Yeni Üyelik
34.
Bölüm

K.k 33 Bedbaht

@azamet_29_2

..." S-Sen...
O, sun.. Murat. "

" İyimisin? "

Başımı aşağı yukarı salladım.
İyiyim der gibi ama değildim.

Şuan hiç iyi değildim. Bütün vücudum bir anda pelte gibi olmuş ayakta durabilmek için duvardan yardım alıyordum.

" Yalancı iyi değilsin. Gel seni hastaneye götüreyim."

Derken kolumdan tutuyordu.

" Gerek yok ben kendim..."

Demiştim ki etrafımdaki herşey bir anda dönmeye başladı. Dünya ayağımın altından kayarken gözlerim karardı.
Sonrası karanlık. Sonrası yalnızlık. Sonrası yok...

*****

2 saatlik aradan sonra tekrar masaya oturalıda 2 saat olmuş toplantı hâlâ sürüyordu.
Toprak diğer iş adamları ile birlikte içeride görüşürken Doğu kapının önünde sıkıntıdan ölmek üzereydi.
Bu işlerin bir an önce bitmesini ve İstanbul'a dönmeyi istiyordu.

Her ne kadar Toprak'ın yanında olsada saatlerce kapalı kapıların arkasında olan Toprak'ı dışarıda beklemekten sıkılıyordu. Bu yüzden bir sigara yakarak volta atmaya başladı. Bilmem kaçıncı turdan sonra çalan telefonuyla durdu. Elini cebine atıp telefonunu çıkartarak ekrana baktı.

Sinan arıyordu.
Doğu'nun hiç hoşuna gitmemişti.

" Sinan durduk yere neden beni arasın." Diyerek açtı telefonu.

" Ne oldu Sinan? "

" Doğu abi burada işler kötü."

" Ne demek lan kötü.
Ne oluyor? "

" Abi yenge ortalarda yok."

Ne demek lan yok."

" Aradım aradım açmıyor.
Şuan dersanedeyim. Bugün hiç gelmemiş dediler. Ama sabah buraya bıraktım ben. Bahçeye girdiğini gözlerimle gördüm. Ben aramadan gelme dedi hatta. Ben yinede saatinde burdaydım.
Evi de aradım gelmemiş. Şirketi aradım Sırma hanım gelmedi dedi. Nazlı'yı bile aradım görmemiş. "

" Nasıl yok lan, ne demek yok, nereye gitmiş? "

" Bilmiyorum abi.
Önce seni arayım dedim. Toprak abiye sormadan bir şey yapamadım."

" Kahretsin!
Hepimizin ölüm fermanını yazıyor kız."

" Kapat.
Ben sana döneceğim."

Doğu telefonu kapatarak elindeki sigarayı koridora atıp basarak söndürdü. Bir kezde kendi aradı Yeşim'i ama açılmadı telefon.

" Kahretsin! "

Dedi toplantı odanın kapısına gelirken. Kapıyı numaradan tıklayarak içeri girdi.

Masadaki 6 kişinin hepsi Doğu'ya bakarken Toprak'ın kaşları çatıldı.
Toprak'ın sağında oturan Sedef bir Doğu'ya bir Toprak'a bakarken yüzü değişti. Dudaklarını yavaşça yukarı kıvırdı belli etmeden.

Doğu hızlı adımlarla Toprak'ın yanına kadar gelerek durdu.
Toprak sinirle Doğu'ya bakarken elindeki kalemi sıkıyordu. Hoşlanmadığı şekilde toplantının ortasına dalmıştı Doğu. Önemli olmalıydı.

Adam eğilip elini dudağının kenarına kapatarak fısıltıyla konuştu.

Toprak'ın yüzü değişirken elindeki kalem birden ikiye kırılıp kaşları çatıldı. Duyulan sesle bir anda herkes eline baktı. Toprak'ın gözlerine öfke ve korku yürüdü. Hızla ayağa kalkarken Doğu'nun yakasına yapışarak kendine çekti.

" Ne diyorsun lan sen!
Ne demek yok lan!
Gebertirim hepinizi."

Dedikten sonra masaya dönerek,

" Ara veriyoruz."

Dedi ve kolundan tuttuğu Doğu ile birlikte kapıya yürürken Sedef yerinden kalkıp koşarak yanına geldi.

Toprak'ı kolundan tutarak,

" Toprak neler oluyor? "

Toprak öfkeyle baktı Sedef'e.
Sonrada sessizce kolunu çekip kapıdan çıktılar. Sedef halinden memnun dışarıyı duymak için kulağını kapıya dayayarak beklerken,

Dışarda Toprak Doğu'nun kıravatından tuttu bu kez.

" Anlat neler oluyor? "

" Abi yenge kayıp. Sabah Sinan'la evden çıkıp dersaneye gelmiş.
Sinan bahçeye girene kadar beklemiş. Yenge akşam ben aramadan gelme demiş.
Sinan yinede saatinde gitmiş ama çıkmamış. Gidip sormuş, hiç gelmedi demişler. Evi ve şirketi aramış. Ordada yokmuş. Yengeyi aramış ama telefon açılmıyormuş."

" Yani Yeşim şuan kayıp.
Nasıl lan? Nasıl kaybolur. Nereye kaybolur? "

" O geveze avukatını ara hemen."

Doğu bir an keşke önce arayıp sonra haber verseydim pişmanlığını yaşadı.
Belkide onun yanındaydı. Dedi içinden.

Toprak elini çeker çekmez Doğu telefona sarılarak hemen Şeyma'yı ararken Toprak 'ta Yeşim'i aradı.
Ama açılmıyordu telefon.

Okuldan yeni çıkan Şeyma bir yandan şemsiyesini açmaya çalışıyor bir yandan duyduğu telefonu cebinden çıkarıyordu. Nihayet başardığında ısrarla arayan numarayı görünce şaşırdı. Nihayet açınca,

" Alo Doğu hayırdır. Sen.."

" Şeyma! Yeşim senin yanında mı? "

" Ne?
A.Aanlamadım.
Ne demek benim yanımda mı.?
Hayır yanımda falan değil.
Bişey mi oldu. Yeşim'e bir şeymi oldu? "

" Abi Seyma benim yanımda değil diyor."

Diye konuşan Doğu'yu duydu Şeyma. Korkuyla bağırarak konuştu.

" Doğu. Doğu cevap ver.
Ne oluyor?
Bişey mi oldu Yeşim'e? "

" Yeşim'i bulamıyoruz. Bak yanındaysa söyle."

" Hayır, valla yanımda falan değil."

" Nerde olabilir bi fikrin varmı? "

" Yok!
Bi fikrim yok habersiz bir yere gitmez ki o. Allah'ım neler oluyor.
Be-ben hemen eve gidiyorum. Belki bana gelmiş kapıda falan bekliyordur."

" Tamam."
Şeyma kapattığı telefonla koşarak caddeye yöneldi. Gördüğü ilk taksiye el kaldırarak durdurup bindi. Evin yerini söyledikten sonra telefonu eline alıp arkadaşını aradı. Evde ve yatak odasında olan telefon yine çalıyor ama açan yoktu. Yeşim artık o evde değildi.

Toprak hızla geri döndü odaya.

" Toplantı bitti beyler. " Diyerek oturduğu koltuğun önüne geldi.

Masada uğultular başlarken kağıtlarını toplayıp çantasına teperek kapıya yöneldi.
Sedef yine önüne geçerek güya geride kalan adamlara çaktırmadan,

" Toprak böyle gidemezsin.
Ayıp olacak adamlara."

Hırlayarak konuştu Toprak.

" Başlarım lan ayıbınıza. Çekil önümden.

Doğu hazırlanın dönüyoruz.
Hemen! "

Diyerek çıktı.
Toprak ve Doğu hızla lobiye oradan da odalara çıkan asansöre yöneldiler.
Bu sırada tekrar Yeşim'i aradı ama telefon hâlâ açılmıyordu. Kapattı asansöre bindi.

Toprak'ı artık gerçekten korku sarmıştı. Yeşim'in başına birşey gelmiş olmalıydı. Yoksa mutlaka ulaşabilirdi. Beynini kemiren bu düşüncelerle çıktı odasına. Hızlı adımlarla odasına gelerek Doğu'nun kartla açtığı kapıdan girdi.

En önemli eşyalarını çantaya atarak kalan hiç bir şeye dokunmadan hemen geri çıktılar.
Tekrar asansöre binerken,

" Doğu ilk uçağa yer ayırt."

" Tamam abi."

Asansöre bindiklerinde Doğu telefondan en yakın 1 saat sonra olan uçağa yer ayırttı.
Lobiye inerek çıkışa yöneldiler. Bu sırada lobide olan Sedef elinde kahvesi uzaktan keyifle, aceleyle çıkan iki adamı izliyordu.
Elindeki kahve fincanını bir kadeh gibi havaya kaldırarak,

" İstanbul'da görüşürüz Toprak."

Dedi gülümseme eşliğinde. Toprak ve Doğu'nun ardından Sedef'in yanında belirdi diğer kadın.

" Alel acele nereye gidiyorlar bunlar? "
Dedi İrem.
Sedef'in kuyruğu İrem.

" İstanbul'a."

" O halde küçük fareye bir şey oldu. "

" Umarım olmuştur.
O kızı bir daha görmek dahi istemiyorum."

" Resimleri gördüğündeki halini gerçekten görmek isterdim."

Sedef kahkaha ile gülerken,

" Bende." Dedi.

Bu sırada toprak ve Doğu çoktan valenin otelin önüne getirmiş olduğu arabalarına binerek yola çıkmışlardı. Direksiyondaki Doğu bir yandan Sinan'ı aradı. Başka bir haber var mı diye sorduktan sonra olmadığını öğrenerek direksiyona bir yumruk geçirip, " Kapat." Dedi sadece.

Arka koltuktaki Toprak bir yandan neler olabileceğini düşünürken bir yandan yumruk yaptığı ellerini dizlerine bastırıyordu. Sonunda arka arkaya koltuğa indirdiği yumrukla,

" Nerede lan bu kız.
Nereye kayboldu.?
Neden kayboldu? Başına birşey mi geldi?"

Diye bağırmaya başladı.
O anda aklına gelen şeyle durdu ve cebinden telefonunu çıkarıp hemen Sinan'ın aradı. Anında açıldı telefon.

" Alo.
Emret abi."

" Kulağını aç beni iyi dinle.
Şehirde ne kadar hastane, poliklinik, eczane, karakol varsa teker teker bakacaksınız."

" Emredersin abi."

Toprak telefonu kapatarak sıktığı telefonu yanına bırakıp başını geriye yasladı.

Nasıl geçecekti zaman. İstanbul'a gidene kadar nasıl geçecekti.

" Doğu hızlan."

Doğu zaten hızlıyken dahada hızlandı.
Toprak'ın endişesini gördükçe öfkesinden korkmaya başladı. Yeşim'i bulamazsa taş taş üstünde bırakmazdı.

*****

Okuldan dönen Nazlı kapıdan girer girmez hemen mutfağa doğru bağırdı.

" Suna teyze yengem geldimi?"

" Hayır kızım gelmedi.
Ne oluyor? Gelin kızım nerde? Neden herkes onu arıyor? Yoksa başına bir şeymi geldi? "

" Bilmiyorum Suna teyze bilmiyorum, korkuyorum.
İnşallah başına bir şey gelmemiştir.
Sabah değişik bir şey oldumu?"

Suna kadın biraz düşündü.

" Evet." Dedi.

" Sabah gözleri şişmiş kıpkırmızı kan çanağı gibiydi. Nedenini sordum ağladın mı yoksa. Dedim.
Geç saatlere kadar ders çalıştım. Dedi.
Snavım var. Dedi. Sonra da bana sıkıca sarıldı ve gitti.

Duyduğu cümleler Nazlı'nın hiç hoşuna gitmemişti. Bir şey olmuştu belliydi. Sırtındaki çantasını yere bıraktığı gibi merdivenleri koşarak çıkarak üst kata ulaştı.

Abisinin ve yengesinin odasının önüne geldi. Önce açmakta tereddüt etsede içeri girdi.
Şöyle bir etrafa bakındı, değişik bir şey var mı yok mu gözlemledi. Farklı birşey göremedi taki yatağın üzerindeki telefonunu görene kadar. Telefonun neden açılmadığını anladı.
Telefon evdeydi. Ama neden evdeydi neden yanına almamıştı.
Nazlı bu merakla hızlı adımlarla yatağın yanına gelerek telefonu eline aldı. O sırada telefonun yanındaki resmi gördü. Sedef'in ve abisinin olduğu yaz tatilinde çekilmiş olan resim. Hemen yanındaki yüzüğü ve defteri görmesi uzun sürmedi ve defterin üzerinde yazanları.

İlk iş telefonu açarak abisini aramak olacaktı. Ama tuşa dokunduğu anda ekranda o resmi gördü.
Az önceki şaşkınlığının yerini geçirdiği şok aldı.
Ekrandaki resim inanılır gibi değildi. Yanlış gördüğünü düşündü. Tekrar tekrar baktı.
Sonra diğer resimlere geçti.

" Abi ne yaptın sen! " Dedi gözleri dolu.

Hemen abisini aradı telefon çalmaya başladığında Toprak'da arabasından yeni inmiş havalimanına gelmişti. Çalan telefonla yerinde durdu aniden.

Cebinden çıkardığı telefonu eline aldığında ekranda gördüğü isimle sevinerek açtı tuşu.

" Yeşim...
Neredesin? "

Demişti ki Nazlı'nın sesini duydu.

" Abi! "

" Nazlı? "

" Abi bunu nasıl yaparsın!?
Bunu yengeme nasıl yaparsın abi."

" Nazlı Yeşim'in telefonu neden sende.? Yeşim nerede? Yeşim'i ver hemen."

" Abi yengem yok.
Telefonu evde bırakmış ekranında bir sürü resim var.
Resimlerde...
Resimlerde sen ve Sedef var abi."

Toprak duyduğu cümlelerle şok oldu. Ne olmuş olabileceği yavaş yavaş kafasında oturmaya başlamıştı.

" Nazlı o resimleri hemen bana yolla."

Dedi ve kapattı.

Birkaç saniye sonra dünden beri gelen mesajlar ve resimler toprağın telefonuna gelmeye başladı.

" Toprak ekranda gördüğü mesajlaşmalar ve resimlerle kocaman gözlerle kalakaldı.
Sebep buydu birileri Toprak'ın ve Sedef'in resimlerini çekerek Yeşim'e yollamış, Yeşim'de bunu kaldıramamış ve evden gitmişti büyük ihtimalle. Aklına gelen buydu.

Bu gerçek kafasına dank ettiği zaman kalbinin üzerine kocaman bir kaya oturdu Toprak'ın.
Ciğerleri durdu sanki, nefes alamadı. Nasıl olabilirdi?
Bu.. Bu nasıl bir şeydi. O resimler onun eline nasıl geçebilirdi?
Kim çekmişti?
Ne zaman çekmişti?
Ne ara çekmişti.
Sedef... Sedef bu işin içinde miydi?
Aklındaki deli soruların arasında kaldı Toprak.
Aniden yanında ona bakan Doğu'nun yakasına yapıştı.

" Doğu geri dönüyorsun."

" Anlamadım abi? "

" Sen gelmiyorsun, hemen geri dönüyorsun ve dediklerimi yapıyorsun."

Bir süre sonra Doğu geri dönmüş Toprak yer ayırtdıkları uçağa binmişti. Şimdi zaman gerçekten durmuştu sanki. Koltuğunda elindeki telefondaki görüntüleri dolaştı durdu bir bir.

" Bu nasıl oldu.
Bu nasıl oldu? " Diye diye içi içini yemeye başladı.

*****

Şeyma okuldan eve gelmiş ne binanın dışında ne içinde nede kapı önünde Yeşim'e rastlamamıştı. Ya gelmemiş ya gelip geri dönmüş diye düşünmüştü. Eve girip Yeşim'i tekrat aramış Nazlı'nın açtığı Yeşim'in telefonuyla telefonunun yanında olmadığınıda öğrenince dahada meraklanmıştı.

Nazlı gördüğü resimlerden Şeyma'ya bahsetmemiş. Olayın dahada çirkinleşmesini istememişti. Bu yüzden Şeyma hâlâ hiç bir şey bilmiyordu.
Şuan meraktan deliye dönmüş evin içinde ileri geri yürüyüp duyuyor, arada bir pencereden dışarıya bakıyor, belki gelir diye umut ediyordu.

" Yeşim...
Nerdesin? Neden hiç bir şey söylemeden gittin?
Nereye gittin?
Gidebileceği başka bir yer yokki.
Neden gelmiyorsun.
Gel..
Gel ne olur."

*****

Yorgun gözlerim kapalı olsada bilincim yerine geliyor şimdilik etrafımdaki uğultuları duyuyordum.
Bir süre öylece kendime gelmeyi bekledim çünkü başımın döndüğünü hissediyordum.
Biraz daha kendime geldikten sonra gözlerimi aralamayı başardığımda yanımda beni izleyen Murat'ı gördüm. Aynı anda irkilerek kendimi geriye çektim.

" Benim korkma hani sana yardım eden kişi.
Hemen unuttun mu? "

Önce Murat'a sonra etrafıma baktım. Hastane acilindeydim. Buraya nasıl geldiğimi düşünürken hafizamda beliren görüntülerle hatırladım olanları. Ünal'ın üzerime yürümesi Murat'ın beni kurtarışı...

Beni buraya o getirmiş olmalıydı.

" İyimisin? "

Başımı salladım sadece.
Konuşacak ne halim ne de mecalim vardı. Dolan gözlerime bakan Murat,

" Ağlama artık.
Uyurken yeteri kadar ağladın gözlerin dahada şişti."

Sol kolumda serum olduğu için sağ elimle sildim gözlerimi.
Bu sırada gelen doktor, bana bakarak.

" Uyanmışsın.
Nasıl hissediyordun."

" Halsiz. Ama iyi."

" Tansiyonun düşmüş. Birazda ateşin var. Yağmur altında üşütmüşsün belliki. Bileğinde burulmuş. "

Derken sarılı olduğunu yeni farkettiğim bileğime baktı.

" Kötü değil ama üzerine bir kaç gün basmasan iyi olur. " Diye devam etti.

" Ne zaman çıkabilirim."

Dedim aceleci. Birileri beni bulmadan gitmek istiyordum.

" Serum bitince iyi hissedersen çıkabilirsin."

" Teşekkürler."

" Geçmiş olsun tekrar."

Doktor uzaklaşırken gözlerim seruma kaydı. Bir an önce bitsin diye bakıyordum.

" Neden acele ediyorsun. Kimden kaçıyorsun.
O it ise kaçtığın, bir daha cesaret ede..."

Sözünü kestim.

" Neden bana yardım ettin.
Toprak seni nerdeyse...
Gerçi senin suç.. "

Murat'ta benim sözümü kesti.

" Sana bir borcum vardı onu ödedim."

Bunu söylerken bacak bacak üstüne atmış, kolları göğsünde ve başı yana çevrikti. Konuşurken gerildiği her halinden belliydi.

" O gün o kurşunu beynime yemekten kurtardın beni."

" Toprak'ı ve beni öldürmek isteyecek kadar aranızda ne geçti."

" O eski bir mevzu ve onunla benim aramda. Hem o ayrı bu ayrı."

Sessiz yüzüne baktım.

" Yinede teşekkür ederim. O pislik kafayı bana takmıştı. Beni rahat bırakmıyordu. "

" Şimdi sen söyle.
Neden Toprak'ı arayıp yardım istemedin. Seni görüp takip etmeseydim başına daha kötü birşey gelebilirdi. "

" Nasıl, benimi takip ettin? "

" Sen caddeden karşıya geçecekken ben tam karşındaydım. Yolun karşısında yani. Yanına gelen o itle tartışıp tekme atıp kaçınca peşinize takıldım. İyikide takılmışım."

Gözlerim yine yanmaya başlarken sustum. Ne diyecektim.

" Her neyse beni ilgilendirmez öyle değilmi? "

Ayağa kalktı.

" Hemşire hanım.
Serum bitti. "

Hemşire kız gelerek serumun kilitini kapatıp, kelebeği kolumdan çıkarttıktan sonra, Murat sandalyenin arkasına takıp kuruttuğu montumu sol eline alarak sağ eliyle kalkmama yardım etti.

Ayağa kalktığımda başım yeniden dönünce oturmak zorunda kaldım yerime.

" İyimisin? Bak kötüysen çıkmayalım."

" İyiyim gidebilirim."

Dedim sadece.

" Tamam.
O zaman seni evine bırakayım.

" Hayır! " Dedim panikle.

" Eve gitmiyorum arkadaşıma gideceğim.
Hem bırakmana gerek yok.
Kendim gidebilirim."

" Olmaz nereye gidiyorsan ben bırakayım. Hava attığın kadar iyi değilsin yalancı."

Yüzüne baktım.
Maalesef haklıydı.

" Arkadaşıma bırak."

Dedim. Montumu giymeme yardım etti. Beni kucağına alırken rahatsız olup kendimi geriye çekerek,

" Kendim yürürüm." Dedim.

" Şşşiitt. Korkma sadece ayağın için."

Sessizce kucağında yürürken dolan gözlerimle kendime acımadan edemedim. Neydi bu halim.
Nasıl birden bu halde bulmuştum kendimi. 2 gün önce dünyadaki en mutlu insanken bugün en bedbaht insan bendim.

Birlikte binadan çıkarak hastanenin önündeki taksilerden birine bindik. Hareket ettiğimizde Şeyma'nın evinin adresini verip beklemeye başlarken gözüm Murat'a kaydı.

Başı yana dönük bana bakmıyor sadece dışarıyı izliyordu.
Çok garip biriydi.

*****

Şeyma sonunda dayanamayıp
Tekrar Doğu'yu aradı.
Bir haber varmı diye soracaktı.
Ama arka arkaya çalan telefon red edildi. Kız şaşkın ekrana baktıktan sonra inatla tekrar aradı.
Yine aynı şey olunca 3. Kere aradı. Hem birşey olmuş olabileceği korkusunu yaşıyordu, hem açmayışına sinir oluyordu.
Sonunda açılan telefonla,

" Doğu.." Demiştiki.

" Şeyma müsait değilim. Sonra..."

Dedi ve kapattı Doğu.
Çünkü şuan önceki gece gidilen gece kulübünde ve müdürün yakasındaki elleriyle hesap soruyordu.

" Ne demek lan görüntüleri aldılar.
Kim aldı, ne zaman aldı."

Toprak uçağa binerken bu yüzden Doğu'yu geri yollamıştı. Kulübün içinde ve dışında kaydedilen görüntüleri almasını istemişti.

" Doğu bey bu sabah biri gelerek Toprak beyin görüntüleri istediğini söyledi.
Önce anlamayıp sebebini sordum. Söylemek istemedi. Bizde vermek istemeyince, Toprak beyin gece bir çapkınlık yaptığını bunu kimsenin öğrenmesini istemediğini söyleyince bizde devamlı müşterimiz olacak birini zor durumda bırakmak istemeyip verdik. "

" Şakamısınız lan siz.
Ne çapkınlığı. Yok öyle birşey."

" Orasını bilmem abi.
Adam görüntüleri alıp gitti."

" Kopya falan yokmu. Yedekleme falan..."

" Maalesef yok abi."

" Sizin yapacağınız işi Sss..."

Bu sırada telefon tekrar çaldı. Şeyma inatla aramaya devam ediyordu.

Yeniden red edilen telefonla Şeyma sinirle bir çığlık attı evde.

" Taş kafalı..
İnat değil mi bir daha arayacam lan! "

Demiştiki kapının zili duyuldu.
Şeyma önce afalladı sonra kapıya koştu.

Diyafona basıp görüntüye baktı.
Tiz bir çığlıkla " Yeşim." Dedi.
Düğmeye bastı hemen. Yeşim gelmişti.

Dairenin kapısını açarak asansöre bakmaya başladı. Aradan geçen 1-2 dakika saat gibi geldi Şeyma'ya.

Sonunda açılan asansör kapısı ve tanımadığı birinin kucağında gördüğü Yeşim'le anlık bir şok yaşarken.

" Yeşim!" Dedi şaşkın.

Adam hızlı adımlarla yürüyerek kapıya kadar gelip yere tek ayağının üzerine bıraktı kızı.
Şeyma önce adama baktı sonra endişe ve sevinç karışık sımsıkı sarıldı arkadaşına.

" Yeşim canım benim.
Çok korkuttun bizi.
Herkes seni arıyor.
Nerdesin, neden birden kayboldun. İyimisin, ayağına ne oldu, bu adam kim? "
Şeyma Murat'ın adını duysada yüzünü görmediğim için tanışmamıştı.

Yeşim yine ağlamaya başlarken,
Murat elindeki kızın çantasını kapının içine bırakarak,

" Artık borcum kalmadı." Dedi.

Sonrada arkasını dönerek asansöre doğru yürüdü. Yeşim konuşamadan arkasından baktı sadece.

Şeyma hiç bir şey anlamasada kendine gelip koluna girerek içeri aldı kızı. Yesim aksayarak salona geçerek koltuğa oturduğunda hâlâ ağlıyordu.

" Yeşim ağlama lütfen ne oluyor.
Allah aşkına anlat...
Ama dur. "

Dedi aklına gelen şeyle.

"Önce Toprak'a haber vereyim. Öldüler meraktan."

" Hayır!
Hayır Şeyma! Kimseyi arama.
Ben artık o eve gitmek isteniyorum. "

Şeyma kocaman açılan gözleriyle kaldı.

" A-Anlamadım ne?
Niye? "

Yeşim'in ağlaması artarken,

" Aayy! Delirecem meraktan!
Kurban olayım anlat ya!"

" Ben o eve ve Toprak'a dönmeyecem artık...
Şeyma...
Toprak Bodrum' da başka bir...
Sedef... Beni... "

Ağlamaktan konuşamadı kız. Bu kadar anlatabildi.

" Nee?
Ne diyorsun sen Yeşim.
Toprak seni aldatmış olamaz. Onun gözü senden başkasını görmüyordu hani. Nasıl olur? Nasıl yapar? "

Şeyma arkadaşının yanına yaklaştı iyice. Sıkıca sarıldı.

Yeşim başını Şeyma'nın omuzuna yaslarken, Şeyma kızın hıçkıra hıçkıra ağlayışını gördükçe gözleri doldu.

Ağlama canım.

*****************************

Eveeet bölüm sonu canlarım. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

Loading...
0%