Yeni Üyelik
41.
Bölüm

K.B 41 Dönüş

@azamet_29_2

" Ateş Yıldırım senmisin? "

Ateş adamı yukardan aşağı süzdü.

" Sen kimsin? Dedi kaşları çatık.

" Sana bir not bıraktılar. "

" Kim?
Ne notu? "

Yaşlı adam Ateş'e bir kağıt uzattı ve arkasını dönerek ağır adımlarla yalıya doğru yürüdü.

Ateş elindeki kağıdı hızla açarak okudu.

Ateş Yıldırım.
Sana meydan okuyorum.
1 saat sonra ölümüne.

Kara Ali

Ateş elinde kağıt düşündü bir süre. Daha sonra kağıdı buruşturup cebine koyarak dedesine döndü.

Dede Yaman:

"Ölmemiş demekki.
O patlamadan nasıl olduysa sağ çıkmış."

" Gidelim."

Dedi Ateş arabaya doğru yürürken.

" Sıkıldım artık.
Bu iş bu gece bitecek.

Faruk! "

"Buyur abi."

" Depoya gidiyoruz."

" Tamam abi."

Ateş, adamları ve dedesi, arabalara binip geldikleri yoldan dönerek her meydan okumada gidilen o kanlı depoya çevirdiler yönlerini.

" Bu son olacak." Dedi Ateş.

" Son hırlaman olacak.
Bu geceden sonra ne Kara Ali ne Siyah Puma olmayacak bu alemde.

Sessiz geçen 1 saate yakın yol gidildi. Şehrin dışında, karanlığın ortasındaki, sıralı depoların arasında en kasvetli olan deponun önünde durduklarında, iki araç daha gördüler.

Ateş:

" Kara Ali bizi bekliyor anlaşılan."

Dedi araçtan inerken. Yaman Bey ise önden inmiş çoktan deponun kapısını açıyordu. Merak ediyordu gerçekten Ali'miydi?
Ateş'te arabadan inerek hızlı adımlarla dedesinin arkasından girdi içeri. Deponun içi karanlık, ortada tek bir spot lamba ve 10 adamın arasında lambanın altında arkası dönük kapşonlu eşofmanlı bir adam...

Ateş ve dede Yaman kapının önünde durdular. Arkada Faruk ve adamlar...

İkiside ellerini ceplerine sokarak bir süre ortada duran adama baktılar.
Ateş ve Yaman Kara Ali'ye, bakarken
Ali'nin adamları Ateş ve Yaman'a bakıyorlardı.

" Kara Ali! "

Dedi Ateş bir adım daha ilerleyerek...

" Yada Ali Kara mı diyelim."

Ali başı önde yavaşça arkasını döndüğünde, Ateş ölümcül şekilde bakarken Ali elindeki zincirle sallayarak daireler çizerek oynuyordu.

" Bana meydan okumuşsun Ali Kara.

Keşke bunu kalleşçe saldırmadan önce yapsaydın.
En azından Ateş'in karşısına erkekçe çıktı erkekçe öldü derlerdi.
Ama sen karı çıktın be Ali.
Beni tuzak kurarak öldürmeye kalktın...

Adamlarını bulduğumu öğrendin değilmi Ali?

Ateş benide inim inim inleterek, ağlatarak öldürecek dedin değilmi?

Bu yüzden, bari meydan okuyum belki bir şansım daha olur diye düşündün değilmi.

Eğer öyleyse yanıldın.
Şunu iyi bilki sen bu aleme kral olamazsın Ali. Bu alemin kralı benim. Uzun zamanda öyle kalacak. Senden sadece korkaklar kralı olur.

Meydan okumanı zevkle kabul ediyorum Ali Kara.
Zevle öldüreceğim seni! "

Ali Ateş'i dinledi ama tek bir kelime konuşmadı. Sadece Ateş'e doğru bir kaç adım atarak elindeki zinciri Ateş'in önüne fırlattı.

Ateş önce önüne atılan zincire sonra Ali'ye baktı.

Ali üzerindeki eşofman üstünün kapşonunu indirerek fermuarını indirdi. Omuzlarının üzerinden sıyrılıp düşen eşofmanla çıplak bedeni ortaya çıktı.

Ateş gördüğü şeyle kaşları çatık Ali'ye baktı. Adamın yüzünün yarısı ve vücudu yanık izleriyle kaplıydı.
Başının sağ tarafında hiç saç kalmamış yine yanık izleri vardı kafasında. Bu yanıklar belliki o patlamada olmuştu ve öfkesine öfke eklemişti bu izler.

Adam Ateş'i süzdü bir süre.
Sonra Yaman'a baktı.
Yaman' da Ali'ye.

" Nasıl buldun eserini ihtiyar Yaman?"

Yaman:

" Neden bana değilde Ateş'e meydan okudun? "

Dediğinde Ateş dedesine baktı.
Ciddimiydi Yaman Yıldırım.

" Seni öldürmek isteyip beceremeyen bendim."

Ali kahkaha ile güldü.

" Sana meydan okusam ne olacak ihtiyar. 2 dakikada cesedini çiğnerim senin.

Senden sonrada Ateş bana meydan okur. İkinizide öldürürsem senden nasıl intikam alırım? "

Ateş dişlerini birbirine geçirerek dinledi Ali'yi.

Ali:

" Ateş Yıldırım'a meydan okudum."

Dedi Ateş'e dönerek.

" Çünkü sen onun nasıl öldüğünü izlediğinde senden intikamımı almış olacam. Ancak ondan sonra seni öldürecem.
Ama önce seni benzine bulayıp diri diri yakacam. Yaz bunu aklına."

Dedi Ali hırlayarak.

" Benim gibi olmanı keyifle izleyecem Yaman Yıldırım. Bana yaşattığının aynısını sende yaşayacaksın! "

Ateş sakin şekilde egilerek yerdeki zinciri eline alıp iki yanında salladı bir kaç saniye.
Sonra yüzüne baktı Ali'nin.

" Bunun için önce benim elimden kurtulman gerek."

Dedikten sonra yumruk yaptığı elini sıkarak sol kolunu yana doğru uzatırken,

" Faruk!
Tak! " Dedi.

Yine o kelime yankılandı boş depoda.
TAK!

Bu ölüm zinciri iki rakipten biri ölmedikçe çıkmadı kimsenin kolundan.

Faruk ağır adımlarla Ateş'in yanına gelerek, Ateş'in uzattığı zinciri alıp ucundaki kelepçeyi Ateş'in sol bileğine takarak kilitledikten sonra, zincirin diğer ucunu solunda öfkeli gözlerle Ateş'e bakan adamın sol koluna takarak kilitledi.

Ağır adımlarla gerilerken,

" Yarım saat..."

Demiştiki, Ali sözünü keserek,

" Kuralları biliyorum.
Tekrar etmene gerek yok. "

Dediği anda ilk yumruğu Ali attı karşısında öfkeyle bakan adama.

Ateş geriye savrulurken hızla kolunu çekerek, kolundaki zinciri gerdiğinde zincir tarafindan çekilen Ateş daha fazla gerileyemedi.

Aynı anda Ali ikinci yumruğu savurdugunda Ateş hızla kaldırdığı sol koluyla gelen yumruğu savuşturarak sağ yumruğunu Ali'nin çenesine geçirdi.

Bu kez Ali geriye savrulduğunda Ateş hızla zinciri eline sararak Ali'nin gerilemesini engellerken bir adım öne çıkarak ikinci yumruğu yine Ali'nin çenesine geçirdi. Aynı anda elindeki zinciri gevşettiği için bu kez Ali eli çenesinde yerdeydi.

Ateş nefes nefese Ali'ye bakarken Ali yerde eli çenesinde patlayan dudağını siliyordu.

Ateş pis bir şekilde gülümserken,
Ali:

" İyisin, Ateş Yıldırım...

Ama benim kadar değil."

Dediğinde, yerde kendi etrafında dönerek Ateş'e taktığı çelme ile Ateş bir anda kendini yerde buldu.
Ali hızlı bir hamle ile Ateş'in üzerine abanacakken Ateş daha hızlı davrandı.
Üzerine hücum eden Ali'nin karnına dayadığı ayağıyla Ali'yi üzerinden aşırtarak arkaya fırlattı.
Aynı anda toparlanıp Ali'nin tepesine binerek yakasından tuttu, kelepçeli eliyle.
Hiç acımadan yumruklamaya başladı.

Ateş bir yandan adamı arka arkaya yumrukluyor bir yandan,

" Sen kendini ne sanıyorsun lan!
Senin gibi piçlerin elinde ölecek olsam şimdiye kadar ölürdüm.

Hiç birinizin elinde ölmeyecem lan! Hiç birinizin.! "

Ali'nin yüzü dağılmış ağzı burnu kan içinde kalmıştı.
İki tarafında adamları korkulu gözlerle izliyor her an herşeye hazır elleri bellerinde birbirlerini tartıyorlardı.

" Zaman doldu."

Diyen Faruk' la Ateş sinirle baktı arkasındaki adamına.

Yavaşça ayağa kalkarken nefes nefeseydi.

" Şanslısın piç.
Ama sadece bir kaç dakika. "

Dediğinde Ali önce yan döndü kahkaha atarak. Yerde bir kaç saniye soluklandı. Yavaşça ayağa kalkarak biraz sendeledikten sonra kendini toparladı.

Faruk elinde bıçaklarla geldiğinde kendi tarafındaki bıçağa uzanarak eline aldı.

Ateş'te kendi tarafındaki bıçağı alarak
Ali'ye bakarken parmaklarının arasında gezdirdi bıçağı ustalıkla.

Aynı hareketi yapan Ali, Yaman' a döndü.

" Torunun tıpkı senin gibi ihtiyar. Gençliğin gibi. Kendinle ve onunla gurur duymalısın. "

Ateş kaşlarını çatarak bir Ali'ye bir dedesine baktı.
Ne yani dedesini yada Ateş'i mi övüyordu bu adam.

Bir an düşündü Ateş.
Ali dedesinden kaç yaş küçük, Ateş'ten kaç yaş büyüktü.

Ali devam etti.

" Bu yüzden ben onu öldürürken sende izleyeceksin! "

Dediği anda aniden elindeki bıçağı Ateş'e savurdu.
Ateş âni gelen saldırıyı savuştursada bıçak pazusuna bir sıyrık atarak geçmişti.
Ardından bir kez ve bir kez daha geçti bıçak önünden. Ali arka arkaya hamleler yapıyor Ateş sadece kaçarak kendini koruyordu.
Sonunda hızla kalkan bıçak, hızla geri indi Ateş'e doğru.

Ateş Ali'yi bıçak tutan elinin bileğinden yakalarken elindeki bıçağı Ali'ye savurdu. Ama Ali'de Ateş'in yaptığını yaparak Ateş'i bileğinde yakalayarak bıçağın karnına girmesini engelledi.

Şimdi iki adam birbirlerini sımsıkı tutarken nefret ve öfke karışık bakışlarla birbirlerine bakıyorlardı.

Ateş Ali'yi yerinde tutmaya çalışırken
dişlerinin arasından konuştu.

" Yeter artık sıkıldım senden."

Diyerek dizini Ali'nin karnına gömdü.
Ali aldığı darbeyle gerilerken Ateş arka arkaya savurdu elindeki bıçağı. İlki göğsünden yararak geçerken ikinci hamlesi kolunu sıyırdı.
Ali geriye düştüğünde elindeki bıçakta düştü. Olduğu yerde kalırken Ateş üzerine yürüyüp Ali'yi bacakları arasına alarak tepeden bakarken,

Ali ise şişen gözlerinin arasından bakıyordu Ateş'e.

Ateş'in gerçekten ölümle anlaşması var. Ateş ancak eceliyle yatağında ölecek diye düşündü bir an.

" Son duanı et! "

Dediğinde Ateş, Ali sadece sırıttı.

Sonra yanındaki yerden eline aldığı bıçağı hızla Ateş'in bacağına sapladığında Ateş acıyla inledi.

Bakışlarını bacağına çevirdiğinde Ali'nin kolu yere düştü ama yüzü gülüyordu hâlâ.

Ateş'in yüzünde ise ölüm saçan bir gülümseme belirdi.

Bacağındaki bıçağı hızla çekip, iki elimdeki iki bıçağı dizlerinin üzerine çökerek yerdeki Ali'nin iki göğsüne sapladı.
Ali acıyla yerden bir kaç santim yükselerek geriye düştü tekrar.

" Buraya kadar Kara Ali.

Faruk! "

Dedi ayağa kalkarak.

Faruk koşarak yanına geldiğinde belindeki silahı çekip aldı.

Yerde ölümü bekleyen Ali'nin iki kaşının ortasına nişan aldı.

"Ne Kara Ali, ne Siyah Puma yok artık."

Dedi ve tetiğe bastı.
Adam cansız yere yığılırken Ali'nin adamları arkalarına bile bakmadan depodan çıkıp gittiler.

Faruk hemen belindeki kemeri çıkararak Ateş'in bacağındaki bıçak yarasının üzerinden sıkıca takıp ilikleyerek kanamayı keserken Ateş yerdeki adama bakıyordu.

Faruk Ateş'in elinden silahını alıp beline taktıktan sonra, bileğindeki zincirin kelepçesini açarak,

" Abi hemen gidelim.

Deniz evde bacağına bakar." Dedi.

Ateş arkasını döndüğünde Faruk kolunun altına girerek yanında yürürken, Yaman Yıldırım arkasından, adamlar ise önden yürüdüler.

Deponun dışına geldiklerinde Ateş Faruk'un yardımı ile aracın arka koltuğuna otururken dedeside hemen yanına oturdu.
Faruk hızla direksiyona geçerek motoru çalıştırıp gaza bastı.

4 gündür yaşananlar an itibariyle bitmiş Ateş bir an önce evine gitmek hasretini çektiği kokuya kavuşmak istiyordu.

1 saate yakın gidilen yolu Ateş başını geriye yaslayarak ve sessizce düşünerek geçirdi.
Ateş'i öldü sananlar, yerine göz koyanlar bu gece uyuyamacaklardı.

Evin bahçesine girdiklerinde adamları sıraya geçtiler. Ateş'in iki günde yaptıklarını duymayan kalmadığı gibi adamlarıda duymuştu.

Ateş'e saygıları ve Ateş'ten korkuları artmıştı.
Araç durduğunda kapıda Deniz ve Davut karşıladı Ateş'i.

Ateş'in aksadığını gören Davut'da gelince Davut ve Faruk iki kolunun altına girerek eve taşıdılar Ateş'i.

Yaman Bey de arkalarından girdi.
Ateş içeri girer girmez Deniz'e,

" Ela nerde? "

Deniz bir yandan çantasından malzemelerini alırken bir yandan konuştu.

" Kız perişan oldu. Koltukta uyuya kaldı. Üstüne birde uyur gezeri tuttu.
Odasına götürüp yatırdım.
Şimdi odasında uyuyor.
Önce bacağına bakayım sonra görürsün. "

" Yukarda bak."

Dedi Ateş üst kata çıkarken.
Ateş Deniz ve adamlarla üst kata çıkarken Yaman Yıldırım kendini koltuğa bırakarak bir sigara yaktı.

Ateş üst kata geldiğinde Faruk ve Davut'a dönüp.

" Tamam siz gidin dinlenin."

" Tamam." Dedi iki adam.

Ateş'in onları neden gönderdiğini tahmin ediyorlardı.

Ateş aksayarak odasının kapısının önüne gelerek durdu. Sevdiği kokusunu özlediği kıza baktı uzun uzun. Kız Ateş'in yastığını kucaklamış uyuyordu.

Gerileyerek odadan uzaklaşıp hemen yandaki odaya geçti. Yatağa oturarak kendini geriye bırakırken derin bir nefes alıp verdi. Yorgundu, bedeninden çok ruhu yorgundu sanki.

Deniz bacağındaki kemeri çözerken,
" Pantolonunu çıkarda bacağına bakalım. "

Diyince Ateş tekrar doğrularak ayağa kalktı. Pantolonunu çıkarıp boxerı ile oturdu.

Deniz kanayan bıçak yarasını baktıktan sonra hemen alkol ile temizlerken Ateş'e bakmadan konuştu.

" Yinemi meydan okuma.
Siyah Puma mı?
Kara Ali Dedi Faruk koşarak çıkarken.
Doğrumuydu? "

" Doğruydu."

Dedi Ateş, Deniz iğne yapıp dikişe geçerken.

" Şaşırmadım."

Deniz attığı 8 dikiş bittikten sonra,

" Kolunada bakalım."

Dedi. Ateş bu kez beyaz gömleğide çıkardı. Pazusundaki yara derin değildi. Deniz sadece temizleyerek sardı.

Deniz, " Bitti." Dediğinde Ateş hızla yerinden kalkarak aksaya aksaya odasına yürüdü.

" Git sende dinlen."

Dedikten sonra ağır adımlarla odasındaki banyoya yürüdü.
Elini yüzünü yıkayarak kuruladıktan sonra giyinme odasına geçip eşofmanlarını giyerek odaya döndü.

Yatağında uyuyan kızın yanına gelerek kızı izledi bir kaç saniye.

Sonra yavaşça yanına uzandı. Kızın sarıldığı yastığı yavaşça kollarının arasından alarak başının altına koyup, başını yastığa koyarak yattı. Kız sanki uyanık gibi Ateş'in göğsüne yaklaşarak eşofmanından tutup adamın göğsüne sığındı.

Ateş kızın bu hareketiyle gülümseyerek sağ kolunu başının altından geçirip diğer kokuyla birlikte sarılıp kendine bastırdı kızı.
Saçlarını koklayıp öptü.

" Konunu özledim." Dedikten sonra yeniden koklayarak gözlerini kapattı.

*****

Uyandığımda gün çoktan doğmuştu. Ela uyumaya devam ederken ben ondan önce uyanmış o andan beride sevdiğimi izliyordum.

Bu kız hayatıma öyle bir girmiştiki önceleri beni sinirden delirtirken şimdi kokusuyla delirtiyordu.

Kaç gündür meftun olduğum kokusuna hasret kalmış ama peşimdekilerin hesabını kesmeden dönememiştim. Herkes beni öldü sanarken oda öyle sanmış yokluğumda çok üzülmüş, ağlamıştı.

Faruk'la konuşurken telefondan duyduğum ağlama sesiyle nefesimin düğüm olduğunu hissetmiş, o an yanına gelmek istesemde gelememiştim.

Ama sonunda yine onun ve rüyalarının yardımıyla dün gece Kara Ali'yi bulup hesabını kesmiştim.

Çok uzun süre hiç kimse aynı şeylere cesaret edemeyecekti. Eden olursada canıyla ödetirdim. Çünkü Kral benim ve öylede kalacak.

Ben bunları düşünürken Ela'nın sesini duydum.
Göğsüme dayadığı burnuyla derin bir nefes çektikten sonra,

" Seni çok özledim. Gel, ne olur gel..."

Dedi iç çekerek. Duyduğum ağlak sesi içime dokundu. Dahada sarılarak,

" Geldim...!" Dedim.

" Kokusuna meftun olduğum.
Gözlerine vurulduğum.
4 gün hasret kaldığım. Canımı borçlu olduğum, geldim! "

O an gözlerini açarak bana baktı.

" Ateş!!

Geldinmi?! " Dediğinde hâlâ inanamaz şekilde bakıyordu.

" GELDİM..." Dedim.

Birden dizlerinin üzerinde oturup bana bakmaya başladı.
Sonrada odanın içine bakındı bir tur.

Şaşkın gözlerle bana bakmaya devam ederken işaret parmağıyla göğsüme dokunarak,

" Ateş..." Dedi.

" Gerçekten se-senmisin? "

Önce yerimde doğruldum, sonrada sol kolumla beline sarılıp yatağa yatırarak üzerine çıktığımda küçük bir çığlık attı.

" Sence."

Dedim özlediğim dudaklarına kapanarak. Kendimi tutamadım canını yaka yaka öptüm istemeden.

Zar zor geri çekilip yanına uzandım. Sarılıp kendine bastırarak,

" Rüya gibimi görünüyorum?

Benim."

Dedim sıkıca sarılmaya devam ettim.

Yüzünü göğsüne bastırarak ağlamaya başlarken oda bana sarıldı.
Sakinleşsin diye saçlarından öptüm.

" Öldün sandım.
Beni bıraktın sandım.
Çok korktum.
Yetişemedim uyaramadım diye kendimden nefret ettim."

Dedi.

Saçlarını severken,

" Yetiştin, bizi sen kurtardın."

Dediğimde başını kaldırıp yüzüme baktı.

Yüzünü avuçlarımın arasına aldım.
Dudaklarına kapanıp öptüm. Sonra,

" Bizi aradığında yata yanaşıyorduk. Patlama olduğunda içinde olmaktan son anda arayarak bizi sen kurtardın. Patlamadan etkilendik ama ölmedik."

" Nasıl kurtuldun?
Nasıl çıktın sudan? 4 gündür nerdeydin?
Ne yapıyordun neden gelmedin? Neden aramadın neden bir haber vermedin?"

" Nasıl mı kurtuldum.?
Nasılını boş ver. Ölmedim yaşıyorum.
Sana döndüm. Kokuna döndüm."

Ela'yı yanıma bırakıp ağırlığımı vermeden üzerine çıktım.

O şaşkın bana bakarken, ben dudaklarına bakıyordum. Bir kez daha öptüm o bal dudaklarından.

Uzun uzun öptüm.
Dudaklarından ayrılıp boynuna doğru yol alırken ikimizde nefes nefeseydik.
Nârin boynuna bir öpücük bırakarak kulağına doğru ilerledim.

Derin bir nefes alırken titrediğini hissediyordum.
Heyecanını ve korkusunu...
Burnumu kulağına dokunduğumda nasıl kasıldığını hissederken nefesinin nasıl hızlandığını duydum. Fısıldayarak,

" Elaa..." Dedim.

" Hmm..." Dedi titreyen mırıltılı sesiyle.

" Elaa..." Dedim tekrar.

" A..Ateş..."

Sesi her an bayılacakmış gibi çıktı.

" Ateş. Ya- yapma.h.."

Bu hâlinden haince zevk alsamda, daha fazla kıyamadım.
Sonunda arzumu söyledim.

" Ela...
Benim ol. "

 

Loading...
0%