@azamet_29_2
|
Oturduğum koltukta karşımdaki uyuyan kadını izliyordum. Dün akşamdan beri sadece uyuyordu. Bahçede bütün adamlarımızın gözleri önünde Bülent'e yaptıklarından sonra kimseye aldırmadan geriye dönüp içeriye girmiş ardından olduğu yere düşüp kalmış yine burnundan kan gelmişti. Onu öyle yerde görmek bir kez daha canımı acıtmış, yaptığıma pişman olmuştum. Karaca'yı kucaklayıp üst kata çıkarken keşke Bülent'i sağ getirmeseydim. Dedim kendime defalarca. Ama söz vermiştim. O istemişti ben de tamam demiş, söz vermiştim. Yerimden kalkarak yanı başına geçip yatağın ucuna oturdum. Kolunda takılı seruma baktım sonra. Zaten yeni çıkmıştı hastaneden şimdi de Bülent yüzünden kötüleşmişti. O güç çok fazla yormuştu bu kez. Elimi uzatıp siyah saçları üzerinde dolaştırdım bir süre. Bir tutamını parmağıma dolayıp sevdim. Sonra yüzüne dayadım avuç içimi. Başparmağımı yanağında gezdirdim. Hadi uyan artık. Mavilerini özledim. Dedim özlemle. Üzerine doğru eğilip dudaklarına bir buğse bıraktıktan sonra kulağına doğru fısıldadım. Her şeyini özledim. O sırada kapı tıkladı. Geel! Dememin ardından kapı açıldı. Dönüp arkama baktığımda annemi görünce hemen ayağa kalktım. " Gel sultanım." Gözlerinde değişik bir bakışla bana doğru yürüdü, yürüdü tam önümde durdu. Bir Karaca'ya bir bana baktı. Elini kaldırıp avucunu yüzüme dayadı. Gülümsedi. Elinin üzerine elimi koyarak önce öptüğüm avucuna yasladım yüzümü. " Sen bu kıza deli gibi bağlanmışsın Pusat." Dedi elini indirirken. Sessiz kaldım kırık bir gülümseme ile. Haklıydı çünkü. Gözleri yeniden Karaca'ya doğru çevrildi. " Neden uyanmıyor." " O güç." Dedim Karaca'nın yüzüne bakarak. " Çok yoruyor onu. Zaten tam iyileşmemişti." " Yalnız bahçedekilerin yüzünü görmeliydin. Hepsinin ağzı açık kaldı." Dedi annem gülerken. " Hişt! Gözlerimi devirdim. " Yapma sultanım." " O hâlde mutlaka bende öğrenmeliyim bu şeyi. Babana hava atarım. Yada beni kızdırdığında kafasına birşeyler fırlatırım. Hem de oturduğum yerden." " Sen mi? Dedim biraz da alaycı. Bir anda parmaklarını kolumda hissettim. " Sen anneyle alay mı ediyorsun?" " Olur mu sultanım ne alayı? " Dedim mecburen yalandan kıvranırken. Oysa acıtmamıştı bile. " Hem sen babama kıyamazsın." Durdu gözlerimi buldu gözleri. " Derman Kurtoğluna çok benziyorsun Pusat Kurtoğlu. Sevme şekliniz bile aynı. " Söylediği söz hoşuma giderken derin bir nefes alıp verdi. " Karaca uyurken bizde aşağı inelim. Saat onbir oldu. Baban kahvaltıya gelsin demişti." " Sen in sultanım. Ben biraz daha burada kalacağım." " Yürü babası kılıklı. " Dedi ani bir u dönüşü ile kızarak kapıya doğru çekerken. " Kız rahat rahat uyusun. " Tamam tamam geliyorum." Diyerek Elmas sultanla birlikte çıktım odadan. Kapının önünde gördüğüm iki kişi ile durduk. " Ooo! Sado ve Çikolata Kız." Dedi annem dalgalı sesiyle. İkisininde yüzü kasılırken gülmemek için kendimi tuttum. Annem herkesi kolayca sinir edebilecek biriydi. " Neden buradasınız? " Dedim soğuk sesimle. " Kardeşimi görmek için sizin çıkmanızı bekliyorduk." Diyen Sadık'ın kararlı bakışları gözlerimdeydi. Bu adamda deli cesareti vardı. Sıkıysa engel ol tarzında bakıyordu çünkü. Ama bu karakteri işime geliyordu artık. İlerki günlerde karım olacak kadını koruyacak adamın deli cesareti olmalıydı. Canını karımın canına siper edecek tek adamdı Sadık. Bu da onu vazgeçilmez yapıyordu. Yukardan aşağı şöyle bir bakıp sessizce arkamı döndüm. Karaca'yı görme isteğine bir şey demeyecektim. Hem koruması hem ka kardeşiydi sonuçta. Onlar odaya girerken biz de annemle birlikte merdivenleri iniyorduk. Babam salonun ortasında elinde telefon birileriyle konuşuyordu. " Pusat." Dedi annem keyifli ses tonuyla. " Bu çikolata kız varya." " Cemre mi? " " Evet. Onunla Kıraç'ın arasında bir şeyler var. Hem de güzel birşeyler." Bunu az çok bilmiyordum zaten. Dirseği ile vurdu. " Derya da kaynakana olacak gibi görünüyor." Derken kahkaha ile gülmeye başladı. Ciddi ciddi gülüyordu hemde. " Sırf bu yüzden görüntülü şekilde arayacağım Derya'yı. Kaykanaka oluyorsun Derya dediğimde yüzünün aldığı şekli görmek için." Basamakların ortasında durdum. " Anne." " Hımm! " " Senin bu kelimeyle alıp veremediğin ne.? " " Hangi kelime. " Doğrusu kaynana." " Ne farkeder ya! " Sen cidden söyleyemiyorsun! " Dedim. Tek kaşım havada ve şaşkındım. " Bu kadar basit bir kelimeyi nasıl söyleyemezsin? " " Sen beni boşver de yürü baban bizi öğle yemeğine dönen kahvaltıya bekliyor. " Derken eliyle aşağıya ittirdi. Salona indiğimizde babam bizi görünce, " Tamam. Sen gözünü kulağını aç." Diyerek telefonunu kapattı. Ardından kahvaltı için mutfağa yürüdük birlikte. Bu sırada kapıdan Kıraç girdi. " Tamam dayı. Söylediklerini adamlara ilettim." Gözlerim babamda neler oluyor bakışı atarken Kıraç'ta katıldı bize. " Sefa." Dedi babam. " Aldığı haberleri söylüyordu. Bizden sonra Ivan'ın ailesinde çatırdamalar oldu. Aile reisi yeniden seçilecek deniyor." " Nikolay'ın yaptığı şey en çok Ivan'a zarar verdi." Dedi Kıraç masaya otururken. " Emine hanım Servis." Diyen Elmas sultan bize döndü. " Konu kapandığına göre diğer konuya geçiyoruz. " Hepimize sırayla baktı. " Karaca ile nikâhınız nerede ne zaman olacak konuştunuz mu?" Bu kez babamın bakışları üzerimdeydi. " Henüz Karaca ile konuşmadım ama benim aklımdaki yeni açılacak mekân. Açılış günü hem açılış hem nikâh olması. Tabi iznin olursa baba. " Babam çayından bir yudum aldı. " Açılış ne zaman olacak?" " Her şey tamamlandı. Bir kaç ufak tefek şey kaldı sadece. Onlarda bir kaç gün içinde hallolur." Biraz düşündü. " O hâlde on beş gün sonra hem açılış hem nikah olacak." " Evet evet. On beş gün iyidir. Hem o zamana kadar Karaca da düzelir." Annemin gözleri ışıl ışıl parlıyordu. " Ee Kıraç." Kıraç anlamaz şekilde bir bana bir anneme bakarak, " Efendim yenge." Dedi. Kıraç'a cevap vermek yerine babama baktı annem. " Derman." " Söyle Karam." " Tıpkı Derya ve Murat la olduğu gibi çifte nikâh yapalım mı? " " Çifte nikâh mı? " Annem kendinden emin geriye yaslandı. " Kıraç'ı da başgöz edelim. Resmen sırıtıyordu. " Vallaha mı yenge? " Biz şaşkın bakarken annem bir kahkaha daha attı. " Biliyordum. Dedi annem Kıraç'ın omuzuna yalandan vurarak. " Biriniz ne olduğunu anlatacak mı? Yoksa tek tek sorayım mı? " " Karaca'nın yanındaki kız varya hani şu melez güzeli gibi duran.Cemre. Kıraç ile birbirlerine karşı boş değiller." " Sen nereden anladın diye sorayım mı? " Dedi babam imalı bir bakışla. " Bizim gibi halleri. Sürekli tartışıyorlar. Ama dilleri ayrı gözleri ayrı hareket ediyor. Yalan mı Kıraç? " " Ellerinde öpüyorum yenge. Valla ne yalan söyleyim Cemre'ye karşı boş değilim. Ama o ne hissediyor bilmiyorum." " Bence o da senden hoşlanıyor. En güzel aşklar kavgalarla başlar. " Bu kez gözleri babamın gözlerinin içinden mâziye doğru bir geçiş yapmıştı sanki. Bahsettiği aşk, babamla arasındaki eşsiz aşktı. Annemin gözleri den zorda olsa ayrılabilen babam yanındaki Kıraç'ın omuzuna bir yumruk attı. " Sana onbeş gün süre Kıraç. Kızın sende gönlü! " Zorla mı? Zorla kabul edecek biri değil baba. Biraz zor kullansın yeminle vurur Kıraç'ı." Kıraç ayağa kalktığı gibi babamın elini öptü. Ardından annemin yanına gelip sarıldı. " Sende Allah'tan arıyormuşsun be hala oğlu." Dedim alaycı. " Yenge bir tanesin valla. Bu arada annemle sen konuşursun değil mi? " " Tabi ki." Dedi annem aklından geçenleri düşünüp sırıtarak. Kesin dalga geçecekti halamla. Eminim aynen şöyle diyecekti. Aloo Derya. Gözün aydın sende kaynakana oluyorsun. & Kıraç apar topar mutfaktan çıkarken Cemre! Dediğini duydum. Arkamı dönüp salona baktım. Yukardakiler aşağı inmişlerdi. " Seninle acil konuşmamız lazım." " Vaktim yok." Dedi Cemre soğuk sesiyle. O " Sadık sen işine bak. Sende benimle geliyorsun. Konuşacağız dedim konuşacağız." Kıraç bu sefer daha bir inatçıydı. Kızı kolundan tutup çeke çeke kapıdan çıkarken Sadık'ta arkalarından çıktı. Bu sırada annem bir yandan tabağındakileri yerken bir yandan bir arama yapıyordu. Babama doğru, " Kesin halamı arıyor." Dediğimde kaşlarını havaya kaldırdı. Babam annemin hareketlerini ezbere biliyordu. Derken annem hoparlöre verdi sesi. Bir yandan yerken bir yandan konuşacaktı anlaşılan. " Alo Ramo! " Dediğinde ikimizde anneme baktık. " Alou..! Kız çirkin ördek sen misin! Ayol sen beni arar mıydın? Anacım bir gittin tam gittin. Ama senin değil hep o kocan olacak Kocaayak'ın yüzünden. Aldı götürdü seni bizden." Babamın kaşları sonuna kadar çatılırken sinirden yüzü kızardı resmen. " Ramo! " Dedi annem uyarıcı bir tonda. " Kız! Kız kocanda orada deme sakın." " Evet burada Ramo. Ve seni duydu." " Allah cezanı vermesin emi! Ben kıs kıs gülerken devam etti. " Kusura bakma enişte. Hep bu ördeğin yüzünden. Kızacaksan ona kız. İlk söyleyen oydu. Saygılar." Bu sefer sesli gülüyordum işte. Tabi babamın bana dönen bakışları ile sustum. " Söyle bekiim. Hangi dağda kurt öldü de beni arayabildin kuşum." " Tövbe de Ramo. Kurt falan ölmedi. Benim kurtlarım ölmez." " Ay pardon kız. Doğru sen kurt familyasındandın. Her neyse senin için ne yapabilirim kuşum. Elbise falan mı lazım oldu aşkom. Şöööyyyle en şık olanından." " Ramo kuşum haberlerim var acil konuşmalıyız!" " Ay! Ay Allah'ım çok merak ettim! " Olmaz Ramo hadi bekliyorum." " Kız! Kız dur! " Pardon ya unuttum söylemeyi. " Ayol öyle desene. " " Hadi hemen gel! " " Allah'ım yarebbim sen bu kıza akıl bana da sabır ver! Kız hangi evdesin nerden bileyim ben! " " Ben sana konum atarım. Yada birini yollayayım." " Ay istemez ayol! " Hadi gel bekliyorum o zaman." Diyip birde konum attıktan sonra bize bakıp gülümsedi. " Oldu bu iş." Dedikten sonra, "Gelinlikleri ve damatlıkları Ramo dikecek." Babamla aynı anda aynı cümleyi söylemelerine mi şaşırsam yoksa babamın sakin kalışınamı bilemedim. Zira annemin eskiden beri arkadaşı olan Ramo her babamın sinirlerini her zaman zorlardı. İkisini başbaşa bırakırken, " Bana müsade size afiyet olsun. " Diyerek yerimden kalktım. ***** CEMRE VE KIRAÇ " Ne oluyor ya ne çekiştiriyorsun bırak. Bırak yoksa karışmam! " Bir anda kolumdaki elle Sadık'a baktı Kıraç. " Çek elini Cemre'den. " Asıl sen çek elini, yoksa kırarım!" " Denesene!" " Sadık son kez uyarıyorum!" " Bende seni! " Bir anda ikisininde elleri diğerinin yakasını kavradığında Cemre girdi araya. " Ne yapıyorsunuz. Kesin şunu." İkisi de nefretle birbirine bakarken, " Başımızı belaya sokacaksınız! " Diye tısladı kız. Sonrada ikisini zorla ayırıp, " Tamam Sadık. Ben hallederim sen şirkete geç. Boş kaldı kaç gündür." Diyerek Kıraç'ı kolundan tutarak uzaklaştırırken kapı önündeki adamların bakışları üzerlerinde, Kıraç'ın öfkeli gözleri Sadık'taydı. " Yürü Allah'ın belası." Kıraç'ı kolundan tutup iyice uzaklaştırdı. " Senin derdin ne ve manyak! " Kıraç'ın yüzü bir anda değişip yumuşadı. Bu kez o kızı kolundan tutup arabaya doğru çekiştirmeye başladı. Araca geldiklerinde kapıyı açıp zorla bindirerek kapıyı kapattı. Önden dolaşıp diğer taraftan binerek direksiyona geçti. Motorun çalıştırıp gaza bastı. Kafayı mı yedin. Ne yapıyorsun. Kıraç bir kıza bir yola bakarak sürmeye devam ederken hiç bir şey söylemedi. Şu an kıza söylemek istediği şeyi nasıl söyleyeceğiniz düşünüyordu sadece. Bir anda kafasında hissettiği soğuk demirle yeniden kıza çevirdi gözlerini. " Hemen dur. Yemin ederim tetiğe başarım. " Tekrar önüne döndü. Sen çok ince vurdun beni çikolata kız. Hemde kalbimden. " Ne? Birden frene bastı adam. Araba dururken Cemre öne doğru savrulduğunda elindeki silahı çekip aldı Kıraç. Cemre Kıraç'a Kıraç bakıyordu. Saniyeler geçerken kapının koluna asıldı kız. " Seninle mi uğraşacağım ya! " Daha kapı aralanmadan üzerine eğildiği kızın elini tuttuğunda Cemre ile göz göze, burun buruna gelirken kızın nefesi nefesiyle karıştı. Kız iyice şaşırmıştı. Kıraç'ın gözleri Cemre'nin yüzünde, gözlerinde, son olarakta dudaklarında gezindi. " Konuşacağız sütlü çikolata." Dedi. " Sana söylemiştim. Bu iş bitsin seninle ciddi ciddi görüşelim. Demiştim." Aldığı kokusuyla gördüğü dudakları bir araya gelince kızı öpmemek için zor tutuyordu kendini. Hızla yerine oturdu yeniden. " Cemre. Sana söylemem gerekenler var. Beni sonuna kadar dinle. Sonra tek kelime cevap ver. " Dedi gözleri gözlerinde. Kız anlamaz şekilde bakıyordu. " Seni ilk gördüğüm gün aklıma en sevdiğim şey geldi. Sütlü çikolata... Yüzünü her gördüğümde bana en sevdiğim tatlıyı hatırlatıyorsun hep. Sinirli, asabi, gıcık konuşmaları olan hırçın bir kızsın. " Kaşları çatıldı kızın. " Ama çok farklı ve çok güzelsin. Beni kendine aşık edecek kadar hemde. " " N-ne? " Dedi Cemre bu kez şaşkın. " Cemre... Sana karşı olan duygularım gerçek. Senden çok hoşlanıyorum. Hatta..." Dedi ve durdu. Gözleri önüne düşerken kendi kendine güldü Kıraç. " Ben sana aşık oldum. Gerçekten aşık oldum. Seninde bana karşı boş olmadığını düşünüyor ve umuyorum." Cemre duyduğu cümleler yüzünden kafası karışık hâlâ kendine gelememişken Kıraç kıza doğru yaklaştı. Gözlerini gözlerine sabitledi. " Cemre. Aklımı başımdan alıyorsun." Dedikten sonra daha da yaklaştı, yaklaştı dudakları kızın dudaklarını hedef almıştı ki Cemre'nin kapıyı açmasıyla kendini dışarıya atması bir oldu. Geri dönüp içerdeki Kıraç'a bir bakış attıktan sonra hırslı adımlarla geldikleri yolda geriye doğru kaçarcasına yürürken Kıraç aceleyle arabadan inip peşine takıldı. Kısacık bir anda yakaladı kolundan. Cemre! Diyerek kendine çevirdi. " Çek ellerini Kıraç Honest." Gözlerini adamın gözlerine dikti kız. Burnunu dikleştirerek işaret parmağını adama doğru uzattı. Ve yüksek sesle, " Bir daha önüme çıkma. Yoksa seni vururum!" Demişti ki eli adamın avuçları arasında kaldı. Gözleri kızda, " Sen beni zaten vurdun..." Kızın elini kendi kalbi üzerine koydu. " Hemde buramdan." Cemre iyice şaşalamıştı. Hayatı boyunca duymadığı şeyleri duyuyor, yaşamadığı şeyleri yaşıyordu şuan. Az sonra ise hiç olmayan bir şey oldu. Saniyeler sonra dudaklarından başlayan harlı ateş bütün bedenini ele geçirmeye başlayınca şuursuzca kapandı gözleri. Kıraç'ın kollarına bıraktı kendini acemice karşılık verirken. Kıraç fırsatı değerlendirip daha da bastırdı dudaklarını. Uzun bir öpüşün ardından geriye çekilirken nefes nefeseydi ikiside. Yetinmedi Kıraç bir daha bu fırsatı bulamayabilirdi. Kulağına doğru eğildi. " Sütlü çikolatam. Benimle evlenir misin? " Kız bir anda geriye çekilmek istesede izin vermedi Kıraç. " Evlen benimle Cemre. Benim ol. Tatsız tuzsuz hayatıma tat ol. Canıma can ruhuma, bedenime ve kalbime eş, yoldaş ol. Onbeş gün sonra çifte nikâh yapalım." Kıraç umutla kıza. Cemre şok olmuş adama bakıyordu. " Olmaz!" Dedi kız bir anda. "Olmaz! " Evet! " Dedi Kıraç gayet sakin. "Çünkü sende bana aşıksın." "Hayır! Yok öyle birşey." " O hâlde beden yanakların al al oldu bakalım." " Cemre. Biliyorum. Çok hızlı oldu. Ama artık bir saniyem bile sensiz geçsin istemiyorum. Alel acele verilecek bir karar değil. Bununda farkındayım. " Olmaz Kıraç Honest. Cemre arkasını dönüp evin yolunu tutarken Kıraç sadece arkasından baktı. ***** Karaca'nın uyanmasını beklerken daha fazla oyalanamazdım. Anne ve babamı masada bırakıp kalkarak hızlı adımlarla üst kata çıkıp odaya girdiğimde Karaca'nın yeni uyandığını ve kolundaki serumu çıkarıp ayağa kalktığını görünce koşar adım yanına geldim. Kollarından tuttum. " Karaca! Nasılsın? Nasıl hissediyorsun? Neden hemen kalktın?" Gözleri gözlerimde boş boş bakarken, " Sen kimsin? " Dediğinde donup kaldım. Duyduğum kısa cümle beni yerime çivilemişti âdeta. Saniyeler sonra kendime gelirken, " Sikeyim! " Dedim omuzlarım düşerken. " Yine mi lan! Gözlerime bakarak gülümseyince ne oluyor anlamaya çalışırken, " Yüzünün şeklini görmeliydin." Dedi. İçimde müthiş bir rahatlama hissederken ellerini omuzlarıma koydu. " Hiç bir şey erkeğimi unutturamaz bana." Kollarımı beline sarıp kendime çektim anında. Dudaklarına bastırdım dudaklarımı. Özlem dolu uzuun bir şekilde öptükten sonra geri çekildim. " Dün seni o hâlde gördükten sonra birde sen kimsin diyince..." " Çok mu korktun? " Dedi bilmez gibi. " Evet! Korktum. Hemde çok. Diyerek yeniden kapandım dudaklarına. Doya doya. Tadını çıkara çıkara öperken yavaşça yatağa oturtup ardından yatırdım. Dudaklarım hâlen dudaklarında öperken duyduğum arzuya daha fazla dayanamadım. Yanına uzanıp elimi üzerindeki pijamasından içeri sokarak göğsünü avuçladım. Bir yandan öpüp bir yandan avucumun içinde okşarken ikimizde inliyorduk. Dilimi dudaklarından içeriye itip diline ulaştığım da elim göbeğine oradanda pijamasından içeri girip pürüzsüz, yuvarlak ve sert olan kalçalarına ulaştı. Dilini dudaklarını emerek öperken kalçalarında geziniyordum.. Elim teninin üzerinde sırtına doğru kayarken dokunduğum bandajla Karaca! Dedim. " Daha iyileşmedin. Biraz daha sabret." Dedim gülümseyerek. " Sonra sabahlara kadar sevişeceğiz seninle." Dedim kulağına doğru fısıldayarak. " Yapma Karaca. Zaten zor tutuyorum kendimi beni zorlama. Gece gece hastanelik ederim seni. Sonra doktoralara açıklama yapmam gerekir. Nasıl derim kadınım yaralı ama azgındı beni de azdırdı diye. Diyemem.. " " Sende azdıracak şekilde öpme o zaman." Dedi elini çekerken. " Yani suç benim mi? Bir anda kocaman oldu gözleri. " Hass.. Unuttum! " Dedi panikle beni elleriyle iterken. Gülerken yerimden kalkıp yatağa oturdum. Karaca hâlâ yatıyordu. Ardından, " Karaca! " Dedim en ciddi şekilde. " Anne ve babamla konuştum!" Gözleri anında gözlerimi buldu. " Yeni mekanın açılışının olduğu gün kıyılacak nikâhınız. Davetliler hem açılışa hem nikahımıza gelmiş olacaklar. " Yerinde doğrulup yatağın içine oturdu. " Dün akşam olanlardan sonra hâlâ beni gelinleri olarak istediklerinden emin misin?" " Emin mi? Kaşları çatıldı. " Gelinlikler... Derken?" " Doğruya senin haberin yoktu." Dedim yerimden kalkarken. " Bizim Kıraç ile sizin Cemre'yi de evlendirmek istiyor Elmas sultan." " Ne? " Valla Kıraç Cemre'ye gerçekten ciddi duygular besliyorum diyor. Cemre'nin de niyeti ve rızası varsa çifte nikâh kıyalım diyorlar. Tıpkı halam ve annemler gibi çifte nikâh. " " Cemre ve Kıraç mı? "Aynen öyle. Ama önce." Dedim omuzlarından tutup dudaklarından öperek geriye yatırırken. " Dinlen ve iyileş." ***** ELMAS'IN HEYECANI Derman koltuğunda elinde purosunu içerken Elmas salonun içinde ileri geri heyecanlı şekilde misafirini bekliyordu. Bir yandan da planlarını sesli anlatıyordu. Önce Ramo ile konuşup modellere karar veririz. Gelinlikler dikilirken sizde oteli o gün için hazırlasınız. Tabi birde organizatör bulmalıyız. En iyisi olmalı. Balo salonunu en güzel şekilde hazırlamalı. Ha birde davetiyeler... En güzelini en özelini seçmeliyim. Ellerini çırptı. Kızlar! Tatilleri bölünecek ama yapacak birşey yok. Boru mu Elmas'ın oğlu Pusat evleniyor. Derken kendi kendine gülmeye başladı yine. Elmas'ın heyecanlı hâlini izleyen Derman sevdiği kadının mutluluğunu gördükçe ondan daha mutlu oluyordu. Bu sırada dışardan Batur ve Ramo'nun sesi duyuldu. " Senin ne işin var burada? " " Ay asık suratın için gelmedik herhalde! Kapıdan içeriye girerken kendi kendine söylenmeye devam etti Ramo. " Ayol Avrupa da nereye gitsem kapılar ardına kadar açılır oldu. Bir bunlar öğrenemedi Ramo'ya her kapının açıldığını." Elmas gördüğü eski arkadaşı ile Ramooo! Diyerek yanına koşarken Ramo da, " Çirkin Ördek'im! " Diyerek Elmas'a koştu. Ellerini elleri arasına alıp nazikçe ve sırayla öptü. " Ay hiç değişmemişsin kız! " Elmas gülümserken, kaşları çatık bakan Derman'ın sesi duyuldu. " Her seferinde biraz daha abartıyorsunuz." " Naber enişte." " Öpme lan karımın elini." " Ay enişteeeeh! Kıskanacak adam mı bulamadın ayol. Benden mi kıskanıyorsun kraliçemi? " Derman'ın kaşları iyice çatılınca, " Neyse." Dedi Ramo ve Elmas'a döndü. " Anlat kız ne oluyor? " Haberler büyük Ramoş. " Diyen Elmas Ramo'yu çeke çeke koltuğa getirdi. Oturtup yanına oturdu. " Ramoş yakında nikah var ve en güzellerinden iki gelinlik ve damatlık hazırlaman lazım." " Iımm!! Bilemiyorum kuşum. Bu günlerde çok yoğunum. Yeni bir koleksiyon üzerinde çalışıyorum. En güzel elbiselerle çıkacağım defileye. Yani hatır için bile olsa düşünmem lazım. Kimmiş Elmas Kurtoğlu'undan torpilli şahıs? " Gözlerini devirdi Elmas. " Bize lazım." " Size mi? Gözleri koltukta bacak bacak üstünde oturmuş Derman'a çevrildi. " Beni her geçen gün daha çok şaşırtıyorsun enişte." Derman'ın eli alnına dayanırken Elmas kahkaha ile gülmeye başladı. " Yanlış anladın Ramo. Pusat evleniyor. Kaynakana oluyorum!" " Neeeeehhhhh! Dedi sesi dugulu. " Ne zaman evlenecek yaşa geldi bu kurt. Daha dün gibi hatırlıyorum doğduğu günü." Dolan gözlerini silerken, " Doğuma yetişememiştim. Ne kadar üzülmüştüm ay! Bi dakika bi dakika! " Kaynakana işte." " O ne ayol! " " Ya işte! Damadın annesine deniyor ya. O! " " Allah cezanı vermesin emi! Kaynana o kaynana! Şaşkın ördek! " " Ya ne farkeder işte. Herkeste bu lafa taktı kafayı ha! Ne yapayım geçmiyor benim filtreden. Zihnimde doğrusu filimde yanlışı işte." " Her neyse. Kimmiş bu şanslı kız? Kimlerden? Çok güzel biri olmalı. Yoksa annesinin yakışıklısını nasıl tavlasın." Elmas geriye yaslandı. " Karaca Kandemir. " " Kandemir mi? Kız bu Karaca Kandemir Saldalcı'nın kızı mı yoksa! " " Evet. De. Sen nereden biliyorsun." " Ayol benim müşterilerimin kimler olduğunu bilsen sende tanırsın. Ya, ben bu kızı babası kafasından vurmuş felçli sanıyordum. Demek yalanmış. Amaaann! Neyse! Onbeş gün sonra yeni otelde. Onbeş gün içinde iki gelinlik ve iki damatlık hazırlaman lazım Ramocan." " İki mi? Neden? " " Bir çiftimiz daha olabilir. Bizim " Şu sarı kuş. Eee." " Onun oğlu Kıraç. Onu da evlendirirelim diyoruz. " " Ay inanmıyoruuum. Sizin ki gibi çifte nikâh. Mı? " " E kızlar. Kızları da çağıracaksın değil mi? " " Tabi ki de. Çok özledim hepsini de. Görüntülü konuşmak başka sarılıp kucaklamak başka." " Haklısın kuşum." " Buket ile Efsa'yı bir görsen aynı annelerinin üniversite deki halleri olmuşlar. Buket Sevgi'nin Efsa ilknur'un kopyası gibiler. " " Aaaay! " Diyerek heyecanla ayağa fırladı Ramo. ' Kız! Kız aklıma ne geldi bak! Elmas saf saf arkadaşına bakıyordu. Defile de benimle çalışacak manken bulmakta zorlanıyordum. Zillilerin doğru düzgün hatları bile yokken bir de nazlanıyorlardı. " Yani? " Pis pis gülümsedi Ramo. Bütün elbiselerim onbeş gün sonra medyada çarşaf çarşaf resimleri çıkacak, manken kızlara on basan hatlara sahip kişilerin üzerinde olacak. Yani sizlerin. Bütün dünya görecek yeni kreasyonlarımı." Ellerini havaya kaldırdı Ramo. " Ay Allah'ım sana şükürler olsun. Bana bu fırsatı verdiğin için çok şükürler olsun yarebbim! " " Bu çok güzel bir fikir Ramo! Hemen kızları da arayıp haber vermeliyiz! " Derman yerinden kalkıp dışarıya çıkarken Elmas ve Ramo planlar yapmaya başlamışlardı bile. ***** ON BEŞ GÜN SONRA Yeni yapılan otel en güzel şekilde hazırlanmış giriş kapısının önünde çiçekler çelenkler balonlarla süslenmişti. Dört bir yana davetiyelr gönderilmiş dost düşman bu geceden haberdar edilmişti. Balo salonunu tutulan organizasyon şirketi sayesinde eşsiz şekilde hazırlanmış gelecek ağır misafirler için herşey hazırdı. Girişler ve çıkışlarda sayısız koruma ağır silahlarla birlikte bekliyor otelin önünde sırayla duran siyah araçlardan iniyordu Derman Kurtoğlu ve Pusat Kurtoğlu'nun dostları, tanıdıkları. Ve düşmanları. Yer altının kuralıydı. Düşmanında olsa gelinecekti açılan mekana. Bir gecelik ateşkes olacaktı. Balo salonunun asma katındaki siyah camları salona bakan iki ayrı odada bekliyordu iki çift. Birinde Kıraç ve Cemre diğerinde Pusat ve Karaca. Kapılarında yine ağır silahlı korumalar. Saatin dolmasını bütün davetlilerin gelmesini bekliyorlardı. " Hâlâ inanamıyorum. Nasıl bu duruma getirdim ben kendimi?" Kıraç pis pis bakarak gülümsedi. " Çünkü beni seviyorsun sütlü çikolatam. On beş günümü aldı ama sonunda ikna ettim seni." " Sen bana büyü falan mı yaptın? Derken kendine baktı Cemre. " Yakışmıyor bile şu halime bak! " Kıraç Cemre'nin yanına gelip kollarından tutarak arkasındaki aynaya çevirdi kızı. Arkasına geçip çenesini omuzuna dayayarak konuştu. " Hayır çok yakıştı. Sen bu dünyadaki en güzel gelinsin ve benimsin. Bir ömür benimle olacaksın artık." Kızın yüzünü kendine doğru çevirerek dudağına bir buğse bıraktı. " Şimdilik bununla yetiniyorum. Kız yanakları kızarmış adama döndü aniden. " Kes şunu Kıraç." Cemre sinirli kara bakışlar atarken, Kıraç'ın mavilerinde ışıklar parlıyordu. & Diğer odada Karaca balo salonunu izlerken Pusat sadece Karaca'yı izliyordu. Üzerindeki bir eşi daha olmayan gelinliğin içinde bambaşka bir Karaca vardı. Küçükken anlatılan masalların içindeki peri kızlarını hatırlatıyordu. Bir erkek kadar güçlü, karakterli, sert... Bazen de acımasız olan Karaca'nın peri kızlarını hatırlatan görüntüsünü izliyordu hayran. Kendi kendine gülümsedi. Kapıdan girenleri görünce Pusat'a doğru bir bakış attı kız. Pusat yanına gelip camdan aşağıya çevirdi gözlerini. Babası kolunda annesi ile birlikte salona giriş yapıyordu. Hemen arkalarında halası ve eniştesi vardı. Kapıdan girenleri izlerken, " Onların yaşına geldiğimizde ben de bu kadar genç görünümüyüm dersin." Pusat bir babasına bir annesine baktı yeniden. Ramo'nun ellerinden çıkan kıyafetler içinde en şık görünenler onlardı. Kızın arkasına geçip beline sardı kollarını. Omuzu üzerinden aşağıyı izledi. " Bunu zaman gösterecek. " Derken kapı tıkladı. Geel! Dedi Pusat sert sesiyle. Kapı açıldığında Sadık girdi içeriye üzerinde şık bir takım belinde silahıyla. Korumalardan biriydi bu gece. Gözleri kan kardeşinde adımladı içeriye doğru. Ardından Pusat'a bir bakış attı. Sessiz kalışı izindi. Yürüdü, yürüdü Karaca'nın yanına geldi. Yukardan aşağı hayranlıkla baktı. " Kardeşim tebrik ediyorum. Karaca dudaklarında kırık bir gülümseme ile, " Teşekkür ederim." Dedi. Ardından yaklaşıp Sadık'ın yapmaya çekindiği şeyi yaptı. Sarıldı. Bu hareketi ile Sadık da kıza sarıldı. Sonra fazla uzatmadan geri çekildi. Çünkü Pusat'ın gözlerinin üzerinde olduğunu biliyordu. Ardından Pusat'a dönüp elini uzattı. Pusat ile göz göze bakıştılar kısa süre. " Tebrik ederim." Elini uzatıp sıkarak karşılık verdi Pusat. " Teşekkür ederim." " Aşağıda herşey hazır. Nikâh memuru burada. Ailelerde geldi. Dışarda ve içerde güvenlik en üst seviyede. Yan binalara bile silahlı adamlar yerleştirdik. Gözleri giriş çıkış olan her yerde. Sizi bekliyoruz." Dedi. Sadık odadan çıkarken aşağı katta nikâh masası ve memur hazır Elmas, Derman Derya ve Murat masanın yanında çiftleri bekliyorlardı. Bu sırada girişte önce Ramo ardından Sevgi eşi Anıl ve kızları Buket yanlarında Turgay, İlknur ve kızları Efsa girdiler. Elmas hiç kimseye aldırmadan üzerindeki elbisenin etekleinden tutarak koştu yıllardır yakından göremediği arkadaşlarının yanına. Sırayla ve sıkı sıkı kucaklaştı her biriyle. Her bir diğerinden şıktı bu gece. Tabi tasarımların sahibi Ramo da öyle. " İnanamıyorum Elmas." Dedi Sevgi. " Zaman ne kadar hızlı geçmiş." İlknur devam etti. " Bir gün Pusat'ın nikahında bir araya geleceğimizi kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi." " Bana mı söylüyorsunuz kızlar." Dedi Elmas arkadaşlarının yanlarındaki boylarına gelmiş iki güzel kıza bakarken. " Hoşgeldiniz kızlar." " Hoşbulduk Elmas teyze." Dedi iki kız Elmas'a aynı anda sarılırken. " Kızlar! " Hayır." Dedi. Anıl ve Turgay aynı anda. İkiside kızını yanına çekti. Kızlarımızın evlenmesine daha çok var. " " İşte baba kıskançlığı." Dedi Elmas gülerek. " Ay! Yeter Ayol! Diyerek önden yürüdü Ramo. Herkes yerini aldığında çiftler balo salonuna inen merdivenlerde belirdi. Alkışlar eşliğinde geniş merdivenden iki çift yanyana ve ağır ağır inerek masaya yürürlerken bütün gözleri üzerilerinde toplandı. Önce gelen gazetecilere ve habercilere video ve resim için beş dakika izin verildi. Flaşlar arka arkaya patlarken en çok memnun olan kişi Ramo'ydu. Yarın sabah bütün dünyada görülecek resimlerdeki bir eşi daha olmayan kıyafetlerini bizzat Kurtoğlu ailesi ve arkadaşları üzerlerinde taşııyorlardı çünkü. Tıpkı yıllar önce olduğu gibi. Beş dakika dolduğunda gazeteciler ve televizyoncular korumalar tarafından dışarıya çıkarıldıktan sonra nikah merasimine geçildi. Çitler masaya geçip oturduklarıda iki çiftin şahitliğini de Derman ve Murat ile Elmas ve Derya yapacaktı. " İyi akşamlar." Dedi yaşlı memur. " Bugün burada bu iki çiftin nikahını kıymak için toplamış bulunuyoruz." İlk olarak Pusat ve Karaca'ya hitaben konuştu. " Siz Karaca Kandemir. Karaca'nın gözleri Pusat'ı bulurken cevap verdi. " Evet." " Siz Pusat Kurtoğlu. Karaca Kandemir'i eşiniz olarak kabul ediyor musunuz? " " Evet." Dedi Pusat elini Karaca'nın elinin üzerine koyarak. " Sizler de şahitlik ediyor musunuz? " " Evet." Dediler Derman ve Murat. Salonda alkışlar yankılandı. Ve. Şimdi diğer çifte gelmişti sıra. " Siz Cemre Yılmaz. Kıraç Honest'i eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" Cemre bir Kıraç'a bir anne ve babasına bakarken herkesin gözü Cemre'de, Kıraç'ın bakışları endişeliydi. İçini vazmıgeçti korkusu sararken Derya ve Murat'la olan konuşmalarına gitti Cemre'nin zihni. Derya kızı karşısına almış dakikalarca konuşmuş sonunda oğlu ile evlenmesine anne ve babası olarak rızaları olduğunu söylemiş. Çok mutlu olmanızı istiyoruz demişti. Cemre derin bir nefes alıp verdikten sonra, " Evet." Dediğinde bir alkış daha koptu salondan. İki çift ayağa kalktı. Pusat Karaca'yı, Kıraç Cemre'yi öperek mühürlediler evliliklerini. Ve bir alkış daha koparken yanı başındaki Ramo'nun hıçkırık sesiyle yana döndü Elmas. " Ramo? Ağlıyor musun!?" " Ayol nasıl ağlamayım? Elmas yana dönüp dirseğini kendisi gibi gözleri dolan Derya'nın böğrüne geçirdi. " Hişt! Derya! Lan! Söyledim! Kaynana dedim! Hahaha! " Derken yanındaki Ramo, " Vallahi söyledin kız! " Diyerek alkışladı. " Kız ister misiniz sizin torunlar da aynı gün doğsun." Gözler Ramo'yu bulurken o pis pis gülüyordu. Derman yeniden Elmas'ın yanına gelip sevdiği kadını kolunun altına çekip beline sarıldı. Elmas'ta aynı anda sevdiği, yanında geçen bir gününden bile pişman olmadığı adamın beline doladı kollarını. Yıllar önce evlendiği adamla geçen yıllarını ve bundan sonra oğlu ve ailesiyle geçecek günlerini düşündü. Gözleri oğlunda oğlunun gözleri sevdiği kadında bakarken Pusat'ta Derman'ı Karaca da kendini gördü. Dakikalar sonra Pusat yanında Karaca anne babasının yanına geldi. Ellerini öptüler. Ardından ilk dans müziği ile sevdikleri aşık oldukları insanlarla birlikte ölene kadar sürecek yeni bir hayat başladı Kurtoğlu ailesi için. Onların aşkı karanlığın içindeki sonsuz aşklardı. Ve hep öyle kalacaklardı. SON... Evet canlarım. Geldik bir hikâyenin daha sonuna. Bu hikayemde de beni yalnız bırakmayan oyları ve yorumları ile destek olan herkese çok teşekkür ederim. Yeni hikâyelerde buluşmak dileğiyle. Hepinizi seviyorum. Sizleri de hayaletlerim.
|
0% |