@azamet_29_2
|
Demir sol elini yarası üzerine koyup derin bir nefes alıp verdi. " Gidelim! " Dediğinde iki adam odadan çıkarken son bir bakış attı örtü altında ağlamaya devam eden kıza. Sonra da odadan çıktı. " Metin!" " Emret abi." " Kimse girmeyecek, kimse çıkmayacak! " " Emredersin abi." Dayı yeğen asansöre binip lobiye indiklerinde Yalçın oturduğu koltuktan elinde telefon hararetli şekilde bir konuşma yapıyordu. " Kalubumu basarum Alpay Denizer şerefsuzu ila konuşuyor." " Bu daha başlangıç." Dedi Demir. " Hazır ol dayı. Demir hiç bir sorunu olmadığı halde bastonundan destek alarak yürümeye devam etti. Abisinin yanına kadar gelip tam karşısına geçip oturdu. Yanına da dayısı. Gözlerini abisine çevirdiğinde Yalçın, " Sonra konuşuruz." Diyerek telefonu kapatıp Demir'e dönerek bacak bacak üstüne attı. Demir, " Seni dinliyorum. " Geçerken uğradım aslında. " " Bana çocuk muamelesi yapmayı bırak! Nereye geçiyordun da uğradın? Üstelik önceki otelde olacağımı söylemiştim. Önce nerede olduğumu öğrendin.. Sonrada direk burada geldin. Değil mi? " " Evet." Dedi Yalçın pes ederek. Ama senden şüpheleniyordum demedi. " Çünkü konuşacaklarım önemli." " Yinede." Dedi Demir, sesi serteldi. " Ne kadar önemli olursa olsun zorla odama girmen hoş değil. Üstelik misafirim olduğunu söyledikleri hâlde." Yalçın karşısındaki sert bakışlar yüzünden geri adım atsada ona belli etmedi. Aksine, " Bir kız arkadaşın olduğunu bilmiyordum. Ummuyordum da. Yani rahatsızlığın yüzünde kızlarla..." " Sadede gel abi! " Demir daha sert şekilde kesti Yalçın'ın sözünü. " Neden buradasın? " Derin bir nefes aldı Yalçın. Daha fazla uzatmak istemedi. " Biliyorsun Alpay ile buluşup ortaklık konusunu konuşacaktık. Sen evden ayrılırken beni aradı Alpay. Birinin onu tehdit ettiğini bu ortaklık işini istemediğini söyledi ve biz bir araya gelecekken birileri ortalığı karıştırdı. Ben buluşma noktasına gidene kadar aralarında çatışma çıkmış. " Eee?" " Bu görüşmeyi bilen sadece bir kaç kişiydik. " Bilmezden gelerek abisinin yüzüne bakmaya devam etti Demir. " Yani! " " Birilerinin arkamdan iş çevirdiğini düşünüyorum. Bu birileri her kimse benim zarara uğramamı belki de iflas etmemi istiyor. Bu yüzden Alpay yada başka biri ile ortaklık kurmamı istemiyor ve engel oluyor. Kim olduğunu bulmak için etrafa adamlar saldım. Ama adamlarım da ortadan kayboldu." " Bi dakika bi dakika." Dedi Demir. Aklı tek cümlede takılı kaldı. " Başka biri mi? " Evet." Dedi Yalçın geriye yaslanarak. Şirketimiz büyük ve gözde bir şirket. Tabi ki bizimle olmak için heveslenen başkaları da var. " Saçmalama abi! Sinirli bakışları Yalçın da ama abisinin umuru değildi. " Başkalarına gerek yok. Asıl sen batıracaksın şirketi! Sana tavsiyem.." Dedi Demir doğrularak. " Tavsiye mi? " Dedi Yalçın gülemseyerek. " Evet! " Sen bu işlerden anlamazsın Demir. Bu yüzden sana basit geliyor. Ama merak etme. Abine güven. Benim hedeflerim büyük. Şirketi batıracak falan değiliz. Aksine yurtdışına bile uzanacak namımız. " Yerinden kalktı Yalçın. " Neyse. Ben artık gideyim. Seni iyi gördüm. Kaplıca ve masaj yapan kızlar yaramış." Sesindeki imâ ile kaşları çatıldı Demir'in. Düpe düz masajcı kızlarla yatıyorsun demeye getirmişti. Ardından kardeşine doğru eğildi. Kulağına doğru fısıldadı. " Sende haklısın. Yerinde doğrulup kapıya doğru bir kaç adım attığında arkası dönük, " Abi! " Dedi Demir. " Bu ay ki olağan toplantıya bende katılacağım. " Yalçın'ın kaşları çatıldı. Nereden çıkmıştı şimdi bu. Bu güne kadar böyle bir şey yapmamıştı kardeşi. " Neden? Nereden çıktı şimdi bu? " " Hiiç." Derken ince bir gülümseme belirdi Demir'in yüzünde. " Abimi iş üstünde görmek istiyorum. Bi sakıncası yoktur herhalde." " Yok tabi! Dedikten sonra hırslı adımlarla çıkışın yolunu tuttu Yalçın. Arkasından sinirle ayağa kalktı Demir. Eli acıttığı yarasına giderken dişlerini sıktı. " İyimisun uşak." Diyen dayısı kolundan tutarken çıkışa çevirdi gözlerini. Abisinin gidişini izleyerek arkasından hırladı. " O şirketi senden aldığımda da bu kadar rahat konuşabilecek misin bakalım. " " Sakin ol yeğenum. Zamanı geldugun da hirlarsun. Şimdi çıkalum da dinlan." Dayısına çevirdi gözlerini. " Bu herifle nasıl kardeş olabiliriz." " Yüru uşak yüru. Lafun ucu anana babana gelmadan çikalum." Dayı yeğen asansöre binip odasının olduğu kata çıktılar. Metin hâlâ kapının önünde nöbette elinde telefonu ile uğraşıyordu. Gelenleri görünce telefonunu cebine atıp gelenleri bekledi. İlyas, " Sikıntı var mu?" Dedi adam yok.. Kapıyı açıp içeriye girdi Demir. Hâlâ geçmeyen siniri yüzünden elindeki bastonu köşeye savurdu. Burnundan soluyordu. " Sâkin ol uşak. Yaranı açacasun." " Ne sâkini dayı. " Tamam uşak arkandayum. O anda durdu Demir. Etrafına baktı. Kız neredeydi. Giderken yatağın içinde olduğunu hatırladı. Odaya girdi hemen. Ama kimse yoktu. " Dayı kız nerede? " Diyerek geri dönüp banyoya baktı. Yine boştu. " Buradaydu." İlyas oda kapısına yürüyüp açtı. " Metin kiz nerda? " Adam şaşırdı. " İçerde değil mi abi. " Bu sırada oturma bölümünde duyulan kapı sesinin ardından Ada'nın sesi duyuldu. " Buradayım. " Herkes arkasına dönerken kızın gözleri yere çevrildi.. Demir üzerine sarılı battaniye ile odanın ortasında dikilen kıza baktı. Bu soğukta balkona çıkmış üşümemek için de battaniyeye sarılmıştı. " Nereye gidebilirim sanki? Demir eli acıyan yarası üzerinde kızı izlerken İlyas kapıyı Metin'in yüzüne kapatıp içeriye girdi. Battaniyeyi kenara bırakarak koltuğa geçip oturdu kız. Dizlerini kendine çekip kollarıyla sarıldı. Başı ve gözleri yine önündeydi. Belli etmemeye çalışıyordu ama son olanlardan sonra hâlâ gergin ve üzgündü. Ve hâlâ inanamıyordu yaptığı şeye. Resmen yarı çıplak şekilde bu adamın yanına yatmış, yetmemiş sarılmıştı. Duyduğu erkeksi kokusu genzine yerleşmiş, teninin dokusu yüzünde izini bırakmıştı sanki. Yeniden hatırladığı an yüzünden tepeden tırnağa yandığını hissederken defalarca kızdı kendine. Sonunda zor da olsa kendine gelerek konuştu. " Adamın için yemek iste. Kan yapıcı şeyler olsun. Kırmızı et, pekmez, kuru üzüm gibi şeyler iyi olur. Adamlarına söyle eczaneden kan ilacı alsınlar. Sende ayakta durma. Uzan." Bu adamın bir an önce düzelmesini ve bu kabusun bir an önce bitmesini istiyordu. Devam etti kız. " Tansiyonun düşerse kendini yerde bulurken dikişlerini açarsın." Ada'nın cümlesi bittiğinde Demir ağır adımlarla yatak odası bölümüne geçti. Üzerindeki gömleği çıkarıp yatağın üzerine atarken gözleri yatağa takılı kaldı. Yaptığı şeyi hazırlarken eli kızın yüzünü dayadığı göğsüne gitti. Dalıp gitti bi kaç saniye aynı âna. Tenini yeniden hissetti sanki. Saniyeler sonra başını iki yana salladı kendine gelmek için. Valizine yöneldi. İçinden rahat bir pijama takımı alıp giyerek geri döndü. Yavaşça koltuğa uzanırken kız ayağa kalktı. Yanına gelip önünde durdu. Gözlerini adama çevirmeden tek noktaya dikerek, " Yarana bakacağım." Dedi. Elini uzattığında Demir kendisi sıyırdı yaranın üzerindeki pijamasını yukarıya. Kız adamın sert karın kaslarının üzerindeki kanlı bandaja bakıp gözlerini kapatarak bıkkın bir nefes bıraktı. " Yine kanamış. " Geriye dönüp İlyas'a dikti gözlerini. " Seninle iki günlük bir anlaşma yaptık! Bu yara iyileşse de iyileşmese de iki gün sonra ben giderim! O yüzden iki gün boyunca kıpırdatma adamını." Kız dönüp yatak odası bölümüne giderken İlyas bir gülümseme bırakıp oda servisini aradı. Bir önceki servisi götürüp yeni bir servis getirmelerini isterken kızın söylediği şekilde istedi yemekleri. Bir de çaydanlık dolusu çay getirmelerini söyledi. Sonra da Ziya'nın numarasını çevirip ilaç istedi. Ada malzeme çantasından pansuman için gereken malzemelerini alıp Demir'in yanına geri geldi. Yeni bir çift eldiveni eline geçirip üzerine doğru eğilirken saçlarını adamın tarafına doğru, sağa atarak Demir'le arasına bir perde yaptı adeta. Şimdi gözlerini çevirsede adamın yüzünü göremezdi. Bandajı çıkarıp yeniden temizledi yarayı. Ardından yeni bir bandaj yaparken Demir'in gözü kızın parmağındaki yüzüğe takıldı. Sağ elindeki altın yüzük kızın nişanlı olduğunu söylüyordu. Nişanlı mı? Dedi içinden. Ada'nın işi bitene kadar izlemeye devam etti kızı. Ellerinde, saçlarında fiziğinde gezdi gözleri. İşi biten Ada sonunda bandajı bantlayarak yerinde doğruldu. " Daha dikkatli ol." Demir pijamasını düzeltirken kız malzemeleri toplayıp yatak odasına dönerek çantaya bıraktı. Sonra da hızlı adımlarla geçip banyoya yürüdü. İçeri girip ellerini yıkarken oda servisi geldi. Önceki servisi toplayıp kaldırırken yeni servisi masaya bırakıp çıktılar. İlyas iki kırlenti Demir'in arkasına yerleştirip yerinde biraz doğrulmasını sağladıktan sonra yemeklerden birazını gelen tepsiye yerleştirip Demir'in kucağına bırakırken kızda az önceki koltuğa geçip oturdu. Yine dizlerini kendine çekip sarıldı. " Masaya gelup yemeğunu ye." " Ben tokum! Demir'le göz göze geldi İlyas. Ardından masaya dönüp gelen çaydan bir bardağa doldurup yanına gelerek kıza uzattı. " En azından çay iç. " Ada önce bir bakış attı kupa bardağa, ardından aldı. Bir çay iyi gelebilir sakinleşmesine yardımcı olabilirdi. Sıcak çayından bir yudum alırken masaya döndü adam. Kendine de çay doldururken telefonu çaldı. Cebinden çıkardığı telefonunun ekranına sonra Demir'e baktı. " Ablam... Kesun bir şeylardan huylandu merak ettu." Diyerek aldığı çayı ile birlikte odadan çıktı. Rahat konuşmak istiyordu. Oda da yalnız kalan Demir bir yandan yemeğini yerken bir yandan kızı izliyordu. Parmağındaki yüzüğü gördü yeniden. Nişanlı olmasına rağmen kendisine yardım etmek için yanına yattığını hatırladı. Kaşları çatıldı. Rahatsız oldu. Yapmamalıydı diye düşündü. Tekrar önüne dönüp yemeğini yemeye devam ederken, " Üzülme artık. Dedi verdiği âni kararla. Duyduğu şeyle gözleri büyüdü Ada'nın. Doğrumu duymuştu. " Daha iyiyim. Gözleri önündeki boşlukta, " Doğru mu söylüyorsun? İnanayım mı? " Dedi kız. " Yalan söyleyen birine mi benziyorum." Gözlerini yana devirdi bu kez. " Yüzünü görüp görmediğimi mi anlamaya çalışıyorsun? " Sessiz güldü Demir. Böyle düşünmemişti. " Yüzünü görmedim. Bak! " Dedi Ada. " Ne adını biliyorum ne de yüzünü gördüm. Diğerleri hakkında da hiç bir şey konuşmam. Kimseye birşey söylemem. Sadece evime gitmek istiyorum. Arkadaşlarım merak etmiştir. Belki de polise gittiler. Belki de beni arıyorlar her yerde. " " Tamam işte." Dedi adam elindeki tepsiyi orta sehbaya bırakırken. " Dediğim gibi bu gece evinde olacaksın. Ne arkadaşların ne nişanlın daha fazla endişe etmeyecekler senin için." " Nişanlı!? " Dedi kız parmağındaki yüzüğe bakarak. " O yüzük nişan yüzüğü öyle değil mi? " Ne? " " Nişanlın olan adamı diyorum, merak ettim adı ne? " " Nişanlımın adı kimseyi ilgilendirmez. " Adam kızın sinirli tepkisine bakıp gülümsedi. " Doğru... Hangi hastanede çalışıyordun? " Cevap vermedi kız. " Ne zamandır hemşiresin? " Yine cevap vermedi Ada. " Doktor olabilecek yeteneğe sahipsin. Neden tıp okumadın? " " Hayırdır. " Sadece sohbet etmeye çalışıyorum. Rahat hissetmen için..." " İsmini bilmediğim, yüzünü görmediğim insanlarla sohbet etme huyum yok." " Gözlerini kaldırıp bana bak! Hızla başını salladı. " Adımı söylesem duymak ister misin?" " Hayır! Dedi kız telaşlı. Ada'nın bu gereksiz korkusuna güldü Demir. Senden korkulur dayı dedi içinden. Nasıl korkutmuşsun kızı. " Ölmek için çok gencim. " Ne gibi." " Beni ilgilendirir." " Kaç yaşındasın? " Durdu kız. " Alay mı ediyorsun benimle? " Hayatımı kurtaran biriyle alay etmem. Hem çok geç şuan sohbet ediyoruz." Gözlerini devirdi kız. " Etmiyoruz." " Ediyoruz. " Dedi Demir inatla. " Çok genç görünüyorsun. Duyduğu cümle ile canı iyice sıkıldı kızın. Çünkü kaldığı için yıl kaybetmiş okulu geç bitirdiği için aksine geç başlamıştı mesleğine. " Kızların yaşı sorulmaz. Hiç mi öğreten olmadı." Demir umursamaz şekilde gülümseyerek eline aldığı bardağı dudağına götürürken, " Yirmi iki. Diyip bir yudum aldı. " Otuz." Dedi kız birden sinirle. Demir'in içtiği su boğazında kalırken neredeyse püskürterek çıkaracaktı. Bir yandan ise yarasının açılmasından korkup öksürmemek için kendini tutuyordu. " O-otuz? Mu? " Kız kollarını göğsünde birleştirip geriye yaslanırken sinirle başını yana doğru savurdu. " Evet otuz! " Adamın mavi gözleri irileşti. " Sen nasıl benden büyük olabiliyorsun? " Demekten alıkoyamadı kendini. Kızın kulakları dikildi cümleye. " Nasıl yani? " Derken adamın uzun, kaslı kalıplı bedenini hatırladı. " O kocaman bedenle benden küçük müsün sen? " " Evet! " Derken hâlâ şaşkındı Demir. Kızın otuz yaşında olabileceği aklına bile gelmezdi. Öyle görünmüyorduki.. Taş çatlasa yirmi dört derdi. Ada aldırmaz şekilde, " Bir iki yaş fark..." Demişti ki " Beş." dedi adam. " Aramızda net beş yaş var." " Nasıl ya? Sen yirmi beş misin? " " Evet. Aslında yirmi beş olacağım bir ay sonra 20 Ocak'ta. Yani beş küsür yaş var aramızda... Bak şimdi düşündüm de ayları da katarsak altı bile olabilir. " " Aman neyse ne? Banane yaş farkından. Gerçekten bu gece evime gidebilecek miyim sen onu söyle." " Evet." Derken kapıdan İlyas girdi. " Bu gece kendi evinde olacaksın." " Ne.? Ne evu uşak. Ada'nın gözleri duyduğu İlyas'a çevrildi. Sanane dercesine bakıyordu. " İyiyim. Nişanlısı da arkadaşları da daha fazla merakta kalmasın." " Emin musun uşak. Ya kötülersan." " Eminim. Yüzü asılsa da son cümleden sonra sesi çıkmadı İlyas'ın. Masaya geçip oturdu. Bir bardak çay daha doldurdu kendine. O andan sonra dakikaları saymaya başladı kız gözü karşı duvardaki saatte. Bir an önce gece olsun evine dönsün bu kâbus sona ersin istiyordu. Evine gider gitmez yapacağı ilk şey sıcak bir duş alıp saatlerce uyumak olacaktı. Yerinden yavaşça " Ben odama geçiyorum. Beni kaldırırsın. " Diyerek ayağa kalkan Demir yatak odası bölümüne geçti. Uyumaya dinlemeye ihtiyacı vardı. ***** Aradan saatler geçti. Gece yaklaştıkça Ada'nın heyecanı artmaya başladı. Gözü sürekli saate gidip gelen kız arada bir de İlyas'ı izliyordu. Gidelim diyeceği ânı bekliyordu. Ama adam bir elinde sigara bir elinde telefonu mesajlaşarak öylece oturuyordu. Biraz daha zaman geçti. Ve sonunda Ada dayanamadı. Ayağa kalktı. " Ne zaman gideceğiz. Gece oldu. Saat on ikiye geliyor." " Çıkalım." Diyen Demir'le hızla arkasını dönerken son anda kapattı gözlerini. Korkuyla eli kalbine gitti. Neredeyse yüzünü görecekti. Anında önüne indirdi başını. Önden İlyas yürüdü kapıya. Açıp çıkarken kız arkasından yürüdüğü sırada dur! Dedi Demir. Kız anında durdu. Saniyelik sözünden vazgeçtiğini düşünürken omuzlarında bir kaban hissetti. " Seninki diğer evde kalmış. Dışarı soğuk. Eve kadar bu kalsın." " Ge-gerek yoktu." " Gidelim." Demir önden çıkarken kız da hızlı adımlarla çıkıp başı önünde önden yürüyen İlyas ve Demir'in arkasına takıldı. Onların arkasında da Metin ve Ziya vardı. Birlikte asansöre binip kapalı garaja indiler. Bu süre boyunca sessizlik hakimdi. Açılan kapı ile yine önden Demir ve İlyas çıktı. Arkada kız, onların arkasında yine Ziya ve Metin. Bulundukları yerde beklerken Şamil'in kullandığı minibüs tam önlerinde durdu. Teker teker binip yerlerine geçtiler. Gaza bastı Şamil. Minibüs garajdan çıkıp ana caddeye ilerledi. Dakikalar sonra da ana yolda Ardeşen'e doğru devam etti. " Ne kadar sürer yol? " " İki saat kadar. Düşündü kız en son ne zaman uyumuştu. Perşembe gecesi uyumuştu. Cuma hastaneye gitmişti ve geceye kadar çalışmış sonrada kaçırılmıştı. Olanların şokuyla bayıldığında demişti göz kapakları birbirine. Uyandığından beri de uyumamıştı. İki günde ne çok şey yaşamıştı. Evet yorgundu. Deli gibi de uykusuz, ama uyuyamazdı ki. " Gerek yok!" Dedi. Başını camdan dışarıya çevirdi. " Evime gittiğimde iki gün sadece uyuyacağım." Aracın içinde yine bir sessizlik oldu. Yol boyuda devam etti. Kız dışarıyı, Demir kızı izliyordu. & İki saate yakın yoldan sonra nihayet Ardeşen'e girdiler.. Kızın tarifi ile evinin olduğu mahalleye ve apartmanın önüne gelip durdu araç. Kız sevinçle indi. Arkasından da Demir ve İlyas. Başını önüne eğdi kız yine. Elini uzattı İlyas'a. " Telefon ve cüzdanım." Dedi. İlyas paltosunun cebinden çıkardığı telefon ve cüzdanı kıza uzattı. " Yaptığumuz anlaşmayu unutma. Başını salladı kız. " Sözüm söz." Arkasını döndü Demir ve İlyas. Araca binecekken, " KARADENİZLİ!" Dedi kız. Adını bilmediği adam için kendisi bir isim uyurdurmuştu. Aniden durdu Demir. Kelimenin sahibinin kendi olduğunu hemen anladı. Yavaşça başını kaldıran Ada yüzü araca sırtı kendine dönük uzun boyuyla göz dolduran adama baktı. " Sözünü tuttuğun için teşekkür ederim. " " Hayatımı kurtardığın için ben teşekkür ederim. Sana borçlandım. Kabanın cebinde bir kağıt ve numara var. Ne zaman ihtiyaç duyarsan arayabilirsin." Dedikten sonra aceleyle bindi arabaya. İlyas da arkasından binince sürgülü kapı kapanır kapanmaz hareket etti araç. Aracın arkasından öylece bakakaldı kız. Sonra elini cebine attı. Demir'in dediği gibi küçük bir kağıt çıktı cebinden. Elektrik direğinin lambasının ışığı altında kağıtta yazan numarayı okudu. Hıh! Dedi ve avucu içinde bir güzel buruşturup attı. Bir daha ne sen beni ne ben seni görelim. **************************** Evet canlarım bölüm sonu.
|
0% |