Yeni Üyelik
3.
Bölüm

💥K.1 Husumet.

@azamet_29_2

İki adam büyük siyah masanın önünde birbirlerine nefret dolu bakışlarla otururken masanın diğer tarafındaki büyük koltukta oturan Bakır lakaplı 55 yaşlarında kızıl saçlı adam ikisine bakıyor, çok umursamadıklarını bildiği halde son yarım saattir ikisine birden dil döküyor nasihat ediyordu.

" İkinizde dediklerimi anladınız umarım." Dedi sonunda.

" Kabul etmiyorum! "

Dedi Kılıç dişlerinin arasından.

" Bu herifle aramızdaki husumet kalkmaz dayı."

" Kalkacak Kılıç.
Siz başlatınız ben bitiriyorum!"

" Ben hiç bir şey yapmadım dayı." Dedi Şahan.

Bakır ikisininde dayısıydı.
Kılıç duyduğu cümle ile hırsla Şahan'ı yakalarından tutarak ayağa kalktığında Şahan da kalkmak zorunda kalmıştı.

Bakır bıkkın şekilde elini alnına bastırdı.

Kılıç kendine doğru çektiği Şahan'ın yüzünü yüzüne yaklaştırırken hırlayarak konuştu.

" Sen değilmisin lan depolarımı yaktıran! Sen değil misin lan adamlarımı öldürten!? Şerefsizin dölü."

" Hoop, dur orda!

Kesinlikle benimle bir ilgisi yok. Ne diye senin depolarını yaktırayım?
Ve bir daha babama laf etme lan! Yoksa karışmam! "

" Başlarım lan senden de babandan da!
Söyle lan o zaman!
Seni gördüğünü söyleyen, resimlerini çeken adam nerede. Neden birdenbire ortadan kayboldu. Sen kaybettin değilmi lan adamı!?"

Dişlerini sıktı Şahan.

" Ayakta uyuyorsun Kılıç efendi.
Belli ki birileri bizimle oynuyor."

Kılıç adamı silkelerken,

" Asıl sen oynuyorsun lan! Herkese yutturursun ama ben yutmam lan!
Ama az kaldı.
Az kaldı Şahan.!
Derini tuzlamama az kaldı! "

" KESİN LAN! "

Diye bir gürleme duyuldu.

" Oturun yerinize! "

Diye bağırdı Bakır. Kılıç bir dayısına baktı, bir de elindeki Şahan'a. Sonrada adamı koltuğa savurarak yerine oturdu.

Bakır elini masaya vurarak devam etti.

" Bundan sonra aranızda en ufak sürtüşme duymayacağım.
Siz birbirinizi bile idare edemezken benim pazarımı nasıl idare edeceksiniz lan.

Büyüklerin gözüne batarsanız Nah! Geçersiniz benim yerime. 20 gün gıkınız çıkarsa ikinizinde dilinizi ben keserim."

Kılıç öfkeyle, Şahan tek kaşı havada bakıyorlardı birbirlerine.

" El sıkışıp barışın şimdi!"

İkisi birden aynı anda adama baktılar Bakır geriye yaslanarak,

" Bakmayın öyle. Ben ne dersem onu yapacaksınız! "

İki adam istemeye istemeye ayağa kalktılar.

Teyze çocukları dayılarının işini devam ettirecek kişi olarak seçilmek için yer altındaki ağaların ve dayıları ne derse uymak zorundaydılar. Büyükler kuralları koyar küçükler de uyardı. Büyüyebilmek için kurallara uymak zorundaydılar.

20 gün. Dedi Kılıç.
Sadece 20 gün sonra benimsin Şahan.

İçinden konuşuyordu elbette.

" Hadi.." Dedi Bakır dürtmek için.

İki adam aynı anda uzattılar ellerini. Tokalaştıktan sonra yerlerine oturdular.

Şahan da Kılıç gibi içinden konuştu.

20 günü sikeyim. Sana 15 gün Kılıç. 16. Gün mezardasın.

" Hadi gidin şimdi."

İki adam ayağa kalkıp kapıya yöneldiğinde.

" Haa! " Dedi Bakır.

" Gözüm üzerinizde. Büyüklerinde ona göre!
İkinizden birinin ayağı taşa takılsa diğerinin canını yakarım. Ona göre! "

Diye uyarmayı ihmal etmemişti.

İki adam mekandan çıkıp dışarda bekleyen adamlarının arasından geçerek arabalara yürüdüler. Kılıç adamı Levent'in açtığı kapıdan girip arka koltuğa oturduğunda sinirle koltuğu yumruklarken Şahan'ın bindiği araç çoktan uzaklaşmıştı.

Levent ön koltuğa geçtiğinde diğer adamı Ali, motoru çalıştırıp gaza bastı.

" Abi? " Dedi Levent arkadaki Kılıç'a dönerek.

" Ne oldu?
Neden çağırmış dayı bey?"

Hırlayarak konuştu Kılıç.

" Büyükler toplanıp bir karar verene kadar barışın demek için."

Levent şaşkın arkasındaki adama bakarken,

" Bakma öyle.
Emir büyük yerdendi uymak mecburiyetindeydik. Elini sıktım diye kafasına sıkmaktan vazgeçmedim.

20 gün! Sadece 20 gün sabretmek zorundayım. Sonra ellerimle tuza basacam onun ölüsünü."

" Abi! " Dedi Ali.

" O herif rahat durmaz. Seninle aynı şeyi düşündüğüne kalıbımı basarım.

20 gün bile beklemez. Biz daha önce davranmalıyız bence."

Dedi Levent.

" Olmaz. An itibariyle büyüklerin gözü üzerimizde. Dayımın da. Uslu uslu çıkacak kararı bekleyeceğiz. Mecburuz. O da bende."

" Bu iyi olmadı." Dedi Levent sıkıntılı.

" Her türlü tedbiri alacağız yinede."

Dedi Kılıç.

&

Bu sırada Şahan da arabasında sinir krizi geçiriyordu. Bir yandan oturduğu koltuğu yumruklarken bir yandanda Kılıç'a ağzına geleni sayıyordu.

Adamı Remzi Şahan'ın hâlini gördükten sonra ne olduğunu soramamıştı. Direksiyondaki Ertan bakmıyordu bile. Çünkü sinirini Remziden çıkarma ihtimali her zaman yüksekti.

" Remzi! "

Diye bağırdı Şahan, Remzi'ye korkusunu hatırlatırcasına.

" Emret abi."

" Ejder denen kiralığı bulun bana. "

Adam şaşıran bakışlarla arka koltuğa döndü.

" Ne bakıyorsun lan!? "

" Abi öyle biri varmı yokmu belli bile değil. Sadece adı dolaşıyor. Kimdir necidir in mi cin mi belli değil."

" Bul o zaman!
Bulmuşken de sorarsın in miymiş cin mi?
Bi adamı bile bulamıyorsan yanımda ne işin var Remzi."

Adam başını önüne eğdi.

" Tamam abi.
Sabah ilk iş araştırırım. "

" Böylelerinin mutlaka değnekcisi vardır. Önce onu bul."

" Tamam abi."

*****

Yol kenarında duran araçtan dışarıyı izliyordu iki adam.

" Remzi emin misin lan bu değnekçenin burada olduğundan? "

" Eminim abi."

" Gidip halledin, ben burdan sizi izleyeceğim. İki adam, Remzi ve Ertan arabadan inip yürüyerek kalabalığa karıştı. İkisinin de gözleri etrafta dolaşarak değnekçi dedikleri adamı arıyorlardı."

Fakat bu kalabalığın içinde adamı bulabilmek bir yana doğru kişiyi bulup bulmadıklarından bile emin olamayacaklardı.

İki adam bir süre kalabalığın içinde dolaştı durdu. Sonunda Remzi aniden durarak Ertan'ın koluna dokundu.

" Tam karşıdaki adam. Heykelin dibindeki dilenci.
Bu o!"

Ertan başına çevirip Remzi'nin gösterdiği kişiye baktı. Sonra da Remzi'ye.

" Abi bu adamın doğru kişi olduğundan emin misin?"

Elini çenesine koymuş adamı incelerken devam etti Ertan.

" Bu adamın değnekçi olma ihtimali neredeyse sıfır. Şu haline baksana bir deri bir kemik kalmış açlıktan ölmemek için insanlardan para dilenen bir dilenci bu."

Haklıydı Ertan. Şu an gördükleri adam üstü başı perişan ayakta bile duramadığı için yerde oturup insanlardan bir ekmek parası için 3-5 kuruş dilenen birinden ibaretti.

" Eminim. İşaretler bu adamı gösteriyor. Bugüne kadar bu adama gelinmiş."

" Abi bu iş olmazsa Şahan abi bizi şu denizin içine atar. Hem de ayağımıza taş bağlayarak."

Dedikten sonra yanında Remzi ile birlikte meydanın ortasına doğru yürüdü. Bir dakika kadar sonra dilenen adamın yanına geldiler. Remzi dahada yaklaşıp bir dizi üzerine çöktü. Dilenci anında karşısındaki zengin giyimli adama dönerek.

" Abiciğim, güzel abiciğim.
Bir ekmek parası, kurban olayım. Kaç gündür karnım aç.
Ne olur abim be, bir ekmek parası."

Remzi önce karşısındaki yaşlı adama baktı. Ardından da yanında dikilen Ertan'a. Sonra bıkkın şekilde yeniden yaşlı adama dönerek cebinden bir mavilik çıkarıp uzattı.

" Ben birini arıyorum." Dedi.

Adamın gözleri mavilikte,

" Birini mi? Abiciğim ben kimseyi tanımam bilmem ki. Bir ekmek parası."

Diyince gülümsedi Remzi. Ya bu adamın gerçekten hiçbir şeyden haberi yoktu, Remzi yanlış bir adam bulmuştu ya da çok iyi rol yapıyordu.

Birkaç saniye düşündükten sonra adamın kendilerini gizlemek adına numara yaptığına hükmederek,

" Benim Ejder'i bulmam lazım! "

Dedi. Dilenci adam anlamaz bakışlarla Remzi'ye döndü. Remzi tekrar etti.

" Benim Ejder ile konuşmam lazım! Ben de 10 milyonu var!
Söyle beni bulsun."

Sonra da cebinden küçük bir not kağıdı çıkarıp dilencinin eline mavilikle birlikte verdi.

" 24 saati var.
Yoksa başka birini bulurum."

Diyerek arkasına dönüp Ertan ile birlikte meydana doğru yürüyüp gözden kayboldular.

&

Az sonra Remzi ve Ertan birlikte lüks araca döndüler. Remzi arka koltuğa Ertan şoför koltuğuna oturdular. Şahan yanına oturan Remzi'yi yakasından tutup kendine çekti.

" Remzi İnşallah bir hata yapmamışsındır."

Remzi ister istemez yutkunurken geriye itip önde, şoför koltuğunda oturan diğer adamına seslendi Şahan.

"Mekana çek."

Aracın gidişinin ardından elindeki not kağıdı ve mavilikle kala kalan yaşlı adam ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Elindeki kağıdı açıp içinde yazan numaraya baktı.
Ne az önceki adamın ne anlattığını anlamıştı, nede not kağıdındaki numarayı.

Alık alık kağıda bakarken yanına bir kız yaklaştı. 15 dakikadır bu adamı ve yanına gelerek onunla konuşan Remzi' yi çok yakınındaki bankta oturmuş güneşlenirken dinlemişti.

Şahan'ın ve birçok kişinin değnekçi zannettiği bu dilenci aslında konuyla hiçbir alakası olmayan kendi halinde birinden ibaretti.

Bu düzeneği ilk sağlayan da bizzat kızın kendiydi. Ejder'e ulaşabilenler aslında kızın sürekli bu dilencinin yanında değişik kılıklarda gezmesinden dolayı ona ulaşabiliyorlardı.

*****

EJDER

Kız adamın elindeki not kağıdını aldıktan sonra iki mavilikte o verdi adama. Dilencinin yüzünde büyük bir gülümseme oluşurken yanından geçip gitti. Meydandan ayrıldıktan sonra otobüs durağına doğru ilerlerken elindeki kağıdı inceliyordu kız.

Üzerinde bir telefon numarası ve isim vardı. Bay Ş. Anlamıştı ki yeni patronu bu adamdı. Elindeki not kağıdını pantolonunun cebine sıkıştırıp yürümeye devam ederken başını kaldırıp gökyüzüne, ardından kolundaki saate baktı. Henüz 13:15'i gösteriyordu. Ve bugün hava gerçekten çok sıcak diye geçirdi içinden.

Otobüse binmeden önce bir dondurma yemesinde hiçbir sakınca yok diye düşünüp durağa en yakın büfeye ilerleyip tabakta olan dondurmalardan bir tane, bir de simit aldı.

Simiti küçük parçalar halinde bölerek güvercinlere attıktan sonra elindeki dondurmasının kapağını açıp etrafı izleyerek ve denizin sevdiği kokusunu içine çekerek yemeye başladı.

Dondurmasıda bittikten sonra yerinden kalkıp otobüs durağına doğru ilerledi. İstese evine kadar taksiyle de gidebilirdi ama yapmıyordu. Dikkat çekmiyordu. 2 dakika sonra gelen otobüse binerek Nişantaşı'nda bulunan evinin yolunu tuttu.

Bu işi kabul edecekse şu an itibarıyla 24 saat içinde notun sahibine ulaşması gerekiyordu.

Bir saat kadar sonra otobüsten bir kaç durak öncesinde inerek kalan yolu yürüyerek devam etti. Her ihtimale karşı her zaman tedbirli davranır bir gün yaptığının aynısını ertesi gün tekrar yapmazdı.

Evi Nişantaşı'nda 6 katlı bir binanın en üst katıydı. Yıllar önce almıştı terasıda olan bu bir artı bir evi. Bir daha da taşınmamıştı.

Oturduğu binanın önüne gelerek kapıyı açıp içeri girdi. Asansöre binip en üst katın düğmesine bastı. Bir dakika bile geçmeden asansör en üst katta durdu. Kız inip dairesinin önüne doğru adımlayarak geldi kapının önüne.

Tam anahtarı kapıya takmış kilidi çevirirken karşı dairesinin kapısı açıldı. İçerden çıkanın kim olduğunu tahmin eden kız arkasını dönüp bakma gereği duymadı. Ama komşusunun sesini duymaktan da kurtulamadı.

" Ooo Melek hanım bu ne güzel tesadüf."

Melek ti kızın adı. Melek Kumrular. Ama bu adama ismini hiç söylememişti. Bu gereksiz posta kutusundan öğrenmişti adını.

Ve tesadüf değildi. Bu askıntı herif birkaç ay önce bu eve taşınmış, geldiğinden beride kızın giriş çıkış saatlerinde hep kapıda belirir olmuştu.

" Melek hanım başka bir işiniz yoksa buyurun soğuk bir şeyler ikram edeyim. Dışarısı oldukça sıcak gördüğüm kadarıyla."

Kızın kaşları çatılırken dişlerini birbirine bastırdı. Elinden geldiğince göze batmaması gerektiğini biliyordu, ama bu adamın yüzünden bir gün bu kızı herkes tanımak zorunda kalabilirdi. Zira arkasında duran adamı her an öldürme arzusu içindeydi.

Elinde anahtar yavaşça doğrulduktan sonra yüzüne taktığı sahte gülümsemesi ile arkasına dönüp karşısındaki adama baktı.

Sarışın ve yeşil gözlü elinde içki kadehi altında eşofman üstünde spor atlet olan adam kapıya yanlamasına dayanmış, kızın üzerinde geziyordu gözleri.

Sarhoş olduğunu anlamamak için aptal olmak gerekiyordu zaten. Hiç mi işi gücü yoktu bu adamın? Neden sürekli evde ve sürekli sarhoş geziyordu? Merak etti bir anlığına.

Elindeki anahtarı kapının üzerinde bırakıp adama doğru yöneldi. Birkaç adımda tam adamın önüne geldi ve durdu.

Zorlukla yerinde doğruldu sarışın adam. Kızın gözleri adamın gözlerinde adamın çapkın bakışları kızın üzerinde geziyordu.

" Soğuk bir şeyler mi? "

Dedi kısık sesiyle.

" Evet soğuk bir şeyler."

Dedi adam gevşeyen ağzıyla.

" Bu elindeki soğuk mu? "

Diyen kızın sesinde cilveli bir tını vardı.

" Soğuk."

" Alabilirmiyim."

" Tabi ki. Ne istersen verebilirim sana. "

Dedi adam aklı başında olmadığı belli şekilde.

Kız gülümseyerek adamın elindeki kadehe uzandı. Yavaşça parmaklarının arasından çekip aldı. Elindeki kadehin soğukluğunu avucunun içinde hissetti, gerçekten oldukça soğuktu. Gülümsedi.

Kadehi sağ elinde tutarak sol işaret parmağını adamın omuzuna koydu. Yavaş hareketlerle aşağı doğru gezdirerek indirdi. Ardından üzerindeki eşofmanının bel lastiğine taktı parmağını. Yavaşça kendine doğru çekerken gözleri adamın gözlerine bakıyordu. Adam durumdan memnun sırıtırken kız elindeki buz gibi içeceği adamın eşofmanın önünden içeriye boşalttı.

Hissettiği soğukla neye uğradığını şaşıran adam kızın suratına attığı kafayla geriye sendeleyince, elleriyle içeriye ittirerek kapıyı üzerine kapattı kız. Aldığı darbe ve sarhoşluğu sebebiyle bir süre yerde kalacağı kesindi.

Seni bir daha görürsem sonraki avım sen olacaksın sikik piç. Diye hırlayarak dairesine dönüp kilidi açıp içeri girdi kız.

Ayakkabılarını çıkarıp kapının hemen önündeki vestiyere bırakarak terliklerini giyip kapıyı iki tur kilitleyerek banyoya yöneldi. Yaz ayında dışarısı gerçekten sıcak ve nemliydi. Bu yüzden dışarıdan her gelişinde duş alıyordu.

Üzerindeki kıyafetlerden kurtulup kirli sepetine bırakıp ardından yine ılık bir duş için kabine girdi. Önce saçlarını güzelce yıkadı, ardından duş jeli ile bütün vücudunu lifledi güzelce. Durulandıktan sonra suyu soğuk ayara getirip tepesinden aşağı boca etti.
Adetiydi bu. Duştan sonra tepeden tırnağa soğuk sudan geçirirdi bedenini. Bunu yapmak hem cildine hem zihnine iyi geliyordu.

Üzerinde bornoz saçlarında sarılı havlu ile banyodan çıkıp Amerikan mutfak olan bölüme ilerleyerek dolaba yöneldi. İçinden soğuk gazoz ve ton balığı konservesini çıkararak tezgaha bıraktı. Ardından bir kaç malzeme daha. Bugün canı ton balıklı makarna salatası çekmişti. Makarnaları haşlamak için ocağın üzerine bir tencere ve Kettle su bırakıp düğmeye bastı. Su kaynayana kadar giyinip geri dönme hesabıyla yatak odasına yöneldi.

Odasına girip saçlarındaki havluyu çıkardı. Öne doğru eğilip aşağı sarkıttı saçlarını. Havluyla güzelce kuruladıktan sonra doğrulup saçlarını geriye atarak havluyu yatağın üzerine bıraktı. Ardından üzerindeki bornozu kendini kurulamak için kullandıktan sonra onuda çıkardı ve yatağın üzerine attı. Dolaba yönelip çekmeceden bir çift çamaşır ve ev pijamalarını çıkarıp siyah alt çamaşırını giydikten sonra dolap kapağının üzerindeki boy aynasının önüne geçti ve yukarıdan aşağı kendi bedenini izledi.

Her duştan sonra bu aynanın önüne geçip en az 1-2 dakika vücudundaki 10 yara izine ve sağ göğsüne yakın olan ejderha dövmesine bakıyordu.

Her duştan sonra yaptığı gibi elini yine dövme üzerinde gezdirdi. Bu dövmenin bir anlamı vardı. Bu dövme kıza nadir bir insan olduğunu hatırlatıyordu. Ve kurtuluşu.

Bu aynaya her bakışında gördüğü yaralarla neden bu halde olduğunu tekrar tekrar hatırlıyordu kız

Bu aynaya her bakışında gördüğü yaralarla neden bu halde olduğunu tekrar tekrar hatırlıyordu kız.

5 sene önce gittiği üniversite de en iyi öğrencilerden biriyken bir gece evine gittiği erkek arkadaşının saldırısına uğramış o günden sonra hayatı köklerinden değişmişti.

Kendini o adama teslim etmediği için elinden bedeninde 10 bıçak yarasıyla kanlar içinde diğer arkadaşları tarafından kurtarılmıştı. Aylarca hastanede kalmış tedavi görmüş üstüne bir de psikolojik sıkıntılar yaşamış aklını kaçırmanın eşiğinden dönmüştü.

Bu yüzünden ayrı bir tedavi görmüş ardından okulu bırakmış, çevresi ve arkadaşları değişmiş, hırsızlar, gaspçılar yan kesiciler attığını vuran keskin nişancı arasında bulmuştu kendini. Artık yeni hayatının eski hayatı ile hiçbir alakası kalmamıştı.

Ve zamanı geldiğinde birgün o insanlardan da ayrılmıştı. Sadece biri hariç. Lakabı Kurşun olan kendinden 20 yaş büyük olan biri. Bu arkadaşı birgün gelecek yaşadığı hayatı tekrar değiştirecekti.

Ayrılmadan önce son kez konuşmuştu Kurşun'la.

Bundan sonra görüşemeyiz. Ama bir gün seni arayıp senden yardım istersem bana yardım eder misin? Diye sormuştu.

" Ederim." Demişti adam.

" Ne istersem yapar mısın?"

" Yaparım."

" Ya beni vur dersem."

Adam kaşları çatık bakmıştı.

" Birgün ölüp yeniden doğmak istersem seni arayacağım. Gelmeni bekleyeceğim. Peki sen, gelecekmisin? "

Soğuk bakan gözleri ve sesiyle cevap vermişti büyük arkadaşı.

"Geleceğim. Nerde okursan ol geleceğim."

Kız bulunduğu şehirden ayrılmak zorunda kalmıştı. Ama ondan önce kaçak şekilde yaşayan o genci arayıp tarayıp bulmuş, hiç kimsenin anlayamayacağı şekilde öldürmüştü. İlk işi bu olmuştu işte.

Sabah haberlerinde söylenen şey Yılmaz'ın vücudunda 10 kurşun deliği ile sahilde bulunduğuydu.

Kendini sevdiğini sanan bir adamın yüzünden hayatı değişen Melek Kumrular yoktu artık.
Artık Kiralık Ejderdi.

Loading...
0%