Yeni Üyelik
14.
Bölüm

S.13 Ben Zehir

@azamet_29_2

Elimi uzatıp ejderin yüzüne koydum avuç içimi. Sonrada dövme boyunca dokunarak omuriliğine ordanda sol kürek kemiğinin altına doğru ilerlerken hissettiğim şeyle durdum ve anında geri çekildim. O dövmenin altında anahtar şeklin de bir iz vardı.

Yaptığım hareket dikkatini çekince bana döndü.

" Ee, konuş bakalım! "

O bana kaşları çatık bakarken ben ona şaşkın bakıyordum. O bir bekçiydi. Dünyalar arasındaki kapıların bekçilerinden biriydi ama farkında değildi.

" Sen...
Sen..."

" Sen ne? "
Bana bakan kara gözleri izledim bir kaç saniye.
Bunu ona söylemelimiydim.
Neden haberi yoktu? Daha doğrusu nasıl haberi yoktu.
Yoksa vardı da belli mi etmiyordu?

Hayır hayır!
Hareketleri bilmediğini söylüyor. İnanamıyorum nasıl farkında olmaz. Geçiş kapılarının bekçisi olmak bir ayrıcalıkken bu adam nasıl farkında olmaz.

O an aklıma yeni gelen şeyle şaşkınlığım dahada arttı.

O da.. Mı?
İnanamıyorum...

Oda bir melez tıpkı benim gibi.
Peki hangisi? Annesi mi yoksa babasımıy asil kan.

" Sen ne? Dedim."

Kurduğu cümlesiyle kendime gelirken
Bir yandan gömleğini giyiyor bir yandan meraklı gözlerle bana bakıyor, pür dikkat dudaklarımdan çıkacak kelimeleri bekliyordu.

" Senin..." Dedim ve yine durdum.

Annen mi hayatta yoksa baban mı diyemedim. Annesi olmalıydı.
Ve ölmüş olmalıydı.
Hemde onu doğururken. Tıpkı benim annem gibi. Onunda annesi bir sürgün olarak bu dünyaya gönderilmiş ve bir insandan çocuk dünyaya getirmiş olmalıydı.

Peki neden?
Neden geri dönmek yerine bir insana bağlanmıştıki. O an annemi hatırladım. Annemde babama bağlanmamışmıydı? Onların yüzünden değilmiydi benim bu sürgün hayatım. Aşk dedikleri şey ne saçma birşeydi.

Vazgeçtim. Sormayacaktım.
Cümlemi değiştirdim.

" Sen neden o çirkin dövmeyi yaptırdın. "

Tek kaşı havada bana bakıyordu.

" Bu muydu?
Bu muydu söyleyeceğin şey? "

" Bu sorumada cevap vermen gerekiyor."

Ağır ağır adımlarla üzerime yürümeye başladı.

" Ne söyleyeceksen doğru düzgün söylene! "

" Soruma cevap ver önce."

Bir süre sessizce yüzüme bakmaya devam etti. Ardından çattığı kaşlarıyla konuştu.

" Seni ilgilendirmez.
Cevabınıda merak etmiyorum artık. Hadi, gidiyoruz. "

Dedikten sonra arkasını dönerek eve doğru yürümeye başladı. Bana sinirlenmişti.

Daha iyi olmuştu belkide. Sesizce arkasından yürüyerek eve girdim. Sonrada hazırlanıp çıktık.

&

Adnan, Servet, Volkan ve ben bindigimiz araçla eve doğru sessiz şekilde yol alırken bolca düşünme fırsatım oldu. Bir şeyler ters gidiyordu.

Melez oluşumun cezası olarak bu dünyaya gönderildiğimde sessiz sakin 1001 gün boyunca sadece iyilik yapıp kalp kazanacağımı, 1001 günün sonunda da o cadının sayesinde geri döneceğimi sanarken, kendimi avcılardan kaçarken, ardından da onları öldürürken bulmam hiç normal değildi.

Peki olanların nedeni neydi?
Neden peşimdeler?
Dahası ölmesi gerekensin demişti o çirkin ve suratsız Murai. Neden ölmem gerekiyordu benim? Melez olmam yüzünden mi? Hayır hayır!

Zaten cezamı almış ve buraya sürülmüştüm. O avcıların taa buraya gelmek için başka nedenleri olmalı. Ve bu adam...

Göz ucuyla yanımda sessiz ve çatık kaşlarla oturan insana baktım. Bir sürgünden doğan bir melez. Ve bundan bir haber. Bütün bunlar bir tesadüf müydü. Yoksa bir şeylerin parçasımı?

Elimi alnıma bastırarak...
Seni ihtiyar cadaloz. Dedim içimden sinirle. Neredeydi, neden bana yanıt vermiyordu. Bütün cevaplar ondaydı ama o ortalarda yoktu. Yoksa avcılar onu... Yok daha neler. Ona zarar veremezler. Buna güçleri yetmez. O kadim bilgilerin sahibi bir cadı.

Ben düşünce denizinde yol alırken o an Adnan'ın sesini duydum.

" Geldik Servet, ben burda ineyim burası iyi."

Kapıyı açtı ve inerken,

" Sizde pansumanı unutmayın." diyerek hızlı adımlarla hastane binasının yolunu tutan Adnan'a baktım. Pansuman mı ne pansumanı? Diye düşünürken sonradan hatırladım. Sırtımdaki yaradan bahsediyordu. Acı yerli yerindeydi ama hızlı iyileşirdim.
Adnan'ın ardından yola devam ederken o nu umursamadan düşüncelerime geri döndüm.

O cadı bir şeyler çeviriyordu buna emindim. Benim bilmediğim bir şeyler biliyordu hemde. İstese beni kurtarabilecekken onun yerine cezamı değiştirip bu dünyaya yolladı beni. Neden!?

Sonra Gece'yi peşimden yolladı.
Neden!?

Peşimden gelen o avcılara engel olmadı. Neden?

Aklımda bir çok soru vardı ama yanıt bulamıyordum. O anda aklıma yeniden Gece geldi. Gece benden sonra peşimden gönderildiyse cadı onu bir sebepten yollamıştı.
Ve eminim cevapları o kediden alabilirdim. En azından bir kısmını.

Nihayet duran araçla eve gelerek önden Volkan ardından ben indik.
Bana hâlâ sinirli olduğu asık suratından ve hızlı adımlarından belliydi.

Eve önden girerken,

" Servet burda bekle.
Kedisini ve eşyalarını alıp çıkacağız."

Dedi. Benden bahsediyordu.

İçeri girip üst kata yöneldi. O sırada merdivenlerden inen kız kardeşini gördüm. Pelin Karadağlı'yı. Sanırım okuluna gidiyordu.
Yanından konuşmadan yüzüne bile bakmadan geçip gözden kayboldu Volkan.

Pelin basamakları inerken arkasından inen Gece'yi gördüm bu kez. Bir günde bu eve uyum sağlamıştı anlaşılan.

Onunla hemen konuşmam gerekiyordu. Basamakları bitiren Pelin yanımda durdu. Sadece benim duyabileceğim şekilde,

" Ooo! Gece kuşları dönmüş nihayet."

Söylediği şeye anlam verememiştim.

" Ne demek istiyorsun? "

" Ahh! Pardon gece kuşu yanlış oldu galiba. Aşk kuşlarımı demeliydim."

Ters ters baktım yüzüne.

" Aşk kuşu? "

" Aynı gecede ikiniz birden kaybolup birlikte dönüyorsunuz. Neden acaba?"

İyice alev alan sinirimle.

" Bana bak bacaksız. Anlamadığın şeyler hakkında yorum yapma! "

Pelin gülümseyerek bana bakarken bütün sinirimle merdivenlere yöneldim. " Gece!" diye bağırınca kara kedide peşime düşüp gelmeye başladı.

İlk iş bu evden gitmek sonrada etrafımda dönen bu gizemi çözmek istiyordum.

Üst kata çıkıp topuklarımı yere vura vura odaya doğru yürüdüm. Koridorun sonundaki odanın önünde elleri ceplerinde dudağında sigara bekleyen Volkan'ın önünden durmadan geçip direk içeri girdiğimde Gece peşimden, onun ardından da Volkan girdi içeri.

" Gece." dedim eğilip ensesinden tuttuğum kediyi havaya kaldırarak.

" Hemen konuşmaya başla. O İhtiyar cadı seni neden yolladı. Benden ne gizliyor. Bu şirin görünen bedenin içindeki çirkin surat nasıl bir şey. "

Aptal hayvan bir bana bir de onun kadar şaşkın bakan Volkan'a bakıyordu.

Gece'nin gözlerinde aklını mı kaçırdın. Bu adamın yanında mı konuşacağım bakışı varken, Volkan sonunda sıyırdı bakışıyla bir bana bir kediye bakarak,

" Konuştuğunu söyleme!" Dedi.

Saniyelik bir gülümseme yollayıp Gece'ye döndüm..

" Bu insan artık her şeyi biliyor. Melda'yı da Melinda'yı da, ikisinin ben olduğumuda."

" Ne? " Dedi Gece şaşkın.

" Nasıl?
Sen mi söyledin seni aptal vampir cadı!"

Volkan'a kaydı bakışlarım. Kocaman gözlerle şaşkın bizi izliyordu hâlâ. Hayatında ilk kez bir kedinin konuştuğunu duyuyordu nede olsa.

" Hassiktir.
İnanamıyorum! Bu kedi gerçekten konuşuyor mu? "

Dedikten sonra önce dışarıyı kontrol etti ardından kapıyı kapatıp kilitledi.
Bakışlarım tekrar Gece'yi bulduğunda ensesinden tuttuğum kediyi sarsarak.

" Çabuk konuş. Cadı beni neden duymuyor. Peşimden gelen o iki avcı neden peşimdeydi. Neden ölmem gerekiyor?
Bütün bunların cevabını hemen şimdi istiyorum anladın mı, hemem şimdi! Ve gerçek yüzün..."

Gece kendini elimden kurtarıp yere atladı. Öncelikle silkelendi.

" Asıl sen anlat dün gece neler oldu?
Bu insan nasıl her şeyi öğrendi? Murai'ye ne oldu? Sana bir sey yaptımı? İyimisin?"

Gözlerimi devirdim. Sabırsızca sorduğum sorularıma, yine sorularla cevap veriyordu. Bu durumdan kurtulmak için önce ben cevapladım.

" Dün gece Murai'yi buldum. İnsanların önünde meydan okudu bana, ölümüne olacak son dövüşümüz dedi.
Öyle de oldu. Volkan'ın yardımıyla öldürdüm Murai'yi. Öldü. Ama bu kez zorladı beni. Her gelen bir öncekinde daha güçlü oluyor nedense."

Gece'nin gözleri kocaman olurken Volkan'a baktı ve bir anda kahkaha atarak gülmeye başladı.

Küçücük haliyle yerde ters dönmüş resmen tepine tepine ve kahkaha ile gülüyordu.

İçimdeki Melinda tekmeyi geçir derken, bakıyordum sadece. Neden gülüyordu bu. Gece'nin kahkahalarına Volkan sinir yüklü bakışlarla karşılık verirken,

" Bu kadar komik olan ne?" Dedim sinirle.

" Bir vampir bir kırmayı öldürmek için bir insandan yardım alıyor. Daha komik ne olabilir."

Haklı mıydı.? Evet haklıydı. Bir insan yardım etmişti bana.
Normal bir insan olsa orda durmaz soluksuz kaçardı heralde. Ama o... Korkusuzca kalıp bana yardım etmişti. Kanında cesaret vardı bu adamın.
Tabi ya!

Kanının tadı bu yüzden farklıydı.
Kanında sürgünde olsa bir bekçinin kanı vardı.

" Neyse ne sonunda öldü ya. Adnan'da yaralarımla ilgilendi. Çünkü o çirkin kırma gider ayak sırtımda pis tırnaklarının izini bıraktı.

Zaten olanları gözleriyle görmüştü.
Sonra... "

Dedim ve durdum.
Bir elimi saçlarımda gezdirerek,

" Bayılıp kalınca bedenim Melinda'dan Melda ya dönüşmüş. Gece gözümü bir açtım karşımda bu adam."

Adam sorgucu edasıyla sorunca bende olan herşeyi anlattım. Oldumu?

Şimdi sıra sende. Anlat her şeyi."

Dedim gözlerimi Gece'ye dikerek.

" Demek gerçek şeklimi merak ediyor ve cevaplar istiyorsun."

" Evet!
Hemde hemen!
Şimdi! "

Bunu söylerken göz ucuyla Volkan'a baktı saniyelik. Volkan,

" Dün geceden sonra sizinle ilgili hiç bir şey beni şaşırtamaz."

Gözlerimiz Gece'de beklerken önce gülümser şekilde baktı. Sonra tüylerini kabarttı ve ardından gözlerimizin önünde vücudunu kara bir bulut kapladı hızla. Ve yine hızla dağılırken küçük şirin görünen bedeni değişti, büyüdü. Boynuzlar, sivri dişler ve kırmızı gözleriyle kapkara siyah, büyük ve değişik bir kediye dönüştü.

Boynuzlar, sivri dişler ve kırmızı gözleriyle kapkara siyah, büyük ve değişik bir kediye dönüştü
Tenebrous ( KARA KASVET )

Karşımızda gördüğümüz şey büyülü bir varlık olduğunun ispatı gibiydi.

" Adım Tenebrous.

İşte gerçek bedenimin ilk evresi. İkinci evreyi görmek zorunda kalmazsın umarım."

" Tenebrous. KARA KASVET yani."

Ne yalan söyleyeyim şaşırmıştım. Bu arada,

" Hassiktir."

Dedi Volkan bir kez daha. Az önce şaşırmam desede boyu yerden 1 metre boynuzları, sivri dişlerin ve kırmızı gözleri olan kediyle şaşkına dönmüştü bile.

" Demek gerçek şeklin bu."

Bunun ötesinde ne olur merak etmedim desem yalan olurdu. Ve neden görmek zorunda kalmamalıydım.

" Kim koydu adını? Tam sana göre."

" Tabiki sahibim.
Yaşlı Melinda."

" Sahip? Sahibin o ihtiyar cadı mı? "

Yerinden kalkıp odada ileri geri bir kaç tur yürüyerek bedenini esnetti.

" Ahh! Ne kadar rahatladım anlatamam. Keşke daha önce yapsaymışım. Kendi bedenimi özlemişim.

Ardından tekrar oturarak eski şirin haline döndü ama bir kez görmüştüm gerçek yüzünü bu yüzden artık şirinlikten uzaktı gözümde. Yatağın üzerine oturarak karşımdaki kediye bakarak,

" Şimdi anlat.
O buruşuk ihtiyar neden benim arkamdan senide yolladı. Akıl hocasımısın yoksa köstebek mi?"

Sarı gözleri gözlerimi buldu.

" İkiside."

" İhtiyar cadı neden benimle konuşmuyor."

" Bilmiyorum."

" O avcılar neden peşimden gelip duruyor."

" Bilmiyorum."

" Neden ölmem gerekiyor."

Durdu gözlerimin taa içine baktı.

Tam ağzını açmış konuşacakken bir anda durdu. Dilinin ucundaki kelimeleri yuttu ve sadece, bilmiyorum dedi.

Biliyordu. Dili söylemesede gözleri bildiğini söylüyordu.

Sinirle ayağa fırladım.

" Benimle dalgamı geçiyorsun sen!?
Hiç birşey bilmiyorsan ne işin var yanımda!
Yalan söylüyorsun değil mi? Biliyorsun ama söylemiyorsun!"

Aniden öne eğilip yine ensesinden tutarak kaldırdım.

" Hemen konuşmaya başlamazsan seni diri diri yakarım Gece! "

" Tenebrous. " Dedi sakin...

" Neyse ne!
Ölü bir kedi olursun sonuçta."

" Ölüler bi daha ölmez unuttun mu? "

Dedi. Fazlaca sakindi.

Sinirle dişlerimi sıkarken yere savurdum Gece'yi yada Tenebrous'u. Tabi dört ayak üzerine düştü.

" Eğer bir şeyler öğrenmek istiyorsan tek kişiden, ihtiyar Melinda'dan öğrenebilirsin."

Bir anda duyduğum kahkaha ile arkama döndüm.

Volkan sinirleri bozulmuş şekilde elini alnına bastırmış resmen kahkaha atıyordu. İlk kez onu bu şekilde gülerken görünce şaşırmadan edemedim.

" Buna inanamıyorum.
Bütün bunlar gerçek olamayacak kadar saçma. Şuan kendi evimin misafir odasında bir vampir cadı ve kedimi yoksa keçimi ne olduğu belirsiz bir yaratığın tartışmasını izliyor olduğuma inanamıyorum. Allah aşkına ne olduğuna hâlâ inanamıyorum.

Halini şaşkın izlerken düşündüm.

Kendinin bir bekçi olduğunu öğrense ne hissederdi acaba. Şimdi olmasada eninde sonunda ben söylemek zorunda kalacaktım oda öğrenmek zorunda.

Bütün siniriyle yerinde ileri geri tur atarak bize döndükten sonra durdu. Derin bir nefes alıp verdikten sonra bize bakarak,

" Şimdi baştan alalım.
Sen bir vampir cadısın doğrumu? "

" Doğru." Dedim gözlerimi devirerek.

" Sende..." Dedi ve durdu gözleri Gece'de.

" Tenebrous." Dedi Gece.

Volkan, " Nesin sen?" Diye eklerken Gece,

" Sen yine kedi olarak bil."

Dedi gamsız şekilde yalanarak.

" Sen." Dedi önce bana dönerek.

" 1001 yıllığına pardon günlüğüne sürgün geldin."

Gece'ye döndü sonra.

" Sende ona bekçilik etmeye geldin."

Doğru dedik aynı anda.

" Ama bir sebepten senin ölmen gerekiyor. Bu yüzden peşinde avcı dediğiniz başka vampirler var. Doğrumu? "

" Doğru."

" Birde uzaktan uzağa konuşabildiğiniz bir cadı daha var. Ama iletişim kuramıyorsunuz. "

" Doğru."

Elini çenesine koyup düşündü.

" Murai öldüğüne göre şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz? "

Yerimden kalkıp kollarımı havaya doğru uzatarak esnedim.

" O cadıyla tekrar konuşana kadar yapmam gereken kalp kazanma işine devam etmeliyim. 1001 kalp olmazsa dönemem. Bu arada cadıyla konuşup sorun ne anlayıp bir çözüm bulacağım.

" Tabi bu arada başka bir tane daha avcı gelmezse."

" Doğru söylüyor." dedi Gece.

" Ve her gelen diğerinden daha güçlü geliyor."

" Evet ama benimde güçlerim gelişiyor.
Boş boş gelip boynumu kırmalarını beklemeceğim heralde."

" Peki hiç düşündüm mü? "

" Neyi? " dedim Volkan'a bakarak.

" Ya senden önce o cadıyı öldürdülerse. "

Gözlerimi Gece' ye çevirdim.

" Yok artık."

" Hayır. " Dedi.

" Güçleri yetmez."

" Neden? "

Volkan sanki bizi korkutmak istermişcesine bilerek soruyordu bu soruları.

" Her zaman daha güçlü birileri çıkabilir."

İçime bir kurt düşürmeyi başarmıştı.

" Bugünden sonra kendi dünyana dönene kadar bu evde kalacaksınız."

" Ne?
Hayır buna gerek yok. Söyledim sana yapmam gerekenler var. Kazanmam gereken yüzlerce kalp..."

" Ne yapmak istiyorsan burda devam et. Gündüzleri istediğini yaparken geceleride burada kalacaksın. Böylelikle gözümün önünde olursun. Bir şey olursa yardım ederim sana.

Bu kez kahkaha atarak gülen bendim.

" Sen dalgamı geçiyorsun bizimle. Bir kere yardım ettin diye kendini ne sanıyorsun. Sürekli yardım edebileceğini mi sanıyorsun. Sen bir..."

Dedim ve durdum.
Sen sadece bir insansın diyemedim. Çünkü değildi. Sıradan bir insanoğlu değildi.

Derin bir nefes alarak yerime oturup verdim. Belkide haklıydı. Tam ağzımı açacakken Volkan'ın telefonunun çalmasıyla susmak zorunda kaldım.

Telefonunu çıkarıp açtı. Karşıdan gelen ses ne diyordu anlaşılmıyordu ama yüzünün şekli değişirken kaşları çatıldı.

" Ne zaman?
Şimdi nerde?
Hemen geliyorum? "

Endişe dolu 3 cümle. Volkan hızla kapıya döndüğün de kolundan tuttum.

" Ne oldu? "

" Pelin kaza geçirmiş. Hastanedeymiş hemen gitmem gerekiyor."

" Bende geliyorum."

" Gerek yok."

" Geliyorum."

" Gerek yok!" diyerek çıktı gitti.

Ardından baktım sadece.

" Keyfin bilir." Dedim sonra.

&

Akşama kadar evde oturup olanları tekrar tekrar düşündüm durdum.
Bir ara Birsen adındaki kadın gelip beni yemeğe çağırdı.
Gece ile aşağı, mutfağa indiğimizde kimse yoktu. Kimse olmayınca da tek başımıza yemek zorunda kaldık akşam yemeğini.

Zira hava iyice kararmış akşam yemeği saati bile geçmiş, Volkan hâlâ gelmemişti. Hâlâ hastanede olmalıydı. Yemeğimiz bittiğinde salona geçerken dışardan gelen araba sesini duyunca dışarıya yöneldik Gece' yle.
Bahçeye çıktığımızda duran siyah araçtan önce Volkan ve Servet indi. Nihayet gelebilmişlerdi.

Onların ardından da Volkan' ın kız kardeşi Pelin Karadağlı. Ama gelenleri gördüğü anda Gece bir anda değişti. Bütün tüyleri kabarmış en vahşi haliyle tıslamaya başlarken yere doğru sinmişti.

Gözlerimi Volkan'a ve yanındaki kıza çevirdim tekrar.

" Daha iyimisin?
Acele etme yavaş yavaş yürü. "

Volkan kızı kolundan tutmuş eve doğru gelirken yürümesine yardım ediyordu. Ama farkında olmadığı birşey vardı.

" Volkan Karadağlı!
Çekil o kızın yanından."

Derken ellerimi iki yana açarak alevlerle kapladım.

Hem Volkan hem Servet şaşkın şekilde bana bakıyordu.

" Üzgünüm ama kardeşin çoktan ölmüş ve bu avcı kardeşinin bedenini kullanıyor."

Duyduğu cümlelerle Volkan şok şekilde bir bana, bir kıza, bir Servet'e baktı.

" Ne saçmalıyorsun sen?
Ne ölmesi? "

Sesindeki öfke ve endişe bastığı yeri yakıyordu adeta.

Volkan'ı umursamadan gördüğüm kıza baktım.

" Bu kez hanginiz geldiniz? "

Kız bir bana bir Volkan' a bakarak önce gülümsedi, ardından kocaman bir kahkaha attı.

" Bu kadar hızlı tanımanızı beklemiyordum doğrusu. "

Pelin'in bedeni silinirken avcının bedeni geldi gözler önüne.

Volkan şokun büyüğünü yaşadı o an.

" Ben Zehir. "

*******************************
Evet canlarım bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

Loading...
0%