@azamet_29_2
|
Adi bir akrabam ve hırsız arkadaşı yüzünden yaralanmış, ruhum bedenimden ayrılmış, bedenim bilmediğim bir hastaneye giderken dedem de onunla gitmişti. Yalnızdım. Olduğum yerde arka ayaklarımın üzerine otururken başım önüme düştü. Bütün gözyaşlarıma yol verdim gitti. Dışardan nasıl görünüyordum bilmiyorum, ağlayan bir kedi hiç görmemiştim ama resmen ağlıyordum. ***** Oturduğum yerde ne kadar kaldım ne kadar ağladım bilmiyorum. Ama burada daha fazla kalamazdım. Acaba saat kaç olmuştu. Zaten geç saatte gelmiştim dükkana. Sonra da başıma gelenler ve bir köpek tarafından kovalanmak. Bir de burada oturup zırladığım dakikalar var.. Saat ikiyi yada üçü gösteriyor olmalıydı. Yerimden kalkıp yapabileceğim tek şeyi yaptım. Yürüdüm. İnşaat döküntülerinin arasından çıkıp dedemin evinin yolunu tuttum. Yorgundum ve uykum vardı. Dedem şuan evde olmasa bile benim için en güvenli yer orasıydı. Ev değilse de hurda dükkanı dediğim yerde kalabilirdim. Bulunduğum yerde kendi etrafımda bir tur atarak nerede olduğuma baktım. Hiç tanıdık gelmiyordu. Ana caddeye çıkıp tabelalara bakarak yönümü bulmaya çalışmaktan başka çarem yoktu. Koşar adım, daha doğrusu adımlar, dört ayağım vardı nede olsa. Caddeye ilerlemeye başladım. Kısa süre sonra caddeyi gördüğümde bir oh çekerken bir anda tüylerimin dikilmesini sağlayan rahatsız edici bir elektriklenme hissettim. Hemen arkamda o tanıdık hırlamayı duyduğumda korkuyla arkamı döndüm. Şansıma sıçayım ben. Yine o şeytan suratlı köpekti ve kokumu takip etmişti. İlk havlamasında arkamı döndüğüm gibi soluksuz kaçmaya başladım. Beni bir yakalarsa kesin parçalayacaktı. Bu köpeklerin kedilerle ne derdi var ya! Defol rahat bırak beni! Derken sonunda caddeye gelmiştim. Ama önümde arabalar arkamda sivri dişleriyle bir köpek. Hangisi daha kötüydü. Çok fazla düşünmeden bir anda caddeye atladım. Lâkin hata yaptığımı çabuk anlarken acı bir firen sesiyle üzerime doğru gelen araba tamponuyla donup kaldım. İstesem de kıpırdatamıyordum. Galiba felç oldum diye düşünürken olduğum yere pısıp başım önde kapalı gözlerle yüzümü ön ayaklarıma kapattım. Köpekten kaçıp araba altında ezilmeyi beklerken bir anda yanımda durdu araç. Üst üste duyduğum korna sesleriyle birlikte açılan kapı sesine eşlik eden ayakkabılar ve ardından ensemde hissettiğim bir elle hızla yerden havalandım. Ne oluyor demeye kalmadan saniyeler içinde sigara ve deri kokusu karışık bir koku alırken kendimi arabanın içinde torpido gözünün altında ki yerde alkol şişesinin yanında buldum. Arabanın içi karanlık karşımdaki insanın yüzü ise bu karanlığa dahildi. Korkum daha da artarken sindiğim yerde panikle arabanın içinde gezdirdim gözlerimi. Neden buradaydım. Allah'ın ne yapacağım ben? Korku ve panik içinde ön koltuğa atladım. Üzerimdeki bir çift göze aldırmadan arka koltuğa geçtim sonra. Camlardan birinin açık olmasını ve oradan kaçmayı umuyordum ama hayır! Her yer kapalıydı. Yaz ayında neden kapattın camları be adam diye düşünürken klima esintisini hissettim. Bütün klima severler gibi camları kapatıp klima açmıştı. Kaçış yolumda yoktu artık. Arka koltuktan arka camın önüne sıçradım. Tek gördüğüm şey arkadan gelen araçların kör eden farlarıydı. Umutsuzca kaldım olduğum yerde. Son çare durduğumuz yerde kapı açılır açılmaz kaçmaktı. ***** Dakikalarca yol aldı araba ve nihayet durdu. Nerde olduğumu kesinlikle bilmezken bildiğim tek bir şey vardı. O da bir an önce bu arabadan atlayıp kaçmaktı. Hemen arka kapının önüne geldim ve kaçma pozisyonu alıp beklemeye başladım. Kapıyı açtığı anda dışarıya fırlayıp kaçacaktım. Ön kapıdan inip hızla kapattı kapıyı. Şuan arka kapının tam önünde o bana ben ona bakıyorduk. Hadi aç! Dedim içimden sabırsızca. Dört ayağımın üzerinde kapıya odaklanmıştım. Hadi aç da soluksuz kaçayım elinden. Ama yapmıyordu. Sadece boş boş içeriye bana bakıyordu. Neden açmıyordu. Açsana ya! Aç şu la*et kapıyı aç! Karanlıkta olsa da gördüğüm kollarını göğsünde birleştirerek beklemeye devam etti. Açmayacaktı. Şuan bana ne yapacağını düşünüyordu sanırım. Assam mı? Bu arada ben nasıl bu kadar hızlı yakalanabildim? " Seni yaramaz! Uslu dur! " Duyduğum bu ses? Eli hâlâ ensemde beni göğsüne yasladı. Sigara, alkol ve bergamot kokusunu aynı anda aldım. Bu adam sarhoş! Kesin öldürecek beni! " Sana zarar vermeyeceğim pasaklı merak etme." Ne dedi o? Yürüyerek ilerlediği yere çevirdim gözlerimi. Büyük bir eve getirmişti beni. Bahçesindeki lambalar dahil bütün ışıkları yanan ışıl ışıl bir ev. Ve kapısında bekleyen iki iri adam. Biri bize kapıyı açarken diğeri bir bana bir de kucağında olduğum adama baktı. Ne? Hiç mi pasaklı kedi görmedin? Dedim içimden. " Sıkıntı çıkardı mı? " " Bir kere Dinçer bey. Gitmek istedi. Ama engel olduk. " Dinçer mi? Saniyesinde beni tutan ellerin ve göğüsün sahibinin yüzüne bakınca sahil kenarında ki öküzü gördüm. Kız arkadaşını çuval gibi omuzuna atarak giden adamı. Bu adam birilerini zorla bir yerlere götürmeyi seviyordu zaar. Şansıma tüküreyim ben! Anında hareketlenip kucağından kaçmak için herşeyi yaptım ama ayı pençesi kadar büyük elleri öyle bir kavramıştı ki. Kaçmak bir yana kıpırdamama izin vermedi. Hızlı adımlarla içeriye girdik. " İyi geceler efendim hoşgeldiniz." diyen kadın hizmetliye aldırman yürürken aniden durdu. " Hazal nerede? " " Buradayım! " Dedi sahilde gördüğüm o kadın merdivenlerden hızlı hızlı inerken. " Ne hakla!? Ne? köpek mi? Diyerek Dinçer denen adamın göğsüne geçirdiğim tırnaklarla üstüne tırmanmaya çalışırken buldum kendimi. Gittikçe gerçek bir kediye mi dönüşüyordum yoksa. Bu arada tırnak kullanabiliyormuşum onu fark ettim. Yerine gelen aklımla salaklığıma yandım yeniden. Köpek falan yok, benim köpek korkum vardı sadece. Bu kadın da dışardaki adamlardan bahsediyordu. " Telefonumu da aldılar! Bir adımda Hazal denen kızın dibine geldi. Hırlayarak konuştu. " Baban yarın akşam burada olacak. Durdu. Öfkeyle baktı kıza. " Söylesene Hazal! Hazal'ın yutkunduğunu gördüm. " Burada oluşunun tek sebebi var o da yarın akşam gelecek olan baban. Uğraştığım ihale meselesi yüzünden kafana bir kurşun yemeden seni babana teslim edeceğim. Yoksa gece olanlardan dan sonra çoktan koyardım seni kapının önüne. Anlayacağın baban geldiğinde onunla birlikte defolup gidebilirsin. Dedikten sonra merdivenlere yöneldi. Yukarıya çıkarken yeniden durdu. Geriye döndü. " Emine hanım." " Babam nasıl? " " Aynı efendim. Düşünceli şekilde sessiz kaldı bir süre. Ardından, " Odama ılık süt getir! Dedi ve yürümeye devam etti. Lan ne diyorum ben. Yeter bu kadar diye düşünüp bir anda yine kaçmaya çalışarak İmdaaat! " Rahat dur biraz pasaklı. " Diyerek odaya girdiğinde oda içindeki diğer kapıya yöneldik. Olamaz banyo. O sırada musluğu açtığını görünce tamda öyle olduğunu çabucak anladım. Su akmaya devam ederken iki eliyle tuttuğu bedenimi havaya kaldırıp göz hizasına getirdi. Ne diyorum ben yaa. Bırak beni! " Şimdi seninle bir anlaşma yapacağız. " Ne? Yine mi anlaşma? " Yıkanırken uslu durursan yarın sana biftek veririm. Tamam mı? " Hayır istemiyorum demeye kalmadı. Gerçi desem kim duyacaktı. Kendimi küvetin içindeki suyun içinde buldum aniden. Elektrik çarpmış gibi tüylerim diken diken olsada az sonra ılık su hoşuma gidince sinirli ama uslu uslu durdum suyun içinde. Çamurlu su üzerinden akarken hissettiğim ben pahalı bir markayım diye bağıran şampuanla büyük elleri kafamın üzerinden başlayarak yıkamaya başladı tüylerimi. Az sonra köpük köpük olmuş banyo lifinden bir farkım yoktu. " Aferin sana. Biftek falan umrumda değildi. Yaşadığım aksiyonlu gecenin üzerine yediğim ılık su ile öyle gevşemiştim ki bir anda yorgunluk ve uyku çökmüştü üzerime. O kadar bitkin hissediyordum. Hatta suyun içine yatıp uyuyacak haldeydim. Tepemden akan su ile iyice durulandıktan sonra parfüm kokulu bir havluyla sarıp banyodan çıkardı beni. Odaya getirip yatağın üzerine bıraktı önce. Yanıma oturup iyice kuruladı. Sonrada fön makinesi ile kuruladı. An itibariyle gücü tamamen bitmiş kabarık tüylü bir kediydim. Aç, susuz, yorgun. Birde üstüne banyo veee ben iptal! Mayışıp kalınca kendimi olduğum yere bırakiverdim. Uykusuzluktan kıvranan gözlerim kayarken yine onu duydum. " Sen baya baya güzel bir şeymişmişsin aslında. İnci... " İnci mi! Diyemeden sızmışım. ***** Sabah olup gözlerimi açtığımda kocaman bir yatakta tek başıma yatarken buldum kendimi. Bedenim, yorgun kemiklerim ağrıyordu resmen. Yerimde doğrulup etrafıma bir tur göz gezdirdikten sonra kafamın içinde, Neler oluyor? O anda kafamın içinde bir flaş patladı ve dün gece yaşadıklarım en başından en sonuna kadar ışık hızında bir daha geçti zihnimden. Olamaz rüya falan da değildi. Olduğum yerden sıçrayarak kalkıp karşımda belinde düşmek üzere gibi duran havlu ve saçlarını kurulayarak gelen adama baktım. " Hasssiiii! Derken yutkundum. Anında arkamı döndüm. Adam yarı çıplak, göğüs kasları ve o baklavalar şov yapıyordu resmen. " Ooo uyanmışsın İnci." Dedi eli kafamın üzerinde. " Banyodan sonra bembeyaz oldun. Nasıl ama bu isim tam sana göre değil mi? " Nasıl ya? İnci ismini kafadan atmış. Başımı geriye çevirip yüzüne baktım. Uydurduğu isimin gerçek ismimle aynı olduğunu bilse ne düşünürdü acaba. Gece sütünü de içmedin. Sızıp kaldın. Dürttüm dürttüm kıpırdamadın bile. Bir ara öldüğünü bile düşündüm. O köpekten kaçarken çok mu yoruldun bakıyım?" Ve beni görmüş mü? Büyük elini hissettim başımın üzerinde yeniden sırtıma doğru ilerleyen. Yani kedi sırtıma. İçimden dışıma kadar bir haz dalgası yayılırken bedenime, tüylerimin kabardığını hissettim. Bu! Bu çok acayip bir histi ve güzeldi. Hoşuma gitmişti. O anda yerine gelen aklımla, bana dokunma! Dedim tıslayarak gerilerken. Evet tısladım. Çünkü bu bedenin içindeyken ana avrat küfür etsemde kedi dilinde birşey çıkıyordu ağzımdan. Kedi olmanın en kötü tarafı bu olabilirdi işte. Hızla elinin altından kaçmak istedim ama yine ensemden yakalandım. Yapma şunu be adam! Yapma!! Kaldırıp getirip göğsüne yasladı beni. Hissettiğim çıplak teniyle içten dışa yandığımı hissederken tüylerim diken diken olmuştu. Lan ayıp denen bir şey var. Dedim mırlayarak. Kollarıyla sardı bir anda. Nefes alamadığımı hissederken, aklıma nereden geldiyse, ayı yavrusunu severken boğarmış. Deyimi geldi. Ben ellerinden kurtulmaya çalışırken onun baş parmağı burnumun üzerinden başımın üzerine doğru hareket ediyordu. Ay bu da hoştu valla. Yemin ederim kediler keyfini biliyor. Ne diyorum ben ya! Kapalı gözlerimi açıp yukarıya, gözlerine çevirdim. Dalgın gözleriyle boşluğa bakıyordu. Aman ya banane. Diyerek kendimi kurtarmaya çabalarken, ayağa kalkıp beni yatağa bıraktı. Kendi de hızlı adımlarla giyinme odası olan bölüme doğru ilerlerledi. Fırsat bu fırsat hızla kapıya koştum. Geceden kalan süt tabağının yanından geçerek kapalı kapının önünde durdum. Sol paticiğimi kaldırıp kendime çevirdim. Hahaha. Aferin bana başardım. Diğer partimin tırnaklarını da dışarı çıkarıp bedenimi geriye esnettikten sonra gözlerimi kapı koluna diktim ve hızla sıçradım. Yere atlayıp aralık olan yerden önce kafamı sonra da bedenimi çıkardım. Kendimi koridorda bulunca etrafa bakıp merdivenlere yöneldim. Hemen gitmek istiyordum bu evden. Eveeett... Çıkış... Merdivenlerden inmeye devam ederken salonda kafesteki kaplan gibi ileri geri yürüyen Hazal'ı görsem de görmezden geldim. Hemen buradan çıkıp bedenimi ve dedemi bulmak tek düşüncemdi. Ama son anda aklıma Kita'nın söylediği o cümle gelince aniden durdum. Tabii yaa! Aynalar birer kapıydı ve onlarla dünyanın her yerine gidebiliyorduk. İşte bu! Bu yolla hastaneye gidebilirim. " Dinçer!" Hazal'ın sesini duydum. Biri salonda biri merdivenlerin başında birbirlerine bakıyorlardı. " Konuşmamız gerekiyor Dinçer! " " Seninle konuşacak bir şeyimiz kalmadı Hazal. Babama bakmam gerekiyor. Sende babanı bekleyeceksin o kadar." Dinçer merdivenden inmeden koridorun diğer tarafına doğru yürürken Hazal sinirle yeri tekmeledikten sonra kendini salondaki koltuğa bıraktı. " Allah'ın cezası manyak herif! Babası mı? Ne yani babası mıydı Dinçer ile evlenmesini isteyen. Neden? **************************** 5. Bölüm bitti. |
0% |