Yeni Üyelik
28.
Bölüm

K.k 27 Yeni Hayat

@azamet_29_2

Toprak araçtan indiğinde Yeşim gördüğü adama şaşkın şekilde baka kaldı.

Toprak'ın saçı başı dağılmış ellerinin üzeri kan gözleri kan çanağıydı.

Açılan bagajın önüne gelerek içindeki adamı yakalarından tutup dışarı çekti. İndirdiği adamı Yeşim'in ayaklarının dibine doğru savurdu.

Yeşim önündeki kan revan içindeki adamı görünce bir adım geriye kaçtı.
Toprak belindeki silahı çekerek Murat'a çevirdi.

" Karımın ayaklarına kapanacak ve af dileyeceksin."

Kız gördüğü görüntüyle ne yapacağını ne düşüneceğini şaşırdı.
Bu adam âşık olduğu Toprak değildi.
Bu acımasız olan Toprak'tı.

Peki yerdeki kimdi.

Kız şaşkın karşısındaki adama bakarak,

" T-Toprak...
Ne oluyor. Bbu, bu kim? Neden bu halde.
Sen... mi? Yaptın? "

Toprak ağır adımlarla Yeşim'in arkasına geçerek kızın omuzunu üzerinden yerdeki Murat'a bakarak konuştu.
Bu piç kaza yapmamıza sebep olan kişi.

Kız yerde sağ eli kaburgalarını tutan, yüzü gözü kan içinde, buna rağmen kendilerine kızgın ve dik dik bakan adama baktı.
Onun yüzünden kaza yapmış ölümden dönmüşlerdi. Bu yüzdendi Toprak'ın gözle görülebilen öfkesi.

Toprak çenesini kızın sağ omuzuna dayayarak sol elini kızın beline doladı. Silah tutan elini yavaşça kızın sağ kolunun altından geçirip adamın yüzüne doğrulttu.

" Güzelim..
Bu piçin hayatı senin iki dudağının arasında.
Ölsün dersen buracıkta sıkarım kafasına.
Yaşasın dersen, Doğu alıp hastane kapısına atacak. "

Kız bir Toprak'ın elindeki silaha, bir yerdeki adamın gözlerine baktı.
Ölümden dönmelerine sebep olmuştu bu adam.
Bu nedenle tıpkı Toprak gibi oda öfke duydu anlık. Ama yinede görebilmesi bu kaza ile olmuştu. Evet ikiside ölebilirlerdi. Ama ölmemiş ve bu kaza yüzünden gözleri tekrar görmeye başlamıştı. Bunun hatırı vardı.
Murat'ın yüzünde gözlerinde dolaştı bakışları. Öylece izledi önündeki ha düştü ha düşecek gibi duran adamın.

" Güzelim..."
Dedi Toprak cevabını ver artık dercesine.

Toprak kızdan bir insanın hayatını almasını yada vermesini istiyordu şuan. Bu Toprak kesinlikle diğeriydi.

" Yaşasın.." Dedi kız.

" Toprak...
Bırak yaşasın."

Kıza baktı Murat.
Duyduğu şeye inanası gelmedi. Karşısındaki cam yeşillere baktı bir süre.

Yeşim cevabını yeniledi.

" İzin ver yaşasın Toprak."

Toprak'ın dudaklarında küçük bir gülümseme belirdi.
Silahını indirirken, gözleri hâlâ Murat'a ölümcül şekilde bakıyordu.

" Yaşayacaksın.
Canını bu kadına borçlu olduğunu bilerek, yaşayacaksın...

Doğu! " Dedi Toprak.

Doğu anladı. Sinan ile birlikte adamı karga tulumba kaldırıp tekrar bagaja soktular.
Arabaya binip hızla bahçenin çıkışına sürdüler aracı. Onlar ilerlerken Toprak kızın omuzundan kaldırdığı çenesiyle dudaklarını Yeşim'in boynuna bastırdı.

" O piç herif hayatını senin merhametine borçlu. "

Kız aniden arkasını dönerek Toprak'a baktı dolan gözlerle.

" Lütfen!
Bana bunu bir daha yapma.
Ben kimsenin hayatı ile ilgili karar vermek istemiyorum."

Toprak'ın gözleri yine cila çekilmiş olan gözlere kaydı.
Bu yaptığı kıza ağır gelmişti, bu her hâlinden belliydi.

Ama Murat...
Murat'ta bunu haketmişti ve pişman değildi. O kazada sevdiği kadını kaybettiğini sandığında ölecek gibi hissetmişti Toprak.
Yavaşça kıza yaklaştı, sarılmak istedi.
Ama kendi üzerine baktığında vazgeçti. Bu kırmızı lekelerle olmazdı.
Yönünü eve dönerek yürüdü hızlı hızlı. İçeri girdikten sonra üst kata doğru ilerleyerek odasına çıktı.

Yeşim ise hâlâ bahçede ve olanları düşünüyordu. Az önce yaşadıkları bacaklarındaki dermanı kesmiş kıpırdayamaz olmuşken, sonunda hareket edecek gücü bularak oda arkasını dönüp verandaya yöneldiğinde, arkasından gelen araba sesini duyunca durdu.

Geriye dönerek baktığında gelen beyaz arabayı gördü. Bir anda dağılan aklı yerine geldi yeniden. Güneşin üzerinden yansıdığı beyaz araçla artık görebildiğini yeniden hatırladı.

Sevinen gözlerle inen kişilere baktı.
Biri Sırma diğeri Nazlı'ydı.

Nazlı Yeşim'i görür görmez

" Yengee. Kanka yengemle abim gelmiş."
Derken koşarak yanına gelerek sarıldı. Geri çekildiğinde,

" Hoşgeldiniz. Ne zaman geldiniz, niye haber vermediniz."

Yeşim dolu gözlerle karşısındaki kıza bakıyordu sadece.
O sırada Sırma geldi yanına.

" Yeşim... "

Kızın ağlak haline endişeli şekilde bakarak. Sonra devam etti.

" Ne oldu?
Kötü birseymi var yoksa. Ne bu halin. Toprak nerede? "
Kız başını iki yana salladı.

" Hayır yok...
Kötü birşey yok.
Ben sadece sizi görünce çok mutlu oldum."

Elini Nazlı'nın yanaklarına koydu.

" Sen ne kadarda güzelmişsin Nazlı."

Bir Nazlı'ya bir Sırma'ya baktı sonra.

" Birbirinize ne kadarda benziyormuşsunuz. "

İki kız alık alık Yeşim'e bakıyorlardı.
Nazlı şaşkın ve heyecanla,

" Yengee.
Yoo... Yoksa sen görebiliyormusun? "

Yeşim artık durmayan göz yaşları eşliğinde gülümseyerek başını salladı evet anlamında.
Bir çığlık koptu bahçede.
Nazlı'nın çığlığı eve, mutfağa kadar gitmişti.

" Yenge!
Ama, ama nasıl!?
Mucize, mucize bu! "

Dedi kız ellerini çırparak.
Nazlı yeniden Yeşim'e sarılırken Sırma hâlâ inanamaz gözlerle bakıyordu kıza. Bu sırada kapıdan korkuyla çıkan Suna kadın eli kalbinde.

" Ne oluyor.
Nazlı neden çığlık attın kızım. Bir şey mi oldu."

Nazlı koşarak Suna kadına sarıldı.

" Daha ne olsun Suna teyze.
Yengem görüyormuş. Görebiliyormuş artık. Daha ne olsun!"

Kadın kocaman gözlerle baktı kıza.
Kızda ilk kez gördüğü kadına baktı.
Geldiğinden beri Suna kadınla karşılamamıştıki.
Çok tatlı bir hanımdı Suna kadın. Yüreğinin güzelliği yüzüne yansımıştı sanki.

Kadın ağır ağır Yeşim'in yanına geldi. Şaşkın gözlerle baktı Yeşim'e.
" Doğrumu bu?
Görebiliyormusun gerçekten kızım?

Sıkıca sarıldı kıza.

" Gelin kızım çok sevindim.
Şükürler olsun bugünü gösteren Allah'a."

Nazlı:

" Hadi burda durmayalım.
İçeri gidelim de her şeyi anlat yengeciğim, nasıl oldu bu."

Nazlı Yeşim'in koluna girdi.
Birlikte içeri girerek salona geçtiler.
Nazlı yine hemen Yeşim'in dibine oturup gözlerini kızın yeşil gizlerine dikti. Ellerinden tuttu.

" Hadi yenge, hadi anlat.
Nasıl oldu.? "

Yeşim:

" Nazlı'cım Toprak anlatsa daha iyi olur aslında .
Durum biraz karışık. "

" Neyi ben anlatacağım? "
Gözler merdivene kaydı.
Nazlı yerinden kalkarak merdivenleri inmekte olan Toprak'ın yanına koşarak sıkıca sarıldı.

" Abi! Hoş geldin."

Geri çekildiğinde,

" Sürprizle gelmişsiniz. Yengemin gözleri görüyormuş artık.

Nasıl oldu?
Hemen gelip anlatmalısın bize. Lütfen hadi çok merak ediyorum."

Nazlı Toprak'ı kolundan tutarak koltukların yanına doğru çekiştirdi. Toprak geldiği koltuğa Yeşim'in yanına bıraktı kendini.
Önce Yeşim'e baktı gülümseyerek.
Sol kolunu kızın üzerinden arkasına doğru geçirerek beline sıkıca sararak kendine doğru bastırdı. Şakağından öptü.
Sonrada Sırma ve Nazlı'ya döndü.

" Küçük bir kaza atlattık tatildeyken."

Nazlı ve Sırma panikle

" Kazamı ne kazası?
Nasıl oldu?
Neden haber vermediniz? "

Diyerek sırayla soru yağmuruna tutarken Toprak ve Yeşim sırayla ikisine bakıyorlardı.

" Buradaki Murat'ı biliyorsunuz. Şerefsiz peşimizden Antalya'ya kadar gelmiş. Döneceğimiz gün bizi yolda aracıyla sıkıştırdı. Motora çarparak kaza yapmamıza sebep oldu.
Neyseki ucuz atlattık. Ama kaza sırasında Yeşim beyin sarsıntısı geçirdi. 2 gün hastanede kaldı.
Kendine geldiğinde maalesef küçük bir hafıza kaybı geçirdiğini fark ettik. Allah'tan çabuk düzeldi.
Kazadan 2 gün sonra sabah uyandığında görmeye başladı."

Bundan sonra Yeşim devam etti.

" Sabah uyandığımda gözlerime inanamadım karavanın tavan camından güneş ışığını görüyordum.

Hemen hastaneye bir göz doktoruna gittik. Doktor geçirdiğin kaza göz sinirlerimi olumlu yönde etkilemiş. Dedi. Bu tür vakaları daha öncedende duyduğunu söyledi. Yani o kaza aslında bizim için bir mucize oldu."

" Ya yengeee.
Abiii."

Dedi Nazlı yerinden kalkıp hem abisine hem yengesine sarılarak.
Gözleri dolarak konuştu.

" Kaza için çok üzüldüm.
Çok geçmiş olsun. İyi ki size daha kötü bir şey olmamış."

Sırma girdi söze.

" Neden bize haber vermediniz.
Yanınıza gelir elimizden gelen birsey varsa yardımcı olurduk.

Bununla atlattığınız için şanslısınız. O motorla boynunuz kırılmadığına şükretmelisiniz."

Herkes Sırma'ya baktı.
Bu düşünceli kadın Sırma mıydı.?
Ne olmuştu. Eski Sırma'dan daha farklı hareketleri vardı.
Hamilelik Sırma'ya yaramıştı.

Devam etti Sırma.

" Kötü bir kazadan mucize ile kurtulmuşsunuz. Gerçekten geçmiş olsun. Yeşim...
Sizin için sevindim. Umarım bundan sonra her şey sizin için daha da güzel olur."

Toprak hemen yan tarafında oturan Sırma'nın yüzünü gözlerini inceleyerek,

" Sen kimsin ve sırma'ya ne yaptın? "

Dedi.
Sırma başını öne eğerek zorlukla, gülümsedi.

" Ben değiştim."

Diyerek yerinden kalktı. Ağır adımlarla merdivenlere doğru yürürken bir yandan da konuşmaya devam etti.

" Belkide hormonlardandır."

Sırma merdivenleri bitirip kendi odasına girince, Nazlı gözlerini hâlâ üst kata bakan abisine çevirerek,

" Abi sana bir şey söyleyeyim mi? Bugün Sırma ablam beni yemeğe götürdü. Oradan da hastaneye gittik birlikte. Tahlil verdi.
Bana küçük teyze bile dedi düşünsene bir.
Ablama bir şeyler olduğu belli. Keşke daha önceden hamile kalsaymış."

Dedi kız.
O anda Yeşim'de gülerek konuşmaya başladı.

" Nazlı yapma Sırma duyarsa ayıp olacak."

" Yenge, abi bu haberi kutlamalıyız. Yıllar sonra yengem yeniden görebiliyor ve bunu bir parti ile kutlamak lazım bence."

" Hayır nazlı lütfen.
Öyle bir şeye gerek yok. Sakın! "

" Hadi ama yenge nasıl gerek yok. "

Dedi Nazlı geri oturarak.

Toprak:

" Nazlı sonra kendi aramızda kutlarız.
Şimdilik yok."

"Tamam ne yapalım."

*****

Akşam olmuş Sezai bey geldiğinde Nazlı babasını kapıda görür görmez yanına giderek müjdeyi vermiş, Yeşim'in artık gördüğünü anlatmıştı.

Salona gelen Sezai bey kendini koltuğa bıraktığında hâlâ şaşkın Yeşim'e bakıyordu. Böyle birşeyi kesinlikle beklemiyordu. Ona göre ömür boyu kör olarak yaşayacak bir kızdı Yeşim.

Yeşim ve Toprak birde Sezai beye anlattılar olanları.
Yeşim bir yandan olanları anlatıyor bir yandanda Sezai beyi inceliyordu. Tıpkı çizgilerini gördüğü gibi biriydi. Gülümsedi.

Sezai bey olan biteni dinledikten sonra,

" Bununla geçmiş olsun. Ucuz atlatmışsınız. O Murat denen piç herifi bulup bunun hesabını sormamız gerek. " Dedi sinirli şekilde.

Kız bir Sezai beye birde Toprak'a baktı. Bu adamda Toprak'ın düşüncelerine sahipti.

Toprak sakin şekilde,

" O işi ben hallettim. Bundan sonra bu şehirde olmayacak."

Sezai Toprak'a baktı. Dudağının ucuyla gülümsedi.

Suna kadının,

" Akşam yemeği hazır buyrun. "

Diyişiyle konuşmada bitmiş oldu.
Babası Nazlı'ya,

" Yukarı çık Sırma'ı çağır. "

Diyerek yerinden kalktı. Önden ve ağır adımlarla yemek odasına doğru yürürken,

" Artık burda olduğuna göre konuşacaklarımız var. "

Dedi Toprak'a bakmadan.
Toprak Yeşim'i de kaldırdı. Birlikte yemek odasına geçerken kısık gözlerle baktı babasına.

Konuşma şeklini beğenmemişti.

Nazlı ve Sırma'nın da gelişinin ardından hep birlikte akşam yemeği masasına oturuldu. Yeşim oturduğu anda gözü yemeklerde, mezelerde, salatada dolaştı. Masa sunduğu renklerle şuan bir tablo gibi görünüyordu doğrusu. Gülümserken Toprak'a baktı. Herşeyi gerçek hali ile görebilmek paha biçilmez. Toprak'ta onun gibi ama hâline gülümsedi. Sonra yemeğe geçtiler.
İlk bir kaç dakika boyunca masada sessizlik hakimdi. Sonunda Nazlı bozdu sessizliği.

" Kanka yengem..
Bundan sonra ne yapmak istiyorsun?"

Yeşim ağzında lokma önce kıza sonra masadakilere baktı.
Yavaşça yutkundu.

" Şey...
Hiç düşünmedim.
Ama yapamadığım bir çok şey vardı.
Onları yapmaya başlayabilirim."

" Yardım edebileceğim birşey varsa zevkle yaparım."

Gülümsedi Yeşim. Elini kızın masadaki elinin üzerine koydu.

" Teşekkür ederim Nazlı."

" Baba.
Sen benimle ne konuşmak istiyordun? "

Bu cümle ile bakışlar Toprak ve Sezai Bey'e çevrildi.
Sırma hariç... O konuyu biliyordu.
Bu yüzden sessizce yemeğini yemeye devam etti.

Sezai Bey. Toprak'ın
Sorusu ile birlikte elindeki bıçak ve çatalı önündeki tabağın iki yanına bırakarak önce peçeteye dudaklarını sildi. Sonrada tabağının ikinyanina koyduğu ellerini yumruk yaptı. Ağzındaki lokmasını yutmayı bekledi.

" Yarından itibaren şirketteki koltuğuma sen oturacaksın."

Masadaki çatal bıçak sesleri bir anda durdu. Bu cümle ile gözler Sezai Bey'e çevrildi bu kez.

Sezai Bey'in birden böyle bir şey söylemesini hiç kimse beklemiyordu. Tabii Sırma hariç yine.

"Anlamadım." Dedi Toprak.

" Hani henüz vakti gelmemişti. Sadece seninle çalışmaya hak kazandığımı söylemiştin."

" Vakti aslında uzun zamandır gelmişti. Ben sadece uygun ânı bekliyordum.
Sağlık sorunlarım arttı. Uzun bir tedavi süreci gerekiyor sağlığımın düzelebilmesi için.
Bu yüzdende şirketin başına ve koltuğuma sen geçeceksin.
Sırma da en yakın yardımcın olacak. Tedavi olduktan sonra tekrar dönüp dönmeyeceğimi bilmiyorum.
Emekli olup tatile çıkarım belkide."

" Sağlığın daha da kötüye gitti ve bana söylemedin öyle mi?
Çok aksi bir adamsın."

Dedi Toprak geriye yaslanmış kaşları çatık babasına bakıyordu.
Sezai Bey gülümsedi.

" Biliyorum.

Doktorumla konuştum. Gerekli belgeler ve tahliller halledildikten sonra bir ay boyunca hastanede kalacağım. Devamında ayakta tedavi.. Arada kontrollerim olacak. Sonrasını düşüneceğiz."

Sırma:

" Yani yarından itibaren birlikte çalışacağız. Sen yokken işlere bir düzen çektik babamla.
Sen yönetici bende yardımcın olacağım. "

Toprak buna daha çok şaşırdı. Şirkette gözü olan Sırma, bunun için her şeyi yapabilecek olan Sırma, uslu uslu Toprak'ın yardımcısı olacaktı öylemi.
Bu kadın gerçekten Sırma mı diye düşünmeden edemedi Toprak.

Nazlı ve Yeşim konuşulanları sessizce dinliyorlardı sadece.

Sırma tekrar söze girdi.

" Yeşim. " Dedi kıza dönerek.

Bir yandan yemeğini yerken bir yandan konuştu.

" Sanada işletme okumayı öneririm.
Kocanla birlikte şirkette çalışabilirsin bu şekilde."

Hem Toprak hemde Yeşim Sırma' ya bakarken Sırma'nın aniden yüzü değişti.

Bir anda elini ağzına kapatarak hızla yerinden kalktı. Koşar adım odadan çıkarak alt kattaki banyonun yolunu tuttu.

Sezai Bey:

" Nazlı, ablanın yanın git."

Kız sanki birinin söylemesini bekliyormuş gibi hemen ayağa kalkarak ablasının peşinden gitti.

Sırma'nın hamilelik bulantıları başlamıştı.
Nazlı ve Sırma'nın ardından Sezai Bey de kalktı masadan.

" Afiyet olsun size. Ben biraz dinlenmek istiyorum.
İyi akşamlar. "

Akşam yemeği bu şeklide bitmiş geçen 1 saatin ardından herkes kendi odasına çekilmişti.

Yeşim giyinme odasında üzerini değişirken Toprak balkonda sigarasını içiyor bir yandanda babasıyla arasında geçen konuşmayı düşünüyordu. Babası karaciğerinden rahatsızdı. Bu güne kadar inatla tedavi olmak istemiyor, sadece kafasına göre alıp içtiği ilaçlarla çalışmaya devam ediyordu.

Ama birden tedavi olmaya karar vermişti. Neden böyle âni bir karar almıştı? Belkide dede olacağı içindi.

Bu sırada Yeşim aklına gelen şeyle giyinme odasından çıkarak nereye koyduğunu hatırlayamadığı makinasını arıyordu. Çünkü şuan dışarda çok güzel bir ay vardı ve resmini çekmek istiyordu. Ama makineyi bulamıyordu. Elini çenesine yerleştirip nerede olabileceğini düşündü. Valizde bıraktığını hatırlayınca tekrar giyinme odasına girdi.
Köşedeki valizi alıp açtı. İç cebinden makineyi aldıktan sonra boş valizi giysi dolabının üstüne kaldırmayı düşündü..
Valiz için dolabın üstünde yer bakarken siyah bir kutu dikkatini çekti. Ayakkabı kutusuna benzeyen kutunun kenarları sarı sırmalıydı. İçinde ne olabileceğini çok merak etti. Eğer oraya konmuşsa değerli birşey olmalıydı.
Ama alabileceği yerden çok yukarıdaydı. Düşündü ve odaya dönüp pufu alarak geri geldi.

Dolabın önüne yerleştirip üzerine çıktı. Yine yetişemeyince dolabın rafına basarak biraz daha yükseldi.
Yukarıya doğru uzandı, uzandı sonunda tam parmak uçlarıyla kutuya dokunmuştuki, dengesini kaybederek tuttugu kutuya eşlik eden küçük bir çığlıkla birlikte kendini yerde buldu.
Aradan 2 dakika geçmeden Toprak duyduğu sesle soluğu odada aldığında kızı yerde sırt üstü yatarken buldu.

" Yeşim iyimisin? "

Diyerek kızı kaldırırken yere saçılan şeyleri gördü.

Loading...
0%