@azamet_29_2
|
Hatalarım varsa affola canlarım. Keyifli okumalar dilerim. " Üzgünüm ama kardeşin çoktan ölmüş ve bu avcı kardeşinin bedenini kullanıyor." Duyduğu cümlelerle Volkan şok şekilde bir bana, bir kıza, bir Servet'e baktı. " Ne saçmalıyorsun sen? Sesindeki öfke ve endişe bastığı yeri yakıyordu adeta. Volkan'ı umursamadan gördüğüm kıza baktım. " Bu kez hanginiz geldiniz? " Kız bir bana bir Volkan' a bakarak önce gülümsedi, ardından kocaman bir kahkaha attı. " Bu kadar hızlı tanımanızı beklemiyordum doğrusu. " Pelin'in bedeni silinirken avcının bedeni geldi gözler önüne. Volkan şokun büyüğünü yaşadı o an. " Ben Zehir! " " La*etli geceler! Neden birden herşey dahaha hızlı karışmaya başlamıştı. Neden bu avcıların gelişleri sıklaşıyordu. Murai den yeni kurtulmuşken şimdi de bu Zehir belası ile mi uğraşacaktım. Ben neler oluyor diye düşünürken, " Kardeşim nerde?! " diye bağırarak araya giren Volkan, silahını çekip Zehir'e çevirdi. Hâline bakıp gözlerimi devirdim. Anlamıyormuydu. " Karadağlı indir o silahı! Kardeşin artık yok! Zehir'in önce gözleri, ardından bedeni döndü Volkan'a. " Kardeşini mi görmek istiyorsun insanoğlu? " Dedi pis bir şekilde sırıtarak. Ardından gözleri Volkan'ın üzerinde kollarını iki yana açtığında Zehir'in bedeni silinip Pelin'in bedenine göründü yeniden. Konuşmaya devam etti. " İşte kardeşin burada insan. Volkan'ın üzerine yürümeye başladığında Volkan hâlâ şoktan çıkamamış şekilde kararsız ve kafası karışık Zehir'e bakıyordu çatık kaşları ve öfkeyle. " Zehir!" Diye bağırırken, Melda'yı karanlığa bırakıp Melinda oldum. " Senin derdin benimle! " Gözleri beni bulurken yeniden Zehir'e dönüştü. Göz ucuyla Volkan'a baktım bir iki saniye. Çaresizliği gördüm kısa bir an gözlerinde. Tanıdığım Volkan bu değildi. Kardeşinin ölümü onu etkilemişti. Yeniden " Zehir! " Demiştim ki bir anda Servet'i gördüm. Bütün öfkesiyle " Seni la*et şeytaann!!" Diye bağırarak Zehir'in üzerine koşarken bir yandan ateş etmeye başladı. Hatası tamda bu olmuştu işte. Zehir saniyelik bir zamanda üzerine doğru gelen Servet'in yanında belirdi. Servet anlık dururken attığı yumrukla Servet'i 2 metre geriye fırlattığında adam hareketsiz yere düştü. Ardından, Servet! Diye bağıran Volkan'a bakarak üzerine doğru yürüdüğünde Gece koşarak ikisinin arasına girerken Tenebrous'a dönüştü. Volkan'ı korumak istiyordu. Volkan ve Zehir'in arasında durduğunda Zehir ile birbirlerini tartıyorlardı. " Vay, vay, vay. Tenebi!? " Dedi alayla. " Demek sende burdasın! Bende neden görünmüyor bu kara pisi pisi diyordum." Tenebrous tıslayarak karşılık verirken, " Sen biraz bekleyeceksin pisicik." Derken bana doğru yöneldi bu kez ama gözü hâlâ Tenebrous'daydı " Önce bu melez... Sonra da seni gebertecem." Diyerek bana baktığı saniyede bir anda tam önümde belirdiğinde güçlü yumruğu cenemde patladı. Yediğim yumruğun etkisiyle kendimi yerde bulurken 2 metre sürüklendi bedenim. Lâ*et safkanlar neden benden daha hızlıydılar. Neden her seferinde ilk yumruğu hep ben yiyordum. Elim çenemde hızla yerden kalktığımda ellerimi yeniden alevlerle sardım. Bu sefer bende hızlı olacaktım. Bir anda yeniden saldırdı. Arka arkaya savurduğu sağlı sollu yumruklarından kendimi kollarımı siper ederek korurken bu kez yumruklarına tekmelerini de ekledi. Son yediğim tekme ile öne eğilirken dizini suratımın ortasında hissederken kendimi sırt üstü yerde buldum yeniden. Dudağım patlayınca kendi kanımın tadını aldım ağzımın içinde. " Zayıf bir melezsin. Diğerlerini nasıl öldürdün sen?" Pis bir gülümseme ile saniyelik bir bakış attıktan sonra elimdeki alevleri dahada arttırdım ve saldırıya geçtim. Bu kez ben sağlı sollu yumruklarımı suratına indirirken her yumrukta ellerimdeki alevler köz gibi patlıyordu. Benim yaptığım gibi kollarını kendine siper ederken gerilemeye başladığında en son attığım güçlü bir soldan sonra ilk kez kendini yerde buldu. Durdum... " Hemen konuşmaya başla. Yattığı yerde gülerken, " Gelecekler! Dedi dişlerini sıkarak hırlarcasına. Yerden doğrulurken derin bir nefes alıp verdi. " Buraya gelen her vampir önce başka bir vampire söyler. Dönemezse diğeri gelir." Bir anda kahkaha atarak gülmeye başladı. " Tahmin et biz kime söyledik? " " Biz? Ne demek biz? " " Bu kez iki kişi geldik Melez. Yanımda erkek bir safkanla geldim. Dahası bil bakalım kime söyledik gelirken..." " Frank... Kocaman bir kahkaha daha attığında içimde bir ürperti oluşurken gözlerim büyüdü. Onunla nasıl başedecektim. " Ölmediğini öğrendiğinde çok sinirlendi biliyormusun? Dahası o ihtiyar cadı Melinda'nın yanında alacak soluğu. İlk iş boynunu kıracak. " " Neden dedim. Neden peşimdesiniz." " Sen ölmesi gerekensin! " " Neden ne yaptım ben size? Melez olmaktan başka ne suçum var! " diye bağırdım. " Onunda cezasını buraya sürülerek çekiyorum zaten." " Sürgün olman sana yaşama hakkı vermiyor Melez Melinda." Duyduğumuz sesle karanlıkta bize doğru gelen adama çevirdik gözlerimizi. Fikret? Hem Volkan hem biz hâlâ bize doğru yürüyen Fikret'e bakarken Tabiki Fikret değildi gelen. Karanlıkta bir anda değişen bedenle gelen diğer safkanı gördük. RedEye " Ben... RedEye..." Bizimle alay edecesine bedeni bir Fikret bir RedEye oluyordu. " La*et yağsın." Dedim panikle. Zehir bana bakarak. " Kokunun bulaştığı herkesin ölmesine sebep olacaksın." Dedi. O adi insanda ölmüştü ve bu safkanda onun bedenini kullanıyordu. Dahası şimdi iki safkan vardı karşımda. " Hemen burdan uzaklaşmalıyız." derken o anda zihnimde oluşan düşünceyle bedenim benden izinsiz hareket etmeye başladı. Ellerimi iki yana açarken alevler yeniden ellerimi sardı. Fakat bu kez maviydi alevler. İki elime baktım sırayla. Neler oluyordu. Baktığım mavi alevler büyüdü, büyüdü, büyüdü. Yine zihnimin emriyle ellerimi hızla birbirine çarptım. Aynı anda vucudumdan küre şeklinde bir elektrik dalgası yayılarak bir anda dördümüzü içine aldığında bir ışık patlaması oluştu. O ışıktan kamaşan gözlerimi refleks olarak kapattım. Bir süre sonra yeniden açtığımda bağ evinin bahçesindeydik. Ama nasıl? Nasıl olmuştu bu? Ben mi yapmıştım? Resmen büyü kullanarak yer değiştirmiştim. Ve bu sayede rakibimi teke düşürmüştüm. Şaşkınlıkla etrafıma bakarken. Bir anda üzerime doğru koşan Zehir'i gördüm. Tam gardımı almış gelecek hamlesini beklerken bir anda araya giren Volkan'ın attığı yumrukla Zehir'in sendeleyişini izledim. Ardından bir yumruk daha attığında şaşkın baka kaldım. Bir insan bir vampire yumruk mu atıyordu. Gördüğüm şeye inanamazken onunda melez olduğunu hatırladım. Volkan bağırarak öfke yüklü bir yumruk daha attığında şokun büyüğünü yaşadım resmen. Attığı yumruk nasıl bir şeydi bilmiyorum ama o yumruk Zehir'i Pelin'in bedeninden söküp attı. Tenebrous, " Sabahsız geceler aşkına. Az önce ne gördüm ben! " Dedi hayretler içinde. Zehir bu anı iyi değerlendirerek bir anda harekete geçti. Kahretsin ki çok hızlıydı ve ben engel olamadan aynı şekilde öfke yüklü bir yumruk attı Volkan'a. Volkan'ın hareketsiz yerde kaldığını gördüğümde delirdim. Hızla harekete geçerek arka arkaya saldırmaya tekme ve yumruklarımla vurmaya başladım. Öfkem yüzünden olsa gerek daha hızlıydım. Ama yinede onunla denk değildi darbelerim. Aynı şekilde karşılık veriyor benden hızlı ve güçlü vuruyordu. Daha da hızlandım. Daha güçlü vurmaya başladım. Kendime güvenim artarken bir anda ne olduğunu anlayamadan dişlerini hissettim boynumda. Bir kez daha la*et okudum şansıma. Neden daha hızlı olamıyordum. Zehir geri çekilirken ben geriye sendeledim. Dişlerini geçirdiği yer inanılmaz derecede acıyordu. " Kanın iğrenç.." derken başını yana çevirip tükürdü. Ardından diliyle dişlerini yalayarak temizlerken gülümsedi. " Ne oluyor?" dedim dişlerimin arasından hırlarken. " Benim adım neden Zehir biliyormusun melez? Dişlerimdeki keskin zehir ile bir safkanı bile öldürebilirim çünkü. " Olamaz." diyen Tenebrous'u duydum. Gözlerimi yeniden Zehir'e çevirdiğimde kollarını göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu. Kendine olan güveni ve egosu göz doldururken benim boynumdaki acı yavaş yavaş artıyordu. " Ölmeye hazır mısın Melez? " Diyen Zehir, kollarını havaya doğru kaldırarak esnedikten sonra ellerini beline dayayarak, " Ödül benim." Dedi rahatlamış sesiyle Nasıl yani birde başıma ödül mü konmuştu? " Vapmirler dünyasının tarihine kehanetin sahibini öldüren safkan olarak geçeceğim." " Ne? Ne kehaneti? " " Artık bilmenin bir önemi yok. Senin ölümünle birlikte kehanet son bulacak." Kahkahasını duyduğumda bir anda gelen bir güç patlamasıyla yeniden saldırdım. Bu kez durmadan ve bütün gücümden daha fazlasını kullanıyordum. Üst üste savurdum alevlerle sarılı yumruklarımı. Aldığı darbelerle şaşırmış gerilerken tırnaklarımı uzatarak yüzüne ve bedenine kesikler atmaya başladım. Daha fazla, daha fazla... Yüzünde, boynunda, kollarında, bedeninde sayılamayacak kesikler oluşurken kanının akışını izledim. Sonunda son hamlemi yaptım. Tırnaklarımı gırtlağına geçirerek havaya kaldırdım safkan bedeni. Elimdeki alevler karşımdaki safkanı sarmaya başladığında, çığlık çığlığa bağırmaya başladı debelenerek. " Hiç birinizin gücü yetmeyecek bana. Hepinizi teker teker geberteceğim." Dediğimde yanan bir kağıdın küllerine dönüşen bedeni savrulup, karanlıkta dağılıp gitti. Tıpkı diğerleri gibi. Yorulan bedenimle dizlerimin üzerine bıraktım kendimi. Bir süre öylece kaldım. Nefes nefeseydim. Canım yanıyordu. Hemde çok fazla. Zehir'in dişleri adı gibiydi. " İyimisin.?" " İyi sayılırım. Ama iyi kalacağımı sanmıyorum. " " Seni ahmak! Azar azar, acı çeke çeke öleceksin! Aptal bir melezden başka bir şey değilsin! " " Kapa şu çeneni Tenebrous." derken etrafıma bakındım. Eli başında kendine gelmeye çalışıyordu. Kötü bir darbe almıştı. O yumrukla boynu kırılmalıydı ama hâlâ yaşıyordu. Melez olmasının iyi tarafıydı bu. Bir anda aklı başına gelmiş olacak ki hızla etrafına bakındıktan sonra gözleri yerde yatan kızı buldu. Kardeşini... Zavallı Pelin. Melda gibi oda ölmüştü artık. Volkan hızla yerinden kalktıktan sonra kardeşinin yanına koştu. Dizlerinin üzerine bıraktı kendini birden. Kızı yavaşça kaldırıp sarılarak göğsüne bastırdı. Pelin'in cansız bedenine ait saçları dalga dalga geriye döküldü. Gözlerim ikisinin üzerinde onları izlerken bir anda hissettiğim keskin acıyla kollarımı bedenime sardım. Dişlerimi sıkarken dizlerimin üzerine bıraktım kendimi yeniden. Öne doğru eğilirken acıyla inledim. Gittikçe artacaktı bu acı. Tenebrous endişeyle ileri geri yürürken bir yandan bildiği bütün la*etleri okuyordu. O anda duydum yaşlı cadıyı. " Seni aptal cadı!" " Cadaloz!?" Dedim hızla başımı karanlık gökyüzüne çevirerek. " Nerdesin sen buruşuk, ihtiyar bunak. Neden? " Dedim gelen acı dalgasıyla dişlerimi sıkarak. Ama devamı gelmedi. Neden beni duymuyorsun diyemedim. " Buraya dönmelisin. Hemen! " Duyduğum şeyle acım kısa bir an geçmişti sanki. Nasıl yani geri dönebilecek miydim. Cezamı af mı etmişti. Gözlerim yanımdaki Tenebrous'a kaydı. Duyduklarımı o da duymuş muydu? " Geri dönebilmen için onun ölmesi gerekiyor. Onu hemen öldürmelisin. " Önce gökyüzüne sonra yanımdaki boynuzlu kediye baktım. " Kimi? Tenebrous' u mu? " Tenebrous sinirli, ayağıyla koluma vurdu. " Sen gerçekten aptal bir cadısın." Derken gözleri Volkan'ı buldu. Bir ayağa kalkan Volkan'a bir gökyüzüne baktım. " Nasıl, onu mu? Volkan'ı mı öldürmem gerekiyor? Benimle dalga mı geçiyorsun sen ihtiyar bunak! " Derken hissettiğim acı yüzünden yine dişlerimi sıktım inleyerek. " Eğer orada acı çekerek ölmek istemiyorsan bekçinin ölmesi senin de geri dönmen gerek. Bana güven ve hemen dediğimi yap aptal cadı! Tenebrous! Anlat şu aptala!" " Emredersiniz efendim. Melinda... Bir anlığına Tenebrous'a baktım. Onun bir bekçi olduğunu biliyordu. Nasıl biliyordu? Neden bana söylememişti. Benim bilmediğim başka neleri biliyordu? Devam etti. " Ama bir melez o kapıyı açamaz. Fakat damarındaki asil kanı açar." " Seni boynuz beyinli. Bütün bunları ne zamandan beri biliyorsun? Ve neden bana bahsetmedin?!" " Şimdi sırası değil. Bekçinin kanıyla kapıyı açmazsan geri dönemezsin.!" Şimdi anlamıştım. Kısa bir an düşündükten sonra zorlukla dizlerimden destek alarak ayağa kalktım. Ama yapamazdım. " Yapamam. Onu öldüremem! " " Yapmazsan sen öleceksin! " " Yine de yapamam bana bu kadar yardım eden melez bir insanoğlunu öldüremem. " " Melinda... Dediğini yaptım. " Bana güven. Yaşama dönmek için önce ölmek gerek. Bir melez ölür bir asil doğar." Kaşlarım çatık Tenebrous'a baktım. Ona gerçekten güvenebilir miydim? Güvenmek istiyordum. Gerçekten istiyordum. " Bir melez ölür bir asil doğar." Demişti. Bu yüzden ağır adımlarla Volkan'a doğru yürüyerek yanında durdum. Bana döndü. " Sen nasılsın? Onu öldürmeye hazırlanırken hâlâ beni düşünüyor olması sinirlerimi bozuyordu. " Yaşama dönmek için önce ölmek gerekir. Dediğimde gözleri gözlerimde ne dediğimi anlamaya çalışıyordu. Aynı anda hamlemi yaptım. Uzun tırnaklı elimi göğsüne saplandığım da gözleri hissettiği acıyla kocaman olurken bir damla yaş aktı gözlerimden hiç ummadığım. Geri çekilirken, " Özür dilerim. Dedim. Başını önüne eğip göğsüne saplandığım ve hâlâ bedeninin içinde olan elime baktı. Ardından bakışları yeniden gözlerimi buldu. " Neden..." Aynı anda bir hamle daha yaptım. En azından acısı kısa sürmeliydi. Ve duran kalbiyle olduğu yere yığıldı. Bir, yerde cansız yatan bedene bir elimdeki kanına baktım. Aynı anda farkında olmadan gözümden akan yaşları hissettim. Ağlıyor olamazdım. Neden... Bir anda bütün bedenimi saran acıyı hissetsemde Volkan'ın cesedinin yanından uzaklaşamıyordum. Anlayamıyordum. Neden? Tenebrous'un beni çekiştirmeye başlamasıyla gözlerim yerdeki bedende havuzun yanına doğru yürüyerek geldim. Önüme dönüp elimi yavaşça havuzdaki suya daldırdım. O anda havuz bir anda kırmızıya sonrasında mavi renge dönerken bir girdap oluştu. Aynı anda ışıl ışıl parlamaya başladı. O anda yine onu duydum yeniden. " Seni la*et Melez! Zehir nerede?" O kızıl göz RedEye peşimizden buraya gelmişti. Ayağa kalktım. " Yakında gideceğin yerde." dedikten sonra kendimi havuza bıraktım. Biz atladıktan sonra giriş kapandığı için RedEye peşimizden gelemedi tabi. Yavaş yavaş dibe doğru çekilirken zehir bütün vücudumu ele geçirmeye başlamış, şuurum yavaş yavaş kapanırken aklımda yalnızca Volkan'ın cansız bedeninin görüntüsü vardı. *************************** Evet canlarım bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın. |
0% |