@azamet_29_2
|
" Yeşilim. Yeşil gözlüm. Ruhum, diğer yarım. En güzel gecelerimin sahibi.Hatalarım varsa affola canlarım
Yeşim gözlerini açtığında güneş ufuktan sanki mavi suların içinden ağır ağır çıkar gibi doğuyor, ilk ışıkları denize yanını vermiş karavanın büyük camından içeriye giriyordu. Bugün dahamı farklıydı doğan gün ve dönen dünya.. Yoksa Yeşim'e mi öyle geliyordu. Yeşim ikinci kere doğmuştu sanki. Annesinden doğduğunda açtığı gözleriyle nasıl ilk kez gördüyse dünyayı, şimdi yeniden görüşüyle bu kez körlüğünden doğmuştu ikinci kere dünyaya. Yeşim'in yeşil gözleri karavanın içinde dolaşarak dolaplarda yansıyan kızıl ışıklarda gezdi bir süre. Gezdi, gezdi bu sabah daha net olan görüşüyle yanında orman yeşilleri ile kendine bakan adamın gözlerinde durdu bakışları.. Toprak, sol dirseğinin üzerine kalkmış yanı başında etrafını ezberlercesine izleyen kızı izliyordu o sırada. Aslında uyandığından beri kızı izliyordu. Şimdi ise cam yeşillerinde takılı kalmıştı. Bu kızın gözleri kesin büyülü olmalıydı. " Günaydın cam yeşillerine vurulduğum." Dedi gözleri hâlâ o gözlerde. " Günaydın orman yeşillerinde kaybolmak istediğim adam. " Toprak, yüreğine işleyen bu iltifatla tutamadı kendini. Kızın dudaklarına bastırdı dudaklarını, doya doya öptü. İltifat güzeldi ama bu iltifatı Yeşim'den duymak daha, daha güzeldi. Toprak kıza sıkıca sarılıp sırt üstü dönerken Yeşim'i küçük çığlığı eşliğinde kendi bedeninin üzerine çekip yatırdı. Teni teninde gözleri gözlerinde kızı izledi. Kız elleri adamın göğsünde, " Ne yapıyorsun? " Dedi kızaran yanaklarla. "Gerçekmisin, hayalmisin, sen nasıl bir güzelliksin anlamaya çalışıyorum." Toprak üzerinden yana devirdi kızı tekrar. Dirsekleri kızın iki yanında kızın üzerine ağırlığını vermeden durarak altında ellerini kendine kapatan kızı izledi. Yüzüne doğru eğildi. " Yine kızardın." Dudaklarına bir buğse bırakarak, " Bu benden utanan halinle çok tatlı oluyorsun ama artık benden utanma yeşil gözlüm." Dedi gülümseyerek. " Yaa. " Karımdan utanacak değilim." Dedi Toprak. Kız içine derin bir nefes çekerken, " Seninle akşama kadar burda teninin kokusuyla uyumak isterim ama artık kalkmamız lazım güzelim. Kızın hissettiği dudaklar yüzünden teni titrerken kalp atışları deprem etkisiyle çarpıyordu göğüs kafesinin içinde. Nihayet biraz kendine gelerek ellerini Toprak'ın omuzlarına bastırdı. " O.. O o zaman kalk üzerimdende duşa gireyim. " Derken Toprak'tan kaçırdığı gözleri dolap kapaklarını turluyordu. Kızın ardındanda Toprak kalkarak üzerini giyinip mutfak bölümüne geçti. Kendine bi bardak su alarak orta bölümdeki masaya oturdu. Masada bıraktığı paketten bir dal sigara alarak yakıp dudaklarına bıraktı. Derin bir nefes çekerek havaya doğru üflerken kulağına telefonunun sesi gelince etrafina bakınarak telefonu aradı. Ses yatak odası bölümünden geliyordu. Elindeki sigarayı masadaki küllere bırakarak, odaya geçip telefonu alıp ekranına baktı. Doğu'ydu arayan. Sessizce kapıyı açarak karavandan dışarı çıktı ve telefonu açtı. " Günaydın abi kusura bakma rah..t." " Buldunuz mu? " Dedi Toprak Doğu'nun sözünü yarıda keserek. " Evet abi. " Evdekilere birşey söyledin mi? " Söyleme." " Peki abi." " Kim biliyor. " Tamam." " Ne yapalım abi." " Alın. Bizim yere götürün." " Yanındakileri ne yapalım abi. Onlarda yardım etmişler ite." " Kimin parmağı varsa alın. Hepsinin parmaklarını kırmazsam adam değilim. Ben gelene kadar elinizde kaçırmayın sakın. " Tamam abi." Toprak telefonu kapatarak dişlerinin arasından konuştu. " Bu kez seni elinden kimse alamaz." Arkasını dönüp tekrar karavana dönecekken kapının önünde Yeşim'i gördü. " Kimdi. Toprak gülümsedi. Yeşim'e durumu yansıtmamaya çalışarak, " Doğu'ydu. " Bu saate mi? " " Doğu bir işi yaparken hakkıyla yapar." Toprak içeri girerken kızın beline doladı kolunu. " Ben duş alırken ellerinle güzel bir kahve yapar mısın? " Yaparım." " 15 dakikaya yanındayım güzelim. " Dedi Toprak kızı şakağından öperek. Toprak duşa girerken Yeşim'de üzerini giymek üzere yatak odası bölümüne geçti. Önce aynanın karşısında kendine iyice bir bakarak kuruladığı saçlarını taradı. Sonra atkuyruğu yaparak bağladı. Ellerini yüzünde, kaşlarında, kirpiklerinde, saçlarında gezdirdi. Sonra ayağa kalktı. Üzerindeki bornozu çıkararak giyinmeye başladı. Bu sırada yine bedenini inceliyordu. Yazıftı, orta boyluydu. Toprak'ın omuzlarına ancak geliyordu. Nihayet giyindiginde. " Oohoooo. O! Kız duyduğu sesle hızla arkasını döndüğünde karşısında orta bölüm ile oda arasındaki küçük koridorda sağ omuzuna yaslanmış, bir ayağı diğerinin üzerinde kollarını göğsünde birleştirmiş ıslak saçları, belinde havlu, kaslı göğüsleri ve say beni diyen baklavalarıyla bekleyen adamı gördüğünde kocamam gözler delirmiş bir kalp ile kala kaldı. Bu kusursuz vücutlu adam kendisine aitti. Tabi yine domates gibi olmuştu yanakları. Hissettiği kalp krizi benzeri hisle, " U unutt. Unuttum... Kız kilitlenen bacaklarına yürüyün emri verdi içinden ve Toprak'ın yanından geçmeye çalışarak orta bölümün yolunu tutarken Toprak'ın önüne dayadığı kokuyla durdu. Kaslı kola baktı işkence hissiyle. " Neyin var iyimisin? Rengin yine kızardı. Ateşin mi var yoksa. " Derken eli alnına gitti. Bilerek soruyordu sanki. " İyiyim. Diyerek hızlı bir iki adımda mutfak bölümüne gelerek dolaptan ketılı alıp doldurmaya koyuldu kız. Evet utanç vericiydi ama Toprak'ı bu haliyle ilk kez görüyordu. Sabaha kadar kimin koynunda uyuyordun kızım sen. Diyen iç sesiyle bön bön baka kalınca, ketılı doldurduğu musluğu tekrar açıp avuçlarına doldurduğu suyu yüzüne çarparak kendine gelmeye çalıştı. Nihayet biraz kendine gelince kaynayan suyla hızlıca hazırladığı iki kupa kahveyi alarak masaya bıraktığında Toprak'ta giyinip gelmişti. Kız göz ucuyla arada kaçamak bakışlarla Toprak'a bakarken Toprak elindeki telefonda arka arkaya mesajlar atıyordu Doğu'ya. İşi bitince kupadaki kahveyi bir kaç yudumda içip bitirdi. " Sende bitir yola çıkalım." Acelesi vardı Toprak'ın bir an önce İstanbul'a varmak, o Murat denen iti yakalayıp ayağının altında çiğnemek istiyordu çünkü. " Ben öndede içerim istersen gidelim." " Olur o zaman." Birlikte ön koltuklara geçtiler. Önce benzin temiz şu işini hallettiler sonrada geldikleri güzergahtan dönmek üzere yola koyuldular. " Toprak keşke fotoğraf makinemiz olsaydı." " Neden." " Gördüğüm her yeri herşeyi çekerdim." " Kolay güzelim. Biz kahvaltı yaparken birini yollarım iyi bir makine alır gelir." Yeşim duyduğu şeyle kocaman gözlerle baktı Toprak'a. Çok kolay bir şey gibi söyleyivermişti. İçeriye girip çalışanlardan birini yanına çağırdı. " Ne yaptın? " Evet tam da öyle dedim güzelim. " Sen dalga geçiyor olmalısın. Kartını mı verdin adama." " Evet kartımı verdim, çünkü ona güveniyorum. Birçok kez benim için alışveriş yaptı hiçbir sıkıntı yaşamadım." Kız pes ederek omuzları düştü. Masaya gelerek Toprak'a kartını ve faturası ile birlikte paketi bıraktı. Toprak hemen önünde duran poşeti yavaşça açarak içindeki kutuyu çıkardı. Kapaklarını açıp içinden son model olan Fotoğraf makinesinide çıkardı. Daha önceden de kullandığı bir makine olduğu için nasıl kullanıldığını biliyordu. Yeşim'in yanındaki sandalyeye geçerek onada nasıl kullanılacağını en basit şekilde anlattı. " Bundan sonra." Dedi. " Gördüğün her şeyin resmini çekebilirsin. Makine görüntüleri dijital hafızasına kaydedecek. Kız duyduklarıyla neredeyse sevinçten havaya uçacaktı. Çünkü bugüne kadar görmediği, ama bundan sonra görebileceği her şeyin resmini çekmek biriktirmek istiyordu. Yanında oturan Toprak'a sıkıca sarılıp yanaklarına iki güzel öpücük bıraktı. " Çok teşekkür ederim. " Gözlerin hep böyle ışıl ışıl gülecekse, ne istersen iste benden önüne sererim güzelim. " Bu kez duydukları ile kızın gözleri doldu. Ellerini gözlerinin üzerine bastırarak, " Ağlamayacağım. Ağlamayacağım." Diye tekrar etti kendi kendine. " Artık kalkalım mı? Makineyi kullanmak için sabırsızlanıyorum da." Dedi kız sabırsızca. " Tamam güzelim hadi kalkalım. Artık buradan eve kadar bulduğunu tuttuğunu çekersin." " Tabiki öyle yapacağım." Dedikten sonra terastan oturdukları masaya doğru dönerek restoranı çekti. Daha sonra denize doğru dönerek falezlerden aşağıyı çekti. Denizi çekti. Denizin üzerindeki gemileri çekti. Tepeleri çekti. Yeşilliği çekti. Gökyüzünü çekti gözünün alabildiği her yerin resmini çekti. Sonunda Toprak ve Yeşim birlikte çıktılar mekandan. Park yerindeki karavana geldiklerinde güneşin altında ışıl ışıl poz veren karavanıda çekti. " Küçük evim." Dedi çekerkende. İçine bindiklerinde aracın içini çekti. Yola çıktıktan sonra otoyola girerken en son şehrin görünüşüne çekti. Hayatımın en güzel günleri diye not aldı resmin üzerine. Sonunda şehirden çıktılar. Otoyol üzerinden Konya'ya doğru yol almaya başladılar. Bugüne kadar görmediği şeyleri görmek Yeşim'i olağanüstü mutlu ediyordu. Birçok yerde Toprak'ı yavaşlatıp resimler çekiyordu. Ağaçlar, kuşlar, dereler,tepeler her şeyin her şeyin resmini çekmek istiyordu kız. Belki de sonunda bir fotoğraf sergisi bile açabilirdi. Ya da fotoğrafçılığa merak sarabilirdi. Bir süre daha dinlendikten sonra Gölbaşı'na gitmek üzere yola çıktılar. Yeşim yine yol boyunca etrafı izleyerek geldiği için sonunda dayanamayan gözleri yorgunlukla kapandı. Gölbaşı'na kadar Toprak aracı kullanırken Yeşim gözlerini kapatarak uyuya kaldı. Geceyi Mogan Gölü'ne yakın bir yere park ettikleri karavanın içinde geçirdikten sonra ertesi günün sabahında yine kahvaltı için Gölbaşı'nda güzel bir yer bulup Kahvaltı yaptıktan sonra yeniden yola koyuldular. Başka zaman olsa Toprak oyalanarak gider zamanı yolda geçirerek keyif alırdı. Ama bu kez başka hesapları vardı Doğu onu bekliyordu. Murat... Özellikle Murat onu bekliyordu ve toprak Murat'ı bekletmek istemiyordu. "Ama sonunda uykuya isteğine yenik düşerek uygun bir yere çekti. Araç hareket ettikten bir süre sonra, Yeşim de uyandı ve yerinden kalkarak mutfak bölümüne geldi. Önce toprağa biraz yavaşlamasını söyledikten sonra dolaptan Kettle'ı çıkararak musluktan doldurdu. Daha sonra fişe takarak suyu ısınmaya bıraktı. Dolabın içinden aldığı kahveyide hazırlayarak kaynayan sıcak suyu fincanlara boşalttı. Eline aldığı fincanlarla ön tarafa geçip birini Toprak'a verdikten sonra diğerini kendi önüne koyarak oturdu. " Kahvaltıya kadar bu bizi biraz idare eder. " Dedi gülümseyerek. Ve son bir saat bittiğinde Toprak ve Yeşim kendi evlerinde, kendi bahçelerinde durdular. Araç küçük havuzun önünden turlayarak kenardaki park yerine çekildikten sonra Yeşim ve toprak karavandan indiler. Hemen kapının önünde onları karşılayan kişiler Doğu Sinan ve Yiğit'ti. Eşyalarını alıp içeri götürmelerine yardım eden 3 adamdan sonra Toprak: " Sinan karavanı garaja al. Diyerek içeriye girdi Yeşim ile birlikte. Şu an evde hiç kimse yoktu büyük ihtimalle babası Sezai Bey, ablası Sırma ve Nazlı şu an şirkette birliktelerdi Evde sadece Suna teyze vardı ve yardımcı kız. Yeşim ile toprak birlikte üst kata kendi odalarına çıktılar. Yeşim : " Evim evim güzel evim." Dedikten sonra, " Ben bir duş almalıyım." Diyerek kendini banyoya attı. " 2 saat sonra bahçede ol güzelim tamam mı." Kız Toprak'ın yüzüne baktı meraklı şekilde. " Tamam. Da. Neden?" Toprak gülümsedi. " Geldiğinde görürsün. Toprak banyodan çıktıktan sonra odadanda çıkarak, hızlı adımlarla merdivenleri indikten sonra dış kapıdan bahçeye çıktı. Hazır bekleyen Doğu, Sinan ve Yiğit ile birlikte yine hazır bekleyen arabaya binerek boş fabrika deposuna gitmek üzere yola çıktılar. " Nerede buldunuz iti?" Abi arkadaşları ile birlikte küçük bir gecekondu mahallesinde kötü bir evde saklanıyorlardı. Yerlerini bulana kadar birkaç arkadaşının ağzının burnunu kırmak zorunda kaldık. Ama sonunda bulduk yerini. Sizin arkanızdan onlarda Antalya'ya gelmişler. Sizi adım adım takip etmişler. Nikahınızın olduğu gün bile sizinle nikah salonundalarmış. Hatta otelde bile sizi izlemişler. Bir ara Yeşim sesini tanımış diyorlar. Sende bakınmış bulamamışsın." Toprak duyduğu şeylerle dahada öfkelendi Murat'a ve adamlarına. " Sonunda bir fırsatını bulup kazaya sebep olmuş it. Amacı seni öldürmekmiş ama şanslısınız ki başaramamış. Hâlâ senin attığın dayağın intikamını almaya çalışıyormuş " " İntikam nasıl alınır öğrenecek. Bizzat öğreteceğim. " Bir süre daha yol aldıktan sonra Toprak ve adamları fabrika deposuna geldiler. Önden inen Toprak hızlı adımlarla içeri girdi. Murat ve iki adamı deponun ortasında 3 sandalyede bağlı bekliyorlardı. Iki adamı dövülmekten perişan haldeyken, Murat'ta çizik dahi yoktu. Ağır adımlarla yürüdü Toprak. Ortadaki sandalyenin önünde durdu. " İşte son." Dedi içinden. Başını yavaşça kaldırdı. Aynı anda gördüğü kıpkırmızı gözlerle öfke yüklü bir yumruk çenesinde patladı. Murat yediği yumrukla yere devrildi. Sinan ve Yiğit tekrar kaldırdı adamı sandalye ile birlikte. " Çözün." Murat'ın elleri çözüldü. Toprak yumruğu savuştururken zalimce gülümsedi. Sonra arka arkaya geldi yumruklar. " Paketle eve gidiyoruz." Sonra arkasını döndü. Oturan iki adama baktı. Yüzlerindeki korku öyle böyle değildi. " Bu ikisini burda bırakın." Dedi pis pis gülümseyerek. " Burdan çıkabilirseniz sizi birdaha bu şehirde görmeyeceğim. Çıkamazsanız. Ölürsünüz." Dedikten sonra adamlarıyla birlikte depodan çıktılar. Eve geldiklerinde Yeşim bahçede Toprak'ı bekliyordu. Toprak'ın saçı başı dağılmış ellerinin üzeri kan gözleri kan çanağıydı. Açılan bagajın önüne gelerek içindeki adamı yakalarından tutup dışarı çekti. İndirdiği adamı Yeşim'in ayaklarının dibine doğru savurdu. Yeşim önündeki kan revan içindeki adamı görünce bir adım geriye kaçtı. " Karımın ayaklarına kapanacak ve af dileyeceksin." ******************************** Evet canlar bölüm sonu. |
0% |