Yeni Üyelik
6.
Bölüm

🔥S.V.K 2 Ya saygı duy ya da kork

@azamet_29_2

Selaaam canlarım.
Yeni bölümden merhabalar. Uzun bir bölüm daha geldi.
Sizden ricam bölümleri atlamadan okuyunuz. Böylece ilerki bölümlerde kafanız karışmaz. ❤️

Ha birde oylar ve yorumları unutmayalım lütfen.

******

PUSAT

Otelin alt katındaki ofis odamda oturmuş gelecek haberleri bekliyordum. İki gündür şehrin her yerinde şuana kadar ciddiye bile almadığım Kara'yı ve Sandalcının kızını aratıyordum.

Bu Kara denen kişi üç yıldır türemiş kimse ne yüzünü ne de adamlarını net şekilde görmemişti. Ben ise yoluma çıkmadığı için merak bile etmemiş kim olduğunu umursamamış, araştırmamıştım.

Küçük biriydi benim için. Bu âleme girip yer edinmeye çalışan ve bir çoğu gibi ayaklarımın altında ezilip kaybolacak birisiydi o kadar.

Çünkü bu âlemde Derman Kurtoğlu'ndan sonra en büyük bendim! Sadece ben! Kalanlar sadece bir kaç gölgeydi.

Kapının tıklama sesiyle geldim kendime.

" Giir! "

Kıraçtı kapıdan giren kişi.

" Abi biri geldi. Seninle görüşmek istiyormuş."

" Kimmiş? Ne istiyormuş? "

" Sana bir mesaj getirdiğini söyledi."

" Mesaj mı, ne mesajı? "

" Sadece sana söyleyecekmiş.
Üzerini aradık. bir şey çıkmadı temiz."

" Gelsin bakalım neyin nesiymiş? "

Kıraç geri dönüp kapıyı açtı. Dışardan içeriye benim yaşlarımda biri girdi.

" Yaklaş."

Dedim geriye yaslanıp bacak bacak üstüne atarak. Bir kaç adımda gelip odanın ortasında masamın tam karşısında durdu.

" Kimsin, kimden mesaj getirdin."

" Adım Sadık.
Kara'nın adamıyım."

Anında ayağa fırladım.

" Kimin dedin? "

Ben onu ararken onun bana adamını yollamasına şaşırmıştım. Bir anda yakasına yapışan Kıraç adamı sarsarak bağırmaya başladı.

" Nerede lan sahibin?
Hangi delikte? Kız nerede? "

Sadık denen adam sakin şekilde Kıraç'a bakarak,

" Muhatabım sen değilsin."

Dediğinde Kıraç resmen öfkeden kudurdu. Hızla havaya kaldırdığı yumruğunu görünce araya girdim.

" Kıraç!
Bırak adamı."

Kıraç eli havada bir bana bir önündeki adama bakıp ellerini indirerek bir adım geri çekildi.

" Sahibin senden bıkmış olmalı ki bana yollamış."

Gülümsedi.

" Elçiye zeval olmaz derler. Cevabını iletmem için beni öldürmeyeceğini biliyor."

Dişlerimi sıkarken sinirle baktım yüzüne.

" Mesajı şöyle."

Kıraç'ın dağıttığı yakasını parçasını toplayıp ellerini ceplerine soktu. Bu saygısız hâli sinirimi daha da bozmuştu.

" Aynen söylüyorum Kurtoğlu.

Büyük mafya babası Derman Kurtoğlu'nun vârisi Pusat Kurtoğlu. Duydum ki Sandalcının kızı yüzünden beni arıyormuşsun.

Seni aramaktan kurtarayım dedim. Gelmekten korkmazsan bugün saat beşte Marinadaki üç numaralı depoda bekliyor olacağım.

Sana ve adamlarına zarar gelmeyecek emin olabilirsin."

Duyduğum son cümle ile bir anda yüksek sesle kahkaha attım.

" Adama bak.
yapabilecekmiş gibi canımı almayacağını taahhüt etmiş birde. "

Karşımdaki Sadık denen herife baktım. Dudaklarında ince bir gülümseme ile beni izliyordu.

" Mesaj bu kadar.
Cevabınız? "

Duyduğum sivri sözleri düşündüm. Korkmazsan! Diyerek gelmemi garantiliyordu. Dişlerimin arasından hırlayarak konuştum.

" Ben bu güne kadar bana meydan okuyan hiç kimseye papuç bırakmadım. Zamanında orada olacağım. Yalnız ben bir taahhüt de bulunmuyorum. Ben oradan çıkarken hepiniz ölmüş olabilirsiniz."

Yüzündeki gülümseme anında soldu.

" Aynen böyle söyle sahibine."

Ellerini ceplerinden çıkarıp Kıraç'a bir bakış attıktan sonra odadan çıktı.

" Bunlar ya yürek yemiş ya kafayı yemiş. Bu ne rahatlık lan! "

" Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Bu rahatlıkları normal değil. Güvendikleri bir şey var. Ve içimden bir ses bugün bu güvenin altında ne var öğreneceğiz diyor.

Adamlara haber ver hazırlansınlar.
Saat dörtte çıkacağız.

Gidelim bakalım şu Kara denen herif kimmiş görelim. "

******

KARACA

" Raca.
Raca..."

Odama gelen kişi Sadıkdı anlamıştım. Karaca değil Raca!
Sadece Sadık bana Raca diyordu.

" Hımm.. "

" Uyan. Saat üç."

" Sadık rahat bırak beni. Bu saatte kalkmayı sevmiyorum biraz daha uyuyacağım. "

" Beni uyandır demiştin.
Hadi kalk.
Buluşma saati yaklaştı. "

Bir anda yerimde doğruldum.

" Doğru bugün randevum vardı."

Gözlerimi Sadık'a çevirdim.

" Kurtoğlu' na mesajımı ilettin mi?

" Evet.
Bir ara kafamda bir kurşunla yollacak beni buraya diye düşündüm. Bu arada kendisi bir taahhüt de bulunmadı. Depodan çıkarken bizi öldürebilirmiş."

Gülümsedim. Kendimi yatağa bıraktım tekrar. Gözlerimi tavana diktim.

" Nasıl görünüyordu. Değişmiş mi? "

" Değişmiş.
Hemde çok. Sekiz sene önceki genç değil. Duruşundan konuşma tarzına kadar... Tıpkı babası olmuş. Hareketleri konuşma şekli. Kendine olan güveni ve korkusuzluğu. Fazlası var eksiği yok Derman Kurtoğlu'ndan."

Dişlerimi sıkarken bir gülümseme bıraktım.

" Sen in. Bir duş alıp geliyorum. "

" Tamam. "

Sadık çıkarken gözlerimi kapattım. İki gün öncesine gitti zihnim. İsyanımın ilk gününe. Yedi yıl önce o gece verdiğim kararı yedi yıl sonra uygulamaya koymuştum iki gün önce.

Bir gecede herşeyimden vazgeçmiştim. Hayatımdan, canımdan, geleceğimden, hayallerimden, kadınlığımdan.

Babama, bu karanlık dünya ve bu dünyanın içindekilere olan nefretimi ilmek ilmek işlemiş sonunda harekete geçmiştim. Bu zaman boyunca Sadık bir çok kere bana vazgeç demişti ama vazgeçmeyecektim. Ucunda ölüm bile olsa verdiğim karardan dönmezdim.
Dönmedim de.
Ve artık Karaca değil Kara vardı.

Yerimden kalkıp pencereden dışarıya bir göz attım. Mayıs ayının sonlarıydı. Yönümü banyoya dönüp yürüdüm. İçeriye girip üzerimdekilerden kurtulduktan sonra sıcak bir duş aldım. Son olarakta tepeden tırnağa soğuk suya tuttum bütün bedenimi. Bu beni daha dinç yapıyordu. Yoksa uyanmakta zorlanıyordum. Son yedi yılda uyku şeklimde değişmiş yarasalara benzemiştim. Gece boyunca ayakta kalıp gündüzleri uyuyordum artık.

Banyodan çıkıp tuvalet aynamın önüne geçtim. Önce saçlarımı kurutup taradım. Ardından yüzüme ve göz altlarıma küçük dokunuşlarla ufak bir makyaj yapıp yüzümü biraz toparladım. Yerimden kalkıp giyinme odama girdim. Kıyafetlerime şöyle bir baktım. Bütün kıyafetlerim ya siyah ya koyu renkli olmuşlardı artık. Omuz silkip hızlı şekilde giyinmeye başladım. Önce çamaşırlarımı sonra çoraplarımı giydim. Ardından siyah kumaş pantolon gri badi ve ceket. Ayakkabılarımı da giyip çıktım.

Aşağıya inen merdivenlerin başına geldiğimde babamın eski, benim yeni adamlarımdan ve elimin altındaki adamlarımın bağlı oldukları tek kişi olan Savaş ve Sadık kendi aralarında konuşuyorlardı. Sadık benden üç yaş Savaş ise neredeyse yirmi yaş büyüktü. Ama ikiside sadakatle bağlıydılar bana. Aşağı indiğimde Savaş başıyla selam verip çıktı. Çok konuşmazdı Savaş. Klasik evet, hayır, tamam falan..

Sadık ile beraber mutfağa girdim. Masaya geçip oturduk. Ayten servisi yaparken gözlerimi Sadık'a çevirdim.

Soruyu anladı hemen.

" Ne konuşuyordunuz?
Demeden ben söyleyeyim. Araba ve adamlar hazır. "

" Sandalyem."

" Oda. Ama niye götürüyorsun anlamadım. "

Gülümsedim.

" O sandalye anılarımı canlı tutuyor."

Dedim dişlerimi sıkarken. Sonra yumuşadım.

" Hem yorulunca otururum femamı? "

Dedim yemeğimi yerken.

" Kurtoğlu'na oynayacağım de sen şuna."

Gözlerine baktım.

" Senin kan kardeşinim ve neredeyse onbeş yıldır seninleyim. Seni iyi tanıyorum."

Çatalımı tabağımın kenarına bırakıp geriye yaslandım.

" Emre Sadıkoğlu."

Anında gözlerini kaldırıp bana baktı.
Gerçek ismini duyunca şaşırmıştı.

" Efendim."

Dedi soğuk sesiyle. Sevmiyordu gerçek ismini. Dinlemeye geçti.

" Benim yanımda olduğun için pişman mısın? Bana doğruyu söyle. Evet dersen kesinlikle kızmam. Yada çocuk gibi alınmam. Gitmek istersen izin veririm. İstediğin kadar da para, mal..."

Geriye yaslandı. Acı bir gülümseme belirdi yüzünde.

" O geceyi hatırlıyor musun Raca?
Sırtımda kocaman bir bıçakla hastaneye geldiğim geceyi. O gece sende o hastanedeydin. Babana pusu atmışlardı. Küçük bir sıyrık olsada sende yaralıydın.

O gece ölümle arama senin yaralı halinle verdiğin ilk kan girdi. O gece canımı sana borçlandım. Yetmedi. İyileşince beni buraya aldırdın. Sokaktan alıp yer verdin. Bir köpek gibi değil insan gibi gördün.

Ve ben bunları hiç unutmadım. Asla pişman olmadım! Olmam! Babanın adamıydım. Şimdi ise senin.
Sen nereye dersen oraya peşinden gelirim. Gerekirse ölümede.

Adım Emre değil Sadık. Ölene kadar sana Sadık. Yaz bunu kenara. "

Yerimden kalktım.

" Sağol...
O halde gidelim Sadık."

Birlikte çıktık evden. Hazır olan büyük panelvan araca bindik ve buluşma noktası olan Marinaya doğru yola çıktık.

" Sadık.
Sen dışarda emniyeti sağlayacaksın bende Savaş'la içerde olacağım."

" Anlaşıldı."

******

PUSAT

Yol boyunca düşündüm. Sandalcıyı düşündüm. Kızını düşündüm. Dosyasında okuduğum bilgileri düşündüm. Sonra Kara'yı düşündüm.

" Abi daldın. "

Kıraç'ın sesiyle kendime geldim. Baya derine inmişim meğer.

" Bu Kara kim olabilir diye, Sandalcıya kini nerden geliyor diye düşünüyordum. "

" Geçmişe ve iş yaptığı adamlara bakarsak seçenekler oldukça fazla."

" Burnuma değişik kokular geliyor Kıraç."

" Abi yaklaştık. "

Araçlarla çokta büyük olmayan deponun önüne kadar geldik.

" Dayı oğlu ben bu işi sevmedim.
Dümdüz bir tuzağa gidiyor olabiliriz."

" Boran! "

" Emret abi."

" Çek kenara."

Boran aracı durdurduğunda önden inen Yaman'ın açtığı arka kapıdan gülerek indim. Aklıma mesajdaki son cümle gelmişti.

Sana ve adamlarına bir şey olmayacak emin olabilirsin.

Bu herif kendini ne sanıyor acaba diye düşünürken elerimi ceplerime sokup karşımdaki depoya baktım. Diğer kapıdan inen Kıraç, yanıma kadar gelip durdu.

" Seni buraya çağırıyor ve korkmazsan diyor. Birde canımıza zarar gelmeyeceğini söylüyor. Ya bizi tanımıyor ya da kafayı yemiş. Ya da dediğim gibi tuzak.

" Girince anlayacağız."

Arkama bakmadan adamlarıma,

" Burada kalın."

Diyerek öne doğru adımladım. Boran ve Yaman deponun aralık olan kanatlı kapısını iki yana doğru açtılar. Gün ışığının aydınlattığı deponun içindeki karanlık dağılırken Kıraç ve ben önden içeriye girdik.

Şöyle bir baktım etrafıma. Büyük kasalarla ve gemi malzemeleri ile dolu deponun ortasında birilerini fark ettim. Tekerlekli sandalyede oturan bir kız ve hemen arkasında ve yanında dikilen bir adam.

Karşılıklı şekilde bakıştığımız bir kaç saniyeden sonra gözlerimi kıza çevirdim. Arkamda Kıraç, adım adım ilerleyerek yaklaştık.

Daha yakından gördüğüm kız resimlerdeki kızdı. Daha büyük haliydi tabi ki ve tahmin ettiğim gibi annesine benziyordu. Arkasındaki adama çevirdim gözlerimi.

" Kara sen misin lan? "

Cevap vermedi. Kıraç bir anda silahını çekip adama doğrulttu.

" Sana bir soru sorduk!
Cevap ver! "

Adam kızın arkasından önüne geçip durdu. Hâlâ cevap vermiyor oluşu sabrımı zorluyordu.

" Aç kulağını beni iyi dinle."

Dedim Kara olduğunu düşünerek. Yanındaki kız sandalcının kızı. Sandalcı denen herif ile aranda ne olduğu zerre umurumda değil. Kız benimle gelecek. Senide bir kere daha görürsem sonun olurum.
Anladın mı? "

" Savaş! "

Duyduğum ince ses kıza aitti.

" Çekil kenara."

Adam tek adımda kenara çekilerek kızın isteğini yerine getirirken kızla göz göze geldim.

" Yanlış kişiyle konuşuyorsun Kurtoğlu."

Kaşlarım çatık anlamaya çalışarak bakmaya devam ederken yerinden yavaşça kalktığını görünce hayretle baktım bacaklarına. Bu kız felçli değilmiydi. Nasıl ayağa kalkmıştı?
Neler oluyor diye düşünürken,

" Aradığın Kara da, Karaca KANDEMİR de benim!"

Deyişi ile şaşkınlığım hat safhaya çıktı. Kaşlarım havada baka kaldım duyduğum cümlenin sahibine.

" Her şeyi biliyorum Kurtoğlu.
Koğuşta olanları. Babamın senden istediği şeyi...
Herşeyi! Ama gerek yok! Çünkü korunmaya ihtiyacım yok! "

Bir kıza bir de yanındaki adama baktım tekrar. Sonunda kendi kendime bir kahkaha atarak gülmeye başladım.

" Benimle dalga geçiyor olmalısın. Kara'ymış! Söylediğin şeye inanacağımı mı sanıyorsun? Daha iyi bir şey bul! "

Dedim nefeslenerek.

" Anlaşılan iyileşmişsin ve babandan gizlemişsin. Ki bunun sebebi de umurumda değil...
Ama senin Kara olduğuna inanma mı bekleme benden. "

Kız geriye çekilip tekerlekli sandalyeye oturarak bacak bacak üstüne attıktan sonra birde kahkaha patlattı. Ardından durulup gülümseyerek konuştu.

" Cezaevinden çıkınca ilk iş evime gittiğini biliyorum Kurtoğlu. Peki ne gördün orada. Boş bir ev ve her yerde cesetler.

O adamları kim vurdu dersin?"

Gözlerimi gözlerine diktim. Bu kız mı vurmuştu o adamları?

" Ben."

Dedi öfkeli gözleri gözlerimde.
Sonra hırsla ayağa kalktı.

" Neden mi?
Çünkü Sandalcının devri bitti Kurtoğlu. Kara'nın devri başladı.

Babamın olan herşey, gemileri!
Evleri!
Mekanları!
Paraları herşeyi artık benim.!
Sadece benim!
Adamları bile!

Öyle değil mi Savaş. "

Gözlerimi, " Evet." Diyen adama çevirirken kollarını iki yana açıp,

" Savaş yıllardır babamın en iyi adamıydı. "

Dedi sesli şekilde gülerek. Sonra birden durdu. Nefret yüklü gözleriyle bana baktı.

Ama çıkardığım isyanda bana katıldılar. Savaş da Sadık da bundan sonra benim adamlarım.

Babam tek başına girdiği o delikten sağ çıkamayacak! Bir fare gibi o delikte ölecek. Yada öldürülecek. Ama sürünerek ölecek. Bundan sonra Sandalcı yok!

Bundan sonra Kara var!

Gözlerim hâlâ kızın üzerinde yukardan aşağıya süzdükten sonra ellerimi ceplerime soktum.

" Ben Kara'nın sevgilisiyim de, birlikte babama tuzak kurduk de, inanırım. Daha inandırıcı olur çünkü.

Ama karşımda ki bu kızın..."

Dedim ve durdum. Olumsuz şekilde büzdüm dudaklarımı.

" Ben Kara'yım! Sözüne inanmamı bekleme. "

Önce yüzüme baktı, sonra gülümsedi.
Sonra düz bir bakışla ellerini ceplerine soktu benim gibi. Ardından ağır adımlarla üzerime doğru yürüdü, yürüdü tam önümde durup öfkeden koyulaşan mavi gözlerini gözlerime kaldırdı. Bu bakışları şuana kadar karşıma çıkan hiç kimsede görmediğimi farkettim.

" Yer altı yedi kat Kurtoğlu.
Bunu benden daha iyi biliyorsun.
Çok yakında her katı duyacak adımı ve inanacak. Sen dahil. "

Geri geri adımladı.

" Beni hafife alan pişman olur. Çünkü ben bugün için yedi yılımı verdim Kurtoğlu. Üç yıldır içinizdeyim. Adam yerine koymayıp umursamadınız ama bu üç yılda kimlerin koltuğunun altını kazdığımı bilsen aklın şaşar. "

Üç yıldır boş durmamış eşelenmişti öyle mi? Ya öncesi. Gözlerimi yeniden üzerinde gezdirdim.

" Cesaretin ve cümlelerin taktire şayan küçük kız. "

Gözlerini kısarak bir bakış attı.

" Hadi Kara olduğunu kabul ettim diyelim, babanın yerine geçtiğini de.
Bu durumda, bir!

Baban bir süre sonra o delikten çıkar ve senin kulaklarını elleriyle koparır.

İki!

Diyelim baban uzun süre çıkmadı. Yada öldü. Bu âlemdeki hiç kimse seni sikine takmaz. Başta ben.

Bu acımasız âlemde yer kazanmak için iki rolden fazlası gerekiyor. Burası karanlığın dibi kızım! Üç beş adam vurdun diye kimse bir kız çocuğundan korkmaz.
Kimse seni saymaz. Babanla iş yapan bütün adamlar bu geceden itibaren sana sırt dönüp bütün anlaşmaları bozacaklar.

Babanı zerre sevmem. Geberse vah! Demem. Senin peşine düştüm çünkü borcum vardı. Ki artık kalmadı, sana tavsiyem babanın işlerini bok etme.
Şunu da kafana kazı. Bu âlemde erkekler bile zor ayakta kalırken kadınlara yer yok."

" Bitti mi? " Derken hırladı resmen.

" Bitmedi.
Şuan karşımda bir erkek olsaydı beynini dağıtmıştım çoktan. Bu gördüğün göreceğin son müsamaha."

Dedim aynı şekilde hırlayarak.
Bir adım öne geldi.

" Demek bu âlemde kadınlara yer yok Kurtoğlu. Nerde yer var?
Altınızda mı? Dünyaya baktığımız noktalar farklı Kurtoğlu.

Yedi yıl önce tek bir gecede bıraktım ben hayatımı, canımı, geleceğimi, hayallerimi ve kadınlığımı.

Beni küçük bir kız çocuğu olarak görmeni önermem Kurtoğlu. Kimseye önermem. Karşınızda küçük bir çocuk yok. Emin ol parmağımı bile oynatmadan bir adamı öldürebilecek gücüm var.

Ve sana garanti veriyorum üç beş günde silinmeyeceğim."

Arkasını döndü ve arka çıkışa yürüdü.

" Savaş gidelim. "

Depodan çıkışını izlerken Kıraç'ın sinirli gülüşünü duydum.

" Bu kız aklını kaçırmış. Resmen mafyacılık oynamaya çıkmış. "

Sıktığım dişlerim ve yumruklarımla arkasından izledim bir süre. Geldiğim yöne dönüp kapıdan çıktım. Arabaya gelip Yaman'ın açtığı kapıdan arka koltuğa geçip oturdum. Diğer kapıdan bindi Kıraç.

" Kıraç bu kızın da Sandalcının da peşine adam tak. Hayalet gibi izlesinler. Her hareketini bileceğim. "

" Neden."

" Sen dediğimi yap."

Çok yakında ağzının payını alacaksın Karakız. Dedim içimden. O anda aklıma babam ve annem geldi.

Yok artık dedim kendi kendime.
Babamın annemi nasıl tanıdığını anlattığı anısını hatırladım.

Annemi ilk gördüğü otel terasında anneme nasıl kızıp Karakız dediğini hatırladım.

Bir anda gelen gülme isteğine engel olamadım. Bu kadınların hepsimi aynı.

" Hayırdır dayı oğlu.
Kıza sinirlenip krize mi girdin."

" Yok be oğlum.
Başka birşey geldi aklıma.

Bu Kara denen kızın bir haftası var. Sonra kuyruğunu kıstırıp kaçacak."

*****

Bugün adamlarımla yapacağım toplantı için otelin alt katında bulunan odama vaktinden önce gelmiş hem gelecek olan adamları bekliyor hemde düşünüyordum.

Hem İstanbul'da hem İzmir'de düzeni sağlamak zor olduğu için sık sık toplantılar yapıyordum. Herkes bulunduğu bölge ile ilgili rapor ve varsa sıkıntı ile ilgili konularla geliyordu. Gereken ne ise yapıyor arıza çıkmasını yada çıkarmaya çalışanları engelliyordum. Düzenimin bozulmasına kesinlikle izin ve taviz vermezdim. Benim koyduğum kurallara da emirlerede katiyetle uyulacaktı her zaman.

Aradan bir hafta geçmişti. Bir hafta boyunca Kara denen kızın ve Sandalcının hareketlerini izliyorduk. Aldığım ilk haber Sandalcının yattığı hastanede saldırıya uğraması oldu.

Etrafında ne adam ne koruma ne birşey. Tek başına kalmıştı ve sebebi kendi kızıydı. Bu kızın kendi babasına bu kadar kinli olmasının sebebini bilmiyordum ama gerçekten merak ediyordum. Ve sonuç Sandalcı yoğun bakımdaydı. Ölmeden çıkarmı Allah bilirdi. Yapanın kendi kızı mı yoksa bir başkası mı olduğunu araştırmalarını emretmiştim adamlarıma.

Elimdeki izmariti masadaki küllüğe basıp bir sigara daha aldım paketten. Dudağıma bıraktım. Her zaman gölge gibi yanımda olan Kıraç yaktı sigaramı. Bir tane de kendi yakıp masadaki koltuğuna oturdu. Elimdeki sigaradan derin bir nefes çektim. Üflerken yüzüne baktım.

" Kara konusunda gelişme var mı? "

" Boran takipdeydi. Bir şeyler buldum demişti. Birazdan burada olur."

Demişti ki kapı tıkladı.

" Girr! "

Borandı gelen. Bir kaç adımda yaklaşıp ellerini önünde birleştirdi.

" Anlat."

Dedim sertçe .

" Neler buldunuz? "

" Abi duyduklarına inanamayacaksın."

" Ne oldu anlat ne buldun? "

Kıraç'ın dürtmesiyle konuşmaya başladı.

" Abi bu kız sandalcının kızı değil düşmanı sanki. Sandalcıya ait ne varsa avukatları ile birlik olup herşeyi kendi üzerine geçirmiş. "

" Ne?
Gerçekten mi? "

Dedi Kıraç yerinde doğrulurken.

" Şirket.
Gemiler.
Liman.
İki mekan.
Evler.
Yatlar.
Araziler. Herşey...
Sandalcının götündeki donuna kadar herşey kıza geçmiş. Hemde yıllar önce. Bu kız Sandalcıyı yıkmak için yedi yıldır içerden içerden çalışmış! "

" Ne?
Bu adamın hiç mi sadık adamı yokmuş? Nasıl izin vermişler bu kızın bu kadar kolay şekilde herşeyin üzerine konmasına."

" Abi bu kız adamlarını bile almış. Ölümle mi tehdit etti büyümü yaptı bilmem. Ama karşı çıkanlar kayıp. Kalanlar itaat etmişler. Şirketi ve herşeyi yıllardır kız yönetiyormuş meğer. Bu aptal herif farkına bile varmamış. "

Bir anda gelen gülme isteğiyle kahkaha atarak gülmeye başladım. Sinirlerim bozulmuştu.

" Bu inanılmaz.
Kız boş konuşmuyormuş." derken depoda burnumun ucunda öfkeli şekilde bana bakan bir çift mavi göz geldi önüme.

" Bu yasal tarafı abi.
Bizim tarafa gelince, dediğin gibi Sandalcı ile anlaşması olanlar olanları öğrenince anlaşmaları bozmak için harekete geçmişler.

Cevat, Nazım, Haydar ve Erol mallarını geri alıp Sadri ile iş yapacaklarını söyleyince ortalık karışmış. "

" Suyu bulandıran kim? "

Dedim. Bir tahminim olsada.

" Haydar. "

" Bacak kadar kız ne anlar bu işlerden. Bu âlemde karının kızın ne işi var? Ne zamandan beri bir kadına boyun eğiyoruz. Erkek adam kadınlarla iş tutmaz. Kadın dediğin yatakta altında gerek. "

Demiştir. Dedim taklit ederek.

Boran dudaklarını birbirine bastırmış gülmemek için kendini zor tutarken Kıraç,

" Yetenek desen var." diyerek gülmeye başladı.

" Son durum ne? " Dedim.

" Ortalık çok gergin. Kız Haydar'a rest çekip uyarmış. Hatta tehdit etmiş. Malları vereceğime kendi gemilerimi havaya uçururum. Demiş. "

" Baksen.
Demek bir de tehdit etmiş ha."

Gözlerimi Kıraç'a çevirdim.

" Yürek yemiş." dedi bana bakarken.

" Tabi Haydar iyice kudurmuş. Abi ortalık kibrit çaksan yangın çıkacak gibi."

" Ben uyarmıştım.
Madem beni dinlemedi bırakalım yaşayarak öğrensin. Sonunda kendiside kabul edecek yanlış çöplükte ötmeye kalktığını. Ve pes edecek."

Kıraç girdi araya.

" Haydar takıntılıdır. Taktığına takar. Bugünkü toplantıda bu konuyu açacaktır. Masadakilere Kara'yı anlatacak ve de Kara'dan uzak durmalarını söyleyecek."

" İzleyip görelim bakalım neler olacak."

Kapı tıkladı. Gelen sekreterimdi.

" Efendim herkes geldi. Girmek için izninizi bekliyorlar."

" Gelsinler.
Boran sen çık. Takibe ve araştırmaya devam edin."

" Emredersin abi. "

Dışarda bekleyen herkes girip masadaki yerlerini alınca toplantı da başladı. Konular açıldıkça konuşma uzadıkça uzadı. Sonunda Haydar aldı sözü.

Tahmin ettiğimiz gibi Kara denen kızı anlattı. Masadakilerin hepside yeni öğreniyordu konuyu. Kimisi alayla kimisi şaşırarak tepki verirken Haydar'ın gözleri beni buldu.

" Kurtoğlu. Senin bu konu hakkında bilgin olduğunu düşünüyorum. Malûm senden habersiz yaprak kıpırdamaz bu âlemde. "

Kaşlarım çatık yüzüne baktım.

" Evet var."

" Bu konuda bizede bilgi geçmen gerekmez miydi,? "

" Haydaarr!
Haddini aşma!

Karı gibi dedikodumu yapacağım lan!
Beni bilmez misin? Herşeyi bilirim ama herşeyi konuşmam.

Sizin işleriniz size benim işlerim bana. Hakemlik diye gelirsin bakarız. Ama kendi işine beni karıştırma.

Yoluma çıkmayanla yol kavgası yapmam ben. Ha bir hata yapıp yoluma çıkanıda affetmem. Bunu herkes bilir sen mi bilmiyorsun? "

Yüzü asıldı Haydar'ın.
Başını önüne eğdi. Ama zoraki olduğu çok belliydi. Biraz daha dik kalsa kopacağını biliyordu.

" Toplantı bitti!! "

Herkes ayaklanıp çıkmaya başladı. Kapıdan ilk çıkan kişiyle içeriye yine sekreterim girdi.

" Efendim. Sizinle görüşmek isteyen biri var."

" Kimmiş? Ne istiyormuş? "

" Kara de. Kurtoğlu bilir dedi. "

" Kara mı? "

Gözlerim anında Haydar'ı buldu.
Artık konunun içindesin bakışı atıyordu oturduğu yerden. Fazla beklemeden,

" Gelsin." Dedim.

Kapıda göründü Kara ve Sadık dediği adamı. Önce bana ve Kıraç'a sonra Haydar ve adamına baktı.

Emniyet açısından bu kata gelen herkesin silahı alınırdı. Şuan ikisininde silahı alınmamış olsaydı kesin birbirlerini vururlardı eminim. O kadar öfkeli bakıyorlardı.

Kendinden emin adımlarla yürüyerek masamın önüne kadar geldi.

" İyi günler beyler. "

Yukardan aşağıya süzdükten sonra elimle boş koltuklardan birini işaret ettim. Ardından Haydar'a bir bakış attım.

" Neden buradasın diye sormayacağım. "

" Nedenini biliyor olmalısınız zaten.

Duydum ki anlaşmazlıklarda savaş çıkmadan önce hakem olarak Pusat Kurtoğlu'na geliniyormuş. Biz de kurallara uyalım dedik. "

Gözlerini karşındaki koltukta oturan adama çevirdi.

" İstedim ki ben bu herifi öldürmeden önce siz bir yol bulun.

Altına alamadığı kızın altında kaldı öldü diyip de ölüsünün arkasından gülmesinler. "

Kaşlarım havada, duyduğuma inanamadığım okkalı cümlelerle yerinden fırladı Haydar. Yumruğu masaya geçirirken öne doğru eğilip bağırdı.

" Sen kim olduğunu sanıyorsun lan!!"

O anda Kıraç fırladı ayağa.

" Haydar!
Otur yerine! Kimin mekanında bağırıyorsun lan sen! "

Dişlerini sıkarak tekrar oturdu yerine. Haydar ne kadar sinirli bakıyorsa kız da o kadar sakin bakıyordu şuan.

" Ne istiyorsunuz söyleyin?"

Dedim. Buraya gelinmiş ve hakemliğim istenmişti. Bende düzenin bozulmaması için hakemlik yapacaktım mecburen.

" Kandemirlerle bütün anlaşmaların feshini."

" Yapılan anlaşmalara uyulmasını."

Elimi alnıma bastırdım. İki tarafta uçları istiyordu.

" Gidip evde örgü ör sen.
Elinin hamuruyla erkek işine karışma. Bu alemin içine ben geldim diyerek giremezsin çocuk."

" Çok görmüş çok geçirmiş Haydar bey. Bu âlemde nasıl kalınır peki. "

Hepimiz kıza baktık. Dalga geçtiği barizdi.

Haydar'ın gözleri beni buldu.

" Ya saygı, ya korku! "

" Bu sözünde haklı.
Yanlış çöplükte ötüyorsan kendini saydırman gerekiyor."

Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.

" Şuan ki meselenizi ben çözerim ama sonrakinde birbirinizi vurursunuz. "

" O hâlde." dedi kız gözlerini Haydar'a dikerek.

" Beni sayacak Haydar.
Beni sayacak ve kafalarını bulandırdığı herkesin de saymasını sağlayacak.
Bende anlaşmaların en ufak sorun olmadan yerine gelmesi sağlayacağım."

" Seni saymak mı?
Senin neyine saygı gösterip neyinden korkacağım lan ben? "

" Benimle anlaşmaya bak Haydar."

Dedikten sonra gözlerini gözlerime dikti. Onu tehdit ederken neden bana baktığına anlam veremedim.

" Yoksa öldürmeye yanındaki adamından başlarım. "

Kıraç'ın gözlerini gördüm. Neden izin veriyorsun şeklinde bakıyordu. Evet.. Mekanımda tartışma ve tehditlere kesinlikle müsade etmezdim ama bu atışmanın sonunu da merak ediyordum. Daha doğrusu bu Karakızın ne yapacağını.

" Aslında sendende başlayabilirim ama benden uzaklaştırdığın adamlarla bizzat kendin konuşacaksın Haydar. "

" Tükürdüğümü yalamak da, bacak kadar bir kızdan kormak da adetim değil. "

" Korkacaksın Haydar.
Neden biliyor musun. Sandığın kadar...
Sandığınız kadar güçsüz bir kız değilim..."

Gözleri sırayla üzerimizde gezdikten sonra adamı Sadık'ta durdu. Adamının kaşları çatıldı aniden. Başını belli belirsiz iki yana salladı.

Ne oluyor. Diye düşünürken sessiz dudaklarında yapma kelimesini okudum. Neyi yapmasını istemiyordu.

" Parmağımı bile kıpırdatmadan seni öldürebilecek güce sahibim. "

Diyen kıza çevirdim gözlerimi. Aynı cümleyi daha öncede bana kullanmıştı. Bir işler dönüyordu. Geriye yaslandı.

" Adamınla vedalaş."

Dediği anda Haydar'ın arkasındaki adamın boğuk sesini duyduğumuzda o yöne baktık. Adamın elleri kendi boğazındaki kıravatta yüzü kırmızı ile mor arası geriye sendeledi.

Nefes alamadığı her halinden belliydi. Ne oluyordu, nasıl oluyordu anlamadık. Haydar ayaklanıp adamının yanına geldiğinde yardım etmek istedi ama olmadı. Ayağa fırladık. Adam arkasındaki duvarın dibine düştü kaldı.

Kıza çevirdim gözlerimi. Burnunda bir damla kan, gözleri yerdeki adamın başında durmuş kıza bakan Haydar'ın gözlerinde birbirilerine bakıyorlardı.

" Ya saygı duy ya kork.
Sen seç Haydar. "

*****************************

Evet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın 🤗🌺

 

Loading...
0%