Yeni Üyelik
11.
Bölüm

S.10 Ölümüne

@azamet_29_2

SABAH

Şirkete doğru ilerleyen aracın içindeki Fikret arka koltukta sabırsızca Adem'in aramasını bekliyordu. Direksiyondaki Cengiz'i yeniden sıkıştırdı.

" Neden aramıyor lan bu Adem!"

" Abi mesaj attım. İlk fırsatta arar."

Ne olduğunu merak ediyordu Fikret.
Adamı Cengiz'e kızın icabına bakacak birini bul demiş, Cengiz'de eski bir sabıkalı olan Aysel adında bir kadını bulmuş işi ona vermişti.

Ne olmuştu da kız hâlâ yaşıyordu. Ve ne olmuştu da bu eve gelmişti, bunu merak ediyordu Fikret. Merakı dahada artmışken direksiyondaki Cengiz'in telefonu çaldı.

Cengiz bir yandan yola bakarken bir yandan cebinden telefonunu çıkardı.

" Adem arıyor abi."

" Aç."

Cengiz açar açmaz hoparlöre verdi sesi.

" Anlat."

" Abi dün akşam nöbetinde hemşireler değişti. Yeni hemşire gelip pansuman saati diyince izin verdik, içeri girdi.

Aradan 15-20 dakika geçti geçmedi birden kapı içerden kilitlendi. Sonra arkadan gürültüler gelmeye başladı. Kapıya çarpma sesleri falan.
Açmak istedik ama olmadı. Sonunda kırarak girdik içeri. Hemşire kadını yerde yaralı yatarken bulduk. Boynunda kan ve iki tane delik vardı.
Turgut önce kıza baktı. İyi olduğunu anlayınca o kadını odadan çıkarırken, ben doktor çağırmaya gittim.

Turgut'un anlattığına göre acıyla kıvranmaya başlamış kadın, ama öyle böyle değil. Birde vampir demiş durmuş. Adnan ile bir diğer doktor geldi. Kadını apar topar tedavi altına alırlarken, odadaki kızada Adnan baktı. İyiydi, hâlâ uyuyordu kız.

Turgut arayıp Volkan Bey'e haber vermiş. Bir süre sonra Volkan Bey ve Servet abi geldi. Biz burdan ayrılamadık. Ama Servet abi araştırmış. Kadın gerçek hemşire değilmiş. Aysel isminde sabıkalı biriymiş. Kızı öldürmek için tutulmuş. Hatta öldürdüm yastıkla boğdum diyor ama kız yaşıyor. Bizde birşey anlamadık."

Fikret telaşla sordu.

" Konuştu mu kadın? Kimin tuttuğunu söyledi mi? "

Adem sadece Fikret'e çalışan biriydi. Fikret'in ve Cengiz'in planlarından haberi yoktu. Bu yüzdendi Fikret'in telaşı.

" Hayır abi." Dedi Adem.

" Çektiği acıdan konuşamıyor ki.

Bütün bunları duyunca Volkan Bey kızı alıp çıktı. Bizide burada kadının başında bıraktı Servet abi."

" Tamam. Ordan ayrılma. Her saat rapor istiyorum."

" Tamam abi."

Cengiz biten görüşmeyle telefonu kapattı.

" Abi.
Ne yapmayı düşünüyorsun. "

Fikret cevap vermedi düşünüyordu.
Kadının boynundaki iki delik, kan ve çektiği acı. Birde vampir demesi.

O geceye döndü Fikret.
1001 Akşam'ın arkasındaki ara sokakta ona saldıran kırmızı gözleri ve uzun sivri dişleri olan o kızı hatırladı. Boynuna geçirdiği dişlerini ve çektiği o inanılmaz acıyı hatırladı.
Bu o vampir olabilirmi? dedi kendi kendine.

Sonra Melda adındaki kızı hatırladı. Melda'nın nasıl öldüğünü ve ertesi günlerde nasıl sapa sağlam karşılaştıklarını.

Kendi kendine,

" Sırayla gidelim." Dedi.

" Önce öldürdüm sandığım Melda.
O kız ya ölmedi yada tekrar canlandı. Ki bu çok saçma olur.

Sonra, o vampir kız çıktı ortaya.
Sonra, nasıl olduysa Melda'yı Volkan ile görmeye başladım.
Sonra, hastanede yatan Melda'yı öldürmeye giden Aysel'e saldıran vampir ile bir vampir daha çıktı ortaya. Aysel'in tıpkı benim gibi acıyla kıvranması o vampirin gelişini doğruluyor.

" Neler oluyor lan!" dedi Fikret yüksek sesle.

" Abi? "

" Ne var lan? "

" Geldik abi.
Onu söyleyecektim."

" Cengiz! "

" Emret abi."

" Sana 1 hafta süre.
Kendin mi yaparsın, adam gibi birini mi bulursun ne yaparsın bilmem.
O Aysel'i kaldırın ortadan. Kadın konuşursa yanarız
Anladın mı beni? "

Cengiz'in kaşları çatıldı.

" Anladım abi.
Merak etme."

Fikret hırsla indi araçtan ve içeri girerek asansöre yöneldi. Hoşgeldiniz diyen personelleri umursamadan asansöre binip ofisinin olduğu kata çıktı.

Bir dakika kadar sonra ofis katında kendi odasının önündeydi.
Sekreteri olan kız Fikret'i görür görmez ayağa kalktı.

" Günaydın Fikret Bey.
Anneniz içerde sizi bekliyor efendim."

" Annem mi? "

" Evet efendim. "

Fikret hızla kapıyı açarak içeriye girdi. Önce masasının önündeki koltukta elindeki kahvesinin yudumlayarak oturan annesine baktı. Sonrada hızlı adımlarla masasına doğru yürüdü.

" Anne?
Hayırdır sabahın körü buraya geldin?"

" Sanada günaydın Fikret."

Fikret gözlerini devirdi.

" Anne! "

" Konuşacağız Fikret.
Malum o evde konuşmanın imkanı yoktu. O Volkan denen herif çalışanlara kapı bile dinletir. "

" Sende buraya mı geldin."

" Evet! Şimdi herşeyi bir bir anlatmaya başla! Ve. Hiç bir şeyi atlama.
Ne işler karıştırıyorsun?
Hemde benden habersiz."

Fikret bir kaç saniye sessizce kadına baktı ve masadaki telefonu eline aldı.

" Bize koyu iki kahve getir."

Dedi ve kapattı.

" Anlaşılan uzun bir konuşma olacak." dedi kadın geriye yaşlanıp bacak bacak üstüne atarak.

5 dakika sonra sekreter kız elinde iki kahve ile geldi. Kahvelerin birini kadının önüne birini Fikret'in önüne bıraktı.

" Başka bir emriniz varmı efendim? "

" Bizi 2 saat rahatsız etme."

diyen Fikret ile kız, " Peki." diyerek odadan çıktı.

Fikret önündeki kahvenin tabağını biraz daha kendine yaklaştırdı. Fincanı alıp dudaklarına götürerek bir yudum aldı.

" Senin izinden gidiyorum." dedi sakin şekilde.

Kadının kaşları çatıldı.

" Anlamadım." Dedi. Anlamazdan gelerek.

Geriye yaslandı Fikret.

" Sen nasıl babamı öldürmeye kalktıysan bende devamını getirmek isterdim."

" Lafını bil. Ne demek babanı öldürmek. Birilerinin kulağına gidecek, gerçek sanacaklar."

Fikret sinsi bir şekilde gülümsedi.

" Doğduğum kadını iyi tanıyorum anne. Benden gizlemeye çalışsanda ben her şeyi öğrendim.

Babamı kazaya kurban gitmiş gibi göstererek öldürmeye kalktın. Çünkü vasiyetiyle oynadın. Ama seçtiğin adamlar bir boku beceremeyince adam ölmek yerine komada şimdi. Ölmediği içinde vasiyet konusuna gelemedik bile.

Kadın yerinde doğrularak sessiz oğluna baktı bir süre. Sonra geriye yaslanırken gülümsedi.

" Bak sen, demek herşeyi öğrendin.
Devam et zeki oğlum."

" Babam komada olduğu için bir anda Volkan Bey geçti babamın tahtına.
Zaten sinir, geçimsiz, biriyken daha beter oldu. Tabi sen burda olmadığın için bilmiyorsun ne çektiğimi.

Bende baktımki Volkan babamdan beter oluyor. Dedimki, babamın gidemediği yere Volkan Karadağlı gitsin. Gitsinde ikisinden aynı anda kurtulalım."

Sol dirseğini koltuğunun kolçağına dayadı Fikret. Eliyle kaşını düzeltti bastırarak.

" Ama şans bu adamların geninde var olmalıki ikiside gebermiyor.

O gece Volkan şirketten geç saatte çıktı. Toplantı beklediğinden uzun sürdü çünkü. Tabi bu da benim işime geldi. Kendi adamlarımı toplayıp Volkan'a şirket çıkışı pusu kurdum.
Gebermesi için herseyi yapabilirdim.
Çatışma sırasında en sadık adamı Servet'ten ayırmayı başardık. Ama adamları bizimkileri oyalarken o tek başına uzaklaşmayı başardı.

Kolayca kaçmasına, kurtulmasına izin vermeyecektim. Bu yüzden hemen peşine takıldım. Çevre yolunda baya bi kovalamaca oynadık. Arka arkaya ateş ettim aracına. 3-4 kurşun isabet etti ama yine de sürmeye devam etti. Sonundada istinat duvarına çarparak kaza yaptı.

Ölmesini umsamda her ihtimale karşı durup bakmadım. 9 canlı it hâlâ yaşıyorsa beni görebilirdi. Daha sonra anladımki gerçekten iyi yapmışım.

Arkamdan gelen adamlarımdan birine Volkan'ın konumunu söyleyip işi bitirmesini söyledim. Ama ne oldu bil." diyerek yumruğunu masaya geçirdi adam.

" Adamımı boynu kırılmış şekilde ölü bulduk. Volkan nasıl becerdiyse o halde bile adamı gebertmiş.
Neler olduğunu ne sorabildim ne öğrenebildim.

Yani şimdilik elimden kurutuldu. Ama şimdilik. Yeni bir plan hazırlıyorum. "

" Peki neden hastanede yatarken bitirmedin işini. Çok kolay olurdu."

Fikret'in siniri ve kendine öfkesi dahada arttı.

" Kendim hastanede yatarken yapamadım."

" Ne!? Neden hastanedeydin? "

Adam kaşları çatık baktı bu kez annesi olan kadına.

" Bazen gerçekten Volkan'a hak veresim geliyor. Sevgili ve ilgili anneciğim.

Saldırıya uğradım çünkü." dedi bıkkın.

O geceyi tekrar yaşar gibi anlatmaya başladı sonra. adam.

" Mekânın arkasında bir kız saldırdı. Daha doğrusu insan mı yoksa vampir mi anlamadığım biri."

Kadın bir anda kahkaha attı.

" Vampir mi? "

Bir kahkaha daha geldi.

" Çocuk olma Fikret. Vampir diye birşey yok."

Annesine bakarken eli boynuna gitti adamın. Kızın dişlerini yeniden boynunda hissetti sanki.

" Anne!
Acayip şeyler oluyor!"

Dedi adam kollarını masaya yatırıp gözlerini kısarak.

" Volkan'ın ölmesini istediğim o gece bir kızı öldürdüm. "

" Ne!? "
Az önce kahkaha atan kadının yüzü aniden değişmişti.

" Ertesi gün kafam iyi olduğu için kahve içmeye geldim mekana. Ama o kızı gördüm. Hiç bir şey olmamış gibi mekânda çalışıyordu. Korku ve panikle çıktım ordan. Sonra arabama giderken bir anda o kırmızı gözlü kızın saldırısına uğradım. İnsan değildi adım gibi eminim. O vampir..."

" Saçmalama Fikret!
Gözümün önünü göremeyecek kadar hatta hayal aleminde gezecek kadar sarhoştum desene sen şuna."

" Öylemi? " dedi adam sol eliyle yakasını çekerek. Bu izler ne o zaman. Ya öldürecek kadar olan ama öldürmeyen o dayanılmaz acı. 10 gün çektiğim o acı neydi?

Ya öldüğünü gözlerimle gördüğüm halde yaşayan o kızın olayından sonra bunun olması? "

Kadın kaşları çatık oğluna bakıyordu.

" Dahası da var. Beni hatırlayıp anlatmasın diye o kız hastanedeyken, öldürmesi için gönderdiğim kadına birinin saldırması, o kadının da boynunda aynı izlerin olması, aynı şekilde acı çekmesi. O kadının da vampir diye sayıklaması.

Kızı öldürdüğünü, yastıkla boğduğunu, söylediği halde kızın bugün bizim evde olması."

Bütün bunlar neyin nesi? Melda Volkan ve o vampir neden hepsi aynı yerlerde dolaşıyor? "

Kadın ayağa kalkıp elindeki fincanı sehpaya bıraktı.

" Vampir mampir beni ilgilendirmez. İnanmadığım bir şeyin peşine düşecek değilim. Sen de az iç.

Az iç de, aklını başına topla. Volkan'ın tehditini de unutma. İkimizdende şüpheleniyor bence. O olanları çözmeden ondan kurtulmaya bakalım. Anlatabildim umarım. Bu süre içinde de sevgili abini üzme ve her dediğini yap. Göze batma."

diyerek kapıya yöneldi. Tam çıkacakken,

" Ha! Birde. Bu konuştuklarımızdan Pelin'in haberi olmayacak. " dedi ve çıkıp gitti.

*****

Son dakika yazısının altında,

Vampirler gerçekmi!
Aynı şekilde öldürülmüş 5 kişi.
Boğazlarında diş izleri ile kanları emilerek öldürüldükleri belirlendi. yazıyordu.

Bir hayvan mı yoksa sapık, manyak bir katil mi? Yoksa gerçekten bir vampir mi? Diye devam ediyordu. yazı.

Volkan'ın kısık sesini duydum o an.

" Vampir kız.."

Hayır ben değildim...

Murai...
Bunu yapan Murai'ydi.
Beni arıyordu.

Beni aradığını belli etmek için de bu yolu kullanıyordu.
Başarmıştıda.
Dikkatimi çekmişti.

Ben Volkan'a bakarken Adnan'ın da işi bitti.

" Dikkatli ol ve sonraki pansumana kadar açma tamam mı?

Bir şey daha." Dedi. Sesindeki merak çok barizdi.

" Melda, nasıl oldu da yaran bu kadar hızlı iyleşebildi? "

Diyen Adnan'ı duysamda cevap vermiyordum. Çünkü gözüm hâlâ Volkan ve televizyon arasında gidip geliyordu.
Halim dikkatini çekmiş olacak ki Adnan,

" Neye bakıyorsunuz siz? " diyerek benim gibi bir Volkan'a bir televizyona bakınca sordugu soruyu kendide unuttu.

Bu sırada Volkan'ın telefonu çaldı. Gözleri hâlâ televizyonda elini cebine atarak telefonunu çıkararak açıp kulağına götürdü.

" Söyle. "

Ne duyduysa bir anda gözleri büyüdü.

" Nerde?
Emin misin?
Hemen geliyorum.
Söyle depoya kimseyi almasınlar.
Ve dikkatli olsunlar."

diyerek kapattı.

" Volkan ne oluyor." Dedi Adnan.

" Depodaki yükleme bölümünde 2 işçi öldürülmüş. Bir kişide saldırıya uğramış.

Aynı şekilde." derken çenesiyle ekrandaki haberleri gösterdi.

" Ne?! Sen ciddi misin?
O sapık katil senin işçilerinidemi öldürmüş."

Gözlerini kısarak konuştu Volkan.

" Sapık bir katil olduğunu sanmıyorum.
Yürü Adnan sende benimle geliyorsun. Servet ve adamlar bizi bekliyor. Hemen gidiyoruz."

İkisi aceleyle kapıya yönelirken ayağa kalktım.

" Nereye gidiyorsunuz? "

" Kimse benim çalışanlarımı öldürüp rahat rahat ortalarda gezemez. Gidip olanları araştıracağım."

" Ya o, hâlâ oralardaysa."

" Umarım öyledir.
Bana hesap vermek zorunda çünkü. "

Dediğinde gözlerindeki öfke alelen görünüyordu.

" Sen de evden çıkma.
Hatta kimse bu evden çıkmayacak.
Yürü Adnan. "

Volkan ve Adnan kapıdan çıkarken Gece yerden omuzuma zıplayıp yatarak,

" Bu Murai.
Seni arıyor!"

" Evet."

" Melda'nın bedeninde olduğun sürece sana ulaşamayacak.
Bu yüzden seni ortaya çıkarmaya çalışıyor. Bunun için de daha fazla insan öldürecektir.
Bu ikisi ölüme gidiyor olabilirler."

" Farkındayım.
Bu yüzden benimde gitmem lazım."

Gece'yi omuzumdan alıp yere bırakarak hızlı adımlarla üst kata yönelmiştim ki durdum.

" Bir dakika ben onu nerde nasıl bulacağım? "

" Tam bir umutsuz vakasın Melinda.
Safkan olmasanda sende bir vampirsin."

Ne demeye çalıştığını düşünürken dank etti. O beni nasıl buluyorsa bende onu aynı şekilde bulacaktım.

Kokusundan. Gülümseyerek merdivenlere gelip tam çıkacakken açılan kapı ile Fikret girdi içeri.

Olduğum yerde durdum önce. Sonrada devam ettim yoluma. Ama duyduğum adımla yine durdum.

" Melda! "

Yavaşça arkamı döndüm. Bana bu şekilde rahatça hitap etmesi sinirimi bozmuştu. Yinede sakin kalmaya çalıştım.

" Herkes nerde? "

" Gittiler."

" Nereye? "

" Depoda işçileriniz öldürülmüş dedi abiniz.! "

" Hmm. Öylemi? "

" Öyle.
Sizde yardıma mı gideceksiniz? "

" Gerek yok kendi de halledebilir. Nede olsa büyük Volkan Bey o."

Dedi alaycı şekilde başını iki yana sallayarak.

Peşime bir katili takmasınıda düşününce dahada gerilen sinirlerimle onu şuracıkta boğmak istiyordum ama sırası değildi.

Önce Murai dedim içimden.
Dışımdan ise,

" İyi akşamlar gidip uyumak isyiyorum, hâlâ rahatsızım." dedim yalandan. Başka türlü burdan gidemeyecekmişim gibi geldi çünkü.

Hızlı adımlarla üst kata çıkarken peşime takılan Gece ile kendi odama yöneldim. Karanlık olan odamdan içeri girip kapıyı kilitledim. Arkasınada komodini çektim.
Gece yatağa çıkıp oturarak,

" Dikkatli ol." dediğinde ben çoktan Melinda olmuştum bile.

Odamın iki kanatlı ve yere kadar olan penceresine yönelip açarak dışarıya göz attım. Büyük arka bahçede dolaşan iki adam dikkatimi çekti. Volkan gitmeden önce adamları arttırmıştı anlaşılan.

Tabi bu bana engel değildi. Önce iki adamın evin iki tarafına gitmesi için bir süre bekledim. Ardından görüşürüz Gece diyerek balkondan bahçeye atladım. Ayaklarım yere basar basmaz son hız koşarak bahçe duvarının üzerinden atlayıp dış tarafa geçerek koşmaya devam ettim.

Yeterli bir mesafeye geldiğimde ellerim dizlerimde soluklandım. Nefesim düzene girer girmez olduğum yerde doğrularak gözlerimi kapattım.

Mura'nin nerde olabileceğini ve kokusunun nasıl bir şey olduğunu düşünerek havayı koklamaya başladım. İlk kez yapıyordum bunu.

Çünkü cadı güçlerimin gelişmesiyle meşgulken vampir güçlerimi geliştirmeye çalışmamıştım hiç.

Bir süre havayı koklamaya devam ettim. Sonunda burnuma gelen iğrenç kokuyla bu olmalı dedim. Çünkü aldığım çürümüş et kokusuna benzeyen koku, bana Murai'nin yüzünü hatırlatıyordu.

Kokunun geldiği yöne dönerek son hız koşmaya başladım.
Ama koku beni insanların kalabalık olduğu yerlere yönlendiriyordu. Insanların beni bu halimle görmesini istemiyordum.

Bu yüzden bu gece bir şeyi daha ilk kez yapacaktım. Yüksek binaların üzerinden atlayarak kat edecektim mesafesi.

Hadi bakalım. Umarım cadı güçlerimde bana yardım eder. Diyerek ilk önce tek hamle ile bana en yakın binanın çatısına zıpladım. Sonra, son hız koşarak bir sonraki binanın daha yüksek olan çatısına, ordanda bir sonrakine.

Bir kaç binanın daha çatısına atladığımda sonunda kendimi çok yüksek binaların üzerinden atlarken buldum.

Ama ne yalan söyleyim hoşuma gitmişti. Bu çatıdan çatıya atlama işi bana uçma hissi vermeye başlamıştı çünkü.

Aldığım koku dahada artarken doğru yöne gittiğim kesinleşmiş oldu.
Nihayet Volkan'ın depo dediği yere geldiğimde koku burnuma işlemişti artık. Son olarak yan yana yapılmış büyük depoların beton çatısına atladım.

Nihayet gelmiştim işte. Ben onun kokusunu alabiliyorsam oda benim kokumu alıyor olmalıydı. Dikkatli olmalıydım.

Ağır adımlarla etrafıma bakarak yürüyordum. Emindim.
Buralardaydı. Ama nerde?
Nerde olabilirdi?

Büyük depoların çatısında dikkatli şekilde yürümeye devam ettim. Bir yandanda etrafima bakıyordum. Her an her yerden saldırabilirdi ve biliyordumki o kırma safkanın ilk darbesi canımı çok yakacaktı.
Bu yüzden o ilk darbeye hazırlıklı olmalıydım. Diğer depoların üzerinden geçerken kulağıma gelen tanıdık sesle durdum.

Volkan.. Volkan hâlâ buradaydı. Kenara doğru yürüyerek aşağıya baktım. Aşağıda büyük direklerin spot lambalarıyla aydınlatılmış depo önünde Volkan ve adamları kendi aralarında konuşuyorlardı.

" Burda yapacak bir şey kalmadı. Gidelim artık. Yarında emniyetle konuşuruz. "

Diyen Volkan, Adnan ve adamlarının arabalara doğru yürüdüğünü görünce rahatladım.

En azından burda olmayacaklardı. Murai'nin beni bulmak için bir insanı daha öldürmesini istemiyordum.

Aşağıda gördüğüm adamlar arabalara binerken,

" Oooo! " diyen sesle olduğum yerde kala kaldım. Ardından duyduğum topuk sesleriyle yavaşça yerimde doğruldum.

Murai. Burdaydı.
Sonunda kendini belli etmişti işte. Tamda olması gerektiği gibi.

" Nihayet gelebildin Melez."

Dediğinde arkamı dönmemle birlikte yediğim o güçlü yumruk ve tekmeyle bir anda kendimi aşağıya doğru uçarken buldum.

Çarptığım çelik zemin ve kırılarak dağılan cam sesinden sonra sırtımdaki ve başımdaki müthiş acıyla açtım gözlerimi.

Nereye düştüğüme bakarken gördüğüm çökmüş bir araba ve Volkan'la anladım adamın büyük arabasının üzerinde olduğumu.

Arabadan çıkmışlar düşen şeyin ne olduğuna bakıyorlardı. O kadar yer varken onun arabasının üzerine düşen beni görmeyi beklemediği açıktı. Şuanki şaşkınlığı tarifsizdi zira.

Spot ışıklarların da yardımıyla gözlerine bakarak zor çıkan sesimle, " Uzaklaşın! " demiştim ki çatıdan üzerime doğru atlayan Murai'yi görmem bir oldu.

Ayaklarının hedefinde bedenim vardı. Tam üzerime gelirken yan dönerek kemiklerimi kırılmaktan son anda kurtardığımda arabanın kalan kısmıda tamamen çökmüştü.

Arabanın üstünde ayakları üzerinde duran Murai beni yakamdan tuttuğu gibi havaya kaldırdığında önce Murai'ye sonrada biraz ötemde duran Volkan ve diğerlerine baktım.

" Gidin burdan, uzaklaşın! " diye bağıramama karşılık 10 kadar adamı ve Volkan silahlarını çekerek bize doğrultular.

" Ben ne diyorum bunlar ne yapıyor." diye hırladım dişlerimin arasından.

Bana alayla bakmakta olan Murai gözlerini üzerimden Volkan'a çevirdi. Volkan'ın ve diğerlerinin bakışları bir benim bir Murai'nin üzerinde gezerken Murai tekrar bana döndü.

" İnsanlara acıyan bir melez." Dedi alayla.

" Seni öldürürken izlemelerini istemiyorum diyelim."

" Beni öldürebileceksin yani öylemi? "

" Öyle!
Tıpkı Badly gibi senide küle çevireceğim." Dedim en ciddi halimle.

Duyduğu şeyle öfkesi mavi gözünü kırmızıya çevirdi.Tuttuğu bedenimi bütün gücüyle ve bağırarak arkamdaki deponun duvarına doğru savurduğunda ne yapacağını bilmez şekilde bize bakan insanların bakışları eşliğinde duvara çarpan bedenim üç metre yükseklikten yere düşerken cadı gücüm beni yere çarpmaktan son yarım metrede havada tutarak kurtardı.

Ama sırtımdaki acının artmasını engelleyemedi. Yarım metreden yüz üstü düştüğüm yerden yavaş ve zorla kalkıp arkamdaki duvara yaslanarak sinirle baktım Volkan ve adamlarına.

" Anlamıyormusunuz gidin dedim size! Onu vuramazsınız!
Zarar veremezsiniz!
Boşa ölürsünüz! "

Volkan kararsız, bir bana bir üzerimize doğru ağır ağır yürüyen Murai'ye baktı.

" Adamların boş yere ölecek gidin! "

Diye bağırdım bu kez.

Volkan ağır ağır geriye yürürken kaşları çatık hırladı.

" Kahretsin! "

Ardından " Geri çekilin! Uzaklaşın! "

Emrini verince herkes uzaklaşmaya başladı. Artık Murai ile baş başa kalmışdık.

" Bu gece son dövüşümüz olacak ve ölümüne." Dedi.

" Ölümüne." Dedim.

Loading...
0%