Yeni Üyelik
3.
Bölüm

K.k 3 Karım

@azamet_29_2

Selam canlarım.
Kör Kütük yeni bölüme hoşgeldiniz.

Okuyorsanız lütfen oylayın ve satır arası yorumlar bırakın. Ki hem ben kendimi geliştireyim hem başka okuyucularımızada ulaşsın hikayemiz.

Keyifli okumalar diliyorum.

****************************
Kızın elinden düştü çanta.
Geri döndü salona, sürüdüğü ayaklarıyla. Başını önüne eğdi.

" Tamam." Dedi.

" Kabul.
1 yıl. Seninle 1 yıllığına evlenelim."

" Ha şöyle. Yola gel. "

" Kütüksün işte ne olacak.! Kütük! "

Toprak hızla yerinden kalkarak Yeşim'in yanına geldi.

" Şşitt.
Kocaya kötü laf söylenmez.
Allah dilini düğüm eder sonra."

" Kağıt üstünde o bir kere."

" Kimliğini ver hemen.
Peşindeki domuzlar kokunu almadan nikah işini halledelim."

Kız hemen cebinden cüzdanını ve kimliğini çıkarıp Toprak'a verdi.

"Doğu! "

" Buyur abi."

" Gidiyoruz. "

"Nereye?"

" Nikah dairesine. "

" Hemen mi? "

" İzin verirsen hemen."

" Estafurullah abi."

" Yürü lan yürü.
Babam seni benim yanıma sabrı öğrensin diyemi verdi ne!"

Toprak kapının önüne geldiğinde geriye döndü.

" Biz gelene kadar bu kapıdan çıkmayacaksın. Bu evden sadece benim ve ablamın haberi var. Kimse seni burda aramaz."

"Tamam.
Şeyy...
Ne zaman..."

" 1-2 saate burda olurum. "

" Tamam."

Toprak ve Doğu hızla evden çıkıp kapıyı kızın üzerinden kilitledi.
Yeşim bir süre olduğu yerde dikilip düşündü.
Anlık tereddüt yaşadı. Yaptığı doğrumuydu?

Doğruydu.

Babası onu o adama sattıysa Yeşim'in de yaptığı doğruydu.

Sadece 1 yıl. Haziran'ın 25 idi bugün.

Gelecek Haziran'da Cüneyt ile birlikte burdan gidecekti.
Cüneyt 'e 3 ay demişti. Çocuk 3 ay sanıyordu. Arayıp onuda durumdan haberdar etmeliyim. Dedi.

Derin bir nefes alarak yavaş adımlarla salona döndü.
Koltuğu bulup kendini koltuğa bıraktı.
Bir sürede orda öylece oturara düşündü durdu. Duvardaki saatin tik taklarını dinledi.
Zaman çokmu yavaş geçiyordu onamı öyle geliyordu.

Midesinden gelen seslerle kendine geldi. Sabahtan bu yana bir şey yememişti. Elini kolundaki saate uzattı. Akrep ve yelkovanın dışta çalıştığı özel saate dokundu.

" Saat 13:10 " Dedi.
Acıkması normaldi. Birde o kadar koşmuş ve adrenalin sarfetmişken hemde. Acaba buzdolabını karıştırmama kızar mı? Diye düşündü.

" Kızarsa kızan yeri için buz da vardır heralde."

Dedi sırıtarak. Yavaşça ayağa kalktı. Ağır adımlarla salondan çıkarak hâlâ yabancı olduğu evi tanımaya ve yolunu bulmaya çalıştı. Silik gördüğü çizgiler yabancı yerlerde daha da silikleşiyordu.

Kapının önünde durdu önce. Kendi evi 2 katlı villa tipiydi. Zihnindeki tek ev kendi eviydi. Başka bir evde hiç bulunmamıştı. Arkadaşı Şeyma'ın hariç. Bir dairede mutfak nerde olur diye düşündü. Doğu'nun mutfaktayım diyişi geldi aklına. Ses yakından gelmişti. İçindeki hisse güvenip sola döndü. Silik görüntülerinde yardımı ile buzdolabını farkedince,

" Bingoo." Dedi gülümseyerek.

Dolabın kapağını açarak içindeki rafları görmeye çalıştı ama olmadı. Buzdolabının siluetini görebilsede içini detaylandıramıyordu.

Eski usül eliyle yoklama yoluna giderek rafları dolaştı. İlk rafa baktı önce. Küçük kapaklı kapları tek tek kontrol etti.

" Peynir, zeytin. Imm. Bu kavanoz reçel olsa gerek. Başkaa..."

Dedi.
Bir alt rafa geçti kız.
Boştu. Sonra bir alta daha indi.

"Büyük bir kase."

Diyerek içine dokundu.

" Meyve sanırım.
Ne olabiliiir."

Dokunduğu eliyle,

" Yaz meyvesi çilek. Güzel! "

Dedi. Kaseyi alarak geri çekilip kapıyı kapattı. Buzdolabı tezgahın yanında olmalı diye düşünerek yan tarafa bakındı. Bulduğu tezgâhta musluğa gelerek elindeki kaseyi suyun altına tutup gelişi güzel yıkadı çilekleri ve süzdü.

Sonrada elindeki kasedeki çilekleri yiyerek mutfaktan çıkıp evin içini gezmeye karar verdi.

Sanırım 1 yıl bu evde kalacağım. O yüzden gezmemin sakıncası olmaz bence. Sonuçta özeline girmeyeceğim. Diyerek odaları bir bir dolaşmaya başladı. Hem çilekleri yiyor hem ağır adımlarla yürüyordu.

Odalar büyük ve aydınlıktı bu yüzden gördüğü karanlıktaki hatları daha rahat algılıyordu.

Burası salon, zaten biliyordu. Hemen
yandaki odanın kapısını açarak baktı. Eşyalar ve hatlara bakılırsa onun odası diyerek geri kapattı.

Sonra koridorun sonundaki odaya gelerek açık kapıdan girdi.

" Burası benim uyandığım oda.
Misafir odası sanırım."

Diyerek balkon kapısına yöneldi. Açarak dışarıya adımladı.

" Kaçıncı kat acaba? "

Elini balkon demirlerinde gezdirerek yangın merdivenine ilerledi.

" Yangın merdiveni var.
Çokmu yüksek acaba."

Diyerek gözlerini kapattı. Rüzgarı ve kokuları algılamak istedi. Mis gibi oksijen ve ılık bir rüzgar.

" Bence orta katlarda."

Dedi tahmincilik oynayarak ve içeri girdi. Odadan koridora çıktı tekrar.
Hemen yan tarafta yan yana iki kapı vardı.

" Tuvalet ve banyo olmalı."

Sonrada koridor sonunda vestiyeri buldu.

" Burası 2+1 lüks bir daire sanırım."

Dedi ve tekrar salona döndü.
Koltuğa ilerledi yavaş adımlarla ve kendini bıraktı. Çilekleri yemeye devam ederken etrafı dolaştı boş bakışları.
Girişte solda küçük bir bar.
Tam önünde karşılıklı 2 li ve 3 lü, çaprazda da tekli koltuklar, duvarda monteli büyük bir televizyon.

"Tam bir bekar evi."

Elindeki çilekleri ortadaki sehbaya bıraktı. Kolundaki saate tekrar dokundu. 14:00. Dedi.
O sırada kapı önünden gelen sesleri duydu.

*****

" Duydun Caner Hisarlı.
O kızın oğlumun yanında değil."

Adam sinirle vurdu masaya.

" Yalan mı söylüyorum lan ben!
Oğlun nişanlı bir kızı kaçırdı.

Sezai Karakoç...
Hemen kızımı bana getireceksiniz!

Yoksa cümle aleme rezil ederim senide, şirketinide, oğlunuda.
Sana 1 saat süre. "

Dedi adam bir kez daha masayı yumruklayarak.

Odadaki kız birden adamın önüne geçti.

" Siz kendinizi ne sanıyorsunuz?
Ne hakla babamı tehdit edersiniz?

Hemen çıkın burdan. Yoksa polis çağırır silahlarla ofisi bastığınızı söylerim."

Caner sinirle baktı kıza.
Sezai'nin kızı Sırma'ydı erkek gibi bağıran. Kızıda kendi gibi diye geçirdi içinden.

Yerinde doğruldu.

"Son kez söylüyorum!"

Dedi adam, işaret parmağını kızın ve babasının arasında gezdirerek.

" 1 saat."

Sonrada arkasını dönüp ofisten çıkarken Sezai sinirle kendini koltuğa bıraktığında Sırma Caner'in peşinden çıktı.
Adamlar asansörün önündeyken yetişti kız. Caner'in kolundan tuttuğunda koruması kolundan yakaladı.

" Sakin olun." Dedi kız eli havada.
Sonra kısık sesle,

" Caner bey kusura bakmayın. Size öyle davrandığım için.
Size yardım edebilirim. "

" Ne.?"

" Evet size yardım edebilirim.
İnerken konuşalım."

Diyerek adamı asansöre iterken etrafını kolladı ve adamlarla beraber asansöre bindi Sırma.
Adam şüpheyle baktı kıza.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? "

" Caner bey öncelikle bu aramızda kalsın lütfen.
Kızınızın nerde olduğunu biliyorum galiba. "

" Nerde!" Dedi adam kızın yakasına yapışarak.

" Çabuk söyle!"

" Önce bir şartım var. "

Dedi kız adamın ellerini yakasından çekerek.

" Bu meseleyi sessiz sedasız kapatacaksınız. Ve o kör kızınıda bugün evlendirip bu şehirden postalayacaksın."

" Senin ne çıkarın var." Dedi adam gözlerini kısarak.

" Orası beni ilgilendirir.

Kabul mü.?"

" Tamam.
Söyle, nerde kızım?"

" Hemen gidelim. Ama önce bir konuşma yapmalıyım. "

Asansörden indiklerinde Sırma telefonunu çıkarıp Toprak'ı aradı.

Telefonu açan Toprak,

" Ne var Sırma.?"

" Toprak nerdesin. Ne bu olanlar? "

" Neymiş? "

" Adamlar geldiler bağırıp çağırdılar gittiler."

" Banane.
Size söyledim kız gitti. "

O sırada Sırma dışardan gelen trafik ve korna seslerini duyduğunda,

"İyi be tamam. " Diyerek kapattı.

Adam Sırma'ya baktı.

" Ne halt çeviriyorsunuz lan!"

Sırma adamın koluna yapışıp,

" Vaktimiz az hemen gidelim. "

Diyerek adamı çekiştirdi.
Birlikte arabalara bindiler.

Sırma'nın niyeti Toprak'ın evlenmesini engelleyerek şirketin başına geçmesini önlemekti.
Tek derdi buydu.

" Adam kıza bakarak nerde kızım söyle artık."

" Toprak'ın evinde olmalı. "

Adam dişlerini sıkarak.

" Ulannn! Seni şerefsiz piç kurusu. "

" Caner bey lütfen."

20 dakika sonra araba lüks sitenin bahçesinin önünde durdu.
Caner, Sırma , Şehmuz ve Kemal arabadan inerek hızlı adımlarla içeri girdiler.

Sırma sayesinde güvenlikten geçerek binaya giriş yaptılar.
Hemen asansöre binerek 3. Kata çıkarak Toprak'ın dairesine ulaştılar.

Sırma şifreyi bildiği için çekinmeden bastı tuşlara. Kapı açıldı.

*****

Yeşim açılan kilit sesiyle yerinden kalktı.

" Çabuk geldin.
Hallettin mi? "

Dedi kız salondan çıkarak. Toprak'ın geldiğini sanıyordu.

Kapıya yöneldi sonra.
Kapıdan girenlerle iki adım geriledi.
Bir kişi değildi gelenler. Yabancı bir kadın ve babası önde, arkasında Şehmuz ve Kemal vardı.

Ezbere bildiği sluetleri anında tanımıştı.

" Olamaz!"

Dedi.
Nasıl buldular beni!
O kız. O mu yardım etti yoksa."

Kimdi, nasıl biliyordu burda olduğunu?

Babası olacak adam kızı gördüğü anda hırsla daldı içeri. İlk yaptığı, Yeşim'e öfke yüklü bir tokat atmak oldu.

Kız yediği tokatla sendeleyerek kendini yerde buldu.
Siniri geçmeyen adam yere çökerek kızı yakasından tuttu yeniden. Yerden kaldırıp bir tokat daha attı.

" Seni kör köpek.
Seni adi yosma.
Sen nasıl o adamla kaçarsın lan!
Nasıl iki paralık edersin şerefimi.
Nasıl namusuma laf getirirsin."

Gebertirim seni lan!"

Dedi bir kez daha vurarak.
Kız yattığı yerden bir kahkaha atarak elinin tersiyle dudağından sızan kanı sildi. Gözünden akan yaşlar yerinde kaldı.

" Namusunu parayla satan adam söylüyor bunu.
Hangi namusdan bahsediyorsun sen be.? Namussuz adam!
Sen değilmisin beni o şişko domuza satan! "

Duyduklarıyla deliye dönen adam ayağa kalktı. Yerde yatan kıza hiç acımadan bir tekme attı. Sonra bir tane daha. Kız dişlerini sıktı sadece. Hayatında ilk kez canı bu kadar yanmış nefesi kesilmişti.

Duvarın dibinde iki büklüm yatan kıza baktı adam.

" Doğru eve.
Sonrada kocanın yanına gideceksin. Birazda o uğraşsın seninle. "

Kız zorlukla kalktı yerinden. Duvara yaslandı. Sonra kesik kesik aldığı nefesle,

" O.
Eve.
Benim.
Ölüm.
Bile.
Girmeyecek. "

Dedi. Sonrada hızla adamı ittirip misafir odasına kaçtı.

Kapıyı arkadan kilitleyerek balkona yöneldi.
Balkonun bağlı olduğu yangın merdivenine açılan kapıdan geçerek, arkadan gelen kapıyı tekmeleme seslerine aldırmadan merdivenlerden inmeye başladı.

Kaç kattı bilmesede önemi yoktu.
İndi, indi sonunda koşarak çıktı merdivenlerin çıkışından.

Etrafa baktı gelişi güzel. Yine koşarak kaçmaya başladı bahçe kapısına doğru.

" Asla dönmeyeceğim.
Asla dönmeyeceğim."

Dedi kendi kendine.
Sonunda kapıdan fırladığında arkadan bağıran Şehmuz'u duydu.
Yakalanma korkusuyla kalbinin sıkıştığını hissetti. Bir anda karanlık dünyasındaki minnacık görüntülerde kaydoldu. Yine zifiri oldu baktığı her yer. Kapkara bir boşlukta buldu kendini.

" Korku." Dedi.

" Korkunca oluyor.
Korkunca zifiri karanlıkta kalıyorum."

Ama aldırmadı.

" O domuzla ölsemde evlenmem."

Dedi caddeye fırlatarak. Hiç bir şey göremiyordu artık, yinede durmadı.

Şehmuz'un,

"Yeşiiimmm!"

Diye bağırışı çınladı kulaklarında.
Sonra hissettiği acıyla yerden yükseklerek yine yere çarptı.

Yerde sürüklenen bedeniyle sırtındaki acıyı hissetti.
Canı o kadar yanmıştıki tarifi yoktu.

Sonrası karanlıktan çıkıp başka bir karanlığa geçiş.

*****

Şehmuz koşarak geldi kızın yanına.
Durdu. Baka kaldı korkuyla.

" Yeşim..." Dedi belli belirsiz.

Kızın önüne atladığı araç kıza çarpmış Yeşim yerde sırt üstü cansız öylece yatıyordu.

Başı yana düşmüş burnundan ve alnından kan sızıyordu.
Arabaya baktı Şehmuz.
Ön cam çarpmanın etkisiyle çatlamış kızın alnındaki kan arabanın camına bulaşmıştı.

Şehmuz kendine gelerek hemen kızın yanına çöktü. İnce boynuna dayadı parmaklarını. Duyduğu nabızla,

" Şükür yaşıyor. " Dedi.

Şöför arabadan inerek elleri saçlarında korkuyla,

" Valla görmedim. Önüme atladı birden."

Diye ver yansın ederken arkadan Caner ve Kemal geldi.

" Hassiktir.
Seni aptal kör."

Dedi babası olacak Caner.

" Ne bakıyorsunuz lan! Çabuk hastaneye götürelim, çabuk! "

Kemal koşarak arabaya binip çalıştırırken Şehmuz ve Caner kızı kucakladığı gibi arabaya koştu.

Kemal gazı kökledi. En yakın hastaneye doğru yola çıktılar. 20 dakikada geldiler özel hastane aciline. Şehmuz kızı kucakladığı gibi hızlı adımlarla girdi binaya.

" Doktor!"

Diye bağırdı odaya girerken.
Kadın doktor koşarak geldi acil müdahale odasına. Şehmuz panikle,

" Görme özürlü. Araba çarptı. "

Diyebildi sadece.
Doktor kızı muayene etti önce.
Alnında çarpmadan kaynaklı şişlik, burnunda çatlak, sırtında sürüklenmeden sebep sıyrıklar vardı.

Önce MR istedi başını çarpmasından dolayı. Kızı apar topar MR katına indirip görüntü aldılar. Sonra geri gelen kızın önce alnına pansuman yapıp dikiş attı ve bandaj yapıldı. Burnundan sızan kan temizlendi.
Sonra üst kıyafetlerini çıkardı doktor.

Kızı yan üstü yatırıp sırtındaki sıyrıklara pansuman yaptı ve özel odaya çıkardılar.

Aradan 2 saatten fazla geçti. Özel odada Yeşim, babası Caner, evleneceği adam ve doktor vardı. Caner yatakta sessizce ağlayan kıza bakarak ağzına geleni sayarken. Doktor,

" Endişe edecek birşey yok hafif atlatmış kazayı" Dedi.

" MR temiz. İç kanama riski yok." Dedi.

" Bir kaç saat sonra isterseniz çıkabilirsiniz." Dedi.

Aklınca babayı sakinleştirdi kadın doktor. Ama adamın derdi başkaydı.
Doktor odadan çıkarken Caner,

"Burdan çıkar çıkmaz kocanın evine gidiyorsun.
Sonrada İzmir'e."

Yeşim hiç bir şey söylemedi. Konuşmadı. Canının acıyor oluşunamı, attık hiç göremez oluşuna mı, yakalanmasınamı, yoksa şuan çakal gibi yanında bekleyen o şişko domuzla evlenecek oluşunamı ağlasın bilemedi.
Sadece ağladı. Gözleri kızarana kadar ağladı.

*****

Toprak nikah dairesinden çıkarak tekrar arabaya bindiğinde Doğu'nun yanında Sinan'ı gördü.

" Senin ne işin var burda lan! "

" Abi Sezai bey git bul o..."

Dedi ama devam edemedi.

" Bul o iti. Dedi değilmi.
Sende Doğu' yu aradın. Oda bülbül gibi şakıdımı? "

Doğu:

"Abi Sinan gelmese diğerlerini yollardı Sezai bey.
Sinan en azından size sadık."

" Biliyorum o yüzden kızmıyorum.
Bas gaza da eve gidelim."

Toprak ve adamlar kısa sürede eve geldiler.
Dairenin şifresini girecekken Sırma açtı kapıyı. Toprak şaşkınlıkla baktı ablasına.

" Ne işin var evimde."

Dedi içeri dalarak.
Gözü Yeşim'i aradı.
Ama kız yoktu. Panikle Sırma' nın yakasından tuttu.

" Yeşim nerde?
Ne yaptın ona?"

" O kör kızmı?
Babası geldi ve götürmeye çalıştı."

" Babasımı.
Lan babası nerden biliyor burayı?"

Sırma' yı süzdü bir kaç saniye.

" Senmi getirdin?
Sen mi yaptın lan!"

" İtibarını kurtardım.
Herkese Toprak nişanlı kızımı kaçırdı. Diye yayacak hepimizi rezil edecekti senin yüzünden."

"Sıçtırmayın lan itibarınıza.
Sen ne hakla benim işime karışırsın!

Doğu! "

" Buyur abi.

" Hemen gidiyoruz.
Hisarlı'nın evine."

" Ölmediyse bulursun belki."

Dedi Sırma.
Toprak öfkeyle döndü kıza.

" Kız kaçarken araba çarptı."

Dediğinde Toprak kocaman gözlerle baktı ablasına.

" Ne?
Ne oldu? "

Diye bağırdı öfkeyle.
Anında yakasından tuttu ablasını, yüzünü yüzüne çekerek.

" Ne oldu.?"

" Kaçtı aptal kör.

Sonrada araba çarptı. Hastaneye götürdü babası. Ölmezse kocasının yanına gidecek."

" Eğer ona birşey olursa, önce senden başlarım Sırma!
Can yakmaya önce senden başlarım!"

Kızı geriye fırlatıp hızla odasına koştu adam. Dolaptan aldığı silahını belinin arkasına takarak,

" Doğu, Sinan.
Gidiyoruz. " Dedi kapıdan çıkarak.

" Abi en yakın hastaneye gitmişlerdir. Önce ordan başlayalım."

Hızla asansöre binerek aşağı indiler.
Arabaya binerken Toprak geçti direksiyona. Çalıştırdığı aracın gaz pedalını köklediğinde arka lastikler yandı. Hızla caddeye çıkarak hastane yoluna girdi. Önündeki bütün arabaları sollayarak trafiği yardı geçti.

10 dakika sonra hastanedeydi Toprak Doğu ve Sinan.

İlk iş hasta kayıt masasına giderek kızın oda numarasını buldular. Sonrada odanın olduğu kata çıkarak direk odaya yürüdü Toprak ve adamları.

Kapının önündeki Kemal'i ve Şehmuz'u anında tanıdı.
Burasıydı, bu oda. Hiç duraksamadan yanına geldiği gibi demirden yumruğu adamın yüzüne geçirdi.
Kemal yere yığılırken Doğu silahını Şehmuz'a çevirdi.
Toprak omuzlayarak girdi kapıdan.

" Höst lan nereye dalıyorsun!"

Diyen Caner'le. Önce içerdeki adamlara sonra yatakta yatan kıza baktı.

Sesizce ağlayan kızın alnında bandaj vardı. Doğruydu Sırma' ın söyledikleri. Hızla kızın yanına geldi.

" Yeşim."
Dediğinde kız boş bakışlarla Toprak'ı görmeye çalıştı ama olmadı. Hâlâ zifiri karanlıktı baktığı her yer.

" Yeşim. İyimisin? "

Kız duyduğu sesle dahada ağlamaya başladı. Toprak kızın üzerinden örtüyü çekerek,

" Yaran kötümü?"

Derken kız aynı anda çarşafı geri çekti üzerine. Zira kıyafeti yoktu üstünde. Pansuman için çıkarmıştı doktor.

" Sırtım..." Dedi ağlayarak.
" Acıyor."

Toprak eğilip sırtına baktı kızın. Boydan boya sıyrıklar vardı.
Eğilerek kızın yüzünü büyük avuçlarının arasına aldı.

" Ağlama gidiyoruz burdan."

Dedi sıcak sesiyle.
Aynı anda arkadan gelen sesi duydu.

" Nişanlımı nereye götüreceksin lan!"

Diyen adamın elini beline attığını gördüğü anda silahını belinden çıkarıp tetiğe bastı.

Yeşim elleri kulaklarında çığlık atarken adam eli bacağında yere düştü. Caner korkuyla olanları izlerken, yerdeki adam,

" Seni adi şerefsiz. Seni şikayet edecem. Polis çağırın, poliisss."

Diye bağırınca Toprak bacağından vurduğu adamın yanına geldi.

Adamı Sinan'a dönmeden, karşısında ki adama bakarak konuştu.

" Sinan bu domuzu kim vurdu ? "

Dedi sırıtarak.

" Ben vurdum abi."

" Neden vurdun? "

" Sana silah çekti bende görevimi yaptım abi."

Adam duyduğu şeyle sadece acı dolu gözlerle baktı. Toprak ayağa kalkarak Yeşim'in yanına döndü. Silahını beline taktı.

" Hadi gidiyoruz." Dedi kızı yatağa oturtarak.

Caner arkadan kükredi.

" Kızımdan uzak dur KARAKOÇ! "

Yeşim kısık sesle.

" Toprak." Dedi ağlayarak.

" Bırak git!
Artık hiç görmüyorum!
Beni başına bela etme! "

Toprak bir kaç saniye durdu.
Kızın üzgün bakan gözlerine ve yorgun yüzüne baktı.

Cebinden evlilik cüzdanını çıkarıp önce Caner' e gösterdi.
Sonrada kızın elini eline alarak, açtığı avucuna verirken.

" Toprak KARAKOÇ'un sözü toprakta biter." Dedi.

İki adam şaşkın kala kalmıştı.
Toprak ceketini çıkarıp sudyenle duran kıza giydirdi. Uzun bacaklarını dizlerinden biraz büktü.

Kızın bileklerinden tutarak kendi boynuna doladı kızın kollarını.

" Sarıl" Dedi. Sonrada belinden tutup kaldırarak,

" Bacaklarını belime dola."

Kız dediğini yaparak çocuk gibi boynuna sarıldı adamın.
Yüzünü boynuna gömdü ağlayarak. Toprak ellerini kızın kalçalarının altından birbirne geçirdi.

Bu sayede kızı sırtını acıtmadan taşıyabilecekti.

Adamlara döndü sonra. Öfkeli bakışlarla konuştu.

" Bundan sonra hepiniz karımdan uzak duracaksınız.!
İçinizden birini karımın gölgesinin civarında bile görürsem.
And olsunki iki kaşının ortasından vururum!"

Dedi ve kucağında Yeşim'le odadan çıktı.

Hızlı adımlarla koridorda ilerlerken,
Kulağının dibindeki fısıltılı gelen sesi duydu.

"Teşekkür ederim."

Loading...
0%