@azamet_29_2
|
***** Pusat'ın gözleri boşluğa daldı. Nerede ne zaman aynı mekanda bulunmuş olabileceklerini düşünürken kızı duydu. " Çekil şimdi üstümden." " Sana demiştim Karaca. Kaybedersen cezanı keserim diye." Kızın mavileri arasında gezdi gözleri sırayla. Ardından dudaklarına kaydı. Dün gece burnuna gelen çilek kokusunu anımsadı. Daha fazlasını arzuladı. Tadını... " Cezan.." dedi yavaşca kızın dudaklarına doğru ilerlerken. Ardından bir anda dudaklarına bastırdı dudaklarını. Arzuyla öperken aynı çilek tadına ulaştığında daha fazla kapandı iri dudaklara. Bitmesini istemediğini fark ettiği saniyeler boyunca öptükten sonra dilinde ve damağında kızın dudaklarının ve o çileğin tadıyla yavaşça ayrılmak zorunda kalırken bir şeyi daha fark etti. İlk kez. Karaca ise hiç beklemediği şekilde dudakları adamın dudakları arasına sıkışınca neye uğradığını şaşırmıştı. Taş kesilmişti bedeni bu şaşkınlıkla. Gözbebeklerine kadar donup kalırken düşünceleri karma karışık, aklı darma duman olmuştu. Boş bakışları salonun tavanına asılı kaldı bir süre. On sekiz yaşına döndü saniyelik. Pusat'ı gördüğü o güne. İlk gördüğü gün içinde birşeylerin hareket etmesine sebep olan bu adamın kendisini öptüğüne hâlâ inanamıyordu. Gerçi bugüne kadar yaşadığı olayların hangisi inanılır şeylerdi ki. Karaca zihninin içindeki fırtınada yolunu ararken Pusat'ın gözleri kızın kocaman olmuş göz bebeklerinde dolaşıyordu. Donuk bakışları ve hareketsizliği fazlasıyla çekti dikkatini. " Karaca." Dedi. Ama tepki vermedi kız. İkinci kere ve daha yüksek sesle, " Karaca! " Desede ne gözlerinde ne kendinde tek hareket yoktu. Ne olmuştu da cansız bir heykel gibi öylece boşluğa bakarak yatıyordu. " Karaca! Karaca zihninin içindeki tozun dumanın arasında dolaşıyordu hâlâ. " Bu kadar çok mu etkilendin? " Dedi pis bir gülümseme eşliğinde. Kızın aklı başına gelirken gözlerindeki buzlar çözülüverdi. Belki de Pusat'ın alaycı cümlesiydi kızı kendine getiren. Alev aldı mavileri. Sağ yumruğu Pusat'ın çenesinde patladı aynı anda. Adam hiç beklemediği yumrukla yana devrilip sırt üstü kalırken kız aynı anda ve tek hamlede adamı bacaklarının arasına alıp üzerine oturdu. Boks eldiveni olan yumruklarından birini adamın göğsüne bastırırken diğerini öfkeyle kaldırdı havaya. Kaşları çatık yerdeki adamın gözlerine dikti gözlerini. Sinirle kasılan çenesi seğiriyor, bir yumruk daha atmak istiyordu. Lâkin nedenini bilmediği şekilde yapamayıp öylece bekledi. Pusat ise yediği yumruğa rağmen kızmak yerine gülümsüyordu. Anlamıştı ki kızın dokunmasına izin verseydi rahatlıkla bir kaç iz bırakacaktı yüzünde. Bir süre kıpırdamadan sadece bakıştılar. Sonrasında ilk konuşan Pusat oldu. " Ne kadar daha oturacaksın orada? " İmalı bakışlarla devam etti. " Benim için sorun yok. Ama orada biraz daha oturmaya devam edersen rahatsız olabilirsin Kara! Ca! " Kız adamın gözleri ile işaret ettiği noktaya çevirdi gözlerini. Dolgun kalçaları adamın kasığının üzerinde adamı zorluyordu. Hissettiği sertlikle panikleyerek dizlerinin üzerine kalktı kalçalarını adamın üzerinden kaldırarak. " Ihımm! " Sadık'ın sesiyle ikisi birden ringin dışındaki adama bakarken Karaca hızla ayağa kalktı bu kez. Ardından da Pusat kalktı sakin. Kendinden emin halinden eser kalmamıştı kızın. İçinden lâ*etler okuyordu şuan. Üçünün arasında sessizlik hüküm sürerken adam kendisini izleyen kızın yıldırımlar dolaşan mavilerinde bir tur daha gezdi. Sonrada hiç bir şey olmamış gibi ringin dışına çıkıp aşağı indi. Yanından geçtiği Sadık'a sert bir bakış attı. Spor aletinin üzerine bıraktığı ceketini alıp parmak ucuyla tutup sağ omzuna attı. Boşta kalan elini pantolonunun cebine sokarak kapıya yürüdü. Tam çıkacakken kapının önünde durup son bir bakış attı kıza ve devam ederek gözden kayboldu. Sadık'ın Pusat'a takılan gözleri ringde hâlâ adamın arkasından öfke ile bakan kıza çevrildi. Ellerini cebine sokup gülümsedi. " Kim kazandı diye sorayım mı? " Kızın kaşları yeniden çatılırken cevap vermek yerine ringden inip soyunma odasına doğru yürüdü sinirli adımlarla. Kapıyı açıp hırsla çarparak girdi odaya. Önce ellerindeki eldivenleri çıkartıp odanın köşesine doğru fırlattı. Başı önünde bantlı ellerini yumruk yapıp sıkarken yaşananları düşündü. Zihnindeki görüntüler kapıdan giren Pusat'la başlayıp devam ederken adamın dudaklarına yapıştığı anda takılı kaldı. Bu da yetmedi sürekli aynı kareyi tekrar etti zihni. Sonra adamın üzerinde oturduğu âna geçti görüntüler. Yumruğunu kaldırsada indirememişti. Neden? Nedenini düşündü tekrar tekrar. Sonunda buldu. Gözleri! Bakışlarıydı kızı durduran şey. Ve içindekiler... ***** " Raca! Karaca Sadık'ı duymuyordu. Öyle iyi konsantre olmuştu ki dakikalardır boşlukta dönmeye devam eden altın renkli kaleme, kalem hâlâ havadaydı. Sonunda yerinden kalkıp kızın masasına yaklaşıp havadaki kalemi tutup aldı. Kızın gözleri anında Sadık'a döndü. " Ne? " Dedi afallayarak. " Bana mı seslendin? " Gözlerini devirdi adam. " Dakikalardır hemde. " " Duymadım." " Tabi duymadın. Çünkü aklın başka yerde. Saat altı. Nedim Kamberli birazdan burada olur. " " Tamam." dedi kız yerinde doğrularak. " Raca." " Hımm. " " Hâlâ söylemeyecek misin? " " Neyi." " Hadi amaa yapma." Kollarını göğsünde birleştirip masanın kenarına oturarak gözlerini kızın gözlerine dikti adam. " O gün Kurtoğlu ile aranızda ne olduysa artık, çok garipleştin. Uzun zamandır yanındayım ve seni iyi tanıyorum Raca. Birşey oldu biliyorum. Oradaki son halinizden anladım zaten. Sen söyle diye bekliyorum ama yapmıyorsun... Benimle konuşabilirsin." Sadık sözlerinde haklıydı. Aradan günler geçmiş ama Karaca'nın zihni durulmuyordu bir türlü. Derin bir nefes alıp verdi kız. " Tamaaamm.... Gülümsedi adam. " Biliyorum. Odasına tek girsende benimle gitmiştin hatırlatırım." Gözlerini devirdi kız. " Meydan okumamı kabul edip salona geldi. Sonrada o bana meydan okudu. Herkesi yensen bile beni yenemezsin dedi. Kimse beni yenemez dedi. Ve ben dediği gibi kaybettim. Bir kere bile dokunamadım. İzin vermedi. Hepsi bu değildi aslında. Öncesinde olanlarda vardı kızı dalıp gitmeye iten şeyler arasında. Duyduğu sesler ve gördüğü hayaller. Güçlü durmaya çalışıyordu. Lakin babası gibi şizofren birine dönüşmekten korkmuyor değildi. " Sadece bu değil. Seni öptüğünü gördüm." Kız şaşırırken gözleri kocaman oldu. " Ne? Gördün mü? " " Ne diye yanınıza geleyim yoksa. İdareci odasında beklerken kapı aralığından gördüm sizi. Baktım işler sarpa saracak araya gireyim dedim." " Yani bizi mi dikizliyordun. " Omuz silkti adam. Bir itiraftı bu. " Nasıl bir dövüş olacağını merak ettim diyelim." " Seni varya! " Diyerek ayağa fırladı kız. " Kızma kardeşim. O kurta ilgin olduğunu zaten biliyorum. Hem de on sekiz yaşından beri." Kız dahada şaşırdı. " Doğum gününde ona nasıl baktığını baban anlamasın diye seni nasıl uyarmak zorunda kalıdığımı dün gibi hatırlıyorum." Hâlâ mı hatırlıyordu. " Sadece bu değil. Beni Kurtoğlu'na yolladığında ona iyi bakmamı nasıl birine dönüştüğü ezberlememi istedin. Geri döndüğümde değişip değişmesini sordun." Kız pes etmişlikle yerine oturup başını masaya bıraktı. Çıkan ses ve acıyan alnı ile bıkkın, " Pes ediyorum." Diyiverdi. Sonra birden doğruldu. İşaret parmağını Sadık'a doğru uzattı. " Bu aramızda kalacak Sadık. Bir şekilde Kurtoğlu'nun kulağına gidecek olursa senden bilirim." Bu hislerin karşılıksız ve sadece hayranlık ile olduğunu tekrar etti içinden kendine. " Emredersin patron. Da! Bir şeyi atlıyorsun. Yada görmezden geliyorsun." " Neymiş o." Sadık ağzını açacakken kapı tıkladı. Berna girdi içeriye. " Karaca hanım beklediğiniz misafiriniz geldi. " Karaca koltuğundan kalktı. " İçeri al Berna. " Sadık kıza bir bakış atarak yarım kalan konuşmasına, " Düşün bul. Kapı açıldı ve önden Berna arkasından Nedim Kamberli girdi.
Nedim Kamberli ☝️ Karaca masasının arkasından öne çıktı. Elini uzatan adama aynı şekilde elini uzattı. " Nedim Bey hoşgeldiniz." " Hoşbuldum Karaca Hanım." Karaca' dan sonra Sadık uzattı elini. " Hoşgeldiniz Nedim Bey." " Hoşbuldum. Imm. " Kim olduğunu bilmediği Sadık'a nasıl hitap edeceğini bilemedi. " Emre Sadıkoğlu." Dedi Sadık gerçek ismini söyleyerek. " Kan kardeşim ve ortağım." Dedi Karaca araya girerek. " Sizlerle tanıştığıma gerçekten memnun oldum." " Buyrun oturun Nedim Bey. " Nedim masanın önündeki koltuğa geçerken Sadık tam karşısına, Karaca'da kendi koltuğuna geçti. " Nedim Bey kahvenizi nasıl alırsınız?" " Sade lütfen. " Kapının yanında beklemekte olan Berna'ya baktı. " Berna bize birer sade kahve lütfen." " Peki efendim. " Kız dışarı çıkarken Karaca önünde kendisini izleyen adama döndü. " Evet Nedim Bey. " Öncelikle şaşkınlığımı mazur görün lütfen. Hakan Kandemir'in yerine kızı geçmiş dediklerinde sizin kadar genç ve güzel bir bayan görmeyi beklemiyordum açıkçası. Ve babanıza çok üzüldüm. Çok geçmiş olsun. Umarım en kısa sürede iyileşir ve işlerinin başına döner." Karaca gülümseyerek geriye yaslanırken Sadık kaşları çatık adamı izliyordu. " Doktorlar umutlu değil." Bunu söylerken zerre acıma hissi duymadı kız. " Hem iyileşse bile işlerin başına geçmeyecek. Herşeyin başında yine sadece ben olacağım. İltifatınız için ayrıca teşekkür ederim, lakin sadece iltifat ve tanışmak maksadı ile geldiğinizi zannetmiyorum." O sırada kapı açıldı. Berna elinde kahvelerle gelip sahiplerinin önüne bıraktı büyük fincanları. Sonra da işinin başına döndü. Nedim önüne gelen kahveden bir yudum aldı. " Güzelliğinizin yanı sıra zekisiniz de. Fincanı tabağa bırakıp devam etti. " Babamın emekliliğinin ardından işlerin başına ben geçtim. Hem Türkiye'de hemde Amerika da işlerimi büyütmeye çalışıyorum. Ve yatırımımı kendi ülkeme yapmak istiyorum. Burada bir fabrika kuruyoruz Karaca Hanım. İnşaat malzemelerini kendi adımızla kendimiz üreteceğiz. Lakin kaliteli olmaları için bazı ham maddeleri yurt dışından getireceğiz. " " Bunun için de bize mi geldiniz? " " Aynen öyle. " " Neden bir ihale düzenlemediniz diyeceğim ama cevabı biliyorum sanırım. Siz sadece taşıyıcı bir şirket aramıyorsunuz." Adam kendi kendine güldü. " O koltuğu gerçekten hak ediyorsunuz. Evet doğru bildiniz. Ben kendime sağlam bir ortak da arıyorum. Gözü kapalı güvenebileceğim bir ortak. " " Neden biz. Dedi Sadık araya girerek. Nedim bir kıza bir Sadık'a baktı. " Doğru akıl kârı değil. Ama tanıdığımı sandığım insanlar ve şirketlerdende kazık yemişliğim var. İş yaptığımız son şirketle anlaşmamızı fes ettik. Taşıdığı mallarınızın içinden çalarak başka alıcılara sattılar. Dava açtık ve konu yargıya taşındı. Aynı şeyleri yeniden yaşamak istemiyorum. " Aklına gelen şey ile gülmemek için zor tuttu kız kendini. Sandalcının yerine geçmiş kaçakçılık yapan kızı güvenilir bir ortak olarak düşünen adam komik görünmüştü. " Anladığım kadarıyla bize açıkça bir ortaklık ve taşıma şirketi olarak anlaşma teklif ediyorsunuz." " Aynen." " Taşımacılık konusunda bir toplantı yapar, ayrıntıları konuşur, anlaşırsak işi resmiyete dökeriz. Lâkin ortaklık konusunu düşünmem gerek. " Nedim gülümsedi. Kızın sanki yıllardır bu işlerin içindeymiş gibi temkinli hareketleri adamı bir kez daha etkilemişti. " Anladım... Şey sizin için de uygun bir günde sizi akşam yemeğine davet etsem... Hem kardeşimle de tanışmış olursunuz." Sadık'ın kaşları yeniden çatıldı. Bu adamın niyeti sadece iş değil dedi içinden. Gözleri kıza kaydı. Sadık'ın bakışlarını okudu kız. Aynı şeyler onunda aklından geçti. Ama iş dünyasında olan şeylerdi. Büyümek istiyorsa bazı şeyleri göze alacaktı. Sadık'ın uyaran bakışlarına rağmen, " Olur." Dedi. Cevabın ardından ayağa kalktı Nedim. Ardından Karaca ve Sadık. Elini kıza uzattı. " Daha fazla vaktinizi almayayım. Tanıştığıma gerçekten memnun oldum. En kısa sürede yeniden görüşmek üzere." " Görüşmek üzere Nedim Bey. " Nedim kapıdan çıkıp doğruca asansöre yöneldi. Düğmeye basıp asansörü gelişini beklerken telefonunu çıkarıp bir arama yaptı. İkinci çalışta açıldı telefonu. Karşıdan gelen ses sordu. " Nasıl geçti." " İyi. Hiç bir şeyin farkında değil. Önce şirketler arası anlaşma sunduğumu söyledim. Sizinle çalışmak istiyoruz dedim. Hatta ortaklık sundum. Sonrada yemeğe davet ettim. Kabul etti. Ortaklık teklifimi düşünecekmiş ama iş anlaşmasına sıcak bakıyor. " " Yemekte karşısına kimin çıkacağını bilse hayatta gelmez. " " Bülent." " Hmm.." " Yapmak istediğin şeyden emin misin. Sana söyleyeyim kardeşin senden daha zeki olabilir. " Bir kahkaha koptu diğer tarafta. " Kim daha zeki göreceğiz." ***** PUSAT Müzik sesinin dışardan bile net duyulduğu yine müşteri ile dolu olan mekanın kapısından girdim yanımda Kıraç ile birlikte. Ağır adımlarla yürüyerek insan kalabalığının arasından geçip üst kata, her zaman kullandığım özel locama doğru çıktık. Günler geçmişti aradan. Bir hafta olmuştu. Vilademir, İgor ve onca adamın bir gecede ortadan kaldırılmasının yankıları bir hafta boyunca Rusya, İtalya ve Türkiye üçgeninde deprem etkisi göstermişti. O kadar ki tek konum bu olmuş başka hiç bir iş için vakit bulamamıştım. İstanbul ve İzmir'de ki herkes ve dâhi büyük küçük kim varsa Derman Kurtoğlu'nu aratmayan Pusat kurtoğlu'nun yaptıklarını duymuştu. Vilademir ve İgor'un yaptığı büyük hataya rağmen benim yaptıklarım yüzünden Rusya'daki mafya aile bana fazlasıyla bilenmiş ikinci bir saldırı bekliyordum aslında. Lâkin arkamda bir dağ gibi duran babam Derman Kurtoğlu'nun ve İtalyan dostlarının tehdit, baskı ve korkusu aileyi Vilademir'in yaptığı hatayı kabul etmeye ve geri adım atmaya zorlamıştı. Bir süre sakin olacaktı ortalık. Bu sessiz bir anlaşmaydı. Onlar bizim işlerimize biz de onların işlerine karışmayacaktık. Son duyduğuma göre ailenin başındaki seksen yaşındaki İvan kardeşlerini bir araya toplamış, bir toplantı yapmış ve Kurtoğlu ailesinden uzun süre uzak olunacağını emretmişti. Her şey normale dönmeye başlamıştı yani. " Ne getireyim efendim." Genç garsonun sesiyle çıktım düşüncelerimden. Bir karşımdaki Kıraç'a bir de gence baktım. " Her zamankinden. Yanınada çerez getir." Kıraç'a döndü. " Siz ne alırsınız? " " Aynından." Çocuk uzaklaşırken Kıraç'ı duydum. " Hayırdır dayı oğlu. Yine daldın. O Rus piçleri mi düşünüyorsun hâlâ. " " Onlar sikimde bile değil. Bu saatten sonra adam olacak, akıllı akıllı oturacaklar." Bu sırada içkilerimiz ve çerezler geldi. " Şişeyi de bırak." Şişede kalınca bardağımı elime alıp büyük bir yudum içtim. Ardından cebimden paketimi çıkarıp bir dal sigarayı alarak dudağıma bıraktım. " Peki ne bu hâlin." Dedi. " Ne varmış halimde? " " Ne bileyim. Durgunsun. Bir haftadır evden çıkmadın. Elmas yengem ve dayımla olan telefon görüşmen hariç kimseyle konuştuğunu duymadım. İnşaatı takip edecektik gitmedin. Adamlar aradı açmadın." Arkama yaslanarak gözlerimi kapatıp başımı geriye attım. Yorgun ve garip hissediyordum. Ama bunun Vilademir'le yada ailesi ile alakası yoktu. Düşmanlarımla uğraşmaktan, onları gebertmekten yorulmaz aksine zevk alırdım. Kendi işlerimle de alakası yoktu. Bu bedensel de değil ruhsaldı sanki. Dahası geçen hafta Karaca ile olan son görüşmemizden sonra perdah olmuştu. Sanki hayatımda eksik olduğunu yeni fark ettiğim bir şeyi tesadüfen bulmuş ve onu yeniden kaybetmiş gibi hissediyordum. Önceleri yokluğunu bile farkemediğim bu şeyi eksikliği yüzünden yeniden bulmam gerek gibi tuhaf bir his içindeydim. Bu hissi Karaca ile yan yana koyunca daha da tuhaf oluyordum. " Bak yine daldın." Elimi boynumun arkasına dayayıp ovaladım. " Galiba biraz ara vermeye ihtiyacım var Kıraç. Rahatlamak için." " Tamam. Bardağından bir yudum alıp devam etti. " Hem yeni mekanı da görürüz. En iyi yatırımlarımızdan biri oldu Denizkızı bar. Tam deniz kenarında bir ayağı suyun içinde." " Evet öylede. " Ooo Pusat Kurtoğlu. " Duyduğum sivri topuk ve ince kadın sesiyle başımı yana doğru çevirdiğimde karşımda, merdivenlerin başında Yasemin'i gördüm. Yani bildiğim adı Yasemin olan kadını. Gerçek adının ne olduğunu kendi bile bilmiyordu eminim. Yapılı sarı saçları, üzerinde siyah mini pileli eteği ip askılı bluzu ile bize doğru geliyordu. " İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş. Masaj ayağına kadar geldi dayı oğlu. " Diyen Kıraç imâlı bir bakış atıp elinde bardağı, ayağa kalktı. Bir avuçta çerez alıp merdivenlere doğru yürürken pis pis bakıyordu. Amacı bizi yalnız bırakmaktı. Kıraç'ın yanından geçen Yasemin kırıta kırıta yanıma kadar gelip koltuğun arkasında durdu. Kollarını omuzlarımdan öne doğru boynuma dolayarak yüzünü boynuma gömdü. Derin bir nefes çekti. " İyi geceler yakışıklım. Nerelerdesin Kurtoğlu. Uzun zamandır görüşemiyoruz. " Elimdeki bardağı tepeme dikip öne doğru eğilerek kollarından çıktım. Orta sehbadaki şişeyi bardağıma devirirken, " İşlerim vardı. Neden buradasın Yasemin? " Dedim kısaca. Bardağı doldurup elime aldığımda çoktan yanıma gelmişti. Sigara olan elimi kolçağa bırakıp bardağımdan bir yudum daha aldım. Geriye yaslandım yeniden. Bu arada daha da yaklaştı Yasemin. Tam önümde durdu. Ellerini dizlerime dayayıp öne doğru eğildi. Yarı çıplak göğüslerini gördüm. Niyeti belliydi. Bardak tutan elimi yana doğru itti. Zaten kısa olan eteğini biraz daha yukarıya çekip dizlerini iki yanıma dayayarak kucağıma oturdu. Kollarını yeniden boynuma sararken kendini bana bastırıyordu. Yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. " Neler yaptığını duymayan kalmadı. Kerhanelerden meyhanelere herkesin dilindesin. " Dedi buğulu sesiyle. Gözlerimi yüzünde, yukardan bakan gözlerinde, dudaklarında gezdirdim. Bu yarı silik makyaj bu geceki kaçıncıydı. Eğildi dudağıma bastırdı dudağını, arzuyla öperken bir yandan konuştu. " Seni çok özledim. Tenini, kokunu..." Geri çekilirken ellerimdeki bardağı ve sigarayı alıp sehbaya bırakarak yeniden öpmeye başladığında karşılık verdim. Dudaklarını acıta acıta sömürürken keyifle gülümsedi. Ellerimle eteğinin altındaki kalçalarını kavradığımda dudaklarımın arasında inlerken beni de kendi gibi azdırmayı başarmıştı. Geri çekilip kucağımda Yasemin'le birlikte ayağa kalktım. Kollarını boynuma bacaklarını belime daha sıkı sardı. Dudakları yeniden dudaklarımı buldu. Locamın arkasındaki özel odama yürüyüp içeri girdim. Kucağımdaki Yasemin'i yatağın önüne ayaklarının üzerine bıraktım. Bir elimle çenesinden tutup dudaklarını sömürerek öperken diğer elimi beline koyup kendime bastırdım. Bu hareketimle omuzlarımdaki elleri gömleğimin düğmelerine gitti. Birer birer açarken yerimizi değiştirdi. Dudaklarından ayrılıp üzerindeki bluzun ip askılarını omuzlarından aşağı indirdiğim de iri göğüsleri tamamen ortaya çıktı. Aynı anda gömleğimin son düğmesini açmıştı. Ellerini önü açık gömleğimi aralayarak göğsüme dayayıp gezdirmeye başladı. Uzun tırnakları tenimi dolaşıyordu. Geriye doğru ittiğinde kendimi yatağın üzerine bıraktım. Bluzunu tamamen çıkarıp ağır hareketlerle üzerime çıktı. Bacaklarımı bacaklarının arasına alıp üzerime oturdu. O gülümseyerek yüzümü incelerken ben yarı çıplak bedenini izliyordum. Elleri pantolonumun kemerine gitti. Yavaş hareketlerle açarak düğmeye geçti. Onu da açacakken tek hamlede altıma aldım. Bileklerinden tutup yatağa bastırırken bacaklarının arasına yerleşip yüzünü izledim. Hâlinden memnun keyfine diyecek yoktu. Bu gece sabaha kadar altımda olacağını biliyordu. Bense geçici de olsa onunla unutacaktım canımı daraltan herşeyi. Üzerine doğru eğildim. Dudaklarını hedef aldım. Ama o an birşey oldu. Gözümün önüne Karaca geldi. Kendimi o salonda o ringin ortasında buldum bir anda. Mavi gözleri, kırmızı dolgun dudakları, dudaklarındaki o çilek kokusu ve tadı. Hepsini yeniden gördüm, hissettim. Karşımda Yasemin değil Karaca vardı sanki. Dakikalar önce bedenimde ve ruhumda gezinen o hissi yeniden duydum. Hayatımda eksik olduğunu yeni fark ettiğim bir şeyi tesadüfen bulmuş ve onu yeniden kaybetmiş ve yeniden bulmam gerek hissi... Kaşlarım istemsizce havaya kalktı. Gözlerim irileşti. Hızla ayağa kalktım. Boşluğa takılı düşüncelerimi toparlamaya çalışıyordum. Yasemin yatağa oturup gözlerini üzerime dikti. " Ne oldu? " " Giyin çık." " Ne? Ne saçmalıyorsun ya? " Öfkeyle baktım yüzüne. " Çık dedim! " Diye bağırdım. Duyduğu korkuyla yerinde sıçrayınca anında kendine geldi. Yerden aldığı bluzu üzerine geçirip ne olduğunu duymadığım bir kaç kelimeyi arka arkaya sıralayarak kapıdan çıkıp gitti. Odadaki berjere bıraktım kendimi. Dirseğimi kolçağa elimi alnıma dayadım. Düşündüm. Düşündüm. Karaca'yı düşündüm. Yanımda olduğunu, kollarımın arasında olduğunu, dudaklarını yeniden öptüğümü o çilek kokusunu ve tadını yeniden aldığımı hayal ettim. Aynı anda bir haftadır ruhumu bile sıkan, boğan o duygunun kaybolduğunu hissettim. İnanamadım. Hayatımda olması gereken şey ya da kişi Karaca'mıydı. ******************************* Evet canlarım bölüm sonu.
|
0% |