Yeni Üyelik
31.
Bölüm

K.k 30 Korktuğuna Uğramak

@azamet_29_2

Selam canlarım.
Beğeni ve yorumları unutmayalım lütfen. Böylelikle daha çok kişiye ulaşır hikayemiz.

Okuduğu halde yorum yapmayan canlarım. Siz okuyor yada bakıyorsunuz ama başka okurlar görme ve yorum arasındaki farkı görünce direk kötü olarak yorumluyorlar. Bunu göz önünde bulundurun lütfen.

Gözlerimi arkamdan beni mengene gibi sarmış olan kolların arasında açtığımda çoktan sabah olmuştu.
Toprak bu gece uykuya dalmadan beni kollarının arasına almış ve şuan hâlâ aynı pozisyondaydık.

" Koludamı uyuşmuyor bu adamın? "

Dedim kısık olduğunu sandığım sesimle. Ama arkamdan gelen Toprak'ın sesi ile sesimin kısık olmadığını çabuk anladım.

" Kolumun uyuşması için ağır biri olman lazım. Kuş gibisin be gülüm. Seni hissetmek için iki kat sarılmam gerekiyor."

Duyduğum şeyle yanaklarımın kızardığını hissetmem ayrı, kızmam ayrıydı. Kollarının arasında arkama doğru döndüm.
Gülümseyerek bana bakıyordu.

" Ne yani sen şişko kızları dahamı çekici buluyorsun."

" Tabiki hayır.
Ama balık etli bir Yeşim'e hayır demezdim."

Derken büyük elini kalçamda hissettim.

" Hiç kusura bakma.
Ben balığı sadece kızarmış ve tabakta seviyorum. Sen balık seviyorsun diye kilo alamam. Böyle idare edeceksin artık Toprak bey."

Diyerek arkamı dönerek yataktan aşağı sarkıttım ayaklarımı. Sonrada üzerime doladığım örtüyle birlikte yataktan kalkarak saçlarımı geriye atıp,

" Hıh! "

Dedikten sonra banyonun yolunu tuttuğumda Toprak yine arkamdan gülüyordu.

Banyo kapısından girdiğimde,

" Yardım istermisin kıskanç karıcığım? " Demezmi birde.

" İstemez." Diye çemkirdim.

Sonrada üzerimdeki örtüden kurtulup işlerimi hallederek duşun altına girdim.
Balık etmiş. Diyerek kendime baktım.
Tamam 90,60,90 değilim ama gayet iyi bir vücudum vardı bence.
Amaaan diyerek işime devam ettim. Sıcak suyun altında güzel bir duş aldım. 15 dakika kadar sonra çıkıp
bornozumu giyerek saçlarımıda saç havluma sararak çıktığımda Toprak odanın içinde yürüyerek telefonla konuşuyordu.
Elini saçlarına götürerek,

" Ben onu tamamen unuttum.
Neden dün hatırlatmadın.

Tamam yarım yok, yok 1 saat sonra çıkarım evden gelirse oyala biraz."

Diyerek telefonu kapatıp banyoya yürürken, sormamı beklemedi.

" Şule'ydi. Saat 9:30 da çok önemli biri ile toplantım vardı. Ben unutmuşum kızda son dakikada hatırlatıyor.
Hızlı bir duş alıp geliyorum."

Diyerek kendini banyoya attı. O banyoya girerken bende giyinme odasına girerek önce güzelce bir kurulandım. Çıkardığım bornozumu kenara bırakıp üzerime önce çamaşırlarımı sonrada eve uygun şekilde siyah kalın bir tayt, dizlerimin üzerine gelecek şekilde yarasa kol yeşil uzun bir kazak giyindim.

Saçlarımı kurutma makinesiyle kurulayarak arkadan bağlayıp dağınık topuz yaptım. Odaya geri dönerek tuvalet aynamın önündeki organizerden yeşil küpelerimi alarak odaya döndüm. Önce çoraplarımı, sonra ev ayakkabılarımı giyindim. Sonrada küpelerimi dolabın aynasına bakarak takmaya başladım. Sağ tarafı takmıştım ama sol tarafı yakarken küpenin klipsini yere düşürünce önce pufladım, sonra yere diz üstü çökerek klipsi aramaya başladım. Bulamayınca resmen dört ayak olup dolabın altına kadar eğilip baktım. Ordaydı demir klips.
Seni gidi, girdigin deliğe bak. Diyerek dar aralıktan elimi uzatarak parmak ucumla klipsi çekerek çıkardım.
Ama onunla birlikte birşey daha gelmişti parmak ucumla.
Fakat sadece ucu görünüyordu. Kâğıt gibi bir şeydi. O an aklıma dolabın üzerinden aşağı düşüp dağılan fotoğraflar geldi. Bu onlardan birimi acaba diye düşünürken kapıdan Toprak girdi.

" Yeşim ne yapıyorsun yerde güzelim."

" Küpemin klipsi düştü."

Dedim sadece. Alıp ayağa kalkarak kulağıma taktım.

" Hayırdır ev kıyafetlerini giymişsin. Senin bugün dersanen yokmu? "

" Bugün asıyorum dersaneyi.
Bugün kızlarla birlikte yemeğe gidiyoruz."

" Kızlar derken."

Toprak hem giyiniyor hem konuşuyordu.

" Kızlar işte."

Parmaklarımı bir bir tutarak saymaya başladım.

" Sırma, Nazlı, Hande, Şeyma, İlayda ve ben."

" Oooo.
Neden aklıma çivili bomba geliyor acaba."

" Çok komiksin Toprak.

Hadi ben önden iniyorum sende oyalanmada gel balık sever."

Diyerek gıcık atıp odadan çıktım.

Toprak gülerek,

" Sen hâlâ ordamısın? "

" Yoo." Dedim alaycı.

Sonrada gülümseyerek odadan çıkarak merdivenlere yönelip aşağı indim. Suna Teyze mis gibi menemen yapmış bütün evi koku sarmıştı.

Hızlı adımlarla mutfağa girdiğimde Sırma, Sezai Bey ve Nazlı masadaydılar.

" Günaydın, afiyet olsun."

Dedikten sonra masadaki yerime geçip oturdum. Sezai Bey:

" Toprak nerde? "

" Üzerini giyiyordu iner şimdi. "

" Bugün babamla gidecek Toprak. "

Diyen Sırma' ya baktım.

" Toprak'ın yokluğunda yapılacak işlere bakacak."

" Anladım. "

O sırada Toprak'ta gelince birlikte güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra Toprak ve Sezai Bey birlikte çıkarak şirkete gittiler.
Bizde kahvaltıdan sonra salona geçerek oturduk.
Nazlı' da bugün dersi olmadığı için evde ters tekrarı yapıyordu.

Nazlı ayağa kalkarak,

" Kahveleri kış bahçesinde içelim mi?"

Sırma zorlanarak yerinden kalkarken,

" Siz için benim 2 saat sonra doktor randevum var." Dedi.

O an ilk kez,

" Sırma istersen bizde gelelim. Ordanda birlikte geçeriz yemeğe. "

Dedim. Sırma sözlerimden sonra bana şaşırarak baktı önce.
Benden böyle hir teklif beklemediği yüzünden belli oluyordu. Kısa bir süre sonra,

" Olur."

Dedi hafiften gülümseyerek.
Sırma çok değişmişti. Onun yüzünden babamın beni bulduğu güne döndüm anlık. O zamanlar ondan nefret derecesinden hoşlanmıyordum. Ama kocasından ayrılması, ardında hamile olduğunu öğrenmesi. Çektiği acı ve üzüntü, ağladığı günler aklıma gelince ona olan kızgınlığım kaybolup gidiyordu.

Hepimiz kendi odamıza çıkarak dışarı çıkmak üzere hazırlandıktan sonra tekrar salonda buluştuk.
Sonrada birlikte evden çıktık. Sinan evde olduğu için, İstanbul trafiğinde 1 saatin sonunda gelebildiğimiz hastaneye Sinan getirdi bizi.
Sinan dışarda beklerken biz birlikte girdik içeri. Asansörle kadın doğum bölümüne çıkarak koridordaki koltuklardan birine geçip randevu saatini beklemeye başladık.

Kısa bir süre sonunda odadan çıkan hemşire,

" Sırma Karakoç buyrun lütfen."

Diyince ayağa kalkarak üçümüz birlikte girdik odaya.

Bayan doktor birkaç soru sorduktan sonra bebeğe ultrasonda bakmak için yatağa aldı Sırma'yı.
Bebeğin boyuna, kilosuna, kalp atışlarına baktı ve sesini dinledi. Sırma gayet rahatken ben çok heyecanlanmıştım.
İlk kez bir bebeği anne karnında ultrasonla görmek hem çok garip gelmiş, hemde çok heyecanlandırmıştı beni.
Anne olmak çok başka birşeydi.
Bir bebeği kanınla canınla beslemek, bedeninin içinde büyütmek, müthiş bir acıyla dünyaya getirmek hiçte kolay şeyler değildi.

Sırma'nın kontrolü bittikten sonra doktor karnındaki jeli temizledi.

" Küçük hanım gayet sağlıklı. Boyu kilosu gayet güzel gelişiyor hiç bir sorun yok. Son ayına kadarda sıkıntı çıkmayacağını düşünüyorum. Vitaminlerinizi almaya devam edin ve sonraki ay yine kontrole gelin hepsi bu."

Dedi. Sırma'nın yataktan kalkmasına yardım ettim. Kıyafetlerini düzelttikten sonra doktora teşekkür ederek çıktık odadan.

" Senin adına sevindim Sırma. Umarım sağlıklıca kucağına alırsın kızını."

" Teşekkür ederim Yeşim.
Hadi gidelim artık. Yemekten önce küçük bir alış veriş yapacağım sonrada yemeğe geçeriz."

Nazlı:

" Alış veriş mi?
Yeğenime mi yoksa. "

" Evet. " Dedi Sırma.
Buruk bir gülümseme belirdi yüzünde.

" Bir kaç kıyafet bakmıştım onları alacağım. Yavaş yavaş birşeyler hazırlamalıyım.
Zaman azalıyor bir iki ay sonra kıpırdayamaz hâle gelince alacak firsat bulamayacağım. "

" Beşikte bakalım mı? "

Diyen Nazlı ile Sırma yerinde durdu. Başını önüne eğerek eli karnında dolanırken gözlerinin dolduğunu gördük.

" Bu alış verişi kızımın babasıyla yapmalıydım. Ama. Ama babası..."

Dediğinde gözlerinden sicim gibi yaşlar dökülmeye başlamıştı.
Bu hâlini görünce yüreğim sızladı. Hiç bir kadın ihaneti hak etmez.

Nazlı söylediğine pişman,

" Özür dilerim abla ağlama ne olur."

" Senin hatan değil Nazlı. O pisliği asla affetmeyeceğim asla."

Derken elleriyle gözlerini sildi. Sonrada bir nefes alarak

" Hadi gidelim." Dedi.

Birlikte hastaneden çıkarak bizi bekleyen arabamıza gittik. Sinan'ın açtığı arka kapıdan ben ve Sırma binerken Nazlı öne binerek koltuğa yayıldı.

" Sinan önce alış veriş merkezine gideceğiz."

Sinan başını tamam anlamında sallayarak motoru çalıştırdı. Sonra AVM doğru hareket ettik.
Trafikte geçen sıkıcı bir yarım saatten sonra AVM ye gelebilmiştik. Bu trafik yüzünden insanlar çoğu zamanını trafikte geçiriyordu.
İçeriye girdikten sonra hevesle katları dolaşmaya başladık.
Girdiğimiz bir kaç mağazada çeşit, çeşit renk, renk cicili, bicili kıyafetlerin arasında dolaştık. Her şey küçücük küçücüktü. Avuç içi kadar pandifleri parmaklarıma geçirip elimin içine koydum. Bunları bir bebeğin ayağında görmek nasıl olur diye merak ettim doğrusu. Sonrada bir çift pembe ve bir çift lila renkte iki çift aldım hediye olarak.
Hızımı alamayıp devam ettim alış verişe. Tulum, zıbın, havlu takımı aldım. Sırma gerek yok desede yiğenime hediye almama karışmazsın heralde diyince geri adım atmak zorunda kaldı. Bu bebek aramızdaki buzları eritmeye başlamıştı.
Kıyafet faslıda bitince beşiklere baktık. Ama hiç birini beğenmeyen Sırma özel yaptırmaya karar verince mağazadan çıkıp birlikte bir cafeye geçip oturduk. Sırma'nın ayakları ağrıdığı için boş olan sandalyeyi ayaklarını kaldırıp altına koyfum. Teşekkür etti. Biraz dinlenip birer kahve içtikten sonrada kalkıp yemek için anlaştığımız restorana gitmek üzere AVM den çıkarak arabaya yürüdük. Bizi gören Sinan hemen gelerek elimizdeki 3-5 paketi alıp bagaja bıraktı. Sonrada direksiyona geçerek motoru çalıştırdı.

Nihayet yemeğe gidiyorduk. Acıkmıştım doğrusu.
Yarım saat kadar daha yol gittikten sonra denize nazır olan mekana gelmiştik.
Biz geldiğimizde bizden önce gelen Hande'yi görünce uzun zamandır görmediğim arkadaşıma yaklaşıp sıkıca sarıldım. Gerçekten özlemiştim onu ve konuşma şeklini. En son Antalya'da konuşmuş bir daha da görüşememiştik. Düğün resimlerimizi bile yollamamış, sonra yaptırıp vereceğim demişti.
Hande benden ayrıldıktan sonra Sırma' ya baktı şaşkın.

" Sırma Karakoç.
Sen hamilemisin kız."

" Sırma Karakoç sen hamilemisin kız. Nasıl anladın halbuki hiç belli etmiyordum."

Dedi Sırma gözlerini devirerek.

" Çok komiksin kuzen.
Neyse gözün aydın. Enişteninde gözü aydın. Kızmı erkek mi? "

Hep birlikte yerlimize geçip otururken' bu kez Sırma' nın ayaklarının altına Nazlı çekti sandalyeyi.

Sırma:

" Artık enişte yok.
Kızım ve ben yalnızız."

Dediğinde Hande şaşkın bakışlarla kalırken, elimi Sırma'nın elinin üzerine koydum.

" Yalnız değilsin Sırma. Biz varız."

" Ne desem bilemedim."

Dedi Hande tedirgin.

Sırma:

" Karısını aldatan adi biri için bir şey demesende olur."

Diyince Hande konuyu anlayıp daha fazla uzatmadı.
Bu sırada kapıda Şeyma ve İlayda göründü. Tam vaktinde gelmişlerdi. Bu sayede gergin hava dağılmıştı.

Şeyma:

" Merhaba kızlar. Umarım gecikmedik. "

" Hayır. Aksine tam vaktinde geldiniz."

Diyerek ayağa kalktım ve tanıştırma olayına geçtim.

" Hande bu Şeyma, çocukluktan beri arkadaşım. Bu da İlayda dersaneden arkadaşım.
Kızlar, buda yeni arkadaşımız Hande. Toprak'ın kuzeni."

Kızlar karşılıklı memnun olduk diyerek yerlerine oturduktan sonra iştahla önümüzdeki menülerden yemekleri sipariş ettik. Yemekleri beklerken Hande'de nihayet yanında getirdiği siyah poşetin içiden kurdelalı bir paket çıkararak önüme bıraktı.

" Bu ne? "

" İstediğin düğün fotoğraflarınız. Özel bir albüm yaptırdım. "

Kaşlarım havada,

" Teşekkür ederim Hande.
Hiç gerek yoktu. Ama yinede sağol."

Dedim heyecanla.
Hemen üzerindeki kurdelayı sonrada paketi açtım. Tam albümün kapağını açacakken durdum.

" Ne oldu Yeşim. "

Herkes bana, ben ise Hande'ye baktım.
Şey...

" Açıkçası bakmak istediğimden emin değilim."

" Ne? Neden.?"

" O...
O zamanlar göremiyordum.
Kötü çıkmışımdır kesin. Allah bilir nasıl bakıyordum kameraya."

Hande:

" Saçmalama Yeşim.
Baktığında sende anlayacaksın. Emin ol hiç bir şekilde anlaşılmıyor. Normal ve çok güzel bir gelin olarak çıkmışsın."

Şeyma:

" Hadi Yeşim aç şu kapağı da bizde görelim şu resimleri."

Handenin verdiği cesaretle kapağı yavaşça açtım. En başta Toprak ile yüz yüze bakan bir resmimiz vardı.
Saçım makyajım çok güzel olmuştu. Ardından diğer sayfalara geçtim sırayla. Nikah masasına yürüken, otururken, kalkarken, Toprak beni öperken nikah dairesinden çıkarken yürürken, gülerken. Adım başı resmimizi çekmişti Hande. Ve her bir resmi albüme koydurtmuştu.

Kızlar övgülerle resimleri incelerken ben bana gülümseyerek bakan Hande'ye döndüm dolu gözlerle.

" Ne oldu.
Neden ağlıyorsun. Beğenmedin mi? Kötü mü olmuş yoksa. "

Albümü Şeyma'nın eline bırakıp yerimden kalkarak Hande'nin yanına geldim. Sıkıca sarıldım boynuna arkadaşımın.

"Çok teşekkür ederim.
İyiki seninle karşılaşmışım. Sen olmasaydın hayatımın en güzel gününe ait anılarımı saklayamayacaktım."

" Canım benim ya hiç önemli değil. Ne yaptım ki. "

Tekrar yerine geçtim. Gözlerimi silip burnumu çekerken İlayda:

" Yeşim çok güzel ve çok mutlu çıkmışsın. Ömür boyu hep böyle mutlu olursunuz inşallah."

Dediğinde.

" Teşekkür ederim. Ben bi lavaboya gidip elimi yüzümü toparlayım. Gözlerim pandaya benzetmiştir kesin."

" Evet bencede bi toparlan gel canım.
Dur hatta bende geleyim. "

Şeyma ile birlikte arka tarafa giderek lavaboya geldik. İçeriye girerek önce boş kabinlerden birine girdim. Sabah beri dolaşacağız diye lavaboya girmemiştim. Ben girince Şeyma da girdi. Oda sıkışmıştı anlaşılan ve beni bahane etmişti.

Bu sırada konuşarak içeri giren birileri daha oldu.

" Söylediklerine hiç inanasım gelmiyor Sedef.
Bence abartıyorsun yada hayal görüyorsun."

" Neden abartayım İrem.
Neden yalan söyleyim. Buna ihtiyacım yok.
Sana daha öncede söyledim. Hâlâ aşık bana. Benden vazgeçemiyor. Tekrar görüştüğümüzde benden alamadı gözlerini."

İki kız kendi aralarında konuşuyorlardı.

" Nasıl emin olabiliyorsun."

" Geçen gün şirketten erken çıktı benim için. Birlikte yemeğe gittik."

" Aaa, ne diyorsun? "

" Yemekten sonrada bil bakalım ne oldu."

" Ne? "

" Birlikte otele gittik.
Yatakta tam bir erkek.
Hayatımın en güzel dakikalarını yaşattı bana. Bundan sonra ondan vazgeçemem.
Hafta sonu şehir dışına gidiyormuş iş için. Bana, sende gel bir kaç gün kaçamak yaparız dedi. "

" Vay be. Nereye gidiyorsunuz.? "

" Bodrum'a."

Kızlar konuşurken içimden ne aptal diye geçirdim. Kız arkadaşına erkek arkadaşını övmek nedir. Bir de yataktaki..." Tövbe tövbe.."

Diyerek çıktım kabinden. Benim ardımdan da Şeyma çıktı.

Bizim orda olduğumuzu anlamamış olacaklarki biz çıkınca anlık korkuyla bize baktılar. Biz musluklara yönelirken kızda önüne dönerek sessizce rujunu sürmeye devam etti. Biz Şeyma ile elimizi yıkarken çıkan iki kadının arkasından baktım. Bu kadını daha önce bir yerlerde gördüğümü hatırladım.

Şeyma:

" Bunlar ne biçim kadın ya.
Hayatımda bu kadar cıvık, gevşek, kaşar kadın görmedim. Nerdeyse yanındakine pazarlıyor sandım erkek arkadaşını."

Salak salak Şeyma'ya bakarken
bir anda kafamın içinde bir flaş patladı. Evet hatırlamıştım.

Toprak'ın ofisine giderken asansörde burun buruna geldiğim kadındı bu. Ne işi vardı onun burda.
Adı Sedef'miymiş diyerek hızla çıkıp arkasından bakarken içime bir yılanı salacak son cümlesini duydum.

" O iz onu daha da yakışıklı gösteriyor."

" İz.. mi?

Toprak..."

Dedim mırıltıyla.

Bütün bedenimin titrediğini dizlerimdeki dermanın kesildiğini hisettim.
Toprak.. Toprak'tan mı bahsediyordu?
Olamaz...
Bu..Bu olamaz, yanlış duymuş olmalıyım. Yada yanlış anlamış olmalıyım. Toprak'tan bahsediyor olamazdı. Toprak ve bu kız olacak şey değildi.

" Yeşim..."

Koluma giren Şeyma'ya baktım.

" Canım iyimisin? Betin benzin attı."

" İyiyim bir şeyim yok." Diyebildim.

Oysa vardı. Çok şeyim vardı.
Kabime dolanan ve sonuna kadar sıkan bir yılan vardı. Acıyan canım vardı. Daralan nefesim, ateş düşmüş bir ruhum, ya gerçekse ne yaparım ben, korkum vardı

Loading...
0%