Yeni Üyelik
44.
Bölüm

K.k 44 Fi̇nal Fi̇nal

@azamet_29_2

Selam canlarım. Ve geldik bir hikayenin daha sonuna.
Bu hikâyemde bana eşlik eden, oyları ve yorumları ile destek olan herkese çok teşekkür ederim.
İyiki varsınız. Umarım bundan sonraki hikâyelerimde de hep yanımda olursunuz..
Hepinizi seviyorum canlarım. Sizleride hayaletlerim.

Buyrun final bölüme.
Keyifli okumalar dilerim.

******************************

Yeşim ve bebekler 4 gün hastanede kaldıktan sonra nihayet bugün evlerine gidiyorlardı. 4 gün boyunca Toprak karısının yanından hiç ayrılmamış ne ihtiyacı olursa kendi elleriyle yapmıştı. Hatta bebeklerin altını değişirken bile yardım etmişti Yeşim'e. Yapamadığı tek şey emzirmekti. Onun dışında bir anne kadar iyi bakıyordu onlara.

Bu arada da Nazlı, Sırma ve Şeyma hergün gelip yanlarında durmuşlar arada anne ve babanın uyumasını sağlamışlardı. Hatta başlarda sütü az olan Yeşim'e ilk olarak Yeliz bebeği emzirerek yardım etmişti Sırma. Bir göğsünde Gülce bir göğsünde Yeliz emerken kendini ikiz annesi gibi hissetmişti ve bu durumdan büyük keyif almıştı. Toprak,

" Bugün nasılsın?

" Daha iyiyim."

"Yürüyebilecekmisin? "

" Hıhı. Merak etme."

Derken pusetteki pembe kundak içindeki bebeğine bakıyordu Yeşim.

Oğlanlardan biri Toprak'ın elindeki, diğeri Şeyma'nın elindeki pusetteydi.
Eşyalarının olduğu çantalarda Doğu'da. Toprak,

" Artık gidebiliriz." Dediğinde Yeşim,

" Neslihan' la Barış nerde kaldılar?
Neslihan'ın ameliyatı bitmedi mi acaba. Vedalaşacaktık."

Derken açık kapıdan girdi Neslihan. Ardından da Barış.

" Geldik geldik. Yetiştik mi?
Üçüzleri tekrar görmeden yollarmıyız sizi hiç. "

Dedi kadın gülümseyerek.

Yeşim' de onun gibi gülümserken bir elinde puset yaklaşarak sarıldı kadına.

" Her şey için çok teşekkür ederim."

" Rica ederim görevim.
Sizlerle ve üçüzlerle tanışmaktan çok mutlu oldum. İzin verirseniz ziyaretinize de gelmek isterim üçüzleri görmek için."

Bunu söylerken Toprak'a bakarak konuştu Neslihan. Toprak,

" Tabiki kapımız size her zaman açık.
İstediğiniz zaman gelin bekleriz. İkinizide. "

Derken Barışa bir bakış attı.

" Teşekkür ederim."

Dedikten sonra Yeşim'in elindeki puseti alarak son kez Yeliz bebeğe bakarak kokladı, alnından öptü.

" Görüşürüz Yeliz hanım.
Sağlıklıca büyü."

Diyerek annesine verdi.
Sonrada sırayla Toprak'ın ve Şeyma'nın elindeki pusetlerdeki oğlanları öpüp,

" Görüşürüz yakışıklılar."

Toprak elini kadına uzattı.

" Herşey için teşekkürler.
Kapımız size her zaman açık."

Bebeklerle birlikte sohbet ederek çıktılar odadan. Hastaneden dışarı çıkana kadar küçük tüyolar verdi Neslihan bebek bakımı ile ilgili. Ve anne sütünün önemini tekrar anlattı.

Birlikte hastaneden çıktıklarında bir kez daha sarıldı Yeşim'e.

Görüşmek üzere dedi ve hastalarının başına dönmek üzere tekrar içeriye girdi. Barış da tek tek vedalaşarak hastalarına döndü. Araba hemen girişin önünde onları bekliyordu. Yeşim ve Toprak arka koltuğa geçerek 3 puseti yanlarına alırlarken,
Doğu direksiyona, Şeyma hemen yanına geçti. Hareket eden araç 3 kıymetli yolcusu nedeniyle yavaş şekilde ilerledi. 1 saatlik yolu 2 saatte kat ederek geldiler evin bahcesine.
Araç durup inerlerken kapı önündeki büyük hatta fazla büyük olan siyah Jiip dikkatlerini çekti.
Doğu'ya baktı Toprak.

" Doğu ne iş? "

" Abi benden duymuş olma.
Sezai beyin üçüzler için hediyesi.
Arkadaki koltukta üç tane bebek koltuğu da var."

Şeyma'dan uzuun bir ıslık yükseldi.

" Sezai bey gelinim doğursa diye bakıyormuş valla."

Toprak duyduğu şeye şaşırmadan edemedi. Bir zamanlar sürekli Toprak ile uğraşan Sezai beyin kalbi gerçekten yumuşamıştı.

" Babam gerçekten dede kıvamına geldi desene. "

Dedi gülerek.
Ellerinde pusetlerle kapıya gelen yeni aileyi bir anda acılan kapı ile Nazlı karşıladı.

" Hoşgeldiniiiz.
Alayıımm..."

Diyerek Yeşim'in elindeki puseti sarılarak aldı Nazlı.

" Hoşgeldin güzellik.."

Diyerek içeri girerken diğerleride arkadan geldiler. Bir anda yine konfetiler patlayarak herkes bir ağızdan,

" Hoşgeldiniiizzz! "

Diye bağırınca bu kez şaşıranlar Yeşim ve Şeyma oldu.

Sırma ve bebeğini karşılayanlar yer değiştirmiş şimdi Yeşim'i ve bebeklerini karşılıyorlardı. Takım'ın değişmezi Hande ve Çetin bu kez Yeşim'i karşılamak için burdaydılar.
Kız yine koşarak bebeklerin yanına gelirken Nazlı Puseti önüne alıp arkasını dönerken,

" Yeliz benimle git oğlanları al."

Dediğinde Yeşim ve Toprak alık alık bakarken Hande hızla yön değiştirip Toprak'ın elindeki pusete yöneldi.

Toprak'ın şaşkın bakışları eşliğinde elindeki puseti alarak kocaman gözlerle bebeğe aşkla bakarken,

" Çetiin gel şuna bi baaak! "

" Maşallah desene Hande."

Dedi Nazlı. Kız gözlerini devirerek,

" Maşallah, maşallah!
Benim nazarım yok kaç kere söyleyecem size. "

Dedikten sonra önüne bakarak,

" Kedi yavrusu kadar oluşunu ve yara izini görmezden gelirsek aynı Toprak'a benziyor bu. Sonra yanındaki Şeyma'nın kucağındaki pusete bakarak,

" Ay yemin ediyorum bunların ikiside aynı Toprak! Tebrik ederim kuzen... Bütün genlerini geçirmişsin oğlanlara. Aynı kendine benzetmişsin valla."

" Cüş Hande. Çüşş! "

Dedi Şeyma sinirle.

" İyice ayarın kaçmış."

Sırma:

" Hande! Şeyma! Yeter!
Bi bırakında otursunlar ya. Kız ameliyatlı."

Diyince herkes Sırma'ya bakarken Sırma Yeşim'in koluna girip koltuğa kadar getirerek oturttu.

" Getirin pusetleri!
Sizde gelin! "

Dedi emir verircesine.

"Annesinin yanına oturun."

Herkes suskun şekilde söyleneni yaptı tabi. Otorite Sırma duruma el koymuştu. Yoksa ne oturacakları ne susacakları vardı.

" Çetin. Doğu. Oturun sizde."

Doğu:

" Ben çıksam"

Diyecek oldu ama Toprak kaşlarını çatınca sessizce oturdu el mecbur.
Sırma dişlerinin arasından,

" Hande sende dilini tut biraz be kızım. Utanmasan hücrelere kadar gideceksin. Ayıp diye birşey var."

" Ne dedim ben ya."

Durumu izleyen Toprak öylece bakarken Sezai bey kucağındaki Gülce'yle ayağa kalktı. Kahkaha ile gülerken,

" Hakettiniz." Dedi.

Sonrada oğlu ve gelinine dönerek

" Hoşgeldiniz." Dedikten sonra,

" Toprak, Yeşim...
Tekrar gözünüz aydın.
İnşallah sağlıkla büyür torunlarım."

Ardından tekrar torunlarına bakıp yerine geçip otururken,

" Suna hanım ikramlıkları getirin."

" Hemen Sezai bey. "

Derken Hande araya girdi yine.

" Toprak.
Sırma'dan şikayetçiyim! "

Toprak oturduğu yerden bir Sırma'ya bir Hande'ye bakarken Çetin,

" Bende." Dedi.

Yeşim ve Toprak merakla Hande'ye bakarken, Sırma umursamadı bile.

" Neden." Diyen Yeşim oldu.

" Senin doğum haberini vermek için aradı dün akşam. Tabi önce kızdım bu kadar geç haber verilirmi diye. Neyse işte... Tamam hediyelerimizi kapıp geliyorum dedim...

Bana ne dese beğenirsin."

Toprak kollarını göğsünde birleştirmiş şekilde Hande'ye baktı. Arkadan gelecek cümleyi duymak isteyip istemediğimi düşündü. Kesin saçma sapan bir şey söyleyecekti.

Yine de, " Ne dedi? " Diye sormadan duramadı.

" Buraya 3 tane ayıyla gelirsen seni eve almam dedi. Kapıdan bile geçemezmişim."

Bunu söylerken ağlamaklı olmuş dudaklarını büzmüştü çocuk gibi.
Sırma gözlerini devirerek,

" Gülce'ye kendin kadar bir ayı alıp getirmişsin. O gün odama bir girdim şok oldum. Alıyorsun bari küçük al. Odamın dörtte birini kaplıyor nerdeyse. 1 ayıyı zor sığdırırken 3 taneyi daha nereye koyacaktık. Bizden 4 ayı için ayrı bir oda açmamızı bekliyordun heralde."

Dediğinde Yeşim araya girdi. Hande'ye bakarak,

" Hiç önemli değil Hande.
Yani Sırma da haksız sayılmaz ama dimi. Koyacak yer bulamamak sorun olurdu. Düşünmen bile yeter hediyeye hiç gerek yok."

" Yoo yinede aldım hediyemi.
Neyseki garajınız geniş. "

Herkes şaşkın Hande'ye bakıyordu. Sırma bile.

" Garaj?
Derken? "

Dedi Toprak.

Hande pis pis gülerek,

" Hediye olarak oğlanlara akülü araba aldım. En büyüklerinden hemde."

" Ne?" Dedi herkes aynı anda.

" Tabi şimdi oğlanlara araba alıp kızlara almamak olmazdı. Bu yüzden kızlara da aldım."

Derken Sırma'ya bakarak,

" Gülce'ye de tabi." Dedi sırıtarak.

Herkes yine, " Ne?" Dedi şaşkın

Herkes yine, " Ne?" Dedi şaşkın.

" Yalnız şöyle bir durum var kızlar kavga etmesin diye ikisine aynı jiipden aldım. Birde plaka siparişi verdim. Hepsinin kendi adı olacak plakalarda. Artık siz takarsınız plakalar gelince."

Yeşim elini alnına bastırdı.

" Hande, Toprak haklı.
Sen gerçekten çatlaksın valla.
Ne gerek vardı da bu kadar abartıyorsun. Bir araba para vermek bu oluyor heralde. Oyuncak araba alsan yeterdi."

" Tabiki verecem.
Onlar benim canlarım. Hem bu iş sırayla değilmi?
Bugün ben size alırım 7 ay sonrada siz bize alırsınız ödeşiriz. "

Bunu söylerken gülümsüyordu şimdi kız. Kısa bir süre sessizliğin ardından bu kez en büyük,

"NEEE! "

Geldi aileden.

" Eveet doğru duydunuz. 7 ay sonra
anne oluyorum. Çetin' de baba."

Şeyma şaşkın,

" Valla bu kızdan korkulur. Bizde yapalım derken ciddiymiş."

Dedi kısık sesiyle.

" İnanıyoruum, sen ciddimisin? "

Dedi Yeşim. Sonra da,

" Canım tebrik ederim."

Diyerek sarıldı Hande'ye. Sırma ve Şeyma hâlâ şaşkın olsalarda onlarda ayağa kalkıp kıza sarıldılar sırayla tebrik ederek.
Bu sırada Toprak'ta ayağa kalkarak Çetin'e,

" Tebrik ederim.
Çatlağın bebeğinin, çatlak babası."

" Teşekkür ederim kuzen bey. "

Bu sırada gelen ikramlıklar ve çaylarla sohbet çay eşliğinde devam etti. Bir ara bebekler acıkınca kızlar odaya çıkarak bebekleri doyurup beşiklere koydular. Bebek telsizlerini beşiklere bırakıp yanlarında diğer tekiyle tekrar aşağı inerek devam ettiler sohbete.
Bir zamanlar en az duvarları kadar soğuk kalpli olan insanların yaşadığı bu evde şimdi sıcacık kalpler atıyordu.

*****

5 Yıl sonra.

Güzel bir yaz sabahı, çocuklarla pikniğe gitmek biraz hava almak ve eğlenmek için ideal bir gündü.

" Babaaa. "

" Efendim Gülce'm."

Dedi adam arabasının arka koltuğuna takılı olan çocuk koltuğunu sağlamlaştırırken.

" Arabamıda alalım."

" Olmaz tatlım.
Pikniğe giderken o koca arabayı alamayız."

" Ama Yalçın dediki onlar arabalarıyla gidecekmiş."

Mert gülümsedi.

" Yalçın sana şaka yapmak istemiş gülüm. Araba kullanabiliceğimiz bir yer değilki orası. "

Babası gülümserken Gülce kaşlarını çatarak az ilerdeki büyük Jiipin yanına gitti. Yeliz oturmuş elmasını yerken Toprak piknik malzemelerini yerleştiriyordu bagaja. Gülce Toprak dayısının yanına gelerek,

" Dayı! " Dedi.

" Efendim Gülce."

" Yalçın'a kız! "

Toprak yerinde doğrulup az ilerde Yiğit ile top oynayan Yalçın'a baktı.

" Neden kızmam gerekiyor Yalçın'a."

" Bana dediki, pikniğe akülü arabalarıyla gidecekmiş. Bende babama benim arabamıda alalım dedim. Ama olmaz dedi. Yalçın bana şaka yapmış dedi."

Toprak bagajın kenarında oturmuş elmasını yiyen Yeliz'i kucağına alıp yere indirirken gülüyordu.

" Evet.
Anlaşılan Yalçın yine sana şaka yapmış. Siz onlara aldırmayın.

Hadi Yeliz ile içeri gidip annelerinize yardım edinde piknik sepetlerini getirsinler."

Yeliz, " Tamam babacım."

Derken Gülce somurtarak, " Tamam." Dedi sadece. Kızlar içeri giderken Mert'te işini bitirerek Toprak'ın yanına geldi.

" Yaramazlar bizim kızları iyi kandırıyorlar."

" Yalçın daha bi yaramaz. Yiğit en azından uysal. "

Derken iki adam güldüler.

Evet Gülce'nin bir babası vardı artık.
Burhan'dan ayrılan Sırma kızının doğumundan sonra, doğdukları andan itibaren kızının ve üçüzlerin doktorluğunu yapan Mert Karatepe ile hayatını birleştirmişti.

Mert en baştan beri Sırma'nın eşinden ayrıldığını ve bebeğini yalnız büyüttüğünü biliyordu. Tanıştıktan bir yıl kadar sonra Sırma'ya açılmış, Sırma'dan hoşlandığını, duygularında ciddi olduğunu, onunla evlenmek ve Gülce'nin babası olmak istediğini söylemişti.

Sırma ilk başlarda yeniden evlenme fikrine çok soğuk bakarak gözü kapalı reddedetmişti Mert'i. Hatta bir süre başka bir doktora gitmişti kızı hastalandıkça.

Fakat Mert'in Sırma'ya olan sevgisi, sabrı ve birgün Gülce'nin aniden Mert'e baba diyişi Sırma'nın fikrini değiştirmekte etkili olmuştu. Mert gerçekten sabırlı biriydi. Sırma'ya ve Gülce'ye de gerçekten çok fazla değer veriyordu.

Sırma Mert'in teklifini kabul ettikten sonra konuyu evdekilere açmış.
Babası başta olmak üzere herkesin seve seve onayını almıştı.
Hem babası hem Toprak Mert'i zaten iyi tanıyorlardı. Ve evlenmelerinde bir sakınca görmedikleri gibi destek olmuşlardı.

Sırma kızının yanı sıra üçüzlerede süt annelik yapıyor olduğu için çocuklar sütten kesildikten sonra ayrı eve çıkacaklarını söylediğinde hem babası hem Toprak ciddi şekilde itiraz ederek buna gerek olmadığını söyleyince Sırma evlendikten sonra eşiyle beraber ailesi ile birlikte yaşamaya devam ettiler.

Artık kocaman bir aile olmuşlar ve dahada büyüyorlardı. Zira Sırma ikinci bebeğine hamileydi. Kızından sonra şimdi bir oğlu olacaktı.

Toprak ve Mert ayak üstü sohbet ederken kızlar da göründü. Küçüklerin elinde piknik örtüleri büyüklerin elinde piknik sepetleri Suna kadının elinde ayrıca büyük bir sepet vardı.

Toprak:

" Nerdesiniz yeşillim. İyice acıktık. Bir an önce gidelim. Daha mangal yakacağız. Et pişireceğiz. Hem size de bir sürprizim var."

" Abi bu kadar hazırlık kolay yapılmıyor valla." Dedi Nazlı.

" Kızlar yardım etmese dahada gecikecektik babası.
Neyseki yardıma gelmişler."

Dedi Yeşim.

" Aferim benim güzellerime.
Hadi yavaş yavaş binin diğerleride yetişirler yolda.

" Anne ben babamla oturmak istiyorum."

" Olmaz Yeliz'cim. Büyüyene kadar kardeşlerinle kendi koltuklarınızda oturacaksınız."

Yeliz üzgün, " Peki tamam." Derken Toprak,

" Hadi koçlar, gelin gidiyoruz."

Diye bağırdı. Yiğit ve Yalçın ellerindeki topu da alarak koşa koşa geldiler. Toprak çocukları tek tek koltuklarına oturtup kemerlerini bağlarken,

Mert de Gülce'yi alarak arabadaki koltuğuna oturtup kemerini bağladı.
Sonrada kolunu Sırma'nın beline sararak gel gülüm sende kızımın yanına."

Diyerek diğer kapıyı açıp binmesine yardım etti. Nazlı 'da Mert'in yanına geçti.

Erkekler direksiyona geçecekken bahçeye beyaz bir jiip girdi.

Toprak gelen aracın iyice yaklaşmasını bekledikten sonra camı açan Çetin'e bakarak,

" Nihayet gelebildiniz.
Biraz daha gelmeseydiniz. Sizi bırakıp gidiyorduk."

" Kusura bakma kuzen bey.
Oğluşumuz Burak'ın arabası evde kalmış geri döndük."

" Birde avukatı almak için baroya, Doğu'yu almak için de şirkete gittik. "

Dedi Hande.

Şeyma araya girip,

" Kusura bakmayın valla doysalar yüzünden biraz oyalamak zorunda kaldım."

Diye özür diledi.
Doğu:

" Abi kusura bakma.
Bende Sezai beyin verdiği son işi yaptım."

Aradan geçen 5 senede Şeyma üniversiteyi bitirmiş ve Doğu ile evlenmişti. Böylelikle Doğu'da korumalıktan güvenlik müdürlüğüne terfi etmişti. Doğu'nun yerine Sinan geçmiş, Doğu ve Şeyma şirkete ve baroya yakın bir daire tutarak oraya yerleşmişlerdi.

" Neyse, hadi takılın peşimizede gidelim. Çocuklara bir sürprizim var."

" Tamam, önden buyur kuzen bey."

Toprak araca binip çalıştırdı.
Öne geçerek ilerlerken ardından Mert onun ardından Çetin çıktı araçlarıyla bahçeden.

Yarım saat kadar yol gidildikten sonra,

" Toprak."

" Efendim Yeşillim."

" Bugün bir süprizin olduğunu söylemiştin."

" Evet söyledim."

" Artık söyle meraktan çatlayacağım."

Toprak kahkaha ile güldü.

" Seninde çocuklardan kalır yanın yok. "

" Yaa hadi söyle.
Valla Yeliz gibi bende tepinirim."

Toprak dahada gülerek ,

" Anasının kızı oda." Dedi.

" Toprak! "

" Tamam güzelim.
Sizi bugün Cezmi'ye götürüyorum."

" NE?
Orası çok uzak."

" Yanlış anladın güzelim. Cezmi'nin buraya kurduğu yeni çiftliğe gidiyoruz. Hem piknik yapacağız hemde çocukları midillilere bindireceğiz."

" İnanmıyoruumm midilli mi?
Ciddimisin.? "

" Tabiki ciddiyim."

" Baba."

" Efendim koçum. "

" Midilli ney? "

" Midilli, atların sizin binebileceğiniz kadar küçük olanlarına denir."

" Bugün atamı bineceğiz."

Diye bağırdı Yeliz ellerini çırparak.

" Evet.
Bugün uslu çocuklar olursanız ve üzücü şakalar yapmazsanız sizi ata bindireceğim."

3 çocuk birlikte söz dediler.
Aradan geçen 1 saatten sonra Cezmi'nin çiftliğine gelmişlerdi. Girişin üzerinde poni çiftliği yazısı karşılıyordu gelenleri.

Üç araba arka arkaya giriş yaparken az ilerde Cezmi karşıladı gelen 4 aileyi. Araçları park yerine bırakarak indiklerinde Cezmi,

" Ooo büyük aile reisi Toprak ve kıymetli ailesi. Her biriniz küçük poni çiftliğime hoş geldiniz."

Diyerek karşıladı gelenleri.

" Lütfen buyrun."

Küçük çiftlik evini işaret etti adam.
Toprak meraklı gözlerle onları izleyen diğerlerine dönerek,

" Çocuklar.
Bu benim eski dostum Cezmi. Kendisinin ikinci çiftliği burası.
Bugün buraya hem piknik yapalım hemde çocukları midillilere bildirelim diye getirdim sizi."

" İşte bu! "

Dedi Hande.

" Valla çok iyi fikir.
Bende çimenlerde otlayıp gideceğiz sanmıştın."

Oğlunun yanına diz çökerek,

" Çaakk! "

Diyince çocukta annesine uyup eline eliyle şaplatıverdi.

" Anasının oğlu."

Dedi Şeyma bu kez gülerek.

" Yeşim,Nazlı ve Şeyma, Hande ile birlikte çocukları da alıp atların olduğu tellerle çevrili küçük otlağa giderken,

" Biz çocuklarla gezmeye gidiyoruz.
Evde biz piknikte siz hazırlayacaksınız yemekleri beyler."

Yeşim kocasının gözlerine bakarak, hemde gülerek söylemişti bunu.
Sırma ben hamileyim bana hiç bakmayın derken elini kaldırarak devam etti.

Hande'nin birşey söylemesine gerek yoktu çünkü Çetin direk,

" İyi eğlenceler."

Demişti. Nazlı ise oralı bile olmamıştı küçük kızların elinden tutmuş önden gidiyordu. Kızlar çocuklarla uzaklaşırken Cezmi yanındaki geç çocuğa,

" Oğlum bayanlara rehberlik et." dedi.

Genç çocuk kızların arkasından koşarak gittiğinde erkeklerde mangalı yakıp, piknik masasını hazırlamaya başladılar.

Usta olan Cezmi ve Toprak'tı mangal işinde. Bu yüzden onlar etleri pişirirken diğerleri masayı kuruyordu. 1 saat kadar sonra çocuklar ve kızlar geri döndüklerinde çocukların keyfine diyecek yoktu.

Hep bir ağızdan gördükleri küçük atları anlatıyorlardı.

Toprak, " Eveet. Herkes masaya." dediğinde büyük masaya sırasıyla

Mert, Gülce ve Sırma.
Çetin, Burak ve Hande.
Yeşim, Yeliz, Nazlı, Yiğit ve Yalçın ve Toprak.
Doğu ve Şeyma oturdulara. En sonada Cezmi.
Toprak masaya şöyle bir baktı. Bir zamanlar küçük bir dairede tek başına yaşarken şimdi koskocaman bir ailesi vardı.

" Hadi başlayın, çocuklar iyice acıktılar."

Hep birlikte keyifle başladılar yemeye. Anneler ve babalar hem kendileri yiyor hemde yanında oturan çocuğada yediriyordu. Evde mırın kırın eden çocukların temiz havada iştahları açılmıştı resmen.

Çocuklar karınları doyana kadar yediklerinde akılları yine midillilere kayınca,

" Hadi ata binelim!
Hadi ata binelim!"

Diye tutturdular. Bu kez erkekler çocukları alıp at binmeye, yani midilli binmeye götürürken kadınlar masayı toparlayıp mangal ateşinde çay demlemeye koyuldular. Erkekler ve çocuklar gelene kadar çay demlendi.
Kokusu buram buram gelen çayın tadı kokusundan dahada güzel olmuştu sanki.

Kızlar kendilerine çay ve börek alırken nihayet erkeklerde çocuklarla gelmişlerdi.

Yeliz, Gülce ve Burak'ın gözlerindeki mutluluğun tarifi yokken Yalçın ve Yiğit babalarının koltuk altlarından sarkmış " Benim, benim." Diye bağıra bağıra birbirlerine vurmaya çalışıyorlardı.

Yeşim elindeki bardağı bırakıp hızla yanlarına gitti.

" Toprak ne oluyor? "

" Midilli kavgası.
Siyah olanı paylaşamadılar. İkiside o benim diye tutturdu.

Çocuklar eğer böyle yaparsanız bir daha getirmem sizi."

Diye müdahale eden babalarıydı iki kardeş susuverdi.

" Aferin."

Diyerek yere bıraktı Toprak oğlanları.

Çocuklar kendi aralarında oynadılar. Büyükler keyif çayı içtiler. Arada acıkan çocuklara börek ve ayran verip yine doyurdular. Gerçekten iştahları açılmıştı. Nihayet akşam olduğunda çocuklar yorgunluktan koltuklarına mayışmış kıpırdayacak halleri kalmamıştı. Dönüş vakti gelmişti artık. Toprak, Mert, Çetin ve Doğu sırasıyla Cezmi ile vedalaşırken kızlarda arabalara geçmişlerdi.

Erkeklerde araçlara geçip hareket edince piknik resmen bitmiş eve doğru yola çıkmışlardı artık.

Nihayet 2 saat sonra eve gelirken, Doğu ve Şeyma kendi evlerinin, Çetin ve Hande'de kendi evlerinin yolunu tutmuşlardı.
Arabadan indiklerinde Yeliz'i Yeşim. Yalçın'ı Toprak. Yiğit'i Nazlı kucakladı. Mert'de Gülce'yi ve karısını alıp eve girdiler.

Mert ve Sırma iyi geceler diyerek odalarına giderken Toprak ve kızlarda üçüzleri kendi odalarına götürdüler. Nazlı,

" Benim görevim bitti. Banada musade iyi geceler."

Dedikten sonra odasına gitti yorgun adımlarla. Ve son olarak Toprak ve Yeşim kendi odalarına çekildiler.

Kız kendini yatağa bıraktığında yorgunlukta ölmek üzere gibi hissediyordu. Toprak ağır adımlarla gelip sevdiği kadının yanına uzandı. Kolunu beline sararak kendine çekti.

" Yeşillim.
Yeşil gözlüm.
Yeşim'im.
Evlatlarımın annesi, hazinem..."

Dedi ve dudaklarından öptü aşkla.
Sonra geri çekildi.

" O gün iyiki bana çarpmışsın.."

" Toprak... Ben ogün,
Nefessiz kaçtım.
Ölümüne kaçtım.
Kahkaha ile kaçtım.
Sonunda durduğum yerle geldiğim yer arası, aydınlıkla karanlık arasıydı.

Karanlığı arkamda bırakıp aydınlığı seninle ve evlatlarımızla buldum.

O gün iyiki sana çarpmışım.

Toprak, seni seviyorum..."

" Yeşim, seni seviyorum..."

********************************

Evet canlarım mutlu sonla biten bir hikaye oldu. Bu hikâyede bana eşlik eden herkese tekrar çok çok çok teşekkür ederim. Devam eden hikayelerle yola devam. Hepinizi seviyorum canlarım.
Sizleride hayaletlerim.


 

Loading...
0%