@azamet_29_2
|
Denizi'n beni çağırmasının ardından hızla evden çıkıp hastaneye gittim. Yanlarına geldiğimde ısrarla Deniz'den polisi çağırması, aksi halde onuda şikayet edeceğini söylüyordu. Silahı bırakması ve odasına dönmesi konusunda ne dediysem ikna olmayınca benimde daha fazla sabrım kalmadı. Silahımı çekip kıza çevirdim. "Oyunmu oynamak istiyorsun? Oynayalım!" Deniz: "Ateş? Desede, "Sen karışma." Diyerek susturdum. Kız korkusuna rağmen diklenerek, "Vur." Dedi. Ne yalan söyleyim. Ama bu, sinirime engel değildi. Yaptıklarıyla beni gerçekten kızdırmayı başarmıştı. Benden korkuyordu bende bu korkusunu kullanmaya karar verdim. Gülümseyerek, " Seni vuracağımı kim söyledi. "Dur! "Birinin ölmesine sebep olmak istemiyorum." Geri adım atmıştı ama korkudan değil o aptal adamın kendisi yüzünden ölmesini istemediğinden. " Öldürme. Dedi elimdeki silahı aşağıya indirirken. Bir adımda yanına gelip silahı alıp belimin arkasına taktım. Elimdeki silah hâlâ adamıma dönüktü. Yinede bir dersi haketmişti, ikiside. "Af yok dediysem af yok!" Diyerek silahın tetiğine bastım. Duydugu sesle önce korkuyla yerinde sıçradı. Kocaman korku dolu gözlerle bir bana bir adama baktı. Deniz: "Ateş delirdinmi ne yapıyorsun?" "Haketti. "Sen delisin!" Kızı kucağıma alarak yerde yatan adamımın yanına geldim. "Bir hatanı daha görürsem kafana sıkarım." Dedim hırlayarak. Odadan içeri girip kızı yatağa bıraktım. "Deniz hazırlan eve gidiyoruz." "Ruz??" "Evet ruz! "Faruk." "Buyur abi." "Arabayı öne çek. Deniz'in malzemeleri arabaya indir. Gidiyoruz." Deniz çantasını hazırlayarak Faruk'a verip arabaya yolladı. Sonrada kıza açık damar yolundan sakinleştirici ilaç verdi. "Tamam. "Bu ilaçlardan yanınada al. Diyerek kızın üzerini örtüp kucağıma alarak odadan çıkarken Deniz'de peşimden geldi. Hastaneden çıkarak arabaya binip kızı kucağıma yatırdım. Faruk direksiyona geçince eve doğru hareket ettik. Bu sırada kucağımdaki kızın yüzüne baktım. Bir tutam saçı yüzüne düşmüştü. Saçını kulağını kulağının arkasına aldım. "Faruk kızın hakkında ne buldun?" " Abi kızın adı Ela Dinçer. Deniz araya girerek, "Ve biliyormusun kızın kan grubuda aynı. Canlı kan bankan var artık." Dedi gülerek. "Deniz. Gebertirim seni. " "Pardon. Tamam sustum." Böylece borcum iyice pekişmiş olmuştu. Faruk devam etti. " Ziya o gece polisten saklandığı için kılık değiştirmiş. Bekçilik yaptığı inşaatta ölü bulunan iş adamı Melih Hazat'ın ölümü ile suçlanmış. İnşaatın sahibi dahil birkaç kişi Ziya denen adamdan şüphelendikleri söylemiş. Güya alacak meselesiymiş. Adam polislerin kendisini aradığını duyunca belliki gizlenmek istemiş. Ama bir sebepten acile gelmek zorunda kalmış. Senin durumunu duyunca kan bağışı yapıp birde not bırakıp tüymüş. Borcuna karşılık belkide beni hapisten çıkar diyecekti ama ceza evinde kansere yakalanmış. Kanserden ölmeyi beklerken kalpten giymiş. Yaşar şerefsizi büyük ihtimal Ziya'nın öldüğünü biliyordu. Kız güzel, babasıda ölünce kızın üstünden para kazanmaya kalkmış. Kıza karşılık o kadar para verdiyse müşteride ayarlamıştır. İbne, uluslar arası pezevenklik yapıyor. Faruk'un anlattıkları kafamın içinde dönüp dururken bir saatin sonunda eve gelmistik. Deniz ve Faruk önden giderek kapıyı açtıklarında bende peşlerinden içeri girdim. Dedem salonda elinde telefon birileriyle konuşuyordu. Beni görünce bekle işareti yapınca, konuşması bitene kadar bir süre onu bekledim. "Ne oldu yine?" Dedi. "Hastaneyi birbirine katmış. Bana birşey mi diyeceksin dede. Kiminle konuşuyordun?" "Kızı arıyorlarmış." "Kızımı arıyorlarmış? "Canay denen ibne ve ailesi rolü yapan kadınla adam. Canay kızı peşin peşin Mısır'lı bir zengine ayarlamış parayı da aldığı için şimdi kızı arıyorlar. Bu kız senin yanında olduğuna göre artık sana emanet Ateş. "Anlamadım? Şimdide burda kalmalı diyorsun dede." Dedim başımı sinirle yukarı kaldırarak. "Ne dediğinin farkındamısın? Benim karıyla kızla işim olmadığını herkes bilir. Neden olmadığını da sen herkesten iyi bilirsin. Kadın bizde zayıflıktır. "Sen zeki adamsın Ateş. "Hay şansımıda borcum olan kanada. Olmaz dede. Dedem gözlerini kısarak gözlerime baktı. "Tamam." Dedi. Dedemin bu şekilde sakin kalması ve hemen kabul etmesine şaşırsamda üstünde durmadım. "Zehra!" Diye bağırdım. Mutfaktaki kadın koşarak yanımıza geldi. "Buyrun efendim." "Bizimle gel. Diyerek üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldim. Odama girip kızı yatağa bırakıp geriledim. "Zehra kızın üzerini değiş. Kaburgasına dikkat et. Dedikten sonra odamdan çıkıp koridorda sinirle bir kaç tur attım. "Burda kalacakmış. Peh! Sinirlerim iyice gerilmişti. Tekrar aşağı indim. Dışarı çıkmak için kapıya yöneldim. Tam kapı kolunu tutacakken, "Ölmüşler!" Dedi. Anında yerimde durdum. Dedi tekrar. "Kızı sana kaptırdılar. Bunun cezası olarakta öldüler. Dediginde alaycı cümlesiyle sinirim katlanarak artmaya başlamıştı. Soğuk ve yağan kar beni biraz sakinleştirir belki diye umuyordum. "Abi bir şeymi var." "Sigara ver Faruk." Faruk paketinden bir dal çıkarıp yakıp bana uzattı. " Otorite Yaman Yıldırım kız yanında kalacak diyor." "Abi karı kız işi bize gelmez. "Bunu ben bilmiyormuyum. Ama borç namustur Faruk. Ziya denen adamın kanı sayesinde yaşıyorum. Böyle giderse bu borç hem kızı hem beni yakacak. "Ne diyorsun abi. "Şimdide kızı arıyorlar. "Peki ne yapacağız abi." "Çare yok. Ortalık durulana kadar bizim yanımızda kalacak. Ortalık sakinlesincede Emel'in yanına İtalya'ya yollayacağım." "Abi bu kızda cahil cesareti var. Burda durmaz. " "İster gönüllü ister zorla Faruk. ***** "Şşiitt. Dedi biri. "Kâbus görüyordun. İyimisin?" "Uzak dur benden." Dedim dişlerimi sıkarak. Oturduğu yataktan ayağa kalkıp geriledi. "Tamam sakin ol biraz. Etrafa bakarak. " Nerdeyim ben?" Dedim. "Nereye getirdiniz beni?" O an yine onu duydum. Kafamı kaldırdığımda kapının yanında bize bakan ölüm kuyusu karanlığındaki gözleri gördüm. O ânı, o adamı hiç acımadan vurduğu ânı hatırladım. Doktorun, "Dur." Demesine bile aldırmadan. "Katil! Diyerek hızla yerimden kalkıp yatağın diğer tarafına geçerek ayağa kalktım. Bir elim yatağın üzerinde, bir elim ayak bileğinde iki büklüm, "Uzak durun benden katiller. " Onu yanımda görmemle artan korkum sırtımı yatağa çiviledi. "Yaklaşma.!" Dedim korkuyla. "Ne olur! "Ben size ne yaptım? Ne polislere nede başka kimseye hiç bir şey söylemem yemin ederim. Yeterki bırakın." Dedim ağlamaya başlayarak. "Benden korkuyormusun?" Başımı salladım belli belirsiz. Gerçektende insanı korkutuyordu. "Güzeel." Dedi. "Korkmak iyidir ömrünü uzatır." Sonra nazikce sol eliyle cenemden tutarak yüzüme yaklaştırdı yüzünü. Soğuk ölümleri andıran gözlerine tezat elleri sıcaktı. Bu çok saçmaydı.
Duyduğum sesiyle hipnozundan çıktım. "Kulağını aç ve beni iyi dinle. Rahat dur ve çabuk iyileş, sürekli seninle uğraşacak vaktim yok. Dün ve az önceki gibi bir olay daha çıkarırsan, o adam gibi senide vururum. İyileşene kadarda seni uyuttururum. Kulağımda hâlâ etkisi devam eden yılan tıslamasını hatırlatan sesi ve korku dolu gözlerle yüzüne baktım. Konuşması bir iki dakika ancak sürmüştü belki, ama aklımı almaya yetmişti. Korkuyla atan kalbimin sesi kulaklarımı zorluyordu. Yanımdan yavaşça kalktı. "Nefes al!" Dedi emredercesine. Gözleri hâlâ üzerimde "Deniz!" Dediğinde doktor hemen yanıma geldi. "Hadi yavaşça kalk." Diyerek kolumdan tutarak yardım etti ayağa kalkmama. Bense hâlâ bana bakan karanlık kuyulara bakıyordum. Gözleri zemheri soğuğu gibi çok soğuk,karanlık ve uzaktan bakıyordu. Gözlerini benden ayırıp odanın kapısına giderek arkasına bile bakmadan çıktı. Onun çıkışıyla bir anda bacaklarındaki derman kesilince kendimi boşluğa bıraktım. Yanımda duran ve adını yeni ezberlediğim Deniz tuttu beni. "İyimisin?" "Değilim!" Dedim ağlayarak yatağa otururken. "Hiç iyi değilim. Karanlık bir bilinmezliğin içine düşmüş gibiyim. Kimsiniz? Dedim hâlâ hıçkırarak ağlarken. "Ne olur!" Dedim bu kez kolundan tutarak. "Bırakın gideyim kimseye bişey söylemem. "Bak Ela." Dediğinde saniyelik durdum. "Adımı nerden biliyorsun?" "Bunun bi önemi yok. "Gerçektenmi? "Öyle. "Neden şimdi değil,neden sonra? "Biraz sabret lütfen. Herşeyi anlatacaktır Ateş. Tamam mı? Şimdi ilk olarak sana korse giydirelim." Dedi yatağın yanındaki çantasına uzanarak. "Hı! Korsemi,ne korsesi. "Kaburganda çatlak var ve sürekli hareket ederek iyileşmesine izin vermiyorsun." "Ne! Çatlakmı?" "Evet. Eli çenesinde devam etti konuşmaya. "Peki nasıl oldu, onu hatırlıyor musun.?" "Evet. Kaçmak için arabadan atladım." "Ne yaptın?" "Arabadan atladım. O an aklıma başka çare gelmedi. "Anladım. Diyen Deniz'in yardımı ile korseyi giyerken, "Ateş'i kızdırma bir süre. Dediklerine uy. Senin sandığın kadar kötü biri değildir." "Doğru, daha kötü biri. Ne zaman düzelirim." "10 güne toparlarsın." "10 gün mü? "Şuan için başka seçenek yok Ela. "Sen dinlen. Daha sonra yine geleceğim." Dedi ve odadan çıktı. Yerimde yatarak tavana çevirdiğim gözlerimden yine nefret ettiğim göz yaşlarım akmaya başladı. Ben düşünürken kapı tıkladı. "Geçmiş olsun." Dedi gülümsemeye çalışarak. "Adım Zehra. "Canım istemiyor. "Ateş bey yemenizi emretti. " Canım istemiyor. Kadın yemeği yinede bırakıp çıkacakken, "Saat kaç acaba?" Zehra: "Akşam olmuştu. Yerimde yavaşça doğruldum. Bu kez canım önceki gibi acımadı. Korse iyi gelmişti. Yavaşça yataktan inerek yerdeki terlikleri ayağıma geçirdim. Kocaman bir evin içindedeydim. Koridorun sonundaki merdivenlere gelip aşağı baktım. Büyük bir salon ve lüks eşyalar vardı. Dönerek inen kırmızı halılı merdivenden inerek salona geldim. Şuan evde hiç kimse yoktu sanırım. Herkes nerdeydi. Yavaşça dışarı açılan kapıya kadar geldim. Hâlâ kimseyi görmediğime göre kimse yoktu. Kapıyı yavaşça açarak dışarı çıktım. Başımı gördüğüm yağan kar ile yukarı kaldırdım. Çok güzel yağıyordu. Köşelerde sokak lambalarına benzer lambalar vardı. Işıkların eşliğinde ilerde gördüğüm karanlık noktaya ilerledim. Ayağımdaki terliğe aldırmadan yürümeye devam ettim. Taş yolda biraz ilerledikten sonra az ilerde yine taştan bir kulübe gördüm ve sesler duyuyordum. Sessizce yaklaşıp kim olduklarına bakmak istedim. Ben yaklaştıkça sesler arttı. Kulubenin diğer tarafında yağan karın altında sandalyede elleri ayakları bağlı bir adam vardı. Yüzü gözü kan içindeydi. Oda ağlamaklı yalvarıyordu. "Abi yapma bir daha olmayacak. "Af yok ulan!" Duyduğum sesle adeta dejavu yaşadım. Bu o câni adamdı. "Seni uyarmadım mı? "Dedin abi. "Af yok dedim. Duyduğum şeylerle orda kimin olduğunu anlamıştım. O câni yine birilerine işkence ediyordu. Devamını duymak yada görmek istemiyordum. Korkarak geri dönmüştümki arkamda başka bir adamla göz göze geldim. Yakalanmanın şaşkınlığıyla tekrar arkamı dönüp Ateş'i ve tetiğe basışını ve o adamın alnında patlayan silahı görmem bir oldu. O adamıda acımadan vurmuştu. Midemdeki müthiş bulanma ile Gözlerim bulanıklaşırken yanıma gelen Ateş'in küfürler eşliğinde bana bakan gözleri son görüntüm oldu.
|
0% |