Yeni Üyelik
22.
Bölüm

🔥S.V.K 17 Sen ne güne duruyorsun

@azamet_29_2

Selâm canlarım. Yeni bölümden merhaba. Hevesle yazıp üzülerek yayınlıyorum. Wattpad meselesinin bir an önce çözülmesi dileğiyle. Keyifli okumalar dilerim ❤️

Hatalarım varsa affola canlarım ♥️

*****

Sadık'ın telefonu çaldı.
Bülent'in gözleri Sadık'a döndü.

" Aç istersen belki de önemlidir. "

Diyerek yüzüne pis bir gülümseme yerleştirdi.

Sadık telefonu çıkarıp kulağına dayadığında kız dahil bütün gözler üzerine çevrildi.

Bir kaç saniye duraksadı Sadık. Ardından telefonu kapattı.

" Raca..." dedi gözleri karşısındaki adamda.

" Söyle."

" Sandalcı...
Ölmüş!"

Karaca'nın gözleri Bülent'e çevrildi. Duyduğu iki kelime zihninin içinde yankılanırken karşısındaki adamın keyifli bakışlarını izledi bir süre. Gözleri hâlâ Bülent'te,

" Kiminle konuştun." diye sordu.

" Cemre.
Daha öncede saldırıya uğradığı için şüpheli ölüm olarak kabul edilerek otopsiye alınıyormuş."

" Sendin.! "

Dedi kız sakin ama anlamış şekilde.

" Hakan Kandemir'e saldıran ilk kişi...
O sendin! "

Bülent'in bakışlarındaki keyif yüzüne yansıdı.

" Evet bendim.
O gün şansı varmış ne yazıkki, ölmedi. Ardından da sen koruma altına aldın. O zaman biraz araştırma yaptım. Öğrendim ki Hakan Kandemir'in herşeyi küçük kardeşe geçmiş bile. Bende B planına geçtim."

Dirseklerini masaya dayayıp öne doğru kavis alan bedeniyle karşısındaki kıza dikti bakışlarını.

Bu sırada Pusat'ın kaşları çatık masada olanları izliyor, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Konuşmaları duymuyordu ama yüzlerde ki ifadeler bu konuşmanın iş ile ilgili olmadığını haykırıyordu.

" O şerefsiz adam annemi ortada bıraktığı gün ölmeliydi. Annem kuru ekmek yiyerek yaşarken ölmeliydi. Beni bir mektupla babaanneme bırakıp intihar ettiğinde ölmeliydi.

Ben babamın kim olduğunu öğrendikten sonra kalan yıllar boyunca bugün için bekledim. O şerefsiz adamın canını almak için. Ve aldım! "

Karaca sessiz ve gözünü kırpmadan izliyordu karşısındaki adamı.

" Üzüldüm...
Daha yıllarca sürünmesi gerekirken ölüp kurtulmasına gerçekten üzüldüm."

Bülent kızın umursamaz tavrını görmezden gelip devam etti.

" Şimdi gelelim asıl konuya.
Görüldüğü üzere ilk engel ortadan kalktı. Hakan Kandemir öldüğüne göre sıra hakkım olan herşeyi almakta. Sana tavsiyem güzelce söylerken her şeyi bana devredip çekip gitmen.."

Kız geriye yaslanarak bir kahkaha daha attı. Bu hâli mekandaki herkesin, özellikle Pusat ve yanındakilerin dikkatini yeniden çekince Kıraç,

" Dayı oğlu. Senin ki sonunda kayışı kopardı galiba. Yada masa baya şenlik ki hiç öyle görünmüyor."

Derken, Pusat daha bir dikkatle izlemeye başladı karşıdaki masayı. Bir şeylerin ters olduğu belliydi. Bu sırada duruldu kız.

Karşısındaki adamın yaptığı gibi dirseklerini masaya dayayıp ellerini birleştirdi. Mavilerini adamın gözlerine dikti korkusuzca.

" Dediğini yapmazsam ne olur.
Beni de mi öldürürsün? "

" Evet. "

Dedi Bülent en soğuk bakışlarla.

" Hiç acımadan kadın olduğuna bakmadan seni de öldürürüm. Amacıma ulaşmak için herşeyi yaparım."

Aynı bakışlarla cevap verdi kız.

" Sence ölmekten korkan birine mi benziyorum."

Ummadığı cümle karşısında kaşları çatıldı adamın.

"Aç kulağını iyi dinle piç herif! "

Bülent'in kaşları daha da çatılırken dişlerini ve yumruklarını sıkıyordu.

" Sen kiminle konuştuğunun farkında değilsin."

Diyen Sadık'a döndü Bülent. Ardından,

" Senin karşında küçük bir kız çocuğu yok. "

Diyen Karaca'ya.

" Ne senden ne de senin gibilerden korkum yok benim.

Hakan Kandemir'e ait ne varsa hepsinin sahibi benim. Sadece ben! Nerden geldiysen oraya dön."

Bülent kızın ve adamı Sadık'ın kendinden emin hallerine baktı.

" Yani bana meydan mı okuyorsun? "

Kıs kıs güldü kız. Sonra geriye yaslandı.

" Tabi ki hayır.
Sadece öğüt veriyorum.

Ben ciddiye almadığım kişilere meydan okumam. Sana meydan okumam için seni ciddiye almam gerekir."

Sadık'ın yüzünde alaycı bir gülümseme belirirken en ciddi hâliyle devam etti Karaca.

" Şuan karşımda ciddiye alacağım hiç kimse yok! "

Bir anda hiddetle ayağa fırladı Bülent. Ardından Sadık. Aynı anda Pusat, Pusat'la birlikte yanındakiler. Umursamaz şekilde yerinde oturan sadece Karaca'ydı.

Bülent ellerini masaya vurarak gözlerini kıza dikti yeniden. İşaret parmağını havaya kaldırdı.

" Bu bir savaş ve sen başlattın. "

Daha fazla bekleyemeyen Pusat ve yanındaki Kıraç bir anda kızın masasında aldılar soluğu.

Bülent'in elini tuttuğu gibi kolunu arkasına aldı Pusat. Sol kolunu adamın boğazına dolayıp nefesini kesecek şekilde sıkarken kulağına doğru fısıldadı.

" Senin elini sikerim! "

Aynı anda Nedim kalkmak isterken Kıraç'ın omuzuna bastırdığı elle yerinde kalmak zorunda kaldı.

Bülent'in gözleri bir kız da ve Sadık'ta bir etrafındaki adamlarda gezdi.

Ne olduğunu anlamaya çalışırken Pusat ittirerek uzaklaştırdığında sendeleyerek geriledi.

Yeniden baktı etrafındaki her bir adama. Anında tanıdı yeraltı dünyasının kralı diye anılan Pusat Kurtoğlu'nu. Ne işi vardı bu adamın burada.

Karşısında oturmaya devam eden kıza bir bakış attı. Ne yani bu kızın arkasında mafya babası olan biri mi vardı. Bu yüzden mi sesi yüksek çıkıyordu. Eliyle boğazını sıvazladı.

" Şimdi anlaşıldı üst perdeden çıkan sesinin sebebi."

Dedi arsızca. Yerinden yavaşça kalktı kız. Önce Pusat'ın gözlerine ardından Bülent'e baktı.

" Sesimin yükselmesi için kimseye ihtiyacım yok. Senin nefesini kılımı bile kıpırdamadan kesebilecek güçteyim. Seni son kez uyarıyorum Bülent Kandemir. "

Duyduğu isimle Pusat'ın gözleri birden Bülent'i buldu.

" Geldiğin yere dön."

Kızın tehdit içeren bakışları ve sözlerinden sonra kısa bir an düşündü Bülent.

" Henüz bitmedi bu iş."

Pis bir gülümseme bıraktı Karaca kapıya yürüyen Bülent'in arkasından.

Kıraç elini çektiğini anda Nedimde fırladı yerinden ve Bülent'in arkasından çıktı. Pusat Karaca'ya döndü.

" Ne oluyor? "

" Asıl sana ne oluyor!
Neden gelip te işime karışıyorsun? "

" O piçin sana hırlamasını mı izleyecektim? Kafasına sıkmadığıma dua etsin.

Bülent Kandemir dedin. Kimdi o? "

" Seni alâkadar etmez.
Bir daha da işime karışma Kurtoğlu. "

Hırslı adımları ile kapıya yöneldi kız. Arkasında kalan Sadık da hareket etmişti ki bir anda kolundan yakaladı Pusat. Şuan kızla tartışmaktansa adamından öğrenecekti her şeyi. Gözleri mekanı terkeden kızda,

" Ne oluyor." Diye sordu.

" Sandalcı, ölmüş.
Az önceki adam da Sandalcı'nın oğluymuş. Bülent Kandemir."

Pusat'ın ve Kıraç'ın gözleri anında Sadık'a döndü. İkisininde beklemediği bir cevaptı.

" Ve Sandalcı'ya ait olan herşeyin kendisine ait olduğunu söylüyor. "

Dedikten sonra kendini adamın elinde kurtarıp Karaca'nın ardından koşarak çıktı.

" Vaay anasını!
Demek Sandalcı mort. Ve bir oğlu mu varmış? "

Kıraç'tı konuşan.

" Kıraç sen babanla kal. Benim çıkmam lazım."

Kıraç'ın bakışları arasında mekandan çıktı Pusat. Etrafa bakındı. Mekanın yan tarafındaki park alanında Karaca ve Sadık ayak üstü hararetli bir konuşma yapıyordu.

Hızlı adımlarla yanlarına gelirken kendisini farkeden Karaca adamdan kurtulmak için arabaya yönelmişti ki yetişen Pusat kolundan tuttu.

" Nereye gidiyorsun? "

Pusat'ın aklındaki Bülent denen adamla aralarında yeniden bir olay çıkmasıydı.

Karaca bir kolumdaki ele bir de adama baktı.

" Seni ilgilendirmez."

" Nereye gidiyorsun dedim! "

" Bende seni ilgilendirmez dedim!"

Dedi kız sıktığı dişleri arasından.

" Karaca! "

Bir anda Sadık girdi araya.

" Sandalcı'nın kızı olduğundan cenaze için çağırıldı. Morgdan alınıp defin için."

Karaca'nın gözleri Sadık'a döndü.

" Senin çenen bu aralar çok düştü sadık."

Adam elleri havada pardon bakışı atarken kız hırsla çekti kolunu.

Öfkeyle kızaran gözlerini adamın gözlerine dikti.

" Bak bakalım uzamış mı boyun? "

Sonra açık kapıdan aracına bindi. Ardından da Sadık. Hızla kalktı araç.

Pusat hızlı adımlarla kendilerini izleyen Boran'ın yanına yürürken,

" Arabaya! Gidiyoruz! "

Boran elindeki sigarayı attığı gibi arabaya geçtiğinde Pusat da arka kapıdan girdi.

" Takıl peşlerine. "

" Ne oluyor abi? "

Boran direksiyonu çıkışa çevirdi.

" Önce yetiş şunlara. "

Bir kaç dakika sonra Savaş'ın kullandığı aracı yakaladı ve peşlerinden devam etti Boran.

" Abi söyleyecek misin ne oluyor? "

" Sandalcı ölmüş."

" Ölmüş ha...
Bekliyorduk zaten..."

" Dahası birde Bülent diye biri türemiş.
Bülent Kandemir."

" Kandemir mi? "

" Sandalcı'nın oğluymuş. Ve Karaca'nın üstüne oturduğu herşeyi almak istiyormuş. "

" Eceline susamış galiba.
Karşısındakinin Kara olduğunu bilse yaklaşmaz bile."

" Hiç sanmıyorum. Aynı deli kanı taşıdıkları birbirlerine olan bakışlarından bile belli. O adamda Karaca gibi manyak birine benziyor. "

&

Öndeki araçta Sadık eline aldığı telefonla arka arkaya mesajlar çekiyordu Cemre'ye. Yolda olduklarını işlerin karıştığını fazladan adam istemesini yazıyordu.

" Sadık! "

Karaca'nın sesiyle durdu adam.

" Efendim. "

" Cihan'a ulaş.
Bu iş bittiğinde Bülent Kandemir hakkında ki her şeyi önümde istiyorum. "

"Anladım. Tamam. "

Sadık elindeki telefona yazmaya devam etti. Cemreden sonrada Cihan'a mesaj yağdırdı.

&

Yarım saat kadar sonra hasatane önünde durdu araç. Kapıdan çıktıklarında hastane önünde on adam ve Cemre onları karşıladı. Sadık'ın sözlerinden sonra Cemre sıkı tedbir almıştı.

Karaca gördüğü adamlarla Sadık'a bir bakış attığında,

" Bugün olanlar ve Bülent'in tehtidinden sonra tedbirli olmalıyız. "

Dedi kardeşi.

" Beni korkutabileceğinden o kadar emindi ki sallana sallana gelmiş. Bir şey yapacaksa da bugün yapmaz. "

Arkalarından gelen diğer araç biraz daha geriye park etti. Pusat'ın gözleri hastaneye giren kızda indi araçtan.

Peşlerinden yürüdü. Bir ara kapı önündeki adamlarla göz göze geldiler. Ama adamlar Pusat'ı tanıyınca sessizce kenara çekilerek izin verdiler girişine. Başka türlüsü mümkün değildi zaten.

Giriş katta ki asansöre binip aşağıya, eksi üçe indi Karaca yanında Sadık, Cemre ve Savaş ile.

Bir gün buradan Sandalcının ölü bedenini alacağını biliyordu. Ama bu kadar erken olacağını ve böyle tuhaf hissedeceğini bilmiyordu. Başka bir hayatta başka bir baba ve kız olsalardı her kız çocuğu gibi göz yaşları içinde olurdu şuan. Babasının ölü bedenini görmeye dayanamaz toprağa nasıl veririm acısı yaşardı belki. Ama öyle değildi işte.

Ölen kişi Sandalcı lakaplı Hakan Kandemir. Almaya gelen kızı Kara lakaplı Karaca Kandemirdi. Bu normal hayat şartlarının dışında başka bir hikâyeydi.

Kızın yüzündeki düşünceli garip ifadeyi gören Sadık uzandı kolunu tuttu.

" Raca..."

" Hımm! "

" İyi misin? "

Sadık'ın sözleri ile Cemre ve Savaş'ın gözleride kızı buldu.

" Evet. Neden sordun? "

Dedi kız kapıya diktiği gözleriyle.

" Sadece..."

" Sadece ne?
Üzüldüğümü mü düşündün? "

Gözlerini yavaşça kaydırarak Sadık'a baktı.

" Evet garip bir his var içimde ama üzüntü değil. Bu kadar erken olmamalıydı. Bu kadar çabuk kurtulmamalıydı."

Duran asansörden inip soğuk koridorda ilerlediler. İki kanatlı, üzerinde kocaman dört hafle Morg yazan kapıya yürüdü kız.

Tam önünde durdu. Kapıyı izledi bir süre. Sonra aniden Cemre'ye döndü.

" Nasıl olmuş?"

" Kalp ve solunum yetmezliği diyorlar. Ama odaya son giren doktordan onbeş dakika sonra fenalaşmış. "

" Doktoru bulamadınız tabi."

" Aynen. "

" Bulamazsınız. Çünkü Bülent'in adamıydı."

O anda geldi aklına.

" Kapıdaki iki dallama ne bok yiyormuş. "

" Aynı saatlerde sürekli doktor değişikliği olduğu için anlayamamışlar. "

" Beynini siktiklerim. "

Savaş'a çevirdi gözlerini.

" İkisini de siktir et.
Öldürmediğime dua etsinler. "

" Tamam."

Önüne döndü kız. Kapıyı aralayıp içeri girerken göreceği görüntüye hazırlandı.

İkinci kapının önünde bir görevli ve doktor bekliyordu.

" Hakan Kandemir için geldim. "

" Siz neyi oluyorsunuz? "

" Kızı." dedi sadece. Kızıyım, babamdı gibi kelimeler uzaktı ona.

" Sadece siz." diyerek kapıyı açtı doktor.
Kız içerden yüzüne vuran soğuğu hissederek yürürken, diğerleri açık kapıdan izlemekle yetinecekti.

Büyük soğutucu dolabın önündeki masada üzerinde çarşaf örtülü ölü bedene doğru yürüdü kız. Tam yanında dururken doktor diğer tarafına geçti.

Elini beyaz çarşafa uzatıp uçlarından tutarak kıza bir bakış attı. İşaretini bekliyordu.

Kız başını aşağı yukarı sallayarak aç işareti verdiğinde yavaşça açıldı çarşaf. Adamın soluk yüzü göründü. Ölü soğukluğu ve morluğu çoktan yerleşmişti bedenine.

" Vedalaşmak için yalnız kalmak istiyorum. "

Doktor saygı duydu isteğine ve odadan çıktı.

Karaca'nın gözleri adamın yüzünde ve örtülü bedeninde gezindi.

" Eveet Sandalcı.
Geldik filmin sonuna. Nasılmış ölmek? Zor, değil mi? Can almaktan daha zor Can vermek öyle değil mi? Ama annemin çektiği acıyı çekmeden ölmen üzdü beni."

Yerinde doğrulup derin bir nefes alıp verdi kız. Arkasını dönüp çıkarken içinde zerre hüzün yoktu.

Koridora çıkıp arkasına dönmeden konuştu. Sadık, Savaş işlemleri halledip çıkalım.

&

Savaş'ın aradığı dışarıdaki adamları tarafından özel bir minibüs getirildi cenaze için. İşlemler halledilip önce tabuta sonra araca kondu kefenlenen Sandalcı.

Ardından Savaş ve bir kaç adam öndeki araçta hemen arkasında minibüs onunda arkasında Karaca ve diğerleri ile yola çıkıldı. En arkadan takip eden kişi yine Pusat'tı.

İlerlerken Cemre'yi duydu kız.

" Kurtoğlu arkamızda takipte."

Derken aynadan arkayı izliyordu.
Karaca'nın sinirli bakışları iç aynadan direksiyondaki Sadık'la kesişti.

" Sayende peşimizden ayrılmıyor."

" Ben konuşmasamda peşimize takılırdı. Bülent'ten sonra kıllandı."

Telefonunu çıkarıp Savaşı aradı kız. Telefon ilk çalışta açıldı.

" Savaş..."

" Buyrun."

" Annemi bulduğumuz yere gidiyoruz."

Kısa bir sessizlikten sonra,

" Peki." dedi Savaş.

Araçlar arka arkaya ilerlemeyi sürdürürken mezarlığın yanından durmadan geçen araçları takip etmeye devam eden Boran ve Pusat birbirine baktılar.

" Takibe devam et.
Başka bir mezarlığa gidiyor olmalılar."

Ama öyle değildi başka bir mezarlığa gidilmiyordu. Bir saate yakın yol gidildi ve sonunda görünen küçük levha ile ana yoldan ayrıldı araçlar. Mesire alanına, Sandalcı'nın bir zamanlar sık sık gittiği o mesire alanına doğru ilerlediler. O zaman anladı Pusat kızın ne yapmaya çalıştığını. Sandalcı'ya olan kini bitmiyor dedi içinden. Boran'ın kullandığı araç takibe devam etti öndeki araçlar durana kadar.

Bütün araçlar durduğunda Boran da durunca Pusat önce öndeki hareketliliği izledi. Ardından ağır hareketlerle indi aracından. Hemen arkasından da Boran inip Pusat'ın hemen yanında aldı yerini.

Bu sırada Karaca indi aracından diğerleri ile birlikte. Annesini elleriyle çıkardığı ve bir kısmı dolmuş olsada bir kısmı boş olan çukura doğru yürüdü. Tam başucunda durdu. Gözleri çukurun içini dolaşırken zihni annesi çıkardığı güne döndü. Toprağını elleriyle nasıl kazdığını hatırladı yeniden.

" Sadık. "

" Efendim."

" Adamlara söyle buraya gömülecek Sandalcı denen adam."

Sadık kıza bir bakış attıktan sonra arkasında bekleyen adamların yanına giderken Pusat kıza doğru geliyordu.

Yürüdü yürüdü tam yanı başında durdu kızın. Varlığını hissettiği adamla ona dönmeden konuştu kız.

" Neden buradasın Kurtoğlu."

" Hem bugün hemde bundan sonraki günler... Her zaman yanında olmaya niyetliyim çünkü."

Sinirli bir gülümseme bıraktı kız. Sözleri geçen geceden izler taşıyordu.

İki adam gelip çukurun içine dökülen toprağı yeniden temizleyip gerçek bir mezara çevirirken Karaca ve Pusat sadece izlediler.

İşleri bitince diğer adamlar tarafından getirildi tabut ve çukurun yanı başına bırakılarak kapağı açıldı.

Sandalcı'nın kefenlenmiş cansız bedeni çıkarılacaktı ki,

" Durun!" dedi kız.

Herkes olduğu yerde kaldı.

" Kefeni çıkarın."

Orada bulunan herkesin gözü kızın delirmiş bakışlarını bulurken Pusat da aynı şekilde bakıyordu kıza.

" Ne?" Deme cesaretini yanına gelen Cemre gösterebildi.

" Duydunuz! O da annem gibi kefensiz yatacak o toprağın altında. "

" Raca? " Dedi Sadık. Saçmalama diyordu içinden.

" Dediğimi duydun!
Çıkarın kefeni! "

Pusat girdi araya sonunda.

" Karaca bu kadarı da fazla olm..or..."

Öfke dolu gözleri adamı bulunca yarım kaldı cümlesi.

" Fazla mı? Az bile! "

" Deliliğinde bir sınırı var. Abartma. Ölüp gitti adam."

Sadık'a baktı.

" Siz işinize bakın. "

Bir anda Sadık'a doğru elini kaldıran kız durmasını sağlarken,

" Sen benim adamlarıma emir veremezsin. "

Dedi dişleri arasından.

" Benim adım Pusat Kurtoğlu. "
Dedi adam aynı şekilde konuşarak kızın üzerine doğru kavis alan bedeniyle.

" Ben herkese emir veririm."

Cemre'nin belindeki silah bir anda Karaca'nın eline geçerken namlunun ucu Pusat'ın yüzüne doğruldu.

Karaca'nın duyduğu öfkeyle yaptığı bu hareketle adamın kaşları çatık bakışları sinirli karşısında içinde fırtınalar kopan maviler ikili birbirini izliyordu şimdi.

" Raca!! " dedi Sadık telaşlı.

" Abi! " dedi Boran silahını çekip kıza çevirerek.

Aynı anda boştaki adamlar da silahlarını çekip Boran ve Pusat'a çevirdiler.

" Karaca!" Dedi Savaş.

Tetiğe basma hatasını yaparsa bu gece kıyamet kopar Derman Kurtoğlu İtalya'dan buraya gelir elleriyle kız dahil herkesin ölüsünü aynı çukara gömerdi. Hemde suratlarından vurulmuş ve parça parça.

Raca! Dedi Sadık tekrar.

Aynı anda Pusat korkusuzca bir adım öne çıkarak namlunun alnına dayanmasını sağladı.

" Yap! " dedi.

Sadık'ın ve Cemre'nin gözleri kocaman diğerleri şaşkın bakıyordu duruma.

" Yap hadi, bas tetiğe!
Gerçekten vurmak istiyorsan beni, bas!"

Kızın gözleri adam da parmağı tetikte saniyeler geçerken sadece bekledi.

Sonunda elindeki silahı kendi kendine bağırarak indirdiğinde silahların hepsi indi.

Bütün hiddeti ile arabaya yürüdü. Elindeki silahı içine attıktan sonra, aracın yanı başına yere bıraktı kendini sırtını yaslayarak. Dizlerini kendine çekerken kollarını dizleri üzerine dayadı.

Gözlerini yarım kalan işlerini yapan adamlara çevirdi. Sandalcı'nın çukura indirilişini izlerken Pusat'ta kızı izliyordu.

Dakikalar geçti. Cenaze gömüldü üzeri toprakla kapatıldı. İş bittiğinde toprağın üzeri düzeltildi. Kimse orada birinin yattığını anlamayacak hâle getirildi.

Kız araca dayanarak yerinden kalkarken elini uzattı Pusat. Kızın gözleri yukarıya çevrildi önce. Sonra uzanan ele baktı. Tutup tutmamayı düşündü kısa bir an. Hayır tutmayacaktı. Arabadan destek alarak kalkarken kolundan tuttu Pusat. Kız istemesede yardım etti. Ayağa kalktığında herkes araçlara dönerken kolu hâlâ adamın elinde olan kızı çekerek kendi arabasına götüren Pusat geriye bakıp,

" Siz takip edeceksiniz."

Dedikten sonra kızı ön koltuğa oturtup kapıyı kapattı. Kendide direksiyona geçip oturdu. Motoru çalıştırıp gaza bastı.

Araç hareket ederken diğer araçlarda hareket ederek öndeki aracı takibe geçtiler. Pusat kızın tepki göstermesini bekliyordu lâkin fazlasıyla sessizdi yine.

Bir süre sessizlik içinde yol aldı araç. Sonunda,

" Öfken kabzasız bir kılıç gibi. Başkasını keserken kendinide kesiyorsun. "

Diyerek Pusat bozdu sessizliği. Kızın gözleri dışarda umursamadı adamı.

" Sigaran var mı?"

Duyduğu şeyle şaşırdı Pusat.

Sonra cebinden çıkardığı bir dal sigarayı kendi dudağına bırakıp çakmağı ile yaktı. Derin bir nefes çektikten sonra yanar haldeki dalı alıp kıza uzattı.

Kız sigarayı dudağına bırakıp derin bir nefes çekti. Bu sırada kızın dudaklarına kaydı adamın gözleri.
Sigara dalını kıskandı aklına kızı öptüğü gece gelirken. Sinirle gülümsedi kendi kendine.

" Düşmanımdan kurtulacaksam kendi etimi de kesmekten çekinmem."

Kaşları çatıldı Pusat'ın. Bir kıza bir yola baktı.

Düşmanlarının sayısı arttıkça artıyor.
Daha dikkatli olmazsan kesilmeyen yerin kalmaz.

Kız dudağında ki sigarada bir nefes daha çekip aralık camdan üflerken konuştu.

" Hem sen ne güne duruyorsun. Sen değil miydin, hem bugün hem de bundan sonraki günler... Her zaman yanında olmaya niyetliyim diyen."

Pusat'ın kaşları havaya kalkarken yine bir önüne bir kıza baktı.

Yani Pusat'ın kendise olan duygularını kabul mu etmişti.

Elindeki sigarayı camdan dışarıya attı kız. Yönünü adama döndü usulca yaklaşıp yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra,

" Benim gibi birinden tutkulu bir aşk bekleme Kurtoğlu. "

Diyerek önüne döndüğünde Pusat'ı içindeki çocuğa bayram günüydü.

****************************

Eveet canlarım bölüm sonu. Umarım Wattpad meselesi çözülür de buradan devam ederiz.

 

Loading...
0%