Yeni Üyelik
33.
Bölüm

🔥S.V.K 26 Kanlı gece -2

@azamet_29_2

Hatalarım varsa affola canlarım ♥️

Bu bölümde+18 şiddet ve kan var.
Rahatsız olacaklar sonraki bölümden devam edebilirler.

" Sikerim lan sizi de, ailenizi de, sülalenizi de. Elinin altındaki adamlara sözün geçmiyorsa çekil lan kenara. Evine git karının eteğinin altında yat."

Son bir yumruk daha attı. Adam yere yığılırken nefes nefese ve öfkeyle devam etti. Bedel ödeyeceksiniz Ivan.
Sorumsuzluğunun bedeli olarak buradaki mekanları bana devredeceksin. Yoksa bir gecede yedi sülaleni kazırım Rusya'dan. "

Adam ağzı burnu kan içinde başını salladı.

" Tamam Kurtoğlu. Tamam! Kabul! Dediğin gibi olsun! "

Derman adamlarına bakıp çıkıyoruz işareti yaptı. Herkes çıkarken bir anda geri döndü. Geçmemişti hırsı. Belindeki silahı çıkarıp yerde oturan Ivan'a çevirdi. Hiç acımadan bastı tetiğe. Adam topuğuna gelen kurşunla acıyla bağırırken devam etti Derman.

" Sözünü tutmazsan bir sonraki kurşun suratının ortasına. "

Silahını odadaki diğerlerinin üzerine doğru çevirerek gezdirirken adamlar korkuyla geriledi.

" Sözüm hepinize.! " Diye hırladı Derman.

" Bundan sonra en ufak hatayı affetmem! "

Aynı anda az önce Nikolay'ın kaçtığı gizli geçitin arkasından sesler geldi. Bütün gözler sese ve duvara yöneldiğinde içerden bir haykırış koptu acı dolu.

HAYIR! HAYIR!

Diye bağıran Nikolay'ın sesiyle Derman silahını beline takıp ellerini ceplerine soktu. Bu bağırışın sebebini anında anlamıştı.

Kapı arkasında yeniden duyuldu aynı bağırış.

Sen ölmüştün! Nasıl? Aaahhh!
Aaah! Yapma!
Yalvarırım yapma! Aaahh!
Bağışlaaaahhh!!!
Aaahhh!

Nikolay'ın kesilmeyen acı dolu haykırışlarını duyan herkesi bir korku sarmış kapının arkasında neler olduğunu bilmeden Nikolay'ın sesini ve acısını dinliyorlardı sadece. Ve bu bilinmezlik daha ürkütücüydü.

Derman cebinden çıkardığı paketten bir dal sigara çıkarıp dudaklarına bıraktı. Diğer cebinden çıkardığı çakmakla yakıp derin bir nefes çekerken bir anda kesildi ses. Ivan ve yanındaki herkes korkuyla birbirine bakarken duvardaki geçit kapı yavaşça açıldı. Ardından Nikolay'ın kanlar içindeki bedeni dışarıya savruldu.

Derman'ın yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi sigara dumanını üflerken. Yanında ki Sefa da en az Derman kadar keyif alıyordu şuan ki durumdan. Ivan ve aile üyeleri ise hayretler içinde yerdeki adama bakarken karanlığın içinde parlayan kanlı bir kılıç, ardından üzerinde Nikolay'ın sıçramış kanı olan gömleği ve yüzüyle Pusat göründüğünde odadaki herkesin gözleri daha büyük bir korkuyla irileşti.

Yerdeki Ivan topuğundan yediği kurşunu bile unutmuş hayalet mi değil mi anlayamadığı Pusat'la geriye doğru sürünürken diğerleri arkalarındaki duvara sindiler. Ha-hayalet. Dedi biri kekeleyerek.

Derin ve hızlı nefesler eşliğinde iki adımda içeriye girdi Pusat.

Sol elinin tersiyle yüzüne sıçramış olan kanı silerken korkunç şekilde bakıyordu.

*****

DAKİKALAR ÖNCE

Pusat oturduğu kasanın üzerinde bacak bacak üstüne atmış, dirseği dizine dayalı elindeki büyük kılıcı sekiz eğrisi şeklinde sallayarak karşısındaki kapıya bakıyordu.

Anahtarsız, kilitsiz, kolsuz bir kapı. Tek taraftan yani içerden açılan bir kapı.

Elindeki kılıcı ustalıkla evirip çevirmeye devam ederken aklında babasının söyledikleri vardı.

Babası Nikolay'ın kendisini gördüğünde bir şekilde oradan kaçağını tahmin etmiş kaçmak için nereden gireceğini bilmesede nereden çıkacağını söylemişti. Öncesinde araştırmış ve mekanın içinde gizli bir kaçış koridoru olduğunu öğrenmişti çünkü. Karşısındaki kapıdan...

Bu yüzden Pusat'a sen yandaki restorantın sebze deposunda kaçış kapısının önünde bekle demişti.

Pusat'ta babasının planına uyarak istediği şeyi yapmış dakikalardır burada bekliyordu.

Yanındaki adamı,

" Abi neden burada bekliyoruz? "

Sorusuna rağmen sessiz ve sabırla beklemeye devam ederken bir anda hareket etti kapı. Hızla dışarı fırlayan adamla ayağa kalktı Pusat. Elindeki kılıç bir anda karşısındaki adamın gırtlağına dayandığında korkusu yüzünden taş kesilen Nikolay olduğu yerde kalakaldı. Gözleri yavaşça yana doğru kaydığında inanamadı. Pusat'ı burada görmeyi beklemiyordu çünkü. Pusat Kurtoğlu tam karşısında, adıyla aynı olan çelik parça gırtlağına dayalıydı.

Pusat elindeki çeliği dahada dayadı adamın gırtlağına. Baskısıyla geriye doğru sürdü. Nikolay adım adım gerilerken çıktığı kapıdan içeriye, aynı zamanda ölüme doğru yürüyordu. Arkasındaki adamlarına bakmadan konuştu Pusat.

" Araçlara dönün. Arka kapıya gelin!"

" Emredersin abi!

Adamlar hızla uzaklaşırken önden Nikolay arkadan Pusat girdi karanlık koridora. Ardından mezarlık kapısı edasıyla kapandı kapı ağır, ağır... O anda başladı Pusat elindeki çelikle Nikolay'ın üzerinden geçmeye.

Ne bağırışlarını duydu. Ne de yalvarışlarını. Acımadı.

Her darbede üzerlerine yağan kurşunların intikamını, sevdiği kızın yanan canının, akan her damla kanının intikamını alıyordu sanki. Nikolay koridorun başına kadar bedenine atılan sayısız kesiğin acısıyla bağırarak düşe kalka gerileyerek geldi.

Sonunda sırtı duvara dayandığında can havliyle çekti kapıyı açacak kolu. Ölmeden çıkmak istiyordu oradan ama çok geçti. Pusat'ın elindeki pusat tam sırtını hedef aldı. Keskin acıyı ciğerinde hissetti Nikolay. O acıyla kesildi nefesi saniyelik. Gözleri büyüdü duyduğu acıyla. Sonunda Pusat'ın elleriyle savruldu açılan geçitten dışarıya. Odadaki insanların önünde kendini yerde bulurken son anlarını yaşadığının farkındaydı. Yaptığı şeyin cezası çok ağır ve ibretlik olmuştu.

Elindeki çelikle çıktı geçitten Pusat. Öfke ve ölüm kokan bakışlarla baktı odadakilere. Şuan her birine aynı şeyi yapmak istiyordu.

Elindeki kılıçın ucu yere düştü. Bir yandan yürürken bir yandan yerde sürüklenen kılıç'ın metalik sesi ölüm çığırtkanlığı yapıyordu. Karşısındaki Ivan'a doğru ilerlerken odanın içinde gezdi gözleri. Aradığını bulamayan Pusat hırladı.

" Bülent Kandemir nerede? "

Odadaki herkes bilmez şekilde salladı başını. Ivan'ın üzerine yürürken,

" Pusat.." Dedi babası. O anda farketti kaybettiğini ve geldi kendine. Anında durdu. Babasının önüne geçmezdi. Asla! Gözleri Ivan ve yanındakilerde bedeni itaatkâr şekilde babasına doğru yürüdü.

" Bülent burada değil."

Dedi Derman ve ekledi.

" Bu geceyi hiç unutma Ivan! "

Sonra yine ekledi.

"Çıkalım. "

Önüne döndü Derman. Hızlı adımlarla yürürken oğlu Pusat arkasında geriye doğru bir bakış attı elindeki kılıcı karşısındaki adamlara doğru kaldırarak. Bu bir uyarıydı. Onun arkasında da adamları vardı.

" Bülent neden yoktu?!"

Dedi Pusat.

" Belki de götü yemedi." Dedi Sefa.

" Ülkeye giriş yaptı dedin Sefa."

Dedi Derman bir yandan aşağı indikleri merdivenleri çıktılar hızlı hızlı.

" Gelen bilgiler öyleydi abi. Buraya gelmeye cesaret edemedi belki de."

" Başka bir bok çeviriyor olabilirler."

Mekanın içindeyken duyulan siren sesleriyle,

" Bülent sonraya."

Dedi Derman ve arka kapıya yöneldiler. Adamları arka kapının önünde, minibüs ve diğer araçlar hazırda bekliyorlardı. Koşarak bindiler minibüse ve araçlara.

" Bas Haydar bas! "

Aynı anda hareket etti araçlar. Son hız uzaklaştılar bölgeden. Sefa'nın sesi duyuldu.

" Haydar hemen limandaki depoya çek. "

Derman'a döndü.

" Abi araçları depoda değiştirip sınırdan kuzeye oradanda havalimanına geçeceğiz."

" Tamam." Derken Derman'ın gözleri Pusat'ın üzerindeydi.

Pusat elindeki kılıcı en arkaya atıp üzerindeki gömleği çıkarırken bu sırada Boran'ın telefonu çalmaya başladı. Gözler Boran'a çevrilirken telefonu çıkarıp açarak hoparlöre verdi sesi..

" Söyle."

" Abi geri dönün yol üstünde çevirme var."

Baba oğul saniyelik birbirine sonra Boran'a baktılar. Derman,

"Haydar yavaşla." Dedi.

Sonrada telefonunu çıkarıp bir arama yaptı. Anında açıldı telefon.

" Emret abi."

" Tahir nerdesin?
Yanında kim var? "

" Tam arkanızdayız abi.
Yanımda Fuat ve Apo var."

" Öne geçin. Polis çevirmesi var.
Çevirmeyi yarıp ortalığı karıştırın."

" Tamam abi sen merak etme."

Tam kapatacakken Tahir! Dedi Derman yeniden.

" Emret abi! "

" Polise sıkmak yok!"

" Tamam abi! "

Derman telefonu kapattığında hemen yanında beliren jeepin camları açıldı. Son ses yabancı müzik sesi caddeyi inletirken bir korna çalıp hızla ilerleyerek minibüsün önüne geçti araç. Tahir işini biliyordu. Ardından iyice hızlanarak kalabalık trafikte makas atarak ilerlemeye başladı.

" Haydar diğer güzergaha geç." Dedi Sefa.

" Yol biraz uzayacak ama rahat gideriz. "

Az sonra çevirme noktasının yanından geçtiler. Geçerken de gözleri iki polis aracını birbirine geçirmiş şekilde çarpmış Tahir'in aracına ve polisle arbede eden adamlarına baktılar.

Gülümsedi Sefa. Çakaaall! İşini iyi yapıyor.

Haydar hızını iyice arttırarak limanın yolunu tutarken diğer araçlarda peşlerindeydi. Kısa sürede geldiler depoya.

Hızla indiler araçlardan. Diğer araçlara geçerken bir anda deponun büyük kapısı hızla kapandı.

Depodaki herkes kapıya dönerken arka giriş kapandı bu kez büyük bir gürültüyle.

" Ne oluyor lan!" Diyen Derman'a cevap oğlundan geldi.

" Tuzak." Derken Sefa'ya baktı Pusat.

Adamlar büyük kapıya koştu. Dört kişi açmak için uğraşsada olmadı.

" Dışardan kilitli abi. "

" Kurtoğlu!"

Dışardan duyulan yüksek sesle baba oğul birbirine baktı yine. Bülent Kandemir'in sesiydi gelen.

" Sizi nasıl yakaladım ama. Tavşan gibi tuzağıma düştünüz. "

" Buraya geleceğimizi nasıl biliyor lan!"

Diyen Sefa yanındaki Haydar'ın yakasına yapışırken silahını adamın kafasına dayadı.

" Yemin ederim bilmiyorum abi. Ben... Ben kimseye birşey söylemedim."

" Kim lan o zaman? Kim? "

" Kurtoğlu! "

Diye bağırdı Bülent.

" Bu gece buradan çıkış yok size. Hepiniz köpek gibi gebereceksiniz!"

" Ben buradan çıkıncada bu kadar cesur olacak mısın Piç Bülent.!"

Diye bağıran Pusat etrafına bakındı. İki kapıdan başka ne kapı ne pencere vardı depoda. Kahkaha ile güldü dışardaki adam.

" Sana oradan çıkabileceğini kim söyledi yavru kurt. "

Derken bir yandan adamlarına verdiği işaretle benzin bidonları girişin önüne ve kapısına sonra duvarlarına dökülmeye başlandı. Aynı şey arka çıkışa da yapılıyordu. Az sonra deponun içinde benzin kokusu yayılmaya başladı.

" Bizi diri diri yakmak istiyor! "

Dedi Haydar. Aynı anda,

" Yakın!" Emri duyuldu dışardan. Bir anda kapıların altlarından alevler ve dumanlar görülmeye ve yayılmaya başladı. Alevler hızla tırmanmaya başladı deponun duvarlarına.

" Sikerim böyle işi! "

Dedi Derman.

" Binin arabalara, çıkıyoruz buradan.
Pusat öndeki araca sen geç! İndir şu kapıyı!"

Pusat yüzünde pis bir gülümseme ile bakıp koşarak büyük dört çekere geçerek oturdu. Motoru çalıştırırken, Derman ve Sefa da yandaki araca bindiler hemen. Diğerleri de araçlara binince Pusat geri vitese taktı aracı. Hızla geri geri geldi önce.. Ardından ileri vitese takıp gazı sonuna kadar kökledi. Arka lastikler yanarken kalktı araç. Ön kapıya doğru son hız hareket ederken bütün gücüyle girdi alevler arasındaki kapıya.

Demir kapı dışarıya doğru esnerken alevleri izleyen Bülent'in yüzü gülüyordu. Tekrar geri vitese alıp geriledi Pusat. Ardından ileri vitese takıp bütün hızıyla tekrar çarptı daha büyük alevlerin kapladığı kapıya. Kapı biraz daha esnerken Pusat iyice bastı gaz pedalına. Lastikleri patinaj yapan büyük araç alevler arasında kalırken Pusat dahada kökledi gazı. Güce dayanamayan kapı nihayet yerinden sökülüp dışarıya düştüğünde üzerinden geçti araç.. Pusat'tan sonra arkasındaki araçlar hızla çıkarken bir anda üzerlerine kurşun yağmaya başlayınca kendini yana atıp silahını çekip ön cama kaldırdı. Arka arkaya bastı tetiğe. Bir kaç el ateş ettikten sonra kapıyı açıp araçtan inerek arkasına geçti. Aynı anda Derman ve adamları da Pusat gibi araçlardan inip arka taraflara geçtiler. Aksi hâlde kurşunların hedefi olmaktan kurtulamayacaklardı.

" Lânet olsun size! "

Diye bağıran Bülent arkasına saklandığı aracın üzerinden otomatik silahla ateş ediyordu. Adamları da aynı şekilde karşılarındaki adamları hedef almışlar arka arkaya sıkıyorlardı. Derman,

" Gebertin şunları!"

Diye bağırırken Pusat bağırdı.

" Bülent benim! "

İki tarafta karşılıklı ateşe devam etti. Derman bir yandan ateş ederken bir yandan hırlayarak konuştu.

" Siktiğimin piçi. Bizi burada bekliyormuş. "

" Abi biraz daha oyalanırsak polis tepemizde bitecek! "

Bir yandan ateş ederken bir yandan konuştu Sefa. Derman'ın tepesi attı sonunda. Önündeki aracın bagajını açıp içine uzandı. Büyük tam otomatik silahı çıkarıp oturarak yanına koydu. Ardından bir sigara çıkararak dudaklarına bırakıp yaktı. Derin bir nefes çekerken Pusat'la göz göze geldiler. Ne yapacağını anlamıştı herkes.

Derman sigarasını dudağına bırakıp silahı sol koluna bıraktı. Parmaklarını göstererek saymaya başladı.

Bir. İki. Üç.

Aynı anda herkes ayağa kalkıp Bülent ve adamlarına sıkmaya başlarken Derman elindeki büyük silahın tetiğindeki parmağını bir saniye bile çekmeden karşısındaki adamlara doğru çevirdi. Ne araç ne adam. Hiç birine bakmadan mermi yağdırmaya başladı. Şuan acımasızca basılıyordu tetiklere.

Sonunda daha fazla duramayan Bülent yavaş yavaş gerileyerek kaçmaya başlayınca Pusat peşine takıldı. Arkadan Derman'ın sesi duyuldu.

" Bu iş çok uzadı. İndirin şunları! "

Son cümle ile Bülent arkasına bakmadan kaçmaya başladığında Pusat hemen arkasında eşindeydi. Depoların arasından geçtiler. Bülent denize doğru gidiyordu. Amacı hız teknesine atlayıp açıktaki yata ulaşmak ve kaçmaktı. Boyundan büyük ise kalkışmış en azindan ölmeden kurtulmanın peşindeydi.

Bir yandan koşarken bir yandan arkasına dönüp ateş ederek kaçıyordu. Tekneye iyice yaklaşmış, tam atlatacakken son kurşunu Pusat sıktı. Bacağını sıyıran kurşunla tökezleyen Bülent'in üstüne atladı Pusat. İkisi birlikte tekneye düştüklerinde Bülent'i altına aldı, bir eliyle saçlarından asılırken arka arkaya yumruklamaya başladı.

" Kimsin lan sen?
Kimsin ki bana kafa tutuyorsun lan?
Sikerim lan senin kafanı da belanıda.
Sikerim! "

Bülent toparlanacak saniye bile bulamıyor, hiç acımadan öldüresiye vuruyordu Pusat. En son ellerini Bülent'in boğazına geçirdi. Acımadan sıkmaya başlarken adam debelenerek kurtulmaya çalışsa da nefessiz kalmış, yüzü morarmaya gözleri kararmaya başlamıştı. O an aklına Karaca geldi Pusat'ın..

Gelirken o orospu çocuğunu bana getireceksin. Nefesini ben kesecem o şerefsizin.

Demişti.

Sen iste yeter. O piçi getirip önüne atacağım. Demişti o da.

Durdu aniden. Dişlerini sıktı. Şuan onu öldürmek bütün intikamını almak istiyordu ama Karaca'ya sözü vardı. Söz vermişti. Ellerini çekip üzerinden kalkarken nefes nefeseydi.

Bülent can havliyle nefes almaya çalışırken arkadan önce firen sesi duyuldu sonra Haydar geldi.

" Abi!
Abi polis geliyor! "

Pusat yerdeki Bülent'i kaldırıp Haydar'a doğru savundu. İkisi birlikte yukarı çektiler adamı. Arabanın bagajı açtı Haydar. Direnen Bülent'i tek yumrukta bagaja yolladı Pusat. Geriye baktı. Yanan depodan yükselen alevler ve siyah duman gökyüzüne doğru çıkıyordu.

Haydar bagaj kapısını kapatır kapatmaz araca bindiler. Hareket eden araç hızla uzaklaşarak yola çıkan diğerlerinin peşine takılırken aynı anda şiddetli bir patlama sesi geldi. Depo içindeki araçların alev almasıyla bagajlarındaki patlayıcılar yüzünden önce arabalar sonra depo havaya uçmuştu. Şimdi geride hiç bir iz ve delil kalmamıştı artık.

*****

Arkalarındaki polislerin yüzünden şehrin en tenha bölgelerinden geçerek nihayet Kuzey Kıbrıs'a geçip havaalanına geldiklerinde hem huzursuz hem rahattı Derman ve Pusat.

Meseleyi sert yoldan çözmüşlerdi. Özel uçak havalanırken Güney Kıbrıs söylentilerle çalkalanıyordu. Ve bu gece olanları İstanbul'da, İzmir'de İtalya'da ve Rusya da duymayan kalmayacaktı. Hem saygınlıkları hem düşmanları artmıştı bir kez daha. Pusat ve Derman koltuklarında dinlenirken Bülent elleri arkasından ve bileklerinden bağlı olarak arkada yerde yatıyordu. Biraz olsun rahatladıktan sonra Baba oğul ikisi de sevdiği kadınla konuşmak için telefonlarına sarıldılar. Pusat sözünü tuttuğunu söylerken Derman Elmas'ın korkusunu geçirmişti.

*****

Saatler sonra İstanbul'a iniş yaptı siyah özel uçak. Önden Derman Kurtoğlu arkasından Pusat Kurtoğlu ve adamları indiler. Hızlı adımlarla araçlara yürüyerek bindiklerinde Bülent'te karga tulumba özel araçlardan birinin bagajına tepildi yine. Havalimanından çıkıp yol almaya başladı araçlar. Direksiyondaki Haydar,

" Abi eve mi? "

" Hayır önce otele gidelim."

Derken Pusat'la göz göze geldi.

" Seni bilmem ama ben karımın yanına bu kıyafetler ve kan kokusuyla gitmem."

Pusat bir babasına bir kendine baktı. Hakkı vardı. Karaca'nın yanına bu şekilde gidip nasıl sarılacaktı. Omuz silkip geriye yaslandı.

Araçlar Kurt otelin garajına girdi. Bir kaç adam araçların yanında kalırken Derman ve Pusat odalara çıktılar. Sıcak birer duş alıp temiz kıyafetlerle indiler garaja bir saat sonra. Yeniden araçlara binip evin yolunu tuttular.
Bir an önce bitsindi bu gün.

*****

Karaca Pusat'la olan konuşmasından sonra yerinde doğrulup yatağa otururken Cemre! Dedi.

Kapını dışındaki kız anında içeriye girdi.

" Kıyafetlerim."

" Getirdim.
Sen dinlenirken dolaba bıraktım."

Bacaklarını yataktan aşağı indirirken Cemre yanına geldi.

" Kalkıyor musun?
Kalkacak kadar iyi..."

" İyiyim." Dedi kız kaşları çatılırken.

" Kurtlar inine dönüyor. Gelirken hediyemi de getiriyor Pusat Kurtoğlu."

Ayakta durup derin bir nefes çekti.

" Hediye mi?
Ne hediyesi?"

Karaca'nın gözleri kızı buldu.

" Nikâh hediyesi."

Saniyelik kaldı Cemre. Anlamaz şekilde bakıyordu.

" Nikâh...
Hediyesi? Mi? "

" Bülent piçini öldürmeden bana getir demiştim."

" O da öyle mi yapmış?
Hayret! "

Dedi Cemre kollarını göğsünde birleştirip.

" Şaşırdım doğrusu. Buradan giderken gördüğüm yüzler ancak market poşeti içinde lime lime gelir şeklindeydi."

Dolaba yürüdü Karaca.
Hemen yanında geldi Cemre.

" Kendini zorlama.
Yardım edeyim."

Dolaptan alınan kıyafetleri giyerken aklı Bülent'te yapacağı şeyi düşünüyordu. En az babası kadar büyük bir darbe atmıştı kıza.

Gittiği yerde Pusat'la yeni bir yola girmiş daha farklı bir hayata geçmenin hesabını yaparken Bülent ve Nikolay'ın kurduğu tuzak yüzünden yaralanmış, ameliyat olmuş ve hastanede kalmak zorunda kalmıştı.

" Sadık nerede? "

" Dışarda."

" Şirkette durum ne?

" Sadık telefonla takip ediyor.
Malûm burayı bırakmayız."

Karaca Cemre'nin de yardımı ile üzerine siyah bir gömlek ve siyah kumaş pantolonunu giydikten sonra deri kısa topuklularını giydi. Saçlarını Cemre tarayıp arkasına aldı. Karaca derin bir nefes daha çekip bıraktıktan sonra,

" Hadi inelim."

Derken kolundan tuttu Cemre. Karaca aniden hissettiği elle koluna bakınca tedirgin şekilde elini çekti kız.

" Bülent'e ne yapacağını biliyorum. Ama bunu başka o güçle yapma."

Cemre'ye baktı bir çift alaycı ve ölümcül koyu mavi. Pis bir gülümseme ile yana devrildi başı kızın.

" O zaman eğlenceli olmaz..."

Cemre'ye doğru çevirdi bedenini bir adım yaklaşıp önünde durdu.

" Son nefesini vermeden önce korkudan çatlayacak gibi atan kalbinin sesini kulaklarımla duyacağım. Göz bebeklerinin korkuyla nasıl büyüdüğünü gözlerimle göreceğim. Patlayan beyin damarlarındaki kanın burnundan nasıl aktığını zevkle izleyeceğim.

Bu akşam onu gören hiç kimse nasıl öldüğünü aklından çıkaramayacak."

Arkasını döndü yeniden. Ağır adımlarla yürüyerek kapıyı açıp odadan çıktığında karşısında Elmas'ı görünce durdu.

" Seni görmeye geliyordum."

Dedi Elmas gözleri kızın üzerinde gezerken.

" Bende aşağıya iniyordum. Gelenleri karşılamak için. "

Elmas eliyle önden yürü işareti yapsada hareket etmedi Karaca. Başını önüne indirerek aynı hareketi yaptı.

" Siz buyrun."

Elmas hareket edince Karaca da arkasında yürümeye başladı. Merdivenlere gelirken,

" Seni duydum. Sesin dışarıya kadar geliyordu. Söylediklerini de duydum."

Dedi Elmas. Durdu ve gerisindeki kıza baktı.

" Sizi rahatsız edecekse içerde kalın lütfen."

Gözleri kararlı bakıyordu. Elmas önüne dönerek basamaklara yöneldi.

Rahatsız olmak.

Dedi içinden. Derman'ın yanında geçen onca zamandan sonra mı?

Ağır adımlarla aşağıya inerken kapıdan Kıraç girdi.

" Geldiler."

Dedi sadece. Kapıya doğru yürüdü Elmas. Dışarı çıkıp gelen araçlara ve arabadan inen iki adama baktı. Biri sevdiği aşık olduğu adam. Diğeri canından can oğlu. Derman ve Pusat sözlerini tutmuş sağ sağlim dönmüşlerdi.

Derman kendinden emin adımlarla gelip sevdiği kadını kollarının arasına çekip alnından öptü. Elmas kollarını adamın kollarının altından geçirip sıkıca sarıldı göğsüne yaslanırken.

Arkadan Karaca çıktı evden. Derman'a doğru bakarak,

" Hoşgeldiniz."

Diyip karşısındaki Pusat'a çevirdi gözlerini.

Pusat indiği arabanın arkasına geçip bagajı açarken kız adım adım bahçeye yürüdü. Hem Karaca'nın hem Pusat'ın hem Derman'ın adamları olanları izliyordu.

Pusat bagajdaki adamı zorla çıkardı. Kulağına fısıldadı.

" En acı şekilde ölmeye hazır mısın piç? "

Adamı arka kollarından tutarak ite kaka kıza doğru getirip önüne doğru savurdu. Bülent kendini kızın bir kaç adım önünde yerde bulurken kendi kendine gülmeye başladı. Bahçedeki herkes adamı ve kadını izliyordu.

Dizlerinin üzerine kalktı adam. Ardından da ayağa. Kurşun sıyıran bacağı yüzünden diğer bacağı üzerinde başını kaldırıp kıza bakarken dudağının kenarındaki kanı koluna silip kollarını iki yana açarak konuştu.

" Beni en acı şekilde öldürecek kişi sen misin küçük kardeş?
Ne yapacaksın? Çığlıkla işkence mi edeceksin? "

Karaca gözlerini Pusat'a çevirdiğinde adam ellerini iki yana açıp ardından ceplerine soktu.

Sahne senin diyordu.

Karaca bu kez arkasında kalan Derman Kurtoğlu ve Elmas'a baktı. Elmas'a rahatsız olursanız içerde kalın demişti. Elmas gözleri kızda kıpırdamadı. Çok şey görmüş çok şey yaşamıştı Derman ile birlikte.

Tekrar önündeki Bülent'e çevirdi gözlerini kız.

" Buradaki çığlık atacak tek kişi sensin. Tabi sesin çıkarsa. Gözlerini Bülent'in gözlerine dikti. Hiç kırpmadan kıpırdamadan adama bakıyordu. Bülent'in yüzündeki alaycı ifade birden değişmeye başladı. Bedeninde hissettiği garip duygu hayra alamet değildi. Ayakları yerden kesilirken boğazında görünmez bir el hissetti sıkmaya başlayan.

Derman ve Elmas başta olmak üzere bahçedeki herkes Bülent'in yerden havalanan bedenini izliyordu hayretler içinde. Bir sihir bir ilizyondu sanki.

+18 şiddet ve kan.
Rahatsız olacaklar sonraki bölümden devam edebilir.

Karaca iki adımda tam karşısında havada debelenen adamın önünde durdu.

Bülent elleri kendi boğazında hissettiği ama göremediği ellerden kurtulmaya çalışırken Karaca deli bir bakışla yana devirdi başını.

Bülent'in sol kolu iradesinin dışında havaya kalktı. Şuan kızın kontrolünde ki bir kukla gibiydi. Adamın kolu bir anda ters yöne döndüğünde kırılan kemik sesi duyulurken yüksek sesle feryat etti.

Ardından diğer kolu havaya kalktı. Aynı şekilde ters yöne dönerken bir feryat daha duyuldu.

Pusat izlediği manzaradan gayet memnun adamları şaşkındı. Hiç biri böyle birşeyi daha önce ne görmüş ne izlememişti.

" Nasıl? "

Dedi Karaca.

" Sende eğleniyor musun?

Bu dünyada bana düşman olana yaşama hakkı tanımam. "

Gözleri adamın bacaklarına kaydı. Bir bir kırıldı ters yöne bükülen dizleriyle kemikleri. Bir haykırış daha koptu dudaklarından. Ardından bir anda kesildi nefesi. Boynundaki ve kafasındaki bütün damarları kabardı. Sıkılan boğazıyla. Yüzü daha da morarırken bir anda kan boşaldı burnundan ve ağzından.

Gözleri kocaman açılırken kan kırmızıya döndü akı karası.
Kafasının içindeki basınç yüzünden bu kez kulaklarından çıkmaya başladı kan. Dayanılmaz olan acısı yüzünden sessiz bağırışlar koparken.

" Hiç kimse değer verdiğime zarar veremez."

Dedi sadece Bülent'in duyacağı şekilde. Sonunda kafası bir anda ters yöne çevrildi. Kırılan boynu ile olduğu yere düştü Bülent'in kırık bir kuklaya dönüşen bedeni.

*******************************

Evet canlarım.
Bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

Loading...
0%