Yeni Üyelik
2.
Bölüm

S.1 Yaşama dönmek için, önce ölmek gerek.

@azamet_29_2

 

Merhaba ben Melda Güler.

Şuan normal genç bir kız olarak görünsemde asllında yarı cadı yarı vampirim dersem, ne düşünürsünüz.
Buna birde sürgün bir melez olduğumu eklersem.

Evet ben bir sürgünüm.
Sürgün demek benim dünyamda kabul edilmeyen demek.

Şimdi size bu hikayenin nasıl başladığını anlatacağım.
Benim dünyamda cadılar ve vampirler belli sınırlar için de birlikte yaşarlar ve kimse kimseye karışmaz, sınırlarını aşmazsa hiç bir sorun çıkmaz..

Utanarak bahsettiğim gibi ben bir melezim. Babam bir vampir annem ise bir cadı. Sanırım vampir tarafım daha baskın çünkü vampir güçlerimin neler olduğunun bilinciyle doğarken cadılık ile ilgili tek bir fikrim yoktu.
Bir de saldırgan tarafım sanki daha güçlü gibi hissediyordum bazen.

Sonuç ne olursa olsun bu benim dünyamda kabul edilemez birşeydi. Bu sırrı bir şekilde uzun yıllar saklamıştım ama sonunda ifşa oldum.
Cadıların arasında yarı vampir biri olduğum yayılmaya başlamadan önce hemen bu topraklardan uzaklaşıp babam olan vampirin topraklarına kaçmalıydım.

Bu yüzden sabah yola çıkıp bütün günü sınıra gelmek için yürüyerek geçirdikten sonra sınırı geçmeden önce ormanda geceyi bekledim.

Nihayet her yer zifiri karanlık olunca tel örgülere kadar gelip üzerinden tek hamlede atlayarak karşı tarafa geçtim.

Son kez arkama, annemin topraklarına baktıktan sonra önüme döndüm. Daha karanlık daha izbe görünen ormanda yürümeye devam ettim. Bir an önce babamı bulup onunla konuşmak istiyordum.

Ama işler burada beklediğimden daha karışıktı. Daha sınırdan geçeli 10 dakika olmadan karşıma çıkan başka bir kaç vampir ile kesildi önüm.

Bir anda nereden geldiğini anlamadığım şekilde gökten yere düşmüşlerdi sanki.

" Frank haklıymışsın.
Bu bir melez."

+18 şiddet kan

Dedi kenarda bana bakan sarı gözler.
Öndeki iri olan vampire baktım.

" Bir melezin kokusunu her yerden alırım."

Dediğinde, bir adım gerileyip bir ayağımı geriye alarak yumruklarımı sıkıp savunma pozisyonu aldım.

" Kimsiniz bilmiyorum. Ama çekilin önümden."

Önde olan bir adım daha öne çıkarak,

" Ben, Avcı Frank."

Dediğinde tıslayan sesiyle söylediği isminden hiç hoşlanmamıştım.

" Sende bir melezsin.
Senin gibilerin buraya girmesi yasak.
Cesaret edip girmeyi başaranlar son hatalarını yapmış oldular. "

Dediği anda o turuncu gözleri bir anda burnumun ucunda görmemle midemde patlayan yumruk ve kesilen nefesimle kendimi iki büklüm dizlerimin üzerinde buldum.
Kahretsin çok hızlıydı.

Önümde ve ayakta durmuş aşağılayarak bakıyordu gözlerime.

" Görünüşün bir vapmire benzesede zayıf, aşağı sınıf bir melezsin."

Evet bir melezdim.
Zayıftım.
Ama aşağılık değildim.

Hızla ayağa kalkıp en sertinden bir yumruk geçirdim göğsünün üzerine.
Sonra bir tane ve bir tane daha. Ben vurdukça geriye sendelesede düşmedi.
Çünkü dediği gibi safkan değildim. Son olarak karnına geçirdiğim ayağımın tababıyla 1-2 metre geriye kaydı koca bedeni.
Hafiften gülümseyerek baktım yüzüne.
Ellerim dizlerimde nefes nefese kalmıştım ama o zerre yorulmamıştı.
Yavaşça yerinde doğrularak.

" Bak sen şu işe.
O kadarda zayıf değil misin yoksa."

Bende onun gibi yerimde doğruldum.

" Tabi ki..."

Dedim ama bir anda birşey oldu.
Sanki zaman bir anda yıldırım hızıyla aktı ve anında fazlasıyla yavaşladı. Frank'ı gördüm hemen önümde.
Gözleri tam gözlerimde iğrenç nefesi yüzümü yalıyordu.
Sırtımdaki onun eliydi.

Birden karnımın içinde bir acı ile boğazımdan ağzıma doğru ilerleyen kanı hissettim.
Hissetiğim acı yüzünden başımı öne eğerek kendime baktığımda avcının uzun parmaklarını bedenimin içinde görünce şok geçirdim.

Bu avcı elleriyle vücudumda bir delikmi açmıştı. Gördüğüme inanamaz bakarken sırtımdaki el kayarak uzaklaştı.

" Hayır, zayıfsın melez!
Ölecek kadar hemde."

Diye alay eden ses ve yere çarpan bedenimle kendimi buz gibi toprak'ın üzerinde buldum.

Ellerimi karnımın acıyan yerine bastırdığımda ellerime gelen sıcak kan kendi kanımdı. Midemden ağzıma ordan dudaklarımdan aşağı akanda kendi kanımdı.

Ölüyordum...

Bir vampiri kendinden daha güçlü bir vampir kolaylıkla öldürebilirdi. Bende o şanssızdım işte.

Benim zihnim bulanmaya görüşüm kaybolmaya başlarken Avcı tam tepemde iğrenerek bana bakıyordu.

Elindeki kanımı dudaklarına götürerek parmağını diline sürdü.

Sonra da başını kenara çevirerek yere tükürdü.

" İgrenç bir kan."

Dedikten sonra öne eğildi.

Kanlı eliyle yakamdan tutarak yerden yükselttiği bedenimi sürükleyerek taşırken başım geriye kollarım yere düştü. Uzun siyah saçlarımın yerlerdeki çırpılara takılarak koptuğunu hissediyordum.

Bacaklarım ise yerde sürükleniyordu. Ölüm anı böylemi oluyor diye düşünürken bir anda beni kucağına aldı.
Gözlerime bakarak,

" Sana bir iyilik yapacağım ölmeden."

Dedikten sonra kucağında benimle tek hamlede sınır tellerinin üzerin den atlayarak,

" Geldiğin yerde ölmeni sağlayacağım."

Diyerek uzun sivri dişlerini boynuma geçirdiğinde hareketsiz bekledim sadece. Zaten ölüyordum bu yüzdende kıpırdayamıyordum.
Geri çekildiğinde,

" Bu iz seni kimin öldürdüğünü herkese gösterecek. "

Diyerek beni yere bıraktığında yüzündeki o iğrenç gülümseme hafızama kazınmıştı.

Sonrada arkasını dönüp hızla uzaklaşarak gözden kayboldu.

Olduğum yerde öylece kaldım.
Sadece ölmeyi bekliyordum artık.

+18 bitti
*****

Ne cadılar, cadılığımı kabul ettiler...
Ne vampirler, vapmirliğimi..
Benim gibi bir melezi kimse istemedi. Kimse kendi halkından saymadı.
Ötelenmek, irdelenmek ve tiksinilmek ne demek o zaman öğrendim işte.

Ne kadar bilinçsiz kaldım bilmiyorum. Bir ara gözlerimi araladığında bedenimin havada süzülerek ilerlediğini hissederken kulağıma sürekli Tak! Tak! Tak! Diye sesler geliyordu.
Sanırım bir baston sesiydi.
Bilincim yeniden giderken bedenim pes etmişti.

Aradan ne kadar zaman daha geçti bilmiyorum.. Gözlerimi yeniden açtığımda kendimi hiç bilmedigim bir odada ve yatakta buldum.
Etrafıma bakınırken burdaki en yaşlı cadıyı hemen yatağın yanındaki sallanan sandalyede uyuyor görünce şaşırdım. Sonra kendime baktım.
En son karnımda kocaman bir yara ile ölümü bekliyordum.
Hâlâ hayattaysam sebebi bu cadımıydı.
Ellerimi karnıma konduğumda yaramdan hiç bir iz yoktu.

" Beni senmi iyileştirdin? "

" Sürgün edilmene karar verildi."

Dedi cevap olarak kapalı gözleriyle.

" Karanlık ve büyülü ormana sürgün edileceksin."

Duyduğum şeye hiç şaşırmadım.
Bu melezi kimse istemeyecekti.
Halkımın, yani cadı olan tarafımın halkının en yaşlısı o saçma bastonu yere vurarak ayağa kalkarken,

" Melinda.
Sen annenin yaptığı bir hata olarak doğdun.
Annen bunun bedeli olarak canından oldu. Melez olan hiç kimse istenmez burda yada vampirlerin arasında.
Kendinde gördün işte.
Avcının elinde ölüyordun neredeyse..
Seni bulmasam ölmüştün hatta.

Kabul görmeyen istenmeyen bir melez olarak yaşamak için gidebilecegin tek yer olan karanlık ormana sürüleceksin."

Başım önde dişlerimi sıkarken elimdeki büyülü kelepçelere baktım.
Şuanki duruma nasıl geldiğimi sorgularken bir yandan kelepçelerden kurtulmaya çalışıyordum. Ama safkan bir vampir olmadığım gibi cadıda değildim benim gücüm sınırlıyken burdaki küçük cadılar bile benden daha güçlülerdi..

Kendime la*etler okurken babam olacak vampiri düşündüm. Neden orda gelipte bana yardım etmediğini...
En yaşlı cadı yeniden konuştu.

"Baban seni kurtaramaz..."

Tabiki aklımı okumuştu.

" Melinda.
Birgün burda kabul ve saygı görmek için bir şansın daha var."

Aniden kocaman olan gözlerimle bakarken duyduğuma inanamadım.
Gerçekten böyle bir şansım varmıydı? Hevesle,

" Gerçekten mi?
Söyle yaşlı cadı nedir?
Ben gitmek istemiyorum, kalmak için ne gerekiyorsa yaparım. Yeterki, yeterki burda kalabileyim."

Baktığım kırışık yüzünün arasında çizgi haline gelmiş gibi görünen gözlerini gözlerime dikti.

Sessizdi. Bana bakarken düşüncelerini akıl terazisinde tartıyordu. Yeniledim cümlemi.

" Burda kalmak için ne olursa yaparım."

Yaşlı cadının gözleri irileşerek,

" Ne olursa mı? " Dedi.

Bir anda çok ciddi şekilde sormuştu bunu.

" Ne olursa." Dedim yinede.

" Vampirlerde, cadılarda binlerce yıl öncesine dayanan hikayeler yüzünden insanları sevmez."

" İnsanlar?
İnsanlarin benim bu durumumla ne alâkası var? "

" Bir vampire yada cadıya verilebilecek en kötü ceza yada işkence insanların arasına yollamaktır. 1001 yıl."

Bütün bedenimin nefretle ve acıyla kıvrandığını hissettim.

" Asla." Dedim.

" Asla insanlarlarla bir arada yaşayamam.
Başka bir ceza yada bedel her neyse razıyım. Ama bu olmaz.
Sana yalvarıyorum ihtiyar cadı.
Başka her cezaya razıyım. Her şeye ama bu olmasın.
Bu kadar aşağılanma benim için bile fazla."

Derken yalvaran gözlere baktım.
O kadar aciz hissediyordum ki cevabını beklerken dudaklarımı ısırıyordum. Cevap alamayınca devam ettim.

" Karanlık ormandaki o sırça köşkte 1001 yıl kalırım.
Yada ne kadar istersen ama bana bunu yap deme. Beni insanların yanına yollamayın. "

" Melinda.
Ben neden sana yardım ediyorum sence."

İhtiyar ince, kemikleşmiş elininin siyah tırnaklı parmağını çeneme koyup kendine çevirdi.
Bu ihtiyar cadı kaç bin yaşındaydı bilmiyordum ama kadim bilgilere sahip olacak kadar yaşlıydı, bunu iyi biliyordum.

" Kendi kanımdan olan bir cadıya bunu yapmalarına izin vermek istemiyorum."

Şaşırdım.

" A. Anlamadım."

Bu ne demekti.

" Sen benim kanımdansın Melinda."

" Yalancı sende." Dedim sinirle.

" Öyle olsa bu sürgüne izin vermezdin. Bana yardım eder beni korurdun. Sen istersen kimse karışamazdı bana burda."

Dedim bir umut.

" Olmaz.
Burda çok uzun zamandan beri geçerli olan kurallar var. Bunlar çiğnenemez kurallar. Ben bile bu kuralları çiğneyemem.

Ama kanımdan olduğunu da inkar edemem. Ve senin için yapabileceğim tek şey var Melinda.
Büyülü orman yerine insanların dünyasına gideceksin. Taki ben seni geri çağırana kadar.
1001 gün sonra geri geldiğinde benim ve kadim bilgilerimin varisi olarak seni ilan edeceğim."

" 1001 gün."

" Evet."

Yıl değil yani."

" Evet."

" Vâris ? "

" Evet. "

Aniden beni bir gülme aldı. Sinirlerim bozulmuş resmen kahkaha atıyordum.

" Ben...
Senin ve kadim bilgilerin vârisi.
Dalga geçiyor olmalısın."

" Aptal cadı.
Dalga geçecek yaşı çoktan geçtim.
Zamanım doluyor.
Sadece bu değil 1001 gün içinde 1001de kalp kazanmalısın. "

" Anlamadım."

" Kadim bilgiler kötü kalplere yerleşemez. Kalp kazanacaksın, kalbin için, küçük cadı."

Ben şaşkın bakarken önce elimdeki kelepçeleri çıkardı sonra arkasındaki eski masanın üzerinden damla şeklinde olan küçük mavi bir şişeyi alıp geri geldi.

" Al. "

Titreyen eliyle uzattığı şişeyi elime alıp şöyle bir baktım.

" Bu ne? "

" İç."

" Cezamı kurbağaya dönüştürmeklemi değiştirdin bu kezde. Yoksa buharamı çevireceksin beni.
Ne işe yarayacak bu? "

" İnsanların arasındaki yerine gitmene yardım edecek.
Gideceğin yerde bana benzeyen birini ve sana benzeyen bir isim bulacaksın.
Yüzün ve bedenin o isme benzeyecek.
Dünyayadaki süren bitene kadar orda kalacaksın.

" Ya şu anki halime dönmek istersem? "
Şuanki halim tam bir vampirdi.
Yukardan aşağı iğrenerek baktı.

" Ancak geceleri." Dedi.

Bu kadarda belli edilmez dedim içimden.

" Edilir." Dedi. Yine duymuştu beni.

" Sen şimdi diyorsunki 1001 gün insanlarla yaşayıp döneceğim. Ah birde kalpler... Ve senin yerine geçip varisin olacağım. Bumu? "

" Evet."

" Peki neden şimdi yaşlı cadı.
Yıllardır neden bana sen benim kanımdansın denedin.
Varisim olacaksın demedin de şimdi söylüyorsun bunu."

" Bunu sana döndüğünde söyleyeceğim.
Zaten burda kalmanın tek yoluda bu."

" Ya döndüğümde bir aksilik olursa."

" O zaman büyülü ormana sürerler yine seni.
Şimdi iç o şişedekini.
Artık gitmelisin.
3 gündür burda uyuyorsun yeterli. "

" 3 gündür burda ve uyuyormuyum? "

" Hadi küçük cadı."

Elimdeki şişeyi açtıktan sonra içindeki sıvıya bakıp kokladım. Kokusuz mavi bir sıvıydı. Öylece tepeme dikip tek yudumda içtim.
Ama dilimde bıraktığı o iğrenç tadı binbir yıl unutabileceğimi sanmıyorum.

Elimdeki boş şişeye bakarken annemi hatırladım. O an ona çok kızdım.
Neden kendi kanından birini değilde başka kandan birine aşık oldun kadın.

Bunu yaparkan olacaklar hiç mi aklına gelmedi. Sen öldün kurtuldun ama kızın bunun bedelini yada cezasını her neyse senden daha ağır ödemek zorunda.
Senin yüzünden sürgün ediliyor. Derken kırgın çıktı sesim.
Bana bunu yapmaya hakkın yoktu...

" Hadi yürü."

Dedi yaşlı cadı.
Önüm sıra yürürken o kadar yavaş yürüyorduki arkasında ilerlerken onun kadar yaşlanmaktan korktum.

Nihayet küçük ahşap evin önündeki küçük havuza kadar geldik.
Elleri arkasında bastonunu tutarak önündeki havuzu izlerken bende yanında bir ona bir havuza bakıyordum sessiz.

" Bu havuz çok eski."

" Evet.
Dibi yosun bağlamış.
Üzerindeki ördeklerin içine pislediği aşikar. Da. Benimle ne alakası var? "

Elindeki bastonu arkasından önüne geçirerek havuzun içine dikti ve bıraktı.
Baston öylece dururken iki adımda arkama geçti. Bende yönümü ona döndüm.

" Benimle konuşmak istediğinde yukarı bakman yeterli. Sana cevap verebilirim tâbi uyuyor olmazsam.

Bırak ayakların seni götürsün.

İyilik kalpten olmalı.

Eksiler artıları siler.

Sabır erdemdir, öfke zarar.

Dikkat et.
Bir gün anneni anlamak zorunda kalma. "

Her bir cümle başka telden çalıyordu.

" Sözlerimi yaz o kafana."

Dediği anda ihtiyar ellerini görmemle itilerek kendimi o pis havuzun içinde bulmam bir oldu.

" Ne yapıyorsun?
Bu iğrenç."

Derken aşağıya doğru çekildiğimi hissettim. Havuz bütün vücudumu bir bataklık gibi aşağıya doğru çekerken en son derin bir nefes aldığımda bütün bedenim suyun altındaydı artık.

Küçük pis bir havuz gibi gördüğüm şey daha büyük bir havuzdu sanırım ve resmen dibe doğru gidiyordum.
Kendime gelip yüzeye çıkmak için çırpınmaya başladım. Ama olmuyordu.

Yalancı cadı beni boğarak mı öldürmek istiyordu acaba diye düşünmeden edemedim.

Dahada derinler inerken bütün gücümle yukarıya doğru yüzmeye başladım. Nihayet kendimi sudan çıkardığımda kenara geçip ellerimin ve dizlerimin üzerinde cadıya saydırırken gözlerimi kapatıp kendimi yere atarak nefesler almaya çalıştım. Gözlerimi açtığımda bambaşka bir yerdeydim. Hava kararmış gece olmuş gökyüzünde binlerce yıldız görünüyordu.

Yerimde doğrulup ayağa kalktım.
Yol kenarında küçük bir göletin yanındaydım. Yeni anlamıştım.
O boklu havuz beni buraya getiren kapıydı. İşaret parmağımı yukarıya doğru kaldırarak bağırdım.

" Seni ihtiyar cadı.
Bu iğrenç bir yol."

Diyerek yola doğru yürürken bir anda yanımdan hızla bir aracın geçtiğini gördüm. Bu şekilde anladım ki gerçekten insanların dünyasındaydım.

Yanımdan geçen aracın arkasından baktım. Araç çok uzağa gidemeden yol kenarında kaza yaparak durdu.

Ayaklarım benden izinsiz hareket ettiğinde cadının içirdiği şeyi hatırladım. Ne demişti.

" Bırak ayakların seni götürsün."

Madem patron ayaklarım, uyalım bakalım. Dedim.
Ama oldukça yavaş ilerliyorlardı.
Bir süre aynı tempoda yürüdükten sonra yanımdan hızla bir araç daha geçti.
Bu insanlar çok aceleciler.
Nihayet ayaklarım hızlanmaya başladığında bende daha hızlı yol almaya başladım.

Sonunda kaza yapan araç ile onun önünde duran araca kadar geldim. Karanlıkta beni fark edememeleri benim açımdan iyiydi.

Ayaklarım yavaşlayıp durduğunda,
sessizce iki adama bakıyordum.
Kaza yapan araçtaki adam yaralıydı.
Aracından çıkmayı başarmış ama daha fazlasını yapamamıştı.
Burnumdaki kan kokusu ondan geliyordu. Kanayan yarası vardı.

Sonradan gelen adam ağır adımlarla yürüdü, yürüdü tam diğerinin önünde durdu.

" Volkan Karadağlı.
Şu haline bak. Araba çarpmış bir köpek gibisin. Acınacak halde...

Patron seni kurtarmam için yolladı beni."

Bir an avcının önündeki aciz halim geldi aklıma.

Derken belinden çıkardığı silahı diğerine doğrulttu.

" Evet, son bir dileğin varmı? "

" Var. Geberin."

" Bak bak.
Gerçektende pes etmeyen bir insanoğluymuş. "

Dedim kısık çıkan sesimle.
Erkekçe kafa tutuşu hoşuma gitmişti.
Bu ilk işim olabilirdi pekala.

Yavaş ve sessiz adamlarla arkasından yaklaştım.

+18 şiddet kan.

Önümdeki adamın kafasını hızla ve bir anda 90 derece sağa çevirdim. Çıkan kemik sesinden sonra ellerimin arasından kayıp düşmesine izin verdim.

" Kısmetime bak sen."

Derken arabaya yaslanmış şekilde bekleyen insana baktım. Kan kokusu yoğundu. Yaralıydı, yorgundu, belkide ölmek üzereydi. Aynı benim gibiydi hali..

Şaşkın bakışları eşliğinde bacaklarımın arasına aldığım bacaklarının üzerine dizlerim yere gelecek şekilde oturdum.
Yüzündeki ifadesi değişikti.
Yüzümü yüzüne doğru yaklaştırdım.
Elimi çeneme koyarak konuştum.

" Yaşamak istiyor musun?"

Önce sordum çünkü istemiyorda olabilirdi.

Kaşları çatık yüzüme bakarken belli belirsiz salladı başını.
Sanırım bu evet demek oluyordu.

" Güzel..."

Derken kulağına doğru eğildim. Ne yapacağımı biliyor gibi başını yana doğru çevirdi. Yada korktu bilemiyorum.

" Yaşama dönmek için, önce ölmek gerek. "

İçimden tıpkı benim gibi dedim dişlerimi boynundaki şah damarına geçirip kanını emerken.

Ben kanını ağzıma biriktirene kadar çekerken o acıyla dişlerini sıkıyordu. Sonra ağzımdaki kanı yeniden damarlarına ittim. Bu şekilde kanaması duracaktı.

O an yumruklarını sıkmaya başladı. Damarlarındaki kan canını çok fazla yakıyor olmalıydı. Bütün vücudu kasılmaya ve titremeye başladığında bu kez ısırdığım yere dilimi değdirerek yaladım.

Geri çekilip başımı yana devirerek baktım. Yüzünden acısının hafiflediği belli oluyordu.
Hâlâ bana bakarken dudaklarıma ve dişlerime bulaşan kanını yaladım.

Normal bir vampir gibi kana susamadım hiç bir zaman.
Ama bu tat...
Değişik gelmişti.

" Kanamaların durdu."

Dedim. Hâlâ bana bakıyor ne olduğunu anlayamaya çalışıyordu sanırım. Alıcı gözlerle şöyle bir bakıp,

" Iımm...
Yakışıklı ve genç.
Ve ölmekten kurtardım. Sen kaç kişilik birisin."

Tabiki cevap vermedi.
Başımı yukarı kaldırıp,

" Kaç kişi yerine geçer." Dedim.

Ama ses yoktu.

" Hey ihtiyar.
Sana diyorum."

" Sıfır." Dedi bu kez.

" Nasıl sıfır? Bu insanın canını kurtardım işte. Nasıl sıfır olur."

Dedim şaşkın şekilde.

" Aptal cadı.
Eksiler artıları götürür."

Dediğinde hâlâ adamın dizlerinde oturmuş düşünüyordum.

" Ne demek bu."

Derken yanımda cansız yatan bedene baktım.

" Hay böyle şansa."

Diyerek kalktım yerimden.
Yine yukarıya bakarak,

" Bunu bana daha açık söyleyemezmiydin."

" Sen bir aptalsın." Diyen ihtiyarla moralim bozuldu.

" Sen vampir misin? "

Duyduğum sese döndüm.

Yerde bana bakan adam sormuştu bu soruyu.
2 adımda yanına gelip bir dizimin üzerine çökerek elimi alnıma bastırırken, hiç çekinmeden bana bakan gözlere baktım. Gerçekten çok soğuk bakıyordu.

" Ben bir sürgünüm."

*******************************

Eveeet.
İlk bölümü yayınlamış oldum.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın canlarım.

Loading...
0%