@azamet_29_2
|
" KARADENİZLİ!" Dedi kız. Adını bilmediği adam için kendisi bir isim uyurdurmuştu. Aniden durdu Demir. Kelimenin sahibinin kendi olduğunu hemen anladı. Yavaşça başını kaldıran Ada yüzü araca sırtı kendine dönük uzun boyuyla göz dolduran adama baktı. " Sözünü tuttuğun için teşekkür ederim. " " Hayatımı kurtardığın için ben teşekkür ederim. Sana borçlandım. Kabanın cebinde bir kağıt ve numara var. Ne zaman ihtiyaç duyarsan arayabilirsin." Dedikten sonra aceleyle bindi arabaya. İlyas da arkasından binince sürgülü kapı kapanır kapanmaz hareket etti araç. Aracın arkasından öylece bakakaldı kız. Sonra elini cebine attı. Demir'in dediği gibi küçük bir kağıt çıktı cebinden. Elektrik direğinin lambasının ışığı altında kağıtta yazan numarayı okudu. Hıh! Dedi ve avucu içinde bir güzel buruşturup attı. Bir daha ne sen beni ne ben seni görelim. ***** Üzerindeki kabana sarılıp arkasını dönerek bina kapısına yürüdü. Kapıyı açmak için anahtar gerekiyordu. Ellerini ceplerine attı. Saniyelik afalladı. Evet! Anahtarı cebindeydi ama kabanı neredeydi? Yoktu! Şuan üzerindeki kaban kendine ait değildi. Kendi kabanı zorla götürüldüğü o evde kalmıştı. Omuzları düştü. Nasıl girecekti şimdi içeriye. Başka birinin ziline bassa bile en fazla binaya girebilirdi. Ama kendi dairesine nasıl girecekti. Dışarda kalmıştı. Şanssızlığı ve hissettiği soğuk yüzünden gözleri doldu. Ne güzel o adamlardan kurtulmuş, evine gelmişti ama şimdide içeriye giremiyordu. Düşündü. Yakınlarda çilingir varmıydı acaba? Bina kapısının üzerinde gezdi gözleri. Genelde kapılara takıyorlardı çilingirler reklam numaralarını veya magnetlerini. Eski bir tane ilişti gözüne. Sokak lambasının cılız ışığında üzerindeki numarayı okudu ve adresi... Yakın sayılırdı. Telefonunun düğmesine basıp açılmasını bekledi. Neyseki hâlâ şarjı vardı. Tamamen açıldığında üst üste bildirimler yağmaya başladı telefona. Mesajlar, çağrılar... Şuan bakamam. Diyerek bildirimleri yana kaydırdıktan sonra kapı üzerindeki numarayı tuşladı. Uyku sersemi gelen yaşlı erkek sesi, " Çilingur Cahit buyrun." Diyince, " Şey. Gece gece arıyorum ama...Cahit bey. Anahtarımı kaybettim ve dışarıda kaldım." " Adresinuzi verun hemen geleirum." Kız evinin adresini verip kendini duvar kenarına bırakarak yere çömeldi. " Hepsi sizin suçunuz!" Dedi kabana sımsıkı sarılırken. Kabanım sizin yüzünüzden o evde kaldı. Tabi anahtarımda. Allah'tan evde yedeği var. Yakalarını kaldırdığı kabanın içine biraz daha sindi. Aralık ayının sonu, hava soğuk ve nemli her an yağmur yağabilirdi. İnşallah yağmur yağmaz. Dedi mırıltıyla. Beklemeye devam ederken mesajlara bakmaya karar verdi. İlk mesajlar Egemen'dendi. Mesaj-1 Merhaba Ada. Nasılsın? Mesaj-2 Merhaba Ada yine ben. Cevap yazmayınca merak ettim. İyisin değil mi? Mesaj-3 Ada ne aramalarıma ne de mesajlarıma cevap vermiyorsun. Endişelenmeye başladım. Mesaj-4 Ada cevap alamazsam yarın sabah kapındayım. Diğer mesajlara baktı. Pelin'in Günaydın mesajlarıydı. Çağrılara baktı. Yine biri Pelin diğerleri Egemen'di. Araya bir de Fikret girmişti. O neden aramıştı ki. Şarja baktı. Yüzde yirmi kalmıştı. Kimseyle mesajlaşanam bu şarjla diyerek ekranı kapatırken eski Kartal model bir araç göründü sokakta. Üzerindeki Çilingiroğlu yazıyordu. " Senmisun benu çağuran?" " Evet. Soğuktan hasta olmadan önce açın şu kapıyı lütfen." Adam bir kıza bir kapıya baktı. " Kizum komşularunun zilinu çaldursaydunya da! " " Amca burdan girsem ne olacak. Dairemin anahtarı yok. " " Haa.. Bak oni doğri dedun." Diyen adam önce çantasında küçük bir alet çıkardı. Sonrada bina kapısına gelip açtı. Ardından birlikte daireye çıktılar. Yine elindeki küçük aletin yardımı ile açtı adam çelik kapının kilidini. " Teşekkür ederim." Diyen Ada emeğinin karşılığı olan parayı adama ödeyip yolladıktan sonra içeriye girip kapıyı kapattı ve kilitledi. Günlerdir kullanılmayan hâlâ sarılı eşya ve kolilerin olduğu ev buz gibiydi. Kollarını kendine sarmış durumda içeriye yöneldi. Aboneliği yapılmamış evin doğal gazı çalışmıyordu. Sadece elektrik ve su açılmıştı. Bunada şükür. Diyerek yatak odasına yürüdü. Yerdeki bazasız yatağa ve yorgana düştü gözleri. Kaçırılmadan önce bir gece bu şekilde yatmıştı. Hiç oyalanmadan yatağa attı kendini ve yorganın altına girdi üzerindeki kaban ve kirli kıyafetlerine aldırmadan. Yorganı tepesine kadar çekip kollarını kendine sardı. Yorgunluktan kapanan gözlerine izin verdi. Üç gün uyumak istiyorum diye mırıldanırken kendine ve yalnızlığına acıdı. Koca dünyada ve bu soğukta tek başına kalmıştı. Buna bozulan sinirleride eklenince ağlamaya başladı. Dakikalarca ağladı yorganın altında. Sonrada sızıp kaldı. ***** Kulaklarında kapının zil sesi üzerinde bir ağırlık boğazında kuruluk başında bir ağrı ile uyanmaya çalıştı kız. Birisi arka arkaya kapı ziline basıyor o ses kızın beyninde çınlıyordu. Yerinden zar zor kalkıp odadan çıktı. Koridordan geçip kapıya ulaştı. " Kim o? " Dedi zorlukla. " Ada. Benim Egemen. Kilidini çevirip kapıyı açtı kız. " Ada?!" Dedi Egemen telaşlı. "Ada ne bu hâlin. " İyiyim." "Hayır iyi değilsin." "İyiyim Egemen!" Diyen Ada içeriye doğru yürüdü. Zaten konuşamıyordu birde Egemen zorluyordu. " Biraz hastayım o kadar. " " Hay Allah. Bende neler düşündüm. Daha kötü şeyler geldi başına sandım. Cevap vermedi kız. Hâli yoktu ki. " Bu ev neden soğuk." Dedi arkadaşı gözleri evi turlarken. " Kombi çalışmıyor mu yoksa? " " Henüz vakit bulamadım aboneliğini yapmaya. Şimdi de hafta sonu girdi araya." Diyen kız kendini salon bölümündeki naylonla sarılı koltuk üzerine bıraktı. Egemen bir kızın hâline bir evin haline baktı bu kez. Her yer düzensiz ve eşya doluydu. " Ada gel seni benim evime götüreyim. Biraz toparlanana kadar benimle kal. Burada bu şartlarda dinlenemez, iyileşemezsin... " Teşekkür ederim Egemen ama gerek yok. Yarına kadar toparlarım." " Ada... " Lütfen Egemen. Derin bir nefes alıp verdi adam. " Tamaaam. Bu kez itiraz etmedi kız. İhtiyacı vardı çünkü. " Ama önce yiyecek bir şeyler alıp geleyim ben. Nöbetçi eczaneden de ilaç... Sen hiç bir şey yapmadan bekle beni tamam mı?." Başını salladı kız. Kolunu kaldıracak hâli yoktu zaten. Egemen, " Anahtarları alıp giderim ben." Diyerek salondan çıkarken, " Vestiyerde yedek." dedi kız. Egemen anahtarı alıp hızlı adımlarla evden çıktı. Ada kendini koltuğa yanlamasına bırakıp iyice sindi hâlâ üzerinde olan Demir'e ait kabana. Adamın otel odasından çıkarken bu kabanı verdiği âna döndü zihni. Sonra yolda geçen zamanı hatırladı. Ve evinin önünde geçen konuşmayı. Yüzünü görmediği, adını bile bilmediği adama seslenebilmek için kendisi bir isim bulmuştu. KARADENİZ'Lİ... Nereden gelmişti aklına bu isim bilmiyordu. Belki de etrafında dolanıp duran İlyas denen adamın şivesi yüzündendi. Yada Rize de oluşları sebebiyleydi. Bilmiyordu. Şu saatten sonra düşünmek de istemiyordu. Yaşadığı herşeyi unutmak ve hayatına kaldığı yerden devam etmek istiyordu o kadar. Dizlerini karnına çekip kollarını kendine sardı. Bugün daha bir soğuktu sanki evi. Gözlerini kapattı. Birazcık daha uyumak istiyordu. & " Ada. Aradan ne kadar geçmişti bilemeyen kız Egemen'in sesiyle açtı gözlerini. " Egemen." " Benim. Kalk hadi. Sana yemek ve ilaç getirdim. Bir şeyler ye de ilacını iç hemen. " Yerinden zorlukla kalkıp oturdu kız. Arkasına yaslandı. Şuan daha sıcaktı oda. Etrafına bakınırken elektrikli ısıtıcıyı gördü. Kendinde böyle birşey yoktu. Nereye baktığını gören Egemen, " Ben aldım gelirken. Doğalgaz işini halledene kadar işini götür. " " Teşekkür ederim Egemen." " Ne demek. Hadi ye şunları da.." Diyerek paket içindeki hazır ekmek arası yemeği ve suyu kızın yanına bıraktı. Ada paketi açıp yemeye başlarken eşya kolilerinden birinin üzerindeki küçük poşeti açıp içinden soğuk algınlığı ilacını çıkarıp geldi. Kızın yanı başına oturdu. " Şunları da hemen iç." " Teşekkür ederim Egemen. " Diyen Ada'nın gözleri doldu. " İyi ki geldin. İyi ki buradasın." Eliyle kızın sarı saçlarını okşayarak kulağının arkasına aldı arkadaşı. " Hemşire olan biri nasıl bu kadar hasta oldu bakalım." Yaşadıkları tekrar gözlerinin önünden geçti Ada'nın. Yarı aç yarı tok, uykusuz kalışı, yediği soğuk... " Son günlerde arka arkaya nöbete kaldım. Gecede geç saatlerde gelirken üşütmüşüm işte." Diyerek elindeki ekmeği ağzına götürürken aynı anda Egemen bileğine sarıldı. İrice açılmış gözlerle altın yüzüğe bakıyordu. "Ada..?! Bu ne? Kız bir yüzüğe bir Egemen'e baktı. Tam ağzını açacakken ayağa kalktı Egemen. " Ne zaman nişanlandın? Verdiği aşırı tepki kızı şaşırtmıştı. "Neden söylemedin? " " Kimseye söylemedim ki. Dedi kız. Tekrar yanına oturdu Egemen. Hâlâ şaşkındı yeşillere olan bakışları. " Hem sen neden bu kadar büyük tepki gösterdinki. Senin Zehra'n oluyor da benim Hüsamettin'im olmasın mı? " Gülmemek için zor tuttu kendini. " Zehra mı? Birden kaldı yerinde. " Dur bi dakika! Derken yüzü ekşidi. " Sakın bana köy ağası gibi birini buldum deme." " Hayır tabi ki. Benim gibi sağlıkçı o da. " Düşündü Ada. " Ama biiiraaaz farklı bölümde diyelim. Hem asıl sen neden söylemedin Zehra ile ayrıldığınızı. " " Boş veeer. Zaten anlaşamıyorduk biz. Bahaneye bakıyordu ilişkimiz." Üzgün gözleri kızın yüzünde yeşil gözlerinde dolaştı yine. " Üzüldüm. " Dedi kız ekmeğini yemeye devam ederken. " Bence yeniden deneyin.." Umursamadı Egemen. " Demek sen şimdi nişanlısın. Hemde Hüsamettin diye biriyle." " Neden bu kadar üzüldün. Öldüm sanki." Dedi Ada ilaçlarını ağzına atıp su içerken. " Evet üzüldüm. Bir arkadaş kaybettim çünkü." " Bir arkadaş kaybetmedin Egemen. Bir arkadaş daha edindin diyelim biz ona." Yerinden kalkarken sıkkın şekilde konuştu bu kez. " Başka arkadaş isteyemiyorum ben Ada. Sen yeterdin." Egemen'in garip hallerine anlam veremedi kız. Kıskançlık mı seziyordu sesinin tonunda. " Neyse. " Teşekkür ederim Egemen. Sen gerçekten iyi bir arkadaşsın." Yine durdu Egemen. " Bir dakika ya." Dedi adam kıza dönerek. " O nişanlın olacak serseri neden gelipte nasıl olduğuna bakmadı? Neden yardım etmiyor sana? Nasıl adam nasıl nişanlı?" " Söylemedim de o yüzden.." Yeniden gözlerine baktı kızın. " Ada. " " Hımm." " Sen benden birşey gizlemiyorsun değil mi? " " Hayır tabiki." " İnanayım mı? " " İnan." & Pazartesi olduğunda Egemen'in de sayesinde Ada'nın evi tamamen yerleşmiş herşey düzene girmişti. Babasının aramasıyla geri dönmek zorunda kalan Egemen Ada ile vedalaşırken, " Nişanlandığına hâlâ inanamıyorum." Dedi. Gülümsedi kız. " İnan... " Her zaman." Dedi Egemen kıza sarılarak. " Ne zaman bir şeye, yada bizzat bana, yada sarılacak birine ihtiyaç duyarsan çağır.. Hemen çıkar gelirim." Kızdan ayrılıp basamaklardan inerken bir kez daha baktı gözlerine ve devam etti inmeye. Binadan çıkarken aniden durdu. Kaşları çatıldı. Yüzünü öfke bürüdü. Bir anda bütün gücüyle bir yumruk geçirdi demir kapıya. Hem dişlerini hem yumruklarını sıkıyordu. Senden kolayca vazgeçmem. Diye hırlarken hırsla yürüdü arabasına doğru. Kapıyı açıp bindi. Motoru çalıştırıp gazı köklerken pencereden izliyordu Ada. Egemen'in hareketlerinden aklından geçeni anlamıştı kız. Bu günleri düşünerek takmıştı o yüzüğü... Hayatına rahat şekilde devam etmek için. Kusura bakma Egemen. Sen benim için sadece bir arkadaşsın ve öyle kalacaksın.
Diyerek perdeyi düzeltip kendini salondaki koltuğa bıraktı. Önce gözlerini kapattı. Bir süre sessizliği dinledi. Ardından yerinden kalkıp mutfağa yöneldi. Kendine bir keyif kahvesi hazırladı ve yeniden salona döndü. Televizyonu açarak karşısına geçip oturdu. Kadın kuşağı programları sevmiyordu. Bu yüzden film kanallarından birini açıp gördüğü eski filmlerden birine takılıp izlemeye başladı. Gözleri ekranda aksiyon dolu sahneyi izlerken kendisinin yaşadığı aksiyon dolu saatleri hatırladı. Hastaneden çıkarken nasıl kaçırıldığından evinin önüne bırakıldığı âna kadar herşey yeniden geçti gözlerinin önünden. Ellerini havaya kaldırarak incelerken buldu kendini. Hatırladığı şeyle kaşları havalnirken gözleri irileşti. İnanamıyorum. Ben... Ellerinin arasına aldı başını. Allahım... Ya ölseydi? Hayır! Dedi. Hayır! Ben olmayacaktım. Hastaneye gitmeyen, beni zorla kaçıran zorla ameliyat yaptıranlar onlardı. Derin bir nefes alıp verdi kız. Ucuz kurtuldun kızım Ada. O adamlar seni öldürebilirlerdide. İnşallah bir daha görmem hiçbirini. Diyip bir yudum aldı sıcak kahvesinden. Bu kez aklına Pelin geldi. Kıza yerleşince bana kahvaltıya gel demişti. E yerleşmişti de artık kahvaltıya çağırabilirdi. Heyecanla koltuk üzerindeki telefonuna uzanıp çalışma arkadaşını aradı. Buradaki ilk misafiri olacaktı. Telefon çaldı, çaldı ama açılmadı. Şuan acilde koşturuyor olmalı. Diyerek telefonu kapatıp mesaj kısmına girdi. Merhaba Pelin. Evimi yerleştirdim. Yarın sabah simitleri kap bana kahvaltıya gel. Yazdı. Bir de konum attı. Merhaba canım. Tamam. Sonraki sabah bekliyorum. Krem peynirde alırım. Olur. Görüşürüz. Yüzü güldü kızın. Bundan sonra her şey daha güzel olacak.. Dedi. ***** ADA Çalan kapı ziliyle elimdeki çatalları hazır olan mutfak masamın üzerine bırakıp kapıya koştum. Önce delikten baktım sonra da hemen açtım. " Hoşgeldiiiin." Diye cırlayarak sarıldım karşımdaki elinde simit poşeti ve küçük bir kutu ile bekleyen kıza. Kapıdan girerken, " Hoşbulduuuuk! Immm. Mis gibi kıymalı menemen koruyor. " Kapıyı kapatıp kilitledim. " Sever misin?" " Bayılırım." Ayakkabılarını çıkarıp terlikleri giydikten sonra elindeki simit poşetini ve kutuyu bana uzattı. " Hayırlı olsun evin canım. Küçük bir ev hediyesi. " Diyerek sırıttı. " Teşekkür ederim. Dedim alırken. " Hadi mutfağa geçelim." Mutfağa girip masaya oturduk. Simitleri kenara kutuyu masaya bıraktım. Açarken, " Çok para vermedin inşallah." Dedim. Sadece gülümsedi. " Neden gülüyorsun? " Tabiki değil saçmalama. " Kutuyu yavaşca açıp içine baktığımda kaşlarım havalanırken Pelin gülerek konuştu. " Sana nişanlını hatırlacak bir şey."
" Allah iyiliğini versin Pelin. Çok beğendim kız!" " Gerçekten beğendin mi? " " Gerçekten beğendim." " O kadar ki çayı bununla içeceğim. Teşekkür ederim." Diyerek lavaboya gelip kupayı güzelce yıkayarak çay doldurdum. Bir kupa da Pelin'e hazırlayıp masaya getirip bıraktım. Ocağın üzerinden menemen tavasını da alıp diğer kahvaltılıkların arasına masaya bıraktım ve oturdum. " Hadi başla. Kahvaltıdan sonra da kahve içeriz. " " Kahveleri de ben yapayım ama. " " Olur valla. " & Pelin'le birlikte uzuuun bir kahvaltı ederken bir yandan konuşuyor bir yandan simit, çay, krem peynir keyfi yapıyorduk. Bu dünyada ki en çok yakışan üçlü olabilirdi. Pelin, " Son olanları anlatmadım dinle bak!" Diyerek en son hastane de olanları anlatmaya başladı. " Hasta yakınlarından biri doktorlardan birine saldırdı.. Adam sarhoşmuş. Güvenlik görevlileri geldiler. Ama onlarada saldırdı. Zor zapdettiler adamı. Polis geldi falan... Diyince yine kendi yaşadıklarımı hatırladım. Pelin'in şahit olduğu olay benimkilerin eline su bile dökemezdi. " Sen neler yaptın zorlandın mı yerleşirken. " " Yok! Dedim iskelet kupamdaki çayımdan yudumlarken. " İyi bari. Bir kaç gün de dinlenir öyle başlarsın işe. " " Nerdeee! Daha eksiklerim var. Bu bir kaç günde alışverişe çıkıp o eksiklerimi tamamlayacağım. Sonra bir daha zor olur. Son gün dinlensem yeter bana. " Dedim ayağa kalkarken. Masadaki boşları toplarken bir yandan çayımı yudumluyordum hâlâ. Pelinde ayaklanıp yardım etmeye başlayınca, " Sen kahveleri yap ben toplarım masayı. Kahve, fincan ve cezve. Hepside sol üstteki dolapta. " Pelin dediğimi yapıp kahve malzemelerini dolaptan indirdikten sonra ağır ateşte kokusu evin her yerine dağılan köpüklü kahvelerimizi pişirken bende masayı temizlenip bulaşıkları makineye koydum. Ardından buzdolabında kavanoz içinde bekleyen top çikolatalardan çıkarıp küçük bir tabağa koyarak tepsiye aldım. Pişen kahveleride tepsiye yerleştirip salona geçtik. Sohbetimizi kaldığı yerden kahvelerimizi içerek devam ettirdik. ***** Akşam olduğunda güzel bir gün geçirmenin keyfî ile huzurlu bir şekilde salona geçtim yine. Gün boyunca atıştırınca karnımda açıkmamıştı. Kendimi yerdeki halının üzerine bırakıp boylu boyunca uzandım. Bu hareketi seviyordum. Kemiklerimi rahatlatıyordu. Kollarımı ve bacaklarımı açıp olabildiğince esneyerek gerindim. Sonra gözlerimi kapattım. Pencereye vuran yağmur damlalarının sesini dinlemeye başladım. Yağmur başlamıştı. Bi söz duymuştum. Rize'de haftada iki kere yağmur yağar. Bi Pazartesi den Perşembe'ye birde Perşembe'den Pazartesi'ye. Tabi bunu espiri olsun diye söylüyorlardı. Ama anlatmak istenen buralarda sık sık yağmur yağdığıydı. ***** Aradan günler geçmiş iznimde bitmişti. Oturmuş bir düzenle erkende kalktım bu sabah. Önce rutin işlerimi hallettim. Ardından mutfağa geçip kendime bir sandviç hazırlayarak çantama koyduktan sonra cüzdanımı ve telefonumu da yanına attım. Odama dönüp hızlıca üzerimi giyinip çantamı, vestiyerden şemsiyemi ve anahtarımı da alıp evden çıktım. Kapıyı kilitleyip merdivenleri inerken bisikletimin girişte olmadığını hastanede kaldığını bir kez daha hatırlayınca canım sıkılsada yapacak bir şeyim yoktu. Binadan çıkıp şemsiyemi açtım. Hızlı adımlarla ana yola doğru yürürken, en kısa sürede bir araba lazım sana Ada. Dedim yine kendime. Nihayet yola ulaşıp bir süre bekledikten sonra gördüğüm ilk taksiye işaret çekip durdurdum. Arka kapıdan içeriye girdiğimde yağmurda artmaya başlamıştı. Geçen on, hadi on beş dakikanın ardından acil girişinde durduk. Ücreti ödedikten sonra inip hızlı adımlarla içeriye attım kendimi. Direk hemşire odasına yürüyüp üzerimi değiştirerek çıktığımda aklıma gelen şeyle aniden durdum. Metin... Dedim gayri ihtiyari. Tedirgin şekilde etrafıma bakındım hemen. O sahtekâr pislik hâlâ buradamıydı acaba. Kendi etrafımda bir tur dönerken gözlerim her köşede onu arıyordu. " Ada! " Duyduğum adımla anında arkamı döndüm. " Beni mi arıyorsun yoksa? "
" Git başımdan Fikret. " Ne bileyim. " Ve malın tekisin." Diyip yanından geçerek ilerledim. Evet Metin denen pislik yoktu. Onun yerine kendini komik sanan bu Fikret salağı vardı. & Bütün günü Pelin Hüsamettin ve kantin ortasındaki alanımda ve acil gelen hastalarla geçirdim. Ne yalan söyleyim iyi gelmişti hastanede olmak. Son aylarda ki rahat zamanlarımdaki gibi hissediyordum. Gün bitip çıkış saatim gelince Pelin'le birlikte çıktık. Ben bisikletimi almaya giderken vedalaşıp ayrıldık. Açık otoparkta duran bisikletimin yanına gelip onu hâlâ öylece görünce ne yalan söyleyeyim şaşırdım. Çoktan birileri alıp gitmiş de olabilirdi. Eve kadar olan yol uzundu. Dikkatli şekilde sürmeye devam ederken kırmızı bir aracın bayadır arkamdan geldiğini görünce rahatsız oldum. Belki de tesadüftü. Ama huylanmıştım bir kere.
Gözlerimi açtığımda yağmurdan oluşan su birikintisi içinde yatıyordum. Park hâlindeki bir araca çarpıp yere savrulmuştum. Esnaftan iki kişi gelip teleşla beni yerden kaldırırken nefes nefese arkama baktım. O kırmızı araç yoktu şimdi. & Eve taksiyle geldim. Kırılan bisikletimi de bagajda getirip apartman girişine bırakıp koşarak çıktım daireme. Kapıyı açıp kendimi içeriye attıktan sonra kapımı üç kere kilitleyip sırtım kapıda kendimi yere bıraktım. Elim ayağım hâlâ titriyordu. Kimdi neden beni takip ediyordu. Yoksa İzmir'de ki o sapık beni burada da mı bulmuştu. Korkum iyice artmıştı. Yerimden kalkıp telefonumu çıkardıktan sonra çantamı vestiyere bırakarak hızla odama koştum. Üzerimdeki ıslak kıyafetleri çıkarıp kenara bıraktıktan sonra kışlık pijamalarımı giyip oda kapımıda kilitledim. Yatağıma girip tepeme kadar çektim yorganı. Yastığıma sarıldım. Korkuyla ağlamaya başlarken, Keşke... Dedim. ***************************** Eveeet canlarım bölüm sonu.
|
0% |