Yeni Üyelik
30.
Bölüm

K.k 29 Kıskanç

@azamet_29_2

" Oğlum Ünal ne ballısın lan!
Bu seferde dört ayak üzerine düştün."

Ünal'da arkalarından girdi sınıfa. En arkaya doğru geçerken Yeşim ile göz göze geldiler. Ünal gülümserken Yeşim gözlerini devirdi.

Arkaya doğru ilerledi Ünal.

" Bundan sonra en sevdiğim renk cam yeşili, güzel kız."

Ders boyunca öğrenciler hocalara ve tahtaya bakarken Ünal sadece 5 sıra önde sol çaprazında oturan kıza bakıyor yüzünü ezberine yazıyordu.
Yeşim'in bu sabah maşa ile dalgalandırdığı saçlarını, beyaz tenini, parlayan cam yeşillerini beynine kazıyordu adeta. Hayatında ilk kez bu kadar güzel birini görüyordu sanki.

İçten içe anne babasına teşekkür etmeden geçemedi.

10 gündür benim okula ihtiyacım yok. Zaten babamın yerine geçeceğim diye homurdanan Ünal'ı, anne babası deyim yerindeyse kavga dövüş yollamışlardı dersaneye.

Babasının son sözü üniversite bitmeden benimle çalışamazsın olmuş, resti basmıştı. Ünal' da çaresiz babasının ve annesinin isteğine boyun eğmişti.
Bu sabah dersaneye bırakan Şoförleri dersane binasına kadar Ünal'ın homurtu ve kendine ettiği küfürleri dinlemek zorunda kalmış, çocuk arabadan indiği anda bir oh çekerek deyim yerindeyse kaçarcasına gazlamıştı.

Ünal yol boyunca kendi kendine küfürler ederek geldiği bu dersane nerden bilirdi ilk görüşte aşık olacağı bir kıza rastlayacağını.

Çalan zil ile ara verilince Yeşim ve İlayda derslikten çıkarken Ünal'da arkalarından çıktı.
Gerilerinde kalacak şekilde yavaş yürüyordu konuşmalarını dinlemek için. Gözlerinin yanı sıra seside kadife gibi gelmişti Ünal'a.

İlayda:

" Yeşim yeviye sınavı haftaya. Sen çalışabildin mi? "

Yeşim sıkkın şekilde bir nefes vererek,

" Akşamları yatana kadar çalışıyorum.
Fazladanda soru çözüyorum işte.

Zorlandığım zaman Toprak'a yalvarıyorum yardım için ama zalim, önce kendin çabala sonra bana gel diyor. "

Duydugu isimle kaşlarını çattı Ünal.

" Yalnız değil."

Dedi mırıltıyla.

" Erkek arkadaşıyla aynı evde mi yaşıyor. E tabi o cam yeşilleri her erkek farkeder."

Dedi morali bozularak.

" Erkek arkadaşı olasada bu benim şansım olmadığı anlamına gelmez."

Diyerek kendine moral verip devam etti yürümeye.
İki kız kantine inip sıraya girerek birer kahve aldılar.
Ellerinde kahvelerle bahçeye çıkarak banklara gelirken, Yeşim aniden durdu ve İlayda'nın önüne doğru uzattığı eli ile onuda durdurdu.

İlayda bir Yeşim'e birde baktığı noktaya baktı. Yeşim'in görüş açısına bank üzerinde oturmuş keyifle etrafı izleyen bir kedi girmişti.

Yeşim ince bir gülümseme ile kahvesini İlayda'ya doğru uzattı.

" 1 dakika tutarmısın? Benim çok sevimli bir işim var. "

İlayda Yeşim'in kahvesini sol eliyle tutarken diğer elindeki kahveden bir yudum aldı ve Yeşim'in avına yaklaşan bir aslan edasıyla eğilmiş ve parmak uçlarında yürüyerek, sessiz şekilde banka doğru adımlayışını gülümseyerek izliyordu.

Yeşim yaklaştı, yaklaştı ve bankın diğer ucuna kadar gelip yere çömelerek kedinin resmini çekmeyi başardı.
Kedi farkında bile olmadan güzel bir poz vermişti Yeşim'e.

Kedi farkında bile olmadan güzel bir poz vermişti Yeşim'e
Fotoğrafı çektikten sonra da yine sessizce geriledi Yeşim.
Gözleri hâlâ kedide elini uzatıp İlayda'dan kahvesini alarak,

" Hadi yürüyerek içelim kediciğin keyfini bozmayalım. "

" Tamam." Dedi kız gülümseyerek.

Onları sessizce izleyen Ünal'ın da yüzünde bir gülümseme oluştu farkında olmadan.

" Bu kız hem tatlı hem de çok düşünceli."

Bahçede yürüyerek içtiler kahvelerini. Kahve molası bittikten sonrada tekrar derse döndü iki kız.
Bütün günü, bu şekilde dersler ve bahçe arasında bir çift gözün takibinde geçirdiler.
Ünal' ın ise en güzel günü olabilirdi.

Sonunda dersanenin çıkış saati geldiğinde Yeşim Sinan'ı arayarak yarım saat geç gelmesini, geldiğindede karşıdaki ünlü kahvecinin önünde olmasını söyledi.

Sonrada İlayda ile birlikte çıkarak yakındaki eczaneye doğru yürüdüler.
Hava mevsime uygun olarak bir acılıyor bir kapanıyordu. Yine kapanan hava ile kazağının düğmelerini ilikledi Yeşim.

Yol boyu aralarında konuşurlarken ne konuştuklarını merak ederek takip eden kişi yine Ünal dı.

Nihayet büyük bir eczaneye geldiler. İlayda'nın babası için olan reçeteyi yaptırırken Yeşim'de cilt bakım ürünlerine göz gezdirdi.
İlayda yaşlı eczacıdan ilaçları aldıktan sonra çıkıp birlikte geriye yürüyerek dersanenin karşısındaki ünlü kahveciye girdiler.

Arkalarından giren kalabalığın arasında kızlar tarafından farkedilmeyen Ünal'da vardı yine. Burayada gelmişti peşlerinden.

Kızlar birer kahve ve kurabiye alarak cam kenarındaki masaya otururlarken Ünal' da aldığı kahve ile bitlikte Yeşim'i rahat görebileceği bir masaya geçti.

Kızlar sohbet ederek kahvelerini yudumlarken arada gülme krizleri geçiren kızı izledi Ünal.

Gülmek çok yakışıyor diye geçirdi içinden.
Yarım saatte, sohbet muhabbet içtiler kahveleri. Sonra dışarıda duran araç ile hesabı ödeyerek kalktılar. Sinan tam saatinde gelmişti.
Ünal gözleriyle kızları takip etmeye devam ediyordu. Mekandan çıkıp dışarıdaki lüks araca binince şaşırmadan edemedi.

Yerinden kalkıp hızlı adımlarla arkalarından çıktı ve araca baktı.
Sevgilisinin arabası olmalı diye geçirdi aklından. Yüzü asıldı.

*****

Yeşim arkadaşı İlayda'yı da evine bıraktıktan sonra Sinan'a,

" Sinan şirkete gidilelim lütfen."

" Şirkete mi?
Bu saatte mi?"

" Evet.
Neden?
Saat 5 olunca sakıncalı mı oluyor? "

Dedi kız.

" Hayır tabiki, akşam olduğu için eve gitmek istersiniz diye düşündüm."

" Beni bırakıp dönebilirsin sen, ben Toprak ile birlikte döneceğim."

" Peki.
O halde şirkete gidiyorum."

" Bir süre yol aldıktan sonra şirketin garajına geldi araç.
Yeşim'in ısrarının sebebi bir haftadır Toprak'ı doğru düzgün göremeyişindendi. Resmen aynı evde yaşadığı halde özlemişti kocasını.

Araçtan inip asansöre binerek ofisin katına bastı kız.
Bir iki dakika sonra Ofis katına geldi asansör. Açılan kapı ile Yeşim çıkmak için hamle yapmıştıki karşısında yanındaki adamla konuşmaya dalmış önüne bakmadan asansöre binmeye çalışan kadınla çarpıştı.

Afallayan kadın anında Yeşim'e dönerek özür dilerken Yeşim'de aynı şekilde özür diledi.
Bu sırada kadının ağır parfümü Yeşim'in dikkatini çekmişti. Gerçekten baş ağrıtan türdendi koku.

Kadın asansore binerken Yeşim hâlâ kadına bakıyordu. Dalgalı kuzgun siyah saçları bordo mini eteği karpuz kol beyaz gömleği ve sade makyajı ile çok hoş görünüyordu.

Kapanan kapı ile Yeşim kıza bakmayı bırakarak ofise döndü yönünü. Hızlı adımlarla ofisin önüne geldiğinde,
sekreter kız gelen Yeşim'i görünce ayağa kalkarak,

" Hoşgeldiniz Yeşim hanım." Dedi saygıyla.

" Hoşbuldum.
Toprak Bey yerinde mi?"

" Evet.
Buyrun."

Diyerek ofisin kapısına kadar gelip açınca başı masaya dayalı Toprak,

" Yeter Şule.
Başka kimseyi görmek istemiyorum.."

Kız gülümseyerek Yeşim'e bakarken Yeşim elindeki çantayı yere bırakıp,

" Benide mi ?

Dediğinde Toprak hızla başını kaldırarak, yerinden kalktı.

Şule çıkarak kapıyı örttüğünde Toprak çoktan Yeşim'in yanına gelerek beline sarılmıştı bile.

" Sen hariç güzelim...
Sen hariç. Seni görünce ruhum dinleniyor. "

Diyerek dudaklarında aldı soluğu. Yeşim ellerini sevdiği adamın göğsüne dayayarak karşılık verdi.
Toprak geri çekildi.

" Imm.. Özlemişim dudaklarının tadını."

Dedi sinsice.
Sonra kızı kendine bastırarak tekrar bastırdı dudaklarını kızın dudaklarına.

Trkrar geri çekilip elinden tutarak koltuğa çekti kızı.

" Otur güzelim.
Ne içersin."

" Sağol hiç birşey."

Kız koltuğa otururken kendide karşısına geçip oturdu.

" Hayırdır güzelim.
Ziyaretini neye borçluyum? "

" Kendine."

Dedi kız kollarını göğsünde birleştirerek küçük bir kızgınlık ifadesiyle.

" Kendime mi? "

" Evet.
Son bir haftadır yüzünü doğru düzgün göremiyorum Toprak Karakoç. Geç geliyor erken gidiyorsun. Sonrada...
Neyse."

" Haklısın güzelim ama elimde olan bir şey değil. Bu daha iyi günlerim. Önümüzdeki hafta Şehir dışına çıkmam gerekiyor. 4 gün hemde. "

" 4 Gün mü? "

" Aslın da 1 hafta ama o kadar uzak duramam senden. "

Yeşim'in yüzü düştü.

" Ben burda bile özlerken 4 gece 4 gündüz yoksun yani."

Toprak yerinden kalkıp Yeşim'in yanına geldi. Yanına oturarak kızı kucağına doğru çekerek yatırdı.

Gözlerini cam yeşillere sabitledi.

" Emin ol ben senden daha fazla özleyeceğim."

Dedi üzerine doğru eğilirken.

O sırada kapı çalınınca kız utanarak ve panikle kaktı yerinden yana geçti. Toprak kıs kıs gülerken kapıdan Şule girdi.

Elindeki dosyaları göstererek,

" İstediğiniz dosyalar Toprak bey. "

" Tamam.
Masaya bırak. "

" Başka bir emriniz yoksa ben çıkabilirmiyim. "

" Yok. Çıkabilirsin."

Şule çıktıktan sonra Toprak

" Hadi bizde çıkalım, yoğun bir gündü. Bir an önce eve gidip dinlenmek isyiyorum."

Toprak yerinden kalkarak,

" Sen neler yaptın?
Nasıl geçti günün? "

Dedi dolabından ceketini alırken.

" İyiydi.
Ders ve mola arası geçti günümüz. Sonra bahçede güzel olduğunu düşündüğüm bir kaç foto daha çektim." Derken çantasını eline aldı.

Toprak ceketini giyip kızı sağ kolunun altına alırken elindeki çantayıda sol eline aldı.

" Senin adına sevindim."

Ofisten çıkarak asansöre yönelip ağır ağır yürürlerken,

" Kasım'a kadar baya resim çekmem lazım. Sonra aralarından en iyilerini seçeceğim. Sende yardım edersin değilmi. "

Toprak gülümseyerek kolunu kızın beline sardı.
Şakağına bir öpücük bırakarak,

" Tabiki yardım ederim."

" Toprak."

" Hmm.? "

" Bu sergi benim için çok önemli.
Biliyorum çok kişi gelmeyecek.
Ama bütün gelirini yetimhanedeki çocuklar için, onları sevindirmek için kullanacağım. Sözüm var. "

Toprak durdu, kıza çevirdi bakışlarını. Yeşim de Toprak'a bakıyordu.

" Güzelim istediğin şeyi bugün bile yapabilirsin biliyorsun.
Benim olan herşey seninde."

Kız Toprak'a baktı önce.
Sonra sarıldı sıkıca.

" Teşekkür ederim biliyorum. Ama kendi emeğimin ürünü olursa daha güzel olacak."

" Tamam...
Nasıl istersen öyle olsun.
Ama ne zaman istersen, yanındayım bunu bil."

Yeşim dahada sıkı sarıldı Toprak'a.
" Biliyorum."

Birlikte gelen asansöre girip
garaja inerek hazır bekleyen
Doğu'nun açtığı kapı ile arabaya bindiler.

Eve kadar derslerden, sınavdan ve Toprak'ın gideceği iş gezisinden konuştular.

" Bu iş gezisi şartmı? "

" Maalesef.
Şirket ceoları ara ara böyle bir araya gelir, görüşür, genelde yeni işler bağlarlar. Babam yıllarca şehir dışındaki toplantılara yada gezilere gitti. Şirketin başına ben geçtiğime göre onun yerinede ben gideceğim mecburen."

" Sırma'yı göremedim, o nerde? "

" Ne o!
Ben gitmeyim diye hamile hamile onu mu yollayacaksın."

Gülüyordu Toprak.

" İmkan olsa yollardım ama, dediğin gibi olmaz.
Göremediğim için sordum."

" Bacakları şişince eve yolladım."

Yeşim önüne bakarak,

" Sırma için üzülüyorum bazen.
Babasız çocuk büyütmek çok zor olacak onun için.
Eminim içten içe çok üzülüyor."

" O adamı seçmekle en başta yaptı hatayı."

Sert bakışları camdan dışarıyı izliyordu.

Yeşim düşündü.

" En başta o adamın böyle biri olduğunu bilebilirmiydi. Bilemezdi.
İnsanlar değişebilir."

" İnsanlar değişebilir evet.
Ama bir şekilde kendilerini de belli ederler."

Yeşim yol boyunca nedense bu cümleyi düşünerek geldi.

İnsanlar değişebilir. Ama kendilerini belli ederler...

Bahçeye girildiğinde hava iyice kararmıştı artık.
Arabadan birlikte inerek eve yöneldiklerinde Yeşim Toprak'ın koluna girdi.
Kapıdan birlikte girdiler yine.
Salonda Nazlı bir elinde kitap bir elinde elma ders çalışıyor, hemen yanındaki koltukta Sezai bey bir yandan kitap okuyor bir yandan kahvesini yudumluyordu.

" İyi akşamlar."

Dedi Toprak, ardından da Yeşim.

Nazlı:

" İyi akşamlar. " Derken Sezai Beyde arkasından dedi.

Birlikte üst kata çıktılar. Önden Yeşim ardından Toprak giyinme odasında üzerlerini değiştirip birlikte ellerini yüzleri yıkayıp akşam yemeği için aşağı indiler tekrar.

Yemek odasındaki masada Sezai Bey ve Nazlı vardı sadece.
Sırma inmemişti.

" Sırma yokmu?
Neden inmedi." Dedi Yeşim.

" Canı istemiyormuş.
Babam insin diyor, dedim ama yinede inmedi."

Yeşim bir Nazlı'ya bir Sezai beye baktı.

" Ben bi bakıp geleyim."

Diyerek masadan kalkarak yemek odasından çıkıp üst kata yöneldi.
Sırma'nın odasının önüne geldiğinde elini uzattı. Kapıyı tıklamaktı niyeti ama duyduğu ağlama sesleriyle durakladı.
Sırma ağlıyordu.
Bir süre kararsız orda öylece bekledi. Sonra cesaretini toplayarak kapıyı tıkladı.

Ağlama sesleri kesilip gel sesini duyunca yavaşça içeriye girdi Yeşim.

Sırma yatağında yatıyor elindeki mendille gözlerini siliyordu.

Yeşim yavaşça girerek,

" Gelebilirmiyim? "

" Gel tabi."

" Şey yemekte göremedim. İyimisin?
Ağrın falan yok değil mi? "

Sırma başını salladı.

" Hayır.. İyiyim bir şeyim yok.
Canım istemiyor sadece. "

" Bebeğin için bir şeyler yemelisin ama."

Sırma kıza çevirdi bakışlarını.

" İstersen buraya getireyim yemeğini."

" Gerek yok canım istemiyor."

Yeşim yatağın kenarına oturdu çekinerek.

" Senin için ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorum.
Neden canın sıkkın moralin bozuk onuda tahmin edebiliyorum.

Ama kızın için dayan lütfen.
En masum olan o. Hiç bir cocuk anne babasını seçemez."

Başı önünde gözleri doldu kızın anne babasını hatırladı.
Sonra nasıl terkedildiğini ve istenmediğini.

2 kız bir kaç dakika sessizce bekledi. Sonunda Yeşim gözlerini silerek ayağa kalkarak sessizliği bozdu.

" Hadi kalk.
Bizi üzenleri sevindirmeyelim. Yiğenimin karnını doyuralım."

Sırma şaşkın kıza baktı. Gülümsedi elinde olmadan. Bubkiz birdenninsani gülümsetebiliyordu. Yavaşça yerinden kalkarken Yeşim tuttu elinden, yardım etti.

" Teşekkür ederim Yeşim."

Gülümsedi kız.

" Hadi inelim yemekler soğumadan ve bitmeden."

Birlikte aşağı inip yemek odasına girdiklerinde Toprak ince bir gülümseme ile baktı Yeşim'e. Sırma gibi inat birinin koluna girip yemeğe inmesini sağlamak büyük başarıydı.

Birlikte masaya oturdular ve birlikte yemeğe başladılar.
Okul, iş ve Nazlı'nın yakındığı hocalar ve dersler arasında geçti sohbet.

Bir ara Toprak iş gezisinden de bahsetti. Burada olmadığı 4 gün Sezai Bey şirkette olacaktı. Elini eteğini çekmiş olsada böyle zamanlarda destek oluyordu Toprak'a.

" Sahi nereye gideceksiniz."

" Bodrum."

" Bodrum mu? "

" Neden ne oldu? "

" Hiiiç. Sordum sadece." Dedi Yeşim.

Toprak tek kaşı havada kıza bakarken Nazlı araya girdi.

" Yeni evli abim için iyi bir yer değil Bodrum abicim.
Sahil, güneş, deniz, turist kızlar.
Yengeme hak ver. "

" Nazlı saçmalayıpta gaza getirme Yeşim'i."

" Gaza getirmesine gerek yok."

Dedi kız ağzının içinde.
Zaten derdi aynı şeyleri düşünmüş olmasıydı.
Toprak kıza bakarken Sezai bey sessizce kalkıp afiyet olsun diyerek odadan çıktı.

" Sen ciddi ciddi beni mi kıskandın? "

" Evet.
Ne var bunda? Kocamı kıskanmam suç mu? "

Toprak kıza bakarken, Sırma ve Nazlı gülümseyerek yiyorlardı yemeklerini.

" Gülmeyin sizde.
Gazı verip bide gülüyorsun Nazlı."

" Neyse.
Ben doydum size afiyet olsun."

Dedi kız masadan kalkarak.
Toprak'ın saf saf bakışları eşliğinde odadan çıkarak merdivenlere yöneldi.

Ciddi ciddi bunamı bozuldu bu şimdi diye düşünürken hayret etti kendi kendine. Şuana kadar hiç kıskançlık belirtisi göstermemişti.

Masadaki suyu tepesine dikip oda kalktı masadan. Nazlı'ya sinirli bir bakış attıktan sonra odadan çıkarak merdivenlere yönelirken yemek odasından kahkaha sesleri geliyordu.

Hızlı adımlarla odasına çıkıp içeri girdiğinde Yeşim'i göremesede duyduğu su sesinden banyoda olduğunu anlayınca banyoya yöneldi bu kez.

Kapıyı açtığına üzerini çıkarmaya başlamış olan kız küçük bir çığlık attı.

" Kapıyı tıklasana ya."

Toprak, aç bir kurt misali kızı süzdükten sonra,

" Allah Allah, niyeymiş o.

Karımın yanına gelmek için..."

Dedi ağır ağır kıza doğru yürürken.

" İzinmi alacağım."

Kız karşısındaki adamın gözlerine bakarak,

" Evet." Diyince,

" Baksen.."

Diyen Toprak, yanına geldiği kızın beline doladı bir kolunu. Boştaki eliyle kızın kendine kapattığı kazağı üzerinden yavaşça çekip aldı. Bu kez kollarını kendine kapatan kız hâlâ Toprak'a bakıyordu.

" Hem utangaç hem de kıskanç bir karım var."

" Hayır kıskanmadım."

Derken başını hızla yana çevirdi Yeşim.

Toprak iki parmağıyla çenesinden tutarak kedine çevirdi cam yeşilleri.

" Daha az önce aşağıda kıskandım dedin ya."

Yüzünü avuçlarının arasına alarak bir buğse bıraktı dudaklarına.

" Utanmakta, kıskanmakta en çok sana yakışıyor Yeşillim."

Derken kızı kollarının arasına alarak tekrar dudaklarına bastırdı dudaklarını.
Aşkla, tutkuyla öptü.

O öperken Yeşim daha fazla direnemedi, kollarını kapattığı teninden ayırıp ayak uçlarına yükselerek Toprak'ın boynuna doladı. Öpüşlerine karşılık verirken Toprak kızı belinden kavradığı gibi bacaklarını kendi beline dolayarak banyodan çıkardı.

Yatağa getirip sırt üstü bırakırken kendide ağırlığını vermeden üzerine uzandı.

" Yeşimmm..."

Dedi dudakları kızın dudaklarından boynuna doğru ilerlerken. Teninin kokusunu ciğerlerine çekti.
Ordan omuzuna doğru kavis alırken pembe teninin her santimine bir öpücük bırakarak ilerledi. Sonra tekrar dudaklarına döndü.

Yeniden tutkuyla öperken,

" Yeşim...
Şarap gibisin...
Zaman geçtikce hem yüzün, hem tenin, hem tadın, dahada güzelleşiyor dahada eşsiz oluyorsun.
Nefesimi kesiyor, beni benden alıyorsun kadın."

Geri çekilen Toprak'ın orman yeşillerine baktı Yeşim nefes nefese.

" Toprak.."

" Bir gün senden başka bir kadına bakarsam, dolabın üzerinde silahım var. Al onu bütün şarjörü boşalt kalbime."

*********************************

Eveet bölüm sonu canlarım.

Oylar ve yorumlar itina ile alınır.
Gelecek bölümde görüşmek üzere.

Loading...
0%