Yeni Üyelik
23.
Bölüm

🔥S.V.K 18 Zorunlu izin

@azamet_29_2

 

Selâm canlarım.
Yeni bölüme hoşgeldiniz. Hatalarım varsa affola. Keyifli okumalar dilerim.

 

Unutmayın.
Oylar ve yorumlar itina ile alınır.

 

KARACA

 

Pusat Kurtoğlu...
Akıllı, güçlü ve inatçı. Yüzü değil ama karakter olarak babasının kopyası.

 

Sandalcı'nın ölü bedeniyle birlikte hastaneden çıktığımızdan beri peşimizde bizi izliyordu. Mezarlığa gideceğimizi düşünüyor olmalıydı ama öyle değildi.

 

Kararlıydım. Sandalcı denen bu adam anneme ne yaşantıysa onu yaşayacaktı. Tıpkı annem gibi ıssız bir yerde tek başına yatacaktı ölü bedeni. Bu yüzden istemiştim annemi bulduğum yere gelmeyi. Onu annemi çıkardığım o ıssız çukura gömecektim.

&

 

Mesire alnına geldiğimizde hazırlıklar yapılırken buraya kadar bizi takip eden Pusat yanıma gelip durdu.
Yönümü dönmeden konuştum.

 

" Neden buradasın Kurtoğlu."

 

" Hem bugün hemde bundan sonraki günler... Her zaman yanında olmaya niyetliyim çünkü."

 

Gerçekten inatçı biriydi. Sinirle gülümsedim. Geçen gece konuştuklarımız gelmişti aklıma. Genç bir kızken hayran olduğum bu adam bana aşık olduğunu söylemişti. Cevap vermedim. Adamlarımın çukuru yeniden kazmalarını izliyordum.

 

İşleri bitince diğer adamlarım Sandalcı'nın tabutunu getirip çukurun yanı başına bıraktıktan sonra kapağını açtılar.

 

Bir adamın baş ucunda diğeri ayak ucunda tuttular. Tam çıkaracakken,

 

" Durun!" Dedim.

 

Bu kadar rahat olmasına izin vermeyecektim.

 

" Kefeni çıkarın." Dedim bütün nefret ve kinimle.

 

Herkesin şaşırarak bakan gözleri benim, benim gözlerim tabutun içindeki bedenin üzerindeydi.

 

" Ne?" Diyen Cemre ile,

 

" Duydunuz! " Dedim.

 

" O da annem gibi kefensiz yatacak o toprağın altında. "

 

" Raca? " Dedi Sadık.

 

" Dediğimi duydun!
Çıkarın kefeni! " Dedim yüksek sesle.

 

Pusat'ın duydum o an.

 

" Karaca bu kadarı da fazla olm..or..."

 

" Fazla mı? Az bile! " Dedim sinirle gözlerine bakarak.

 

" Deliliğinde bir sınırı var. Abartma. Ölüp gitti adam."

 

Sadık'a döndü gözleri.

 

" Siz işinize bakın. "

 

Dedi. Bu hareketine daha da sinirlendim. Ne hakla benim adamlarıma karıştırdı.

 

Sadık'a doğru elimi kaldırdım..

 

" Sen benim adamlarıma emir veremezsin. "

 

" Benim adım Pusat Kurtoğlu.
Ben herkese emir veririm."

 

Beni mi sınıyor diye düşünmeden edemedim. Öfkeleneceğimi biliyordu.
Bu hareketin altında kalmazdım. Bunuda biliyordu.

 

Cemre'nin belindeki silahı çektiğim gibi karşımdaki Pusat'a çevirdim.

 

Kaşları sonuna kadar çatılırken bakışları sinir yüklüydü.

 

" Raca!! " dedi Sadık telaşlı.

 

" Abi! " dedi Boran silahını bana doğrultarak.

 

" Karaca!" Dedi Savaş.

 

Raca! Dedi Sadık tekrar.

 

Pusat bir adım öne çıktı. Elimdeki silahın namlusu tam alnına dayanmıştı.

 

" Yap! " Dedi.

 

Belli etmesemde şaşırdım. Bu kelimeyi beklemiyordum. Korkusuzdu.

 

" Yap hadi, bas tetiğe!
Gerçekten vurmak istiyorsan beni, bas!"

 

Parmağım tetikte saniyeler. Gözünü bile kırpmadan bakıyordu.

 

Gözlerine baktım. Elime baktım. Kalbime baktım. Düşüncelerime baktım. Yapamadım.

 

Herkese meydan okurdum ama bu adama gelince aciz kalıyordum.

 

Elimdeki silahı bağırarak indirdim.

 

Bütün öfkemle arabaya yürüdüm. Silahı içine attıktan sonra, aracın yanı başına yere bıraktım kendimi. Sırtımı yaslayarak dizlerimi kendime çekerek oturup adamlarımı izledim.

 

Nihayet yerini bulan Sandalcı'ya bakarak içimden konuştum.

 

Şimdi annemle karşı karşıyasın Sandalcı.

 

Arkamdaki araca dayanarak yerimden kalkarken elini uzattı Pusat. Önce gözlerine sonra uzattığı eline baktım. Tutmayacaktım. Fakat o tuttu kalkarken kolundan. Herkes araçlara dönerken Pusat'ın kolumdaki eliyle arabaya doğru çekiştirilirken buldum kendimi.

 

" Siz takip edeceksiniz."

 

Saniyeler içinde ben Pusat'ın aracında ön koltukta o da direksiyondaydı. Motoru çalıştırıp gaza bastı.

 

Biz önde adamlarımız arkada hareket etti . Aklım oldukça karışık ve başıma ağrı girmişti. Bu yüzden yaptıklarını hormezden gelip sessiz kaldım. Ben sessizdim lâkin o fazla dayanamayıp konuştu

 

" Öfken kabzasız bir kılıç gibi. Başkasını keserken kendinide kesiyorsun. "

 

Kabzasız kılıç...
Güzel bir söz... Beğenmiştim doğrusu.

 

Başımın ağrısı dahada aetmaya devam edince,

 

" Sigaran var mı?" Dedim.

 

Normalde binde bir içerdim sigarayı. Ama şuan iyi gelir diye düşünmüştüm.

 

Pusat cebinden çıkardığı bir dal sigarayı kendi dudağına bırakıp çakmağı ile yaktı. Derin bir nefes çektikten sonra bana uzattı.

 

Sigarayı alıp dudağıma bırakarak derin bir nefes çektim.

 

" Düşmanımdan kurtulacaksam kendi etimi de kesmekten çekinmem."

 

Dedim. Çekinmezdim. Kaşları çatıldı Pusat'ın. Bir bana bir yola baktı. Yine pervasız biri olduğumu düşünüyordu belkide.

 

" Düşmanlarının sayısı arttıkca artıyor.
Daha dikkatli olmazsan kesilmeyen yerin kalmaz."

 

Sigaradan bir nefes daha çekip üfledim. O anda gelen cesaret ve kabullenişle,

 

" Hem sen ne güne duruyorsun ? "

 

Dedim. Madem bana bir ilgi ve duygu besliyordu, Karaca ve Kara arasında kalsamda içimdeki on sekiz yaşındaki Karaca'ya bir şans vermek istiyordum.

 

En azından masumiyetimden küçük bir kırıntı canlansın diye düşündüm. Belki de Sandalcı'ya dönüşmekten korkuyordum.

 

Dahası. Hem Karaca olarak hem Kara olarak yanımda ve arkamda Pusat Kurtoğlu'nun oluşu beni her yönden güçlendirebilirdi. Devam ettim.

 

" Sen değil miydin, hem bugün hem de bundan sonraki günler... Her zaman yanında olmaya niyetliyim diyen."

 

Pusat'ın kaşları havaya kalkarken yine bir önüne bir bana baktı.

 

Elimdeki sigarayı camdan dışarıya atıp yönünü Pusat döndüm. Usulca yaklaşırken bir kez daha düşündüm. Yapacağım şeyle Pusat Kurtoğlu'na hislerine karşılık veriyorum demiş olacaktım. Kabul ettim sende bil demiş olacaktım.

 

Ama buna ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. Sadık haklıydı. Biraz ara vermeliydim. Ve onun geniş gölgesi geçici de olsa mola verebileceğim tek yerdi sanırım.

 

Yanağına küçük bir buğse bıraktım.

 

Yinede biraz mesafe de gerekli dedim içimden. Dışımdan ise,

 

" Benim gibi birinden tutkulu bir aşk bekleme Kurtoğlu."

 

Diyerek önüme döndüğünde bir kaç saniye geçmişti ki birden yavaşlayıp durdu. Bana döndü bakışları.

 

Ardından bir anda avuçlarının arasına aldı yüzümü. Dudakları dudaklarımı bulduğunda sahiplenen şekilde öperken itaatkâr şekilde gözlerimi kapattığımda anılarımın en kuytu köşesinde oturan genç Karaca heyecan dolu kalp atışlarıyla ayağa fırladı.

 

Saniyeler sonra gözlerimi camdaki tıklama sesiyle açtım. Anında yan cama döndüm. Arabanın etrafına adamlar doluşmuştu. Camın önünde Sadık'ı görünce camı indirdim.

 

" Raca bir sorun mu var? "

 

" Hayır yok. Arabalara dönün."

 

" Tamam."

 

Bizi görmüşmüydü bilmiyordum. Görse de bir önemi yoktu. Adamlar arabalara dönerken yeniden hareket ettik.

 

" Akşam oldu eve bırak beni."

 

" Önemli bir işin yoksa ki sanmıyorum olduğunu önce yemek yiyelim. "

 

" Başım çok ağrıyor. Eve gitmek istiyorum Kurtoğlu. "

 

Dedim artan ağrı yüzünden alnımı ovarken.

 

" Pusat! "

 

Kısık gözlerimi yan tarafıma çevirdim.

 

" Bundan sonra sadece Pusat demeni istiyorum."

 

İnce bir gülümseme ile,

 

" Beni eve bırak Pusat...
Oldu mu? "

 

Gözü yolda dudakları yukarı kıvrıldı.

 

" Oldu. Şimdi seni eve bırakabilirim.
Ama önce bir söz isterim.

 

" Ne sözü? "

 

" Kahvaltı için söz ver. "

 

" Kahvaltı mı?"

 

" Yarın sabah kahvaltıda benimle olmak için."

 

" Zor. Bugün o iş yemeği sandığım yemek yüzünden bütün işlerimi ertelenmiştim. Yarın hepsi beni bekliyor. "

 

Bir anda yüzündeki ifade değişti.
O Bülent denen adam....
Gerçekten Sandalcı'nın oğlumuymuş."

 

" O ve elindeki belge öyle söylüyor."

 

" O piçin tehtidini dikkate al. Tek kalma. Adamsız gezme. Gerekirse benim adamlarımdan da adam..."

 

Cümlesini tamamlamasına,

 

" Havlayan köpek ısırmaz."

 

Diyerek izin vermedim. Kısa bir bakış attı.

 

" Köpek kuduzsa hem havlar hem ısırır."

 

" Hava atmaya ve Karaca'ya gözdağı vermeye gelmiş. Ama Kara'yı tanımıyor.

 

Bir daha karşıma çıkamaz. Çıkarsa da kendi bilir. Sandalcı'nın yanı başına gömerim onu."

 

" Dediğim gibi tek kalma. Adamsız çıkma. İşi o hâle getirme."

 

" Ooo hooo O!
Çok erken değil mi Kurtoğlu? "

 

" Ne için? "

 

" Karışmak, akıl vermek, korumaya çalışmak vs. vs."

 

" Değil!

 

Şu andan itibaren sana dokunan ellerin de, gözlerin de, sözlerin de hesabını en ağır şekilde keserim."

*****

 

Bir kaç dakika sonra Karaca'nın evinin önünde durdu araçlar. Aynı anda indiler arabadan.

 

Karaca'nın adamları araçlardan inip dağılırken Cemre Sadık ve Savaş Karaca'yı, Boran Pusat'ı bekliyordu biraz uzakta.

 

Karaca ellerini ceplerine sokarak önünde duran adama baktı.

 

" Pusat Kurtoğlu. Sana söylemem gereken bir şey var."

 

" Nedir? "

 

Karaca'nın gözleri adamın yüzünde dolaştı. Biraz sonra söyleyeceği şeyden vazgeçti.
Aklındakini değil isteğini söyledi. Yarın kahvaltı yerine akşam yemeğine çıkalım. Orada söylerim."

 

" Tamam."

 

Dedi Pusat.
İçindeki çocuk bayramda bayramlık kıyafetleri alındıktan sonra şeker toplanmaya çıkmıştı sanki.

 

Kız eve doğru yürürken içi rahat etmedi. Durdu geriye döndü. İki üç adım atarken Pusat'ta aynı şekilde iki adımla yaklaşınca ortada buluştular.

 

Eli başının arkasında ovarken,

 

" Söylemeden rahat edemeyeceğim. Pusat Kurtoğlu. Şunu bil ki ben biraz deliyim.

 

O yüzden köprüden önceki son çıkışta olduğunu söylemek isterim."

 

Pusat ellerini ceplerine sokup kızın üzerine doğru eğilip kulağına doğru fısıldadı.

 

" Deli olduğunu bilerek istiyorum ben seni."

 

Karaca'nın dudakları yukarıya doğru kıvrıldı.

 

" Söylemedi diyemezsin. "

 

Dedi omuz silkerek. Sonra eve yönelip yürüdü. Büyük kapıya geldiğinde omuzunun üzerinden bir bakış attı geriye doğru.

 

İçeriye girip gözden kaybolurken Pusat'ın gözleri geride kalan Sadık ve Cemre'ye döndü. Hızlı adımlarla yürüyerek yanlarına geldi.

 

Sadık'ın tam önünde durdu. Sol elini cebine yerleştirip hemen yanlarında duran Cemre ve Savaş'a bir bakış attı. İkiside aldıkları sinyalle uzaklaşırken gözleri karşısındaki adam da konuştu.
Karaca'ya en yakın adam ve kardeşi olan kişi Sadık'tı.

 

" Bundan sonra gözünüzü iyi açın. Ve Karaca ile ilgili her şeyden benim de haberim olacak."

 

Sadık'ın yüzünde keyifli bir gülümseme belirirken Pusat'ın kaşları çatıldı. Bu hâlinin sebebi neydi?

 

Gözlerini kısarken kaşları daha da çatıldı adamın.

 

" Komik olan ne? "

 

" Hemen kızma Kurtoğlu. Keyfim Raca adına. Anlaşılan kilitli kapılarını sonunda açmış."

 

" Ne demek istiyorsun lan. Açık konuş."

 

" Uzun zamandan beri Raca'nın yanındayım.
Raca'nın sizinle ilgili düşüncelerini ve hislerini bilecek kadar uzun hem de."

 

" Yani? "

 

" Yanisi yok.
Raca'nın kardeşi ve sadık bir adamı olarak her zaman onun iyiliğini istedim. Her zaman yanında oldum bundan sonra da olacağım. O ne derse ne emrederse sorgusuz sualsiz yaparım. Onu mutlu görmek benide mutlu eder.

 

Ama sizin emirlerinize uyma konusuna gelin..ce.."

 

Demişti ki Pusat girdi araya.

 

" Karaca Kandemir, şuandan itibaren sevdiğim ve sevgisine değer verdiğim aşık olduğum tek kadındır. Sonunda olacağı yer benim yanım olacak. Hem de kalıcı şekilde. Bu yüzden onun emirlerine uyduğun gibi benim emirlerime de uyacaksın. "

 

" Bunu onun söyleme.. si.."

 

Demişti ki bir anda ikisi birden bir titreşim hissetti ayaklarının altında. Saniyelik birbirilerine bakarken evin içinden bir el silah sesi duyuldu. İkisinin de aklına ilk gelen Karaca olduğu için aynı anda koşarak evin kapısından önce Pusat sonra Sadık paldır küldür içeriye daldılar. Arkalarından da Cemre ve Savaş geliyordu.

 

" Karaca! "

 

Pusat içeriye girerken yeniden hissetti aşina olduğu elektriğimsi dalgaları.

 

Karaca'ya çevirdi gözlerini. Kız salonun ortasında bir eli korkunç şekilde ağrıyan başında diğer elinde silahla kendisine doğru bakıyordu. Etrafındaki eşyalar sanki deprem oluyorcasına sarsılıyor kızın saçları tel tel ayrılmıştı.

 

Ama odaklandığı nokta da o ve Sadıktan başkası yoktu. Gözlerindeki acı çeken bakış başındaki ağrının ne kadar çok olduğunun işaretiydi.

 

Kaşları sonuna kadar çatılmış burnundan akan kan dudaklarının üzerinden çenesine inmişti.

 

" Karaca." Dedi yeniden yanına yaklaşmak için bir adım atarken.

 

Ama kız kendisini duymuyordu. Gözleri boşluğa bakıyor şuan bambaşka bir boyutu görüyordu.

 

Pusat durup bir Sadık'a bir kıza baktı. O anda kapıdan Cemre ve Savaş girdi.

 

" Ne oluyor? "

 

" Bilmiyorum." Dedi Sadık Cemre'ye dönmeden.

 

" Anlamıyorum. "

 

Bu haline aşina idi ama karşısında bir düşmanı yoktu ki. Tavrı kimeydi?

 

" Raca..."

 

Diyerek bir adım öne gelirken kız bir anda tetiğe bastı. Kurşun Sadık'ın kolunu sıyırıp geçerken, Sadık eli kolunda dişlerini sıkarak geriye sendeleyerek Pusat ise gözleri kocaman kıza baktılar..

 

" Karaca ne yapıyorsun?
Delirdin mi? "

 

" Bırak annemi. "

 

Sorusuna aldığı cevapla daha da şaşırdı Pusat. Anne demişti.

 

" Halüsinasyon görüyor. Annesinin öldürüldüğü geceyi yaşıyor.."

 

Dedi Cemre. İrice açılmış gözleri kızda. İşte buydu cevap. O an Karaca'nın sözlerini hatırladı Pusat.

 

Ben biraz deliyim.

 

Ne yani bunu söylerken ciddi miydi?
Diye düşündü adam.

 

Karaca'nın genç yaşta yaşadığı olaylar aldığı ilaçlar kullandığı gücün fazlalığı ve yan etkisiydi bu durum.

 

Başındaki yoğun ağrı geçen seferki gibi yine zihnini bulandırmıştı ve şuan sanki başka bir boyuta geçmiş annesinin öldüğü o geceyi yaşıyordu. Ama daha farklıydı gördüğü görüntü. Annesi babasının kolları arasında babasının elinde silah annesinin kafasına dayalıydı. Birden,

 

" Bırak annemi..."

 

Dedi duygusuz bir ses tonuyla. Silahın horozunu kaldırfı yeniden. Şuan geçmişte o an da ve yaşı on sekiz olan Karaca'ydı. Kendine gelip,

 

" Karaca." Dedi Pusat.

 

" Karaca bana bak! "

 

Kızın gözleri hâlâ boşlukta tanıdık ses uzaklardan geliyordu.

 

" Karaca sakin ol."

 

Gördüğü görüntü bir geçmişe bir bugüne dönüşürken bir o la*etli geceye bir şuâna gidip geliyordu kız.

 

" Raca, kardeşim.
Beni duyuyor musun? "

 

Dedi Sadık. Arkası sıra,

 

" Karaca.
Gördüklerin sadece hayal..
Sakin ol, beni dinle. "

 

Dedi Pusat. Puslu görüntü arasında Pusat'ın turkuaz grileri belirdi bir anda. Sonra yüzü silüet kazandı.

 

Aynı anda başındaki ağrı tekrar artarken o ağrı gözlerine nüfuz etti. Kaşlarını acıyla çatarken görüşünde hem Pusat ve Sadık hem anne ve babası vardı şimdi.

 

Tekrar bulanırken gözlerini sıkı sıkıya kapatıp bir kahkaha attı. Ağrıdan kafatası çatlayacak gibiydi ama kahkaha ile gülüyordu.

 

" O la*et adama dönüşüyorum."

 

Elini dahada bastırdı başına.

 

" Başım..."

 

Pusat'ın gözleri hâlâ kızdaydı.
Yavaş hareketlerle adım atarken bir yandan kızla konuştu.

 

" Karaca.
Beni duyuyorsun biliyorum.
Bana bak."

 

Gözlerini açtı kız...
Duyduğu sesi buldu.
Karşısında ki adamı tanıyordu. Hayran olduğu, uzun zamandan beri aşık olduğu adamdı. Pusat! diyecek oldu. Ama bir anda dalgalandı görüntü. Pusat'ın yüzünün yerini Sandalcı'nın yüzü aldı. Yetmedi üzerine doğru yürüdü.

 

Elindeki silahı bir anda adama çevirdi kız. Aynı anda Pusat yakaladı bileğinden. Boştaki eli kızın beline dolanırken havaya kaldırdığı silah ateş aldı. Kurşun tavana isabet ederken kızın gözleri hemen önündeki adamda daha netti görüntü.

 

" Pusat..."

 

Diyebildi bu kez. Evin içindeki sarsıntı kesildi.

 

" Benim..."

 

" Sana söylemiştim."

 

Silahı yere düşerken kararan gözleri geriye doğru kaydı. Olduğu yere adamın kolları arasına bıraktı yorgun ruhunu taşıyan bedenini.

 

Düşmeden yakaladı Pusat. Kollarının arasına aldı kızı. Kaldırıp kucakladı. Hızla kapıya yürüdü.

 

" Hemen hastaneye gidiyoruz. "

 

" Hayır.!
Gerek yok! Geçti."

 

" Olmaz bu hâlin normal değil. İyi değilsin? "

 

Diyerek kapıya yürümek isterken kaskatı kesilen bedeni ile kıza baktı. Yine yapmıştı.

 

" Gördüğün gibi iyiyim."

 

Dedi kız. Sadık'ın sesi duyuldu.

 

" Cemre irfan'ı getirin. "

 

Dakikalardır olanları izleyen Cemre ve Savaş aldıkları emir ile hızla uzaklaştılar.

 

Karaca derin bir nefes alırken serbest kalan bedeniyle koltuğa döndü Pusat.
Kızı yavaşça indirip oturmasını sağladı. Kırlenti arkasına koydu.

 

Yanı başına oturduktan sonra cebinden çıkardığı kağıt mendille burnundan akan kanı sildi. Kaşları çatılırken,

 

" Ne olduğunu anlatmaya başlasan iyi olur. "

 

Kızın gözleri önce Pusat'ı sonra Sadık'ı buldu. Kolundan akan kanı görünce panikle ayağa kalmak istedi ama olmadı. Dönen başıyla gerisin geri oturmak zorunda kalırken yine Pusat tutup yardım etti.

 

" Raca! "

 

" İyiyim dedim." Dedi sinirli.

 

Gözlerini açıp kan kardeşine ve koluna baktı.

 

" İyi misin? "

 

" Sadece sıyrık."

 

" Kahretsin. Özür dilerim.
Kafam karışıktı. Sen olduğunu anlayamadım.

 

Böyle bir şey olduğun da etrafımda olmasanız daha iyi olacak."

 

" Özür dilemene gerek yok."

 

Bir dizi üzerine kızın yanına çöktü Sadık.

 

" Sen gerçekten daha iyi misin? "

 

" İyiyim dedim ya! Gitte koluna baktır. "

 

" Ne zamandır böylesin? "

 

Diyen Pusat girdi araya. Gözler adamı bulurken,

 

" Böyle bir şey aniden olmaz."

 

Bu kez Sadık bir Pusat'a bir kıza baktı. Ayağa kalktı sonra.

 

" Daha önce de oldu ve söylemedin değil mi? "

 

Geriye yaslandı kız. Gözlerini kapatıp bıkkın bir nefes vererek konuştu.

 

" Evet...
Önceleri kabuslar görüyordum. Sonra sesler duymaya başladım."

 

" Sonra da halisünasyonlar başladı değil mi?"

 

Gözlerini açtı. Cümlenin sahibi Pusat'a baktı.

 

" Hâlâ vaktin varken gidebilirsin Kurtoğlu."

 

Kaşları çatıldı Pusat'ın. Sinirle ayağa kalktı.

 

" Öyle birşey yapacağımı kim söyledi."

 

Histerik bir gülümseme bıraktı Karaca. Elini alnına bastırdı.

 

" Genlerinde şizofren hücreler olan birini yanında istemezsin emin ol."

 

" Saçmalama Raca!
Şizofren olduğunu kim söylüyor. Şizofren falan değilsin. "

 

Sadık'tı bu kez konuşan.

 

" Sen o adam gibi değilsin!
Sadece yorgunsun."

 

Sesi doz doz yükseliyor siniri artıyordu.

 

" Sana daha önce de söyledim sadece ara vermeye ihtiyacın var.

 

Kendine çok yükleniyorsun! Günlerdir doğru düzgün uyumadın.. O la*et gücünde seni zorluyor.
Defalarca söyledik. Kullanma şunu sana zarar veriyor diye.

 

Raca... Yapma... Beni dinle.
Lütfen biraz ara ver.
Dinlen! "

 

Gözleri Sadık'ta olan kız birden kahkaha atarak gülmeye başlayınca iki adam kıza baktı yeniden.

 

Pusat'ın gözlerinde endişeli bakışlar peydah olurken kız alaycı şekilde konuştu.

 

" Sadık biraz daha hiddetlenirsen alev alacaksın. "

 

Adamın omuzları düşerken yüzünde bıkkın bir gülümseme oluştu.

 

" Raca...
Dalga geçme benimle.
Şirketle ve işlerle biz ilgileniriz.
Bir kaç gün sadece.
Bir kaç gün hiç bir şey yapmadan sadece dinlen. "

 

" Saçmalama Sadık.
İşler bir yandan, gemilerle gidecek mallar bir yandan dahası Bülent piçi türemişken mümkünü yok."

 

" O Bülent birazcık erkekse yaklaşsın bakalım ne oluyor. "

 

Pusat aklına gelen şeyle ağır hareketlerle yerinden kalktı. Ellerini ceplerine sokup gözlerini kısarak baktı kıza.

 

" Sadık adamın ve kardeşin Sadık haklı. Anlaşılan o ki hem beynin hem zihnin aşırı yorgunluktan muzdarip. Ve o aptal güç daha da yoruyor seni. Sonunda halüsinasyon görüyorsan bu işin şakası kalmamış demektir.

 

Karar verildi!
Biraz ara vereceksin Karaca Kandemir!"

 

Ayağa fırladı kız.

 

" Olmaz Dedim!
Şirket ile ilgili işler bir yana, yokluğumu duyan herkes arkamdan iş çevirmeye başlar. Hayır olmaz!Düşmanlarıma fırsat vermem! "

 

Sadık,

 

" Yokluğunu kimse duymayacak.
Söz veriyorum."

 

Derken Pusat,

 

" İşlerde ve güvenlikte benim adamlarım yardım edecekler."

Dedi.

 

" Sende şuandan itibaren zorunlu izinlisin Karaca. Bu gece seninle birlikte bir kaç gün kafa dinlemeye gidiyoruz."

 

" Ne? "

 

" Evet ikimiz birlikte bir kaç gün kayboluyoruz."

 

" Delirdiniz mi siz? Hem de bu gece öyle mi? "

 

" Ne kadar çabuk o kadar iyi.
Biraz dinlen, aklın başına gelsin ve güçlü şekilde dön."

 

O sırada kapı açıldı içeriye Cemre, İrfan ve Savaş girdiler.

 

İrfan daha girer girmez kiminle konuştuğuna bakmadan

 

" Size kaç kere söyledim dikkatli olun diye! Neden beni dinlemiyor sunuz! "

 

Pes etti kız. Kendini geriye bıraktı.

 

" Tamaam..
Pes ediyorum."

 

İrfan Karaca'yı muayene ederken Savaş Sadık'ın koluna pansuman yaptı. Bu arada Pusat Kıraç'ı arayarak olanları anlattı ve Karaca ile bir kaç gün şehir dışında olacaklarını söyledi. Sonra da yapmasını istediği şeyleri konuştu.

 

Bir kaç gün Cemre ve Sadık ile koordineli çalışacaklarını anlatınca Kıraç'ın sesinde mutluluk kırıntıları hissetti.

 

" Demek sütlü çikolata ile vakit geçireceğiz ha!

 

Tabi dayı oğlu.
Gidin siz buralar bizde merak etmeyin. Hem geçenlerde ben de diyordum sana biraz tatil yapalım diye kısmet Karaca ile sanaymış."

 

Pusat Kıraç'ın aklından geçenleri tahmin edebiliyordu. Hem kendi demişti bende sütlü çikolataya yazarım diye.

 

Görüşürüz diyip kapattı.

 

Aradan bir kaç saat geçti. İrfan tavsiyeler ve uyarılar verip gittikten sonra akşam yemeği yendi. Ardından hazırlanan küçük bir valiz ile gece yarısı sadece Pusat ve Karaca getirilen büyük jeep ile ayrıldılar evden.

 

" Hiç konuşmadık. Nereye gidiyoruz."

 

Dedi kız karanlıkta ilerleyen aracın içinde yolu izlerken.

 

Önce hava alanına. Oradanda Karadenize gidiyoruz.

 

" Karadeniz?! "

 

" Evet.
Bol oksijen ve orman havası var.
Üstelik sessiz sakin.
Dinlenmek için ideal bir yer.

 

Üstelik başbaşa olacağız."

 

***************************

 

Eveet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın. ❤️❤️❤️

 

Loading...
0%