Yeni Üyelik
9.
Bölüm

K.8 Yardım et Karadenizli! -2

@azamet_29_2

Selaaaam canlarım. KİTAPPAD ariza verdiği için yeni yayınlayabildim.

Hatalarım varsa affola. Şaşı görüyor yazar 😁 yarın düzeltirim artık 😅

 

Keyifli okumalar dilerim 🤗 🌹

 

🌊🌊🌊

 

Boş evlerin arasında duyduğum yankılı sesi duyunca bir elim korkuyla dudaklarıma gidip atacağım çığlığı engellerken diğer elimle arama tuşuna bastım.

 

İkinci çalışta açıldığında duyduğum güven veren sesi duyunca yalvarırcasına konuştum.

 

" Karadenizli! Yardım et!

Peşimde. Ne olur yardım et!"

 

" Ada!

Ada sen misin? "

 

" Ya- yar- dım...

Et lütfen! "

 

Dedim kısık sesimle konuşmaya çalışırken ama ağlamaktan zor konuşuyordum.

 

" Ada ne oluyor?

Peşinde biri mi var? Tehlikede misin!"

 

" Evet peşimde."

 

" Neredesin?

Hemen yerini söyle."

 

" Bi-bilmiyorum.

 

" Ne? "

 

" Kaçırıldım. Beni zorla getirdiler neredeyim bilmiyorum. Elinden kaçtım ama karanlık ve ağaçlık bir yerdeyim. Bungalov evler olan bir yer. Korkuyorum!"

 

" Tamam...

Tamam önce sakin ol!"

 

Dedikten sonra geriye doğru,

 

" Dayı burada kal ve birşey olursa beni idare et."

 

" Ne oluyor uşak!? "

 

" Sonra dayı. Ziya adamları çağır çıkıyoruz çabuk!"

 

Diye bağırdı. Duyduğum konuşmaların ardından bana döndü,

 

" Ada sakin olmaya çalış tamam mı?

Ve hemen konum at bana."

 

" Adaaa.! "

 

" Olamaz!"

 

Korkuyla aldığım derin nefesler arasında,

 

" Bulacak!

Beni bulacak! Yardım et!

 

" Ada!

Ada sakinleş!

Konum at bana hemen! "

 

Derin bir nefes alıp gözlerimi sildim. Bir yandan konum atmaya çalışırken bir yandan etrafıma bakıyordum ara ara.

 

" Ada! Boşuna uğraşma!

Benden kaçamazsın! Seni bulurum!"

 

Konumu atar atmaz kulağıma dayadım telefonu.

 

" Attım! Çabuk ol lütfen! "

 

" Kahretsin."

 

" Ne oldu? " Dedim yine ağlamaya başladım. Neden öyle söylemişti.

 

" Ada yoldayım. Korkma."

 

Yine yanındaki ile konuştu,

 

" Bas gaza Ziya bas!

 

Ada peşindeki kim?

Nişanlın mı? "

 

Sorduğu soruya cevap verecekken bir anda karşımda gördüğüm Egemen ile birlikte kocaman bir çığlık attım.

 

*****

 

DEMİR

 

Akşam yemeğini yedikten sonra salondaki koltuğa geçtim babaannem ve dayımla birlikte.

 

Bu akşam yalnızca biz vardık evde. Yalçın ve yengem sabahtan beri dışarda alışveriştelerdi. 31 Aralık'tı ya illa o alışveriş yapılacaktı.

 

" Bu gece gelmeyecaklar galiuba. Anma da meraklularmuş elalemun adetlarina. "

 

Dedi babaannem. Sevmezdi yılbaşı kutlamalarını. Ben de ona çekmiştim.

 

" Bi çam ağacuda biz mi koysayduk salonun ortasuna acaba. Şoyle şominenun yani başuna."

 

Bir yandan sırıtıyordu bunu söylerken.

 

" Tobe de! İstemam! Herkesun âdetu kendina. Onlar kurban bayramu kutlaimi. Yada Ramazan bayramu? De, get!"

 

Biz babaannemin tepkisine gülerken kapı açılıp abim ve yengem girdiler. Arkalarındanda şoförü Bilal. Tabi elleri paketlerle ve çantalarla doluydu.

 

Yengem şöyle bir bakış atttıktan sonra selam bile vermeden üst kata çıkarken abim yanımıza gelip oturdu yorgun.

 

" Bilal yukarı bırak onları. Sen de git dinlen. Mehmet'i yolla bana."

 

" Peki beyim. "

 

" Gelin hanum her geçan gun biraz daha sevecen oluyor maşallah. "

 

" Rahat bırak kadını babaanne. "

 

" Biraktuk zaten.

Ondan bu hâlleru. Eskidan böylemuydu. Saygı varidi buyuklere.

 

Şuna bak! Magazayu boşaltmiş yinada surat bir karuş.'

 

" Demir' in sayesinde babaanne."

 

Sonunda laf bana gelmişti işte.

 

" Demir ne alaka."

 

Diyen dayıma bakmadan verdi cevabı.

 

" Masajcı kızlar esprisi bana dünyanın parasına ve zamana mâl oldu."

 

" Parayla ve zamanla kurtardıysan şükret abi. "

 

Dedim inadına.

 

" Demiiir.

Ya senin benimle derdin ne? "

 

Derken tıslayınca benim de sabrım taştı.

 

" Asıl senin benimle derdin ne? Kaldığım otele paldır küldür gelip, odama destursuz girip, saçma sapan konuşan sen değil misin?

 

Senin herşeyi konuşma hakkın varsa benimde var. Senin karşında on beş yaşındaki bir Demir yok artık. Saygı görmek istiyorsan sende saygı göstereceksin Yalçın Bey."

 

Hırsla kalktı yerinden. Şaşırmıştı. Sinirle havaya kaldırdığı işaret parmağı bana çevrilmiş bakarken yukardan aşağıya süzdü resmen. Sonrada yanımda duran bastona bakıp söyleyeceği şeyden vazgeçti. O an hâlime acıdığı o kadar belliydi ki. Derin bir nefes bıraktı sonra.

 

" Seninle hiç uğraşamayacağım."

 

Dediğinde ben hazırım diyen yengemi gördük merdivenlerin başında. Üzerinde şık bir kıyafet omuzlarında tüylü şal ve fuul makyaj iniyordu.

 

" Üç ihtiyar oturun siz. Ben karımla yemeğe çıkıyorum."

 

Arkasını dönüp karısının inişini karşıladı. Sonra da koluna takıp kapıdan çıkarlarken yengem yine bir bakış attı sadece.

 

Şuan nispet yapıyor olsada Yalçın yengemin kestiği cezayı çekiyordu aslında. Masajcı kızların yanına gitme cezası.

 

" Tavus kuşu kılıkli kari. Nerdenda aldu bu uşak senu? "

 

Dediği şeye gülmeye başladığımızda bu kez,

 

" Bi torun bila veremedun kucağimuza. "

 

Dediğinde durdum. Uzun zamandır evlilerdi ama babaannemin istediği torun olmamıştı. Sorun kimde bilmiyorduk. Ama sormuyordukta. Sonuçta kendi özelleriydi.

 

Babaannem yengeme buluyordu suçu. Kısır karı diyordu arkasından. Yerinden kalktı.

 

" Asabum bozuldi. Gidip namazımu kılıp yatacağum."

 

Babaannem yerinden kalkıp ağır ağır yürüyerek merdivenlere yöneldi. Basamakları tutunarak ve ağır ağır çıktı yine.

 

" Yalçın efendu babaannenu kizdirmayu başardu yina."

 

" Burnu Kaf dağının tepesine çıktı iyice. Ama az kaldı."

 

Önümüzdeki toplantı da görüşeceğiz büyük CEO Yalçın Bey ile. Yerinde doğruldu dayım.

 

" Müdürlerle konuştun mu? "

 

" Konuştum. Toplantı da benim tarafımı..."

 

Derken koltuğun üzerindeki telefonumun sesiyle yana döndüm. Ekranda gördüğüm numara tanıdık değildi.

 

" Kim olabilir bu saatte?"

 

Diyerek elime alıp ikinci çalışta açtım.

 

" Alo." Dediğimde,

 

" Karadenizli! Yardım et!

Peşimde. Ne olur yardım et!"

 

Hiç beklemediğim o sesle anında ayağa fırladım. Panik ve korkusunu buradan hissettim.

 

" Ada!

Ada sen misin? "

 

" Ya- yar-dım...

Et lütfen! "

 

Kekeleyerek ve ağlayarak konuşuyordu.

 

" Ada ne oluyor?

Peşinde biri mi var? Tehlikede misin!"

 

" Evet peşimde."

 

" Neredesin?

Hemen yerini söyle."

 

" Bi-bilmiyorum.

 

" Ne? "

 

" Kaçırıldım. Beni zorla getirdiler neredeyim bilmiyorum. Elinden kaçtım ama karanlık ve ağaçlık bir yerdeyim. Bungalov evler olan bir yer. Korkuyorum!"

 

" Tamam...

Tamam önce sakin ol!"

 

Derken koşar adım kapıya yürüdüm. Vestiyerden kabanımı alıp,

 

" Dayı burada kal ve birşey olursa beni idare et."

 

Dedim.

 

" Ne oluyor uşak!? "

 

" Sonra dayı sonra."

 

Kapıyı açıp,

 

" Ziya! Adamları çağır çıkıyoruz çabuk!"

 

Diye bağırdım. Ardından Ada'ya,

 

" Ada sakin olmaya çalış tamam mı?

Ve hemen konum at bana."

 

" Adaaa.! " Arkadan geldiğini duyduğum ses ve,

 

" Olamaz!"

 

Diyişi... Sonra korkuyla alıp verdiği derin nefesler...

 

" Bulacak!

Beni bulacak! Yardım et! "

 

" Ada!

Ada sakinleş!

Konum at bana hemen! "

 

Derken gelen araca doğru koştum. Ziya, Metin, Hasan ve Hüseyin...

 

Hazır olan iki araçtan öndekine bindim Metin'in açtığı arka kapıdan. Benden sonra binen Metin ve diğerleri ile hareket ederken telefon hâlâ kulağımdaydı.

 

Ada'nın nefes seslerini duyuyordum.

Şuan neredeydi?

Kim neden kaçırmıştı?

Ne haldeydi?

Yaralı bile olabilirdi. Hiç birşey bilmiyordum ve bu endişeli belirsizlik canımı çok sıkıyordu.

 

Hadi ada hadi. At şu konumu!

 

Dedim kendi kendime. Şuan yardımıma ihtiyacı vardı bir an önce yardımına yetişmek istiyordum.

 

" Ada! Boşuna uğraşma!

Benden kaçamazsın! Seni bulurum!"

 

Arkadan gelen sesle birlikte duydum mesaj sesini. Ardından Ada'nın sesi geldi.

 

" Attım! Çabuk ol lütfen! "

 

Gelen mesaja ve konuma baktım. Yakın değildi.

 

" Kahretsin! " Derken Zeki'ye attım konumu.

 

" Ne oldu? "

 

Derken ağlamaya başladı yine. Rahatlatmak için,

 

" Ada yoldayım. Korkma.

Bas gaza Ziya bas!"

 

Buraya başka şehirden gelmiş, sınırlı sayıda arkadaşı olan birini kim neden kaçırsındı ki. Aklıma ilk gelen nişanlısı olmuştu. Çünkü arkasından Ada! Diye bağırıyordu. Tanıyordu yani. Ada'ya döndüm.

 

" Ada peşindeki kim?

Nişanlın mı? "

 

Ada'dan cevap beklerken sadece çığlık sesini duydum.

 

" Ada! "

 

Diye bağırdım yumruğumu yanımdaki kapıya geçirerek.

 

" Ada iyi misin?

Ada cevap ver!

ADA! "

 

" Bırak!

Bırak beni! "

 

Tek duyduğum çığlık çığlığa kurtulma çabalarıydı.

 

" Adi pislik herif bırak!

Bırak beni İMDAAATT! "

 

" Ada! Ada iyi misin Adaaa!? "

 

Bana cevap vermesini isterken,

 

" Benden kaçabileceğimi sanıyordun.

Bana yaptığını sana ödetmeden kurtulabileceğinimi sanıyordun? "

 

Diyen diğer kişiyi duydum. Bir erkekti. Ada beni duymuyordu ama ben gittikçe uzaklaşan seslerini duyuyordum.

 

" Egemen bırak beni.

Bırak lütfen! "

 

" Bırakmam Ada!

Seni kimseye bırakmam.

İstesende istemesen de benimle kalacaksın."

 

Şuan orada olmak onu o adamın elinden almak istesemde tek yapabildiğim çaresizce ikisini dinlemekti.

 

" Hastasın sen!

Aklını kaçırmışsın.

Delinin birisin.

 

Asla yanında kalmam. Asla! "

 

" Ada dur! "

 

" Aaahhh!! "

 

Duyduğum çığlıkla Ada! Diye bağırdım.

 

Ama sadece sessizlik vardı.

 

" Kesin başına bir şey geldi.

Ziya bas şu gaza bas lan bas!!"

 

*****

 

ADA

 

Gördüğüm Egemen ile şuan bir kâbusun ortasında gibi hissettim. Etraf karanlık eğimli bir toprak üstündeki ağaçların ve çalıların arasında boş bir evin balkon altında saklanmış yardım beklerden elinden kaçtığım adam bir anda karanlığın içinden çıkmıştı. Aniden kolumdan tutup beni kendine doğru çekip balkonun altından çıkarırken korkuyla bağırdım.

 

" Bırak!

Bırak beni!

Adi pislik herif bırak!

Bırak beni İMDAAATT! "

 

Egemen'in elimden kurtulmaya çalıştığım sırada elimdeki telefon kayıp düşerek karanlıkta kayboldu.

 

Bir yandan beni de çekiştirerek yürürken,

 

" Benden kaçabileceğimi sanıyordun?

Bana yaptığını sana ödetmeden kurtulabileceğinimi sanıyordun.?"

 

Dedi.

 

" Egemen bırak beni.

Bırak lütfen! "

 

" Bırakmam Ada!

Seni kimseye bırakmam.

İstesende istemesen de benimle kalacaksın."

 

" Hastasın sen!

Aklını kaçırmışsın.

Delinin birisin! "

 

Derken hırsla çektim kolumu elinden.

 

" Asla yanında kalmam. Asla! "

 

Hızlı adımlarla geriye doğru yürüyerek kaçarken,

 

" Ada dur! " Dediğinde çok geçti. Karanlıkta farkedemediğim boşluğa doğru düşerken buldum kendimi.

 

" Aaahhh!! "

 

&

 

Vücuduma batan dalların arasında aşağıya doğru yuvarlanan bedenimin her yerinde kesik ve ağrılar hissediyordum. Sonunda durduğumda en kötü acıyı ayak bileğimde ve sırtımda hissettim. Gerçekten çok acıyordu. Önce ellerimin sonra dizlerimin üzerine kalkarken daha fazla hissettiğim o acıyla inledim. Ayak bileğimdeki ağrıya bakılırsa burkulmuştu ve kısa süre içinde şişecekti.

 

Ve sırtımdaki acı. Dallardan biri sırtımda kesiğe sebep olmuştu sanırım. Elimi acıyan yere bastırarak ve ağırlığımı sol ayağıma vererek yavaşça kalkıp kollarımı kendime dolabım. Zangır zangır titriyordum. Düştüğüm tarafa çevirdim gözlerimi. İnşaatı devam eden evleri aydınlatan elektrik direklerinin zayıf ışıkları arasındaki evlere baktım. Oldukça yüksekten yuvarlanmıştım. Ama bu değildi şuan ki derdim. Bir an önce buradan uzaklaşmalıyım. Diye düşünürken,

 

" Adaaa! "

 

Diye bağıran Egemen'in sesiyle yerimde sıçradım. Anında sesin geldiği yöne dönerek etrafıma bakındım ama sadece karanlık vardı.

 

Hemen gitmeliyim!

Hemen buradan gitmeliyim!

 

Diyerek ve aksayarak uzaklaşırken bir yandanda Allah'a yalvarıyordum.

 

Allah'ım yardım et.

Ne olur bana yardım et.

 

O anda aklıma Karadenizli geldi. Anında durdum. Az önce konumunu attığım bu yerden uzaklaşırsam beni nasıl bulacaktı. Beni bulamazsa ben nasıl kurtulacaktım buradan, kim yardım edecekti. Telefonda yoktu artık.

 

İki arada kalmışlığın verdiği panik ve artan korkuyla aklıma gelen diğer fikre yöneldim.

 

Saklanmak! Hemen bir yere saklanmalı ve beklemeliydim. Yapacak başka bir şeyim yoktu. Kaçsamda bu karanlıkta yönümü bulamaz daha kötü kaybolurdum.

 

Çalıların arasına doğru hızlı ama aksak adımlarla ilerlerken bir kez daha duydum onu.

 

" Ada neredesin?

Cevap ver. Ada! "

 

Daha da hızlanmaya çalıştım.

 

" Ada buralar ormanlık alan.

Yılanlar akrepler hatta domuz bile var. Ben bulamazsam onlar bulur seni."

 

Yılan?

Akrep?

Domuz?

 

Taş kesildim. Ayaklarımın dibinde yılan ve akrep olduğu hissi korkumu tetkiklerken, olabilir mi diye düşündüm.

 

Evet olabilirdi! Ama hiç biri Egemen'den daha korkunç görünmüyordu şuan gözüme.

 

Devam edip başardığım kadarıyla hızlı ilerledikten sonra büyük ve kalın olan bir ağacın arkasındaki bodur çalılara yürüyüp arasına girerek yere oturdum. Dizlerimi kendime çekip kollarımı kendime sardım biraz olsun ısınmaya çalışarak. Ama zordu. Yağmur, soğuk, adrenalin ve korku iliklerime kadar işlemiş üşürken dişlerim birbirine vuruyordu.

 

" Adaaa! "

 

Egemen'in devam eden seslenişleri arasında saklanmaya devam ettim.

 

" Ada sana zarar vermeceğim. Özür dilerim! Ne olur çık! "

 

Egemen'in yalan olduğunu bildiğim sözleri ile gözyaşlarım gözlerimden taşmaya başladı. Bana bunu nasıl yapardı. Nasıl korktuğumu göre göre aylarca nasıl devam ederdi yaptıklarına.

 

Bana o paketleri yollayan kendisiyken, ben korkup onu aramış ona sığınmıştım. Sarılıp defalarca ağlamıştım kolları arasında. Meğer ondan korkup ona koşuyormuşum. Bir yılana... Onun yüzünden aylarca korkulu kabuslarla dolu geceler geçirmiştim.

 

İnanamıyordum... Kim bilir nasılda alay etmişti benimle. Nasıl da keyif almıştı. Sonunda kurtuluşu kaçmakta bulup onun yüzünden yıllarca yaşadığım şehirden bile ayrılmıştım.

 

Lâ*et olsun Egemen sana. Lâ*et!

 

Dedim daha çok ağlamaya başlarken.

 

" Ada çık ortaya konuşalım.

Hava çok soğuk. Yağmur yağıyor.

Sen alışık değilsin dayanamazsın. Hasta olacaksın."

 

Beni ortaya çıkarmak için anlattığı yılanlı hikayeden sonra şimdide ikna yoluna başvuryordu.

 

Bir anda yakınımda duyduğum hışırtılarla yanıma döndüm. Ağlamama karışan şiddetli hıçkırıklarımı ellerimi ağzıma kapatarak yolladım içime doğru. Sesimi duyarsa beni bulur korkusu kalbimi yerinden sökecek kadar şiddetliydi. İçimden,

 

Karadenizli yetiş...

Ne olur... Diye yalvarırken yine onu duydum. Bir türlü bırakmıyordu peşimi.

 

" Ada! Buralarda bir yerdesin biliyorum. Sabaha kadar da olsa seni bulurum. Güzellikle çık ortaya. Eve dönelim. Konuşalım. Bak hasta olacaksın. Ateşin çıkarsa kolay düşmez biliyorum. Hadi inat etme."

 

Nasıl yapıyordu bunu. Dakikalar önce bana saldırmışken nasıl hiç birşey olmamış gibi hareket ediyor, konuşuyordu. Bu güne kadar çok iyi gizlemişti karakterini. Akıl sağlığı gerçekten yerinde değildi.

 

Duyduğum hışırtılı sesler benden uzaklaşmaya başladığında kendime gelip düşündüm. Aklıma gelen şeyle yavaşça ayağa kalkarken etrafıma bakınıyor bir yandan ellerimi hızlı hızlı kollarıma sürterek ısınmaya çalışıyordum.

 

Umarım iyice uzaklaşmıştır.

 

Aşağı düştüğüm yöne çevirdim gözlerimi yeniden. Ağaçların arasından yayılan zayıf ışıklara baktım. Evlerin olduğu yerden yansıyordu. Sonra eğilip ayak bileğime dokundum. Acı yerli yerinde ve bileğim şişmeye başlamıştı. Gözlerimi ellerimle sildim.

 

Başka çaren yok Ada.

 

Deneyecek yukarıya çıkmaya çalışacaktım. Bunu sessizce yapabilirsem kurtulma şansım artar diye düşünüyordum.

 

Yavaşça yerimden çıkıp çalıların arasında ilerlerken sessiz olmak için azami gayret gösteriyordum.

 

Bir kaç adım daha atmıştım ki Ada! Diyen Egemen'le resmen bir çığlık atarak arkamı dönerken olduğumnyere düşerek oturdum.

 

Karşımda gördüğüm çamurlu ayakkabılardaki gizlerimi yavaşca yukarıya doğru kaldırırken ışıkta gördüğüm yarısı kan içinde olan yüzle bir kez daha çığlık attım.

 

" Demek buradaydın. "

 

Çamur haline gelmiş toprakta geri geri sürünürken elindeki kalın ağaç dalını kaldırıp bana doğru uzattı.

 

" Sen çok yaramaz bir kızsın Ada.. Bak bana ne yaptın..."

 

Aşırı derecedeki sakin konuşması filmlerdeki psikopatları hatırlatıyordu. Korkuyla yutkunurken göz yaşlarım yine dolmaya başladı gözlerime.

 

Bana doğru bir adım daha attı.

 

" Canımı yaktın... Ada...

Hemde çok..."

 

" Uzak dur benden.

Yaklaşma bana Psikopat manyak."

 

Üzerime eğilip yakamdan tuttuğunda bir çığlık daha attım. Aynı anda bir el silah sesi duydum. Egemen'in korkuyla yukarıya çevrilen gözlerinin ardındanda adımı.

 

" Adaaa!" Diyen oydu. Karadenizli!

 

" Adaa! Ada neredesin! "

 

Egemen'in öfkeli gözleri bana döndü.

 

" Seni uyanık kız.

Demek nişanlını çağırdın."

 

" Ada ses ver nerdesin. ADAAA! "

 

Karadenizli bağırmaya devam ederken Egemen yerinde doğruldu.

 

" Bu iş burada bitmedi Ada.

Seni kimselere vermeyeceğim."

 

Derken elini kanlı yüzüne sürdü. Sonrada uzanıp yüzüme bastırdı elini. Aynı bir çığlık daha attım.

 

" Adaa! "

 

" Lâ*et olasıca."

 

Diyen Egemen gerileyip koşarak ağaçların arasında kaybolurken ben artık kopmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

 

Az sonra üzerimden geçen el feneri ışığı ile ADA! Diyen Karadenizlinin sesini duydum yeniden.

 

" Zeki ışık tutun buraya! "

 

Diye bağırdıktan sonra küçük yamaçtan yanıma doğru inerken el feneri ışıkları arttı. Tam yanıma geldiğinde ellerimi yüzüme kapatıp ağlamaya devam ederken, ellerini hissettim. Bedenimde dolaşan.

 

" Ada. İyi misin?

Yaralı mısın? "

 

Üşüyor titriyor yaşadığım korkudan dilim tutulmuştu. Konuşamıyordum.

 

" Ada!"

 

Başımı iki yana salladım sadece.

 

" Tamam korkma.

Geldim buradayım..."

 

Kollarımdan tutup yavaşça kaldırdığında tir tir titriyordum. Kollarımı kendime sararken omuzlarımda sıcak bir kalınlık hissettim. Kendi kabanını omuzlarıma bırakmıştı.

 

" Giy hemen bunu."

 

Kollarımı kabanın kollarından geçirirken hâlâ ağlıyordum.

 

Bu sırada diğer yanıma adamlarından biri daha geldi. Kimdi bilmiyorum çünkü sadece önüme bakıyordum. İkisi birden kollarıma girdi.

 

" Hadi çıkalım." Dedi.

 

Ama attığım ilk adımda canım yanınca inledim.

 

" Ada!? "

 

" Bileğim.

Düşerken bileğimi burktum."

 

Kolunu arkadan belime sardı. Zorlukla geldiğimiz düzlükte birden yüzüme yansıyan parlak ışıkla, gözlerimi kapadığımda

 

" Bu ne? " Elleri yüzümde.

 

" Yaralı mısın.

Başını mı çarptın?

 

Yoksa... Yoksa o mu yaptı? "

 

Aşağıdaki son görüntüler zihnime hücum ederken delirmiş gibi ağlamaya başladım. Ardından bulanan şuurum, bitkin düşen bedenim ve gücü kesilen dizlerim yüzündem olduğum yere bıraktım kendimi.

 

Yere düşmeyi beklerken bir anda sarılan kollar engelledi.

 

" Ada!

Ada iyi misin? "

 

Başımı iki yana salladım

 

Değildim. Hiç iyi değildim.

Sonsuza kadar uyumak herşeyi unutmak istiyordum.

 

Yerden yükseldi bedenim. Beni kucağına kaldırken bağırdı.

 

" Toparlanın gidiyoruz."

 

Hâlâ yağan yağmurun altında başımı aciz bir şekilde göğsüne yasladım. Sonra arabaya bindik. Beni kucağına yatırıp sıkıca sardı kabanını.

 

Gidip gelen şuurumla,

 

" Bas gaza Zeki. Eve gidiyoruz! "

 

" Tamam abi."

 

" Metin senin adamı çağır gelsin."

 

" Hemen arıyorum abi."

 

Konuşmaları duysamda itiraz edemiyor, kendi evime gitmek istiyorum diyemiyordum..

 

" Ada..." Dedi.

 

" Ada aç gözlerini. "

 

" Olmaz! "

 

Dedim. Sonra dolanan dilim ve mırıltıyla devam ettim.

 

" Seni görürsem ölürüm! "

 

" Yok öyle bir şey Ada!

Gözlerini aç ki iyi olduğunu bileyim..."

 

" İyi değilim...

Hi..iç! İyi değilim... "

 

Derken tekrar ağlamaya başladım ellerimi yüzüme kapatarak. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ederken sonunda kayıp gittim karanlığa.

 

*****************************

 

Evet canlarım bölüm sonu.

Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın oluyor. 🤗🤗

 

Loading...
0%