkuyla olduğu yere çökerken her halini dikkatle izliyorduk.

Birden ayağa kalkarak yine arkasını döndü.
Şuan gördüğü pumayı takip ediyordu belliki.

Gerilerken,

" Bu âlemde yılan simgesi sadece bana ait benden başka kimse kullanamaz."

Dediğinde Faruk yine bana baktı.

" O zaman. Siyah pumanında bir sahibi olmalı.
Siyah puma kimin simgesi.? "

Dedikten bir kaç saniye sonra Ela sendeleyerek kendini geriye bırakınca hızla yakaladım.
Kucağıma alarak koltuğa getirip yatırdım.

Faruk bir anda sağ yumruğunu sol avucuna geçirdi.

" KARA ALİ.
Tabi ya.
Evet Kara Ali! "

Diyerek cebinden çıkardığı telefonla bir arama yaptı telefon çalarken hızlı adımlarla evden çıkıp gitti.

*****

Uykuyla uyanıklık arası burnuma gelen özlediğim kokuyu duyuyordum.
Hissettiğim beden, hissettiğim sıcaklık, duyduğum koku...

Rüyamıydı gerçekmi bilemiyorumdum.
Algılayamıyordum.
Hayal ile gerçek arası serap gibi bir şeydi.
Ama bu huzuru bırakmak istemiyordum.
Ateş'i yanımda, kokusunu burnumda hissederken uyanmak istemiyordum.

" Seni çok özledim. Gel, ne olur gel..."

Dedim iç çekerek.

" Geldim...
Kokusuna meftun olduğum.
Gözlerine vurulduğum.
4 gün hasret kaldığım. Canımı borçlu olduğum geldim. "

Duyduğum sesle hızla açtım gözlerimi.

" Ateş!!

Geldinmi?! "

" GELDİM..."

 

Loading...
0%