Yeni Üyelik
11.
Bölüm

K.k 11 Doğum Günü

@azamet_29_2

Yeşim.
Niye ağladın. Bir şeymi oldu? "

Dedi adam etrafa bakınarak.

Yeşim sesin geldiği yere uzanınca Toprak kolunu uzattı tutabilmesi için.

Aynı anda Yeşim Toprak'ın silüetini gördü yeniden. İki elini iki omuza dayadı, yaklaştı.
Ayak uçlarına yükseldi. Toprak'ın şaşkın bakışları arasında dudaklarını yüzündeki yaraya dokundu, öptü.

" Teşekkür ederim."

Toprak elinde kıza aldığı dondurma, kızın yaptığı şeyle öylece kaldı.

Yeşim geri çekilirken,

" Şey afedersin.
Ben ilk kez bu kadar güzel bir gün geçirince. Teşekkür için, yâni.
Özür dilerim, yanlış anlama."

Diyerek ellerini çekip arkasında birleştirirken sırıttı yine.

" Dondurmamı aldın mı? "

" Aldım burda." Dedi Toprak kıza uzatarak.
Ama aklı az önce olan şeydeydi hâlâ.
Kızın uzattığı eline dondurma tabağını bırakarak,

" Afiyet olsun." Dedi.
Kız aldığı tabakla yönünü denize dönerek, dondurmadan küçük bir kaşık alarak,

" Imm.
Kesene bereket teşekkür ederim." Dedi tekrar.

" Gel. " Dedi Toprak.

Yeşim'i kolundan tutarak 3-5 metre ötedeki denize bakan banka oturttu.
Yanınada kendi oturarak cebinden paketini çıkarıp bir dal sigarayı yakarak dudaklarına bıraktı.

" Sen neden almadın?"

" Ben dondurma sevmiyorum."

Dedi Toprak.
Sonrada bacak bacak üstüne atarak sigaradan derin bir nefes çekti.

" Ağzının tadını bilmiyorsun bence.
Dondurma sigaradan iyidir her zaman."

Toprak umursamadan bir nefes daha çekti.

" Toprak...
Deniz şuan nasıl görünüyor? "

" Deniz mi? "

" Evet deniz. "

Toprak denize baktı boydan boya.

" Normal."

Kız ağzındaki dondurma yüzünden dudaklarını birbirine bastırarak güldü.

" Sana göre normal.

Bana göre nasıl görünüyor.? "

Toprak önce Yeşim'e sonra karşısındaki denize baktı.

" Üzerindeki köprü, gemileri, kızkulesi ile mavi durgun bir deniz. Bir kabın içindeki su kadar durgun. "

" Üzerinden esen rüzgarı ve martıların sesini unuttun. Birde kokusu, o büyülü koku."

Derken koca bir kaşık dondurmayı daha ağzına bıraktı.
Dili ile damağına bastırıp tadını çıkararak yutkundu.
Uzun zamandır dondurma yememişti ve şuan gerçekten tadını çıkarıyordu.

Elindeki dondurma bittiğinde kabı yanındaki boşluğa bırakarak,

" Dondurma ve bu gün için teşekkür ederim. Üzgünüm çöpü bulamayacağım için tabağı senin atman gerekiyor.
Sonrada istersen gidebiliriz."

Toprak yanındaki kıza baktı. Dudağının hemen yanındaki dondurma ile gülümseyen bakışları ne kadar keyif aldığını gösteriyordu.

Cebinden çıkardığı paketten bir kağıt mendil alarak kızın dudağına uzandı.
Yavaşça dokunduğunda kız irkilince,

" Çocuk gibi yüzüne bulaştırmışsın."

Dedi.

" Öylemi? Desene pasaklı şajiye gibi görünecektim.
Sağol. "

Diyerek mendili Toprak'ın elinden alarak dudaklarının kenarlarını sildi yine gülümseyerek.

" Yeşim."

" Efendim."

" Nasıl hep neşeli olabiliyorsun. Yada sakin."

Bunu gerçekten merak ediyordu Toprak.

Kız kahkaha attı.

" Tüh ya.
Demek sonunda sende fark ettin. Hâlbuki çaktırmamak için o kadarda dikkat ediyordum. "

Toprak kıza bakıyordu hâlâ.

" Neyi farkettim? "

" Akli dengesi bozuk biri olduğumu. "

Toprak başını denize çevirip derin bir nefes daha çekti dudağındaki sigaradan.

" Öyle biri olsan anlardım."

Dedi umursamaz şekilde.

" Anlamadığına göre iyi rol yapmışım ama bu kezde ağzımla itiraf etmiş oldum."

Dedi yine gülerek.

Sonra birden duruldu. Gözleri denize bakıyor gibiydi.
Oysa boşluğa bakıyordu. Bir kaç saniye öylece devam etti bakmaya.
Sonunda derin bir nefes alarak bıraktı.

" Nasıl Toprak Karakoç'tan iki tane varsa Yeşim'dende iki tane var.

Sürekli neşeli ve sakin kalmak için ne kadar çabaladığımı tahmin bile edemezsin.
Ağlamamak için, üzüntüden ölmemek için çocuk aklımla ne kadar uğraştığımı tahmin edemezsin Toprak.
Sonra, sanırım Allah bana acıdı.
Birden o çizgiler oluşmaya başladı karanlığımda. Önce korktum.
Sonra neler olduğunu anladığımda daha iyi hissettim.
Bir şekilde görmeye başlıyordum.
Kimseye bahsetmedim bu halimden.
Babam beni körler okuluna kaydettirdikten sonra okumayı öğrenir öğrenmez öğretmenim elime ilk okuduğum hikaye kitabım olan Polyanna'yı verdi.

Her şeyin iyi tarafını görmek için bir basamak olsun diye düşündü sanırım."

Gülümsedi kız.

" Keşke o kadar kolay olsaydı.

Okuldaki arkadaşlarımın hepsi doğuştan görme özgülüydü. Ben ise dünyayı gördükten sonra kör olmuştum.
Onlar sıfırdan başlarken ben eksi beşten başladım hayata.

Zor geldi...

Çok zor geldi.

Annem tarafından babama terkedilmek, babam tarafından istenmemek, sonrasında babamın yeniden evlenmesi, bir kardeşimin olması ama ondan uzak tutulmam... Zordu.

Her neyse işte.
Sonunda kendime karanlığın ortasında bir poli yolu çizdim.

Simsiyah bir kağıdın ortasında beyaz bir çizgi.

Elimden geldiğince o çizgide yürümeye çalışıyorum. Çünkü o çizginin iki yanındaki boşluklar benim için tehlikeli.
Sağımdaki boşluğa düşersem öfkem hem bana hem etrafımdakilere zarar verir.
Sol yanıma düşersem hem aklıma hem ruhuma zarar veririm.

Bende poli yolu dediğim o ince çizgide kalmaya devam etmek için uğraşıyorum.
Hepsi bu. 3 ay sonra.
Ah pardon."

Dedi kız yine gülümseyerek.

" 1 yıl sonra Cüneyt'in yanına gittiğimde hem ruhum hem bedenim özgür olacak. "

Duyduğu kelimeyle Toprak'ın kaşları havaya kalktı aniden.

" Cüneyt? " Dedi. Kaşları çatıldı bu kez.

" Cüneyt kim.? "

" Amerika' daki arkadaşım.
Sahi ya ben onu aramayı unuttum.
Çocuk hâlâ 3 ay sonra onunla gideceğimi sanıyor.
Bir an önce arayıp konuşmalıyım."

Toprak o an kendinin bile beklemediği şekilde,

" Cüneyt mi?
Amerika'ya birlikte gideceğin arkadaşın Cüneyt'miydi?

Yani Erkek arkadaşın mı? " Dedi.

Yeşim Toprak'ın sesindeki öfke yükünü anında farketti.
Şaşırdı. Neden böyle bir tepki verdiğini anlamaya çalıştı.

Sonra sese çevirdi bedenini.
Gayet ciddi şekilde,

" Evet.
Erkek arkadaşım."

Dediğinde Toprak bir anda oturduğu yerden kalkarak,

" Erkek arkadaşın vardı madem...
Neden benimle...? "

Dedi ve sustu adam.

" Neden seninle evlendim, diyemi soracaktın.
Seninle evlendim çünkü o burda değil. Babamdan kurtulmak için... "

Dediğinde Toprak yumruğunu sıkarak dişlerini birbirine geçirdi.
Neden bu kadar kızdığına kendide anlam veremedi.
Sonuçta kağıt üstündeki bir evlilik değilmiydi. Yinede sinirine hakim olamıyordu.

" Hadi kalk.
Dönelim artık." Diyince,

" Ah evet senin akşam için Cansu ile randevun vardı.
Benim yüzümden gecikme.
Gidebiliriz."

Toprak kıza sinirli bir bakış attıktan sonra, elindeki sigaranın izmaritini yere fırlattı.
Sonra hızla motora döndü. Oturup çalıştırırken hırsla bastı pedala. Motor çalıştığında aklına gelen şeyle başını kaldırıp kıza baktı.

Kız elleri önünde parmakları birbirine geçmiş, hâlâ bankın yanında bekliyordu.

Az önce sinirle kızın yanından ayrılırken bir an kızın göremediğini unutmuştu. Onu orda bırakıp motora dönmüştü.

" Kafanı sikeyim Toprak."

Diyerek tekrar indi motordan.
Kızın yanına geldiğinde kolundan tuttu yavaşça.

" Afedersin." Dedi.

" Sorun değil."

Kızla birlikte tekrar motorun yanına geldiğinde tam kızı motora bindirecekken arkasından duyduğu motor sesleriyle durdu.

" Ooo.
Bakın burda kim var çocuklar.
Toprak Karakoç."

Toprak duyduğu sesle dişlerini sıkarak arkasına dönüp baktığında hiç haz etmediği adamı, Murat'ı ve serseri arkadaşlarını görünce Yeşim'i kendi arkasına çekerek gözlerden uzaklaştırdı.

Kız göremesede bir terslik olduğunu anlamıştı.

" Toprak Karakoç.
Seni tekrar motorla görmek ne güzel.
Son karşılaşmamızdan sonra bir rövanşa varmısın? "

" Murat defol git.
Bela arama."

" Duydumki motor yarışlarından emekli olup babanın emrine girmişsin. Sonrada evlenerek iyi aile çocuğu olmuşsun."

Dedi Murat göz ucuyla Toprak'ın arkasındaki kıza bakmaya çalışarak.

" Kızı arkana kıstırdığına göre yenge olmalı. "

" Murat!
Siktir git alırım ayağının altına. Bu kez arkadaşlarında kurtaramaz seni elimden."

" Sakin ol Toprak.

Bu seferlik yengenin hatrına gidiyorum.
Ama seninle yarım kalan bir hesabımız var unutma!

Kısasa kısas Karakoç. "

Toprak ne zaman istersen bakışı atarken Murat motorunun yönünü ters yöne çevirip,

" Gidiyoruz çocuklar. "

Diyerek uzaklaşırken arkadaşlarıda peşinden gitti.

Toprak hızla geri dönerek kızı tuttuğu gibi kaldırıp arkaya oturttuktan sonra kendide binerek,

" Sıkı tutun! "
Diyerek gazladı motoru.
Kız gelirken olduğu gibi giderkende sıkıca sarıldı adama.
Toprak önce göğsündeki ona sarılan ellere, sonra tekrar önüne baktı.

Kaşları çatılırken, olabildiğince hızlı şekilde eve doğru ilerledi motor.
Yarım saat sonra eve geldiklerinde saat öğleni geçiyordu.
Toprak durup Yeşim'in inmesine yardım ettikten sonra motorun yönünü çıkışa çevirerek sonuna kadar gazlayarak arka lastiği yaktıktan sonra son sürat çıktı bahçeden.

Yeşim Toprak'ın arkasında bıraktığı karanlık boşluğa baktı gülümseyerek.

Toprak'ın gidişiyle gördüğü renkler ve çizgilerde gitmiş, geriye yine karanlık kalmıştı.

Başını gökyüzüne kaldırdı.

" Bu nasıl oluyor?
Neden önceden verdiğin bir şeyi alarak, Toprak'ın üzerinden geri veriyorsun.
Neden?
Neden beni ona zorunlu kılıyorsun?

Olmaz...
Bana acımıyorsan ona acı.
Bir körle bir ömür geçmez."

Sonra arkasına dönerek iki basamaklık verandayı çıkıp eve yürüdü. Kapıyı Suna hanım açtı.

" Hoşgeldin kızım."

" Hoşbuldum Suna teyze."

İçeri giren kıza baktı Suna hanım.

" Açmısın kızım? Sabah alel acele gityiniz. "

" Değilim Suna teyze.
Akşam herkesle birlikte yerim. "

" Peki kızım."

Diyen Suna hanım mutfağa doğru yürürken Yeşim yönünü merdivenlere çevirdi.
Artık evi ezberlemişti nerdeyse.

Merdivene bir kaç adım kala salondan gelen sesle durdu.

" Eğlendinizmi bari! "

Koltukta kahve keyfi yapan Cansu dayanamamıştı yine.

Yeşim sese dönüp şöyle bir baktıktan sonra gülümseyerek tekrar merdivenlere döndü ve yürümeye devam etti.

Cansu:

" Seninle işim bittiğinde yine koşarak gideceksin burdan. "

Yeşim arkasını dönerek merdivenlerden aşağıya doğru konuştu.

" Tabi Cansu tabi.
Şansını denemeye devam et.
A. Bu arada.
Bir daha odama girersen senin için fare kapanı kurarım. O uzun burnun kapana kısılır kalırsın.

Umarım anlamışsındır. "

Merdivenler bittiğinde yorgun yürüdü kız odasına doğru.

Cansu ise aşağıda sinirinden delirecek gibi hissediyordu.
Emindi. Bu kız oyun oynuyordu.
Herkese kör takliti yapıyordu. Buna inandırmıştı kendini.
Aslında Cansu Toprak'ı kaybetmenin pişmanlığını bu kıza iftira atarak çıkarıyor kendini rahatlatıyordu sadece.

Tek derdi Yeşim olmuş Toprak'ın bu kızdan ayrılmasını istiyordu.
Bir ayrılsa anında kendini Toprak'ın kollarına atacaktı.
Sabah olanlarıda gördükten sonra dahada kıskanır olmuştu ikisinin arasındaki ilişkiyi.

Kızın arkasından nefretle baktı.

" Kolay pes etmeyeceğim." Dedi

Yeşim odasına girdikten sonra ilk işi banyoya girmek oldu.
El yordamı ile bulduğu küveti doldurmak için musluğu açarak dolaba yöneldi. Şampuanını eline alıp jellerden kokularına göre birini seçip küvete bir miktar dökerek köpürttü.
Kapıyı kilitleyip üzerindekilerden kurtulduktan sonra küvetteki suya bıraktı kendini.

Ilıktan biraz sıcak olan su iyi gelmişti. Bir süre öylece içinde kalarak bugün yaşadığı şeyleri düşündü. Uzun zamandır hiç bu kadar iyi hissetmemişti kendini.

Sonra Toprak'a söylediği yalanı hatırladı.
Bilerek söylemişti. Evde yaşını tahmin ederken gördüğü şey yüzünden yapmıştı. Elini Toprak'ın kalbine koyduğunda gördüğün ve duyduğu kalbi yüzünde yapmıştı.

Ne demişti Toprak. Ya bırakmak istemezsem. Toprak'ın farkında olmadan kendisine birşeyler hissetmesini istemiyordu.
Nitekim şüpheleri boş değil gibi görünüyordu.

Söylediği şeye Toprak fazla tepki vermişti.
1 yıl dolana kadar sadece kağıt üzerinde evli kalmalıydılar.
Bu olay yüzünden baskı altında kalıp birbirlerine karşı birşey hissetmeleri isteyeceği birşey değildi.

Sonra çekip gidecekti kız. Amerika'ya gidecek orda kendine bir hayat kuracaktı. Okuyabilirse orda okuyacaktı. Avukat olduğunda da tekrar dönecekti ülkesine.

Kız bir süre orda öylece düşündü. Herşeyi tekrar tekrar geçirdi aklından. Sonra küvetten kalkıp duşun altına geçerek saçlarını yıkayarak, durulanıp çıktı. Askıdaki bornozu üzerine geçirip kuşağı bağladı. Saçlarınıda küçük havluya sardı.
Yavaş adımlarla banyodan çıkararak iki adım sonra geldiği yatağa oturarak saçlarındaki havluyu çözüp saçlarını kurulamaya başladı. Hava sıcaktı kurutma makinesine gerek yoktu. Böyle kalabilirdi.

Yerinden kalkıp giyinme odasına geçti. Üzerine önce çamaşırlarını sonra rahat ve geniş eşofmanlarını giyerek tekrar döndü odaya. Kendini yatağa bırakarak yorgun gözlerini kapatırken,

" Bir karanlıktan başka bir karanlığa." Dedi.

Bu kez nedense başka bir hüzünlendi.
Daha dinç ve huzurlu uyanmak isteğiyle uykuya daldı.

*****

Toprak kızı eve bırakıp tekrar çıkmıştı bahçeden. Yalnız kalmak kendini sorgulamak istiyordu.

Ummadığı şekilde kızın sözlerine takılıp sinirlenmişti.
Motorun üzerinde son gaz giderken,

" Kendine gel Toprak.
Kendini bu oyuna kaptırmaya başladın. Aptal gibi davranıyorsun.
Kızla bir anlaşma yaptın o kadar.

Zamanı gelince çekip gidecek.
Sen istediğini alacaksın o istediğini alacak. Boşanacaksınız ve meselede kapanacak.
Dedi durdu kendi kendine
Toprak günün kalanında motoru ile dolaşmadık yer bırakmadı.
Akşama doğru eve gelerek motoru kapının önüne bırakırken, Sinan' ı çağırıp,

" Motoru garaja götür."

Dedi. İçeri girdiğinde babası ve ablası yeni gelmiş salonda Cansu ile birlikte oturmuş akşam yemeğini beklerken, enişte Burhan yine yoktu.
Kesin kafayı bulmaya gitmişti.

İyi akşamlar bile demeden merdivenlere yöneldiğinde ablası,

" Bir teşekkür etmen gerekmezmi? "

Dediğinde geriye dönüp kendisine bakan babasına baktı.

Ablasının ne demek istediğini biliyordu. Bilerek yapıyordu. Babasıyla karşı karşıya kalmaları her zaman işine gelecekti.
Ama ablasının kazanmasını istemiyordu.

" Teşekkür ederim." Dedi yarım ağızda olsa.

Sezai Beyde onun gibi yarım ağız,
" Nice yıllara." Dedi.

Cansu araya girerek,

" Yemekten sonra hemen çıkalım. Herkes seni bekliyor."

Toprak cevap vermeden odaya çıktığında Yeşim'de balkona çıkmış kitap okuyarak akşam serinliğinin tadını çıkarıyordu.

Odanın kapısının sesiyle içeri girenin kim olduğunu tahmin etti kız.

" Toprak gelmiş." Dedi içinden.

Bu sırada odayı boş bulan Toprak önce banyoya sonra giyinme odasına bakındı. Kızı bulamayınca direk balkona yöneldi.
Kız balkonda salıncak koltukta oturmuş kitap okuyordu.
Kız başını sağa çevirdiğinde adam hiç birşey söylemeden odaya dönerek banyoya girdi.
Hızlı bir duş aldıktan sonra ayna karşısına geçerek saçlarını geriye doğru kabartarak taradıktan sonra deodorantınıda sıkıp giyinme odasına geçerek üzerine geceye uygun gri kumaş bir pantolon üzerine beyaz gömlek giyerek çıktı.

Kız hala balkonda oturuyordu.

" Akşam yemeği hazır.
Yemekten sonrada hazırlan dışarı çıkıyoruz."

" Dışarımı? Bendemi?
Nereye? "

" Doğum günü partisine.
Ooo. Kimin doğum günü? "

" Benim."

" Senin mi?
Aaa! 29 oluyorsun demek.
Keşke daha önceden bilseydim. "

Dedi kız ayağa kalkarak.

" En azından bir hediye alırdım."

" Hediyeye gerek yok. Hadi inelim."

Az sonra bütün aile masada sessizce yemekleri yerken Cansu' nun gözü Toprak'taydı.
Giydiği kıyafeti yapılı saçları ile şuan gerçekten yakışıklıydı. Sonra yanında oturan esofmanli kıza bakarak bir kez daha sinirlendi.

" Allah'ım resmen azap."

Diye tısladı dişlerinin arasından.

Nazlı:

" Yengecim bu gece dışarı çıkıyormuşsunuz. İzin verirsen hazırlanana yardım edebilirmiyim."

" Olur." Dedi kız.
Masadan birlikte kalkarak odaya çıktılar.
Nazlı yengesinin şık olması için dolaptaki en güzel kıyafete baktı.

" Nazlı lütfen sade abartısız birsey olsun."

" İşte bu en güzeli yengecim sana çok yakışacak."

Yeşim elbiseyi giydikten sonra makyaja geldi sıra

Yeşim elbiseyi giydikten sonra makyaja geldi sıra. Yeşim yine kibarca uyardı. Makyajda hafif olsun diye.

Nazlı' da yengesinin dediğine uyarak hafif bir makyaj yaptı.
Ayakkabılar ve saçtan sonra birlikte odadan çıkarak aşağıya inen merdivenlere yöneldiler.

Cansu, " Ammada oyalandı."

Derken Yeşim merdivenlerde göründü.

Cansu kollarını göğsünde bağlayarak bakarken Toprak merdivenlerden inen kıza şaşkın bakıyordu.
Üzerindeki kıyafeti, makyajı, saçları ile harika görünüyordu kız.

" Evet geldik abicim.
Nasıl olmuş yengem. "

Toprak sadece yakışmış diyebildi.

Yeşim, " Teşekkür ederim."

Diyerek salona indiğinde Cansu önden hadi artık geç kalıyoruz dedi çıkarken evden.

Toprak'ta Yeşim'in koluna girdi. Birlikte evden çıkıp arabaya bindiler.
Yol boyunca sessizce önüne baktı Toprak. Kıza bakmak ve kafasını karıştırmak istemiyordu.
Bundan sonra hep böyle yapacaktı.
Yanlış anlaşmalara ortam hazırlamayacak her zaman mesafeli olacaktı.

Birlikte mekana geldiklerinde kapının önünde Ersin ve Betül karşıladı arkadaşlarını.

" Nerdesiniz yahu.
Pastayı yalçın'dan koruyacağız diye göbeğimiz çatladı."

" Geldik işte. "

Betül bir Toprak'a bir Yeşim'e baktı.

" İkinizde harika görünüyorsunuz.
Hadi girin içeri.
Toprak ve Yeşim önden girerken Cansu arkadan takip etmek zorunda kaldı.

İçeri girdiklerinde canlı müzik karşıladı onları.

Ersin locaya doğru ilerlerken peşinden gittiler. Yalçın yine önden başlamıştı eğlenceye.
Birlikte locaya geçip oturdular.

Yalçın,

" Hoşgeldin parti çocuğu nerde kaldınız ya.
Pasta eriyecekti. Dedi gülerek. Bir yandan da elindeki kadehi kafaya dikti.

" Geldik işte lan.
Ben mi istedim sizden partiyi.
Sizin işgüzarlığınız."

" Aslında Cansu'nun fikriydi."

Diyen Yalçın'la Cansu'nun kaşları çatıldı. Sonrada Cansu'ya bakan Toprak'ın.

" Pardon ya. Söylemeyecektim değilmi.
Soorryy! "

Ersin:

" Neyse ne hadi eğlencemize bakalım."

Diyerek garsona işaret ederek pastayı istedi.
Ortaya gelen güzel pastanın üzerinde maytaplar vardı, bir tanede mum.

Toprak eğilip üflemeden önce başını yana çevirerek Yeşim'e baktı.
Sonra gözlerini kapatarak bir dilek tuttu hayatında ilk kez.

Sonrada mumu üfledi. Alkışlar eşliğinde pastadan bir dilim keserek tabağa bıraktı.
İlk kutlama Yeşim'den geldi.

" Nice güzel yılların ve dileğin kabul olsun."

Dedi yine gülümseyerek.

" Teşekkür ederim."

" Hadi artık yiyelim yahu. "

Diyen Yalçın'la Toprak bir dilim pasta olan tabağı Yeşim'in önüne aldıktan sonra koca pastayı Yalçın'ın önüne uzattı.

" Al lan ye! Bir yerin şişecek, uğraşacaz."

Bir anda herkes gülmeye başlayınca partide başladı.
Hem pasta yediler hem sohbet ettiler.
Herkes bir şeyler içerken Yeşim sadece soda istedi.

Cansu:

" Daha çocuk bu ya."

Dedi Betül'ün kulağına eğilerek.
Bir süre sonra mekana girenler anında dikkatini çekti Toprak'ın.

Murat ve yanında 5 serserisi. Hallerine bakılırsa buraya gelmeden bir kaç yer dolaşmışlardı.
Zira sallanarak yürümeleri öyle söylüyordu.

Localara doğru yürüdükçe Toprak'la göz göze geldiler.

Toprak geriye yaslanarak gözlerine baktı Murat"ın.

" Ersin yolla şunları.
Bu gece katil olmak istemiyorum. "

Ersin ayağa kalmıştıki Murat ipini çeken şeyi söyledi.

" Toprak Karakoç.
Tam kendine göre birini bulmuşsun.

Yaralı yüzünü görmeyecek bir kız."

O anda koptu kıyamet. Toprak yerinden kalktığı gibi Murat'ın üzerine uçtu resmen.
Yere serdiği adamın üzerine çöküp yumruklamaya başladığında Murat'ın yanındaki serserilerle Ersin ve Yalçın birbirlerine girdi. Toprak Murat'a girişince Yalçın ve Ersin'de anında bir anda kendilerini kavganın ortasında bulmuşlardı.

Toprak delirmiş, hem en ağır küfürleri ediyor hemde hiç acımadan öldüresiye vuruyordu Murat'a.

Betül ve Cansu kenara çekilerek elleri ağzında olanları izlerken, Yeşim o an gelen görüntülerle Toprak'ı gördü yine ilk haliyle.

Toprak'ı görüyordu evet.
Ama tamamen siyahtı karanlıktı.
Hiç bir renk yoktu ne ruhunda ne bedeninde.
Anladı. Bu Toprak o hiç görmemesi gereken Toprak'tı. Durdurulamaz olan. Anında yerinden kalkarak yerde Murat'ın üzerine çökmüş olan Toprak'ın yanına gelerek koluna sarıldı.

" Toprak dur!
Dur öldüreceksin!
Bırak! Bırak lütfen! "

Ama Toprak'ın gözü dönmüştü birkere. Durmuyordu.

" Çekil karışma sen! "

Diyerek kızı elinin tersiyle geriye savurdu.
Betül'ün sesi duyuldu o an.

" Yeşim!" Diye bağırdı.

Durdurulamaz olan Toprak saniyesinde durdu duyduğu sesle.

Anında arkasına döndü korkuyla. Yeşim yerde kıpırdamadan yüzüstü öylece yatıyordu.
Toprak Murat'ı bırakıp kızın yanına geldi hemen.

" Yeşim.
Yeşim!!"

*******************************
Eveet bölüm sonu canlarım Beğeni ve yorumları merakla bekliyorum.


 

Loading...
0%