@azamet_29_2
|
Merhaba ben Melda Güler. Şuan normal genç bir kız olarak görünsemde asllında yarı cadı yarı vampirim dersem, ne düşünürsünüz. Evet ben bir sürgünüm. Şimdi size bu hikayenin nasıl başladığını anlatacağım. Utanarak bahsettiğim gibi ben bir melezim. Babam bir vampir annem ise bir cadı. Sanırım vampir tarafım daha baskın çünkü vampir güçlerimin neler olduğunun bilinciyle doğarken cadılık ile ilgili tek bir fikrim yoktu. Sonuç ne olursa olsun bu benim dünyamda kabul edilemez birşeydi. Bu sırrı bir şekilde uzun yıllar saklamıştım ama sonunda ifşa oldum. Bu yüzden sabah yola çıkıp bütün günü sınıra gelmek için yürüyerek geçirdikten sonra sınırı geçmeden önce ormanda geceyi bekledim. Nihayet her yer zifiri karanlık olunca tel örgülere kadar gelip üzerinden tek hamlede atlayarak karşı tarafa geçtim. Son kez arkama, annemin topraklarına baktıktan sonra önüme döndüm. Daha karanlık daha izbe görünen ormanda yürümeye devam ettim. Bir an önce babamı bulup onunla konuşmak istiyordum. Ama işler burada beklediğimden daha karışıktı. Daha sınırdan geçeli 10 dakika olmadan karşıma çıkan başka bir kaç vampir ile kesildi önüm. Bir anda nereden geldiğini anlamadığım şekilde gökten yere düşmüşlerdi sanki. " Frank haklıymışsın. +18 şiddet kan Dedi kenarda bana bakan sarı gözler. " Bir melezin kokusunu her yerden alırım." Dediğinde, bir adım gerileyip bir ayağımı geriye alarak yumruklarımı sıkıp savunma pozisyonu aldım. " Kimsiniz bilmiyorum. Ama çekilin önümden." Önde olan bir adım daha öne çıkarak, " Ben, Avcı Frank." Dediğinde tıslayan sesiyle söylediği isminden hiç hoşlanmamıştım. " Sende bir melezsin. Dediği anda o turuncu gözleri bir anda burnumun ucunda görmemle midemde patlayan yumruk ve kesilen nefesimle kendimi iki büklüm dizlerimin üzerinde buldum. Önümde ve ayakta durmuş aşağılayarak bakıyordu gözlerime. " Görünüşün bir vapmire benzesede zayıf, aşağı sınıf bir melezsin." Evet bir melezdim. Hızla ayağa kalkıp en sertinden bir yumruk geçirdim göğsünün üzerine. " Bak sen şu işe. Bende onun gibi yerimde doğruldum. " Tabi ki..." Dedim ama bir anda birşey oldu. Birden karnımın içinde bir acı ile boğazımdan ağzıma doğru ilerleyen kanı hissettim. Bu avcı elleriyle vücudumda bir delikmi açmıştı. Gördüğüme inanamaz bakarken sırtımdaki el kayarak uzaklaştı. " Hayır, zayıfsın melez! Diye alay eden ses ve yere çarpan bedenimle kendimi buz gibi toprak'ın üzerinde buldum. Ellerimi karnımın acıyan yerine bastırdığımda ellerime gelen sıcak kan kendi kanımdı. Midemden ağzıma ordan dudaklarımdan aşağı akanda kendi kanımdı. Ölüyordum... Bir vampiri kendinden daha güçlü bir vampir kolaylıkla öldürebilirdi. Bende o şanssızdım işte. Benim zihnim bulanmaya görüşüm kaybolmaya başlarken Avcı tam tepemde iğrenerek bana bakıyordu. Elindeki kanımı dudaklarına götürerek parmağını diline sürdü. Sonra da başını kenara çevirerek yere tükürdü. " İgrenç bir kan." Dedikten sonra öne eğildi. Kanlı eliyle yakamdan tutarak yerden yükselttiği bedenimi sürükleyerek taşırken başım geriye kollarım yere düştü. Uzun siyah saçlarımın yerlerdeki çırpılara takılarak koptuğunu hissediyordum. Bacaklarım ise yerde sürükleniyordu. Ölüm anı böylemi oluyor diye düşünürken bir anda beni kucağına aldı. " Sana bir iyilik yapacağım ölmeden." Dedikten sonra kucağında benimle tek hamlede sınır tellerinin üzerin den atlayarak, " Geldiğin yerde ölmeni sağlayacağım." Diyerek uzun sivri dişlerini boynuma geçirdiğinde hareketsiz bekledim sadece. Zaten ölüyordum bu yüzdende kıpırdayamıyordum. " Bu iz seni kimin öldürdüğünü herkese gösterecek. " Diyerek beni yere bıraktığında yüzündeki o iğrenç gülümseme hafızama kazınmıştı. Sonrada arkasını dönüp hızla uzaklaşarak gözden kayboldu. Olduğum yerde öylece kaldım. +18 bitti Ne cadılar, cadılığımı kabul ettiler... Ne kadar bilinçsiz kaldım bilmiyorum. Bir ara gözlerimi araladığında bedenimin havada süzülerek ilerlediğini hissederken kulağıma sürekli Tak! Tak! Tak! Diye sesler geliyordu. Aradan ne kadar zaman daha geçti bilmiyorum.. Gözlerimi yeniden açtığımda kendimi hiç bilmedigim bir odada ve yatakta buldum. " Beni senmi iyileştirdin? " " Sürgün edilmene karar verildi." Dedi cevap olarak kapalı gözleriyle. " Karanlık ve büyülü ormana sürgün edileceksin." Duyduğum şeye hiç şaşırmadım. " Melinda. Kabul görmeyen istenmeyen bir melez olarak yaşamak için gidebilecegin tek yer olan karanlık ormana sürüleceksin." Başım önde dişlerimi sıkarken elimdeki büyülü kelepçelere baktım. Kendime la*etler okurken babam olacak vampiri düşündüm. Neden orda gelipte bana yardım etmediğini... "Baban seni kurtaramaz..." Tabiki aklımı okumuştu. " Melinda. Aniden kocaman olan gözlerimle bakarken duyduğuma inanamadım. " Gerçekten mi? Baktığım kırışık yüzünün arasında çizgi haline gelmiş gibi görünen gözlerini gözlerime dikti. Sessizdi. Bana bakarken düşüncelerini akıl terazisinde tartıyordu. Yeniledim cümlemi. " Burda kalmak için ne olursa yaparım." Yaşlı cadının gözleri irileşerek, " Ne olursa mı? " Dedi. Bir anda çok ciddi şekilde sormuştu bunu. " Ne olursa." Dedim yinede. " Vampirlerde, cadılarda binlerce yıl öncesine dayanan hikayeler yüzünden insanları sevmez." " İnsanlar? " Bir vampire yada cadıya verilebilecek en kötü ceza yada işkence insanların arasına yollamaktır. 1001 yıl." Bütün bedenimin nefretle ve acıyla kıvrandığını hissettim. " Asla." Dedim. " Asla insanlarlarla bir arada yaşayamam. Derken yalvaran gözlere baktım. " Karanlık ormandaki o sırça köşkte 1001 yıl kalırım. " Melinda. İhtiyar ince, kemikleşmiş elininin siyah tırnaklı parmağını çeneme koyup kendine çevirdi. " Kendi kanımdan olan bir cadıya bunu yapmalarına izin vermek istemiyorum." Şaşırdım. " A. Anlamadım." Bu ne demekti. " Sen benim kanımdansın Melinda." " Yalancı sende." Dedim sinirle. " Öyle olsa bu sürgüne izin vermezdin. Bana yardım eder beni korurdun. Sen istersen kimse karışamazdı bana burda." Dedim bir umut. " Olmaz. Ama kanımdan olduğunu da inkar edemem. Ve senin için yapabileceğim tek şey var Melinda. " 1001 gün." " Evet." Yıl değil yani." " Evet." " Vâris ? " " Evet. " Aniden beni bir gülme aldı. Sinirlerim bozulmuş resmen kahkaha atıyordum. " Ben... " Aptal cadı. " Anlamadım." " Kadim bilgiler kötü kalplere yerleşemez. Kalp kazanacaksın, kalbin için, küçük cadı." Ben şaşkın bakarken önce elimdeki kelepçeleri çıkardı sonra arkasındaki eski masanın üzerinden damla şeklinde olan küçük mavi bir şişeyi alıp geri geldi. " Al. " Titreyen eliyle uzattığı şişeyi elime alıp şöyle bir baktım. " Bu ne? " " İç." " Cezamı kurbağaya dönüştürmeklemi değiştirdin bu kezde. Yoksa buharamı çevireceksin beni. " İnsanların arasındaki yerine gitmene yardım edecek. " Ya şu anki halime dönmek istersem? " " Ancak geceleri." Dedi. Bu kadarda belli edilmez dedim içimden. " Edilir." Dedi. Yine duymuştu beni. " Sen şimdi diyorsunki 1001 gün insanlarla yaşayıp döneceğim. Ah birde kalpler... Ve senin yerine geçip varisin olacağım. Bumu? " " Evet." " Peki neden şimdi yaşlı cadı. " Bunu sana döndüğünde söyleyeceğim. " Ya döndüğümde bir aksilik olursa." " O zaman büyülü ormana sürerler yine seni. " 3 gündür burda ve uyuyormuyum? " " Hadi küçük cadı." Elimdeki şişeyi açtıktan sonra içindeki sıvıya bakıp kokladım. Kokusuz mavi bir sıvıydı. Öylece tepeme dikip tek yudumda içtim. Elimdeki boş şişeye bakarken annemi hatırladım. O an ona çok kızdım. Bunu yaparkan olacaklar hiç mi aklına gelmedi. Sen öldün kurtuldun ama kızın bunun bedelini yada cezasını her neyse senden daha ağır ödemek zorunda. " Hadi yürü." Dedi yaşlı cadı. Nihayet küçük ahşap evin önündeki küçük havuza kadar geldik. " Bu havuz çok eski." " Evet. Elindeki bastonu arkasından önüne geçirerek havuzun içine dikti ve bıraktı. " Benimle konuşmak istediğinde yukarı bakman yeterli. Sana cevap verebilirim tâbi uyuyor olmazsam. Bırak ayakların seni götürsün. İyilik kalpten olmalı. Eksiler artıları siler. Sabır erdemdir, öfke zarar. Dikkat et. Her bir cümle başka telden çalıyordu. " Sözlerimi yaz o kafana." Dediği anda ihtiyar ellerini görmemle itilerek kendimi o pis havuzun içinde bulmam bir oldu. " Ne yapıyorsun? Derken aşağıya doğru çekildiğimi hissettim. Havuz bütün vücudumu bir bataklık gibi aşağıya doğru çekerken en son derin bir nefes aldığımda bütün bedenim suyun altındaydı artık. Küçük pis bir havuz gibi gördüğüm şey daha büyük bir havuzdu sanırım ve resmen dibe doğru gidiyordum. Yalancı cadı beni boğarak mı öldürmek istiyordu acaba diye düşünmeden edemedim. Dahada derinler inerken bütün gücümle yukarıya doğru yüzmeye başladım. Nihayet kendimi sudan çıkardığımda kenara geçip ellerimin ve dizlerimin üzerinde cadıya saydırırken gözlerimi kapatıp kendimi yere atarak nefesler almaya çalıştım. Gözlerimi açtığımda bambaşka bir yerdeydim. Hava kararmış gece olmuş gökyüzünde binlerce yıldız görünüyordu. Yerimde doğrulup ayağa kalktım. " Seni ihtiyar cadı. Diyerek yola doğru yürürken bir anda yanımdan hızla bir aracın geçtiğini gördüm. Bu şekilde anladım ki gerçekten insanların dünyasındaydım. Yanımdan geçen aracın arkasından baktım. Araç çok uzağa gidemeden yol kenarında kaza yaparak durdu. Ayaklarım benden izinsiz hareket ettiğinde cadının içirdiği şeyi hatırladım. Ne demişti. " Bırak ayakların seni götürsün." Madem patron ayaklarım, uyalım bakalım. Dedim. Sonunda kaza yapan araç ile onun önünde duran araca kadar geldim. Karanlıkta beni fark edememeleri benim açımdan iyiydi. Ayaklarım yavaşlayıp durduğunda, Sonradan gelen adam ağır adımlarla yürüdü, yürüdü tam diğerinin önünde durdu. " Volkan Karadağlı. Patron seni kurtarmam için yolladı beni." Bir an avcının önündeki aciz halim geldi aklıma. Derken belinden çıkardığı silahı diğerine doğrulttu. " Evet, son bir dileğin varmı? " " Var. Geberin." " Bak bak. Dedim kısık çıkan sesimle. Yavaş ve sessiz adamlarla arkasından yaklaştım. +18 şiddet kan. Önümdeki adamın kafasını hızla ve bir anda 90 derece sağa çevirdim. Çıkan kemik sesinden sonra ellerimin arasından kayıp düşmesine izin verdim. " Kısmetime bak sen." Derken arabaya yaslanmış şekilde bekleyen insana baktım. Kan kokusu yoğundu. Yaralıydı, yorgundu, belkide ölmek üzereydi. Aynı benim gibiydi hali.. Şaşkın bakışları eşliğinde bacaklarımın arasına aldığım bacaklarının üzerine dizlerim yere gelecek şekilde oturdum. " Yaşamak istiyor musun?" Önce sordum çünkü istemiyorda olabilirdi. Kaşları çatık yüzüme bakarken belli belirsiz salladı başını. " Güzel..." Derken kulağına doğru eğildim. Ne yapacağımı biliyor gibi başını yana doğru çevirdi. Yada korktu bilemiyorum. " Yaşama dönmek için, önce ölmek gerek. " İçimden tıpkı benim gibi dedim dişlerimi boynundaki şah damarına geçirip kanını emerken. Ben kanını ağzıma biriktirene kadar çekerken o acıyla dişlerini sıkıyordu. Sonra ağzımdaki kanı yeniden damarlarına ittim. Bu şekilde kanaması duracaktı. O an yumruklarını sıkmaya başladı. Damarlarındaki kan canını çok fazla yakıyor olmalıydı. Bütün vücudu kasılmaya ve titremeye başladığında bu kez ısırdığım yere dilimi değdirerek yaladım. Geri çekilip başımı yana devirerek baktım. Yüzünden acısının hafiflediği belli oluyordu. Normal bir vampir gibi kana susamadım hiç bir zaman. " Kanamaların durdu." Dedim. Hâlâ bana bakıyor ne olduğunu anlayamaya çalışıyordu sanırım. Alıcı gözlerle şöyle bir bakıp, " Iımm... Tabiki cevap vermedi. " Kaç kişi yerine geçer." Dedim. Ama ses yoktu. " Hey ihtiyar. " Sıfır." Dedi bu kez. " Nasıl sıfır? Bu insanın canını kurtardım işte. Nasıl sıfır olur." Dedim şaşkın şekilde. " Aptal cadı. Dediğinde hâlâ adamın dizlerinde oturmuş düşünüyordum. " Ne demek bu." Derken yanımda cansız yatan bedene baktım. " Hay böyle şansa." Diyerek kalktım yerimden. " Bunu bana daha açık söyleyemezmiydin." " Sen bir aptalsın." Diyen ihtiyarla moralim bozuldu. " Sen vampir misin? " Duyduğum sese döndüm. Yerde bana bakan adam sormuştu bu soruyu. " Ben bir sürgünüm." ******************************* Eveeet. |
0% |