Yeni Üyelik
12.
Bölüm

🔥S.V.K 8 Kaosun kapısında

@azamet_29_2

" Hemen durdur onu yoksa başına büyük bela alacak."

" Hayır! "

Dedi Sadık rahat bir tavırla.

" Bence manzara çok güzel. "

" Abi! " Dedi olanları izleyen Kıraç.

" Geberecek bu piç! "

Pusat bir hâlâ konsantre olmuş, gücüyle adamı öldürmeye çalışan kıza bir de yerde can vermek üzere olan adama baktı.

Sonunda kendi müdahale etmeye karar vererek kızın ense kökündeki sinire hızla bir darbe indirdi.

İgor gevşeyen kıravatı ile rahat bir nefes alırken kız Pusat'ın kolları arasına yığıldı kaldı. Öfkeyle bağıran Cemre'nin sesi duyuldu.

" Ne yaptığını sanıyorsun sen!? "

Karşısındaki adamın Pusat Kurtoğlu oluşu umrunda bile değildi. O anda iki silah şakırtısı duyuldu.

Gözler Karaca ve Pusat'tan kalkıp silah seslerine yöneldi. Kıraç iki elinde iki silah hırladı.

" Kıpırdayanı mıhlarım! "

*****
PUSAT'TAN
BEŞ GÜN ÖNCE

İki gece önce Karaca ile yaptığım konuşmadan sonra nihayet az önce Alpler inşaat şirketi ile anlaşma yapmıştık. Yapımı yarım kalan binayı tamamlanmak üzere hemen yarın yeniden inşasına başlayacaklardı. Bir an önce bitmesi için gerekli olan herşeyin sağlanması emri vermiş, listemde ki bir işi azaltmıştım.

Şimdi sadece bitmesini bekleyecektik. Karaca ile yaptığım anlaşma gereği herşey benim istediğim gibi olacaktı. Hem dış, hem iç mimarisi için son söz bendeydi.

Oturduğum koltuğa yaslanıp dirseğimi kolçağa, elimi alnıma bastırdım. İki gündür ara ara kendimi sorguluyordum. Neden bu kızla ortaklığı kabul etmiştm ki? Sanırım hâlâ Sandalcı'ya borçlu hissettiğim içindi.

Beynini siktiğim. Bok mu vardı da araya girdin!

Dedim sinirle.

O şişi kendim yesem çoktan iyileşirdim!

Derin bir nefes alıp verdikten sonra cebimden telefonumu çıkarıp babamın numarasını tuşladım. Henüz son gelişmelerden haberi yoktu. Telefonu ikinci çalışta açıldı.

Babamla kısa bir sohbet ettik. Sesi her zaman bana güç ve destek veriyordu. Kısa bir sürenin sonunda konuya girip Franco ile ortak iş yapmak istemediğimi söyledim. Duyduğu şeye canının sıkıldığını duyduğum nefesinden anında anladım tabi.

Nedenini sordu. Sadece Franco değil başka şeylerinde olduğunu söyledim.

Tabi baba kurt bahsetmediğim bir şeylerin olduğunu anladığı için biraz daha bozulsada bana güvenip fazla üstelemedi.

" Anlat." dedi sadece tek kelime.

Hikâyeyi anlatmaya en baştan cezaevinden çıktığım geceden başlamaya karar verdim. Sandalcıdan ve kızından yani.

Aslında hiç bir şeyden bahsetmeden Franco'nun ne kadar gevşek biri olduğunu ve onunla iş yapmak istemediğimi söyleyip konuyu kısadan kesebilirdim. Ama babamın eli uzun kulağı kesindi. Eninde sonunda herşeyi duyar öğrenirdi. Bu yüzden önce benden duysun bana olan güveni sarsılmadan devam etsin istiyordum.

Anlatmaya başladım.
Önce cezaevinde yaşanan olaydan sonra Sandalcı'dan ve yaptığı şeyden bahsettim. Sonrasında da kurtarmamı istediği kızından...

Tabi aslında kurtarılmasına gerek olmayan kızı, Karaca Kandemir'in üç yıldır her yerde Kara olarak bilinen kişi olduğundanda. Babam da en az benim kadar şaşırdı.

" Sandalcı'nın sakat ve yatalak kızından böyle birşeyi hiç kimse beklemezdi! Demek yıllardır bunu planlamış."

Dedi o da benim gibi.

" Dahası var."

Diyip, zihin gücünden ve yapabildiklerinden bahsettiğimde dahada şaşırdı. Ve son olarak yeni yapılan yer için ona ait olan bina ile onunla ortaklık kurduğumuda öğrenince,

" Yaptığından emin misin aslanım, kadınlar tuhaf yaratıklardır. En tuhaf ve manyak olanı benim yanımda."

Dediğinde arkadan annemin sesini duydum.

" Seni duyuyorum Derman Kurtoğlu! "

Babam kendi kendine kıkırdayarak,

" Hemen kabarma yine dövüş horozu gibi Karaelmas'ım! Sadece benzetme yaptım."

Diyen babamla yüzümde bir gülümseme oluştu. Anneme hep Karam yada Karaelmasım derdi babam. Onların aşkı silahların gölgesinde, ateşlerin ortasında açan kırmızı bir güle benziyordu bana göre.

Babam annem için bu dünyayı da içindekileri de hiç acımadan yok edebilirdi. O kadar çok sever annemi! Birgün bende babamın aşkı gibi bir aşk yaşamak isterdim. Sevdiğim kadın için koca bir dünyayı yakacak kadar sevmek, aşık olmak... Tâbi öyle bir şey mümkün değildi.

" Görüyorsun değil mi? "

Diyen babamın sesiyle geldim kendime.

" Karaca Kandemir annenden aşağı kalmaz birine benziyor. Da!
Franco bu konunun neresinde? "

" Karaca Kandemir açmak istediğimiz mekanı da, senin ve Franco'nun bu işin içinde olduğunuzu da biliyordu."

" Ne demek biliyordu? Nerden duymuş, öğrenmiş? "

" Baba bu kız normal değil. O ilginç gücünün dışında, üç yıldır her yere adam yerleştirmiş. Bilgi ağı geniş. Her ne kadar pervasız şekilde davransada babasının yerine geçmekte de bu âleme girmekte de fazla kararlı. "

"Bu kızın aklından zoru olmalı. Ya da delirmiş. Girmek için hevesli oldu dünyanın ne olduğundan haberi yok heralde. Bunun dışında Franco'nun yanında adamlarının olduğunu mu düşünüyorsun? "

Derken sesi sertleşti.

" Hayır. İtalya'ya kadar uzanacak gücü yoktur.
Zaten o salak Franco buradayken içip içip kızların içine düşerek konuşurken duymuş kızın adamları. Uçkuru ve ağzı gevşek adam bize yaramaz. "

" Doğru söylüyorsun.
Franco'yu geri çekeceğim bu işten.

Söyleyeceğin başka bir şey var mı?"

" Hepsi bu kadar Baba Derman Kurtoğlu."

Dedim gülümseyerek.

" O halde şimdi sen beni dinle!
Ben de seni arayacaktım. Sefa'dan haber bekliyordum. "

" Beni mi?
Hangi konu hakkında."

" İgor! "

" İgor mu?
Vilademir'in mafya ailesindeki küçüklerin başı İgor mu? "

" Aynen."

" Yıllardır sesi yoktu. Ölümü dirimi belirsizdi."

" Öyleydi. Bak aslanım Vilademir'in gözü senin ve bizim üzerimizde. O siktiğimin dölünü sınırlarımdan içeri almadım diye bize bileniyor. O ve adamı yüzünden içeri girip çıktın.

Sen de benim kadar iyi tanıyorsun onları. İgor Türkiye'ye gelmiş. Ve bu boşa değildir. Bu gelişte Vilademir'in parmağı olabilir. Eğer Vilademir'in parmağı yoksa kendi başına büyük bir şey peşindedir. Dikkatli ol. Güvenliğinizi ve tedbirini arttır. Ama uzakta dur, bulaşma."

" Ne bulaşması baba.
Derisini bile yüzerim. "

" Bu yüzden diyorum bulaşma diye. Zamanı var aslanım..
Vilademir işin içinde değilse biz dahil etmeyelim! Zamanı gelene kadar görsen bile görmezden geleceksin. Önce neyin hesabında onu öğrenelim. Savaş çıkaracaksan iyi bir sebebi olmalı! "

Duyduklarımla sinirlerim bozulsa da babamın haklı olduğunu biliyordum.

" Tamam baba. "

Dedim istemeye istemeye.

" Sen nasıl emredersen.
Elmas Sultana selam söyle. Ellerinden öpüyorum."

Elimdeki telefonu kapatıp önümdeki masaya attım. Düşündüm, düşündüm. Bu İgor boşa gelmez o kadar yolu. Hele ki bir de çok uzun zamandan sonra.

" Kıraç!
Boran! "

Odamın kapısı açılıp önden Kıraç arkadan Yaman girdi. Masamın önüne kadar gelip durdular. Bir Kıraç'a bir Yaman'a baktım.

" Boran nerede? "

" Boran gece kulübüne geçti."

Dedi Kıraç.

" Ufak tefek işler varmış."

" Tamam.
İkinizde kulağınızı iyi açın. Rus İgor Türkiye'ye gelmiş. "

" Kim söyledi? "

" Derman Kurtoğlu.

Adamları ve güvenliği arttırın. Etrafa adamlar sal. İgor'u gören duyan peşine düşüp takibe alsın. Ama bulaşmadan. Ve dikkat etsinler yakalanmasınlar. "

" Tamam."

*****

Bugün ilk olarak yanımda Kıraç ile birlikte Karaca Kandemir ile ortak olduğum binanın yeniden başlayan inşaatındaki son durumu kontrol için inşaat sahasına gittik.

Alanın tamamını göreceğimiz noktaya çektik aracı. Birlikte inip arabaya yaslanırken ellerimi ceplerime sokup karşımdaki alanı izlemeye başladım.

Çalışan işçiler, makineler, hazır bekleyen malzemeler.. Herşey olması gerektiği gibi ve yolunda, yeniden başlamıştı inşaat.

" Sonuç güzel olacak dayı oğlu."

" Öyle olmalı.
İstanbul'un en güzel yapısı olmalı. Her açıdan."

" Hmm.
Hedef her zamanki gibi büyük."

" Biz Kurtoğluyuz oğlum.."

Dedim gülümseyerek.
Yerimde doğruldum.

" Hadi otele dönelim.
Sabahtan beri bir şey yemedik. Acıktım."

" Ne o sigaralar doyurmuyor mu? "

Gözlerim hâlâ dudağımda olan sigaranın dumanına sonrada sırıtan Kıraç'a kaydı. Sigaramdan derin bir nefes çekip dudaklarımdan parmaklarımın arasına aldım. Dumanını üfleyerek konuştum.

" Paketiyle yemek istemiyorsan arabaya bin Kıraç."

" Tamaam.
Hemen kızma patron."

Araca binip alandan ayrılarak Kurt otele doğru yola çıktık. Otele gelip kapısından girer girmez restorantın olduğu bölüme yöneldik. Her zamanki masama geçip oturduk. Garsonlar masayı donatırlarken ben bir sigara daha yaktım.

" Dayı oğlu ciddiyim. Az iç şunu."

Pis bir gülümseme ile baktım.

" İlla paketin tadına bakacağım diyorsun yani. "

" Aman ya banane!
Ne halin varsa gör! "

Dedi geriye yaslanarak.

" Bardağın dolu tarafından bakayım bari. Dayım gibi puro içmiyorsun hiç olmazsa. "

Masa hazır olduğunda bir yandan yemeklerimizi yerken bir yandan İgor meselesini konuşuyorduk.

" Hâlâ haber yok mu? "

" Kayda değer bir şey yok." dedi Kıraç büyük parça eti ağzına teperken.

" Dün gece kısa bir an Nişantaşı'nda görmüşler. Yani trafikte. Sonra mekanlarda görünmüş. Sessiz ve sakinmiş. "

" Tatile gelmediya lan bu piç."

" Tatil değil abi! " Diyen Boran'ın sesiyle doğruldum yerimde. Elinde telefon masaya yaklaştı.

" İgor çaktırmadan bir şeyleri araştırıyor. Çapulcu bir kaç adamla konuşurken görmüş bizimkiler. Yaman'ı yolladım peşlerine. Aynı adamlarla bulup konuşsun diye. Gerçekten bir işler çeviriyor. "

Arkama yaslandım.

" Alttan alttan iş götürüyor. O halde tek başına. Demek ki öbür piçin bilgisi dışında bir işler çeviriyor."

Kıraç girdi araya.

" İgor küçüklerin başı olsada büyüklerin yanında sadece bir piyon."

" Bu yüzden erkeklik ispatında. Göze gitmeye çalışıyor."

Dedim devamını getirerek.

" Kör şeytan bul kafasına sık diyor."

" Olmaz. " Dedim.

" Babam görmezden geleceksiniz dedi. Bekleyeceğiz. O piçin ayağına taş takılsa bizden bilecekler var. Hazırlığımızı yapana kadar sakin kalacağız."

Boran'a döndüm.

" Yaman'a söyle gözünü açsın. Bir şey öğrenince hemen bana gel."

" Tamam abi."

Boran uzaklaşırken yemeğe devam ettik. Yemeğin ardından birer de kahve içtik. Zaman ilerlemiş akşam oluyordu. Yerimden kalktım.

" Kıraç ben bir duş alıp biraz dinleneceğim. Sende dinlen. Sonra da kulübe geçeriz."

" Tamam.
Ama yorgun değilim. Biz Boran ile lobi de oluruz. Hem güzel bir kaç kız gördüm."

Dedi pis pis sırıttı.

" Ne o sütlü çikolata sevmiyormuydun sen. "

" Ne alaka ya."

Cevap vermedim. Kıraç'tan ayrılıp asansörle üst kattaki odama çıktım. Üzerimdeki kıyafetleri çıkartırken aklım hâlâ İgor konusundaydı. Aklından ne geçtiğini bilememek beni sinir ediyordu.

Üzerimdeki ceketi çıkarıp sinirle yatağımın üzerine fırlattım. Ardından banyoya yöneldim. Kabin içindeki suyu ayarlayıp kalan kıyafetlerden kurtulduktan sonra kendimi ılık suyun altına attım. Bir süre daha düşündükten sonra hızlı bir duş alıp çıktım. Askıdan aldığım siyah bornozumu giyerek küçük havluyu saçlarımın üzerine bırakıp bir yandan kurulayarak yatak odasına geçtim. Saçımda ki havluyu kenara bırakıp yatağa uzandım. Gözlerimi kapatırken içimde kötü bir his vardı.

&

Bir kaç saatlik dinlenmeden sonra kalan zamanı otelde geçirip geceye doğru da Kurt otele yakın olan gece kulübüne geldik. İçeri girip ust kattaki özel locama geçip otururken garsondan hafif bir şeyler getirmesini istedim.

" Yaman'dan hâlâ haber yok mu hâlâ?"

Yani başımda ayakta bekleyen Boran'a baktım göz ucuyla.

" Henüz bir haber yok, ama bekliyorum abi. Yaman'ın elinden kaçmaz bilirsin. O adamları bulmuş öttürmüştür."

" Bilirim." Dedim. Yaman, adı gibi yamandı.

Garsonun önüme bıraktığı kadehi elime alıp ufak yudumlarla içmeye başlamıştım ki üst katın merdivenlerini koşarak çıkan Yaman göründü. Nefes nefese kalmıştı.

" Neredesin sen?

Diye çıkıştı Boran.

" Abi telefomun şarjı bitti. Gelemedim de arayamadımda."

" Ee ne bu hâlin?
Ne öğrendin? "

Bana döndü Yaman. Bir adım daha yaklaştı.

" Abi İgor'un İstanbul'a geliş sebebi Saldalcı! "

Anında dikkat kesildim.

" Ne demek Sandalcı? "

Bu İgor ortadan kaybolmadan önce Saldalcı ile iş yapıyormuş. Oradan biliyor Sandalcı'yı. Sandalcı'nın adamlarından biri İgor'a Sandalcı'nın başına gelenleri ve Karaca Kandemir'in yerine geçtiğini ötmüş. İgor da bunu fırsat bilmis. Peşine düşüp takibe aldık. Bu akşam Sandalcı'nın mekanlarından birine gitti. Sandalcının borcuna karşılık diyerek mekana çöktü resmen abi. Karşı duran kaç adam varsa biri hariç hepsi öldü. Amacı bütün mülklerine el koymak diyorlar."

Anında ayağa fırladım.

" Sağ kalan tek adam Kandemir'in evine gidiyordu en son. Peşine Osman'ı taktım bende buraya geldim.

Beş dakika önce beni aradı Osman. Paldır küldür çıkmışlar evden. Hemde silahlı adamlar ve kalabalık şekilde. Kız kendi mekânını basmaya gidiyor."

" Hemen çıkıyoruz! "

Dedim merdivenlere yönelerek. Aklıma Haydar'ın adamına yaptığı şey gelmişti. Bu kızı birazcık tanıdıysam bu fırsatı değerlendirip İgor'u öldürecekti. Bunu büyümek adına yapacaktı. Kara İgor'u gebertti densin diye yapacaktı. Ama o pervasız kız İgor'un arkasındaki ailenin içinde Vilademir'in de olduğunu bilmiyordu. Başını belaya sokacaktı.

Mekândan koşar adım çıkıp arabaya doğru yürürken,

" Boran adamları çağır yolda bize katılsınlar."

" Tamam abi."

Hızla araca binip hareket ettik.

" O kız aklıma geleni yaparsa kendi başını belaya sokmakla kalmaz bizide o belaya çekerdi. "

" Ne düşünüyorsun? "

Yanımdaki Kıraç'a çevirdim gözlerimi.

" İgor'u öldürecek.
Bunu yer altında adını yaymak için yapacak. Ama İgor'un arkasında başka biri daha var ve bunu bilmiyorlar. "

Ben ortalık sakin kalsın derken bu kız bütün şimşekleri üstüne çekecekti.

" Yaman bas şu gaza. "

Yaman gazı dahada kökledi. Kısa süre sonra diğer adamlarımda bize katıldılar. Karaca'ya ait mekânın önüne geldiğimizde kapıda Karaca'nın adamları karşıladı bizi. Her birinin eli silahına gitsede beni gördüklerinde kıpırdayamadılar. O kadar kolay değildi Pusat Kurtoğlu'na silahı çekmek.

Adamlarım diğerlerini çember içine alıp hareketsiz bırakırken biz kapıya yöneldik. Bu kez iki ceset karşıladı bizi kapı önünde serili.

" Kahretsin."

Diyerek hızlandım. Kapıdan bodoslama girdiğimde karşımda gördüğüm manzara ile daha da şaşırdım.

Karaca ve adamları barın önünde
yerde iki ceset daha ve nefes alamadığını için kıvranan İgor. Anında müdahale ettim.

" KARACA! "

Hızlı adımlarla yanına geldim hemen. Konsantre olmuş bakışları hâlâ yerde kıvranan İgor da zevkle izliyordu halini.

" Kes şunu! "

Diye bağırdım. Kolundan tutup kendine getirmek istedim ama hissettiğim elektrik çarpmışcasına benzer şeyle anında çektim elimi. Bu neydi. Kesin o gücün etkisiydi.

Bu kez Sadık'ın koluna yapıştım.

" Hemen durdur onu yoksa başına büyük bela alacak."

" Hayır! "

Dedi aptal.

" Bence manzara çok güzel. "

O anda,
" Abi! " Diyen Kıraç'ı duydum.

" Geberecek bu piç! "

Bir kıza bir de yerde ölmek üzere olan adama baktım. Daha fazla bekleyemezdim. İgor bu kızın elinde ölürse bahane olur kaos çıkardı.

O an aklıma gelen şeyi yapıp kızın ense kökündeki sinire hızla bir darbe indirdim. Bana başka bir şans vermemişlerdi. Karaca kucağıma düşerken İgor ölmekten kıl payı kurtulmuştu. Öfkeyle bağıran Cemre'nin sesini duydum.

" Ne yaptığını sanıyorsun sen!? "

Aynı anda iki silah şakırtısı geldi kulağımıza. Kıraç iki elinde iki silah,

" Kıpırdayanı mıhlarım! "

Diyince durmak zorunda kaldılar. Yapardı. Kafası atarsa çeker vururdu kim olduğuna bakmadan.

*****

Sadık, Savaş ve Cemre bir anda herşey karışmış birbirlerinin gözlerine bakıyor ne yapabileceklerini ve dışardaki adamlarının neden desteğe gelmediklerini düşünüyorken, Pusat kendinde olmayan kızı kucağına kaldırdı. Harekete geçen Sadık kollarını uzatıp müdahale etmek istedi.

" Kardeşimi bana verin."

Başkası olsa daha sert bir tavırla konuşurdu. Lâkin karşısındaki kişi Kurtoğlu idi. Pusat kucağında kızla bir adım gerilerken dişlerinin arasından hırladı.

" Boran! Yaman!

Temizleyin burayı.! "

Hâlâ yerde ve gözleri Pusat'ta, nefes almaya çalışan İgor'a döndü ve devam etti.

" Seni bir daha ne bu kızın etrafında ne de Sandalcı'nın mülklerinin civarında görmeyeceğim İgor. "

Adam yerden zorlukla kalkarken eli hâlâ boğazındaydı. Neredeyse anlayamadığı bir şekilde kendi kravatıyla boğularak ölecekti. Bir yandan bunun nasıl olduğunu düşünürken karşısında onu izleyen Pusat Kurtoğlu'nda gezdi gözleri. Sonra kucağındaki kızda, yanındaki adamlarında ve üst katta ve yanında yatan ölü adamlarında.

Yaşadığı şeyin sebebi bu kızdı. Nasıl olduğunu bilmesede bundan emindi.

" Bu iş burada bitmez! "

Kısılan sesiyle söylediği cümlenin sonunda bir anda şakağında hissettiği soğuk demirle sustu. Kıraç'ın bir elindeki silah hâlâ Sadık ve diğerlerine dönükken diğeri İgor'un kafasına dayanmıştı.

" Sen kimi tehdit ediyorsun lan! "

Adamın gözleri yavaşça yana doğru kayarak Kıraç'ı bulurken gözlerinde gördüğü öfke en az Pusat'ın ki kadardı. Hırladı Kıraç.

" Erkeksen tekrar et de beynini dağıtayım! "

İgor yeniden Pusat'a çevirdi gözlerini.

" Kurtoğlu.
Seninle bir sorunum olmaz.
Sana saygım var. Ama bu kız ve adamları artık bizim düşmanımız. Bu yüzden sen karışma! "

İgor'un yüzündeki tehtid içeren ifadesi ve bakışlarıyla Pusat'ın kaşları çatılırken sesi duyuldu mekanda.

" Seni!
Bir daha!
Her hangi bir şekilde görürsem...! "

Dedi Pusat tane tane.
Ama devam etmedi. Babasının sözlerini hatırlamıştı.

Zamanı var!

Zaten de devamına gerek kalmamış İgor anlamıştı tehtidi.

" Boran! "

" Emret abi! "

" At bunu dışarı! "

Boran hızla gelip İgor'u kolundan tuttu. Pusat'ın son uyarısı duyuldu.

" Buradan çıktığımda seni görürsem ölürsün İgor! "

Boran İgor'u güçlü şekilde çekiştirerek çıkışın yolunu tutarken yanındaki adama, Sadık'a döndü.

" Seni beyinsiz!
Siz kendinizi ne sanıyorsunuz lan! "

" Adım Sadık."

Dedi Sadık, rahattı yine.

" Raca'ya Sadık. "

Pusat o kadar sinirlenmişti ki bu gereksizce güven dolu haline başına ağrı saplanmıştı. Kucağında kızla sinirle kapıya döndü. Tam adım atacakken Cemre belirdi hemen önünde. İki kolu iki yana açık atacağı adıma engel olurken göz göze geldiler.

" Kusura bakmayın!
Onunla birlikte çıkmanıza izin veremeyiz! "

Bu kez zoraki şekilde kibardı kız. Kimseye olmadığı kadar. Öyle ya. Karşısındaki adam yeraltının kralı Pusat Kurtoğlu idi.

" Çekil önümden! "

Ağır iki adımla Sadık geldi durdu Cemre'nin yanında.

" Pusat Kurtoğlu.
Saygısızlık yapmak istemiyoruz ama Raca sizinle gelemez.
Uyandığında bize çok kızar. "

Pusat'ın öfkeli hâreleri Sadık'ı buldu bu kez.

" O da sizin derdiniz! "

Dedi kızın yanından geçip kapıya doğru yürürken.

" Onu nereye götürüyorsunuz?! "

Cemre'nin yüksek sesine aldırış eden olmadı.

" Siz ister gelin ister gelmeyin! "

Dedi Kıraç kısa bir bakış atarak. Pusat'ın arkasından yürüdü elindeki silahları beline takarak. Onların arkasından da el mecbur Sadık, Cemre ve Savaş. Hırlayarak konuştu Sadık.

" Sikeyim böyle işi. Kendine geldiğinde fırça yiyeceğiz."

Önden Pusat ve Kıraç çıktı mekandan, ardından da diğerleri. İgor çoktan kaçıp gitmişti. Sadık dışarda gördüğü manzara ile saniyelik durdu. Buraya gelirken yanlarında gelen adamları şuan Pusat'ın silahlı adamları tarafından çember içine alınmış bekliyorlardı. O zaman anladı adamların neden içeriye girip müdahale edemediklerini.

Pusat oyalanmadan yürümeye devam ederken,

" Gidiyoruz! "

Diye bağırdı Kıraç. Pusat kendisini bekleyen büyük siyah sedan aracın adamı Yaman tarafından açılan arka kapısından kucağında kızla birlikte arka koltuğa geçip oturdu. Kıraç öne Boran direksiyona geçti. Yaman ve diğer adamlar ikinci arabaya geçerken Sadık, Cemre ve diğerleri de kendi araçları ile takip ettiler hareket eden büyük sedanı.

*****

PUSAT

Saatlerdir oturduğum berjerden karşımda, benim yatağımda yatan kızı izliyordum. Gün doğmuş çoktan sabah olmuş ama hâlâ kendine gelmemişti. Bu halde oluşunun sebebi bendim. Elime kaydı gözlerim. Fazla güç kullanmıştım belkide.

Derin bir nefes verirken yorgun gözlerimi kapatıp elimi alnıma bastırdım. O an gözümün önüne son hâli geldi.

Yerde kıvranan İgor'a olan şeytani bakışları ve kızarmış gözleri. Ardından biraz daha geriye gitti anılarım. Annesinin ölü bedenini nasıl hareket ettirdiğini hatırladım. Ve biraz daha öncesinde Haydar'ın adamını nasıl öldürdüğü.

Kullandığı bu güç bir çok kişi tarafından telekinezi olarak bilinen ama çoğu insan tarafından gerçek kabul edilmeyen bir güçtü. İnsanların bir çoğu bu güce inanmaz, kullanabildiğini iddia edenlere sahtekar gözü ile bakardı. Buna karşın kullananlar olduğunu da duymuştum.

Lâkin bu kız bu gücü gerçekten kullanıyor ve fazla geliştirmiş, ölümcül bir silaha çevirmişti. O kadarki kendi bedenine bile fazla geliyordu. Ya burnu kanıyor yada gözlerine kan oturuyordu. Son olarakta neredeyse İgor'u öldürüyordu. Bu kız gerçekten tehlikeliydi. Pervasızlığı da bu gücü yüzündendi. Kendine gelir gelmez onunla ciddi bir konuşma yapacak bu pervasız hareketlerine bir son vermesini isteyecektim.

Yerimden yavaşça kalkarken kapının dışında güya kısık sesle konuşan Sadık'ın ve Kıraç'ın sesini duyunca kapıya yöneldim. Açar açmaz ikisinin bakışları beni bulurken kapıyı kapatıp dışarı çıktım.

" Ne diye burada hırlaşıyorsunuz lan!"

" Kardeşimi görmek istiyorum. Ama adamın engel oluyor."

Bir Kıraç'a bir Sadık'a baktım.

" Hâlâ uyuyor."

" Sizin yüzünüzden." Dedi bir anda.

Sinirle baktım yüzüne.

" Pervasızlık sizde bulaşıcı mı?
Diline dikkat et yoksa keserim o dilini!
Senin karşında adamların yok lan!

Sana onu durdur dediğimde yapsaydın ben de güç kullanmak zorunda kalmazdım."

" Neden İgor'u öldürmesine engel olacaktım ki. Hak etmişti. Kimse gelipte Kara'dan zorla birşey alamaz!"

O kadar sinir olmuştum ki bu hâline anında yakasından tuttuğum gibi kendime çekerek hırladım.

" Seni geri zekalı.
Sadık olduğun kızı daha iyi korumak istiyorsan o beynini biraz daha geliştir.

Neye bulaştığınızın farkında bile değilsiniz. İgor'un arkasında kimin olduğundan bir haber mafyacılık oynuyor o kız. İgor dün gece ölseydi şuan burada değil Vilademir Vaselov'un önünde olurdunuz. Ama kellesiz. Zira yolda Karadenize atarlardı her birinizin kellesini! "

Diyerek geriye ittirdim. Gözlerindeki bakıştan bundan haberi olmadığı bariz belliydi.

" Aptal..
Şimdi git aşağıda bekle! "

Sessiz ve düşünceli şekilde arkasını döndü. Sözlerime hak verdiği ortadaydı ve kafasının içinde sorular oluşmuştu. O merdivenlere yönelirken Kıraç'a döndüm.

" İgor'dan haber var mı? "

" Bir anda ortadan kayboldu. Kesin bir delikte ve düşünüyor ama kimin deliğinde. Kesin bir yardakçısı var İstanbul'da onu gizleyebilen.

Dayı oğlu ben hiç sevmedim bu işi."

" Adamları uyarın. Gözünüzü kulağınızı dört açın. En ufak hata, boşluk istemiyorum Kıraç."

" Tamam."

Diyen Kıraç'da merdivenlere yönelirken tekrar odaya döndüm. Lâkin gördüğüm boş yatakla kalakaldım. Aynı anda hemen arkamdaki ayak sürtünme sesini duydum. Yavaşça arkamı döndüğümde Karaca tam karşımda bana bakıyordu.

Sağ gözü hâlâ kan çanağı başını yana devirdi.

" SEN KİMSİN?! "

*******************************

Eveet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın 🤗 🌹 ♥️

 

Loading...
0%