@azamet_29_2
|
Selâm canlarım. Yeni bölüme hoşgeldiniz. ***** " Çok şüpheci birisin." Dedi Pusat kahvesinden büyük bir yudum alıp içerek. " Evet! Kendi kendine güldü adam. Kısa bir sessizlikten sonra, " Yani banada mı güvenmiyorsun? Ortağına? " Bir yudum daha içti kız kahveden. Bir yudum ve bir yudum daha. Denizde yediği soğuktan sonra iyi hissettirmişti. " Evet, sana da güvenmiyorum Kurtoğlu. En çok güvendiğim tek insan Sadık'tır." " Ne yani." Dedi adam. " İçtiğin kahveye bir şey katacağımı falan mı düşündün? " Pusat'ın kısık gözleri yavaşça kıza doğru çevrildi. Dudaklarında ince bir gülümseme peydah oldu. Bu hâlini gören kızın kaşları anında çatılırken huylanıp aniden ayağa kalkmak istedi, ama olmadı. Sendeledi. Devam etti Pusat. " Eğer öyle ise doğru düşünmüşsün." Karaca'nın başı daha da dönmeye başlarken elindeki kupa yere düşüp dağıldı. Ayakta duramaz hâle gelirken, şöminenin taş duvarından tutunarak destek aldı. Sinirle gülmeye çalışarak tısladı. " Seni sahtekar. Seni yalanc..ı" Devamını getiremedi. Olduğu yere düştü kaldı. Yanı üzerinde yatarken yarı açık gözleri ayağa kalkan adamı bulurken kafasının içindeki her şey dumanlı, düşünceler ve kelimeler etrafa saçılmış, dili lâl olmuş, konuşamıyordu. Pusat kızın yanına gelip bir dizi üzerine çökerken kızın avucunu dayadığı yüzünü kendine çevirdi. " Sen hiç bir şeye karışmıyorsun Karakız. Ben gelene kadar uslu uslu beni bekleyeceksin. Bu benim meselem ve benim hesabım. " Son cümlesi biterken Karaca'nın gözleri geriye doğru kayarak kapandı. Kızın yüzüne düşen bir tutam yarı ıslak saçı kulağının arkasına aldı. Yüzünü inceledi nedense. Keçi inadına kızarken beyaz tenine takılı kaldı gözleri. Sol elindeki purosunu yanan şöminenin içine attı Pusat. Evet. Kızla karşılıklı konuşurken mesaj yazdığı kişi mutfakta kahve hazırlayan Kıraç'tı. Pusat Kıraç'tan kahvelerden birine ilaç koymasını ve o kahveyi Pusat'a vermesini istemişti. Kızın bundan huylanacağını ve kahveleri değiştirmek isteyeceğini tahmin etmişti. Kız beklediği hamleyi yapmasaydı en fazla kahveyi içmeyecekti. " Kızı işimize karıştırmamak için bayılttık değil mi? " Gereksiz şekilde her işe karışıyor. Ben Vilademir'in ve İgor'un defterini dürene kadar burada kalacak." " Uyandığında bu evi yakar yine çıkar." " Biliyorum." Dedi Pusat gözleri yine kucağındaki kızın yüzünde gezinirken. Üst katın merdivenlerine doğru adımlarken devam etti. " Bu yüzden uyanmayacak. Vilademir ile işim bitip onu yok edene kadar her uyanmaya başladığında yeniden ilaç verecek adamımız." Kıraç şöminenin yanına gelip elindeki sigarayı şömineye attıktan sonra ellerini başının arkasında birleştirip bir kahkaha attı. " Sağ dönersek bu manyak bizi vurmaya yada boğmaya kalkar bak demedi deme. O zaman ne olacak? Sende onu mu vuracaksın? " Pusat basamakları bir bir çıkarken, " Onu o zaman düşünürüm. " Derken kalan basamakları da çıkıp üst kattaki misafir odasına yöneldi. " Akif'i yolla bana. " Dedikten sonra içeriye girdi. Kızı kucağından yatağın üzerine bıraktı. Durduğu yerden vücudunu izledi tepeden tırnağa. O zaman gördü kan lekesini. Bacaklarını düzeltip eşofmanın paçasını yukarıya kadar sıyırdı. Teknede yaptığı bandajda kan lekeleri vardı. Odadaki banyodan küçük ilk yardım kutusunu alıp kızın yanına döndü. Önce yüzünde gezdirdi gözlerini. Sanki dinliyormuş gibi konuştu. Uyurken daha sakin ve güzel görünüyorsun. Kurduğu cümle içindeki tek kelimeyi farkedince şaşırdı söylediği şeye. Sonra yaptığı şeyi düşündü. Neden bu kıza bu kadar yardım ettiğini düşündü. Cevabı bulamadı. Kendine gel Pusat işine bak! Dedikten sonra elindeki kutuyu komodinin üzerine koyarak açtı. Sonrada Karaca'nın yanına gelip bacağındaki sargıyı yavaşça açıp çıkardı. Kutudan aldığı baticon ve pamuk yardımı ile yarayı tekrar pansuman edip yeniden sardı güzelce. Eşofmanın paçasını aşağı indirip yatağın üzerindeki ince yorganı kızın üzerine çekip örttü. " İyi uykular Karakız. Yerinde doğrulup komodinin yanına döndü. Kutuyu toparlayıp kenara bıraktıktan sonra kapıya yöneldi. Açıp çıkacakken durdu. Geriye dönüp son bir bakış attı kıza. Ardından çıktı. Kapının dışında koridorda bekleyen Akif'i görünce yanına çağırdı. " Kız özel misafirim. İlaç verdik, yarım saat kadar oldu. Yanından ayrılma. Uyanmaya başladığında yeniden ilaç ver. Uyanmasına müsade etme. Yoksa seni öldürür." Adamın gözleri büyüdü. " Tamam abi." Derken tedirginlik sardı. " En geç iki gün sonra burada olmazsam gitmesine izin verin. " " Tamam abi." Pusat kendi odasına yürürken aniden durdu. Geri dönüp Akif'e bakarak konuştu. " Akif. " " Emret abi." " Hata yapma! " " Tamam abi. " Pusat odasına doğru ilerleyip içeriye girdi. Giyinme odasına geçip üzerindeki kıyafetleri değiştirdi. Tepeden tırnağa siyah kıyafetleriyle çıktığında aradan on beş dakika geçmişti. Dolabının içindeki silahını ve iki yedek şarjörü alıp silahı belinin arkasına takıp, şarjörleri ceketinin cebine bıraktı. Hızlı adımlarla odadan çıkıp koridorda ilerlerken kızın olduğu odanın önünde durup bir an kapıya baktı. Ve önüne dönüp devam etti. Aşağı inen merdivenleri hızlı adımlarla katetti. Evden çıktığında Kıraç kapının önünde elinde telefon biriyle konuşuyordu. " Yaman! " Dedi Pusat elindeki telefonu adamına atarken. Yaman telefonunu havada yakalayıp cebine yerleştirirken, " Bela mısınız lan?! " Diye bağıran Kıraç'a döndü. " Bana bak ortalık cadı kazanı zaten birde seninle mi uğraşacağım!" Diye bağırdığında Kıraç'la göz göze geldiler. Pusat kaşları çatık kim bakışı atınca hoparlörlere verdi sesi adam. " Seni naif sesini duymak için mi aradım sanıyorsun lan!? " Lan. Kelimesiyle Kıraç'ın kaşları daha da çatılırken öfkeli gözleri elindeki telefonu bulduğunda Pusat Cemre'nin sözleri yüzünden gülmemek için zor sabrediyordu. " Denizin üzerinde yat ve insan parçaları yüzüyor. Sahil güvenlik ve polis nefes aldırmıyor. Kara ve Kurtoğlu kayıp, ne ölüleri var ne dirileri. Ama abisinin gölgesi Kıraç Honnest ortalarda yok! Niye yok lan! Ben Kara'yı bulamaya bilirim. Bu normal olur. Ama Kurtoğlu ortalarda yoksa ve İstanbul'un yarısı hâlâ yanmamışsa Kurtoğlu hâlâ yaşıyordur. Neredesiniz lan çabuk söyle! " Lan diyip durma bana! " Öfkeyle bağırdı Kıraç. İki adam birbirine bakarken kız umursamadan devam etti. " Sadık abinin Kara'yı denize itip peşinden atladığını görmüş. Dökül Kıraç Honnest. Ne boklar dönüyor hemen anlat, hemeeen! " Son kelime delirmiş birinin çığlığı şeklinde duyulmuştu. Kıraç telefonu dudaklarına yaklaştırdı. " Şuan seninle uğraşacak vaktim yok! Aramaya devam edin. Ama o lan ları yazdım! " Diyip kapattı telefonu. " Bu nasıl kız lan!? " Dedi sinirle. " Ne oluyor? " Yüzü tamamen ciddiyete büründü adamın. " Saatlerdir sizi arıyorlarya. Bulamayınca delirmişler. Nasıl bulduysa benim numaramı bulmuş. Sadık yaralı hastanedeymiş. Tabiki bizden şüpheleniyorlar. Bir şey dememek için başımdan attım. Şuan kuduruyordur. " " Karaca'ya fazlasıyla sadıklar. Ama yarına kadar bekleyecekler. " Kıraç'ın telefon yeniden çaldı. Sinirle ekrana baktığında kaşları yeniden çatıldı. Ama arayan Cemre değildi. Telefonu açıp kulağına götürdü. " Burada dayı veriyorum." Arayan kişi Derman Kurtoğlu'ydu. Elindeki telefonu Pusat'a uzattı. Pusat aldığı telefonu kulağına dayarken bir yandan gidiyoruz işareti verdi adamlarına. " Baba... Bir kaç adamı evde kalırken Kıraç, Yaman, Boran ile birlikte, diğer adamlarında ikinci araca binmesi ile birlikte araçlarla yola çıktılar. Pusat kulağında telefon dikkatle dinlemeye devam etti. Gözleri bir ara Kıraç'a gidip geldi. Vilademir'den bahsettiklerini biliyordu Kıraç. Ama ne söylendiğini duyamıyor, sadece Pusat'ın yüz ifadelerinden birşeyler çıkarmaya çalışıyordu. Bir süre daha devam eden konuşmanın ardından, " Anladım." Dedi. " Merak etme baba. Görüşürüz." Dedikten sonra tam kapatacakken. " Baba! " Dedi tekrar. " Sizde dikkatli olun ve annemi televizyondan ve haberlerden uzak tut bir kaç gün." Dedi ve kapattı. Önce, " Boran! Gece mekanına geçiyoruz. " Tamam abi. " Yaman telefona sarılırken, ne oluyor bakışı atan Kıraç'a döndü gözleri. " Babamdı." " Onu anladık. " Burada olanları öğrenmiş. Son durumu merak etmiş. Bana savaş çıkaracaksan iyi bir sebebi olmalı! Demişti. Ve bu gece bir savaş çıkacağını biliyor. Gelmeyi düşünmüş. Lâkin orada da bir hareketlilik başlamış. Vilademir bir yandan burayı bir yandan İtalya'yı karıştırıyor olmalı. " " Dayımı her ihtimale karşı buradan uzak tutmak için yapıyor. " " Aynen öyle. Ama Tarık ve adamları buraya gelmiş. " " Sefa' nın oğlu mu? " " Evet. Vilademir'in yerini bulmuşlar. Mekana gelip bizi bekleyecekler. Oradanda birlikte gideceğiz." " Adamlarımız etrafta seni arıyor numarası çekiyorlar hâlâ. Vilademir ve İgor bu durumu izliyorladır. Sizin öldüğümüzü düşünüyorlar. Bu yüzden şuan yokluğumuzun keyfini çıkarıyorlardır." " Öyle ama yaş tahtaya basmaz Vilademir. Mutlaka her ihtimale karşı etten duvar örmüştür evin etrafına. Kaç kişi olduğu Allah bilir." " Derman Kurtoğlu'nu uzak tutma sebebi de bu. Biliyor ki yaşıyorsan ve ikiniz yanyana olursanız altta kalan lime lime olacak olan o. Peki neredeymiş? " " Çatalca da. Büyük bir arazi içinde bir ev. Uzun zaman önce satın almış. Eminim bu günleri düşünerek aldı." " Büyük bir yerse girmemiz zor olacak. " Göz ucuyla Kıraç'a baktı Pusat. " Vilademir'in zamanı doldu Kıraç. ***** ÇATALCA Büyük Rus mafya babalarından Vilademir... Çatalca da, gözlerden oldukça uzakta, kocaman boş bir arazi üzerindeki büyük bahçesi ve yapısıyla göz dolduran evin lüks salonunda, şöminenin karşısındaki koltuğunda, elinde viskisi kucağında güzel bir sarışın, elleri kızın kalçalarında kızın dudakları Vilademir'in dudaklarında adamın sabah olmak üzere olsada geceden beri keyfine diyecek yoktu. Öyleya. Ne de olsa günlerdir yaptığı planlarını kusursuz şekilde uygulamaya koymuş, takip ettiği Pusat kurtoğlu'nun iş adamlarının olduğu bir eğlenceye katılacağını öğrenmiş, tuzağı büyük yata kurmuştu. Kendiside karada en uygun noktaya çektiği büyük jeepinin dışında elinde dürbün arabasına yaslanarak yatı uzaktan ağzında purosu büyük bir keyifle izlemiş, gördüğü silahlı saldırının ardından izlediği büyük patlama ile keyif almanın doruklarına çıkmıştı. Bu kadar basitti işte. Bu kadar kolaydı Kurtoğlu Pusat'tan kurtulmak. Burada Pusat'a tuzak kurarken İtalya'da ki Derman Kurtoğlu'na da adamlar yollamış ortalığı karıştırmalarını en azından şüphe uyandıracak şeyler yapmalarını tembihlemişti. Ve bu şekilde baba kurdu oğlunun yanına yardıma gelmekten uzak tutarak işleri kolaylaştırmıştı. Kolayca kurtulmuştu Pusattan. Yani öyle düşünüyordu. İnsanlar denizde can pazarı yaşarken keyifle yerinde doğrulmuş elindeki dürbünü adamına uzattıktan sonra yüzünde bir gülümseme ile aracın arka koltuğuna geçip oturmuştu. Ve doğruca uzun zaman önce gizlice satın aldığı bu eve doğru yola çıkmış gelirken yanına bir de arkadaş bulmuştu. Akşamdan beri de ekstra bir keyif yaşatıyordu kız. Bir eğlenceyi hak etmişti kendince. Hiç kimse Vilademir'i hafife alamazdı. ***** Pusat ve Kıraç aracın içinde konuşmaya devam ederken yol bitti. Duran araçtan sırayla indiler. Arkalarından gelen adamlarla birlikte önlerinde duran depoya yürüdüler. İçeriye girdiklerinde büyük deponun içinde üç siyah minibüs ve üç de sedan araç bekliyordu. Pusat'ın adamları ile birlikte Tarık ve adamları da gelmişler Pusat'ı bekliyorlardı. Pusat'ın adamları içeriye girer girmez hızlı adımlarla diğerlerinin yanına gelip cephaneliği hatırlatan minibüsün içinden silah, şarjör ve neye ihtiyaç duyacaklarsa üzerlerine aldılar. Bu sırada Pusat'ta bir kaç adım öne geldi. " Tarık.." Diyerek elini uzattı. " Küçük Patron..." " Hoşgeldin. " " Hoş bulamadım küçük patron. O şerefsiz Türkiye'ye gelip kendini göstermiş. İki gündür o şerefsizin yerini tespit etmeye çalışıyorduk. Biz bulana kadar saldırıya geçmiş. Ucuz atlatmışsınız. Düşmanından başkasına bakmayan adam masumları öldürmeyi bile göze almışsa size fena bilenmiş." " Siktiğimin piçi bu gece hayatının hatasını yaptı. Ve bu hata son hatası olacak." " Yanındayız." Dedi adam iki kolunu iki yana açarak. " Kurtoğlu nereye biz oraya. Planın ne? " " Kıraç. " Dedi Pusat. " Sigara!" Kıraç'tan önce Tarık attı elini cebine. Paketini çıkarıp paketin ağzını eline vurdu. Ucu çıkan sigarayı Pusat'a uzattı. Pusat bir tane alıp dudağına bırakırken Kıraç yanan çakmağı uzattı. Pusat'ın ardından Tarık ve Kıraç da birer sigara yaktılar. Ayak üstü planını anlatmaya başladı Pusat. " İlk iş Vilademir'in saklandığı yere gideceğiz. Önce arazinin etrafını saracak sonrasında asgarî bir harekât gibi yavaş yavaş araziye girip önümüze gelen herkesi indirip içeriye gireceğiz. Basit ve hızlı." " Evet basit ve hızlı bir plan ama kaç kişiler bilemiyoruz. Silahları ne bilmiyoruz." Pusat'ın gözleri konuşan Kıraç'a döndü. " Öldürürken sayarız." Derken yüzünde pis bir gülümseme vardı. Bu deli bakışlar ve gülüş Kıraç'ın da hoşuna gitti. " Gidelim o hâlde. Bu gece o şerefsizlerin kökünü kazıyalım. " " Acele etme. Sabırsızlık vardı her birinde. Ama beklemek gerekiyordu. ***** Aradan iki saat daha geçti. Saat sabahın beşine gelirken büyük mekandan tek tek çıktı araçlar. Gecenin trafiğinde seri şekilde ilerleyerek Çatalca'ya doğru ilerlediler. Gün doğmadan bitecekti bu iş. Zaman ve yol hızla akarken siyah minibüsün içindeki adamların akıllarında tek düşünce vardı. Kayıp vermeden Vilademir ve İgor'u yok etmek. Bu geceden sonra çok şey değişecek. Diye düşündü Pusat oturduğu koltuktan dışarıyı seyrederken. Az sonra karşısındaki adamlara kaydı gözleri. Tarık da Kıraç da düşünceli önlerine bakıyorlardı. Kafalarının içinde plan yaptıkları her hallerinden belliydi. " Ihımm! " Genzini temizlerken önüne dönük başlar yerden kalkıp Pusat'a odaklandı gözler. Adamları dörde böleceğiz. Tarık sen arka taraftan yaklaşacaksın. Kıraç sen sağdan. Yaman soldan. Boran ve diğerleri de önden benimle olacaklar. Susturucu ve kulaklık takacaksınız. Sessizce ilerleyip bir anda dalacağız. " " Farkedilirsek." Dedi Tarık. " Bu işin en iyi tarafı farkedilmek." Konuşan Kıraç'a döndü bu kez gözler. " Sıka sıka, sike sike dalarız içeri." Histerik bir gülümseme geldi Pusat'tan. " Doğru. Baktık ki farkedildik. Hepsini sikeriz. " " Abi! " Dedi direksiyondaki Yaman. " Yaklaştık. Az bir mesafe kaldı." " Şu ağaçların arasında duralım. Daha fazla yaklaşırsak erkenden fark ediliriz." Araçlar arka arkaya durdular arazilerin arasındaki tek yön yolun ortasında. Kapılar açıldı. Adamlar inip Pusat'ın etrafında toplandılar. Silahlara susturucu takın emriyle herkes susturucuları taktı. " Kıraç, Tarık, Yaman... Bu dediği de yapıldı. Adamlar Kıraç, Tarık, Yaman ve Pusat önderliğinde dört kola ayrıldılar. Pusat her birinin üzerinde gezdirdiği gözleriyle konuştu. " Bu gece o evdekilerin dışında hiç kimse ölmeyecek." Her adamı sessizce başını salladı. " Gidelim." dedi Pusat. Adamlar arabalardan uzaklaşarak kalan mesafeyi arazi üzerinde yürüyerek kat ederken her grup kendine ait yöne doğru ilerledi. Fazlasıyla büyük, bahçesi, havuzu ve müştemilatı olan malikâne tipi evin arka tarafına Tarık ve adamları ilerlerken Kıraç ve adamları sağ tarafı aldı. Yaman ve diğer adamlar evin sol tarafını sararken Pusat ön taraftaydı. Tellerle çevrili bahçenin etrafı sarılıydı artık. Sadece Pusat'tan gelecek emri bekliyorlardı. Her adamın içinde hem korku hem de heyecan vardı. Büyük bir çatışma çıkma olasılığı çok fazlaydı ve uzun zamandır böyle bir çatışmaya girmemişlerdi çünkü. Kısa süreli sessizlikten beklenen sonra emir geldi. " Giriyoruz! " Eli silahlı adamlar aynı anda dört bir yandan kedi kadar sessiz hareketlerle yaklaştılar. Telleri keserek giren ilk kişi Kıraç oldu. Adamları da arkasından girerken Vilademir'in adamları geniş bahçede ellerinde silahlarla devriye atarcasına yürüyorlardı. Teker teker vurdular gördükleri her adamı. Onlar sessiz adımlarla önlerinde engel teşkil eden adamlardan kurtularak eve doğru ilerlerken diğerleri de çoktan girmişlerdi bahçeye. Pusat hemen yanındaki Boran ve diğerleri ile eli her an tetikte ağaçların arasında ilerlemeye devam ederken arka arkaya sıralanmış arabaları gördü. Resmen evin girişine araçlardan duvar örmüşlerdi. Koduğumun piçine bak. Kale gibi çevirmiş evin etrafını. Derken etraftaki adamlar çekti dikkatini. Evin önündeki araçların hem önünde hem arkasında saf tutmuştu adamlar. " Haklıydım." Dedi tıslayarak. " Adamlar Vilademir'i korumak için etten duvar örmüşler. Yetmemiş araçlardan duvar örmüşler. Elindeki silahı kaldırdı. Aynı anda diğer adamlarda aynı şekilde kaldırdılar silahları. Artık başlamak üzereydi büyük çatışma. Bu sırada büyük, küçük ağaçların arasında adım adım ilerliyordu arka tarafta olan Tarık ve yanındakiler. Sonunda arkasında durduğu ağaca dayanarak saklandı adam. Hemen arkasındaki adamlarına dağılın işareti verdi. Her biri etrafa dağılırken oldukça sessiz olmaya çalışıyorlardı. Son âna kadar görünmemeleri gerekiyordu zira. İyi de ilerliyorlardı hani. Tâki adamlardan biri Vilademir'in ağaçların arkasında tuvalet ihtiyacını gören adamlarından biriyle burun buruna gelene kadar. Bir anlık şaşkınlık ve korku ile bakışmanın ardından silahlar patladı. Lâkin Vilademir'in ölen adamının silahında susturucu olmadığı için çıkan kurşun sesi anında bahçenin her yerinden duyuldu. Sessiz şekilde bahçede dolaşan diğer adamlar bir anda sese kulak kesilirken Pusat saniyelik bir bakış attı sesin geldiği yöne. Aynı anda arka arkaya geldi silah sesleri. Tarık ve adamları çatışmaya başlamışlar harekete geçmek mecburi olmuştu. Pusat'ın yüzünde deli bir gülümseme belirdi. " Hiç kimseyi sağ bırakmayın! " Diye bağırdı. Aynı andan dört bir yandan silah sesleri sardı evin etrafını. ***** Dışardan gelen silah sesleriyle yerinden fırladı Vilademir'in. Öyle ki kucağındaki kız kendini yerde bulurken üst kattan koşarak indi İgor. Hızlı adımlarla Vilademir'in yanına gelip ne oluyor bakışları atarken dışardaki kurşun sesleri daha da artmaya başladı. Bir de kurşunlar evin camlarına isabet etmeye başlayınca yerdeki kız çığlıklar eşliğinde koltuğun arkasına saklanırken Vilademir silahına, İgor şöminenin üzerindeki pompalı tüfeğe ve kurşunlara uzandı. Hızla pencerenin yanına koşup bir dizi üzerine çöktü adam. Vilademir'de diğer pencerenin yanına sindi. O anda duyuldu dışardaki Pusat'ın sesi. " Vilademir Vaselov! Azaril'in geldi! " Vilademir de İgor'da duydukları sese inanamadılar. İgor'un gözleri Vilademir'de, " La*et olsun! Vilademir hâlâ anlamaya çalışırken İgor elindeki pompalı tüfeğin arkasını pencere camına geçirip kırdı. Ardından uzun namluyu çıkarıp rastgele bastı tetiğe arka arkaya. Ardından Vilademir aynı şekilde kırdığı camdan dışarıya ateş etmeye başladı. Sarışın kızın çığlıkları kurşun seslerine karışırken bir yandan küfürler uçuşuyordu havada. Bir kaç saniyelik sessizlikte dışardaki Pusat Vilademir'i duydu bu kez. " Demek ölmedin piç. Her ne kadar öldüğünü düşünerek mutlu olmuş olsamda böyle daha iyi oldu. Seni ellerimle öldüreceğim." Pusat'ın öfke dolu sesi yeniden duyuldu. " Bu sabah cesedinizin üzerine doğacak güneş. " Derken tan yerine kaydı gözleri, ağarmaya başlamıştı. " Göreceğiz Kurtoğlu! " Diye bağıran Vilademir arka arkaya ateş etmeye devam ederken bahçedekiler eve doğru, evdekiler ve bir duvarı andıran araçların arkasındaki adamlar Pusat ve adamlarına doğru ateş etmeye devam ediyordu. Aradan dakikalar geçmiş iki taraftanda ölen ve yaralananlar olmuş ama öndeki araçlar yüzünde içeriye girip Vilademir'i alamıyordu Pusat. Bulunduğu ağacın arkasında son şarjörü takarken Boran'a baktı. Ardından kulaklığın düğmesine basarak konuştu. " Beni koruyun içeriye gireceğim. " Kıraç ve Boran'ın, " Ne!? " Diyen sesi duyulurken daha büyük bir gürültü koptu bahçede. Demir parmaklıklı bahçe kapısından giren siyah bir minibüs kurşunlara aldırmadan eve doğru gelip durdu. Hiç kimse ne olduğunu anlamamış sadece izlerken Vilademir'in adamlarının hedefinde minibüs vardı. Arka arkaya sıkılan kurşunlar ara verdiğinde minibüsün tavanındaki cam açıldı. Yeni ağaran havanın aydınlığında o göründü. Karaca! Minibüsün içinden çekip çıkardı şeyi gören adamlar ne yapacaklarını şaşırdılar. Kızın yüzünde deli bir gülümseme belirirken omuzuna dayadığı küçük roket atarı gördüğünde en büyük şoku Pusat yaşadı. Kocaman bir, " Hassssiktiir! " Çıktı dudaklarından. Ardından bağırdı. " Koruyun kendinizi! " Aynı anda tetiğe bastı kız. Ateş alan küçük roket ivme kazanıp evin önüne dizili araçları bulduğunda bir anda oluşan patlama ile araçlar havaya uçarken yanan araba parçaları etrafa saçılıyordu. Kızın yüzünde ise müthiş bir keyif ve kahkaha vardı. " Kara ile tanışın beyler! " **************************** Bölüm sonu canlarım. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.
|
0% |