Yeni Üyelik
9.
Bölüm

🔥S.V.K 5 Bu ilk ve sondu

@azamet_29_2

 

" Bir dakika."

 

Dedi Karaca. Ardından masanın diğer tarafından geçerek Haşim'in yanına doğru ilerlerken,

 

" Benden bir alacağın var. "

 

Dediği anda Haşim'in suratına öyle bir yumruk attı ki koca göbekli Haşim bir anda kendini yerde buldu.

 

" Bu bana güzelim dediğin için."

 

Daha söylediği şeyi sindiremeden bir de tekme geçirdi kasığına.

 

" Bu da sikik teklifin için."

*****

 

" Teklif mi?
Ne teklifi? "

 

Pusat'ın öfkeli bakışları yerdeki adamla kız arasında gidip geldi. Herşeyi dinlemişti ama bu teklif konuşmasını duymamıştı. Kız,

 

" Önemsiz! "

 

Desede Pusat yakasını bırakmadı cümlenin. Yerden kalkmaya çalışan adamın yanına çöküp yakasından tutarak kendine çekti bir anda.

 

" Ne teklifi!? " Hırlamıştı resmen.

 

" Be-ben bir şey demedim Kurtoğlu."

 

" Haşiiim. "

 

" Be-ben bir şeyler içelim mi?
Dedim o kadar. Kötü bir.."

 

Demişti ki devamını getiremedi Haşim. Pusat'ın suratına attığı kafayla yeniden yerde buldu kendini. Kırılan burnumdan akan kanla kıvranırken ayağa kalkan Pusat Boran! diye bağırdı.

 

Anında yanında belirdi en iyi ikinci adamı.

 

" Emret abi."

 

Pusat yerde yatan adamın karnına bir de tekme geçirdikden sonra,

 

" Al bu bok çuvalını.
At dışarı. Hiç bir mekanıma bir daha girmeyecek."

 

Boran yerdeki adamı kaldırıp karga tulumba merdivenlere sürüklerken arkasında bekleyen kıza döndü. Saniyelik bir bakıştan sonra,

 

" Neden buradasın Karaca? " Dedi.

 

" Karaca değil Kara! "

 

Dedi kız keskin bir bakış atarak. Sonra sakince yerine geçip oturdu.

 

" Hem herkese açık bir yer değil mi? "

 

Kız Haşim'in yazdığı iki çeki eline alıp bakarken Sadık ortadaki paraları tekrar çantaya koyuyordu.

 

" Değil."

 

Dedi Pusat, az önceki soruya cevap olarak. Karşısındaki sandalyeye geçti sonra. Bacak bacak üstüne atarak kollarını göğsünde birleştirdi. Geriye yaslandı.

 

" Ne dediğimi anlamazlıktan gelme.
Neden mekanımdasın?
Hem de bugün. "

 

Kastettiği şey toplantı gecesi oluşuydu. Kızda bunu bildiğini belli ederek,

 

" Bugünün anlam ve önemine binaen geldim.
Toplantı için."

 

Dedi elindeki çekleri yırtarak.

 

" Sana davetiye gönderdiğimi hatırlamıyorum."

 

Pusat aradaki soğuk mesafeyi gayet net belli ediyordu. Buna rağmen kızın gözleri karşısındaki gözlerde durdu bir süre.

 

Değişik bir renkti Pusat'ın gözleri. Bir yudum mavi, bir yudum yeşil renge birazda gri damlatılmıştı sanki. Ne mavi ne yeşil ne gri. Hepsinin karışımı çekici bir ton.

 

Bir pusatın (kılıç) keskinliği ve bir kurdun avcı bakışları vardı bu adam da. Derman Kurtoğlu, oğlunun nasıl biri olacağını görerek vermişti sanki adını.

 

Bu gözleri ilk gördüğü sekiz sene önceki o günü hatırladı sonra. On sekizinci yaşını kutlamak için gittiği restorantta en köşedeki masada ailesi ile yemek yerken görmüştü onu ilk.
O vakitler daha önce de duymuştu Kurtoğlu adını.

 

Derman Kurtoğlu!

 

Yer altının kralı! İstanbul'da ve İzmir'de hatta İtalya'da bile sözü geçen tek adam.

 

Deniyordu onun için. Ama yakından hiç görmemişti. Yalan yok umursamazdıda. Taki Pusat Kurtoğlunu karşısında görene kadar.

 

Pusat Kurtoğlu... Genç yaşta bile babası kadar heybetli duruşu göz dolduruyordu.

 

Bir babasına, bir annesine bir de Pusat'a bakmıştı kız. Genlerini tamamen babasından aldığı gün gibi ortadaydı. Dahası babasının geniş gölgesinde ve işlerinin içinde yetişiyordu. Ogün takılmıştı Pusat'ın gözleri, yüzü endamı kızın aklına.

 

Hatta bunu fark eden Sadık kızı kolundan dürtmüş alaycı ve imalı bakışlarını kıza yollayarak babasının farketmemesi için önüne dön diye uyarmıştı.

&

 

Daldığı anılardan çıkıp kendi haline gülümsedi kız. Bir toy hâlini bir şuan ki hâlini kıyasladı. Nereden nereye? Dedi içinden. Derin bir nefes alıp konuya döndü.

 

" Davetiye beklemiyordum.
Gelmem gerektiğini düşündüm. Ve geldim."

 

" Sana gelmen gerektiğini düşündüren şey ne? "

 

" Kara." Dedi kız hiç çekinmeden.

 

" Kara'nın bu toplantıya katılması gerekiyordu."

 

Kararlıydı kız. Geçmiş geçmişte kalmıştı. Bundan sonra Karaca'nın değil Kara'nın dediği olacaktı. Bu mafya babası adamın yaşadığı ve yönettiği bu dünyaya o da girecekti. Eninde sonunda herkes Kara'yı tanıyacak ve kabul edeceklerdi. Ya korkacaklardı ya da saygı duyacaklardı. Yıllar önce babasına duyduğu öfke ile verdiği karardan dönmeyecekti. O geceki acizliği bir daha asla yaşamayacaktı.

&

 

Konudan sıkıldı. Önündeki kağıtları avucunda bir araya getirip karıştırırken karşısındaki adamın gözlerine baktı yeniden.

 

" Bir el de seninle oynayalım mı Kurtoğlu? Ne dersin?
Hatta heyecan olsun diye bahse girelim. Senin elin büyük gelirse toplantıya girmem. Çıkar giderim.
Ama benim elim büyük gelirse toplantıya seninle, yanında girerim."

 

Pusat duyduğu şeyden sonra başını yana devirip karşısındaki kara kaşlara, mavi gözlere beyaz tene dik ve kararlı duruşa baktı.

 

" Ben istemediğim sürece sen o toplantıya zaten gidemezsin Karaca."

 

Kıza inadına Kara değil Karaca diyordu. Ve hep Karaca diyecekti.

 

Kızın kaşları çatılırken Pusat düşünüyordu. Neden bu kadar inat ediyordu. Neyine güveniyordu. O gücüne mi etrafındaki adamlarına mı? Düşündü düşündü. Bulamadı. Ama taktir etmedende duramadı.

 

" Ne oldu Kurtoğlu.
Kaybedersem diye mi endişelisin? En kötü toplantıda ben de olurum. Başka bir şey yok ucunda."

 

İnceden inceden laf sokuyordu kız.
Pusat bir elini alnına dayadı, kendi kendine histerik bir şekilde gülümsedi.

 

" Tamam." Dedi. Küçük bir eğlencenin zararı olmazdı. Zaten az önce Haşim'e karşı yaptığı gibi hile yapacaktı biliyordu. Yine de göz yumdu. Aslında kızın çizgisini merak ediyordu. Bu kız nereye kadar gidebilirdi.

 

" Karıştır."

 

Karaca gözleri hâlâ adamın gözlerinde elindeki kağıtlara bakmadan hızlı hızlı karıştırmaya başladı desteyi. Engel olamıyordu o griye çalan rengin çekimine. Bu sırada Pusat'ın gözleri de kızın el hareketlerindeydi. Farkettiği teknik ile bir kez daha gülümsedi. Tanımıştı bu tekniği.

 

Joker...

 

Dedi içinden. Onun tekniği. Joker'i nasıl buldu bu kız onu düşündü. Merak etsede sormayı sonraya bıraktı.

 

Kız kendine gelerek gözlerini adamdan ayırıp elindeki desteyi adamın önüne koydu. Pusat desteyi kesip yana bırakınca alıp birleştirip bir bir dağıttı kağıtları. Ardından ikiside ellerindeki kağıtları yana doğru açıp baktılar. Kağıt alındı kağıt bırakıldı.

 

Pusat el işareti yaptı önden buyur tarzında. Kağıtları masaya açtı kız gülümseyerek. Büyüktü eli. Neredeyse en büyük. Pusat bir kıza bir kağıtlara baktı. Beklediği gibi hile yapmıştı. Yine de umursamadı. Elindeki kağıtları kapatıp ters şekilde masanın üzerine bıraktı.

 

" Sen kazandın. "

 

Dedi ayağa kalkarak. Arkasını döndü, çıkışa giden merdivenlere doğru yöneldi.

 

" Toplantı başlamak üzere.
Gidelim!"

 

Kız kendinden emin gülümsedi. Kaybetmesinin imkanı yoktu. Yıllar önce bu işlerden elini eteğini çekmiş bir adamdan aldığı dersle her yerde kazanabilirdi. Halinden memnun yerinden kalktı.

 

" Gidelim Sadık. "

 

Masanın yanından geçip Pusat'ın arkasında merdivenlere doğru yürürken hemen arkasındaki Sadık masanın üzerindeki kapalı kağıtları alıp merakla kendine çevirdiğinde bakakaldı.

 

Gözleri anında merdivenleri çıkmakta olan Pusat'a çevrildi. Göz göze geldiler. Pusat bir eli cebinde soğuk, Sadık anlamaz şekilde bakıştılar.

 

Pusat'ın kağıtları daha büyüktü. Kazanan Pusat'tı. Ama Karaca'ya sen kazandın demişti. Neden?

 

Kağıtları masaya atıp hızlı adımlarla Karaca'nın arkasından koşup yetişti. Aklı hâlâ karışıktı. Pusat Karaca'nın kazanmasına izin vererek ve toplantıya alarak ona destek mi veriyordu yoksa onunla oynuyormuydu.

 

Merdivenler bitip asansör görünümlü kapıdan geçtiler. Koridorda ilerlerken Kıraç geldi yanlarına. Bir yandan yürürken gözleri kızın ve Pusat'ın üzerinde gezindi.

 

Bu kız neden buradaydı ve Pusat neden müsade ediyordu. Dahası neden toplantı odasına kızla gidiyordu. Durdu ve kolundan tuttu adamı.

 

" Abi bir şey mi kaçırdım? "

 

" Önemli birşey değil."

 

Diyen Pusat tekrar hareket ederken Kıraç'ta dahil herkes peşinden girdi toplantı odasına. Ama Kıraç'ın aklı hâlâ neler oluyor düşüncesiyle karışıktı.

 

Kırmızı deri koltuklarla çevrili masanın olduğu odada dört adam ayakta bekliyordu.

 

Kapıdan giren Pusat ve Kıraç'ın arkasında bir de kadın görünce şaşırsalarda birşey diyemediler. Bu saatte bu odada Kurtoğlunun yanında bir kadın. Ne düşünmeleri gerekiyordu? Kimse kızı tanımıyordu. Bir kişi hariç. O tanımıştı.

 

Sadık dışarda beklerken Karaca Pusat ve Kıraç ile birlikte masaya geçip oturduğunda diğerleri de oturdu. Gözler bir Pusat'ta bir kızdaydı. Kıraç'ın bile. Herkes bir açıklama bekliyor ama Pusat'a saygısızlık yapmaktan çekiniyorlardı.

 

Bunun farkında olan Pusat öne doğru eğilip masa üzerinde birleştirdi ellerini. Kıza çevirdi gözlerini. Çenesini milim öne iterek konuş işareti yaptı. Öyleya merakları gidermek gerekiyordu. Dahası kendinden sonra bu karanlık dünyanın en büyükleri olan bu adamların bu kızın söyleyeceği şeylere ne tepki vereceklerini merak ediyordu.

 

" Ben Kara."

 

Bir anda buz gibi bir hava esti odada. Kara denen birinin adı üç yıldır mekanlarda ve gölgelerde, bazı faili meçhul işlerde duyulmuş ama kim olduğunu bilen hiç kimse yoktu.

 

Masadaki herkes inanamaz şekilde bakarken tam karşısındaki kişi sakindi. Fuat...

 

" Kara mı? "

 

Konuşan kişi adamların arasında yaşı en büyük ve babasınında birlikte çalıştığı Sencerdi.

 

" Kara." Dedi Pusat geriye yaslanarak.

 

" Sandalcının kızı. An itibariyle Sandalcıya ait herşeyin, ak da olsa kara da olsa sahibi ve kullanıcısı."

 

" Kaçakçı adamın kızı da mı kaçakçılık yapıyor yani." Dedi Tayfun.

 

Kız girdi araya.

 

" Sandalcının aranızdaki konumu neyse orada artık ben varım."

 

" Sandalcının hastanede olduğunu biliyorduk. Hatta ölümü bekliyor diye duyduk. Ama bir kızı olduğunu ve yerine geçeceğini bilmiyorduk."

 

" Öğrenmiş oldunuz."

 

Dedi kız geriye yaslanarak.

 

" Sen.."

 

Dedi ve sustu Sencer. Kızın aşırı rahat hareketlerini görünce gözlerini Pusat'a çevirdi. Pusat geriye yaslanıp bacak bacak üstüne atarak kollarını göğsünde birleştirdi.

 

" Sen ne? "
Birşey söylemek istiyorsan yüzüme bakarak açıkça söyle. Kurtoğlu'na bakma. "

 

Adam kızı duymazdan gelip yine Pusat'a hitaben konuştu.

 

" Kurtoğlu.
Doğruyu söyle. Bu kızın sesi gölgende oluşundan mı yüksek çıkıyor. Senin arkandan geldiğine şahit olmuşken senin onun arkasında olduğunu mu düşünmeliyiz? "

 

" Karaca'nın kaşları çatıldı. "

 

Bu ne demekti şimdi. Karaca'nın Pusat'ın arkasına saklandığını mı ima ediyordu.

 

Ama hata yapmak istemiyordu adam. Eğer kızın arkasında Kurtoğlu varsa söylediği her kelime Pusat'a söylenmiş olur bu da sıkıntı olurdu.

 

Pusat'ın gözleri bir tur attı masadaki adamların yüzünde. Sonra kıza döndü.

 

" Hayır. " dedi gözleri mavilerde.

 

" Bu sivri dilli kız gölgemde falan değil. Söylediği herşey kendi iradesiyle."

 

Bu cümlenin anlamı istediğin gibi konuşabilirsin demekti. Pusat kızı deniyor olacakları merak ediyordu. Bu kızın bu âlemin sandığından daha kötü olduğunu görmesi gerekiyordu. Kendi iyiliği için. Bu adamların keskin sözlerini duyduğunda ne olacağını merak ediyordu. Bir yandan da kızın ne cevap vereceğini.

 

Tabi bu adamları etkilemek için yine o gücü mü kullanır diye de düşünüyordu. Sencer kıza döndü.

 

" Yanlış yerde oyun oynuyorsun küçük kız. Burası acımasız çakalların, köpeklerin, kurtların..."

 

Bu kelimede saniyelik Pusat'a gidip geldi gözleri ve devam etti.

 

" Olduğu bir dünya. Sen ise bunların arasındaki küçük bir kuzusun. Senin gibi bir kuzunun bu âlemde yeri yok!
Sana abi tavsiyesi. Evine dön! Babanın şirket işlerini yürüt. Temiz kal temiz yaşa. Ama bu âleme girme küçük kız. Sana ben dahil kimse acımaz. Burası insanların güç için ayakta kalmak için birbirini kanda boğup çiğ çiğ yediği bir yer!
Ayaklar altında ezilir lime lime, parça parça olursun. Yok olur gidersin."

 

Pusat'ın daha önce de anlatmaya çalıştığı ama kızın anlamamakta ısrar ettiği şeyi Sencer fazlasıyla tekrar etmişti kıza. Şimdi gözler kızdaydı. Bir süre sessizce masadakileri inceleyen kız

 

" Yapabilen yapsın! " Dedi.

 

" Benim sen dahil kimseden korkum yok! O kadar iyiydiniz beni üç yıldır neden fark etmediniz."

 

Masadaki Tekin girdi söze. Soğuk bakışları kızda konuştu.

 

" Yanılıyorsun. Farkedildin. Sadece büyüklerin ayağına dolaşmadın!"

 

Tekin'in gözleri Pusat'a kaydı.

 

" Kurtoğlu'nu bilmem.
Babasından sonra en büyük o. Ama benim alanıma girmiş olsaydın seni ne pahasına olursa olsun bulur lime lime ederdim."

 

" Ben bir karar verirsem öleceğimi bilsem dönmem. Büyük olmayabilirim ama sandığınız kadar küçük değilim!
Dediğim gibi.
Yapabilen yapsın? "

 

Resmen meydan okuyordu kız.
Gözlerini devirdi Pusat. İnadından vazgeçecek gibi görünmüyordu. Korku ise uğramamış gibiydi. Yada çok iyi rol yapıyordu.

 

" Madem bu kadar güveniyorsun kendine..."

 

Buz gibi bakışları kıza döndü. Bu bakışlar gerçekten soğuktu.

 

" Görelim bakalım ne kadar dayanacaksın bu zifiri karanlığa."

 

Bu kraldan bir izin gibiydi.

 

" Ama şunu unutma. Burada bütün çakallar hemen arkada ve pusuda olurlar. Ayağının tökezlemesini bekler, düştüğün anda üzerine atlayıp seni parçalarlar.
Kurt hariç! "

 

Sözü masadakilere göz dağı idi.

 

" Ben! Düşmem!

 

Benim adım Pusat Kurtoğlu!

 

Pişman olacağım hiç bir şeyi yapmam! Yaptığım hiç bir şeyde de pişman olmam! Beni karşısına alacak adamın aklından zoru olmalıdır. "

 

Masadaki herkesin gözü Pusat'ta onu dinliyordu. Karaca dahil.

 

" Bu kadar yeter.
Zamanım az."

 

Dedi adam konu kapandı der şekilde.

 

" Bu gece size İstanbul'da büyük bir mekan açacağımı söylemek ve engel çıkaracak şeylerin önüme gelmemesi için uyarmaya çağırdım."

 

Adamlar zaten duydukları şeyi bir kez de Kurtoğlu'ndan dinlerken, akıllar hâlâ kızda ve sözlerindeydi.

 

" Siz çıkabilirsiniz."

 

Akılları iyice karışan üç adamla birlikte kız da ayağa kalktı. Tam çıkarken sen kal. Dedi adam. Böylece geriye Fuat ve Karaca kaldı.

 

" Bu işi bir an önce halletmek için hâli hazırda bir mekan var.
Fuat."

 

Dedi dakikalardır sessizlik içinde sadece izleyici olan adama bakarak.

 

" Belgeler.."

 

" Burada." Dedi adam gözleri kızda.

 

Karaca işi bir adım daha ileri taşımaya karar verdi o an. Az önceki konuşmalar olmasa sessizce gidebilirdi ama şu andan sonra yerinde kalmayıp ileri adım atacaktı. Tek kaşını havaya kaldırarak baktı Fuat'a. İşareti alan Fuat devam etti.

 

" Kurtoğlu. Bahsettiğin yer için anlaşmıştık biliyorum. "

 

Bu tevilli cümle ile kaşları çatıldı adamın.

 

" Evet. İstediğinden fazlasını verdim sende sattın. "

 

Sesindeki tını geri dönme karışmam diyordu sanki. Yutkundu adam hissettiği korkuyla.

 

" La-lakin.."

 

Bir anda masaya inen yumrukla yerinde sıçradı.

 

" Kekeleme lan! "

 

" O bina..
Be-benim değil. Asıl sahibinden izin almalıyım."

 

Bu kez Kıraç girdi araya.

 

" Dalga mı geçiyorsun lan bizimle? Ne demek benim değil. Sana sorulduğunda senindi de şimdi nasıl senin değil.

 

Fuat! Kalkar gebertirim seni! "

 

" Gerçekten yapabileceğim bir ş..."

 

" O bina bana ait. "

 

Duyulan cümle ile gözler kıza dönerken Fuat bir oh çekti. Yoksa Pusat'ın öfkesine kurban gideceğini biliyordu.

 

Pusat'ın gözleri kızda anlamaz bakıyordu. Kızın yüzünde ise durumdan memnun bir ifade vardı. Bu adamları şaşırtmak hoşuna gidiyordu. Adamlar bir Fuat'a bir kıza baktı yine.

 

" Daha dün Fuat'ta iken şimdi nasıl sende oluyor. Benimle dalga geçiyorsanız bedeli ağır olur. "

 

" Fuat'tan bir alacağım vardı. Az önce tahsil ettim."

 

Pusat'ın ve Kıraç'ın şaşkınlığı dahada arttı. Ne demekti az önce tahsil ettim.
Dahası Fuat gibi biri bu kıza nasıl borçlanabilmişti.

 

" Kurtoğlu müsade et Fuat çıksın. Yalnız konuşalım."

 

Pusat çatık kaşlarla kıza bakarken tek kelime, çık! Dedi Fuat'a. Anlaşılan bu kızın sürprizleri bitmeyecekti. Adam hızla kalkıp cebinde getirdiği tapuları ve altın renkli kalemi masanın ortasına bırakıp kaçarcasına çıkıp gitti.

 

" Konuş."

 

Pusat'ın canı iyice sıkılmıştı bu anlaşılması güç duruma. Bu âlemde tanımadığı kimse yoktu. Her birini ne yapacağını tahmin edecek kadar tanımıştı, biliyordu. Ama bu kız sürprizlerle dolu ve ne yapacağı belli değildi.

 

Karaca yerinde doğrulup gözlerini adama dikti.

 

" Sen şimdi düşünüyorsundur. Nasıl oldu da Fuat benim gibi bir kuzuya borçlandı."

 

Az önce geçen konuşmalara atıfta bulundu.

 

" Daha öncede söylemiştim Kurtoğlu.
Kimlerin koltuğunun altını kazdığımı bilsen şaşarsın. Sandalcı ile iş yapan adamların çoğunun ipi elimde. Yedi yıl boyunca o evde sakat şekilde yaşadığımı sananlar yanılıyor. Ben üç yıl boyunca ince ince çalıştım. Fuat'ın kodese girmesini engelleyen her belge Cemre sayesinde bende.

 

Sen söylemiştin Kurtoğlu. Ya saygı duyacaklar ya korkacaklar diye. Anlaşılan o ki bu alemdeki saygı diye birşey yok. Ya itaat ve sadakat yada korku. Gördüğüm sadece bu.

 

Fuat da bu korku ile bir anlaşma yaptı benimle. Zamanı gelince o belgeleri birer birer ona verecektim. Ama her belge için bir ödeme yapacak. Ne istersem verecek yada yapacak. Elindeki binayı bu yüzden verdi. Karşılığında bir belgesini benden alabilmek için. Alacakta.

 

Anlayacağınız bu kuzu kolay lokma olmayacak."

 

" Neyine güveniyorsun Karaca Kandemir. "

 

Dedi Pusat.

 

" Bu güven nerden geliyor.
O gücüne mi, adamlarına mı, parana mı güveniyorsun. Yoksa bilmediğimiz birinin gücü mü var arkanda."

 

Histerik bir gülümseme bıraktı kız.

 

" Kralın bilmesinde sakınca yok. Bak! Kral diyorum. Krallığını kabul ediyorum yani."

 

" Bunu herkes kabul etmişken senin edip etmemen önemli değil benim için."

 

Tam sana göre Pusat Kurtoğlu dedi kız içinden. Ve gülümserek devam etti.

 

" Ben sadece kendime ve adamlarıma güveniyorum.
Arkamda biri yok.
Ölümden korkum yok.
Ben o gece bir kurşunla kaybettim bir çok şeyi. Karaca kafasına gelen kurşunla öldü. Geriye Kara kaldı.
Kara da artık bu âlemde. "

 

Pusat'ın bakışları hâlâ kızın öfke dolu gözlerindeydi. Kabul etmek gerekiyordu. Bir çok erkekten daha erkek duruyordu.

 

Yinede sinirleri bozuldu. Bir anda bir kahkaha attığında hem Kıraç hem Karaca adama bakıyorlardı. Neden gülüyordu?

 

Kıraç, abi? Derken Pusat hâlen gülmekteydi. Saniyeler sonra duruldu adam.

 

" Anladım. Sende deli cesareti var. Kafana yediğin kurşun aklını da almış o gece. Delirmişsin. Yoksa bu şekilde hareket etmez yolun sonunda ölüm olduğunu bile bile yürümezdin. "

 

Kızın kaşları çatıldı. Bu alay eden hâli sinirini bozmuştu. Pusat yeniden gülmeye başladığında ise dahada sinir oldu haline. Onunla alay edişi içine dolan öfkesini dahada körükledi. O kadar ki zihnindeki elektriklenme hissi ile masadaki kaleme kaydı gözleri.

 

Kızın kaleme olan bakışları Pusat'ın da dikkatini çekti. Niyetini anlasada geri adım atmadı. Sınırlarını merak etmiyor muydu zaten? Birazdan öğrenecekti.

 

" Sen bu âleme girecek son kişi bile değilsin. Evine git ve bebeklerinle oyna küçük kız! "

 

Duyduğu bu cümle ile kızın Sabrı sonunda taştı. Bir anda masadan havalanan altın renkli kalem son hız Pusat'a doğru fırladı. Sivri ucun hedefinde adamın geniş göğsü vardı. Lakin tam isabet edecekken hedefine, Pusat'ın büyük eli engel oldu ve göğsüne santim kala tuttu kalemi. Kıraç şaşkın silahını çektiği gibi kıza çevirdi namluyu ayağa kalkarken.

 

Pusat'ın gözleri kıza doğru kaydı. Yavaşça ayağa kalktı. Silahını çıkardı belinin arkasından. Kıza çevirdi namluyu. Kız bunun nasıl olduğunu, nasıl engel olabildiğini düşünürken, sıktığı dişleri ile bir kurt gibi hırladı adam.

 

" Bu ilk ve sondu. "

 

Ardından silahın horozunu kaldırdı ve tetiğe bastı.

 

******************************

 

Bölüm sonu canlarım.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

Loading...
0%